6 Dakikada Daha Mutlu ol - Insanın anlam arayışı - Viktor Frankl
Be Happier in 6 Minutes - Die Suche des Menschen nach dem Sinn - Viktor Frankl
Be Happier in 6 Minutes - Man's search for meaning - Viktor Frankl
6分で幸せになる - 人間の意味への探求 - ヴィクトール・フランクル
Стань счастливее за 6 минут - Человек в поисках смысла - Виктор Франкл
Стань щасливішим за 6 хвилин - Пошук людиною сенсу життя - Віктор Франкл
Daha önce paylaştığım videolara gelen yorumları okuduktan sonra farkettim ki
Nach dem Lesen der Kommentare zu den Videos, die ich zuvor geteilt habe, wurde mir klar, dass
After reading the comments on the videos I shared before, I realized that
birçok kişi zengin olmak ve
many people become rich and
daha iyi standartlarda yaşamak dediğimde, bunun
um einen besseren Lebensstandard zu erreichen.
when I say living by better standards,
mutlu olmak anlamına geldiğini söylediğimi sanmis.
Er dachte, ich hätte gesagt, es bedeute, glücklich zu sein.
He thought I said it meant being happy.
Он думал, что я сказал, что это означает быть счастливым.
Aksine ' para ile saadet olmaz,
On the contrary, 'money does not bring happiness,
Наоборот, деньги не приносят счастья,
Türkiyede bu söylediklerinizin uygulanması imkansız
In der Türkei ist es unmöglich, das umzusetzen, was Sie sagen.
It is impossible to implement what you said in Turkey.
burası Türkiye, burada mutlu olamazsın vs diye düşünürseniz,
Das ist die Türkei, hier kann man nicht glücklich sein, usw,
If you think that this is Turkey, you cannot be happy here, etc.,
Если вы думаете, что это Турция, вы не можете быть счастливы здесь и т. д.,
bu tarz yararlı kitaplardan hicbir sey öğrenemez,
er kann aus solchen nützlichen Büchern nichts lernen,
cannot learn anything from such useful books,
benzer videoları izlemeniz ya da benzer kitaplar okumanız da
ähnliche Videos ansehen oder ähnliche Bücher lesen
watch similar videos or read similar books.
sizin için sadece zaman kaybından baska birsey olmaz.
wird es für Sie nur Zeitverschwendung sein.
it will be nothing but a waste of time for you.
O yüzden, bu kez, Viktor Frankl'ın yazdigi
‘İnsanın Anlam Arayışı' kitabından öğrendiklerimi sizlerle paylaşmak istedim.
Ich wollte mit Ihnen teilen, was ich aus dem Buch "Die Suche des Menschen nach dem Sinn" gelernt habe.
I wanted to share with you what I learned from the book 'Man's Search for Meaning'.
Kitabın yazarı Viktor, ölüm kampı denilen
Viktor, der Autor des Buches, ist der Autor des sogenannten Todeslagers
The author of the book, Viktor, is the so-called death camp.
Auschwitz Nazi toplama kampında 3 sene tutsak hayatı yaşamış.
Er lebte 3 Jahre lang in Gefangenschaft im Nazi-Konzentrationslager Auschwitz.
He was imprisoned in Auschwitz Nazi concentration camp for 3 years.
Bu kamptaki esirlere aklınıza gelebilecek
Die Gefangenen in diesem Lager erhielten
You can think of the prisoners in this camp.
her türlü zulüm yapılırmış
all kinds of cruelty
ve o yüzden nerdeyse hergün bir tutsak işkencelere dayanamayıp
and therefore almost every day a prisoner could not stand the tortures.
kendi canına kıyarmış.
took his own life.
Viktorun annesi, babası, eşi ve kardeşi de
Viktor's mother, father, wife and brother
de öbür Nazi kamplarında tutsakmış ve hepsi de
und anderen Nazi-Lagern, und sie wurden alle inhaftiert
were also imprisoned in other Nazi camps, and they were all
o kamplarda ölmüşler
they died in the camps
ve Viktor onların öldüğünü çok çok sonraları öğrenmiş.
und Viktor erfuhr erst viel, viel später, dass sie tot waren.
and Viktor learned of their death much, much later.
Viktor ve onun gibi çok az kişi hayata simsiki tutunarak,
Viktor und ein paar andere wie er klammern sich ans Leben,
Viktor and few like him cling to life,
yapılan zulümlere sonuna kadar dayanmış ve bu zulümlerde
ertrug die Verfolgungen bis zum Ende und in diesen Verfolgungen
withstood the persecutions committed to the end and
bile bir anlam bulmaya çalışmışlar.
They even tried to find meaning.
Bu da onların hayata olan bağlarını daha da kuvvetlendirmis.
This further strengthened their ties to life.
Kitaptan öğreneceğimiz en önemli ders şudur:
Yaşadığımız felaketlere veya karşılaştığımız sorunlara olan
the disasters we experience or the problems we face.
tepkimiz sadece bizim bakış açımıza bağlı.
Our reaction depends only on our point of view.
Ya onları ‘bu şekilde yaşamanın ne anlamı var ki'
What's the point of living like this?
diye değerlendirip canımıza kıyarız, ya da
we evaluate and kill ourselves, or
‘Hayat beni bu sekilde sınıyor. Bu yüzden ben, hayata
'Life tests me this way. That's why I live
ne kadar dayanıklı ve güçlü olduğumu kanıtlamakta kararlıyım' diyerek
I am determined to prove how resilient and strong I am.
yaşadığımız zorluklara bir anlam yükleyebiliriz.
We can give meaning to our difficulties.
Size kendi hayat hikayemden bir örnek vermek isterim.
I would like to give you an example from my own life story.
Lise son sınıftaydım
ve üniversite sınavlarına çalışıyordum
and I was studying for university exams
Tüm günlerim okul ve dershane arasında mekik dokumakla geciyordu
All my days were spent commuting between the school and the classroom.
ve anlayacağınız hiçbirimizin sevmediği
And you see, none of us likes
üniversite sınavına hazırlık dönemini tum acimasizligiyla yaşıyordum.
I was living the university exam preparation period with all its cruelty.
Annem beyin kanseriydi,
My mother had brain cancer,
fakat, durumu çok ağır olmasına rağmen hastanede yanlış
However, although his condition is very serious, he was wrong in the hospital.
bir teshis sonucu sinir hastalığı tanisi konulmuştu.
A diagnosis of nerve disease was made as a result of a diagnosis.
Annemin durumu o kadar ağırlaşmıştı ki, ayakta duramıyor,
My mother's condition was so severe that she could not stand,
ancak ben ya da kardeşime dayanarak yürüyebiliyordu
but he could walk relying on me or my brother
Ben ve kardeşim, annem her an gözümüzün önünde ölebilir diye düşünüyorduk,
Me and my brother were thinking that my mother could die before our eyes at any moment,
annem de bunun farkındaydı.
My mother was also aware of this.
Yalnız, hiçbirimiz, henuz annemin beynindeki tümörün büyüklüğünden
Only, none of us have yet heard of the size of the tumor in my mother's brain.
haberdar değildik.
we were not aware.
Annem görmesin diye her gün gizli gizli banyoda ağlar
She secretly cries in the bathroom every day so that my mother can't see it.
ve ona ağladığımı hissettirmemeye çalışırdım.
And I tried not to make him feel like I was crying.
Böyle bir durumda ne üniversite, ne de eğitim umrumda bile değildi.
In such a situation, I didn't care about university or education.
Yaşadığım stresten dolayı ders çalışmaya bir süre ara verdim
I took a break from studying for a while due to the stress I was experiencing.
ve ‘zaten annem benim başarımı göremeyecek, o zaman
üniversitede okumamın ne anlamı var ki' diye düşünmeye başladım.
I started to think, 'What's the point of studying at university?
Bir gece uyurken bir ses duydum ve uyandım.
One night while I was sleeping, I heard a sound and woke up.
Bizim ailede annemden sonra uykusu hafif olan
In our family, after my mother, those who sleep lightly
bir tek ben varım.
there is only me.
Hemen yataktan fırladım ve odamdan çıktım.
I immediately jumped out of bed and left my room.
Ve megerse annemin bardagindaki su bitmiş,
And it turns out that the water in my mother's glass has run out,
evdekileri uyandırmayayım diye de o haliyle duvarlara çarpa çarpa
slamming the walls in that state, so as not to wake the people in the house.
mutfağa gitmeye çalışıyormus.
Annemin yanına gidip ona sımsıkı sarılip ağladım
I went to my mother and hugged her tightly and cried.
ve onu yatağına götürdüm.
Ardından mutfağa gidip ona su getirdim.
Then I went to the kitchen and brought him water.
O gece anladım ki, hayat beni ve ailemi sınıyor,
That night I realized that life is testing me and my family,
ve bu yüzden ben moralimi yüksek tutarak bir sekilde hayata tutunmalıyım.
And that's why I have to somehow hold on to life by keeping my morale high.
Tam tersi, hayata, neler yapabileceğimi göstermeliyim.
On the contrary, I have to show life what I can do.
O geceden sonra, annemin ameliyat olacagi güne kadar
From that night until the day my mother had surgery
her gece sabaha kadar ders çalıştım.
I studied every night until morning.
Sadece öğlenleri uyuyordum.
I only slept at noon.
Aslinda bu şekilde, ben annemin hastalanmasında
Actually like this, I when my mother got sick
bir anlam bulmustum,
I found a meaning
onun bana verdiği güç ve mücadele ruhuyla, her gece
every night with the strength and fighting spirit he gave me
üniversite sınavına daha da büyük hevesle hazırlanmaya başladım.
Ve şöyle düşünmeye başladım:
Hayat, annem ya gece kalkıp birşeyler isterse diye düşünmemi sağlayarak
Life, making me think what if my mom got up at night and wanted something
beni her gece uyumamaya ve sabaha kadar ders çalışmaya yönlen diriyor.
it drives me not to sleep every night and to study until the morning.
Bu şekilde aylar geçti.
Months passed like this.
Artık annemim beyin kanseri olduğunu biliyorduk
Now we knew my mom had brain cancer
ve kendi ulkem olan Azerbaycanda kanser tedavisi cok da gelismedigi icin
and because cancer treatment is not very developed in my own country Azerbaijan.
babamla annem ameliyat için Rusyaya gitmişlerdi.
Annem ameliyata girmeden önce bana telefonda,
Before my mother went into surgery, she called me on the phone,
‘annenin beynindeki tümör o kadar büyük ki, yaşama şansı sadece %1.
'The tumor in your mother's brain is so big that her chance of survival is only 1%.
Annenizin ölümüne hazırlıklı olun ve evlatları olarak
bolca dua edin' dediler.
They said, 'Pray a lot.
Bir evlat için bunu duymanın ne kadar zor olduğunu tahmin edersiniz...
You can imagine how hard it is for a child to hear that...
Daha sonra öğrendim ki, annem, ben ve kardeşim için,
babama ‘ birbirinizle iyi geçinin benim güzel evlatlarım,
to my father, 'Get on well with each other, my beautiful children,
ben artık ölüyorum, keşke sizi son bir defa daha görebilseydim'
şeklinde bir veda videosu çektirmiş.
Bütün bu stres ve zorluklar içinde kendimde biraz güç buldum
In all this stress and hardship, I found some strength in myself.
ve kendime şöyle dedim : Fuat, bu sınava gireceksin,
and I said to myself: Fuat, you will take this exam,
çok iyi puan tutturacaksın ve annen de
ameliyattan çıkınca bunu duyup çok mutlu olacak.
He'll be so happy to hear about it when he's out of surgery.
Sınava girdim ve dediğimi yaptim. Cok iyi bir puan tutturdum.
I took the exam and did what I said. I got a very good score.
Annemin ameliyatı başarılı geçmisti ve babama çektirdiği
My mother's surgery was successful and she had my father's surgery.
o videoyu da sildirdi.
He also deleted that video.
Annemin geçirdiği ameliyat o kadar riskli ve beynindeki
My mother's surgery was so risky and
tümör o kadar büyüktü ki, hastane bizden bunu sergilerde kullanabilme izni bile aldı.
The tumor was so large that the hospital even got permission from us to use it for exhibitions.
Bu hikayeyi anlatmaktaki amacım, kitabın ana fikri olan
My purpose in telling this story is the main idea of the book.
“her şeyde farklı bir anlam bulmaya çalışmanın, ne kadar önemli”
olduğunu size çok basit bir şekilde anlatabilmekti.
Unutmayın ki,
Remember that
hayatta insanı çaresiz bırakacak hiçbir sorun yoktur.
There is no problem in life that will leave you helpless.
Bize çaresizlik hissi veren de güç veren de,
What gives us a sense of helplessness and strength,
etrafımızda o lup bitenler değil, kafamızın içindekiler.
not what's going on around us, but what's inside our heads.
Yani olaylara bakış açımız.
That is our view of things.
Mutluluğu dışarıda değil, içinizde arayın.
Bütün bunları bildikten sonra, şimdiki durumumuzla
ve sonu gelmeyen sorunlarımızla bile mutlu olabiliriz,
ya da tam tersi, her şeye gücümüzün yettiği refah bir
or vice versa, an omnipotent prosperity
hayat içinde olsak bile, küçük sorunlarla dertlenerek
Even if we are in life, worrying about small problems
kendimizi mutsuz edebiliriz.
We can make ourselves unhappy.
Aslında etrafımızda, ailemizle veya arkadaşlarımızla
yaşadığımız sorunlar bizim beynimizin ürettiği seyler değil.
The problems we experience are not the things our brains produce.
Fakat o sorunlara gösterdiğimiz reaksiyon,
olayları iyi yönden veya kötü yönden algılamamız
kendi düşüncelerimizin birer sonucu.
a result of our own thoughts.
Demem o ki, bakış açımızı değiştirerek
I mean, by changing our perspective
en kötü durumlarda bile iyi bir şeyler bulmak bizim elimizde.
Videonu beğendiyseniz ve buna benzer
daha çok video yapmamı istiyorsanız
ZihinX adlı YouTube kanalıma abone olmayı unutmayın
Eğer size gerçekten bir faydam dokunduğunu düşünüyorsanız
If you really think I've been of any use to you
videonu arkadaşlarınızla da paylaşın ki,
başkaları da faydalana bilsin
so others can benefit
Teşekkürler