×

우리는 LingQ를 개선하기 위해서 쿠키를 사용합니다. 사이트를 방문함으로써 당신은 동의합니다 쿠키 정책.


image

TED x Istanbul, Hayallerinize ve Hislerinize Güvenin | Öykü GÜRMAN | TEDxAnkara

Hayallerinize ve Hislerinize Güvenin | Öykü GÜRMAN | TEDxAnkara

Çeviri: Nadya Alasad Gözden geçirme: Figen Ergürbüz

Üç buçuk dakikalık bir internet videosuyla bir müzik videosuyla...

sizlerin karşısına çıktık ve popüler olduk.

Şimdi hep anlatmak istediğim bir şey vardı...

Bu üç buçuk dakikalık müzik videosu

popüler olmamızı sağlarken

sanatçı olmamızı da sağlar mı?

Bakış açısına bağlı. Sanat çok evrensel bir değer.

Lakin nereden baktığınıza bağlı.

Biz Berk ile birlikte müziğin içine doğduk

ve Berk 8 yaşında gitar çalmaya başladı.

Ben de ondan görüp gitar çalmak istedim.

Sonra akorları, her şeyi, kendim deşifre ediyorum.

Sen başka bir enstrüman çal, aynı evde iki gitarist olmaz dedi.

Piyano'ya yöneldim.

Rus ekolünden gelen bir hocam vardı biraz sinirliydi...

ve piyanodan vazgeçmek durumda kaldım.

Sonrasında keman çalmaya başladım.

Aslında hayatımın enstrümanını bulmuş oldum, keman.

Hayat bir dengeydi, keman çalmak için dengede durmak gerekiyordu.

Ve 15 yaşında keman çalmaya başlayınca

lise hayatım,

Pera Güzel Sanatlar Lisesi birincilikle bitti.

Geldik konservatuvar sınavlarına

üniversite çağına.

Konservatuvar sınavına

tam girmeye yaklaşırken

Kemal hocam, Cihat Aşkın dedi ki;

"Dünyaca ünlü bir keman virtüözü

Shlomo Mintz önderliğinde Ortadoğu'da

Telaviv'e yakın bir köydeki busta

keman workshop var".

Master classa gideceğiz ve orada keman çalacaksınız dedi.

Tamam, yatıyorum keman, kalkıyorum keman,

keman çalıyorum,

çok seviyorum keman çalmayı

bütün hayalim keman çalmak üzerine kurulu.

Hayatımı bunun üzerine aslında ilerletmek istiyorum.

Gittik ve ben oraya gittiğim zaman,

durdum, dedim ki;

''Ben keman çalmayacağım galiba

çünkü benden yaşça çok küçük

Japon, Alman çocuklar

Mendelssohn keman konçertosu çalıyorlar.

Klasik müzik dinleyenleriniz vardır

Mendelssohn keman konçertosu çok zordur

ve gerçekten benden yaşça küçük çocukların

o keman konçertosunu çaldıklarını görünce

kendime güvenim gitti.

Bu bir hayal kırıklığıydı, bir başarısızlıktı, mutsuzluktu.

Ve kendime aslında başka bir çıkış yolu bulmam gerektiğini düşünmüştüm.

Gel gelelim iki buçuk ayın sonunda

ben tabii konser biletleri satmaya başladım

keman çalıyorum ama kendime.

Sadece kendime çalıyorum.

Sonra dedim ki;

ben konser biletleri satayım

bir şekilde konserleri takip edeyim.

Shlomo Mintz dedi ki;

çıkış yolu ve bu yol haritasını

gösterenlerden biridir.

Şarkı söylemek isteyen var mı? dedi.

Ben hemen el kaldırdım

ve bir Azeri türkü söyledim, Akşam Mahnısı.

Bunu söyledikten sonra

herkes sessiz bir şekilde durdu baktı

ve ben dedim ki, ''Eyvah keman çalamadım

şarkı da söyleyemedim galiba'' dedim.

Sonra aynı Amerikan filmlerindeki gibi, o sahneleri çok severim.

Böyle bir alkış koptu

ve herkes sesime hayran bir şekilde

Shlomo Mintz bana dedi ki;

''Sen keman çalma, şarkı söyle.''

Öyle demedi tabii.

Keman çalmaya devam edebilirsin dedi.

Fakat 18 yaşındasın ve ses eğitimi için

çok uygun bir yaştasın

lütfen İstanbul'a döndüğünde

konservatuvarın ses eğitimi bölümüne gir'' dedi.

Geldik, konservatuvarın ses eğitimi bölümü ve konservatuvar sınavlarına hazırlandım.

Türk Halk Müziği, Türk Sanat Müziği

napolitenler, aryalar,

çok çeşitli bir repertuvar hazırladım

ve jüri'nin karşısına geçtim.

Alaeddin Yavaşça, Selahattin İçli, Erol Uras çok değerli hocalarımız var.

Sonradan Türkiye'nin çok iyi bir tenoru

Erol Uras dedi ki;

''Kızım sen bir enstrüman çalıyor musun?''

'' Evet hocam çalıyorum

keman çalıyorum, hocam'', dedim.

Dönüp, yanındaki hocalar dedi ki;

''Efendim ağır şey çeker gibi

yay çeker gibi şarkı söylüyor

değil mi?'' dedi ve orada

Shlomo Mitz söylediği o cümle

benim konservatuvarı kazanmama

sebep oldu aslında.

İyi ki de ses eğitimi bölümünü seçmiştim

ve bunu söyledikten sonra

bu diyalogtan sonra

ben bile tutup ses eğitimi bölümü

sınavında keman çaldım.

Sonrasında ağustos ayı,

İstanbul Teknik Üniversitesi Maçka Kampüsü

konservatuvarın olduğu bina,

bir yokuş var yokuştan aşağı indim.

2000 kişi müracaat ediyor ama

sadece 12 kişi alıyorlar.

Koştum, cama baktım bir kağıt ve kağıdın en üstünde Öykü Gürman yazıyor.

O kadar heyecanlandım

ve o kadar duygulandım ki.

Ne kadar doğru

bir yerde olduğumu hissettim

hayatımın dönüm noktalarından biriydi,

konservatuvarı kazanmıştım.

Bu okulu ya 4 yılda bitireceğim

ya hiç bitiremeyeceğim dedim

çünkü hep Flamenko dinliyordum.

Ve terennümler, Düm Düm Tekteler,

ten Nadir Nadi düm tek tekte

nadir, nadu, düm tek tek...

Sürekli terennüm halinde dedim ki;

flamenko dinliyorum

ve halk müziğini sanat müziğini

Flamenko ile birleştireceğim.

Konservatuvarı bitirdikten sonra okulu da birincilikle bitirdim.

Bir 4 yıl kadar müzik öğretmenliği yaptığım yuvada.

Ama çok tereddütlerim vardı

çünkü yetmiyordu

ve bir şey yapmalıydık

ve hayalimiz aslında bizim kültürümüze

ait olan türküleri ve şarkıları

Flamenko müzikle birleştirmek

aslında flamenkonun da

bizim halk müziğimiz olduğunu anlatmaktı.

Berk askerden döndü,

Sevilla'da yaşamıştı üç buçuk yıl kadar

dedi ki; ''Öykü Muhsin Bey diye bir film var

Uğur Yücel ve Şener Şen oynuyor

orada Uğur Yücel, Şener Şen, Uğur Yücel'e

Evlerin Önü Boyalı Direk

türküsünü söyletiyor,

gel bunu bir yapalım.'' dedi.

Hay hay dedim, yaptık

ve 20 milyon tıklandı.

Aslında o üç buçuk dakika ile

meşhur oldu bu kız

oradan yürür dediğinizin altında

gerçekten çok uzun bir çalışma emek var.

Ve biz türkü yaptık, konserler, ün, şan, şöhret, para...

Harika, harika, her şey çok harika gidiyor.

Sonra Popüler Kültür bize dedi ki; 2. bir şarkı yapmanız gerekiyor.

Türküyü yapmıştık ya

sanat müziği de yapalım dedim.

Seni ben unutmak istemedim ki'yi yaptık.

O zaman da harikayız,

yine ün, şan, şöhret

her şey çok harika, fakat derken

şarkının etkisi azalmaya başladı

ve duraksama dönemi başladı...

2011-2012-2013

2014 yılında telefon çaldı.

"Öykü hanım, yapım şirketi arıyor

Urfalıyam Ezelden diye bir dizi var,

orada şarkı söylemenizi

türkü söylemenizi istiyoruz

aynı zamanda

konservatuvar mezunu bir kız, dedi.

Iş buldum, dedim iş buldum.

Konservatuvar mezunu bir kız oynayacağım

ve idealist olarak yapmak istediğim

her şeyi yapacağım, türkü söyleyeceğim

uzun hava söyleyeceğim...

O kadar çalıştık, emek verdik

dizi 11 bölümde bitti.

Çünkü yapım şirketi ve kanal karar verdi

dizi bitti.

Gel gelelim, yine bir hayal kırıklığı

ama yine vazgeçemiyorum hep devam ediyorum

hep devam ediyorum,

üretmeye, çalışmaya, sabretmeye,

ahlakımı bozmamaya

duruşumdan ödün vermemeye,

hep devam ediyorum devam ederken

bu arada bir albüm yaptım.

2014-2015-2016-2017 telefon çaldı.

Yapım şirketi. Biz proje yapıyoruz Sen Anlat Karadeniz Projesi...

Aman Allahım. Ve orada,

''Şive yapabiliyor musunuz?''dedi...

Dedim, ''Yaparım yaparım

şive yaparım'', böyle konuşuyorum

ama ''şive yaparım,''dedim.

"Oy nenem yarabbi!" dedim.

''Oy nenem yarabbi!''

Ondan sonra, bir audition metni var.

Tabii ki şirkete davet edildim

ve deneme çekimi yapacağız.

Bu karakteri oynayıp oynamadığı mı test edecekler

çünkü çok ağır bir sorumluluk.

Tabii karakter şarkı da söylüyor,

çok mutluyum.

Şirketten içeri girdim, dedim ki;

''Evet ezberimi yaptım, her şey çok iyi

çok heyecanlıyım.

Ben çünkü işini aşkla yapan insanların heyecanını ölüyorum.

Bende onlardan biriyim.

İşimi aşkla yaptığım için çok heyecanlanıyorum.

Çalıştım, yapacağım,''dedim. Bir baktım Osman Sınav.

Osman Sınav karşımda.

Ama o bilgeliğiyle ve öğretici yanıyla,

o babacan tavrıyla, o kadar beni rahatlattı ki.

Bana inandığını söyledi.

Ve "3 2 1 kayıt" dedi.

Ben oynadım, türkü söyledim.

Sonra, audition bittikten sonra,

saat 2'de girdim oraya,

çıktım saat 7'de.

Yani şizofrenik bir durum, size anlatamam.

Gülüyorum, ağlıyorum.

Bir sürü duygu geçişleri yaşıyorum

ama kendimi kanıtlamam lazım Osman Sınav'a.

Ve sonrasında, oradan ayrılırken dedim ki;

"Bana olmadığını iki gün içinde

söyler misiniz" dedim.

Neden olmadığını söylemek istedim

çünkü o zaman daha çabuk arıyorlar.

Aradılar, telefonum çaldı.

Çok heyecanlıyım.

"Acaba rolü aldım mı? Asiye Kaleli ben mi olacağım?" diye...

Menajerim dedi ki; ''Bizim Asiyemiz sensin.''

O anda bir çıkış noktası ve benim için de dönüm noktasıydı.

Sizinle bunu paylaşmak istedim çünkü ünlü olmak değil,

önemli olan iz bırakmaktır hayatta.

Ben hep üretmeye devam ettim, hiç yılmadım.

Ve popüler kültür elbette gelip geçici ama

bıraktığınız ses, bıraktığınız iz kalıcı.

Aynen şarkılar gibi.

Öyle zannediyorum ki

bir tiyatro perdesinde, böyle bir perde de

böyle bir sahnede, eğer hoş seda

bir ses, bir iz bırakabilirsem...

Gerçekten ne mutlu bana.

Önemsediğim bir hikâye var.

Picasso'nun hikâyesi.

Picasso bir gün restorana girer

ve şef garson onu tanır.

Der ki "Torunlarıma, çocuklarıma, yadigâr, hatıra kalması için

bir şey çizer misiniz?" der.

Bir kâğıt uzatır.

Picasso kırmaz, o kâğıdı alır

ve 5 dakikada bir şeyler çizer

ve kağıdı uzatır, der ki "Bin dolar.''

Şef garson da der ki,

"Aman efendim, ne bin dolar? 5 dakikada çizdiniz.

Yani, bin dolar olur mu?"

Picasso hazır cevaplılığıyla bilinen bir ressam, döner, der ki,

"Sizin o 5 dakika dediğiniz

40 yıl artı 5 dakika."

Dolayısıyla, o üç buçuk dakika dediğiniz

müzik videosu, yaşım çıkacak ama

üç buçuk dakika artı 35 yıl.

Shlomo Mintz'ten sonra

Osman Sınav çıkışı yoluydu.

Benim için yol göstericilerimdi.

Ve üçüncü bir kişi daha var.

O da dünyanın 500 sanatçısının arasında yer alan

ressam Mehmet Uygun.

Ben de böyle bir hava,

işte Sen Anlat Karadeniz'de

söylediğim türküler, 50 milyon tıklanmış.

Toplamda 250-300 milyona yakın

bir dinleyici kitlesi olmuş

ve her şey çok tıklanıyor.

Ün bende, popüler kültür bende.

Harika bir sesim var, oyuncuyum.

Bülent İnal'la başrol oynadığım

Urfalıyam Ezelden'de.

Şimdi Sen Anlat Karadeniz dizisindeyim diye bir hava içinde.

Mehmet Uygun'un misafiri olduk.

Mehmet Uygun dedi ki;

"Ben sizi tanımıyorum

çünkü ben televizyon izlemiyorum" dedi.

"Ben popüler kültür...

''Ben gece kalkıp resim yapıyorum" dedi bana.

''Ha'' dedim, ''yani işte, biz de.. bu yani...''dedim.

Ben de aslında çok çaba sarf ediyorum.

"Sanat nedir, Öykücüğüm?" dedi.

Birbirimize bakıyoruz...

"İnsanı insana insanca anlatan bir kavram

ama bunun üzerine

çok da konuşabilirim, Mehmet Bey" dedim.

"Bir dakika, bir dakika" dedi.

"Google'a aç" dedi.

Ben gittikten sonra bunu yapar mısınız?

Söz verin ama bu anlatacağım şeyi.

"Google'ı aç" dedi.

"'Art world' yaz" dedi.

Sanat dünyası İngilizce.

Yazdım.

"Görsellere tıkla" dedi. Tıkladım. "Ne çıktı?" dedi.

Vango, Picasso, Leonardo Da Vinci, heykeller, resimler...Aman Allahım harika.

Şimdi dedi, "Sanat dünyası yazar mısın? Türkçe olarak," dedi.

Yazdım. Görsellere tıkladım.

Ne göreyim? Magazin dünyası.

Kim kiminle, nerede, nasıl, ne... şşşş...

Ne almış, ne giymiş, ne yapmış?

Sonra dedi ki;

"Öykücüğüm yorumu sana bırakıyorum" dedi.

Ben de yorumu sizlere bırakıyorum.

Teşekkürler. (Alkış)


Hayallerinize ve Hislerinize Güvenin | Öykü GÜRMAN | TEDxAnkara Vertraue deinen Träumen und Gefühlen | Öykü GÜRMAN | TEDxAnkara Trust Your Dreams and Feelings | Story GÜRMAN | TEDxAnkara Confía en tus sueños y sentimientos | Öykü GÜRMAN | TEDxAnkara Vertrouw op je dromen en gevoelens | Öykü GÜRMAN | TEDxAnkara Confie nos seus sonhos e sentimentos | Öykü GÜRMAN | TEDxAnkara

Çeviri: Nadya Alasad Gözden geçirme: Figen Ergürbüz المترجم: shaza osman المدقّق: Riyad Almubarak

Üç buçuk dakikalık bir internet videosuyla bir müzik videosuyla... في فيديو موسيقي من ثلاث لأربعة دقائق With a three-and-a-half-minute internet video and a music video...

sizlerin karşısına çıktık ve popüler olduk. خرجنا أمامكم واشتهرنا

Şimdi hep anlatmak istediğim bir şey vardı... الآن هناك شيء لطالما أردت قوله

Bu üç buçuk dakikalık müzik videosu هذا الفيديو الموسيقى القصير

popüler olmamızı sağlarken بينما كان يجعلنا مشهورين while making us popular

sanatçı olmamızı da sağlar mı? هل جعلنا فنانين أيضا؟ Does it also enable us to be artists?

Bakış açısına bağlı. Sanat çok evrensel bir değer. إنه يعتمد على منظورك، الفن له قيمة عالمية It depends on the point of view. Art is a very universal value.

Lakin nereden baktığınıza bağlı. لكنه يرتبط بمنظورك له But it depends on how you look at it.

Biz Berk ile birlikte müziğin içine doğduk أنا وبيرك كنا مولعين جدًا بالموسيقى We were born into music together with Berk

ve Berk 8 yaşında gitar çalmaya başladı. بدأ بيرك بتعلم العزف على الجيتار في سن الثامنة and Berk started playing the guitar at the age of 8.

Ben de ondan görüp gitar çalmak istedim. وأنا من مشاهدته أردت تعلم الجيتار I wanted to play the guitar after seeing him.

Sonra akorları, her şeyi, kendim deşifre ediyorum. رويدا رويدا بدأت بتعلم الكوردات وكل شيء بنفسي Then I decipher the chords, everything, myself.

Sen başka bir enstrüman çal, aynı evde iki gitarist olmaz dedi. ثم قلت أوجدي لنفسك آلة موسيقية أخرى لا يمكن أن يتواجد عازفي جيتار في منزل واحد He said, "You play another instrument, you can't have two guitarists in the same house."

Piyano'ya yöneldim. توجهت إلى البيانو I turned to the piano.

Rus ekolünden gelen bir hocam vardı biraz sinirliydi... كان لي معلم بيانو من المدرسة الروسية ولكنه قد كان عصبيا بعض الشيء I had a teacher who came from the Russian school and he was a bit nervous...

ve piyanodan vazgeçmek durumda kaldım. اضطررت لترك البيانو

Sonrasında keman çalmaya başladım. بعد ذلك بدأت في تعلم آلة الكمان

Aslında hayatımın enstrümanını bulmuş oldum, keman. في الحقيقة وجدت آلة حياتي، الكمان In fact, I found the instrument of my life, the violin.

Hayat bir dengeydi, keman çalmak için dengede durmak gerekiyordu. كانت الحياة متوازنة وهذا ما يتطلبه عزف الكمان، أن تكون متزنا Life was a balance, and to play the violin you had to be in balance.

Ve 15 yaşında keman çalmaya başlayınca وبدأت بعزف الكمان بعمر الخامسة عشر

lise hayatım, الحياة الثانوية my high school life

Pera Güzel Sanatlar Lisesi birincilikle bitti. أنهيتها بترتيب الأولى على الصف بمدرسة بيرا للفنون الجميلة Pera Fine Arts High School graduated in first place.

Geldik konservatuvar sınavlarına وصلنا لاختبارات المعهد الموسيقي

üniversite çağına. بعمر الجامعة

Konservatuvar sınavına المعهد الموسيقي

tam girmeye yaklaşırken عندما اقتربت جدًا من الوصول just as we're about to enter.

Kemal hocam, Cihat Aşkın dedi ki; قال معلم الكمان جيهات اشكين: Kemal, Cihat Aşkın said;

"Dünyaca ünlü bir keman virtüözü عازف الكمان الشهير "A world-famous violin virtuoso

Shlomo Mintz önderliğinde Ortadoğu'da شلومو مينتز يتواجد في الشرق الأوسط In the Middle East under the leadership of Shlomo Mintz

Telaviv'e yakın bir köydeki busta في قرية قرب تل ابيب A busta in a village near Telaviv

keman workshop var". يقيم ورشات عمل لتعلم الكمان violin workshop".

Master classa gideceğiz ve orada keman çalacaksınız dedi. قال سنذهب كبعثة رئيسية وستعزفون هنالك الكمان He said we will go to the master class and you will play the violin there.

Tamam, yatıyorum keman, kalkıyorum keman, حسنا أنا أنام على الكمان وأستيقظ عليه Okay, I go to bed violin, I get up violin,

keman çalıyorum, وأعزفه

çok seviyorum keman çalmayı أحب العزف على الكمان

bütün hayalim keman çalmak üzerine kurulu. بنيت جميع أحلامي على عزفه

Hayatımı bunun üzerine aslında ilerletmek istiyorum. أريد أن أقضي حياتي في هذا I actually want to build my life on this.

Gittik ve ben oraya gittiğim zaman, ذهبنا وحينما كنت هنالك We went and when I got there,

durdum, dedim ki; توقفت وقلت لنفسي

''Ben keman çalmayacağım galiba أنا غالبا لن أعزف على الكمان "I don't think I'm going to play the violin.

çünkü benden yaşça çok küçük لأن هناك من هم أصغر مني عمرا because he's much younger than me.

Japon, Alman çocuklar أطفال يابانييون وألمان

Mendelssohn keman konçertosu çalıyorlar. انهم يعزفون حتى الـ Mendelssohn *مقطوعه كلاسيكية

Klasik müzik dinleyenleriniz vardır وهناك مستمعون للموسيقى الكلاسيكية Some of you listen to classical music

Mendelssohn keman konçertosu çok zordur وعزف الكونشرتو لمندلسون صعبة للغاية

ve gerçekten benden yaşça küçük çocukların هم بالفعل أطفال أصغر مني سنا and I really don't think that kids younger than me

o keman konçertosunu çaldıklarını görünce عندما رأيتهم يعزفون الكونشرتو

kendime güvenim gitti. اهتزت ثقتي بنفسي my confidence is gone.

Bu bir hayal kırıklığıydı, bir başarısızlıktı, mutsuzluktu. خيبة الأمل هذه والفشل والتعاسة It was a disappointment, a failure, unhappiness.

Ve kendime aslında başka bir çıkış yolu bulmam gerektiğini düşünmüştüm. كان يتوجب علي أن أفكر بإيجاد مخرج آخر لي And I thought to myself that I actually had to find another way out.

Gel gelelim iki buçuk ayın sonunda في نهاية الشهرين ونصف But after two and a half months

ben tabii konser biletleri satmaya başladım بالطبع بدأت في بيع تذاكر الحفل I, of course, started selling concert tickets.

keman çalıyorum ama kendime. بدأت بالعزف ولكن لنفسي

Sadece kendime çalıyorum. فقط لنفسي بدأت بالعزف

Sonra dedim ki; بعدها قلت

ben konser biletleri satayım لأبيع تذاكر الحفل

bir şekilde konserleri takip edeyim. وبشكل ما سأتابع الحفل الموسيقي

Shlomo Mintz dedi ki; شلومو مينتز قال: Shlomo Mintz said;

çıkış yolu ve bu yol haritasını "خريطة الخروج والطريق a way out, and we're going to use this road map

gösterenlerden biridir. هي أحد الدلالات

Şarkı söylemek isteyen var mı? dedi. هل هناك من يريد غناء أغنية" He said, "Does anyone want to sing?

Ben hemen el kaldırdım رفعت يدي على الفور

ve bir Azeri türkü söyledim, Akşam Mahnısı. وقمت بغناء أغنيه تركيه شعبيه أغنية "Akşam Mahnısı" and I sang an Azerbaijani folk song, Evening Mahni.

Bunu söyledikten sonra بعدما قمت بالغناء

herkes sessiz bir şekilde durdu baktı صمت الجميع لوهلة

ve ben dedim ki, ''Eyvah keman çalamadım قلت لنفسي يا إلهي لم أعزف على الكمان

şarkı da söyleyemedim galiba'' dedim. وغالبا لم أستطع الغناء أيضا

Sonra aynı Amerikan filmlerindeki gibi, o sahneleri çok severim. فجأة كالأفلام الأمريكية توالت الصفقات

Böyle bir alkış koptu بدأ التصفيق هكذا There was such applause

ve herkes sesime hayran bir şekilde بدا الجميع معجبا بصوتي

Shlomo Mintz bana dedi ki; قال لي شلومو مينتز:

''Sen keman çalma, şarkı söyle.'' "لا تعزفي الكمان بل غني" "Don't play the violin, sing.

Öyle demedi tabii. لم يقل هذا طبعا Of course he didn't say that.

Keman çalmaya devam edebilirsin dedi. قال: "يمكنك البدأ بعزف الكمان He said you can keep playing the violin.

Fakat 18 yaşındasın ve ses eğitimi için ولكنك في الثامنة عشرة وبالنسبة لصوتك But you're 18 years old, and you're not ready

çok uygun bir yaştasın فعمرك جيد جدا للتدريب الصوتي You're at a very appropriate age.

lütfen İstanbul'a döndüğünde من فضلك حين تعودي لأسطنبول please return to Istanbul

konservatuvarın ses eğitimi bölümüne gir'' dedi. انضمي للمعهد الموسيقي قسم التدريب الصوتي" "Get into voice training at the conservatory.

Geldik, konservatuvarın ses eğitimi bölümü ve konservatuvar sınavlarına hazırlandım. عدنا، وكنت أستعد لاختبار قسم التدريب الصوتي We came to the voice education department of the conservatory and I prepared for the conservatory exams.

Türk Halk Müziği, Türk Sanat Müziği بالموسيقى الفنية الموسيقى الكلاسيكية Turkish Folk Music, Turkish Art Music

napolitenler, aryalar, نابوليتان وأرياس napolitans, arias,

çok çeşitli bir repertuvar hazırladım لقد أعددت مجموعة واسعة من الذخيرة I have prepared a very diverse repertoire

ve jüri'nin karşısına geçtim. وعبرت لجنة التحكيم and I went in front of the jury.

Alaeddin Yavaşça, Selahattin İçli, Erol Uras çok değerli hocalarımız var. علاء الدين يافاشا وصلاح الدين إيسلي وإيرول اوراس معلمون أفاضل للغاية We have very valuable teachers such as Alaeddin Yavaşça, Selahattin İçli, Erol Uras.

Sonradan Türkiye'nin çok iyi bir tenoru في وقت لاحق ملحن جيد جدا في تركيا He later became a very good tenor in Turkey

Erol Uras dedi ki; ايرول اوراس قال لي: Erol Uras said;

''Kızım sen bir enstrüman çalıyor musun?'' "يا ابنتي هل تعزفين على آلة موسيقية" "Girl, do you play an instrument?

'' Evet hocam çalıyorum قلت: نعم يامعلمي أعزف '' Yes, sir, I'm playing.

keman çalıyorum, hocam'', dedim. أعزف على الكمان "I play the violin, teacher", I said.

Dönüp, yanındaki hocalar dedi ki; التفت وقال للمعلمين: He turned and the hodjas next to him said;

''Efendim ağır şey çeker gibi "سيدي كما تسحب الشيء الثقيل ''Sir, it's like pulling something heavy.

yay çeker gibi şarkı söylüyor تغني وكأنها تسحب القوس sings like a bow

değil mi?'' dedi ve orada أليس كذلك؟" right?" and he said.

Shlomo Mitz söylediği o cümle بسبب الجملة التي قالها شلومو مينتز Shlomo Mitz said that sentence

benim konservatuvarı kazanmama كانت السبب في فوزي بالمعهد الموسيقي I'm not gonna help me get into the conservatory.

sebep oldu aslında. actually caused it.

İyi ki de ses eğitimi bölümünü seçmiştim I'm glad I chose the voice education department

ve bunu söyledikten sonra And having said that.

bu diyalogtan sonra after this dialog

ben bile tutup ses eğitimi bölümü تمسكت في قسم التدريب الصوتي I even kept the voice training department

sınavında keman çaldım. وعزفت الكمان أيضا I played the violin in the exam.

Sonrasında ağustos ayı, بعد آب "اغسطس" Then August,

İstanbul Teknik Üniversitesi Maçka Kampüsü الحرم الجامعي لجامعة إسطنبول التقنية Istanbul Technical University Maçka Campus

konservatuvarın olduğu bina, مبنى المعهد الموسيقي

bir yokuş var yokuştan aşağı indim. ذهبت إلى الأسفل there's a slope and I went down the slope.

2000 kişi müracaat ediyor ama يتقدم 2000 شخص 2000 people apply, but

sadece 12 kişi alıyorlar. ولكن فقط 12 يتم قبولهم

Koştum, cama baktım bir kağıt ve kağıdın en üstünde Öykü Gürman yazıyor. ركضت ونظرت إلى النافذة على الورقة يكتب اسمي في الجزء العلوي I ran, I looked at the window, there was a paper and Öykü Gürman was written on the top of the paper.

O kadar heyecanlandım كنت متحمسة جدا I was so excited

ve o kadar duygulandım ki. وعاطفية كذلك and I was so moved.

Ne kadar doğru شعرت و كأني كنت في المكان الصحيح How true

bir yerde olduğumu hissettim I felt like I was somewhere

hayatımın dönüm noktalarından biriydi, was one of the turning points of my life,

konservatuvarı kazanmıştım.

Bu okulu ya 4 yılda bitireceğim I'll either finish this school in 4 years

ya hiç bitiremeyeceğim dedim I thought I'd never finish.

çünkü hep Flamenko dinliyordum. because I was always listening to Flamenco.

Ve terennümler, Düm Düm Tekteler, ويهتفون، دوم دوم تك تك .... And the chanting, "Düm Düm Tekteler.

ten Nadir Nadi düm tek tekte from Nadir Nadi to Nadir Nadi

nadir, nadu, düm tek tek... rare, nadu, düm one by one...

Sürekli terennüm halinde dedim ki; I said in a constant state of chanting;

flamenko dinliyorum

ve halk müziğini sanat müziğini سأدمجها مع الموسيقى الشعبية والفنية and I've been trying to change folk music into art music.

Flamenko ile birleştireceğim. I'll combine it with flamenco.

Konservatuvarı bitirdikten sonra okulu da birincilikle bitirdim. بعدما أنهيت المعهد الموسيقي والدراسة بترتيب الأولى After graduating from the conservatory, I graduated first in the school.

Bir 4 yıl kadar müzik öğretmenliği yaptığım yuvada. كنت أقوم بتدريس الموسيقى لأربعة سنوات في منزلي In the kindergarten where I was a music teacher for about 4 years.

Ama çok tereddütlerim vardı ولكن كان لدي الكثير من الترددات But I was very hesitant

çünkü yetmiyordu لأنه لم يكفي

ve bir şey yapmalıydık يجب أن أفعل شيئا

ve hayalimiz aslında bizim kültürümüze وحلمنا في الأصل ثقافتنا

ait olan türküleri ve şarkıları دمج الفلامنكو مع الموسيقى الشعبيه الكلاسيكيه

Flamenko müzikle birleştirmek

aslında flamenkonun da

bizim halk müziğimiz olduğunu anlatmaktı. that this is our folk music.

Berk askerden döndü, Berk is back from the army,

Sevilla'da yaşamıştı üç buçuk yıl kadar He lived in Seville for three and a half years.

dedi ki; ''Öykü Muhsin Bey diye bir film var He said, "There's a movie called Mr. Muhsin Bey.

Uğur Yücel ve Şener Şen oynuyor Uğur Yücel and Şener Şen

orada Uğur Yücel, Şener Şen, Uğur Yücel'e there Uğur Yücel, Şener Şen, Uğur Yücel

Evlerin Önü Boyalı Direk ويقوم Uğur Yücel بغناء Evlerin Önü Boyalı Direk

türküsünü söyletiyor,

gel bunu bir yapalım.'' dedi.

Hay hay dedim, yaptık

ve 20 milyon tıklandı.

Aslında o üç buçuk dakika ile

meşhur oldu bu kız كانت رحلة شاقة

oradan yürür dediğinizin altında underneath what you say walks from there

gerçekten çok uzun bir çalışma emek var. It is really a very long labor of work.

Ve biz türkü yaptık, konserler, ün, şan, şöhret, para... And we made folk songs, concerts, fame, glory, fame, money...

Harika, harika, her şey çok harika gidiyor.

Sonra Popüler Kültür bize dedi ki; 2. bir şarkı yapmanız gerekiyor. Then Popular Culture told us; you have to do a second song.

Türküyü yapmıştık ya

sanat müziği de yapalım dedim.

Seni ben unutmak istemedim ki'yi yaptık.

O zaman da harikayız,

yine ün, şan, şöhret

her şey çok harika, fakat derken

şarkının etkisi azalmaya başladı

ve duraksama dönemi başladı...

2011-2012-2013

2014 yılında telefon çaldı.

"Öykü hanım, yapım şirketi arıyor

Urfalıyam Ezelden diye bir dizi var,

orada şarkı söylemenizi

türkü söylemenizi istiyoruz في نفس الوقت

aynı zamanda كان دور فتاة تخرجت من المعهد الموسيقي

konservatuvar mezunu bir kız, dedi.

Iş buldum, dedim iş buldum.

Konservatuvar mezunu bir kız oynayacağım

ve idealist olarak yapmak istediğim

her şeyi yapacağım, türkü söyleyeceğim

uzun hava söyleyeceğim... بذلنا قصارى جهدنا لكن

O kadar çalıştık, emek verdik

dizi 11 bölümde bitti.

Çünkü yapım şirketi ve kanal karar verdi

dizi bitti. وخيبة أمل أخرى

Gel gelelim, yine bir hayal kırıklığı وخيبة أمل أخرى

ama yine vazgeçemiyorum hep devam ediyorum لكن مجددا لم أستسلم

hep devam ediyorum, واصلت التقدم

üretmeye, çalışmaya, sabretmeye, بالتعلم والعزف والصبر

ahlakımı bozmamaya وألا أفسد صبري

duruşumdan ödün vermemeye, موقفي وتضحيتي

hep devam ediyorum devam ederken دائما كنت أواصل وأواصل السعي

bu arada bir albüm yaptım. خلال ذلك قمت بعمل ألبوم

2014-2015-2016-2017 telefon çaldı. مضت 2014 و2015 و2016 وفي 2017 رن هاتفي

Yapım şirketi. Biz proje yapıyoruz Sen Anlat Karadeniz Projesi... شركة الإنتاج نحن لدينا مشروع مسلسل "sen anlat karadiniz"

Aman Allahım. Ve orada, قل يا إلهي

''Şive yapabiliyor musunuz?''dedi... قالوا هل بإمكانك إتقان لهجة البحر الاسود؟

Dedim, ''Yaparım yaparım قلت نعم أستطيع فعلها

şive yaparım'', böyle konuşuyorum سأفعلها وأتقن اللهجة

ama ''şive yaparım,''dedim. قلت نعم أفعلها

"Oy nenem yarabbi!" dedim. قلت: ياجدتي !! يا إلهي !!

''Oy nenem yarabbi!''

Ondan sonra, bir audition metni var. بعد ذلك، لديك نص الاختبار

Tabii ki şirkete davet edildim بالطبع دعيت إلى الشركة

ve deneme çekimi yapacağız. سنقوم بعمل لقطة تجريبية

Bu karakteri oynayıp oynamadığı mı test edecekler ويختبروني ما إن كنت سأستطيع أداء هذه الشخصية؟

çünkü çok ağır bir sorumluluk. لأنها مسؤولية ثقيلة جدا

Tabii karakter şarkı da söylüyor, بالطبع تغني الشخصية أيضًا

çok mutluyum. سعدت جدا

Şirketten içeri girdim, dedim ki; دخلت إلى الشركة وقلت

''Evet ezberimi yaptım, her şey çok iyi "نعم، لقد حفظت، كل شيء جيد جدًا ومتحمسة جدا

çok heyecanlıyım. لأن الاشخاص الذين يقومون بأشياء يحبونها يتحمسون

Ben çünkü işini aşkla yapan insanların heyecanını ölüyorum.

Bende onlardan biriyim.

İşimi aşkla yaptığım için çok heyecanlanıyorum.

Çalıştım, yapacağım,''dedim. Bir baktım Osman Sınav.

Osman Sınav karşımda.

Ama o bilgeliğiyle ve öğretici yanıyla,

o babacan tavrıyla, o kadar beni rahatlattı ki.

Bana inandığını söyledi.

Ve "3 2 1 kayıt" dedi.

Ben oynadım, türkü söyledim.

Sonra, audition bittikten sonra,

saat 2'de girdim oraya,

çıktım saat 7'de.

Yani şizofrenik bir durum, size anlatamam.

Gülüyorum, ağlıyorum.

Bir sürü duygu geçişleri yaşıyorum

ama kendimi kanıtlamam lazım Osman Sınav'a.

Ve sonrasında, oradan ayrılırken dedim ki; وعندما غادرت، قلت:

"Bana olmadığını iki gün içinde "لو لم يتم اختياري أخبرني في غضون يومين"

söyler misiniz" dedim.

Neden olmadığını söylemek istedim

çünkü o zaman daha çabuk arıyorlar.

Aradılar, telefonum çaldı. رن هاتفي

Çok heyecanlıyım. متحمسه جدا

"Acaba rolü aldım mı? Asiye Kaleli ben mi olacağım?" diye... أتساءل ما إذا كنت قد توليت الدور؟ هل سأكون آسيا كاليلي

Menajerim dedi ki; ''Bizim Asiyemiz sensin.'' قال وكيل أعمالي: "أنت آسيا"

O anda bir çıkış noktası ve benim için de dönüm noktasıydı. عند هذه النقطة نقطة تحول

Sizinle bunu paylaşmak istedim çünkü ünlü olmak değil, شاركت هذا معك لأن الشهرة لا تهم بل الأهم أن تترك أثرا

önemli olan iz bırakmaktır hayatta.

Ben hep üretmeye devam ettim, hiç yılmadım.

Ve popüler kültür elbette gelip geçici ama

bıraktığınız ses, bıraktığınız iz kalıcı. الصوت الذي تتركه، الممر الذي عبرته

Aynen şarkılar gibi. تماما مثل الأغاني

Öyle zannediyorum ki افترض

bir tiyatro perdesinde, böyle bir perde de على خشبة مسرح، مثل هذا

böyle bir sahnede, eğer hoş seda في مشهد كهذا إذا تمكنت من ترك أثر

bir ses, bir iz bırakabilirsem...

Gerçekten ne mutlu bana.

Önemsediğim bir hikâye var.

Picasso'nun hikâyesi.

Picasso bir gün restorana girer

ve şef garson onu tanır.

Der ki "Torunlarıma, çocuklarıma, yadigâr, hatıra kalması için

bir şey çizer misiniz?" der.

Bir kâğıt uzatır.

Picasso kırmaz, o kâğıdı alır

ve 5 dakikada bir şeyler çizer

ve kağıdı uzatır, der ki "Bin dolar.''

Şef garson da der ki,

"Aman efendim, ne bin dolar? 5 dakikada çizdiniz.

Yani, bin dolar olur mu?"

Picasso hazır cevaplılığıyla bilinen bir ressam, döner, der ki,

"Sizin o 5 dakika dediğiniz

40 yıl artı 5 dakika."

Dolayısıyla, o üç buçuk dakika dediğiniz

müzik videosu, yaşım çıkacak ama أنا كبرت في السن لكن

üç buçuk dakika artı 35 yıl. ثلاث دقائق ونصف زائد 35 سنة.

Shlomo Mintz'ten sonra بعد شلومو مينتز

Osman Sınav çıkışı yoluydu. Osman Sınav كان من أخرجني

Benim için yol göstericilerimdi. كان قائدي

Ve üçüncü bir kişi daha var. وهناك شخص ثالث

O da dünyanın 500 sanatçısının arasında yer alan هو من بين 500 فنان في العالم

ressam Mehmet Uygun. الرسام محمد اويغون

Ben de böyle bir hava, كنت أتباهى

işte Sen Anlat Karadeniz'de هل رأيت الأغاني التي غنيتها

söylediğim türküler, 50 milyon tıklanmış. بمسلسل sen anlat kara deniz حصلت على 50 مليون نقرة

Toplamda 250-300 milyona yakın

bir dinleyici kitlesi olmuş

ve her şey çok tıklanıyor.

Ün bende, popüler kültür bende.

Harika bir sesim var, oyuncuyum.

Bülent İnal'la başrol oynadığım

Urfalıyam Ezelden'de.

Şimdi Sen Anlat Karadeniz dizisindeyim diye bir hava içinde. أنا أمثل في مسلسل البحر الأسود الذي يتم عرضه الآن

Mehmet Uygun'un misafiri olduk. كنا ضيوف محمد اويغون

Mehmet Uygun dedi ki; وقال:

"Ben sizi tanımıyorum "أنا لا أعرفكم لأني لا أتابع التلفاز"

çünkü ben televizyon izlemiyorum" dedi.

"Ben popüler kültür... أنا شعبيتي ...

''Ben gece kalkıp resim yapıyorum" dedi bana. قال: "أنا استيقظت في الليل لأرسم"

''Ha'' dedim, ''yani işte, biz de.. bu yani...''dedim. قلت له: "ها نحن هنا يعني...

Ben de aslında çok çaba sarf ediyorum. أنا بالفعل بذلت الكثير من الجهد"

"Sanat nedir, Öykücüğüm?" dedi. قال: "ما هو الفن؟"

Birbirimize bakıyoruz... ونحن ننظر لبعضنا البعض...

"İnsanı insana insanca anlatan bir kavram قلت: "مفهوم إنساني يصفه الإنسان للإنسان

ama bunun üzerine لكن في هذا أستطيع التحدث كثيرًا"

çok da konuşabilirim, Mehmet Bey" dedim.

"Bir dakika, bir dakika" dedi. وقال: "دقيقة واحدة

"Google'a aç" dedi. قومي بفتح جوجل

Ben gittikten sonra bunu yapar mısınız? هل يمكنك القيام بذلك بعد أن أذهب؟ عديني"

Söz verin ama bu anlatacağım şeyi.

"Google'ı aç" dedi.

"'Art world' yaz" dedi.

Sanat dünyası İngilizce.

Yazdım.

"Görsellere tıkla" dedi. Tıkladım. "Ne çıktı?" dedi.

Vango, Picasso, Leonardo Da Vinci, heykeller, resimler...Aman Allahım harika.

Şimdi dedi, "Sanat dünyası yazar mısın? Türkçe olarak," dedi.

Yazdım. Görsellere tıkladım. كتبت ونقرت على الصور

Ne göreyim? Magazin dünyası. ماذا وجدت؟ مجلة الدنيا

Kim kiminle, nerede, nasıl, ne... şşşş... من مع من، أين، كيف، ماذا ...

Ne almış, ne giymiş, ne yapmış? ماذا اشترى، ماذا ارتدى، ماذا فعل؟

Sonra dedi ki; وقال: "عزيزتي اويكو أترك التعليق لك"

"Öykücüğüm yorumu sana bırakıyorum" dedi.

Ben de yorumu sizlere bırakıyorum.

Teşekkürler. (Alkış) شكرا لكم