Önemli Miyim?
İlk dersimizde, kaderimizi değiştirmek istiyorsak, kaderi denetiminde tutanın ne veya kim olduğunu anlamamız gerektiğini öğrenmiştik. Aslında, yalnızca iki seçenek var: Allah, ya da bilimin açıkladığı şekilde, tesadüf. Allah'a inanmayanlar için, kaderi değiştirmenin tek yolu bilimi kullanmak olur. Fakat bilimin de sınırları var. Tesadüfü kontrol edemez, ölümü engelleyemez ve yalnızca ölçülebilir olanı ölçebilir. Hayatta, özellikle de ruhsal dünyada, ölçülemeyen pek çok şey olduğundan, kaderi değiştirme amaçlı bu yaklaşımın eksik olduğu ve başarısızlıkla sonuçlanacağı su götürmez. Bu da bizi, kader sorusuna yanıt vermenin en iyi ve tek yolunun Allah hakkında araştırma yapmak olduğu fikrine getiriyor. Bunu, O'nun yaratıklarına ve peygamberleri aracılığıyla verdiği vahiylere bakarak gerçekleştirebiliriz. Bu, bilime yer olmadığı anlamına gelmiyor, zira doğayı bilimsel bir şekilde inceleyerek Yaratıcı hakkında pek çok şey öğrenebiliriz. Evrenin ne kadar karmaşık ve ayrıntılı olduğunu görebiliriz – kesinlikle, eski zamanlarda yaşamış bilim adamlarının tahmin bile edemediği kadar ayrıntılı. Ayrıca, yaratılışın arkasındaki zekânın, en çağdaş bilgisayarlar ve mikroskoplarla dahi tamamen kavrayamayabileceğimiz bir şey olduğunu görebiliriz. Fakat çalışmamız burada bitmiyor, zira dünyamız, bazı bakımlardan güzel olmasına rağmen, başlangıçtan beri şimdi gördüğümüz durumda (yani ölümle, günahla ve yıkımla dolu) değildi. Öyleyse, yaratılışın bazı sırlarını ve yanıtlanmamış sorularını çözebilmek için Allah'ın Kutsal Sözü'ne bakalım. Zamanın perdesini çekerek, Yaratıcı'yı tanımaya ve O'nun sizin hayatınıza ilişkin tasarılarını öğrenmeye çalışalım. Tüm yaratılışın en önemlisini, insanı incelediğimizde, sizce ne buluruz? Allah'ın, insanı yarattığı zaman göstermiş olması gereken ilgiyi hiç düşündünüz mü? Bakın insan bedenini ne kadar muhteşem yaratmış! Atletlerin adeta ince işlenmiş birer heykel gibi olan vücutlarına baktığımızda, simetriyi, sanatı ve kudreti görmek mümkün. İşte antik çağların sanatçıları tam da bu nedenle insan bedeninin heykellerini, çizimlerini ve resimlerini yapmayı seviyorlardı. Bu, birkaç başarısız girişimin sonucu muydu, yoksa sevgiyle dolu istemli bir eylem miydi? İlk olarak bir çömlekçi örneğini görelim. Avanos'u gezen turistler, çömlekçi atölyesinde bir geziye çıkmadan önce çömlek yapımını uygulamalı olarak görmek için bir yeraltı salonunda toplanmışlardı. Salonun duvarları dibinde dizili tahta banklara oturmuş, gezi rehberlerini dinliyorlardı. Rehber kadın “Çömlekçilik eski bir sanattır” dedi. “Hititler henüz İ.Ö. 2000 yıllarında bu bölgede çömlek yapıyorlardı. 14. yüzyılda Selçuklular Anadolu'da seramik çiniler üretiyorlardı, Osmanlı döneminde ise bu sanat İznik çevresinde gelişip yayıldı. Türk çömlekleri dünyaca ünlüdür, bunlara kimi zaman Kapadokya Çömlekleri adı verilir. Bugün, uzman çömlekçilerimizden birinin sanatını nasıl uyguladığını kendi gözlerinizle göreceksiniz.” Turistler merakla beklerken, çömlekçi çömlek tezgâhındaki yerini aldı. Bir yana uzanarak Kızılırmak'tan getirilen kızıl kilden bir avuç aldı ve bunu çömlek çarkının üzerine çarparak yerleştirdi. Sonra birkaç hızlı vuruşla çarkı çevirmeye başladı. Çark önce yavaşça, sonra hızla dönmeye başladı. Çark uygun hıza geldiğinde, çömlekçi ellerini nemli kile koyarak bunu şekillendirmeye başladı. Başparmağını ortaya bastırdı, böylece kilin merkezi çukurlaşmaya başladı. Kil yığını dönerken, çömlekçinin elinin meydana getirdiği basınç, merkezkaç kuvveti ve yerçekimi, nesneye daha fazla hacim verdi. Ne kadar da simetrik şekilde ortaya çıkıyordu! Kilin kurumaması önemliydi, bu yüzden çalışırken arada bir biraz su ekliyordu. Sanatkâr, ellerini her zaman yavaş ve dikkatle hareket ettiriyordu. Turistlerden biri “Bu işi ne kadar zamandır yapıyorsunuz?” diye sordu. Adam “18 yıldan uzun süredir çömlekçilik yapıyorum” dedi. Çömlekçi yuvarlak boru biçimli bir parça yaptı ve bir yana koydu. Sonra bir parça daha kil alarak testinin dibini yaptı. Bundan sonra da ağzını yapması gerekiyordu. Kilden şekli meydana getirdi ve ilk yuvarlak şekilli parçada bir yarık açtı, sonra ağzı takarak ek yerinin kenarlarını düzeltti. Başka bir parça kilden, testinin kulbunu yaptı. İşini bitirdiğinde, turistler testinin mükemmel şekline hayret ederek adamı alkışladılar. “Bunu yapmayı ne kadar zamanda öğrendiniz?” diye sordular. Adam “Çok kolay” dedi. “Siz de hemen öğrenebilirsiniz. Gelin, deneyin.” Cesur bir kadın şalvar ve yelek giyerek tezgâhın başına geçti. Çömlekçi çarkın tahtasına bir parça kil koyarak turistin tekeri çevirmesini bekledi. Yeteri kadar hızlı çeviremedi, bu nedenle sanatkâr müdahale ederek tekeri ayağıyla daha hızlı çevirdi. Turist ellerini kile koyduğunda, başlangıçta iyi gitti, ancak sonra dengeyi kaybetti ve kil kontrolden çıkarak deli gibi dönmeye başladı. Herkes kahkahaya boğuldu. Turist gülümseyerek “Göründüğü kadar kolay değil” dedi. “Ellerinizi çok sağlam tutmalısınız ve her şey dengede olmalı. Gerçekten zor. Şimdi her bir çömleğe ve testiye ne kadar büyük dikkat ve itina gösterdiğinizi daha iyi anlıyorum.”
Sonra çömlekçi grubu bir başka salona götürdü. Testi yapmaya çalışan turist, arkadaşıyla konuştu: “Kendim denemiş olmasaydım, belki anlamazdım. Fakat bu çömlekçi işini iyi yapmakla kalmıyor, ayrıca yarattığı eserlere büyük zaman harcayarak kişisel itina gösteriyor. Bakalım iyi fiyata bir şeyler bulabilecek miyiz.” Turistlerin tümü diğer salonda toplandığında, orada ince fırçalarla testileri, çinileri ve kupaları boyayan kadınlar gördüler. Bazı tasarımların kaç fırça darbesiyle yapıldığını görmek inanılmazdı. Renkler de öylesine güzeldi. Bazı parçalar turkuaz ve beyaza boyanmıştı. Diğerlerinde ise yeşil, sarı, kırmızı, mavi ve mor karışımı vardı. Çömlekçi eline çok ilginç koyu turkuaz rengi olan bir vazo aldı. Turistlerden biri sordu, “Bu ne kadar?” Çömlekçi “Bu parça bugün bu grup için indirimli, yalnızca 3500 Euro” dedi. Kadın “Dokunmasam iyi olur, kırmaktan korkuyorum!” diye yanıtladı. Çömlekçi parmağıyla vazonun yan tarafına hafifçe vurdu, hoş ve net bir ses geldi. “Sandığınız kadar kırılgan olmayabilir, ancak kesinlikle çok değerli. Fakat fiyat etiketi sizi yanıltmasın; fiyatı ne olursa olsun her bir parça benim için değerli. Bu yüzden, lütfen galeride dolaşırken çok dikkat edin.” “Her bir parça benim için değerli.” Bu çok etkili ve önemli bir ifade. Bir çömlekçi bir eser yaptığında, bu onun için değerlidir. Zamanını, gücünü ve emeğini, hem güzel, hem de faydalı bir şey yaratmak için harcamaktadır. Tıpkı testinin, tabağın veya çanağın çömlekçi için değerli olduğu gibi; biz de Allah için değerliyiz, zira bizi O yarattı. Geçen dersimizde Allah'ın insanları yaratılış haftasının altıncı gününde yarattığını okumuştuk. Yaratılış 1. bölüm 26. ve 27. ayetlerde bulunan bu konuyu kısaca gözden geçirelim: 26 Tanrı, “İnsanı kendi suretimizde, kendimize benzer yaratalım” dedi, “Denizdeki balıklara, gökteki kuşlara, evcil hayvanlara, sürüngenlere, yeryüzünün tümüne egemen olsun.” 27 Tanrı insanı kendi suretinde yarattı. Böylece insan Tanrı suretinde yaratılmış oldu. İnsanları erkek ve dişi olarak yarattı. Allah'ın insanı kendi suretinde yarattığını ve ilk anne-babamızın biçimlendirilmesini doğanın güçlerine bırakmadığını biliyoruz. Kendisine benzeyecek bir şey yaratırken kim bilir ne kadar özen göstermiş olmalı! Yaratılış kitapçığın birinci bölümü bize Allah'ın insanı nasıl yarattığına dair fazla ayrıntı vermeden bitiyor. Fakat Allah bizim, çömlekçi atölyesinde gezerek her şeyin nasıl yapıldığını merak eden turistler gibi olmamızı istemedi. Bu nedenle, tıpkı çömlekçinin turistlere açıkladığı gibi, Allah da bize Yaratılış 2. bölümün 4-8 ayetlerinde açıklıyor: 4 Gök ve yerin yaratılış öyküsü: RAB Tanrı göğü ve yeri yarattığında, 5 yeryüzünde yabanıl bir fidan, bir ot bile bitmemişti. Çünkü RAB Tanrı henüz yeryüzüne yağmur göndermemişti. Toprağı işleyecek insan da yoktu. 6 Yerden yükselen buhar bütün toprakları suluyordu. 7 RAB Tanrı Adem'i topraktan yarattı ve burnuna yaşam soluğunu üfledi. Böylece Adem yaşayan varlık oldu. 8 RAB Tanrı doğuda, Aden'de bir bahçe dikti. Yarattığı Adem'i oraya koydu. Bugünlerde Allah'ın insanları evrim yoluyla yarattığını düşünmek çok yaygın. Fakat Kitabı Mukaddes insanın daha aşağı bir yaratıktan geliştiğini söylemiyor. Aksine, Allah'ın Adem'i topraktan, kendi suretinde meydana getirdiğini ve ona yaşam soluğunu üflediğini yazıyor. Bir an için durup bu sahneyi düşünün. Atölyedeki çömlekçinin hareketlerini hatırlayın. Allah, tıpkı bu çömlekçi gibi, bir miktar kil alarak şekillendirmeye başladı. Bastırdı, biçim verdi, kalıba soktu. Ve bu kil yığınına üflediğinde, yaşayan bir insan oldu.
Testiden daha kıymetli, çanaktan daha değerli bir ürün. Çömlekçi yaptığı eserlerden övünüyor ve bunlara itina gösteriyorsa, bunların her bir parçasına büyük değer veriyorsa, Allah'ın Kendi muazzam başyapıtını nasıl gördüğünü siz düşünün. İnsan vücudunun ve Allah'ın yaratıcılığının değeri, hidrojen, oksijen ve karbon bileşiminde bulunmaz. Daha ziyade, Allah'ın sinir sistemimizi yaratırken ve bize görme, dokunma, sevme ve iletişim kurma yeteneklerini verirken gösterdiği büyük özendedir. Evet, Allah diğer her şey için kullandığı malzemeleri kullandı, fakat sadece insanları Kendi suretinde yarattı. 18-25 ayetleriyle devam edelim: 18 Sonra “Adem'in yalnız kalması iyi değil” dedi, “Ona uygun bir yardımcı yaratacağım.” 19 RAB Tanrı yerdeki hayvanların, gökteki kuşların tümünü topraktan yaratmıştı. Onlara ne ad vereceğini görmek için hepsini Adem'e getirdi. Adem her birine ne ad verdiyse, o canlı o adla anıldı. 20 Adem bütün evcil ve yabanıl hayvanlara, gökte uçan kuşlara ad koydu. Ama kendisi için uygun bir yardımcı bulunmadı. 21 RAB Tanrı Adem'e derin bir uyku verdi. Adem uyurken, RAB Tanrı onun kaburga kemiklerinden birini alıp yerini etle kapadı. 22 Adem'den aldığı kaburga kemiğinden bir kadın yaratarak onu Adem'e getirdi. 23 Adem, “İşte, bu benim kemiklerimden alınmış kemik, etimden alınmış ettir” dedi, “Ona ‘Kadın' denilecek, çünkü o adamdan alındı.” 24 Bu nedenle adam annesini babasını bırakıp karısına bağlanacak, ikisi tek beden olacak. Adem de karısı da çıplaktılar, henüz utanç nedir bilmiyorlardı. Havva'nın meydana getirilmesinde Allah'ın kişisel çalışmasını görüyoruz. Allah Adem'den kaburga kemiğini alarak Havva'yı Kendisi meydana getirdi. Havva daha aşağı bir yaratıktan, hatta topraktan gelmedi, fakat Adem'in yanından yaratıldı. Tamamen ayrı bir yaratık olarak değil, Adem'in bir parçası olarak meydana getirildi. Çömlekçinin yaptığı eserlere değer verip özen gösterdiği gibi, Allah da dikkatle çalışarak yarattığı şeylere özen gösterir.
Çömlekçinin o 3500 Euro değerindeki vazoyu alıp yere attığını, geriye sadece binlerce kırık parça kaldığını düşünün. Turistlerin hepsi şoka uğrardı. “Bunu neden yaptın?” diye bağırırlardı. “Sen deli misin!” Peki ya çömlekçi “Ben çömlekçiyim. Bu çömleklere ne istersem yapma hakkına sahibim. Bazılarını yok etmek, bazılarınıysa saklamak istiyorum!” deseydi? Herkes çömlekçinin çıldırdığını, aklını kaybettiğini düşünürdü. İşte böyle, pek çok kişi Allah'ı çılgın bir çömlekçi olarak görmek istiyor. Allah sizi yarattı! Sizi annenizin rahminde şekillendirdi ve vücudunuzun hücrelerinin bölünerek gelişmesini sağladı. Size an be an soluk verdi ve sizi olgunlaştırarak yetişkin haline getiriyor. Neden insan, Allah'ın tüm bu çalışmanın ardından bu kadar aldırışsız ve düşüncesiz olabileceğini düşünür? Neden Allah'ın sizin yaşamanızla veya ölmenizle ilgilenmediğini düşünürler? Hayır, Allah böyle değildir. O bizi yarattı, bize değer verir ve bizim için iyi şeyler ister. Evet, Allah sizi rahimde meydana getirdiğinde büyük özen gösterdi. Sizinle ilgilenir ve sizi çömlekçinin yaptığı vazoyu sevdiğinden daha çok sever. Sizin yok olmanızı istemez, sizi yok etmek de istemez. Sizi kurtarmak ister. Sizi seven ve sizinle ilgilenen bir Allah'ı tanımak isterseniz, Kutsal Kitap'ta O'nu bulabilirsiniz. Kutsal yazılar Allah'ın faaliyetlerini açıklar ve O'nun faaliyetlerinde O'nun sevgisini, O'nun kudretini ve O'nun sizin iyiliğiniz için arzusunu okuruz. Fakat ayrıca, gelecekte bir yargılama olacağını ve Allah'a karşı gelenleri bir yıkımın beklediğini de biliyoruz. Bu nedenle, kaderinizi Allah'ın yardımıyla nasıl değiştireceğinizi ve O'na karşı gelmeyeceğinizi öğrenmeniz hayatî önem taşıyor. Bu dersler size bunun yolunu göstermek üzere hazırlandı.