×

LingQをより快適にするためCookieを使用しています。サイトの訪問により同意したと見なされます cookie policy.


image

Beyhan Budak, İyi Şeyler İyi İnsanları mı Bulur?

İyi Şeyler İyi İnsanları mı Bulur?

Bazı anne babalar der ya, sen iyi olursan herkes iyi olur.

Aklımızda böyle kalmıştır; iyi şeyler yaparsak iyi şeyler bizi bulur.

Ya başımıza kötü şeyler gelirse, ya kötü şeyler bizi bulursa?

Bu bizim kötü bir insan olduğumuzu mu gösterir?

Sosyal psikolojide bir kavram vardır, adil dünya inancı diye.

Adil dünya inancı hipotezine göre söyle bir sey var, iyi insanların başına iyi şeyler,

kötü insanların başına kötü şeyler gelir.

Bir insan kötü bir şey yaşıyorsa hak etmiştir.

Özellikle, başkalarının başına gelen olayları değerlendirirken bu adil dünya inancı hipotezi beynimizde devreye giriyor.

Kötü bir şey yaşadıysa, "Ya kimbilir ne yaptı da bu başına geldi?" gibi.

Böyle bir durumda aslında başkasına zarar vermiş oluyoruz ama kendimizi bir nebze olsa da bu durumdan kurtarmış oluyoruz ama

Durum bununla sınırlı kalmıyor.

Bazen bu olayı kendi üzerimizde de uyguluyoruz.

Başımıza kötü bir olay geldiği zaman olayı karşı taraf üzerinden değil, sadece kendi üzerimizden değerlendirmeye başlıyoruz

N'oluyor peki? "Evet kötü şeyler yaşıyorum, sanırım ben yeterli değilim, ben iyi bir insan değilim-

ben iyi şeyleri yapamadım bu hayatta." gibi düşünceler zihnimize üşüşüyor.

İşler yolunda gittiği zaman hiçbir problem yok ama ne zaman ki işler tersine dönüyor,

ufak tefek kötü şeyler başımıza geliyor, işte o zaman bir kriz hali ortaya çıkıyor

Diyelim ki bir yerde çalışıyorsun ve bir iki senedir orada çalışıyorsun

amirin senden çok memnun

Başka birisi geliyor o iş yerine ve torpilli olduğu herkes tarafından bilinen bir gerçek.

Amirin sırf o torpili sağlayan kişiye yaranmak adına seni biraz altta görmeye başlıyor

Normalde daha düne kadar senin başarılı olduğunu düşünen kişi seni eleştirmeye başlıyor.

ve sen şöyle düşünmeye başlıyorsun "Ya ben ne hata yaptım niye böyle oluyor?" kendi içinde başarısızlık kazanın kaynamaya başlıyor.

Şimdi bunu, bu olayı bir kenara koyalım başka bir şeyden bahsetmek istiyorum.

Kafanda suyun kaç derecede kaynayacağına ilişkin bir sistem var bir bilgi var ve gerçekliği

türlü türlü şekilde sınanmış.

Sen ölçüyorsun termometreyi suyun içine sokuyorsun normalde kaynayan bir suyun içine 60 derece çıkıyor

ya su bu kadar düşük bir sıcaklıkta kaynamaması lazım

"Allahım ben nerede hata yapıyorum neyi yanlış ölçüyorum?"

Bu sefer kendini sorgulamaya başlıyorsun "Ya sanırım ben bugüne kadar öğrendiğim her şeyi yanlış öğrenmişim, aman Allahım!"

Varlık sebebimiz tartışılmaya açılıyor o zaman, kişiliğimiz krize giriyor ama şöyle bir şeyi es geçiyoruz

genelde yaptığımız en büyük hatalardan birisi. Termometre bozuk olabilir mi?

Böyle durumlarda termometrenin de bozuk olma ihtimalini her zaman aklımıza getirmemiz lazım.

Çünkü kötü olaylar sadece bizim sebebimizle ve bizim yüzümüden başımıza gelmiyor

bazen karsidaki insan biz naparsak yapalım kötü şeyler yapabiliyor bize.

Düşünün ki haberlerde sık sık görüyoruz yüreğimizi ta derinden yaralıyor.

Birçok kadın sıkıntılı psikopat eşleri tarafından öldürülüyor.

Bu kadınlar kötü insanlar mı? Benim karşılaştığım bir iki vaka oldu şöyle söyleyeyim eşinden zarar gören özellikle böyle kadınlar

çok iyi insanlar, çok kibar, çok toleranslı insanlar. Ama onlarin çok iyi bir insan olmaları zarar görmelerine engel olmuyor.

Bu kendi hayatımız için de geçerli. Sen süper iyi bir insan olabilirsin harika bir insan olabilirsin ama etrafındaki insan

senin iyi olmandan bağımsız olarak sana zarar verebilir.

Onun zarar vermesi, onun sana kötü davranması senin kötü olduğun anlamına gelmez.

O yüzden böyle bir olayı değerlendirirken etrafımızdaki insanların bize zarar verme ihtimallerini ve bunun sebeplerini değerlendirirken

her zaman aklımıza şu gelmesi lazım, belki de termometre bozuk...

Bir de bu işin içinde kontrol yanılsaması dediğim bir durum var.

Sanki başımıza gelen gelebilecek her olayı kontrol edebilirmişiz gibi, hayattaki her değişken bizden sorulurmuş gibi.

Ama şöyle bir şey var; insanlar aciz varlıklar. Başına gelen, hayatına gelen, hayatını belirleyen belirleyen çok az şeyi kontrol edebiliyor.

Özellikle kişisel gelişimin son zamanlarda insanların zihnine pompaladığı bir şey var, "iyi düşünürsen iyi olacak evrene gönder mesajları."

Eğer kötü düşünürsen n'olacak? O zaman sanki her şeyi kontrol edebiliyoruz hayatımızda.

Bazen sen ne kadar çabalarsan çabala, ne kadar uğraşırsan uğraş çok istediğin bir şey olmayabilir.

Evet sen uğraşmaktan vazgeçmemelisin, ama bazen sınırlarımızı bilmek, gücümüzün sınırlılığını bilmek teslim olmak bizi cok rahatlatacaktır.

Hayatımızdaki çoğu şey bizim kontrolümüz altında değil, zayıf varlıklarız. Bunu kabullenmek ilk başta bir yenilgi gibi görünüyor belki ama

şöyle söyleyeyim ben kendi adıma, bunu kabullendiğim müddetçe kendimi çok daha rahat, çok daha amacına ulaşmaya çabalayan bir insan olarak görüyorum.

O yüzden kontrol dediğimiz şey bir yanılsamadan ibaret.

Burada kastettiğim kesinlikle şu demek değil, "yani başımıza ne kötü olay gelirse gelsin diğerlerinin suçu."

Bazı insanlar vardır ya bunlar öyledir mesela, ne yaşarsa yaşasın hep etrafındaki insanlar yüzünden olmuştur.

Kastettiğim kesinlikle bu değil. Sadece olay şu; "Yiğidi öldür hakkını yeme."

Buradaki yiğit karşı taraf da olabilir, kendin de olabilir.

Benim kastettiğim, kendini es geçen, bütün sorumluluğu üzerine alan insanlardansan eğer

bunu daha hakkaniyetli bir şekilde değerlendirip bazen bu durumun karşı taraftan da olabileceğini hesaba katman.

Eğer bunu hesaba katarsan daha ilişkileri, hayatı daha sağlıklı algılayacaksın ve kendini daha iyi hissedeceksin.

Dinlediğin için çok teşekkür ediyorum, Psikoloji TV Youtube kanalına abone olmayı ve videoyu beğenmeyi unutma. Kendine çok iyi bak, görüşmek üzere!


İyi Şeyler İyi İnsanları mı Bulur? Do Good Things Find Good People? ¿Las cosas buenas encuentran gente buena?

Bazı anne babalar der ya, sen iyi olursan herkes iyi olur. Some parents say, if you're good, everyone will be fine.

Aklımızda böyle kalmıştır; iyi şeyler yaparsak iyi şeyler bizi bulur. This is what we have in mind; If we do good things, good things will find us.

Ya başımıza kötü şeyler gelirse, ya kötü şeyler bizi bulursa?

Bu bizim kötü bir insan olduğumuzu mu gösterir? Does this mean we are a bad person?

Sosyal psikolojide bir kavram vardır, adil dünya inancı diye. There is a concept in social psychology, the belief in a just world.

Adil dünya inancı hipotezine göre söyle bir sey var, iyi insanların başına iyi şeyler, According to the just world belief hypothesis, there is something to say, good things happen to good people,

kötü insanların başına kötü şeyler gelir.

Bir insan kötü bir şey yaşıyorsa hak etmiştir. If a person is going through something bad, he deserves it.

Özellikle, başkalarının başına gelen olayları değerlendirirken bu adil dünya inancı hipotezi beynimizde devreye giriyor.

Kötü bir şey yaşadıysa, "Ya kimbilir ne yaptı da bu başına geldi?" gibi.

Böyle bir durumda aslında başkasına zarar vermiş oluyoruz ama kendimizi bir nebze olsa da bu durumdan kurtarmış oluyoruz ama In such a case, we actually harm someone else, but we save ourselves from this situation, even if it is a little bit.

Durum bununla sınırlı kalmıyor.

Bazen bu olayı kendi üzerimizde de uyguluyoruz. Sometimes we do this on ourselves.

Başımıza kötü bir olay geldiği zaman olayı karşı taraf üzerinden değil, sadece kendi üzerimizden değerlendirmeye başlıyoruz When a bad event happens to us, we start to evaluate the event only from ourselves, not from the other party.

N'oluyor peki? "Evet kötü şeyler yaşıyorum, sanırım ben yeterli değilim, ben iyi bir insan değilim-

ben iyi şeyleri yapamadım bu hayatta." gibi düşünceler zihnimize üşüşüyor. I haven't been able to do good things in this life." thoughts like "I couldn't do good things in this life" come to our minds.

İşler yolunda gittiği zaman hiçbir problem yok ama ne zaman ki işler tersine dönüyor, When things go well, there's no problem, but when things turn around,

ufak tefek kötü şeyler başımıza geliyor, işte o zaman bir kriz hali ortaya çıkıyor little bad things happen to us, that's when a crisis situation arises

Diyelim ki bir yerde çalışıyorsun ve bir iki senedir orada çalışıyorsun

amirin senden çok memnun

Başka birisi geliyor o iş yerine ve torpilli olduğu herkes tarafından bilinen bir gerçek.

Amirin sırf o torpili sağlayan kişiye yaranmak adına seni biraz altta görmeye başlıyor Your supervisor is starting to see you down a bit just to be nice to the person who provided that torpedo.

Normalde daha düne kadar senin başarılı olduğunu düşünen kişi seni eleştirmeye başlıyor. Normally, the person who thought you were successful until yesterday starts to criticize you.

ve sen şöyle düşünmeye başlıyorsun "Ya ben ne hata yaptım niye böyle oluyor?" kendi içinde başarısızlık kazanın kaynamaya başlıyor. and you start thinking, "What did I do wrong, why is it like this?" The cauldron of failure in itself is starting to boil.

Şimdi bunu, bu olayı bir kenara koyalım başka bir şeyden bahsetmek istiyorum. Now, let's put this aside, I want to talk about something else.

Kafanda suyun kaç derecede kaynayacağına ilişkin bir sistem var bir bilgi var ve gerçekliği There is a system in your head about how many degrees the water will boil, there is information and reality.

türlü türlü şekilde sınanmış. tested in various ways.

Sen ölçüyorsun termometreyi suyun içine sokuyorsun normalde kaynayan bir suyun içine 60 derece çıkıyor You measure, you put the thermometer into the water, it normally reaches 60 degrees in a boiling water.

ya su bu kadar düşük bir sıcaklıkta kaynamaması lazım or the water should not boil at such a low temperature

"Allahım ben nerede hata yapıyorum neyi yanlış ölçüyorum?" "God, where am I doing wrong, what am I measuring wrong?"

Bu sefer kendini sorgulamaya başlıyorsun "Ya sanırım ben bugüne kadar öğrendiğim her şeyi yanlış öğrenmişim, aman Allahım!"

Varlık sebebimiz tartışılmaya açılıyor o zaman, kişiliğimiz krize giriyor ama şöyle bir şeyi es geçiyoruz Then our reason for existence is opened to discussion, our personality is in crisis, but we skip something like this.

genelde yaptığımız en büyük hatalardan birisi. Termometre bozuk olabilir mi? One of the biggest mistakes we usually make. Could the thermometer be broken?

Böyle durumlarda termometrenin de bozuk olma ihtimalini her zaman aklımıza getirmemiz lazım. In such cases, we should always keep in mind the possibility of the thermometer being broken.

Çünkü kötü olaylar sadece bizim sebebimizle ve bizim yüzümüden başımıza gelmiyor Because bad things don't happen to us just because of us and because of us.

bazen karsidaki insan biz naparsak yapalım kötü şeyler yapabiliyor bize.

Düşünün ki haberlerde sık sık görüyoruz yüreğimizi ta derinden yaralıyor.

Birçok kadın sıkıntılı psikopat eşleri tarafından öldürülüyor. Many women are killed by their distressed psychopathic partners.

Bu kadınlar kötü insanlar mı? Benim karşılaştığım bir iki vaka oldu şöyle söyleyeyim eşinden zarar gören özellikle böyle kadınlar Are these women bad people? There were a couple of cases that I encountered, let me tell you, especially such women who were harmed by their spouses.

çok iyi insanlar, çok kibar, çok toleranslı insanlar. Ama onlarin çok iyi bir insan olmaları zarar görmelerine engel olmuyor. very nice people, very kind, very tolerant people. But the fact that they are very good people does not prevent them from being harmed.

Bu kendi hayatımız için de geçerli. Sen süper iyi bir insan olabilirsin harika bir insan olabilirsin ama etrafındaki insan

senin iyi olmandan bağımsız olarak sana zarar verebilir.

Onun zarar vermesi, onun sana kötü davranması senin kötü olduğun anlamına gelmez.

O yüzden böyle bir olayı değerlendirirken etrafımızdaki insanların bize zarar verme ihtimallerini ve bunun sebeplerini değerlendirirken

her zaman aklımıza şu gelmesi lazım, belki de termometre bozuk...

Bir de bu işin içinde kontrol yanılsaması dediğim bir durum var.

Sanki başımıza gelen gelebilecek her olayı kontrol edebilirmişiz gibi, hayattaki her değişken bizden sorulurmuş gibi.

Ama şöyle bir şey var; insanlar aciz varlıklar. Başına gelen, hayatına gelen, hayatını belirleyen belirleyen çok az şeyi kontrol edebiliyor.

Özellikle kişisel gelişimin son zamanlarda insanların zihnine pompaladığı bir şey var, "iyi düşünürsen iyi olacak evrene gönder mesajları."

Eğer kötü düşünürsen n'olacak? O zaman sanki her şeyi kontrol edebiliyoruz hayatımızda.

Bazen sen ne kadar çabalarsan çabala, ne kadar uğraşırsan uğraş çok istediğin bir şey olmayabilir. Sometimes, no matter how hard you try, no matter how hard you try, it may not be what you want.

Evet sen uğraşmaktan vazgeçmemelisin, ama bazen sınırlarımızı bilmek, gücümüzün sınırlılığını bilmek teslim olmak bizi cok rahatlatacaktır. Yes, you should not stop trying, but sometimes knowing our limits, knowing the limitations of our power, surrendering will make us very comfortable.

Hayatımızdaki çoğu şey bizim kontrolümüz altında değil, zayıf varlıklarız. Bunu kabullenmek ilk başta bir yenilgi gibi görünüyor belki ama

şöyle söyleyeyim ben kendi adıma, bunu kabullendiğim müddetçe kendimi çok daha rahat, çok daha amacına ulaşmaya çabalayan bir insan olarak görüyorum.

O yüzden kontrol dediğimiz şey bir yanılsamadan ibaret.

Burada kastettiğim kesinlikle şu demek değil, "yani başımıza ne kötü olay gelirse gelsin diğerlerinin suçu."

Bazı insanlar vardır ya bunlar öyledir mesela, ne yaşarsa yaşasın hep etrafındaki insanlar yüzünden olmuştur.

Kastettiğim kesinlikle bu değil. Sadece olay şu; "Yiğidi öldür hakkını yeme." That's definitely not what I meant. Just the thing is; "Kill the valiant, don't eat your right."

Buradaki yiğit karşı taraf da olabilir, kendin de olabilir.

Benim kastettiğim, kendini es geçen, bütün sorumluluğu üzerine alan insanlardansan eğer

bunu daha hakkaniyetli bir şekilde değerlendirip bazen bu durumun karşı taraftan da olabileceğini hesaba katman.

Eğer bunu hesaba katarsan daha ilişkileri, hayatı daha sağlıklı algılayacaksın ve kendini daha iyi hissedeceksin.

Dinlediğin için çok teşekkür ediyorum, Psikoloji TV Youtube kanalına abone olmayı ve videoyu beğenmeyi unutma. Kendine çok iyi bak, görüşmek üzere!