Merry - go - round - Yuuri
Karussell - Yuuri
Tiovivo - Yuuri
Manège - Yuuri
회전목마 - 유리
Carrossel - Yuuri
Карусель - Юури
Karusell - Yuuri
Карусель - Юрій
旋转木马——勇利
旋转木马 - 尤里
Merry-go-round - Yuuri
Dönme dolap - Yuuri
好き に なる って どんな こと ?
すき|に|なる|って|どんな|こと
|werden||||
aimer|||||
sevgi|-e -a (yönelme eki)|olmak|diye|ne tür|şey
like|particle indicating direction or target|to become|quotation particle|what kind of|thing
爱是什么感觉?
What does it mean to fall in love?
Sevmek ne demek?
新しい 自分 に 会う こと
あたらしい|じぶん|に|あう|こと
yeni|kendim|-e -a (yönelme eki)|bulmak|şey
new|myself|at|to meet|thing
遇见全新的你
Meeting a new version of myself
Yeni bir ben ile tanışmak
好き と 口 に できなかった こと
すき|と|くち|に|できなかった|こと
sevdiğim|ve|ağız|-e -a (yönelme eki)|yapamadım|şey
like|and|mouth|locative particle|could not do|thing
不能说 "我爱你"。
Things I couldn't say I liked
Sevdiğimi söyleyemediğim şeyler
貴方 の 幸せ の 中 私 が 居なかった こと
あなた|の|しあわせ|の|なか|わたし|が|いなかった|こと
sen|-nın (belirtme eki)|mutluluk|-nın (belirtme eki)|içinde|ben|özne işareti|yoktu|şey
you|possessive particle|happiness|attributive particle|inside|I|subject marker|was not|thing
我不在你的幸福之中
The fact that I was not in your happiness
Senin mutluluğunun içinde benim olmadığım şey
それ を 受け入れて しまえた こと
それ|を|うけいれて|しまえた|こと
|||geschafft|
o|nesne işareti|kabul etmek|başardın|şey
that|object marker|accept|was able to do|thing
而且你能够接受。
The fact that I was able to accept that
Bunu kabullenebilmiş olmak
一人 泣いて た バスタブ の 中
ひとり|ないて|た|バスタブ|の|なか
|||Badewanne||
yalnız|ağlıyor|geçmiş zaman eki|küvet|aitlik eki|içinde
alone|crying|past tense marker|bathtub|attributive particle|inside
In the bathtub where I cried alone
Bir başıma ağladığım küvetin içinde
顔 が 痛くて 貴方 に 会い たくて
かお|が|いたくて|あなた|に|あい|たくて
yüz|özne işareti|acıyor|sen|yönelme eki|buluşmak|istemek
face|subject marker|it hurts|you|locative particle|meet|want to
My face hurts and I want to see you
Yüzüm acıyor ve seni görmek istiyorum
アイシテル を もう 何度 私 口 に した のだろう
あいしてる|を|もう|なんど|わたし|くち|に|した|のだろう
ich liebe dich||||||||
seni seviyorum|nesne işareti|artık|kaç kez|ben|ağız|yer belirteci|söyledim|değil mi
I love you|object marker|already|how many times|I|mouth|locative particle|said|I wonder
アイシテル can also be written as 愛してる and contains the kanji for love. Here, it means "I love you".
I wonder how many times I've said 'I love you'.
Seni seviyorum'u artık kaç kez ağzımdan çıkardım acaba?
なのに どうして 今 傍 に 誰 も 居ない の
なのに|どうして|いま|そば|に|だれ|も|いない|の
obwohl||||||||
ama|neden|şimdi|yanında|-de|kim|bile|yok|değil mi
even though|why|now|beside|locative particle|who|also|not there|explanatory particle
Yet, why is it that no one is by my side now?
Ama neden şimdi yanımda kimse yok?
アイシテル って もう 何度 私 耳 に した のだろう
あいしてる|って|もう|なんど|わたし|みみ|に|した|のだろう
seni seviyorum|diye|artık|kaç kez|ben|kulak|-e -a (yönelme eki)|duydum|değil mi
I love you|quotation particle|already|how many times|I|ear|locative particle|heard|I wonder
I wonder how many times I've heard 'I love you'.
Seni seviyorum'u artık kaç kez kulağıma geldi?
寂しさ だけ が この 胸 に 残って いる の です
さびしさ|だけ|が|この|むね|に|のこって|いる|の|です
yalnızlık|sadece|ama|bu|göğüs|-de|kalıyor|var|vurgulayıcı|dır
loneliness|only|subject marker|this|chest|locative particle|remaining|is|explanatory particle|is
Only loneliness remains in this heart.
Sadece yalnızlık bu göğsümde kalmış durumda.
好き に なる って どんな こと ?
すき|に|なる|って|どんな|こと
sevgi|-e -a (yönelme eki)|olmak|diye|ne tür|şey
like|particle indicating direction or target|to become|quotation particle|what kind of|thing
What does it mean to fall in love?
Sevgi nedir?
貴方 が 一人 泣いて たら
あなた|が|ひとり|ないて|たら
sen|özne işareti|yalnız|ağlıyorsan|-dığında
you|subject marker|alone|crying|if
If you are crying alone,
Eğer yalnız başına ağlıyorsan
傍 に 居ない と いけない と 思う こと
そば|に|いない|と|いけない|と|おもう|こと
yan|yer belirteci|yok|ve|olmamalı|ve|düşünüyorum|şey
near|locative particle|not there|quotation particle|must not|quotation particle|think|thing
I feel like I have to be by your side.
Yanında olmam gerektiğini düşünmek
一人 泣いた ベッド の 中
ひとり|ないた|ベッド|の|なか
yalnız|ağladı|yatak|-nin (sahiplik eki)|içinde
alone|cried|bed|attributive particle|inside
In the bed where you cried alone.
Yalnız başına ağladığın yatak
声 も 顔 も こころ も 愛せない
こえ|も|かお|も|こころ|も|あいせない
ses|de|yüz|de|kalp|de|sevemem
voice|also|face|also|heart|also|cannot love
I can't love your voice, your face, or your heart.
Ses de yüz de kalp de sevilmez
違う 場所 に 生まれて た なら
ちがう|ばしょ|に|うまれて|た|なら
farklı|yer|-de|doğmuş|geçmiş zaman eki|eğer
different|place|locative particle|born|past tense marker|if
If I had been born in a different place,
Farklı bir yerde doğmuş olsaydım
違う 私 だった の か な
ちがう|わたし|だった|の|か|な
farklı|ben|idi|mı|mı|değil mi
different|I|was|question marker|or|right
would I have been a different person?
Farklı bir ben mi olurdum acaba
生まれ 変われる の なら 独り じゃ なく なる か な
うまれ|かわれる|の|なら|ひとり|じゃ|なく|なる|か|な
doğmuş|değişebilir|bağlaç|eğer|yalnız|değil|değil|olacak|mı|değil mi
born|can change|attributive particle|if|alone|is not|not|will become|question marker|sentence-ending particle
If I could be reborn, would I not be alone?
Yeniden doğabilseydim yalnız olmaz mıydım acaba
会い に 行く って もう 何度 私 口 に した のだろう
あい|に|いく|って|もう|なんど|わたし|くち|に|した|のだろう
görüşmek|-e -a (yönelme eki)|gitmek|diye|artık|kaç kez|ben|ağız|-e -a (yönelme eki)|söyledim|değil mi
meeting|to|go|quotation particle|already|how many times|I|mouth|locative particle|said|I wonder
How many times have I said that I will go to see you?
Görüşmeye gideceğim dediğimde, bunu kaç kez ağzımdan çıkardım acaba?
なのに どうして 今 傍 に 誰 も 居ない の
なのに|どうして|いま|そば|に|だれ|も|いない|の
ama|neden|şimdi|yan|-de|kim|bile|yok|değil mi
even though|why|now|beside|locative particle|who|also|not there|explanatory particle
Yet, why is there no one by my side now?
Ama neden şimdi yanımda kimse yok?
会い に 来て って もう 何度 私 耳 に した のだろう
あい|に|きて|って|もう|なんど|わたし|みみ|に|した|のだろう
görüşmek|-e -a (yönelme eki)|gel|dedi|artık|kaç kez|ben|kulak|-e -a (yönelme eki)|duydum|değil mi
meeting|locative particle|come|quotation particle|already|how many times|I|ear|locative particle|did|I wonder
How many times have I heard that you will come to see me?
Görüşmeye gel dediğimde, bunu kaç kez duydum acaba?
後悔 だけ が この 胸 に 残って いる の です
こうかい|だけ|が|この|むね|に|のこって|いる|の|です
pişmanlık|sadece|ama|bu|göğüs|-de|kalıyor|var|-dır|dır
regret|only|but|this|chest|locative particle|remaining|is|explanatory particle|is
Only regret remains in my heart.
Sadece pişmanlık bu göğsümde kalıyor.
もしも あの 日 あの 瞬間 に
もしも|あの|ひ|あの|しゅんかん|に
eğer|o|gün|o|an|-de
if|that|day|that|moment|at
If only on that day, at that moment
Eğer o gün o anda
わがまま を 口 に できたら
わがまま|を|くち|に|できたら
şımarıklık|nesne işareti|ağız|yer zarfı|yapabilirsen
selfish|object marker|mouth|locative particle|if I can
I could have voiced my selfishness
bencilce bir şey söyleyebilseydim
思い切り 泣いて その 胸 に
おもいきり|ないて|その|むね|に
tüm kalbimle|ağlayarak|o|göğüs|-e -a
as hard as possible|crying|that|chest|at
I would cry my heart out into your chest
gözyaşlarımla o göğsüne sarılabilseydim
また 会える また 会える また 会える を 言えた なら
また|あえる|また|あえる|また|あえる|を|いえた|なら
tekrar|buluşabileceğiz|tekrar|buluşabileceğiz|tekrar|buluşabileceğiz|nesne işareti|söyleyebilirdim|eğer
again|can meet|again|can meet|again|can meet|object marker|could say|if
If I could have said, 'We will meet again, we will meet again, we will meet again'
bir daha buluşabiliriz, bir daha buluşabiliriz, bir daha buluşabiliriz diyebilseydim
どんなに 追いかけて も 追いつか ない
どんなに|おいかけて|も|おいつか|ない
ne kadar|peşinden koşarak|bile|yetişemem|yok
no matter how|chasing|even|catch up|not
No matter how much I chase, I can't catch up.
Ne kadar peşinden koşsam da, yetişemem.
メリーゴーランド
Merry-go-round.
Atlıkarınca.
愛する って ほら こんなに 苦しい の です
あいする|って|ほら|こんなに|くるしい|の|です
sevmek|değil mi|işte|bu kadar|acı|değil mi|dır
to love|quotation particle|look|this much|painful|explanatory particle|is
Loving is, you see, this painful.
Sevgi, işte böyle acı veriyor.
それ すら も 愛して 生きて いく そう 思える ほど
それ|すら|も|あいして|いきて|いく|そう|おもえる|ほど
o|bile|de|seviyorum|yaşıyorum|gideceğim|öyle|düşünebiliyorum|kadar
that|even|also|love|living|will go|so|can think|to the extent
I can even think that I will live loving even that.
Bunu bile severek yaşamak, böyle düşünebiliyorum.
貴方 の こと を こころから 想ってる の です
あなた|の|こと|を|こころから|おもってる|の|です
sen|'nın (belirtme eki)|şey|nesne belirtme eki|kalpten|düşünüyorum|vurgulama eki|dir
you|possessive particle|thing|object marker|from the heart|thinking|explanatory particle|is
I truly think about you from the bottom of my heart.
Seni içtenlikle düşünüyorum.
SENT_CWT:AfvEj5sm=3.09 PAR_TRANS:gpt-4o-mini=1.32 SENT_CWT:AfvEj5sm=3.41 PAR_TRANS:gpt-4o-mini=2.75
en:unknowd: tr:AfvEj5sm:250516
openai.2025-02-07
ai_request(all=42 err=0.00%) translation(all=33 err=0.00%) cwt(all=234 err=2.14%)