×

Nós usamos os cookies para ajudar a melhorar o LingQ. Ao visitar o site, você concorda com a nossa política de cookies.


image

Barış Özcan, Mutluğun Formülü

Mutluğun Formülü

Speaker: Bir dakikalığına hayatınıza bir virgül koyup şunu düşünmenizi istiyorum. Mutlu olmak için ne yapmak gerek? İyi bir okula gitmek mi? O okuldan iyi dereceyle mezun olmak mı? İyi bir işe girmek mi? Çok sevdiğin biriyle evlenmek mi? Yoksa yukardakilerin hepsi mi? Konuyu yine bir soru ve onun şıkları şekline indirgeyebildiğimize göre biraz bilimsel düşünmeye çalışalım şimdi de. Öyle ya, mutluluğun edebiyatını yaptık, felsefesini okuduk, resmini bile gördük. Şimdi de bilimini anlamaya çalışalım. Çünkü mutlu olmak için ne yapmak gerektiği sorusunun cevap şıklarına hep dış dünyayla ilgili şeyler konulur nedense. Ve bunların hangisini seçerseniz seçin, size kısa vadeli bir mutluluk sağlar. Her bir şık sizi en fazla bir kaç hafta mutlu eder. Uzun vadeli mutluluk dış dünyanız tarafından değil, iç dünyanız tarafından belirlenir. Beyninizin dünyayı nasıl algıladığıyla ilgilidir. Sürekli olarak mutlu olabilmekse maalesef mümkün değildir.

Student from Harvard University: [Unintelligible 01:06-01:14] See what we are finding is not necessarily the reality that shapes us for the lands that your brain refuses to world that shapes your reality and we can change the lands not the way we can change the happiness We can change every single education on business outcome at the same time.

Speaker: Az önce konuşan kişi dünyanın en iyi üniversitelerinden biri olarak kabul edilen Harvard Üniversitesi'ne girmiş ve tabii girdiğinde çok da mutlu olmuş. Etrafındaki diğer arkadaşları da tıpkı onun gibi mutluymuş. Neden olmasınlar ki? Herkesin arzu ettiği bir eğitimi alma şansını yakalamışlar. Fakat sonra farketmiş ki, öğrenciler ilk iki hafta geçtikten sonra artık o kadar da mutlu değiller. Beyinleri orda olmanın ayrıcalığına, prestijine ya da felsefesine odaklanmıyor, beyinleri rekabete, iş yüküme, mücadeleye, strese ve dolayısıyla şikayetlere odaklanıyor. Bunu çok küçük bir ölçekte hemen hepimiz her gün yaşıyoruz aslında. Çok alakasız gibi gelecek ama müzik dinlerken mesela. Müzik dinlemek neden zevklidir, biliyormusunuz? Beyniniz sürekli olarak bir sonraki notayı tahmin etmeye çalışır ve yapacağı her doğru tahmin onun dopamin salgılamasına sebep olur. Eğer dinlediğimiz müzik beynimize hiç tanıdık gelmiyorsa, o da hiç doğru tahmin yapamaz ve çabucak sıkılır. Klasik müzik ya da caz gibi böyle sofistike müzik türlerinin o kadar da popüler olamamasının sebeplerinden biri de bu galiba. Öte yandan skalanın diğer ucunda müziğin çok tanıdık gelmesi var. Bir sonraki notayı zahmetsizce tahmin edebildiğimiz türdeki müzikler. Beyniniz bundan da mutluluk duymaz. Aynı parçayı defalarca dinlemek de benzer bir etki yaratır. İlk dinlemelerde zevk verirken tekrar sayısı arttıkça beyin bundan da sıkılmaya başlar. Onun dopamin salgılayabilmesi için ideal nokta bu ikisinin arasında orta noktadır. Mutlulukla ilgili bu basit saptamayı hayatın hemen her alanında bulabilirsiniz. Bir şeye sahip olmak, ona ulaşmak değildir sadece bizi mutlu eden. Ona ulaşabilme hayali ve ihtimalidir aynı zamanda. Mutlu beyin kitabında insana mutluluk veren dört kimyasaldan söz edilir. Vücudun salgıladığı bu kimyasalları ben kitaptaki sıralamayla değil de baş harflerine göre akılda tutması kolay başka bir sırayla göstermek istiyorum. İlki dopamin. Beynimiz sürekli ödül peşinde. Bir çeşit ödül avcısı da diyebiliriz onun için. İnstagrama koyduğunuz basit bir resme gelen bir beğeniyi bile ödül olarak kabul edebiliyor. Dinlediğiniz müzikteki bir sonraki notayı tahmin edebilmek onun dopamin salgılamasına yetiyor. Bunlar bizim için sosyal ödüller. Hayatta kalabilmek için beynimizin ödül olarak belirlediği bir şey daha var. Yemek ve bu konuda maymunlar üzerinde çarpıcı bir araştırma yapılmış. Bu araştırmayı, bu deneyi yine size 'Mutlu Beyin' kitabından aynen aktarıyorum, dinleyin. ''Deneyde hayvanlar bir görevi yerine getirmek ve sonunda ıspanakla ödüllendirilmek üzere eğitildi. Bir kaç gün sonra ıspanak yerine meyve suyuyla ödüllendirildiler. Bu beklenenden çok daha büyük bir ödüldü ve maymunların dopamini arttı.'' Şimdi biraz garip bir benzetme olacak ama bu maymunları normal bir üniversiteye girmeyi beklerken Harvard'a girmeyi başaran öğrenciler gibi düşünebilirsiniz. Bakın şimdi ne olacak? '' Fakat meyve suyu ödül olarak verilmeye devam ederken tuhaf bir şey oldu. Maymunların dopamini bir kaç gün içinde düşüşe geçti.'' Hani o Harvard'a giren öğrencilerin iki hafta sonra mutluluklarının azalması gibi. Çünki o öğrenciler de, bu deneydeki maymunlar da artık kazandıkları o şeyi çantada keklik gibi görmeye başlıyorlar. Devam edelim dinlemeye. '' Beyin o tatlı, sulu ödüle tepki vermemeye başladı. Başka bir deyişle, onu artık çantada keklik olarak görüyorlardı. Dopamin ödüller hakkında yeni bilgiler depolamak üzere gelişmişti. Yeni bir bilgi olmadığına göre, dopamine gerek yoktu. Dinleye dinleye eskittiğimiz bir müzik parçası gibi. Artık onu notası notasına öğrenince yani beyin yeni bir bilgi almamaya başlayınca sıkılıyor. Şimdi işin asıl ilginç yanı deney burada bitmiyor. Eskiden hani o ıspanağı bulunca bile mutlu olan maymunlar bakın deneyin sonunda ne hale gelecekler. '' Deneyin sonu üzücü oldu. Deneyi yapanlar ıspanağa geri döndü. Maymunlar sinirlendi, çığlık attılar ve ıspanakları araştırmacılara fırlattılar. Maymunlar meyve suyu beklemeyi öğrenmişti. Bu, onları mutlu etmiyordu. Kaybetmek onları kızdırıyordu.'' Şimdi bizde bir laf vardır ya; attan inip eşeğe binmek gibi. İşte bu maymunlar da attan inip eşeğe bindiler. Tabii beğenmeyecekler. Başlangıçta onları gayet de mutlu eden ıspanak sonunda bırakın onları mutlu etmeyi, normal bir durumda bile bırakmıyor. Onları kızdırıyor, üzüyor, mutsuz ediyor. Hani ağızları olup konuşabilseler, şikayet edecekler, Harvard'a giren öğrenciler gibi. Peki ne değişti? Beynin dış dünyayı algılama biçimi. Yoksa ıspanak aynı ıspanak. Şimdi bizi mutlu eden kimyasallar sadece Dopaminden ibaret değil. Bunun yanında Oksitosin, Seretonin ve Endorfin de var. Dopamin'in ödül aradığını söylemiştik. Oksitosin sosyal ilişkiler inşaa eder. Seretonin diğerlerinden saygı görmek ister. Endorfin fiziksel acıyı görmezden gelir çünki Dopamin aradığıni bulmanın keyfini verir. Oksitosin sosyal bağların konforudur. Ve Seretonin sosyal önemin güvenidir. Endorfin ise acıyı örten coşkudur. Beynimizin salgıladığı bu mutluluk kimyasallarıyla ilgili atrıntılı bilgiyi bu 'Mutlu Beyin' kitabından okuyabilir ya da benim yaptığım gibi dinleyebilirsiniz. Ben bu videonun sponsoru olan Storite'nin servisinden bunu dinledim ve kendini geliştirmek isteyen herkese de tavsiye ederim çünki cebinizde binlerce kitabı taşımak ve istediğiniz zaman dinleyebilmek gerçekten de çok büyük bir kolaylık. Eğer denemek isterseniz ya da sadece bu kitabı dinlemek isterseniz aşağıda vereceğim linke tıklayıp ilk ondört gün boyunca ücretsiz olarak bunu yapabilirsiniz.

Şimdi mutlu olabilmek için beynimizin bu dört hormonu salgılaması gerektiğini öğrendik de tek başına bu bilgi kuru kuru ne işe yarayacak? Bunu nasıl kontrol edeceğiz? İşte asıl soru burada. Beynimizin üstünde bir düğme yok ki ona basınca Endorfin, Dopamin filan salgılasın. Zaten o yüzden yok, olsaydı sürekli basardık ona. Ama hayatta sürekli olarak mutlu olmak mümkün değil demiştik ya. Hayatın inişleri de var, çıkışları da. Bazen ıspanak yiyoruz, bazen de meyve suyu içiyoruz. Bütün mesele meyve suyu içtikten sonra önümüze tekrar ıspanak geldiğinde de mutlu olabilmek. Belki bu biraz abartılı ama en azından normal kalabilmek, öfkelenmemek, strese girmemek, şikayet etmemek. Şanslıyız çünkü yapabilmek için maymunlarda olmayan bir özelliğimiz var. Bizler yazı yazabiliyoruz. Şimdi ne alakası var diye düşünebilirsiniz. Size az önce tanıttığım, o Harvard'a girmiş bir öğrenci vardı ya, hani arkadaşlarının mutluluk seviyesinin iki hafta içerisinde düştüğünü gözlemlemişti. İşte o kişi diyor ki:

Student from Harvard University: We found that there are ways you can train your brain become more passive. It takes a two minutes time spent in 21 days in a row. We can actually rewire our brain. And then your brain actually work more optimistically and more successfully.

Speaker: İki dakikalık sürede ne yaptırıyorlar, biliyormusunuz? Kişilere minnettar oldukları şeyleri yazdırıyorlar. Benim sizlere her yıl anlattığım ve yapmanızı teşvik ettiğim zinciri kırma yönteminde olduğu gibi bu kişinin de önerdiği yöntemi yani günlük minnettarlıklarını yazma yöntemini kullanan kişilerin dünyayı algılayışlarının negatif yerine pozitif yönde değişmeye başladığını saptamışlar. Ben bu öneriyi biraz daha değiştirip sizlere her gün dört çok kısa şey yazmanızı isteyeceğim. Her mutluluk hormonunun hatrına bir tane. Buna mutluluk için her gün bir doz da diyebiliriz. Çünkü emin olun, geçen yirmi dört saat içinde başınıza gelen pozitif şeyleri yazmak beyninizin onlara tekrar odaklanmasını sağlıyor. Bu tür bir alıştırmayı her gün yinelediğinizde beyninizde kalıcı ve yeni yollar inşaa ediliyor. İki dakikanızı bile almayacak böyle bir egzersizde başınıza gelen en küçük şeyleri bile yazabilirsiniz. Hatta başınıza gelmesine bile gerek yok. Sahip olduklarınızı düşünebilirsiniz.

Speaker 1: Bugün tertemiz bir bardak su içtim. Arkadaşıma sadece benim dostum olduğu, beni gerektiğinde dinlediği için teşekkür ettim. Ne demişler, "Olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi" İşte o tertemiz sıhhatli nefese sahibim. Ve en önemlisi de bugün Temel Reis'in bile her gün yemek için can attığı o muhteşem sebzeyi, ıspanağı yedim. İyi bir okula gitmek, oradan iyi dereceyle mezun olup güzel bir işe yerleşmek çok sevdiğin biriyle evlenmek ve daha bu listeye ekleyebileceğiniz pek çok şey elbette sizin için önemli ve gelecekte gerçekleştikleri takdirde sizi mutlu edecekleri de kesin. Kısa bir süre için olsa bile o zamana kadar sahip olduklarınız ve yaşadıklarınızla ilgili yazacağınız dört küçük pozitif şey mutluluk için bir doz almanıza bugün de yeter. Ve emin olun bugünkü mutluluğunuz en az gelecektekiler kadar önemli.

File name: Mutluluğun formülü D O S E.mp3

Mutluğun Formülü Die Formel zum Glücklichsein Formula of Happiness La fórmula de la felicidad Формула счастья

Speaker: Bir dakikalığına hayatınıza bir virgül koyup şunu düşünmenizi istiyorum. Speaker: I want you to put a comma in your life for a minute and think about this. Спикер: Я хочу, чтобы вы на минуту вставили запятую в свою жизнь и подумали об этом. Mutlu olmak için ne yapmak gerek? What do you have to do to be happy? Что нужно сделать, чтобы быть счастливым? İyi bir okula gitmek mi? Go to a good school? Ходить в хорошую школу? O okuldan iyi dereceyle mezun olmak mı? Graduating with good honors? Чтобы закончить эту школу с хорошей степенью? İyi bir işe girmek mi? Getting a good job? Получать хорошую работу? Çok sevdiğin biriyle evlenmek mi? Marry someone you love so much? Жениться на ком-то, кого так любишь? Yoksa yukardakilerin hepsi mi? Or all of them up there? Или все, что выше? Konuyu yine bir soru ve onun şıkları şekline indirgeyebildiğimize göre biraz bilimsel düşünmeye çalışalım şimdi de. Now that we can reduce the issue to a question and its form, let's try to think a little scientific. Теперь давайте попробуем немного подумать с научной точки зрения, как мы можем свести тему к вопросу и его форме огней. Öyle ya, mutluluğun edebiyatını yaptık, felsefesini okuduk, resmini bile gördük. So, we made the literature of happiness, we read the philosophy, we even saw a picture. Итак, мы сделали литературу счастья, прочитали философию, даже увидели картинку. Şimdi de bilimini anlamaya çalışalım. Now let's try to understand your science. Теперь давайте попробуем понять его науку. Çünkü mutlu olmak için ne yapmak gerektiği sorusunun cevap şıklarına hep dış dünyayla ilgili şeyler konulur nedense. Because the answer to the question of what to do to be happy is always something about the outside world. Потому что по какой-то причине вещи о внешнем мире всегда помещаются в варианты ответа на вопрос, что делать, чтобы быть счастливым. Ve bunların hangisini seçerseniz seçin, size kısa vadeli bir mutluluk sağlar. And whichever you choose, it gives you a short-term happiness. И какой бы вы ни выбрали, он дает вам краткосрочное счастье. Her bir şık sizi en fazla bir kaç hafta mutlu eder. Each stylish makes you happy for a few weeks at most. Каждый шик делает вас счастливыми максимум на несколько недель. Uzun vadeli mutluluk dış dünyanız tarafından değil, iç dünyanız tarafından belirlenir. Long-term happiness is determined by your inner world, not your outer world. Долгосрочное счастье определяется не вашим внешним миром, а вашим внутренним миром. Beyninizin dünyayı nasıl algıladığıyla ilgilidir. It's about how your brain perceives the world. Речь идет о том, как ваш мозг воспринимает мир. Sürekli olarak mutlu olabilmekse maalesef mümkün değildir. Unfortunately, it is not possible to be constantly happy. К сожалению, невозможно быть счастливым все время.

Student from Harvard University: [Unintelligible 01:06-01:14] See what we are finding is not necessarily the reality that shapes us for the lands that your brain refuses to world that shapes your reality and we can change the lands not the way we can change the happiness We can change every single education on business outcome at the same time. [Unintelligible 01: 06-01: 14] Student from Harvard University we can change the happiness. Студент из Гарвардского университета: [неразборчиво 01: 06-01: 14] Посмотрите, что мы находим, не обязательно реальность, которая формирует нас для земель, которые ваш мозг отказывается от мира, который формирует вашу реальность, и мы можем изменить земли не так, как мы можем изменить счастье Мы можем изменить каждое образование в зависимости от результатов бизнеса одновременно.

Speaker: Az önce konuşan kişi dünyanın en iyi üniversitelerinden biri olarak kabul edilen Harvard Üniversitesi'ne girmiş ve tabii girdiğinde çok da mutlu olmuş. Speaker: The speaker just entered Harvard University, which is considered one of the best universities in the world, and of course he was very happy when he entered. Докладчик: Просто говоря, он поступил в Гарвардский университет, который считается одним из лучших университетов в мире, и, конечно, он был очень счастлив, когда поступил. Etrafındaki diğer arkadaşları da tıpkı onun gibi mutluymuş. Other friends around him were just as happy as he was. Другие друзья вокруг него были счастливы, как и он. Neden olmasınlar ki? Why not? Почему бы им не быть? Herkesin arzu ettiği bir eğitimi alma şansını yakalamışlar. They had the chance to get an education that everyone wanted. У них был шанс получить образование, которое каждый желает. Fakat sonra farketmiş ki, öğrenciler ilk iki hafta geçtikten sonra artık o kadar da mutlu değiller. But then he realized that after the first two weeks, the students are no longer so happy. Но затем он понял, что после первых двух недель ученики уже не так счастливы. Beyinleri orda olmanın ayrıcalığına, prestijine ya da felsefesine odaklanmıyor, beyinleri rekabete, iş yüküme, mücadeleye, strese ve dolayısıyla şikayetlere odaklanıyor. Their brains do not focus on the privilege, prestige or philosophy of being there, their brains focusing on competition, workload, struggle, stress, and therefore complaints. Bunu çok küçük bir ölçekte hemen hepimiz her gün yaşıyoruz aslında. Actually, we all live on a very small scale every day. Çok alakasız gibi gelecek ama müzik dinlerken mesela. It will sound very irrelevant, but when listening to music, for example. Müzik dinlemek neden zevklidir, biliyormusunuz? Why is it fun to listen to music, you know? Beyniniz sürekli olarak bir sonraki notayı tahmin etmeye çalışır ve yapacağı her doğru tahmin onun dopamin salgılamasına sebep olur. Your brain constantly tries to predict the next note, and every correct guess it makes causes it to secrete dopamine. Eğer dinlediğimiz müzik beynimize hiç tanıdık gelmiyorsa, o da hiç doğru tahmin yapamaz ve çabucak sıkılır. If the music we listen to doesn't sound familiar to our brains, it doesn't make any right guesses and it gets bored quickly. Klasik müzik ya da caz gibi böyle sofistike müzik türlerinin o kadar da popüler olamamasının sebeplerinden biri de bu galiba. This is one of the reasons why such sophisticated music genres, such as classical music or jazz, are not so popular. Öte yandan skalanın diğer ucunda müziğin çok tanıdık gelmesi var. On the other hand, at the other end of the scale, the music is very familiar. Bir sonraki notayı zahmetsizce tahmin edebildiğimiz türdeki müzikler. Music of the kind that we can effortlessly guess the next note. Beyniniz bundan da mutluluk duymaz. Your brain is not happy about it either. Aynı parçayı defalarca dinlemek de benzer bir etki yaratır. Listening to the same track over and over again has a similar effect. İlk dinlemelerde zevk verirken tekrar sayısı arttıkça beyin bundan da sıkılmaya başlar. While enjoying the first listening, the brain starts to get bored as the number of repetitions increases. Onun dopamin salgılayabilmesi için ideal nokta bu ikisinin arasında orta noktadır. The ideal point for it to secrete dopamine is the middle point between the two. Mutlulukla ilgili bu basit saptamayı hayatın hemen her alanında bulabilirsiniz. You can find this simple fixation about happiness in almost every area of life. Bir şeye sahip olmak, ona ulaşmak değildir sadece bizi mutlu eden. Having something is not about reaching it, it's just what makes us happy. Ona ulaşabilme hayali ve ihtimalidir aynı zamanda. It is also his dream and possibility to reach him. Mutlu beyin kitabında insana mutluluk veren dört kimyasaldan söz edilir. In the happy brain book, four chemicals are mentioned that make people happy. Vücudun salgıladığı bu kimyasalları ben kitaptaki sıralamayla değil de baş harflerine göre akılda tutması kolay başka bir sırayla göstermek istiyorum. I want to show these chemicals secreted by the body in another order that is easy to keep in mind, not by the order in the book. İlki dopamin. The first is dopamine. Beynimiz sürekli ödül peşinde. Our brains are constantly on the lookout for rewards. Bir çeşit ödül avcısı da diyebiliriz onun için. We can also call it a kind of bounty hunter. İnstagrama koyduğunuz basit bir resme gelen bir beğeniyi bile ödül olarak kabul edebiliyor. Even a taste of a simple picture you put on Instagram can accept it as a reward. Dinlediğiniz müzikteki bir sonraki notayı tahmin edebilmek onun dopamin salgılamasına yetiyor. Being able to predict the next note in the music you listen to is enough for it to secrete dopamine. Bunlar bizim için sosyal ödüller. These are social rewards for us. Hayatta kalabilmek için beynimizin ödül olarak belirlediği bir şey daha var. There is one more thing our brains set as a reward for survival. Yemek ve bu konuda maymunlar üzerinde çarpıcı bir araştırma yapılmış. A striking research on monkeys and food has been done in this regard. Bu araştırmayı, bu deneyi yine size 'Mutlu Beyin' kitabından aynen aktarıyorum, dinleyin. I am transferring this research and this experiment to you from the book "Happy Brain". Listen. ''Deneyde hayvanlar bir görevi yerine getirmek ve sonunda ıspanakla ödüllendirilmek üzere eğitildi. '' In the experiment, the animals were trained to perform a task and eventually reward with spinach. Bir kaç gün sonra ıspanak yerine meyve suyuyla ödüllendirildiler. A few days later, they were rewarded with juice instead of spinach. Bu beklenenden çok daha büyük bir ödüldü ve maymunların dopamini arttı.'' This was a much larger prize than expected, and the monkeys' dopamine increased. '' Şimdi biraz garip bir benzetme olacak ama bu maymunları normal bir üniversiteye girmeyi beklerken Harvard'a girmeyi başaran öğrenciler gibi düşünebilirsiniz. Now it will be a strange analogy, but you can think of these monkeys as students who managed to enter Harvard while waiting to enter a normal university. Bakın şimdi ne olacak? '' Look what happens now? '' Fakat meyve suyu ödül olarak verilmeye devam ederken tuhaf bir şey oldu. But something strange happened as the juice continued to be given as a reward. Maymunların dopamini bir kaç gün içinde düşüşe geçti.'' The monkeys' dopamine fell within a few days. '' Hani o Harvard'a giren öğrencilerin iki hafta sonra mutluluklarının azalması gibi. You know, the happiness of the students entering Harvard is reduced after two weeks. Çünki o öğrenciler de, bu deneydeki maymunlar da artık kazandıkları o şeyi çantada keklik gibi görmeye başlıyorlar. Because those students and the monkeys in this experiment are now beginning to see what they have earned as partridge in the bag. Devam edelim dinlemeye. '' Let's continue listening. '' Beyin o tatlı, sulu ödüle tepki vermemeye başladı. The brain stopped responding to that sweet, juicy reward. Başka bir deyişle, onu artık çantada keklik olarak görüyorlardı. In other words, they now saw him as partridge in the bag. Dopamin ödüller hakkında yeni bilgiler depolamak üzere gelişmişti. Dopamine was developed to store new information about rewards. Yeni bir bilgi olmadığına göre, dopamine gerek yoktu. Since there is no new information, dopamine was not needed. Dinleye dinleye eskittiğimiz bir müzik parçası gibi. It's like a piece of music that we wear to listen to. Artık onu notası notasına öğrenince yani beyin yeni bir bilgi almamaya başlayınca sıkılıyor. Now he gets bored when he learns to note his note, that is, when the brain starts not getting any new information. Şimdi işin asıl ilginç yanı deney burada bitmiyor. Now the interesting thing is that the experiment doesn't end there. Eskiden hani o ıspanağı bulunca bile mutlu olan maymunlar bakın deneyin sonunda ne hale gelecekler. '' Look at the monkeys that were happy even when they found that spinach. '' Deneyin sonu üzücü oldu. The end of the experiment was sad. Deneyi yapanlar ıspanağa geri döndü. The experimenters returned to spinach. Maymunlar sinirlendi, çığlık attılar ve ıspanakları araştırmacılara fırlattılar. The monkeys got angry, screamed, and threw the spinach at the researchers. Maymunlar meyve suyu beklemeyi öğrenmişti. The monkeys had learned to wait for juice. Bu, onları mutlu etmiyordu. This did not make them happy. Kaybetmek onları kızdırıyordu.'' Losing made them angry. '' Şimdi bizde bir laf vardır ya; attan inip eşeğe binmek gibi. We have a word now; like getting off the horse and riding a donkey. İşte bu maymunlar da attan inip eşeğe bindiler. These monkeys got off the horse and got on the donkey. Tabii beğenmeyecekler. Of course they will not like. Başlangıçta onları gayet de mutlu eden ıspanak sonunda bırakın onları mutlu etmeyi, normal bir durumda bile bırakmıyor. Spinach, which makes them very happy at the beginning, does not stop making them happy, even in a normal state. Onları kızdırıyor, üzüyor, mutsuz ediyor. It makes them angry, upset, unhappy. Hani ağızları olup konuşabilseler, şikayet edecekler, Harvard'a giren öğrenciler gibi. Behold, if they can speak and talk, they will complain, like students entering Harvard. Peki ne değişti? So what has changed? Beynin dış dünyayı algılama biçimi. The way the brain perceives the outside world. Yoksa ıspanak aynı ıspanak. Or spinach is the same spinach. Şimdi bizi mutlu eden kimyasallar sadece Dopaminden ibaret değil. Now the chemicals that make us happy are not just Dopamine. Bunun yanında Oksitosin, Seretonin ve Endorfin de var. There are also Oxytocin, Seretonin and Endorphine. Dopamin'in ödül aradığını söylemiştik. We said that Dopamin is seeking rewards. Oksitosin sosyal ilişkiler inşaa eder. Oxytocin builds social relationships. Seretonin diğerlerinden saygı görmek ister. Seretonin wants to be respected from others. Endorfin fiziksel acıyı görmezden gelir çünki Dopamin aradığıni bulmanın keyfini verir. Endorphins ignore physical pain because Dopamine is a joy to find what you're looking for. Oksitosin sosyal bağların konforudur. Oxytocin is the comfort of social bonds. Ve Seretonin sosyal önemin güvenidir. And Seretonin is the trust of social importance. Endorfin ise acıyı örten coşkudur. Endorphins are enthusiasm that covers pain. Beynimizin salgıladığı bu mutluluk kimyasallarıyla ilgili atrıntılı bilgiyi bu 'Mutlu Beyin' kitabından okuyabilir ya da benim yaptığım gibi dinleyebilirsiniz. You can read the detailed information about these happiness chemicals secreted by our brain in this 'Happy Brain' book or listen as I do. Ben bu videonun sponsoru olan Storite'nin servisinden bunu dinledim ve kendini geliştirmek isteyen herkese de tavsiye ederim çünki cebinizde binlerce kitabı taşımak ve istediğiniz zaman dinleyebilmek gerçekten de çok büyük bir kolaylık. I listened to this from the service of Storite, the sponsor of this video, and I recommend it to anyone who wants to improve, because it is really a great convenience to carry thousands of books in your pocket and listen whenever you want. Eğer denemek isterseniz ya da sadece bu kitabı dinlemek isterseniz aşağıda vereceğim linke tıklayıp ilk ondört gün boyunca ücretsiz olarak bunu yapabilirsiniz. If you want to try it or just listen to this book, you can click the link below and do it for the first fourteen days free of charge.

Şimdi mutlu olabilmek için beynimizin bu dört hormonu salgılaması gerektiğini öğrendik de tek başına bu bilgi kuru kuru ne işe yarayacak? Now we have learned that our brains need to secrete these four hormones in order to be happy, but what will this information do alone? Bunu nasıl kontrol edeceğiz? How do we check this? İşte asıl soru burada. Here is the real question. Beynimizin üstünde bir düğme yok ki ona basınca Endorfin, Dopamin filan salgılasın. There is no button on our brain so that when you press it, Endorphine and Dopamine will be released. Zaten o yüzden yok, olsaydı sürekli basardık ona. That's why he doesn't exist anyway, if he had, we would have succeeded him. Ama hayatta sürekli olarak mutlu olmak mümkün değil demiştik ya. But we said that it is not possible to be constantly happy in life. Hayatın inişleri de var, çıkışları da. Life has its ups and downs. Bazen ıspanak yiyoruz, bazen de meyve suyu içiyoruz. Sometimes we eat spinach, sometimes we drink juice. Bütün mesele meyve suyu içtikten sonra önümüze tekrar ıspanak geldiğinde de mutlu olabilmek. The whole point is to be happy when we come back to spinach after drinking fruit juice. Belki bu biraz abartılı ama en azından normal kalabilmek, öfkelenmemek, strese girmemek, şikayet etmemek. Maybe this is a bit of an exaggeration, but at least to stay normal, not to be angry, not to stress, not to complain. Şanslıyız çünkü yapabilmek için maymunlarda olmayan bir özelliğimiz var. We are lucky because we have a feature that we don't have in monkeys to do. Bizler yazı yazabiliyoruz. We can write. Şimdi ne alakası var diye düşünebilirsiniz. Now you can think about what has to do. Size az önce tanıttığım, o Harvard'a girmiş bir öğrenci vardı ya, hani arkadaşlarının mutluluk seviyesinin iki hafta içerisinde düştüğünü gözlemlemişti. There was a student who I just introduced to you, that he had entered Harvard, and he had observed that his friends' happiness level fell within two weeks. İşte o kişi diyor ki: That person says:

Student from Harvard University: We found that there are ways you can train your brain become more passive. It takes a two minutes time spent in 21 days in a row. We can actually rewire our brain. And then your brain actually work more optimistically and more successfully.

Speaker: İki dakikalık sürede ne yaptırıyorlar, biliyormusunuz? Speaker: What do they do in two minutes, you know? Kişilere minnettar oldukları şeyleri yazdırıyorlar. They print what they are grateful to people. Benim sizlere her yıl anlattığım ve yapmanızı teşvik ettiğim zinciri kırma yönteminde olduğu gibi bu kişinin de önerdiği yöntemi yani günlük minnettarlıklarını yazma yöntemini kullanan kişilerin dünyayı algılayışlarının negatif yerine pozitif yönde değişmeye başladığını saptamışlar. As in the method of breaking the chain, which I tell you every year and encourage you to do, they found that the people who use the method that this person suggested, that is, the method of writing their daily gratitude, started to change positively instead of negative. Ben bu öneriyi biraz daha değiştirip sizlere her gün dört çok kısa şey yazmanızı isteyeceğim. I will change this proposal a little more and ask you to write four very short things every day. Her mutluluk hormonunun hatrına bir tane. One for the sake of every happiness hormone. Buna mutluluk için her gün bir doz da diyebiliriz. We can also call this a dose for happiness every day. Çünkü emin olun, geçen yirmi dört saat içinde başınıza gelen pozitif şeyleri yazmak beyninizin onlara tekrar odaklanmasını sağlıyor. Be sure, writing positive things that have happened to you in the past twenty-four hours allows your brain to focus on them again. Bu tür bir alıştırmayı her gün yinelediğinizde beyninizde kalıcı ve yeni yollar inşaa ediliyor. When you repeat this kind of exercise every day, permanent and new ways are being built in your brain. İki dakikanızı bile almayacak böyle bir egzersizde başınıza gelen en küçük şeyleri bile yazabilirsiniz. You can even write the smallest things that happen to you in such an exercise that won't take you two minutes. Hatta başınıza gelmesine bile gerek yok. It doesn't even have to happen to you. Sahip olduklarınızı düşünebilirsiniz. You can think of what you have.

Speaker 1: Bugün tertemiz bir bardak su içtim. Speaker 1: I drank a clean glass of water today. Arkadaşıma sadece benim dostum olduğu, beni gerektiğinde dinlediği için teşekkür ettim. I thanked my friend that he was just my friend and he was listening to me when necessary. Ne demişler, "Olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi" İşte o tertemiz sıhhatli nefese sahibim. What they said, "To be state is like a breath in the world," I have that immaculate breath. Ve en önemlisi de bugün Temel Reis'in bile her gün yemek için can attığı o muhteşem sebzeyi, ıspanağı yedim. And most importantly, I ate that amazing vegetable and spinach that even Temel Reis is eager to eat every day. İyi bir okula gitmek, oradan iyi dereceyle mezun olup güzel bir işe yerleşmek çok sevdiğin biriyle evlenmek ve daha bu listeye ekleyebileceğiniz pek çok şey elbette sizin için önemli ve gelecekte gerçekleştikleri takdirde sizi mutlu edecekleri de kesin. It is of course important for you to go to a good school, to graduate with a good degree and to settle for a good job, to marry someone you love and to add to this list, and of course they will make you happy if they happen in the future. Kısa bir süre için olsa bile o zamana kadar sahip olduklarınız ve yaşadıklarınızla ilgili yazacağınız dört küçük pozitif şey mutluluk için bir doz almanıza bugün de yeter. Even if it is for a short time, four small positive things you will write about what you have and what you have experienced up to that time is enough to take a dose for happiness today. Ve emin olun bugünkü mutluluğunuz en az gelecektekiler kadar önemli. And be sure your happiness today is just as important as the future.

File name: Mutluluğun formülü D O S E.mp3 File name: Happiness formula DOS E.mp3