Hayal kurmak boşa zaman kaybı mı? (GERÇEKLER)
Hayali bile bize imkansız gibi görünen,
sanki hiç bize göre değilmiş gibi gelen bir sürü şey var hayatımızda.
Size şoyle bir gerçekten bahsedeyim.
Her düşünce, beynimizde bir tohum gibidir.
Önce onu ekeriz ve büyüyüp ağaç oluncaya kadar ona bakarız
ve bir gün o ağaç, ondan yararlanmamız için bize meyve verir.
Hayatımızda, büyük ve onemli bir işe imza atmak, yukselmek,
veya zengin olmak gibi birçok şeyi başarmak için yapmamız gereken şeyler,
bazılarınıza biraz saçma bir yöntem gibi gelse de, öncelikle onu düşünmek,
sonrasında beynimizde canlandırmak ve hayal dünyamızda gerçek hayattaymış gibi olacakları bire bir yaşamaktır.
Başka bir videoda da soylediğim gibi, beyin gerçeklik ile hayali ayıramıyor.
bir şeyi beyninizde canlandırırsanız, beyniniz siz onu gerçek hayatta yaşıyormuşsunuz gibi algılar.
Evet, bugün sizlerle bir çoğumuzun okuduğu, dünyaca ünlü
Napeleon Hill'in ‘Düşün ve Zengin ol' isimli kitabı hakkında konuşacağım.
Napeleon Hill, bu kitabı yazmak için, tarih boyunca dünyanın gelmiş geçmiş en zengin insanlarından olan ve günümüz parasıyla, yaklaşık 337 milyar dolar servet kazanmış Andrew Carnegie'nin desteği ile, 20 sene boyunca birçok başarılı kişinin hayatını, düşüncelerini ve başarı adımlarını araştırmış,
onlarla bizzat görüşmüş ve bunların sonucunda,
şimdiye kadarki kişisel gelişim kitapları arasında bir başyapıt ortaya koymuştur diyebiliriz.
Acaba bir şeyi beynimizde canlandırmak niye bu kadar önemli?
Ya da beynimizde canlandırdığımız zaman ne oluyor?
Bir şey hakkında sadece bomboş hayal kurarak elimize ne geçer ki diye düşünebilirsiniz.
Ama aslinda öyle değil.
Kendinizle ilgili kurduğunuz olumlu veya olumsuz hayaller geleceğinizi belirler. Şimdiye kadarki başarılarınızdan birini düşünün.
Biraz hafızanızı zorlayıp hatırlamaya çalışın,
onu gerçekleştirmeden önceki zaman diliminde beyninizin neyle meşgul olduğunu bir düşünün.
İlk defa, o başarıyı elde edebilmek hakkında ne düşünmüştünüz?
Ne zaman, hangi şartlarda ve neden o şeyi düşündüğünüzü hatırlayın.
Böylece o başarınızın sadece bir düşünce olarak geçmiste aklınızdan geçtiğini anımsayacaksınız.
Sonra onun hakkında daha çok düşünmeye başladınız
ve sizde ‘Neden olmasın ki? Ben bunu yapabilirim' gibi düşünceler oluştu ve sonuç olarak o sizin için artık bir amaca dönüştü.
Sonra bu hayali gerçekleştirmek için çalıştınız ve başardınız. Insanlık tarihindeki önemli buluşlar, Facebook, Google gibi şirketlerin kurulması,
yani kısacası bütün büyük başarıları düşündüğümüzde,
hepsi bir zamanlar onları yapan kişilerin aklından sadece birer düşünce olarak geçmiş,
sonra onlar bunu kafalarında canlandırmış,
onun hakkında derin ve detayli düşünerek onu bir amaca dönüştürmüş ve o amaca doğru ilerlemişlerdir.
Bu şekilde de çok başarılı olmuşlardır.
Tum zamanlarin en büyük bilim adamlarından biri olan Albert Aynştaynın
eşiyle boşanmak için aralarında bir anlaşmanın olduğunu biliyor muydunuz?
Aynştayn, tüm zamanını bilimsel çalışmalara vermek isterken,
evliliğin getirdiği yükümlülükler yüzuünden eşiyle de ilgilenmesi gerekmiş.
Tüm dikkat ve odağını sadece calismalarina vermek istedigi için eşine boşanmayi teklif etmiş.
Ancak eşini kendi rızasıyla boşanmaya ikna edebilmek için de böyle ilginç bir anlaşma yapmış.
Nobel almadan yıllar öncesinde, aralarındaki bu anlaşmada şöyle diyormuş.
"Sen şimdilik benden boşanmaya razı ol,
ben ileride Nobel aldığım zaman kazanacağım paranın tamamını sana vereceğim".
Farklı ve şaşırtıcı bir örnek olduğunu biliyorum
ama burada, asıl dikkatinizi cekmek istediğim nokta,
Aynştayn'ın, bir bilim adamının alabileceği en yüksek ödülü alacağından ne kadar da emin olduğudur..
Neden böyle oluyor biliyor musunuz?
Çünkü siz bir şeyi düşünerek onu beyninizde canlandırdığınızda,
beyninizdeki nöronlar kafanizdaki o düşüncelere uygun yeni yollar açmış oluyor.
Böylece siz o konuda daha derin düşündüğünüzde, onu daha gerçekçi bir şekilde beyninizde canlandırdığınızda ve her gün hayal ettiğinizde, siz nöronların açtığı o yolları daha da genişletiyor,
daha sonrasında, bu yolların etrafına sağlam bir duvar örüyorsunuz.
Bu yüzden, beyin hayalde canlandırdığını gerçek hayatta yaşamadığı için,
gerçeklikle hayal alemi arasında büyük bir boşluk oluşuyor.
Ve beyin kendini zorlayarak aradaki boşluğu kapatmaya çalışıyor.
Böylece arka planda, beynimiz artık amaca dönüşmüş olan o hayallerimizi gerçekleştirmek için uğraşıyor.
Bu sebeple de, etrafında olup biten bütün olaylarda amacına hizmet edecek şeylerin farkına varıyor
ve otomatik olarak bu yolda ona yardımcı olacak olay ve insanlar karşısına çıkmaya başlıyor.
Böylece, hedefine ulaşmak için gerekli olan herşeyi bir miknatıs gibi çektiğini düşündürüyor insana.
Çoğu zaman tesadüf gibi gözüken ve ‘vay be ne düşündüysem o gerçek oluyor'
veya ‘Vay be ben de dün bu konu hakkında düşünüyordum, bugün karşıma çıktı'
gibi tepki verdiğimiz durumlar da, iste bu yüzden oluyor.
Çünkü biz, o olaylarla ilgili olan düşünce tohumunu bir zamanlar beynimize ekmişiz
ve bütün hareketlerimiz biz farkında bile olmadan onun gerçekleşmesi için canla başla çalışıyor.
Aslında belki de bu gibi olaylar etrafımızda zaten hep olmaktaydi ama biz önceleri beynimize o düşünceyle ilgili tohum ekmemiştik.
Bu yüzden de bu tarz olaylara dikkat etmiyor ve bizim için gerekli olan şeylerin farkına varamıyorduk.
Napeleon Hill'in ileri sürdüğü bu teoriyle ilgili bir sürü kitap yazılmış
ve bunlardan en meşhuru da çoğumuzun bildiği ‘Sır' kitabıdır.
Bu teoriye gore, düşündüklerimizi mıknatıs gibi kendimize çekmek,
aslında sadece olumlu düşünceler, zengin olma isteği veya başarılı olmak için geçerli değildir.
Aynı şey olumsuz düşünceler için de geçerli.
Yani aynı prensiple, eğer siz hep hastalıklari veya hasta olmamaya çalısmayı düşünürseniz,
aslında beyniniz düşündüğünüz hastalığa odaklanacaktır.
Çünkü böyle yaptığınızda, beyninizde o hastalığı canlandırıyorsunuz
ve onun tohumunu beyninize ekiyorsunuz.
Kisacası kendinize biraz da farkında olmadan kötülük yapıyorsunuz.
O hastalık hakkında daha çok düşünmekle sonunda hastalanıyor
veya hastaysanız durumunuzu daha da kötüleştiriyor hatta ölümcül hale getiriyorsunuz.
Aynı şey başarısız olduğunuzu düşündüğünüz zamanlarda da geçerli.
Başarısız olduğunuzu, hiçbir işe yaramadığınızı ve hiç kimseye bir faydanızın olmadığını düşündüğünüz sürece,
bu durum hep böyle olmaya devam edecek ve etrafınıza da hep böyle kişileri çekmiş olacaksınız.
Eğer herkese imkansız gibi görünen büyük hayallerini gerçekleştirebilmiş biri olmak istiyorsanız,
büyük düşünmelisiniz.
Bizim ilk uçağı yapan Wright kardeşlerden veya
3000 defadan çok deneme yaparak hepsinde başarısızlığa uğramış
ve nihayet her gün evimizde kullandığımız ampülü icat etmis olan
Thomas Edissondan hiçbir farkımız yok.
Wright kardeşler insanın gerçekten de uçabileceğine inanıyor ve bunu gerçekleştirebileceğini düşünüyorlardı.
Veya Edisson da aynı şekilde evleri aydınlatmak için yağ lambasına gerek olmadığına,
bunun elektrikle de yapılabileceğine inanıyordu
ve o yüzden gece gündüz demeden aynı şey için 3000den fazla deney yapmıştı.
Gunumuze baktigimizda, gene ayni dusunce yapisindaki kisiler,
mobil iletişimin mümkün olduğuna inanarak defalarca deneme yaparak
şimdi kullandığımız mobil telefon ağını ortaya çıkarmıştır.
Kısacası, bir şeyi başarmak istiyorsanız,ilk önce hayalinizde bunu başarmalısınız.
Aksine, hayalini bile kurmaktan korkarak birseyi kendinizden uzaklaştırıyorsanız,
o zaman o şeyi başarmayi zaten hiç beklemeyin.
Bizim örnek gösterilebilecek başarılı devletlerden, milletlerden hicbir eksik yanımız yok.
Sadece onlarla aramızdaki fark, onların başarı anlayışı ile bizim başarı anlayışımızın biraz farklı olması. O ülkelerdeki insanlar, mesela küçük bir iş kurduklarında bastan daha büyük düşünerek
o isi nasıl uluslararası bir iş haline getirecekleri hakkında planlar yapıyorlar.
Bu sebeple adımlarını büyük atıp daha büyük sonuçlar elde edebiliyorlar.
Kisacasi, aylık 4000-5000 lira kazanmak için bir çayevi açayım düşüncesiyle iş kuran biriyle,
restoran zincirim olsun en kısa zamanda yurtdışına açılayım
ve uluslararası bir marka olayım düşüncesiyle iş kuran birinin başaracaklari arasında dağlar kadar fark olacaktır.
Aynı örnek sadece kafe veya restoran açmak için değil,
iş hayatının bütün alanları için geçerli.
Tabi ki yurtdışından bir takim urunler getirip Türkiye'de satarak sadece yerel pazarla sınırlanan bir işle,
Türkiye'de bir ürün veya bir hizmet hazırlayıp
onu yurtdışına satmayı hedefleyen iş fikirleri arasında illaki buyuk bir fark olacaktir. Sonuc olarak, kendinizi hiç kimseden güçsüz, zayıf veya daha şanssız gibi düşünmeyin.
İnanın, eğer hedefleriniz, hedefinin küçük olduğunu düşündüğünüz kişilerden büyükse,
daha hizlı bir şekilde ve daha uzun bir yol katedecek
ve de daha büyük başarılara imza atmis olacaksınız.
Bunun için, herseyden once beyninizde kendi beceri ve potansiyelinize çizdiğiniz sınırları asin.
En azından ortalama biri olmayı hedeflemeyin.
Her zaman en iyiden daha da iyi olmayı hedefleyin.
Unutmayın, insanın potansiyeli hayal gücünün sınırları kadardır.
Hayal gucunuzun siniriysa sizin kendi elinizde.
Eğer videomu beğendiyseniz ve buna benzer videolar yapmamı istiyorsanız,
videoyu arkadaşlarınızla paylaşmayı
beğenmeyi
ve ZihinX youtube kanalına abone olmayı unutmayın.
İzlediğiniz için teşekkürler😊