×

Nós usamos os cookies para ajudar a melhorar o LingQ. Ao visitar o site, você concorda com a nossa política de cookies.


image

Baha's Stories, TÜRKİYE’DE EVLENMEK

TÜRKİYE'DE EVLENMEK

Evli misin, bekar mısın? Bu soruyu Türkiye'de sıklıkla duyarsın. Özellikle yaşlılar bu soruyu gençlere sorarlar. Çünkü onlar gençlerin evlenmelerini isterler. Türklerde evlenmemek garip karşılanır. Geleneksel düşünceye göre herkes evlenmelidir. Ayrıca İslam dini de evlenmeyi teşvik eder.

Türkiye'de resmi evlenme yaşı 17'dir. Yani 17 yaşından küçükler evlenemezler. Ama evlenecek kişinin anne veya babası izin vermelidir. Çünkü Türkiye'de erginlik yaşı 18'dir. 18 yaşından büyük kişilerin evlenmek için izin almalarına gerek yoktur. Türkiye'de aynı anda bir kişi ile evli olabilirsin. Başka biriyle evlenmek istiyorsan eşinden boşanmak zorundasın. Boşandıktan sonra yeni biriyle evlenebilirsin.

Türkiye'de son yıllarda evlenme yaşı epey yükseldi. Artık insanlar evlenmek için üniversiteden mezun olmayı bekliyorlar. Yani insanlar genellikle 23, 24 yaşında evleniyorlar. Büyük şehirlerde bu şekilde. Ama küçük şehirlerde bu durum farklı. Oralarda insanlar daha erken yaşta evleniyorlar.

Evlenmek için önce "nişanlanmak" gerekir. Nişanlandıktan sonra evlilik hazırlıkları yapılır. Ortak yaşanacak bir ev kiralanır veya satın alınır. O ev için eşya satın alınır. Daha sonra düğün hazırlıkları yapılır. Düğünden bir gün önce "kına gecesi" yapılır.

Düğünler Türkler için çok önemlidir. Düğüne bütün akrabalar, arkadaşlar, komşular çağırılır. Düğünde yemek ve içecek ikram edilir. Dindar aileler düğünde dua okurlar. Bazı aileler düğünde içki ikram ederler.

Düğün sırasında herkes oyun oynar. Yöresel, geleneksel danslar yapılır. Örneğin Karadeniz Bölgesinde "horon tepilir". Türkiye'nin doğusunda "halay çekilir". Batıda "zeybek oynanır". Bu oyunları izlemek çok zevklidir.

Düğünde gelin gelinlik giyer. Damat ise damatlık giyer. Kadınlar gelinliğe çok önem verirler. Bütün paralarını gelinliğe harcarlar. Düğüne gelen misafirler geline ve damada hediye verirler. Bu hediye genellikle altındır. Altın ortalama 3 gramdır. Eğer zenginsen 10 gram altın takarsın. "Takmak" denmesinin sebebi, altının gelin veya damadın giysisine iğne ile takılmasıdır.

Düğün bittikten sonra "balayı" başlar. Bu sürede zenginler yurt dışına giderler. Orta sınıf genellikle yurt içinde bir yere gider. O sürede tatil yapılır. Belki de çocuk yapılır :) Balayı bittikten sonra eve dönülür. Bazı erkekler kadınların çalışmasını istemezler. Onun için kadınlar işten çıkarlar. Ama bu durum artık bir istisna. Şimdi kadınlar da çalışıyorlar. Erkekler onlara müdahale edemiyorlar. Tabii geleneksel ailelerde durum farklı. Büyük şehirlerde kadınlar daha özgür. İsterlerse çalışıyorlar, istemezlerse çalışmıyorlar.

Evlenen çiftler parmaklarına yüzük takarlar. Buna evlilik yüzüğü denir. Bu yüzük, yüzük parmağına takılır. Bazı erkekler yüzük takmak istemezler. Bu yüzden kadınla erkek kavga edebilir. Kadınlar erkekleri kıskanırlar. Erkekler de kadınları kıskanırlar.

TÜRKİYE’DE EVLENMEK الزواج في تركيا HEIRATEN IN DER TÜRKEI ΠΑΝΤΡΕΎΟΜΑΙ ΣΤΗΝ ΤΟΥΡΚΊΑ GET MARRIED IN TURKEY CASARSE EN TURQUÍA SE MARIER EN TURQUIE TROUWEN IN TURKIJE CASAR NA TURQUIA СВАДЬБА В ТУРЦИИ GIFTA SIG I TURKIET 在土耳其结婚

Evli misin, bekar mısın? Bu soruyu Türkiye'de sıklıkla duyarsın. Özellikle yaşlılar bu soruyu gençlere sorarlar. Çünkü onlar gençlerin evlenmelerini isterler. هل انت متزوج ام اعزب؟ كثيرا ما تسمع هذا السؤال في تركيا. وخاصة كبار السن يطرحون هذا السؤال على الشباب. لأنهم يريدون أن يتزوج الشباب. Bist du verheiratet oder ledig? Diese Frage hört man oft in der Türkei. Vor allem alte Menschen stellen diese Frage an junge Menschen. Weil sie wollen, dass junge Leute heiraten. Are you married or single? You hear this question frequently in Turkey. Especially the elderly ask this question to young people. Because they want young people to get married. Êtes-vous marié ou célibataire ? On entend souvent cette question en Turquie. Ce sont surtout les personnes âgées qui posent cette question aux jeunes. Parce qu'ils veulent que les jeunes se marient. Состоите ли вы в браке или нет? Вы часто слышите этот вопрос в Турции. Особенно старики задают этот вопрос молодежи. Потому что они хотят, чтобы молодые люди поженились. Türklerde evlenmemek garip karşılanır. Geleneksel düşünceye göre herkes evlenmelidir. Ayrıca İslam dini de evlenmeyi teşvik eder. يعتبر عدم الزواج أمرًا غريبًا بين الأتراك. وفقا للتفكير التقليدي، يجب على الجميع أن يتزوجوا. وبالإضافة إلى ذلك، يشجع الإسلام على الزواج. Nicht zu heiraten gilt bei Türken als seltsam. Traditionell sollten alle heiraten. Darüber hinaus fördert die Religion des Islam die Ehe. It is strange not to get married in Turks. According to traditional thinking, everyone should get married. Also, Islam also encourages marriage. Ne pas se marier est considéré comme étrange par les Turcs. Selon la pensée traditionnelle, tout le monde devrait se marier. L'islam encourage également le mariage. Среди турков не жениться считается странным. Согласно традиционным представлениям, все должны жениться. Ислам также поощряет брак.

Türkiye'de resmi evlenme yaşı 17'dir. Yani 17 yaşından küçükler evlenemezler. سن الزواج الرسمي في تركيا هو 17 سنة. وهذا يعني أن الأشخاص الذين تقل أعمارهم عن 17 عامًا لا يمكنهم الزواج. Das offizielle Heiratsalter in der Türkei ist 17. Mit anderen Worten, Personen unter 17 Jahren können nicht heiraten. the official marriage age in Turkey is 17. So those who are under 17 cannot marry. L'âge officiel du mariage en Turquie est de 17 ans. En d'autres termes, les personnes de moins de 17 ans ne peuvent pas se marier. Официальный брачный возраст в Турции — 17 лет. Другими словами, лица моложе 17 лет не могут вступать в брак. Ama evlenecek kişinin anne veya babası izin vermelidir. Çünkü Türkiye'de erginlik yaşı 18'dir. 18 yaşından büyük kişilerin evlenmek için izin almalarına gerek yoktur. لكن يجب على والدة أو أب الشخص الذي يتزوج أن يعطي الإذن. لأن سن الرشد في تركيا هو 18 سنة. لا يحتاج الأشخاص الذين تزيد أعمارهم عن 18 عامًا إلى إذن للزواج. Aber die Mutter oder der Vater der Person, die heiraten möchte, muss die Erlaubnis geben. Denn das Pubertätsalter liegt in der Türkei bei 18. Personen über 18 Jahren benötigen keine Erlaubnis, um zu heiraten. But the mother or father of the person to marry should allow. Because the age of consent is 18 in Turkey. People over the age of 18 do not need permission to get married. Toutefois, les parents de la personne à marier doivent donner leur autorisation. En Turquie, l'âge de la majorité est de 18 ans. Les personnes âgées de plus de 18 ans n'ont pas besoin d'autorisation pour se marier. Но мать или отец человека, вступающего в брак, должны дать разрешение. Потому что возраст полового созревания в Турции - 18 лет. Людям старше 18 лет не нужно получать разрешение на вступление в брак. Türkiye'de aynı anda bir kişi ile evli olabilirsin. Başka biriyle evlenmek istiyorsan eşinden boşanmak zorundasın. Boşandıktan sonra yeni biriyle evlenebilirsin. في تركيا، يمكنك الزواج من شخص واحد في كل مرة. إذا كنت تريد الزواج من شخص آخر، عليك أن تطلق زوجتك. يمكنك الزواج من شخص جديد بعد طلاقك. Sie können in der Türkei mit jeweils einer Person verheiratet sein. Wenn Sie jemand anderen heiraten wollen, müssen Sie sich von Ihrem Ehepartner scheiden lassen. Nach der Scheidung können Sie jemanden neu heiraten. You may be married to one person at the same time in Turkey. If you want to marry someone else, you have to divorce your wife. After divorce, you can marry someone new. Вы можете быть женаты на одном человеке одновременно в Турции. Если вы хотите жениться на ком-то другом, вы должны развестись со своим супругом. После развода вы можете жениться на ком-то другом.

Türkiye'de son yıllarda evlenme yaşı epey yükseldi. Artık insanlar evlenmek için üniversiteden mezun olmayı bekliyorlar. ارتفع سن الزواج بشكل كبير في تركيا في السنوات الأخيرة. في أيامنا هذه، ينتظر الناس حتى يتخرجوا من الجامعة ليتزوجوا. In der Türkei ist das Heiratsalter in den letzten Jahren stark gestiegen. Jetzt warten die Leute darauf, das College zu absolvieren, um zu heiraten. marriage age has increased a lot in recent years in Turkey. Now people are waiting to graduate from university to get married. L'âge du mariage a considérablement augmenté en Turquie ces dernières années. Aujourd'hui, les gens attendent d'être diplômés de l'université pour se marier. За последние годы в Турции значительно увеличился возраст вступления в брак. Теперь люди ждут окончания университета, чтобы вступить в брак. Yani insanlar genellikle 23, 24 yaşında evleniyorlar. Büyük şehirlerde bu şekilde. Ama küçük şehirlerde bu durum farklı. Oralarda insanlar daha erken yaşta evleniyorlar. لذا يتزوج الناس عمومًا في عمر 23 أو 24 عامًا. إنه مثل هذا في المدن الكبرى. ولكن في المدن الصغيرة هذا الوضع مختلف. الناس هناك يتزوجون في سن مبكرة. Die Leute heiraten also normalerweise im Alter von 23, 24 Jahren. So ist das in Großstädten. Aber in kleinen Städten ist das anders. Dort wird früher geheiratet. So people usually get married at the age of 23, 24. This way in big cities. But in small cities, this is different. People are getting married at an earlier age.

Evlenmek için önce "nişanlanmak" gerekir. Nişanlandıktan sonra evlilik hazırlıkları yapılır. لكي تتزوج، عليك أولاً أن تخطب. بعد الخطوبة، تتم الاستعدادات للزواج. Um zu heiraten, müssen Sie zuerst verlobt sein. Nach der Verlobung werden die Hochzeitsvorbereitungen getroffen. In order to get married, you must first get engaged. After getting engaged, marriage preparations are made. Для того чтобы вступить в брак, необходимо сначала обручиться. После помолвки начинаются приготовления к браку. Ortak yaşanacak bir ev kiralanır veya satın alınır. O ev için eşya satın alınır. Daha sonra düğün hazırlıkları yapılır. Düğünden bir gün önce "kına gecesi" yapılır. يتم استئجار أو شراء منزل مشترك. يتم شراء الأثاث لهذا المنزل. ومن ثم تتم الاستعدادات لحفل الزفاف. تقام "ليلة الحناء" قبل يوم واحد من حفل الزفاف. Ein gemeinsames Haus wird gemietet oder gekauft. Gegenstände werden für dieses Haus gekauft. Dann werden die Hochzeitsvorbereitungen getroffen. Am Tag vor der Hochzeit findet eine Henna-Nacht statt. A common house is rented or purchased. Goods are bought for that house. Then wedding preparations are made. "Henna night" is held one day before the wedding. Louer ou acheter une maison pour y vivre ensemble. Les meubles sont achetés pour cette maison. Ensuite, les préparatifs du mariage sont effectués. Un jour avant le mariage, une "nuit du henné" est organisée. Сдается или покупается общий дом. Предметы покупаются для этого дома. Затем идут приготовления к свадьбе. Ночь хны проводится за день до свадьбы.

Düğünler Türkler için çok önemlidir. Düğüne bütün akrabalar, arkadaşlar, komşular çağırılır. حفلات الزفاف مهمة جدا بالنسبة للأتراك. جميع الأقارب والأصدقاء والجيران مدعوون لحضور حفل الزفاف. Hochzeiten sind für Türken sehr wichtig. Alle Verwandten, Freunde, Nachbarn sind zur Hochzeit eingeladen. Weddings are very important for Turks. All relatives, friends and neighbors are called to the wedding. Les mariages sont très importants pour les Turcs. Tous les parents, amis et voisins sont invités au mariage. Свадьбы очень важны для турков. На свадьбу приглашаются все родственники, друзья и соседи. Düğünde yemek ve içecek ikram edilir. Dindar aileler düğünde dua okurlar. Bazı aileler düğünde içki ikram ederler. يتم تقديم المأكولات والمشروبات في حفل الزفاف. تتلو العائلات الدينية الصلوات في حفلات الزفاف. تقدم بعض العائلات المشروبات الكحولية في حفل الزفاف. Speisen und Getränke werden bei der Hochzeit serviert. Religiöse Familien beten bei der Hochzeit. Einige Familien bieten bei der Hochzeit Getränke an. Food and drink are offered at the wedding. Religious families read prayers at the wedding. Some families offer drinks at the wedding. De la nourriture et des boissons sont servies lors du mariage. Les familles religieuses récitent des prières lors du mariage. Certaines familles servent de l'alcool au mariage. Еда и напитки подаются на свадьбе. Религиозные семьи молятся на свадьбе. Некоторые семьи предлагают напитки на свадьбе.

Düğün sırasında herkes oyun oynar. Yöresel, geleneksel danslar yapılır. Örneğin Karadeniz Bölgesinde "horon tepilir". الجميع يلعبون الألعاب أثناء حفل الزفاف. يتم أداء الرقصات المحلية والتقليدية. على سبيل المثال، في منطقة البحر الأسود "هورون تيبيلير". Alle spielen Spiele während der Hochzeit. Lokale und traditionelle Tänze werden aufgeführt. Zum Beispiel „Horon Kicks“ in der Schwarzmeerregion. Everyone plays during the wedding. Local and traditional dances are performed. For example, "horon blows" in the Black Sea Region. Tout le monde joue à des jeux pendant le mariage. Des danses locales et traditionnelles sont exécutées. Par exemple, dans la région de la mer Noire, on danse le "horon". На свадьбе все играют в игры. Исполняются местные и традиционные танцы. Например, «хорон пинает» в Причерноморье. Türkiye'nin doğusunda "halay çekilir". Batıda "zeybek oynanır". Bu oyunları izlemek çok zevklidir. يتم تقديم "رقصة هالاي" في شرق تركيا. يتم لعب "Zeybek" في الغرب. مشاهدة هذه المباريات ممتعة للغاية. „Halay wird gezogen“ in der Osttürkei. "Zeybek wird gespielt" im Westen. Diese Spiele sind sehr angenehm anzusehen. Turkey's east "ropes pulled". "Zeybek is played in the west". Watching these games is very enjoyable. Dans l'est de la Turquie, on joue le "halay". Dans l'ouest, on joue le "zeybek". Ces danses sont très agréables à regarder. «Халай тянут» на востоке Турции. на западе "играют зейбек". Эти игры очень приятно смотреть.

Düğünde gelin gelinlik giyer. Damat ise damatlık giyer. Kadınlar gelinliğe çok önem verirler. Bütün paralarını gelinliğe harcarlar. في حفل الزفاف ترتدي العروس فستان الزفاف. العريس يرتدي بدلة الزفاف. تولي النساء أهمية كبيرة لفساتين الزفاف. ينفقون كل أموالهم على فستان الزفاف. Die Braut trägt ein Hochzeitskleid. Der Bräutigam trägt einen Anzug. Frauen legen großen Wert auf das Brautkleid. Sie geben ihr ganzes Geld für Brautkleider aus. At the wedding, the bride wears a wedding dress. The groom wears a groom. Women attach great importance to wedding dresses. They spend all their money on the wedding dress. Lors du mariage, la mariée porte une robe de mariée. Le marié porte un costume. Les femmes attachent une grande importance à la robe de mariée. Elles dépensent tout leur argent pour la robe de mariée. Невеста в свадебном платье. Жених носит костюм. Женщины придают большое значение свадебному платью. Они тратят все свои деньги на свадебные платья. Düğüne gelen misafirler geline ve damada hediye verirler. Bu hediye genellikle altındır. Altın ortalama 3 gramdır. الضيوف القادمين لحضور حفل الزفاف يقدمون الهدايا للعروس والعريس. هذه الهدية عادة ما تكون ذهبية. متوسط وزن الذهب 3 جرام. Die Gäste, die zur Hochzeit kommen, überreichen dem Brautpaar Geschenke. Dieses Geschenk ist normalerweise Gold. Gold im Durchschnitt 3 Gramm. Guests arriving at the wedding give gifts to the bride and groom. This gift is usually gold. Gold is on average 3 grams. Les invités qui viennent au mariage offrent un cadeau aux mariés. Ce cadeau est généralement de l'or. L'or pèse en moyenne 3 grammes. Гости, пришедшие на свадьбу, дарят жениху и невесте подарки. Этот подарок обычно золотой. Золото в среднем 3 грамма. Eğer zenginsen 10 gram altın takarsın. "Takmak" denmesinin sebebi, altının gelin veya damadın giysisine iğne ile takılmasıdır. إذا كنت غنيا، ترتدي 10 جرامات من الذهب. وسبب تسميته "تقمك" هو أن الذهب يعلق على ملابس العروس أو العريس بدبوس. Wenn Sie reich sind, tragen Sie 10 Gramm Gold. Der Grund, warum es "tragen" genannt wird, ist, dass Gold mit einer Nadel an der Kleidung der Braut oder des Bräutigams befestigt wird. If you are rich, you wear 10 grams of gold. The reason why it is called "to wear" is that the gold is attached to the dress of the bride or groom with a needle. Si vous êtes riche, vous portez 10 grammes d'or. On l'appelle "takmak" parce que l'or est attaché aux vêtements de la mariée ou du marié à l'aide d'une épingle. Если вы богаты, вы носите 10 граммов золота. Причина, по которой это называется «надеть», заключается в том, что золото прикрепляется к одежде невесты или жениха с помощью булавки.

Düğün bittikten sonra "balayı" başlar. Bu sürede zenginler yurt dışına giderler. بعد انتهاء حفل الزفاف، يبدأ "شهر العسل". خلال هذه الفترة، يسافر الأثرياء إلى الخارج. "Honeymoon" begins after the wedding is over. During this time, the rich go abroad. Après le mariage, la "lune de miel" commence. Pendant cette période, les riches partent à l'étranger. После окончания свадьбы начинается «медовый месяц». В это время богатые уезжают за границу. Orta sınıf genellikle yurt içinde bir yere gider. O sürede tatil yapılır. Belki de çocuk yapılır عادة ما تذهب الطبقة الوسطى إلى مكان ما محليًا. هناك عطلة خلال تلك الفترة. ربما سيتم إنجاب طفل Die Mittelklasse geht normalerweise irgendwo ins Inland. In dieser Zeit ist Urlaub. Vielleicht wird ein Kind The middle class usually goes somewhere domestically. During that time, a holiday is held. Maybe a child is made La classe moyenne se rend généralement à la campagne. Pendant cette période, elle prend des vacances. Ils ont peut-être un enfant Средний класс обычно уходит куда-то внутри страны. В это время есть отпуск. Может быть, ребенок будет :) Balayı bittikten sonra eve dönülür. Bazı erkekler kadınların çalışmasını istemezler. Onun için kadınlar işten çıkarlar. Ama bu durum artık bir istisna. :) بعد انتهاء شهر العسل نعود إلى المنزل. بعض الرجال لا يريدون أن تعمل المرأة. ولهذا السبب تركت النساء وظائفهن. لكن هذا الوضع أصبح الآن استثناءً. :) Kehren Sie nach den Flitterwochen nach Hause zurück. Manche Männer wollen nicht, dass Frauen arbeiten. Deshalb gehen Frauen aus dem Geschäft. Aber diese Situation ist jetzt eine Ausnahme. :) After the honeymoon is over, return home. Some men do not want women to work. That's why women are laid off. But this is no longer an exception. :) Une fois la lune de miel terminée, vous rentrez chez vous. Certains hommes ne veulent pas que les femmes travaillent. C'est pourquoi les femmes quittent leur emploi. Mais c'est aujourd'hui une exception. :) Возвращение домой после окончания медового месяца. Некоторые мужчины не хотят, чтобы женщины работали. Вот почему женщины уходят из бизнеса. Но эта ситуация теперь исключение. Şimdi kadınlar da çalışıyorlar. Erkekler onlara müdahale edemiyorlar. Tabii geleneksel ailelerde durum farklı. الآن تعمل النساء أيضًا. لا يمكن للرجال التدخل معهم. وبطبيعة الحال، فإن الوضع مختلف في الأسر التقليدية. Jetzt arbeiten auch Frauen. Männer können sich nicht in sie einmischen. Natürlich ist die Situation in traditionellen Familien anders. Now women are working. Men cannot interfere with them. Of course, the situation is different in traditional families. Aujourd'hui, les femmes travaillent aussi. Les hommes ne peuvent pas interférer avec elles. Bien sûr, la situation est différente dans les familles traditionnelles. Сейчас работают и женщины. Мужчины не могут вмешиваться в них. Конечно, в традиционных семьях ситуация иная. Büyük şehirlerde kadınlar daha özgür. İsterlerse çalışıyorlar, istemezlerse çalışmıyorlar. النساء أكثر حرية في المدن الكبرى. إنهم يعملون إذا أرادوا، ولا يعملون إذا كانوا لا يريدون ذلك. In Großstädten sind Frauen freier. Wenn sie wollen, arbeiten sie, wenn nicht, dann nicht. Women are free in big cities. If they want, they work, if they do not, they do not work. В больших городах женщины более свободны. Они могут работать, если хотят, или не работать, если не хотят.

Evlenen çiftler parmaklarına yüzük takarlar. Buna evlilik yüzüğü denir. Bu yüzük, yüzük parmağına takılır. Bazı erkekler yüzük takmak istemezler. يرتدي المتزوجون الخواتم على أصابعهم. وهذا ما يسمى خاتم الزواج. يتم ارتداء هذا الخاتم على البنصر. بعض الرجال لا يريدون ارتداء الخواتم. Ehepaare tragen Ringe an den Fingern. Dies wird Ehering genannt. Dieser Ring wird am Ringfinger getragen. Manche Männer wollen keine Ringe tragen. Married couples wear rings on their fingers. This is called a wedding ring. This ring is attached to the ring finger. Some men do not want to wear rings. Les couples mariés portent une bague au doigt. C'est ce qu'on appelle une alliance. Cet anneau est porté à l'annulaire. Certains hommes ne veulent pas porter d'anneau. Супружеские пары носят кольца на пальцах. Это называется обручальное кольцо. Это кольцо носят на безымянном пальце. Некоторые мужчины не хотят носить кольца. Bu yüzden kadınla erkek kavga edebilir. Kadınlar erkekleri kıskanırlar. Erkekler de kadınları kıskanırlar. لهذا السبب يمكن للرجال والنساء القتال. النساء تغار من الرجال. الرجال أيضا يشعرون بالغيرة من النساء. That's why men and women can fight. Women are jealous of men. Men are also jealous of women. C'est pourquoi les hommes et les femmes peuvent se battre. Les femmes sont jalouses des hommes. Les hommes sont jaloux des femmes. Вот почему мужчины и женщины могут ссориться. Женщины ревнуют мужчин. Мужчины ревнуют женщин.