×

LingQ'yu daha iyi hale getirmek için çerezleri kullanıyoruz. Siteyi ziyaret ederek, bunu kabul edersiniz: çerez politikası.


image

Baha's Stories, TÜRKİYE'NİN BÖLGELERİ 1: MARMARA BÖLGESİ

TÜRKİYE'NİN BÖLGELERİ 1: MARMARA BÖLGESİ

Türkiye'nin en kalabalık ve gelişmiş bölgesi olan Marmara Bölgesi'ni size tanıtmak istiyorum.

Bu bölge, Marmara Denizi'nin etrafında yer alır.

İstanbul, Kocaeli, Bursa ve Edirne gibi şehirler bu bölgededir.

Çanakkale Boğazı ve İstanbul Boğazı da Marmara Bölgesi'nin içindedir.

Bu bölgenin bir kısmı Anadolu'da yani Asya kıtasında, diğer kısmı Trakya'da yani Avrupa kıtasında bulunur.

Aslında yüz ölçümü bakımından küçük bir bölgedir Marmara.

Türkiye'nin sadece %8'ini (yüzde sekizini) kaplar.

Türkiye'nin en küçük ikinci bölgesidir.

Bu bölgede pek dağ yoktur.

Genel olarak düz bir alandır.

Bu durum bölgenin nüfusunun artmasında etkili oldu çünkü dağlık yerlerde yaşamak, insanlar için çok zor.

Engebeli arazilere fabrika ve yol inşa etmek çok masraflı ve bazen imkansız.

Türkiye nüfusunun yaklaşık dörtte biri (1/4) Marmara Bölgesi'nde yaşar.

Bu yüzden bölgenin nüfus yoğunluğu Türkiye ortalamasının oldukça üstündedir.

Türkiye'nin her bölgesinden insanlar bu bölgeye göç ederler.

Çünkü bölgede binlerce fabrika var.

Fabrikalarda yüz binlerce işçi çalışır.

Bölgedeki halkın en az %80'i (yüzde sekseni) şehirlerde yaşar.

Yani köylerde yaşayanların sayısı epey azdır.

Sanayi ve ticaret, bölge ekonomisi için vazgeçilmezdir.

Türkiye'deki sanayi üretiminin yarısından fazlası burada gerçekleşir.

Tarımsal üretim de yüksek düzeydedir.

Patates, tütün, şeker pancarı, ayçiçeği ve mısır gibi bitkiler ekilir.

Kalabalık bir nüfusu olan bölgenin diğer bölgelerden tarım ürünleri almaması tabii ki düşünülemez.

Özellikle Edirne ve Tekirdağ illerinde hayvancılık yaygındır.

Mesela Salt Bae'in restoranlarında satılan koyunlar ve öküzler burada yetiştirilir.

Marmara Denizi fazla derin değildir.

Ancak boğazlar gemilerin geçebileceği genişlikte ve derinliktedir.

İki boğaz, tarih boyunca hep stratejik öneme sahip olmuştur.

Bu boğazların kontrolü Türkiye'dedir.

Türkiye savaş sırasında bu boğazları kapatmak hakkına sahiptir.

Marmara Denizi'nin kuzeyinde Karadeniz, güneybatısında Ege Denizi yer alır.

Marmara Denizi, balıkçılık açısından verimli bir alandır.

Örneğin İstanbul'daki Galata Köprüsü'ne her gün binlerce balıkçı avlanmak için gider.

Sabahtan akşama kadar boğazdan geçen balıkları yakalamaya çalışırlar.

Orada balık tutmak çok kolay.

Kısaca Bursa'daki Uludağ'dan bahsetmek isterim.

Bu dağ, kış sporları yönünden büyük öneme sahiptir.

Her sene birçok turist bu dağı ziyaret eder.

Kayağa meraklı insanlar burada kayak yaparlar.

Dağın etrafında oteller, restoranlar, kafeler ve hediyelik eşya satan dükkanlar bulunur.

Turistler teleferiğe binip dağı seyretmeye bayılırlar.

Son olarak bölgedeki adalara değinelim.

En meşhur adalar tabii ki İstanbul'un dört adasıdır: Büyükada, Heybeliada, Burgazada ve Kınalıada.

Bu adalar turizm yönünden çok önemlidir.

Çeşitli ülkelerden binlerce turist her yıl bu adaları gezer.

İlginç bir bilgi vereyim:

Terör örgütü PKK'nın lideri Abdullah Öcalan Kenya'da yakalandıktan sonra Marmara Denizi'ndeki İmralı Adası'na konuldu.

Şu an oradaki cezaevinde yaşıyor.

Bu yüzden bölgedeki güvenlik önlemleri üst düzeyde.

TÜRKİYE’NİN BÖLGELERİ 1: MARMARA BÖLGESİ مناطق تركيا 1: منطقة مرمرة REGIONEN DER TÜRKEI 1: REGION MARMARA ΠΕΡΙΦΈΡΕΙΕΣ ΤΗΣ ΤΟΥΡΚΊΑΣ 1: ΠΕΡΙΦΈΡΕΙΑ ΜΑΡΜΆΡΩΝ REGIONS OF TURKEY 1: MARMARA REGION REGIONES DE TURQUÍA 1: REGIÓN DE MARMARA RÉGIONS DE LA TURQUIE 1 : RÉGION DE MARMARA РЕГИОНЫ ТУРЦИИ 1: РЕГИОН МАРМАРА REGIONER I TURKIET 1: MARMARAREGIONEN

Türkiye'nin en kalabalık ve gelişmiş bölgesi olan Marmara Bölgesi'ni size tanıtmak istiyorum. أود أن أقدم لكم منطقة مرمرة، المنطقة الأكثر اكتظاظًا بالسكان والأكثر تطورًا في تركيا. Ich möchte Ihnen die Marmara-Region vorstellen, die bevölkerungsreichste und am weitesten entwickelte Region der Türkei. I would like to introduce you to the Marmara Region, Turkey's most populous and developed region.

Bu bölge, Marmara Denizi'nin etrafında yer alır. وتقع هذه المنطقة حول بحر مرمرة. Diese Region befindet sich rund um das Marmarameer. This region is located around the Sea of Marmara.

İstanbul, Kocaeli, Bursa ve Edirne gibi şehirler bu bölgededir. تقع مدن مثل اسطنبول وكوجايلي وبورصة وأدرنة في هذه المنطقة. Städte wie Istanbul, Kocaeli, Bursa und Edirne liegen in dieser Region. Cities such as Istanbul, Kocaeli, Bursa and Edirne are in this region.

Çanakkale Boğazı ve İstanbul Boğazı da Marmara Bölgesi'nin içindedir. يقع مضيق الدردنيل والبوسفور أيضًا ضمن منطقة مرمرة. Die Dardanellen und der Bosporus liegen ebenfalls in der Marmara-Region. The Dardanelles Strait and the Bosphorus are also within the Marmara Region.

Bu bölgenin bir kısmı Anadolu'da yani Asya kıtasında, diğer kısmı Trakya'da yani Avrupa kıtasında bulunur. وجزء من هذه المنطقة يقع في الأناضول، أي في القارة الآسيوية، والجزء الآخر في تراقيا، أي في القارة الأوروبية. Part of this region is in Anatolia, that is, in the Asian continent, and the other part is in Thrace, that is, in the European continent.

Aslında yüz ölçümü bakımından küçük bir bölgedir Marmara. في الواقع، مرمرة هي منطقة صغيرة من حيث المساحة. Tatsächlich ist Marmara flächenmäßig eine kleine Region. Actually, Marmara is a small region in terms of surface area. En effet, Marmara est une petite région en termes de superficie. На самом деле, Мармара — небольшой по площади регион.

Türkiye'nin sadece %8'ini (yüzde sekizini) kaplar. وهي تغطي 8٪ فقط (ثمانية بالمائة) من تركيا. Es deckt nur 8 % (acht Prozent) der Türkei ab. It covers only 8% (eight percent) of Turkey. Он покрывает только 8% (восемь процентов) территории Турции.

Türkiye'nin en küçük ikinci bölgesidir. وهي ثاني أصغر منطقة في تركيا. Sie ist die zweitkleinste Region der Türkei. It is the second smallest region of Turkey. Это второй по величине регион Турции.

Bu bölgede pek dağ yoktur. لا يوجد الكثير من الجبال في هذه المنطقة. There are not many mountains in this area.

Genel olarak düz bir alandır. وهي عموما منطقة مسطحة. Im Allgemeinen handelt es sich um ein flaches Gebiet. It is generally a flat area.

Bu durum bölgenin nüfusunun artmasında etkili oldu çünkü dağlık yerlerde yaşamak, insanlar için çok zor. وكان لهذا الوضع تأثيره في زيادة عدد سكان المنطقة لأنه من الصعب جداً على الناس العيش في الأماكن الجبلية. Dies hat zu einem Anstieg der Bevölkerung in der Region geführt, da es für die Menschen sehr schwierig ist, in den Bergen zu leben. This has been effective in increasing the population of the region because it is very difficult for people to live in mountainous areas. Cela a permis d'accroître la population de la région, car il est très difficile pour les gens de vivre dans les zones montagneuses.

Engebeli arazilere fabrika ve yol inşa etmek çok masraflı ve bazen imkansız. إن بناء المصانع والطرق في التضاريس الوعرة أمر مكلف للغاية، بل ومستحيل في بعض الأحيان. Es ist sehr kostspielig und manchmal unmöglich, Fabriken und Straßen in unwegsamem Gelände zu bauen. Building factories and roads on rough terrain is very costly and sometimes impossible.

Türkiye nüfusunun yaklaşık dörtte biri (1/4) Marmara Bölgesi'nde yaşar. يعيش ما يقرب من ربع (1/4) سكان تركيا في منطقة مرمرة. About a quarter (1/4) of Turkey's population lives in the Marmara Region.

Bu yüzden bölgenin nüfus yoğunluğu Türkiye ortalamasının oldukça üstündedir. ولذلك فإن الكثافة السكانية للمنطقة أعلى بكثير من المتوسط التركي. Daher liegt die Bevölkerungsdichte der Region weit über dem Durchschnitt der Türkei. Therefore, the population density of the region is well above the Turkey average. La densité de population de la région est donc bien supérieure à la moyenne de la Turquie. Таким образом, плотность населения в регионе намного выше, чем в среднем по Турции.

Türkiye'nin her bölgesinden insanlar bu bölgeye göç ederler. يهاجر الناس من كل منطقة في تركيا إلى هذه المنطقة. Menschen aus allen Teilen der Türkei wandern in diese Region ein. People from all parts of Turkey migrate to this region. Люди со всех уголков Турции мигрируют в этот регион.

Çünkü bölgede binlerce fabrika var. لأن هناك الآلاف من المصانع في المنطقة. Denn es gibt Tausende von Fabriken in der Region. Because there are thousands of factories in the region.

Fabrikalarda yüz binlerce işçi çalışır. ويعمل مئات الآلاف من العمال في المصانع. Hundreds of thousands of workers work in factories. Des centaines de milliers d'ouvriers travaillent dans les usines.

Bölgedeki halkın en az %80'i (yüzde sekseni) şehirlerde yaşar. يعيش ما لا يقل عن 80٪ (ثمانين بالمائة) من سكان المنطقة في المدن. At least 80% (eighty percent) of the people in the region live in cities.

Yani köylerde yaşayanların sayısı epey azdır. بمعنى آخر، عدد الأشخاص الذين يعيشون في القرى منخفض جدًا. Mit anderen Worten: Die Zahl der in Dörfern lebenden Menschen ist recht gering. In other words, the number of people living in villages is very small. En d'autres termes, le nombre de personnes vivant dans les villages est assez faible.

Sanayi ve ticaret, bölge ekonomisi için vazgeçilmezdir. الصناعة والتجارة لا غنى عنهما للاقتصاد الإقليمي. Industrie und Handel sind für die regionale Wirtschaft unverzichtbar. Industry and trade are indispensable for the regional economy. L'industrie et le commerce sont indispensables à l'économie régionale.

Türkiye'deki sanayi üretiminin yarısından fazlası burada gerçekleşir. أكثر من نصف الإنتاج الصناعي في تركيا يتم هنا. Mehr als die Hälfte der Industrieproduktion der Türkei findet hier statt. More than half of the industrial production in Turkey takes place here. Plus de la moitié de la production industrielle turque y est réalisée. Здесь сосредоточено более половины промышленного производства Турции.

Tarımsal üretim de yüksek düzeydedir. كما أن الإنتاج الزراعي على مستوى عال. Auch die landwirtschaftliche Produktion ist auf einem hohen Niveau. Agricultural production is also at a high level. La production agricole se situe également à un niveau élevé.

Patates, tütün, şeker pancarı, ayçiçeği ve mısır gibi bitkiler ekilir. وتزرع فيها نباتات مثل البطاطس والتبغ وبنجر السكر وعباد الشمس والذرة. Es werden Kulturen wie Kartoffeln, Tabak, Zuckerrüben, Sonnenblumen und Mais angebaut. Crops such as potatoes, tobacco, sugar beets, sunflowers and corn are planted. Des cultures telles que la pomme de terre, le tabac, la betterave à sucre, le tournesol et le maïs sont plantées.

Kalabalık bir nüfusu olan bölgenin diğer bölgelerden tarım ürünleri almaması tabii ki düşünülemez. وبالطبع لا يعقل أن المنطقة ذات الكثافة السكانية العالية لا تشتري المنتجات الزراعية من مناطق أخرى. Es ist natürlich undenkbar, dass eine bevölkerungsreiche Region keine landwirtschaftlichen Erzeugnisse aus anderen Regionen erhält. Of course, it is unthinkable that the region, which has a large population, does not buy agricultural products from other regions. Il est bien sûr impensable qu'une région à forte population ne reçoive pas de produits agricoles d'autres régions. Конечно, немыслимо, чтобы регион с большим населением не закупал сельхозпродукцию у других регионов.

Özellikle Edirne ve Tekirdağ illerinde hayvancılık yaygındır. تربية الماشية شائعة خاصة في مقاطعتي أدرنة وتكيرداغ. Die Tierhaltung ist vor allem in den Provinzen Edirne und Tekirdağ weit verbreitet. Animal husbandry is common especially in Edirne and Tekirdağ provinces. L'élevage est très répandu, surtout dans les provinces d'Edirne et de Tekirdağ.

Mesela Salt Bae'in restoranlarında satılan koyunlar ve öküzler burada yetiştirilir. على سبيل المثال، يتم تربية الأغنام والثيران التي تباع في مطاعم سولت باي هنا. Die Schafe und Ochsen, die in den Restaurants von Salt Bae verkauft werden, werden hier aufgezogen. For example, sheep and oxen sold in Salt Bae's restaurants are raised here. Par exemple, les moutons et les bœufs vendus dans les restaurants de Salt Bae sont élevés ici.

Marmara Denizi fazla derin değildir. بحر مرمرة ليس عميقا جدا. Das Marmarameer ist nicht sehr tief. The Marmara Sea is not very deep. La mer de Marmara n'est pas très profonde. Мраморное море не очень глубокое.

Ancak boğazlar gemilerin geçebileceği genişlikte ve derinliktedir. ومع ذلك، فإن المضيق واسع وعميق بما يكفي لعبور السفن. Die Meerengen sind jedoch breit und tief genug, um von Schiffen durchfahren zu werden. However, the straits are wide and deep enough for ships to pass through. Cependant, les détroits sont suffisamment larges et profonds pour permettre le passage des navires.

İki boğaz, tarih boyunca hep stratejik öneme sahip olmuştur. لقد كان للمضيقين دائمًا أهمية استراتيجية عبر التاريخ. Die beiden Meerengen waren im Laufe der Geschichte immer von strategischer Bedeutung. The two straits have always had strategic importance throughout history. Les deux détroits ont toujours eu une importance stratégique au cours de l'histoire.

Bu boğazların kontrolü Türkiye'dedir. السيطرة على هذه المضائق تقع في تركيا. Die Türkei kontrolliert diese Meerengen. The control of these straits is in Turkey. La Turquie contrôle ces détroits.

Türkiye savaş sırasında bu boğazları kapatmak hakkına sahiptir. ومن حق تركيا أن تغلق هذه المضايق أثناء الحرب. Die Türkei hat das Recht, diese Meerengen im Kriegsfall zu schließen. Turkey has the right to close these straits during the war. La Turquie a le droit de fermer ces détroits en cas de guerre. Турция имеет право закрыть эти проливы во время войны.

Marmara Denizi'nin kuzeyinde Karadeniz, güneybatısında Ege Denizi yer alır. يقع البحر الأسود إلى الشمال من بحر مرمرة، ويقع بحر إيجه إلى الجنوب الغربي. Das Marmarameer wird im Norden vom Schwarzen Meer und im Südwesten von der Ägäis begrenzt. The Black Sea lies to the north of the Marmara Sea and the Aegean Sea to the southwest. La mer de Marmara est bordée par la mer Noire au nord et la mer Égée au sud-ouest. Черное море лежит к северу от Мраморного моря и Эгейского моря к юго-западу.

Marmara Denizi, balıkçılık açısından verimli bir alandır. يعتبر بحر مرمرة منطقة منتجة لصيد الأسماك. Das Marmarameer ist ein produktives Gebiet für die Fischerei. The Sea of Marmara is a fertile area in terms of fisheries. La mer de Marmara est une zone productive en termes de pêche.

Örneğin İstanbul'daki Galata Köprüsü'ne her gün binlerce balıkçı avlanmak için gider. على سبيل المثال، يذهب آلاف الصيادين إلى جسر غلطة في إسطنبول يوميًا للصيد. Zum Beispiel fahren täglich Tausende von Fischern zur Galata-Brücke in Istanbul, um zu fischen. For example, thousands of fishermen go to the Galata Bridge in Istanbul every day to hunt. Par exemple, des milliers de pêcheurs se rendent chaque jour sur le pont de Galata à Istanbul pour pêcher.

Sabahtan akşama kadar boğazdan geçen balıkları yakalamaya çalışırlar. يحاولون صيد الأسماك التي تمر عبر مضيق البوسفور من الصباح إلى المساء. Von morgens bis abends versuchen sie, die Fische zu fangen, die die Meerenge passieren. They try to catch the fish passing through the throat from morning to evening. Ils essaient d'attraper les poissons qui passent par le détroit du matin au soir.

Orada balık tutmak çok kolay. من السهل جدًا صيد الأسماك هناك. Fishing is very easy there.

Kısaca Bursa'daki Uludağ'dan bahsetmek isterim. أود أن أتحدث بإيجاز عن أولوداغ في بورصة. I would like to briefly talk about Uludağ in Bursa. Je voudrais parler brièvement d'Uludağ à Bursa. Я хотел бы кратко рассказать об Улудаге в Бурсе.

Bu dağ, kış sporları yönünden büyük öneme sahiptir. ولهذا الجبل أهمية كبيرة من حيث الرياضات الشتوية. This mountain is of great importance in terms of winter sports. Cette montagne est d'une grande importance en termes de sports d'hiver.

Her sene birçok turist bu dağı ziyaret eder. يزور العديد من السياح هذا الجبل كل عام. Many tourists visit this mountain every year.

Kayağa meraklı insanlar burada kayak yaparlar. الأشخاص الذين يرغبون في التزلج على الجليد هنا. Wer sich für das Skifahren interessiert, fährt hier Ski. People who are fond of skiing ski here.

Dağın etrafında oteller, restoranlar, kafeler ve hediyelik eşya satan dükkanlar bulunur. توجد فنادق ومطاعم ومقاهي ومحلات بيع التذكارات حول الجبل. Rund um den Berg gibt es Hotels, Restaurants, Cafés und Souvenirläden. There are hotels, restaurants, cafes and souvenir shops around the mountain.

Turistler teleferiğe binip dağı seyretmeye bayılırlar. يحب السياح ركوب التلفريك ومشاهدة الجبل. Touristen lieben es, mit der Seilbahn zu fahren und den Berg zu beobachten. Tourists love to take the cable car and watch the mountain.

Son olarak bölgedeki adalara değinelim. وأخيرا، دعونا نتحدث عن الجزر في المنطقة. Finally, let's talk about the islands in the region. Наконец, поговорим об островах региона.

En meşhur adalar tabii ki İstanbul'un dört adasıdır: Büyükada, Heybeliada, Burgazada ve Kınalıada. وأشهر الجزر بالطبع هي جزر إسطنبول الأربع: بويوكادا، وهيبيلي أدا، وبورغازادا، وكيناليادا. The most famous islands are, of course, Istanbul's four islands: Büyükada, Heybeliada, Burgazada and Kınalıada. Les îles les plus célèbres sont bien sûr les quatre îles d'Istanbul : Büyükada, Heybeliada, Burgazada et Kınalıada.

Bu adalar turizm yönünden çok önemlidir. ولهذه الجزر أهمية كبيرة من الناحية السياحية. These islands are very important for tourism.

Çeşitli ülkelerden binlerce turist her yıl bu adaları gezer. الآلاف من السياح من مختلف البلدان يزورون هذه الجزر كل عام. Tausende von Touristen aus verschiedenen Ländern besuchen diese Inseln jedes Jahr. Thousands of tourists from various countries visit these islands every year.

İlginç bir bilgi vereyim: اسمحوا لي أن أقدم لكم معلومات مثيرة للاهتمام: Das ist eine interessante Tatsache: Let me give you an interesting fact: Voici un fait intéressant : Сообщу вам интересную информацию:

Terör örgütü PKK'nın lideri Abdullah Öcalan Kenya'da yakalandıktan sonra Marmara Denizi'ndeki İmralı Adası'na konuldu. تم نقل عبد الله أوجلان، زعيم منظمة PKK الإرهابية، إلى جزيرة إمرالي في بحر مرمرة بعد إلقاء القبض عليه في كينيا. Abdullah Öcalan, der Führer der Terrororganisation PKK, wurde in Kenia gefangen genommen und auf die Insel İmralı im Marmarameer gebracht. Abdullah Öcalan, the leader of the terrorist organization PKK, was captured in Kenya and put on İmralı Island in the Marmara Sea. Abdullah Öcalan, le chef de l'organisation terroriste PKK, a été capturé au Kenya et placé sur l'île d'İmralı dans la mer de Marmara. Абдулла Оджалан, лидер террористической организации РПК, был схвачен в Кении и отправлен на остров Имрали в Мраморном море.

Şu an oradaki cezaevinde yaşıyor. وهو يعيش حاليا في السجن هناك. Er lebt jetzt in dem dortigen Gefängnis. He is now living in the prison there.

Bu yüzden bölgedeki güvenlik önlemleri üst düzeyde. ولهذا السبب فإن الإجراءات الأمنية في المنطقة على مستوى عال. Deshalb sind die Sicherheitsvorkehrungen in diesem Gebiet sehr hoch angesiedelt. Therefore, the security measures in the region are at the highest level. C'est pourquoi les mesures de sécurité dans la région sont de haut niveau. Поэтому меры безопасности в регионе находятся на самом высоком уровне.