×

Nós usamos os cookies para ajudar a melhorar o LingQ. Ao visitar o site, você concorda com a nossa política de cookies.


image

Baha's Stories, KÖYDEN KENTE GÖÇ

KÖYDEN KENTE GÖÇ

Göç olgusu Türk tarihinde büyük bir öneme sahiptir. Çünkü Türkler yüzlerce yıldır Orta Asya'dan batıya doğru göçüyorlar. Endüstrinin gelişmesi ile birlikte artan göçleri inceleyeceğiz. Son yıllarda pek çok kişi köylerden kentlere göç etti. Hâlâ da ediyorlar.

1960'lı yıllardan itibaren pek çok köylü köyünü terk etti. Bunun birçok sebebi var. Ulaşımın gelişmesi ile birlikte köyden kente gitmek kolaylaştı. Ayrıca tarlaların bölünmesi sonucu çiftçilik yapmak zorlaştı. Endüstri gelişince pek çok fabrika açıldı. Fabrikalar işçiye ihtiyaç duydu. Köylüler de gelirlerini artırmak için şehirlere göç ettiler. Bu durum toplumun yapısını derinden etkiledi.

Doğal olarak insanların ilk tercihi İstanbul'du. Çünkü bu şehir her zaman sanayinin, eğitimin, siyasetin, ekonominin merkeziydi. Bunun dışında bazı kişiler köylerinin bulunduğu ilin merkezine gittiler. Köyden büyük; şehirden küçük bölgelere "kasaba" denir. Kasabalarda yaşayanlar da şehirlere gitmeyi tercih etti. Böylece şehirlerin nüfusu arttı.

Bir süre sonra şehirler hızla artan nüfusu kaldıramadılar. Çünkü altyapı yetersizdi. Ulaşım, iletişim, sağlık, kanalizasyon gibi şeyler yetersiz kaldı. Bunun sonucunda çarpık kentleşme ortaya çıktı. Gettolar yaygınlaştı. Aynı köyden, kasabadan gelen insanlar aynı mahallede yaşamayı tercih ettiler. Bu durum insanların kente adapte olmasını zorlaştırdı.

Uzun zamandır şehirde yaşayan insanlar, küçük yerlerden gelen kişilerden rahatsız oldular. Bu yüzden pek çok anlaşmazlık meydana geldi. Şehirliler ile köylülerin giyimi, konuşması farklıdır. Ayrıca dindarlıkları da benzer değildir. İstanbul'un merkezinde yaşayanlar çok dindar değildirler. Fakat köylerden gelen insanlar geleneklerine, dinlerine daha çok düşkündürler. Bu farklılık, iki tarafın birbirini anlamasını zorlaştırdı.

Mevsimlik işçiler, tarım zamanı başka bölgelere göç ederler. İşleri bittikten sonra kendi köylerine, kasabalarına dönerler. Örneğin Doğu Karadeniz bölgesinde çay ve fındık tarımı yapılır. Hasat zamanı birçok işçiye ihtiyaç vardır. Türkiye'nin farklı bölgelerinden gelen işçiler oraya giderler. Birkaç ay çalışıp geri dönerler. Maalesef bu yüzden okula gidemeyen çocuklar var. Bu şekilde çalışan işçilerin sigortası yoktur. Yani yıllarca çalışsalar da emekli olamazlar.

Son yıllarda Türklerin, Kürtlerin dışında mülteciler de şehirlere göçmeye başladılar. Onlar da büyük şehirlerde yaşamayı seçiyorlar. Çünkü şehirde iş bulmak daha kolaydır. Şehirde insanlar birbirlerini umursamazlar. Orada kimliğini gizlemek kolaydır. Örneğin kadınlar büyük şehirlerde daha rahat giyinebilirler. Ancak köylerde daha muhafazakar giyinmeleri gerekir.

Tarımın dışında turizm de göçü artıran unsurlardan biridir. Özellikle Türkiye'nin batısındaki şehirlere yaz aylarında binlerce işçi çalışmak için gider. Sahillerdeki otellerde işçi ihtiyacı olur. İşçiler yaz sezonda para kazanabilmek için oralarda çalışırlar. Maalesef burada çalışan işçilerin de genellikle sigortası olmaz. Bu durum kanuna aykırıdır. Ama bunu kimse umursamaz.

İnsanlar artık şehirlere sığmıyorlar. Son birkaç yıldır insanlar tersine göç etmeye başladılar. Yani İstanbul'dan küçük şehirlere göç ediyorlar. Çünkü İstanbul'daki konut yetersizliği insanları zor durumda bırakıyor. Ve kazanılan para orada yaşamak için yeterli değil. Hayat pahalılaştı. Enflasyon çok yüksek. Alım gücü azaldı. İşsizlik sürekli artıyor. Bu durumun çözülmesi için köylerdeki ziraatin tekrar canlandırılması gerekir. Yeni fabrikaların İstanbul yerine küçük şehirlere açılması da göçü yavaşlatacaktır.

KÖYDEN KENTE GÖÇ الهجرة من القرية إلى المدينة MIGRATION VOM DORF IN DIE STADT ΜΕΤΑΝΆΣΤΕΥΣΗ ΑΠΌ ΤΟ ΧΩΡΙΌ ΣΤΗΝ ΠΌΛΗ MIGRATION FROM VILLAGE TO CITY MIGRACIÓN DEL PUEBLO A LA CIUDAD MIGRATION DU VILLAGE À LA VILLE MIGRACIJA IŠ KAIMO Į MIESTĄ МИГРАЦИЯ ИЗ ДЕРЕВНИ В ГОРОД MIGRATION FRÅN BY TILL STAD

Göç olgusu Türk tarihinde büyük bir öneme sahiptir. Çünkü Türkler yüzlerce yıldır Orta Asya'dan batıya doğru göçüyorlar. لظاهرة الهجرة أهمية كبيرة في التاريخ التركي. لأن الأتراك يهاجرون غربًا من آسيا الوسطى منذ مئات السنين. The phenomenon of migration has a great importance in Turkish history. Because the Turks have been migrating from Central Asia to the west for hundreds of years. Migracijos reiškinys Turkijos istorijoje yra labai svarbus. Turkai iš Vidurinės Azijos į vakarus migravo šimtus metų. Феномен миграции имеет большое значение в турецкой истории. Ведь турки на протяжении сотен лет мигрировали на запад из Центральной Азии. Endüstrinin gelişmesi ile birlikte artan göçleri inceleyeceğiz. Son yıllarda pek çok kişi köylerden kentlere göç etti. Hâlâ da ediyorlar. سوف ندرس الهجرات التي تتزايد مع تطور الصناعة. في السنوات الأخيرة، هاجر الكثير من الناس من القرى إلى المدن. ما زالوا يفعلون. Wir werden die zunehmende Migration im Zusammenhang mit der Entwicklung der Industrie untersuchen. In den letzten Jahren sind viele Menschen aus den Dörfern in die Städte abgewandert. Und das tun sie immer noch. With the development of the industry, we will examine the increasing immigration. Many people have migrated from villages to cities in recent years. They still do. Išnagrinėsime didėjančią migraciją vystantis pramonei. Pastaraisiais metais daug žmonių migravo iš kaimų į miestus. Ir jie vis dar tai daro. Мы рассмотрим увеличение миграции с развитием отрасли. В последние годы многие люди мигрировали из деревень в города. Они все еще делают.

1960'lı yıllardan itibaren pek çok köylü köyünü terk etti. Bunun birçok sebebi var. Ulaşımın gelişmesi ile birlikte köyden kente gitmek kolaylaştı. منذ الستينيات، غادر العديد من القرويين قراهم. هناك اسباب كثيرة لهذا. ومع تطور وسائل النقل، أصبح التنقل من قرية إلى مدينة أسهل. Seit den 1960er Jahren haben viele Dorfbewohner ihre Dörfer verlassen. Dafür gibt es viele Gründe. Mit der Entwicklung der Verkehrsmittel wurde es einfacher, vom Dorf in die Stadt zu ziehen. Since the 1960s, many peasants left their villages. There are many reasons for this. With the development of transportation, it became easier to go from the village to the city. С 1960-х годов многие жители покинули свои села. Есть много причин для этого. С развитием транспорта добраться из села в город стало проще. Ayrıca tarlaların bölünmesi sonucu çiftçilik yapmak zorlaştı. Endüstri gelişince pek çok fabrika açıldı. Fabrikalar işçiye ihtiyaç duydu. Köylüler de gelirlerini artırmak için şehirlere göç ettiler. Bu durum toplumun yapısını derinden etkiledi. بالإضافة إلى ذلك، أصبحت الزراعة صعبة نتيجة لتقسيم الحقول. ومع تطور الصناعة، تم افتتاح العديد من المصانع. المصانع بحاجة إلى عمال. كما هاجر الفلاحون إلى المدن لزيادة دخلهم. أثر هذا الوضع بعمق على بنية المجتمع. Darüber hinaus wurde die Landwirtschaft durch die Aufteilung der Felder erschwert. Als sich die Industrie entwickelte, wurden viele Fabriken eröffnet. Die Fabriken brauchten Arbeitskräfte. Auch die Bauern wanderten in die Städte ab, um ihr Einkommen zu erhöhen. Diese Situation hatte tiefgreifende Auswirkungen auf die Struktur der Gesellschaft. In addition, farming became difficult as a result of the division of the fields. Many factories were opened as the industry developed. Factories needed workers. The villagers also migrated to cities to increase their income. This situation deeply affected the structure of the society. Кроме того, из-за разделения полей усложнилось ведение хозяйства. По мере развития промышленности было открыто много заводов. Заводам нужны были рабочие. Крестьяне также мигрировали в города, чтобы увеличить свои доходы. Эта ситуация глубоко повлияла на структуру общества.

Doğal olarak insanların ilk tercihi İstanbul'du. Çünkü bu şehir her zaman sanayinin, eğitimin, siyasetin, ekonominin merkeziydi. وبطبيعة الحال، كان الخيار الأول للناس هو اسطنبول. لأن هذه المدينة كانت دائمًا مركزًا للصناعة والتعليم والسياسة والاقتصاد. Die erste Wahl der Menschen war natürlich Istanbul. Denn diese Stadt war schon immer das Zentrum von Industrie, Bildung, Politik und Wirtschaft. Naturally, the first choice of people was Istanbul. Because this city has always been the center of industry, education, politics and economy. Естественно, первым выбором людей был Стамбул. Ведь этот город всегда был центром промышленности, образования, политики и экономики. Bunun dışında bazı kişiler köylerinin bulunduğu ilin merkezine gittiler. Köyden büyük; şehirden küçük bölgelere "kasaba" denir. Kasabalarda yaşayanlar da şehirlere gitmeyi tercih etti. Böylece şehirlerin nüfusu arttı. وبصرف النظر عن هذا، ذهب بعض الناس إلى وسط المحافظة حيث تقع قريتهم. أكبر من القرية؛ المناطق الأصغر من المدينة تسمى "المدن". كما فضل أولئك الذين يعيشون في المدن الذهاب إلى المدن. وهكذا زاد عدد سكان المدن. Abgesehen davon zogen einige Menschen in das Zentrum der Provinz, wo sich ihre Dörfer befanden. Gebiete, die größer als Dörfer und kleiner als Städte sind, werden "Städte" genannt. Auch die Bewohner der Städte zogen es vor, in die Städte zu gehen. So wuchs die Bevölkerung der Städte. Apart from this, some people went to the city center where their village is located. Bigger than the village; Small areas from the city are called "towns". Those living in the towns also preferred going to cities. Thus, the population of the cities increased. Кроме того, некоторые люди отправлялись в центр провинции, где находились их деревни. Территории, которые больше деревень и меньше городов, называются "городами". Жители городов также предпочитали уезжать в города. Таким образом, население городов увеличивалось.

Bir süre sonra şehirler hızla artan nüfusu kaldıramadılar. Çünkü altyapı yetersizdi. Ulaşım, iletişim, sağlık, kanalizasyon gibi şeyler yetersiz kaldı. وبعد فترة من الوقت، لم تعد المدن قادرة على التعامل مع الزيادة السكانية السريعة. لأن البنية التحتية كانت غير كافية. لم تكن أشياء مثل النقل والاتصالات والرعاية الصحية والصرف الصحي كافية. Nach einiger Zeit konnten die Städte die schnell wachsende Bevölkerung nicht mehr bewältigen. Denn die Infrastruktur war unzureichend. Dinge wie Verkehr, Kommunikation, Gesundheit, Abwasserentsorgung waren unzureichend. After a while, the cities could not bear the rapidly increasing population. Because the infrastructure was insufficient. Things like transportation, communication, health, sewage were insufficient. Через некоторое время города не смогли справиться с быстро растущим населением. Потому что инфраструктура была недостаточной. Не хватало транспорта, связи, здравоохранения, канализации. Bunun sonucunda çarpık kentleşme ortaya çıktı. Gettolar yaygınlaştı. Aynı köyden, kasabadan gelen insanlar aynı mahallede yaşamayı tercih ettiler. Bu durum insanların kente adapte olmasını zorlaştırdı. ونتيجة لذلك، ظهر التحضر غير المخطط له. أصبحت الغيتوات شائعة. ويفضل الأشخاص القادمون من نفس القرية أو البلدة العيش في نفس الحي. هذا الوضع جعل من الصعب على الناس التكيف مع المدينة. In der Folge kam es zu einer ungeplanten Verstädterung. Ghettos wurden weit verbreitet. Menschen aus demselben Dorf oder derselben Stadt zogen es vor, im selben Viertel zu leben. Diese Situation machte es den Menschen schwer, sich an die Stadt anzupassen. As a result, skewed urbanization emerged. Ghettos have become widespread. People from the same village and town preferred to live in the same neighborhood. This made it difficult for people to adapt to the city. В результате возникла незапланированная урбанизация. Гетто получили широкое распространение. Люди из одной деревни и города предпочитали жить в одном районе. Эта ситуация мешала людям адаптироваться в городе.

Uzun zamandır şehirde yaşayan insanlar, küçük yerlerden gelen kişilerden rahatsız oldular. Bu yüzden pek çok anlaşmazlık meydana geldi. Şehirliler ile köylülerin giyimi, konuşması farklıdır. Ayrıca dindarlıkları da benzer değildir. لقد انزعج الأشخاص الذين يعيشون في المدينة لفترة طويلة من الأشخاص القادمين من أماكن صغيرة. ولهذا السبب حدثت العديد من الخلافات. سكان المدينة والقرويون يرتدون ملابس ويتحدثون بشكل مختلف. كما أن تدينهم ليس متشابها. Lange Zeit fühlten sich die Menschen, die in der Stadt lebten, durch Menschen aus kleineren Orten gestört. Deshalb gab es viele Konflikte. Stadtbewohner und Bauern kleiden sich anders und sprechen anders. Sie sind sich auch in ihrer Religiosität nicht ähnlich. People who have lived in the city for a long time were disturbed by people from small places. That's why many disputes have occurred. The clothing and conversation between the urban and the villagers is different. Also their religiousness is not similar. Людям, долгое время проживающим в городе, было некомфортно с выходцами из небольших мест. Вот почему возникло так много конфликтов. Одежда и речь горожан и селян различны. Кроме того, их религиозность не похожа. İstanbul'un merkezinde yaşayanlar çok dindar değildirler. Fakat köylerden gelen insanlar geleneklerine, dinlerine daha çok düşkündürler. Bu farklılık, iki tarafın birbirini anlamasını zorlaştırdı. الناس الذين يعيشون في وسط اسطنبول ليسوا متدينين للغاية. لكن الناس من القرى مغرمون أكثر بتقاليدهم ودينهم. هذا الاختلاف جعل من الصعب على الجانبين فهم بعضهما البعض. Die Menschen, die im Zentrum von Istanbul leben, sind nicht sehr religiös. Die Menschen aus den Dörfern hingegen sind mehr an ihren Traditionen und ihrer Religion interessiert. Dieser Unterschied machte es für beide Seiten schwierig, einander zu verstehen. Those who live in the center of Istanbul are not very religious. But people from the villages are more fond of their traditions and religions. This difference made it difficult for the two sides to understand each other. Те, кто живет в центре Стамбула, не очень религиозны. Но люди из деревень больше любят свои традиции и религию. Эта разница мешала обеим сторонам понимать друг друга.

Mevsimlik işçiler, tarım zamanı başka bölgelere göç ederler. İşleri bittikten sonra kendi köylerine, kasabalarına dönerler. Örneğin Doğu Karadeniz bölgesinde çay ve fındık tarımı yapılır. Hasat zamanı birçok işçiye ihtiyaç vardır. يهاجر العمال الموسميون إلى مناطق أخرى خلال الفترة الزراعية. وبعد انتهاء عملهم يعودون إلى قراهم وبلداتهم. على سبيل المثال، يتم زراعة الشاي والبندق في منطقة شرق البحر الأسود. هناك حاجة إلى العديد من العمال خلال وقت الحصاد. Saisonarbeiter wandern während der Landwirtschaft in andere Regionen ab. Nach Beendigung ihrer Arbeit kehren sie in ihre eigenen Dörfer und Städte zurück. In der östlichen Schwarzmeerregion werden zum Beispiel Tee und Haselnüsse angebaut. Zur Erntezeit werden viele Arbeitskräfte benötigt. Seasonal workers migrate to other regions during agricultural time. After they are done, they return to their own villages and towns. For example, tea and hazelnut cultivation is done in the Eastern Black Sea region. Many workers are needed at harvest time. Сезонные рабочие мигрируют в другие регионы на время сельскохозяйственных работ. После окончания работы они возвращаются в свои деревни и города. Например, в Восточном Причерноморье выращивают чай и фундук. В период сбора урожая требуется много рабочих рук. Türkiye'nin farklı bölgelerinden gelen işçiler oraya giderler. Birkaç ay çalışıp geri dönerler. Maalesef bu yüzden okula gidemeyen çocuklar var. Bu şekilde çalışan işçilerin sigortası yoktur. Yani yıllarca çalışsalar da emekli olamazlar. يذهب إلى هناك عمال من مناطق مختلفة في تركيا. إنهم يعملون لبضعة أشهر ويعودون. ولسوء الحظ، هناك أطفال لا يستطيعون الذهاب إلى المدرسة بسبب هذا. العمال الذين يعملون بهذه الطريقة ليس لديهم تأمين. لذلك، حتى لو عملوا لسنوات، فلن يتمكنوا من التقاعد. Arbeitskräfte aus verschiedenen Teilen der Türkei gehen dorthin. Sie arbeiten ein paar Monate und kommen dann zurück. Leider gibt es Kinder, die deshalb nicht zur Schule gehen können. Arbeiter, die auf diese Weise arbeiten, sind nicht versichert. Mit anderen Worten: Sie können nicht in Rente gehen, auch wenn sie jahrelang arbeiten. workers from different regions of Turkey, there they go. They work for a few months and come back. Unfortunately, that's why there are children who can't go to school. Workers working this way have no insurance. In other words, they cannot retire even if they work for years. Туда приезжают рабочие из разных частей Турции. Они работают несколько месяцев и возвращаются обратно. К сожалению, есть дети, которые из-за этого не могут ходить в школу. Рабочие, работающие таким образом, не застрахованы. Другими словами, они не могут выйти на пенсию, даже если проработают много лет.

Son yıllarda Türklerin, Kürtlerin dışında mülteciler de şehirlere göçmeye başladılar. Onlar da büyük şehirlerde yaşamayı seçiyorlar. Çünkü şehirde iş bulmak daha kolaydır. وفي السنوات الأخيرة، بدأ اللاجئون، باستثناء الأتراك والأكراد، في الهجرة إلى المدن. كما اختاروا العيش في المدن الكبرى. لأنه من الأسهل العثور على وظيفة في المدينة. In den letzten Jahren haben neben Türken und Kurden auch Flüchtlinge begonnen, in die Städte zu ziehen. Auch sie ziehen es vor, in Großstädten zu leben. Denn in der Stadt ist es einfacher, einen Job zu finden. In recent years, refugees have begun to migrate to cities, besides Turks and Kurds. They also choose to live in big cities. Because it is easier to find a job in the city. В последние годы, помимо турок и курдов, в города стали мигрировать и беженцы. Они также предпочитают жить в крупных городах. Потому что в городе легче найти работу. Şehirde insanlar birbirlerini umursamazlar. Orada kimliğini gizlemek kolaydır. Örneğin kadınlar büyük şehirlerde daha rahat giyinebilirler. Ancak köylerde daha muhafazakar giyinmeleri gerekir. في المدينة، الناس لا يهتمون ببعضهم البعض. من السهل إخفاء هويتك هناك. على سبيل المثال، يمكن للنساء أن يرتدين ملابس أكثر راحة في المدن الكبرى. ومع ذلك، في القرى، يحتاجون إلى ارتداء ملابس أكثر تحفظًا. In der Stadt kümmern sich die Menschen nicht umeinander. Dort ist es leicht, seine Identität zu verbergen. In Großstädten können sich Frauen zum Beispiel bequemer kleiden. Aber in den Dörfern müssen sie sich konservativer kleiden. People in the city don't care about each other. It's easy to hide your identity there. For example, women can dress more comfortably in big cities. However, they should dress more conservatively in the villages. В городе люди не заботятся друг о друге. Там легко скрыть свою личность. Например, в больших городах женщины могут одеваться более комфортно. Однако в деревнях им следует одеваться более консервативно.

Tarımın dışında turizm de göçü artıran unsurlardan biridir. Özellikle Türkiye'nin batısındaki şehirlere yaz aylarında binlerce işçi çalışmak için gider. وبصرف النظر عن الزراعة، تعد السياحة أيضًا أحد العوامل التي تزيد من الهجرة. وخاصة في أشهر الصيف، يتوجه آلاف العمال إلى مدن غرب تركيا للعمل. Neben der Landwirtschaft ist auch der Tourismus einer der Faktoren, die die Migration verstärken. Tausende von Arbeitern gehen in den Sommermonaten in die Städte im Westen der Türkei, um dort zu arbeiten. Apart from agriculture, tourism is one of the factors that increase migration. Especially goes to work in the summer thousands of workers to the cities of western Turkey. Помимо сельского хозяйства, туризм является одним из факторов, увеличивающих миграцию. Особенно в летние месяцы тысячи рабочих едут на работу в города на западе Турции. Sahillerdeki otellerde işçi ihtiyacı olur. İşçiler yaz sezonda para kazanabilmek için oralarda çalışırlar. الفنادق على الساحل بحاجة إلى عمال. ويعمل العمال هناك في الصيف لكسب المال. Hotels an der Küste brauchen Arbeitskräfte. Die Arbeiter arbeiten dort, um in der Sommersaison Geld zu verdienen. There is a need for workers in hotels on the beaches. Workers work there to make money in the summer season. Отелям на побережье требуются рабочие. Рабочие трудятся там, чтобы заработать деньги в летний сезон. Maalesef burada çalışan işçilerin de genellikle sigortası olmaz. Bu durum kanuna aykırıdır. Ama bunu kimse umursamaz. لسوء الحظ، العمال الذين يعملون هنا عادة ليس لديهم تأمين. هذا الوضع مخالف للقانون. لكن لا أحد يهتم بذلك. Leider sind die Arbeiter, die hier arbeiten, in der Regel nicht versichert. Das verstößt gegen das Gesetz. Aber das kümmert niemanden. Unfortunately, workers who work here usually do not have insurance. This situation is against the law. But nobody cares. К сожалению, работники, которые здесь работают, также часто не имеют страховки. Это противоречит закону. Но никого это не волнует.

İnsanlar artık şehirlere sığmıyorlar. Son birkaç yıldır insanlar tersine göç etmeye başladılar. Yani İstanbul'dan küçük şehirlere göç ediyorlar. Çünkü İstanbul'daki konut yetersizliği insanları zor durumda bırakıyor. لم يعد الناس يتناسبون مع المدن. في السنوات القليلة الماضية، بدأ الناس في الهجرة العكسية. بمعنى آخر، يهاجرون من إسطنبول إلى المدن الصغيرة. لأن قلة السكن في اسطنبول تضع الناس في موقف صعب. Die Menschen passen nicht mehr in die Städte. In den letzten Jahren haben die Menschen begonnen, in umgekehrter Richtung zu wandern. Mit anderen Worten: Sie wandern von Istanbul in kleine Städte ab. Denn der Wohnungsmangel in Istanbul bringt die Menschen in eine schwierige Lage. People no longer fit in cities. In the past few years, people have started to migrate in reverse. So they migrate from Istanbul to small cities. Because the lack of housing in Istanbul leaves people in a difficult situation. Люди больше не вписываются в города. В последние несколько лет люди начали мигрировать в обратном направлении. Другими словами, они мигрируют из Стамбула в более мелкие города. Потому что нехватка жилья в Стамбуле ставит людей в затруднительное положение. Ve kazanılan para orada yaşamak için yeterli değil. Hayat pahalılaştı. Enflasyon çok yüksek. Alım gücü azaldı. İşsizlik sürekli artıyor. Bu durumun çözülmesi için köylerdeki ziraatin tekrar canlandırılması gerekir. والمال المكتسب لا يكفي للعيش هناك. الحياة أصبحت باهظة الثمن. التضخم مرتفع جداً. انخفضت القوة الشرائية. البطالة تتزايد باستمرار. ومن أجل حل هذا الوضع، لا بد من تنشيط الزراعة في القرى. Und das verdiente Geld reicht nicht aus, um dort zu leben. Das Leben ist teuer geworden. Die Inflation ist zu hoch. Die Kaufkraft ist gesunken. Die Arbeitslosigkeit nimmt ständig zu. Um diese Situation zu lösen, muss die Landwirtschaft in den Dörfern wiederbelebt werden. And the money earned is not enough to live there. Life has become expensive. Inflation is too high. Reception power decreased. Unemployment is constantly increasing. To solve this situation, agriculture in the villages must be revived. А заработанных денег не хватает, чтобы там жить. Жизнь подорожала. Инфляция слишком высока. Покупательная способность снизилась. Безработица постоянно растет. Для решения этой ситуации необходимо оживить сельское хозяйство в селах. Yeni fabrikaların İstanbul yerine küçük şehirlere açılması da göçü yavaşlatacaktır. كما أن فتح مصانع جديدة في المدن الصغيرة بدلاً من إسطنبول سيؤدي أيضًا إلى إبطاء الهجرة. Die Eröffnung neuer Fabriken in kleinen Städten anstelle von Istanbul wird die Abwanderung ebenfalls verlangsamen. Opening new factories to small cities instead of Istanbul will also slow migration. Открытие новых заводов не в Стамбуле, а в небольших городах также замедлит миграцию.