×

We use cookies to help make LingQ better. By visiting the site, you agree to our cookie policy.


image

Baha's Stories, TÜRKLERİN ANADOLU'DAKİ TARİHİNİN KISA BİR ÖZETİ 2

TÜRKLERİN ANADOLU'DAKİ TARİHİNİN KISA BİR ÖZETİ 2

Türk tarihine devam edelim. En son 16. yüzyıldan bahsetmiştim. 16. yüzyılın ikinci çeyreğinde Türkler Viyana'yı ele geçirmek için çabaladılar. Avusturya İmparatorluğu ile savaştılar. Türkler bu kuşatma sonucu başarısız oldular. Bu yüzden Avrupa'daki ilerlemeleri durdu. Başka bölgelere yöneldiler.

Osmanlı İmparatorluğu için önemli olan iki merkez vardır: Balkanlar ve Anadolu. Bu bölgelerde resmi dil Türkçeydi. Ancak yerli halk kendi anadilini konuşurdu. Kuzey Afrika topraklarında ve Anadolu'nun doğusunda yaşayan halkların otonomisi vardı. Afrika'da Arapça; doğuda Kürtçe, Ermenice vs. konuşulurdu.

Balkanlarda "devşirme" denen ilginç bir uygulama vardı. Bu yöntem şöyle açıklanabilir: Hristiyan ailelerin çocukları zorla alınırdı. 8-10 yaşındaki çocuklar Müslüman ailelerin yanına verilirdi. İsimleri değiştirilirdi. Orada Türkçeyi ve İslam'ı öğrenirlerdi. Daha sonra devlet görevlisi olmak için okula giderlerdi.

Devşirme sistemi ile yetişen çocuklardan yetenekli olanlar vezir yapıldılar. Bazıları ordu komutanı oldular. Yani yüksek rütbelere sahip oldular. Örneğin, en meşhur Osmanlı mimarı olan Mimar Sinan bir devşirmeydi. Bu yöntemin önemi zamanla azaldı.

18. yüzyılda Avrupa güçlendi. Osmanlılarınsa fetihleri yavaşlamıştı. Artık eskisi kadar güçlü değillerdi. Bunu fark eden Osmanlı memurları çağdaşlaşma faaliyetlerine başladılar. 1789 Fransız Devriminin etkisiyle milliyetçilik doğdu. 19. yüzyılda gayrimüslimler hak talep etmeye başladılar. Bu yüzyılın başında Yunanlılar bağımsızlık savaşı verdiler. Avrupalı devletlerin de desteğiyle bağımsız oldular.

Rus Savaşları da Osmanlı tarihinde önemli bir yere sahiptir. Onlar Karadeniz'in çevresindeki bölgeleri yönetmek istediler. Bunun için pek çok savaş oldu. Ruslar sadece toprak elde etmek istemiyorlardı. Aynı zamanda Osmanlı'da yaşayan Hristiyanların koruyucusu olmak istiyorlardı. Bu savaşların büyük çoğunu Ruslar kazandı. Osmanlılar geri çekilmek zorunda kaldılar.

19. yüzyılda ilk Osmanlı anayasası hazırlandı. Meclis açıldı. Ancak bu meclis 2 yıl sonra padişah tarafından dağıtıldı. Baskıcı bir yönetim kuruldu. Basına sürekli sansür uygulandı. Bu yüzden entelektüel Türklerin çoğu Avrupa'ya kaçtılar. Osmanlı'da öğretilen yabancı dil Fransızcaydı. Çoğu, Fransa'ya gitmeyi tercih ettiler. Orada eğitim aldılar, gazetecilik yaptılar. Bu kişilere Genç Türk denir.

1908'de Balkanlardaki Türk askerler ayaklandılar. Padişah tahttan inmek zorunda kaldı. Meclis tekrar açıldı. Basındaki sansür kaldırıldı. Osmanlı ile Prusya yakınlaştı. Almanlarla yakınlaşan Türkler onların yanında savaşa girdiler. Bunun Osmanlı için çok kötü sonuçları oldu.

Birinci Dünya Savaşı sonucu Osmanlılar yenildiler. Araplar ayaklandılar. Bağımsız oldular. Osmanlılar büyük toprak parçaları kaybettiler. 1922'de Osmanlı Devleti yıkıldı. Sonra halifelik kaldırıldı. Seküler Türkiye Cumhuriyeti kuruldu. Türkiye, bir ulus devlettir. Yakında kuruluşunun 100. yılını kutlayacak.

TÜRKLERİN ANADOLU'DAKİ TARİHİNİN KISA BİR ÖZETİ 2 نبذة مختصرة عن تاريخ الأتراك في الأناضول 2 EINE KURZE ZUSAMMENFASSUNG DER GESCHICHTE DER TÜRKEN IN ANATOLIEN 2 ΜΙΑ ΣΎΝΤΟΜΗ ΠΕΡΊΛΗΨΗ ΤΗΣ ΙΣΤΟΡΊΑΣ ΤΩΝ ΤΟΎΡΚΩΝ ΣΤΗΝ ΑΝΑΤΟΛΊΑ 2 A BRIEF SUMMARY OF TURKISH HISTORY IN ANATOLIA 2 BREVE RESUMEN DE LA HISTORIA DE LOS TURCOS EN ANATOLIA 2 КРАТКИЙ ОБЗОР ТУРЕЦКОЙ ИСТОРИИ В АНАТОЛИИ 2 EN KORT SAMMANFATTNING AV TURKARNAS HISTORIA I ANATOLIEN 2

Türk tarihine devam edelim. En son 16. yüzyıldan bahsetmiştim. 16. yüzyılın ikinci çeyreğinde Türkler Viyana'yı ele geçirmek için çabaladılar. دعونا نواصل التاريخ التركي. آخر مرة ذكرت فيها القرن السادس عشر. في الربع الثاني من القرن السادس عشر، حاول الأتراك الاستيلاء على فيينا. Fahren wir mit der türkischen Geschichte fort. Im zweiten Viertel des 16. Jahrhunderts versuchten die Türken, Wien zu erobern. Let's continue Turkish history. I last mentioned the 16th century. In the second quarter of the 16th century, the Turks struggled to conquer Vienna. Продолжим историю Турции. В последний раз я упоминал 16 век. Во второй четверти 16 века турки боролись за захват Вены. Avusturya İmparatorluğu ile savaştılar. Türkler bu kuşatma sonucu başarısız oldular. Bu yüzden Avrupa'daki ilerlemeleri durdu. Başka bölgelere yöneldiler. لقد قاتلوا مع الإمبراطورية النمساوية. لقد فشل الأتراك نتيجة هذا الحصار. ولهذا السبب توقف تقدمهم في أوروبا. وتوجهوا إلى مناطق أخرى. Sie kämpften mit dem österreichischen Kaiserreich. Die Türken scheiterten an dieser Belagerung. Daher kam ihr Vormarsch in Europa zum Stillstand. Sie wandten sich anderen Regionen zu. They fought the Austrian Empire. The Turks failed as a result of this siege. That's why their progress in Europe has stopped. They turned to other regions. Они воевали с Австрийской империей. Турки потерпели неудачу в результате этой осады. Вот почему их продвижение в Европе застопорилось. Они переехали в другие районы.

Osmanlı İmparatorluğu için önemli olan iki merkez vardır: Balkanlar ve Anadolu. Bu bölgelerde resmi dil Türkçeydi. هناك مركزان مهمان للإمبراطورية العثمانية: البلقان والأناضول. وكانت اللغة الرسمية في هذه المناطق هي التركية. Für das Osmanische Reich gab es zwei wichtige Zentren: Balkan und Anatolien. Die offizielle Sprache in diesen Regionen war Türkisch. There are two important centers for the Ottoman Empire: the Balkans and Anatolia. The official language in these regions was Turkish. Есть два важных центра для Османской империи: Балканы и Анатолия. Официальным языком в этих регионах был турецкий. Ancak yerli halk kendi anadilini konuşurdu. Kuzey Afrika topraklarında ve Anadolu'nun doğusunda yaşayan halkların otonomisi vardı. Afrika'da Arapça; doğuda Kürtçe, Ermenice vs. konuşulurdu. ومع ذلك، كان السكان المحليون يتحدثون لغتهم الأم. وكان الناس الذين يعيشون في شمال أفريقيا وشرق الأناضول يتمتعون بالحكم الذاتي. العربية في أفريقيا؛ الكردية والأرمنية وغيرها في الشرق. تم الحديث عنه. Die einheimische Bevölkerung sprach jedoch ihre eigene Muttersprache. Die in Nordafrika und Ostanatolien lebenden Völker hatten Autonomie. In Afrika wurde Arabisch, im Osten Kurdisch, Armenisch usw. gesprochen. However, the locals spoke their mother tongue. Peoples living in the territory of North Africa and in the east of Anatolia had autonomy. Arabic in Africa; Kurdish, Armenian etc. in the east He discussed. Однако местные жители говорили на своем родном языке. Народы, проживающие на землях Северной Африки и на востоке Анатолии, имели автономию. арабский в Африке; Курдский, армянский и т.д. на востоке. было сказано.

Balkanlarda "devşirme" denen ilginç bir uygulama vardı. Bu yöntem şöyle açıklanabilir: Hristiyan ailelerin çocukları zorla alınırdı. كانت هناك ممارسة مثيرة للاهتمام تسمى "devsirme" في البلقان. ويمكن تفسير هذه الطريقة على النحو التالي: أخذ أطفال العائلات المسيحية بالقوة. Auf dem Balkan gab es eine interessante Praxis namens "devşirme". Diese Methode lässt sich wie folgt erklären: Kinder aus christlichen Familien wurden mit Gewalt entführt. There was an interesting practice in the Balkans called "devshirme". This method can be explained as follows: Children of Christian families were forcibly taken. На Балканах существовала интересная практика под названием «девширме». Этот метод можно объяснить следующим образом: детей христианских семей забирали силой. 8-10 yaşındaki çocuklar Müslüman ailelerin yanına verilirdi. İsimleri değiştirilirdi. Orada Türkçeyi ve İslam'ı öğrenirlerdi. Daha sonra devlet görevlisi olmak için okula giderlerdi. تم تسليم الأطفال الذين تتراوح أعمارهم بين 8 و 10 سنوات لعائلات مسلمة. تم تغيير أسمائهم. وهناك تعلموا اللغة التركية والإسلام. ثم يذهبون بعد ذلك إلى المدرسة ليصبحوا موظفين حكوميين. Kinder im Alter von 8-10 Jahren wurden an muslimische Familien abgegeben. Ihre Namen wurden geändert. Dort lernten sie Türkisch und den Islam. Später sollten sie zur Schule gehen, um Regierungsbeamte zu werden. Children 8-10 years old were given to Muslim families. Their names were changed. They would learn Turkish and Islam there. Then they would go to school to become government officials. Детей в возрасте 8-10 лет отдавали в мусульманские семьи. Их имена были изменены. Там они выучили турецкий и ислам. Позже они пойдут в школу, чтобы стать государственными служащими.

Devşirme sistemi ile yetişen çocuklardan yetenekli olanlar vezir yapıldılar. Bazıları ordu komutanı oldular. Yani yüksek rütbelere sahip oldular. الأطفال الموهوبون الذين نشأوا في نظام devsirme أصبحوا وزراء. وأصبح بعضهم قادة الجيش. لذلك كان لهم مراتب عالية. Die Begabten unter den Kindern, die durch das Devshirme-System aufgezogen wurden, wurden zu Wesiren ernannt. Einige von ihnen wurden Kommandeure der Armee. Mit anderen Worten, sie hatten hohe Ränge. The talented children who were raised by the spolia system were made viziers. Some became army commanders. So they got high ranks. Визирями становились талантливые дети, воспитанные по системе девширме. Некоторые стали военачальниками. Поэтому у них высокие звания. Örneğin, en meşhur Osmanlı mimarı olan Mimar Sinan bir devşirmeydi. Bu yöntemin önemi zamanla azaldı. على سبيل المثال، كان معمار سنان، المهندس المعماري العثماني الأكثر شهرة، هو المصمم. وقد تضاءلت أهمية هذه الطريقة مع مرور الوقت. So war zum Beispiel Sinan der Architekt, der berühmteste osmanische Architekt, ein Devshirma. Die Bedeutung dieser Methode nahm mit der Zeit ab. For example, Mimar Sinan, the most famous Ottoman architect, was a devolution. The importance of this method has decreased over time. Например, Синан-архитектор, самый известный османский архитектор, был девширмой. Со временем значение этого метода уменьшилось.

18\. yüzyılda Avrupa güçlendi. Osmanlılarınsa fetihleri yavaşlamıştı. Artık eskisi kadar güçlü değillerdi. Bunu fark eden Osmanlı memurları çağdaşlaşma faaliyetlerine başladılar. 18\. أصبحت أوروبا أقوى في هذا القرن. تباطأت فتوحات العثمانيين. ولم يعودوا أقوياء كما كان من قبل. وإدراكًا لذلك، بدأ المسؤولون العثمانيون أنشطة التحديث. Im 18. Jahrhundert wurde Europa stärker. Die Eroberungen der Osmanen hatten sich verlangsamt. Sie waren nicht mehr so mächtig wie zuvor. Die osmanischen Beamten erkannten dies und begannen mit Modernisierungsmaßnahmen. 18 \\. Europe strengthened in the 19th century. The conquests of the Ottomans slowed. They were no longer as strong as before. Ottoman officials, who realized this, started their modernization activities. 18\\. века Европа укрепилась. Османские завоевания замедлились. Они уже не были такими сильными, как раньше. Понимая это, османские власти начали деятельность по модернизации. 1789 Fransız Devriminin etkisiyle milliyetçilik doğdu. 19. yüzyılda gayrimüslimler hak talep etmeye başladılar. Bu yüzyılın başında Yunanlılar bağımsızlık savaşı verdiler. Avrupalı devletlerin de desteğiyle bağımsız oldular. ولدت القومية تحت تأثير الثورة الفرنسية عام 1789. وفي القرن التاسع عشر، بدأ غير المسلمين بالمطالبة بالحقوق. وفي بداية هذا القرن، خاض اليونانيون حرب الاستقلال. لقد أصبحوا مستقلين بدعم من الدول الأوروبية. Im 19. Jahrhundert begannen die Nicht-Muslime, ihre Rechte einzufordern. Zu Beginn dieses Jahrhunderts kämpften die Griechen für ihre Unabhängigkeit. Sie wurden mit Unterstützung der europäischen Staaten unabhängig. Nationalism was born under the influence of the 1789 French Revolution. In the 19th century, non-Muslims began to claim rights. At the beginning of this century, the Greeks fought independence. They became independent with the support of European states. Национализм родился под влиянием Французской революции 1789 года. В 19 веке немусульмане стали заявлять о своих правах. В начале этого века греки вели войну за независимость. Они стали независимыми при поддержке европейских государств.

Rus Savaşları da Osmanlı tarihinde önemli bir yere sahiptir. Onlar Karadeniz'in çevresindeki bölgeleri yönetmek istediler. Bunun için pek çok savaş oldu. للحروب الروسية أيضًا مكانة مهمة في التاريخ العثماني. لقد أرادوا حكم المناطق المحيطة بالبحر الأسود. وكانت هناك حروب كثيرة بسبب هذا. Auch die Russischen Kriege nehmen in der osmanischen Geschichte einen wichtigen Platz ein. Sie wollten die Regionen rund um das Schwarze Meer beherrschen. Dafür gab es viele Kriege. Russian Wars also has an important place in Ottoman history. They wanted to rule the regions around the Black Sea. There have been many wars for this. Русские войны также занимают важное место в истории Османской империи. Они хотели править регионами вокруг Черного моря. За это было много сражений. Ruslar sadece toprak elde etmek istemiyorlardı. Aynı zamanda Osmanlı'da yaşayan Hristiyanların koruyucusu olmak istiyorlardı. Bu savaşların büyük çoğunu Ruslar kazandı. Osmanlılar geri çekilmek zorunda kaldılar. لم يكن الروس يريدون فقط الحصول على الأرض. وفي الوقت نفسه، أرادوا أن يكونوا حماة المسيحيين الذين يعيشون في الإمبراطورية العثمانية. لقد فاز الروس بمعظم هذه الحروب. واضطر العثمانيون إلى التراجع. Die Russen wollten nicht nur Territorium gewinnen. Sie wollten auch der Beschützer der im Osmanischen Reich lebenden Christen sein. Die Russen gewannen die meisten dieser Kriege. Die Osmanen mussten sich zurückziehen. The Russians did not just want to obtain land. They also wanted to be the guardians of Christians living in the Ottoman Empire. The Russians won most of these wars. The Ottomans had to retreat. Русские не просто хотели приобрести землю. В то же время они хотели быть защитниками христиан, проживающих в Османской империи. Русские выиграли большинство этих войн. Османы были вынуждены отступить.

19\. yüzyılda ilk Osmanlı anayasası hazırlandı. Meclis açıldı. Ancak bu meclis 2 yıl sonra padişah tarafından dağıtıldı. Baskıcı bir yönetim kuruldu. 19\. تم إعداد أول دستور عثماني في القرن التاسع عشر. افتتح البرلمان. ومع ذلك، تم حل هذا البرلمان من قبل السلطان بعد عامين. تم تشكيل حكومة قمعية. Im 19. Jahrhundert wurde die erste osmanische Verfassung ausgearbeitet. Das Parlament wurde eröffnet. Allerdings wurde dieses Parlament vom Sultan nach 2 Jahren aufgelöst. Eine repressive Herrschaft wurde errichtet. 19 \\. Century, the first Ottoman constitution was prepared. The assembly was opened. However, this assembly was disbanded by the sultan 2 years later. A repressive government was established. 19\\. В 19 веке была подготовлена первая османская конституция. Парламент открылся. Однако через 2 года это собрание было распущено султаном. Было установлено репрессивное правительство. Basına sürekli sansür uygulandı. Bu yüzden entelektüel Türklerin çoğu Avrupa'ya kaçtılar. Osmanlı'da öğretilen yabancı dil Fransızcaydı. وكانت هناك رقابة مستمرة على الصحافة. ولهذا السبب هرب معظم المثقفين الأتراك إلى أوروبا. اللغة الأجنبية التي تم تدريسها في الإمبراطورية العثمانية كانت الفرنسية. Die Presse war einer ständigen Zensur unterworfen. Daher flohen die meisten intellektuellen Türken nach Europa. Die im Osmanischen Reich gelehrte Fremdsprache war Französisch. The press was constantly censored. Therefore, most of the intellectual Turks fled to Europe. The foreign language taught in the Ottoman was French. Пресса подвергалась постоянной цензуре. Вот почему большинство интеллектуальных турок бежали в Европу. Иностранным языком, преподаваемым в Османской империи, был французский. Çoğu, Fransa'ya gitmeyi tercih ettiler. Orada eğitim aldılar, gazetecilik yaptılar. Bu kişilere Genç Türk denir. واختار معظمهم الذهاب إلى فرنسا. تلقوا تعليمهم هناك وعملوا كصحفيين. يُطلق على هؤلاء الأشخاص اسم "الأتراك الشباب". Die meisten von ihnen entschieden sich, nach Frankreich zu gehen. Sie erhielten dort eine Ausbildung und arbeiteten als Journalisten. Diese Menschen werden als Jungtürken bezeichnet. Many preferred to go to France. They trained there and worked as journalists. These people are called Young Turks. Большинство из них решили отправиться во Францию. Там они получили образование, занимались журналистикой. Этих людей называют младотурками.

1908'de Balkanlardaki Türk askerler ayaklandılar. Padişah tahttan inmek zorunda kaldı. Meclis tekrar açıldı. وفي عام 1908، ثار الجنود الأتراك في البلقان. كان على السلطان أن يتنازل عن العرش. أعيد فتح البرلمان. Im Jahr 1908 revoltierten die türkischen Soldaten auf dem Balkan. Der Sultan wurde zur Abdankung gezwungen. Das Parlament wurde wiedereröffnet. Turkish soldiers in the Balkans rose in 1908. The sultan had to get down from the throne. The assembly was reopened. В 1908 году турецкие солдаты на Балканах подняли восстание. Султану пришлось отречься. Парламент вновь открылся. Basındaki sansür kaldırıldı. Osmanlı ile Prusya yakınlaştı. Almanlarla yakınlaşan Türkler onların yanında savaşa girdiler. Bunun Osmanlı için çok kötü sonuçları oldu. ألغيت الرقابة على الصحافة. أصبح العثمانيون وبروسيا أقرب. الأتراك الذين اقتربوا من الألمان دخلوا الحرب إلى جانبهم. وكان لذلك عواقب سيئة للغاية على العثمانيين. Die Pressezensur wird abgeschafft. Das Osmanische Reich und Preußen nähern sich an. Türken, die sich den Deutschen näherten, traten auf deren Seite in den Krieg ein. Dies hatte für das Osmanische Reich sehr schlechte Folgen. Censorship in the press was removed. The Ottomans and Prussia became closer. Turks who got close to the Germans entered the war with them. This had very bad consequences for the Ottoman. Цензура в печати была снята. Османы и Пруссия сблизились. Турки, сблизившиеся с немцами, вступили в войну на их стороне. Это имело очень плохие последствия для Османской империи.

Birinci Dünya Savaşı sonucu Osmanlılar yenildiler. Araplar ayaklandılar. Bağımsız oldular. Osmanlılar büyük toprak parçaları kaybettiler. 1922'de Osmanlı Devleti yıkıldı. هُزم العثمانيون نتيجة الحرب العالمية الأولى. العرب ثاروا. أصبحوا مستقلين. وخسر العثمانيون مساحات كبيرة من الأراضي. وفي عام 1922، انهارت الإمبراطورية العثمانية. Die Osmanen wurden infolge des Ersten Weltkriegs besiegt. Die Araber standen auf. Sie wurden unabhängig. Die Osmanen verloren große Landstücke. Der osmanische Staat wurde 1922 zerstört. The Ottomans were defeated as a result of the First World War. The Arabs rose up. They became independent. The Ottomans lost large pieces of land. The Ottoman State was destroyed in 1922. Османы потерпели поражение в Первой мировой войне. Арабы подняли восстание. Они стали независимыми. Османы потеряли значительные территории. В 1922 году Османская империя распалась. Sonra halifelik kaldırıldı. Seküler Türkiye Cumhuriyeti kuruldu. Türkiye, bir ulus devlettir. Yakında kuruluşunun 100. yılını kutlayacak. ثم ألغيت الخلافة. تأسست الجمهورية التركية العلمانية. تركيا دولة قومية. وسوف تحتفل قريباً بالذكرى المئوية لتأسيسها. Dann wurde das Kalifat abgeschafft. Die säkulare Republik Türkei wurde gegründet. Die Türkei ist ein Nationalstaat. Sie wird bald den 100. Jahrestag ihrer Gründung feiern. Then the caliphate was lifted. The secular Republic of Turkey was founded. Turkey is a nation-state. It will soon celebrate its 100th anniversary. Затем халифат был упразднен. была создана светская Турецкая Республика. Турция - национальное государство. Скоро он отметит свое 100-летие.