×

LingQ'yu daha iyi hale getirmek için çerezleri kullanıyoruz. Siteyi ziyaret ederek, bunu kabul edersiniz: çerez politikası.


image

Baha's Stories, ALEVİLER

ALEVİLER

Hristiyanlıkta olduğu gibi İslam'da da çeşitli mezhepler vardır. Alevilik, bu mezheplerden biridir. Türkiye'nin nüfusunun yüzde 10-20'si Alevidir. Onlar birçok şehirde yaşarlar. Ama genellikle Türkiye'nin ortasına yerleşmişlerdir. Yani Sivas, Erzincan, Tunceli, Adıyaman gibi şehirlerde yaşarlar.

Alevilerin büyük çoğunluğu Türkçe konuşurlar. Türkçe ibadet ederler. Ancak Bingöl ve Tunceli'de yaşayan bazı Aleviler Zazaca; Kürt şehirlerinde yaşayan Aleviler de Kürtçe konuşurlar. Aleviler genellikle köylerde, özellikle de dağ köylerinde yaşarlar.

Aleviliğin temelinde Hazreti Ali'ye olan sevgi vardır. Ali, Hazreti Muhammed'in akrabasıdır. Onun kızı ile evlenmiştir. Hz. Muhammed öldükten sonra kimin halife olacağı üzerine bir tartışma çıktı. Bu tartışma büyüdü ve savaşa dönüştü. Ali'nin taraftarları onun halife olmasını istiyorlardı. Ona karşı olanlar başka kişileri destekliyorlardı. Sonra İslam alemi ikiye bölündü: Sünniler ve Şiiler. Türklerin büyük çoğunluğu Sünnidir. Osmanlı döneminde de padişahlar Sünniydiler.

Alevilik, kendine özgü özellikleri olan bir mezheptir. İran'daki Şiilikle benzerliği ve bağlantısı çok azdır. Alevilerin yaşam şekli ile İran'daki Şiilerin yaşam şekli birbirinden epey farklıdır. Örneğin Alevilerin ibadet yeri cami değildir. Onların ibadet mekanına cemevi denir. Cemevindeki ibadetlerine cem* denir. Cem, Sünni ve Şiilerin namazı gibi bir şeydir. Ama onların ayinleri çok farklıdır.

Orta Asya'da yaşayan Türklerin bir bölümü 10. yüzyıldan itibaren Müslüman olmaya başladılar. Onların Müslüman olmasında tasavvuf etkili bir rol oynadı. Aleviler, Anadolu'ya yoğun bir şekilde 13. yüzyılda gelmeye başladılar. Moğol saldırılarından sonra yüz binlerce Türk, Orta Asya'dan İran'a kaçtı. Daha sonra Türkiye'ye geldiler. Anadolu'da ve Balkanlar'da İslam'ın yayılmasında Alevilerin büyük bir etkisi oldu. Osmanlı döneminde Alevilere “Kızılbaş” denirdi. Ancak bu kelime bugün aşağılayıcı bir anlama sahiptir. 16. yüzyılda Osmanlı'nın baş düşmanı bugünkü İran'da kurulan Safevi Devleti'ydi. Safeviler, Şii mezhebindendi. Osmanlı-Safevi savaşları sırasında Osmanlı topraklarında yaşayan bazı Aleviler Safeviler'e destek verdiler. Bunun üzerine Osmanlı binlerce Alevi'yi öldürdü, idam etti. Aleviler bu olaylar üzerine sayısız şiir yazdılar.

Bazı Aleviler eskiden göçebe bir yaşam tarzına sahiplerdi. Osmanlı bu yüzden onlardan vergi alamıyordu. Onların yerleşik yaşama geçmelerini istiyordu. Bu sebeple birçok çatışma meydana geldi. Aleviler zorla yerleşik hayata geçirildi.

Türkiye'deki devlet kurumlarında çalışan üst düzey yöneticilerin, müdürlerin büyük çoğunluğu Sünnidir. Alevilerin hakim, savcı, vali, müfettiş olması çok zordur. Yüksek rütbeli askerlerin büyük çoğunluğu da Sünnidir. Devlet, Aleviler yerine Sünnilere öncelik veriyor. Bunlar laikliğe aykırı politikalardır. Böyle hareketler ayrımcılıktır. Aleviler, Sünnilerle eşit olmak istiyorlar.

Ayrıca Aleviler camiye gitmeyi tercih etmiyorlar. Onların ibadet yeri cemevi. Devlet, camilere ekonomik destek sağlıyor. Camilerin elektrik, su, doğalgaz gibi masraflarını karşılıyor. Ancak cemevlerinin masraflarına yardım etmiyor. Bu da laikliğe aykırı. Aleviler sürekli cemevlerinin de masraflarının devlet tarafından karşılanmasını talep ediyorlar.

ALEVİLER العلويين ALEVIS ALEVIS FLAMES ALEVIS АЛЕВИС ALEVIS 阿萊維斯

Hristiyanlıkta olduğu gibi İslam'da da çeşitli mezhepler vardır. Alevilik, bu mezheplerden biridir. Türkiye'nin nüfusunun yüzde 10-20'si Alevidir. Onlar birçok şehirde yaşarlar. كما هو الحال في المسيحية، هناك طوائف مختلفة في الإسلام. والعلوية هي إحدى هذه الطوائف. 10-20 بالمئة من سكان تركيا علويون. وهم يعيشون في العديد من المدن. Wie im Christentum gibt es im Islam verschiedene Sekten. Der Alevismus ist eine dieser Sekten. 10 bis 20 Prozent der türkischen Bevölkerung sind Aleviten. Sie leben in vielen Städten. As in Christianity, there are various sects in Islam. Alevism is one of these sects. 10-20 percent of Turkey's population is Alevi. They live in many cities. Как и в христианстве, в исламе существуют различные течения. Алевизм является одной из таких сект. 10-20 процентов населения Турции составляют алевиты. Они живут во многих городах. Ama genellikle Türkiye'nin ortasına yerleşmişlerdir. Yani Sivas, Erzincan, Tunceli, Adıyaman gibi şehirlerde yaşarlar. لكنهم استقروا بشكل عام في وسط تركيا. أي أنهم يعيشون في مدن مثل سيواس وأرزينجان وتونجلي وأديامان. Aber sie sind im Allgemeinen im Zentrum der Türkei angesiedelt. So leben sie in Städten wie Sivas, Erzincan, Tunceli, Adıyaman. But usually they placed in the middle of Turkey. In other words, they live in cities such as Sivas, Erzincan, Tunceli and Adıyaman. Но они, как правило, селятся в центре Турции. Другими словами, они живут в таких городах, как Сивас, Эрзинджан, Тунджели, Адыяман.

Alevilerin büyük çoğunluğu Türkçe konuşurlar. Türkçe ibadet ederler. Ancak Bingöl ve Tunceli'de yaşayan bazı Aleviler Zazaca; غالبية العلويين يتحدثون اللغة التركية. يعبدون باللغة التركية. ومع ذلك، فإن بعض العلويين الذين يعيشون في بينغول وتونجلي يتحدثون لغة الزازا؛ Die große Mehrheit der Aleviten spricht Türkisch. Sie feiern ihre Gottesdienste auf Türkisch. Einige Aleviten, die in Bingöl und Tunceli leben, sprechen jedoch Zazaki; The majority of Alevis speak Turkish. They worship in Turkish. However, some Alevis living in Bingöl and Tunceli are Zazaki; Подавляющее большинство алевитов говорят на турецком языке. Молятся по-турецки. Однако некоторые алевиты, живущие в Бингеле и Тунджели, говорят на зазаки; Kürt şehirlerinde yaşayan Aleviler de Kürtçe konuşurlar. Aleviler genellikle köylerde, özellikle de dağ köylerinde yaşarlar. العلويون الذين يعيشون في المدن الكردية يتحدثون اللغة الكردية أيضًا. ويعيش العلويون بشكل عام في القرى، وخاصة القرى الجبلية. Alevis living in Kurdish cities also speak Kurdish. Alevis usually live in villages, especially mountain villages. Алевиты, проживающие в курдских городах, также говорят на курдском языке. Алевиты обычно живут в деревнях, особенно в горных деревнях.

Aleviliğin temelinde Hazreti Ali'ye olan sevgi vardır. Ali, Hazreti Muhammed'in akrabasıdır. Onun kızı ile evlenmiştir. Hz. أساس العلويين هو حب حضرة علي. علي هو أحد أقرباء النبي محمد. تزوج ابنتها. هرتز. Es gibt Liebe zu Hazrat Ali auf der Grundlage des Aleviten. Ali ist ein Verwandter des Propheten Mohammed. Sie heiratete ihre Tochter. Hz. There is love for Hazrat Ali at the basis of Alevism. Ali is a relative of Prophet Mohammed. She married her daughter. Hz. В основе алевизма лежит любовь к Хазрату Али. Али является родственником пророка Мухаммеда. Он женился на своей дочери. Гц. Muhammed öldükten sonra kimin halife olacağı üzerine bir tartışma çıktı. Bu tartışma büyüdü ve savaşa dönüştü. Ali'nin taraftarları onun halife olmasını istiyorlardı. بعد وفاة محمد، نشأ نزاع حول من سيصبح الخليفة. وتطور هذا الجدل وتحول إلى حرب. أراد أنصار علي أن يصبح خليفة. After Mohammed died, there was a debate on who will be the caliph. This debate grew and turned into war. Ali's fans wanted him to be the caliph. После смерти Мухаммеда разгорелся спор о том, кто станет халифом. Этот спор разросся и превратился в войну. Сторонники Али хотели, чтобы он стал халифом. Ona karşı olanlar başka kişileri destekliyorlardı. Sonra İslam alemi ikiye bölündü: Sünniler ve Şiiler. Türklerin büyük çoğunluğu Sünnidir. Osmanlı döneminde de padişahlar Sünniydiler. أولئك الذين كانوا ضده كانوا يدعمون الآخرين. ثم انقسم العالم الإسلامي إلى قسمين: سنة وشيعة. غالبية الأتراك هم من السنة. وفي العهد العثماني كان السلاطين من السنة. Diejenigen, die gegen ihn waren, unterstützten andere Menschen. Dann wurde die islamische Welt in zwei Teile geteilt: Sunniten und Schiiten. Die überwiegende Mehrheit der Türken sind Sunniten. In der osmanischen Zeit waren die Sultane Sunniten. Those who were against him were supporting other people. Then the Islamic world was divided into two: Sunnis and Shiites. The vast majority of Turks are Sunnis. In the Ottoman period, the sultans were Sunnis. Те, кто был против него, поддерживали других людей. Тогда исламский мир разделился на два: суннитов и шиитов. Подавляющее большинство турок - сунниты. В османский период султаны были суннитами.

Alevilik, kendine özgü özellikleri olan bir mezheptir. İran'daki Şiilikle benzerliği ve bağlantısı çok azdır. Alevilerin yaşam şekli ile İran'daki Şiilerin yaşam şekli birbirinden epey farklıdır. العلوية هي طائفة لها خصائصها الفريدة. ليس لديها سوى القليل من التشابه أو الارتباط مع الشيعة في إيران. تختلف طريقة حياة العلويين وطريقة حياة الشيعة في إيران تمامًا عن بعضهما البعض. Der Alevismus ist eine Sekte mit eigenen Merkmalen. Es hat wenig Ähnlichkeit und Verbindung mit den Schiiten im Iran. Der Lebensstil der Aleviten und die iranischen Schiiten unterscheiden sich stark voneinander. Alevism is a sect with its own characteristics. It has little similarity and connection with the Shiite in Iran. The Alevi lifestyle and Iranian Shiites are quite different from each other. Алевизм – это секта со своими особенностями. Он имеет очень мало общего и связанного с шиизмом в Иране. Образ жизни алевитов и образ жизни шиитов в Иране сильно отличаются друг от друга. Örneğin Alevilerin ibadet yeri cami değildir. Onların ibadet mekanına cemevi denir. Cemevindeki ibadetlerine cem* denir. Cem, Sünni ve Şiilerin namazı gibi bir şeydir. Ama onların ayinleri çok farklıdır. على سبيل المثال، مكان عبادة العلويين ليس مسجدا. مكان عبادتهم يسمى cemevi. عبادتهم في Cemevi تسمى جيم*. جيم هو شيء مثل صلاة السنة والشيعة. لكن طقوسهم مختلفة جدا. Die Gebetsstätte der Aleviten ist zum Beispiel keine Moschee. Ihre Gebetsstätte wird cemevi genannt. Ihre Anbetung in der Cemevi wird Cem* genannt. Cem ist wie die Gebete der Sunniten und Schiiten. Aber ihre Rituale sind sehr unterschiedlich. For example, the place of worship of Alevis is not a mosque. Their place of worship is called cemevi. The worship in the cemevi is called cem *. It is something like the prayer of Cem, Sunni and Shiites. But their rites are very different. Например, место отправления культа алевитов не является мечетью. Их место поклонения называется cemevi. Поклонение в cemevi называется cem*. Джем – это что-то вроде молитвы суннитов и шиитов. Но их ритуалы очень разные.

Orta Asya'da yaşayan Türklerin bir bölümü 10. yüzyıldan itibaren Müslüman olmaya başladılar. Onların Müslüman olmasında tasavvuf** etkili bir rol oynadı. بدأ بعض الأتراك الذين يعيشون في آسيا الوسطى في اعتناق الإسلام بدءًا من القرن العاشر. وكان للصوفية دور فعال في اعتناقهم الإسلام. Einige der in Zentralasien lebenden Türken wurden ab dem 10. Jahrhundert Muslime. Der Sufismus ** spielte eine wirksame Rolle, um Muslim zu werden. Some of the Turks living in Central Asia started to become Muslims from the 10th century. Sufism ** played an effective role in their becoming a Muslim. Некоторые тюрки, жившие в Средней Азии, стали мусульманами в 10 веке. Суфизм сыграл эффективную роль в их обращении в ислам. Aleviler, Anadolu'ya yoğun bir şekilde 13. yüzyılda gelmeye başladılar. Moğol saldırılarından sonra yüz binlerce Türk, Orta Asya'dan İran'a kaçtı. Daha sonra Türkiye'ye geldiler. Anadolu'da ve Balkanlar'da İslam'ın yayılmasında Alevilerin büyük bir etkisi oldu. بدأ العلويون بالقدوم إلى الأناضول بشكل مكثف في القرن الثالث عشر. وبعد هجمات المغول، فر مئات الآلاف من الأتراك من آسيا الوسطى إلى إيران. ثم جاؤوا إلى تركيا. وكان للعلويين أثر كبير في انتشار الإسلام في الأناضول والبلقان. Aleviten begannen im 13. Jahrhundert in großer Zahl nach Anatolien zu kommen. Nach den Angriffen der Mongolen flohen Hunderttausende von Türken aus Zentralasien in den Iran. Später kamen sie in die Türkei. Die Aleviten hatten großen Einfluss auf die Ausbreitung des Islam in Anatolien und auf dem Balkan. Alevis began to come to Anatolia intensively in the 13th century. Hundreds of thousands of Turks fled from Central Asia to Iran after the Mongol attacks. Then they came to Turkey. Alevis had a great influence on the spread of Islam in Anatolia and the Balkans. Алевиты начали интенсивно приезжать в Анатолию в 13 веке. После нашествия монголов сотни тысяч тюрков бежали в Иран из Средней Азии. Позже они попали в Турцию. Алевиты оказали большое влияние на распространение ислама в Анатолии и на Балканах. Osmanlı döneminde Alevilere “Kızılbaş” denirdi. Ancak bu kelime bugün aşağılayıcı bir anlama sahiptir. 16. yüzyılda Osmanlı'nın baş düşmanı bugünkü İran'da kurulan Safevi Devleti'ydi. Safeviler, Şii mezhebindendi. Osmanlı-Safevi savaşları sırasında Osmanlı topraklarında yaşayan bazı Aleviler Safeviler'e destek verdiler. Bunun üzerine Osmanlı binlerce Alevi'yi öldürdü, idam etti. Aleviler bu olaylar üzerine sayısız şiir yazdılar. خلال الفترة العثمانية، كان العلويون يُطلق عليهم اسم "كيزلباش". ومع ذلك، فإن هذه الكلمة لها معنى مهين اليوم. كان العدو اللدود للإمبراطورية العثمانية في القرن السادس عشر هو الدولة الصفوية، التي تأسست في إيران اليوم. وكان الصفويون من الطائفة الشيعية. خلال الحروب العثمانية الصفوية، دعم بعض العلويين الذين يعيشون في الأراضي العثمانية الصفويين. وبعد ذلك، قتل العثمانيون وأعدموا الآلاف من العلويين. كتب العلويون عددًا لا يحصى من القصائد حول هذه الأحداث. In der osmanischen Zeit wurden Aleviten "Kizilbash" genannt. Dieses Wort hat heute jedoch eine abfällige Bedeutung. Der Hauptfeind des Osmanischen Reiches im 16. Jahrhundert war der im heutigen Iran gegründete Staat Safavid. Safaviden stammten aus der schiitischen Sekte. Während der osmanisch-safawidischen Kriege unterstützten einige in den osmanischen Ländern lebende Aleviten die Safawiden. Daraufhin töteten und hingerichteten die Osmanen Tausende Aleviten. Aleviten schrieben zahlreiche Gedichte zu diesen Ereignissen. In the Ottoman period, Alevis were called “Kizilbash”. But this word has a derogatory meaning today. The main enemy of the Ottoman Empire in the 16th century was Safavid State, which was established in today's Iran. Safavids were from the Shiite sect. During the Ottoman-Safavid wars, some Alevis living in the Ottoman lands supported the Safavids. Upon this, the Ottomans killed and executed thousands of Alevis. Alevis wrote numerous poems on these events. В османский период алевитов называли «кизылбаш». Однако сегодня это слово имеет уничижительное значение. Главным противником Османской империи в 16 веке была империя Сефевидов, которая была создана на территории современного Ирана. Сефевиды принадлежали к шиитской секте. Во время османско-сефевидских войн некоторые алевиты, жившие на османских землях, поддерживали Сефевидов. После этого османы убили и казнили тысячи алевитов. Алевисы написали бесчисленное количество стихов об этих событиях.

Bazı Aleviler eskiden göçebe bir yaşam tarzına sahiplerdi. Osmanlı bu yüzden onlardan vergi alamıyordu. Onların yerleşik yaşama geçmelerini istiyordu. اعتاد بعض العلويين أن يعيشوا أسلوب حياة بدوي. ولهذا السبب لم يتمكن العثمانيون من تحصيل الضرائب منهم. أراد لهم أن يستقروا في حياة مستقرة. Einige Aleviten führten eine nomadische Lebensweise. Aus diesem Grund konnten die Osmanen keine Steuern von ihnen erheben. Er wollte, dass sie sesshaft werden. Some Alevis used to have a nomadic lifestyle. That's why the Ottoman could not take taxes from them. He wanted them to live in sedentary life. Некоторые алевиты вели кочевой образ жизни. Вот почему османы не могли собирать с них налоги. Он хотел, чтобы они успокоились. Bu sebeple birçok çatışma meydana geldi. Aleviler zorla yerleşik hayata geçirildi. ولهذا السبب حدثت صراعات كثيرة. واضطر العلويون إلى الاستقرار. Aus diesem Grund kam es zu zahlreichen Konflikten. Die Aleviten wurden zwangsweise sesshaft gemacht. For this reason, many conflicts occurred. Alevis were forced into settled life.

Türkiye'deki devlet kurumlarında çalışan üst düzey yöneticilerin, müdürlerin büyük çoğunluğu Sünnidir. Alevilerin hakim, savcı, vali, müfettiş olması çok zordur. غالبية كبار المديرين والمديرين العاملين في مؤسسات الدولة في تركيا هم من السنة. ومن الصعب جدًا على العلويين أن يصبحوا قضاة ومدعين عامين ومحافظين ومفتشين. working in state institutions in Turkey of senior managers, the director of the Sunni majority. It is very difficult for Alevis to be judges, prosecutors, governors and inspectors. Большинство руководителей высшего звена и менеджеров, работающих в государственных учреждениях Турции, являются суннитами. Алевитам очень сложно быть судьями, прокурорами, губернаторами или инспекторами. Yüksek rütbeli askerlerin büyük çoğunluğu da Sünnidir. Devlet, Aleviler yerine Sünnilere öncelik veriyor. Bunlar laikliğe aykırı politikalardır. Böyle hareketler ayrımcılıktır. Aleviler, Sünnilerle eşit olmak istiyorlar. وأغلبية الجنود ذوي الرتب العالية هم من السنة. وتعطي الدولة الأولوية للسنة على العلويين. وهذه سياسات تتعارض مع العلمانية. مثل هذه الإجراءات هي التمييز. ويريد العلويون أن يكونوا متساوين مع السنة. Die Mehrheit der hochrangigen Soldaten sind Sunniten. Der Staat gibt den Sunniten den Vorzug vor den Aleviten. Das ist eine Politik gegen den Laizismus. Ein solches Verhalten ist Diskriminierung. Aleviten wollen mit Sunniten gleichgestellt sein. The vast majority of high ranking soldiers are Sunnis. The state gives priority to Sunnis instead of Alevis. These are policies that are against secularism. Such movements are discrimination. Alevis want to be on par with Sunnis. Подавляющее большинство высокопоставленных солдат также являются суннитами. Государство отдает приоритет суннитам над алевитами. Это политика против секуляризма. Такие действия являются дискриминацией. Алевиты хотят быть равными с суннитами.

Ayrıca Aleviler camiye gitmeyi tercih etmiyorlar. Onların ibadet yeri cemevi. Devlet, camilere ekonomik destek sağlıyor. Camilerin elektrik, su, doğalgaz gibi masraflarını karşılıyor. كما أن العلويين لا يفضلون الذهاب إلى المسجد. مكان عبادتهم هو cemevi. وتقدم الدولة الدعم الاقتصادي للمساجد. يغطي مصاريف المساجد من كهرباء ومياه وغاز طبيعي. In addition, Alevis do not prefer to go to the mosque. Their place of worship is cemevi. The state provides economic support to mosques. It covers the costs of mosques such as electricity, water and natural gas. Кроме того, алевиты не предпочитают ходить в мечети. Их место поклонения - cemevi. Государство оказывает финансовую поддержку мечетям. Он покрывает расходы мечетей, такие как электричество, вода, природный газ. Ancak cemevlerinin masraflarına yardım etmiyor. Bu da laikliğe aykırı. Aleviler sürekli cemevlerinin de masraflarının devlet tarafından karşılanmasını talep ediyorlar. ومع ذلك، فإنه لا يساعد في نفقات بيوت الجمع. وهذا ضد العلمانية. ويطالب العلويون باستمرار بتغطية الدولة نفقات بيوت الجمع. Es hilft jedoch nicht den Cemevlar-Kosten. Das ist gegen den Säkularismus. Aleviten fordern ständig, dass die Kosten für Cemevis vom Staat übernommen werden. However, it does not help the cemevlar's expenses. This is against secularism. Alevis constantly demand that the costs of cemevis be covered by the state. Однако это не помогает с расходами cemevis. Это против светскости. Алевиты постоянно требуют, чтобы расходы их cemevis покрывались государством.