Girişimcilik ile ilgili 5 GERÇEK
Günümüzde, birçok kişi için şirket sahibi olmak bir amaç haline geldi.
Bu isteğin asıl sebebi, şirket sahibi olmakla ilgili etraftan duyulan kulaktan dolma bilgiler
ve doğru olduğuna inandığımız ama temelde yanlış olan düşüncelerimizdir.
İnsanların, daha doğrusu erkeklerin büyük kısmının ‘benim kendi şirketim olsun' dediginde hayal ettikleri kişi,
film ve dizilerlerdeki başarılı bir iş adamı olarak gösterilen ve bilinçaltımıza işlenen,
her zaman takım elbise giyen,
karizmatik, ciddi, az gülen, yüksek bir plazanın en son katında elinde kahvesiyle şehri izleyerek
gelecek planları yapan, asistanı ona yapması gereken işi hatırlatırken o başka bir işle uğraşacağını söylerek
ağırlığıylakarar veren kişinin o olduğunu gösteren, , herkesten üstün muhteşem bir hayata sahip bir kişidir. Bu yüzden birçok kişi, bu tarz bir hayat yaşayabilmek için sadece şirket sahibi olmanın, yeterli olduğunu sanırlar. Maalesef gerçek hayatta bu böyle değil.
Anne babanızdan miras kalan büyük miktarda bir paranız yoksa,
o tarz bir hayat yaşamak için sadece şirket sahibi vey a direktoru olmanız yeterli değil.
Şirket kurmak girişimcilik demek değildir.
Şirket bir kurum ve birkaç kağıt parçasından ibarettir.
Girişimcilik ise para kazanma sürecidir,
ya da başka bir şekilde anlatmak gerekirse, girişimcilik para üreten bir makinedir.
emek ki, böyle bir hayat yaşayabilmeniz için, öncelikle çok başarılı ve karlı bir iş kurmanız gerek . Ve Daha sonra, o işin işleyişini öyle sistematikleştirmek gerek ki, o kendi kendine çalışan bir makineye dönüşsün.
Böylece sizin de istediğiniz ve zevk aldığınız şeylerle uğraşmak için hem paranız,
hem de boş zamanınız kalsın.
Böyle bir makine oluşturmayı birçok kişi ya hiç başaramıyor, ya tam istediği gibi olmuyor,
ya da ancak hayatının son yıllarında başarabiliyor.
Yeni yaranan sirketlerin %98'inin başarısızlığa uğrayarak faaliyetine son verdiğini ve sadece %2'sinin
başarılı olabildiğini biliyor muydunuz?
Kulağa çok karamsar geliyor, değil mi?
Fakat büyük ihtimalle, başarısız olan o yüzdenin büyük çoğunluğunu,
amaçları sadece bir şirket sahibi olmaktan öteye geçmeyen kişiler oluşturuyor.
Şirket sahibi olmayı esas amaç edinmiş olan kişilerin tüm azimleri, şirket kurup birkaç ay
birşeyler yapmaya çalıştıktan sonra biter.
Çünkü onlar ‘Artık benim de bir şirketim var, bu toplumda belli bir sosyal statüm var , Linkedin profilimde falanca yerin CEO'su olduğumu yazabilirim.' diye düşünerek
dışarıdan yüksek statülü, üstün biri imajı çizdiklerine kendilerini inandırıp amaçlarına ulaştıklarını sanırlar.
Bu da onların git gide tembelleşmesine neden olur.
Dahası o işi sırf, yaptıkları tüm hareketler çevreleri tarafından beğenilsin ve toplumda bir statüm olsun diye yapmaya başlarlar. Başarılı girişimcilerin büyük çoğunluğundaysa durum bambaşka.
Onların amacı şirket sahibi statüsü kazanıp hava atmak değil,
başarılı bir girişim yapmak.
Yani, şirket onlar için bir araç ve çok küçük bir detay-hukuki bir aşamadır, bir amaç değil.
Onlar için şirketin kaydını yaptırmak sadece resmi bir evrak işidir.
Başlangıç noktasıdır, bir son değildir.
Onlar hayallerindeki hayatı yaşamak için emek sarfederler,
başkalarının gözünde öyle bir hayatı yaşıyormuş imajı çizmek için değil.
İnsanların girişimcilik ve girişimci olmakla ilgili yanlış fikirlere sahipolduğunu fark ettiğim için ,
konuyla ilgili bu videoyu yapmaya karar verdim.
Söyleyeceklerimin bir kısmı bazılarını demotive edebilir, bazılarınıysa tam tersi motive edebilir.
Bu videoyu yapmaktaki amacım bazılarımızın gerçekten de girişimci olmak isteyip
istemediğini yeniden düşünmesine,kendilerine yalan söylemeden
gerçekçi bir şekilde karar vermesine ve bazı şeyleri göz önünde bulundurarak
beklentilerini en baştan doğru şekilde belirlemesine yardımcı olmaktır. Peki bu yanlış fikirler nelerdir ?
1.Büyük çoğunluğumuz girişimcinin çok boş zamanı olduğunu
ve ne zaman ne isterse yapabildiğini sanmaktadır.
Maaşlı işlerde genellikle belli bir saatte, diyelim ki sabah saat 9'da işbaşı yapılır ve akşam belli bir saatte diyelim ki, 6'da iş biter.
O saatler dışındaki zaman sadece sizindir ve o arada işle ilgili herhangi bir sorumluluğunuz yoktur.
Kendi işiniz olduğundaysa bunun tam tersi geçerlidir.
Çünkü bu sizin kendi işiniz ve bu sefer karar verme mekanizmasının en tepesinde olan da sizsiniz.
Yani, girişiminiz devam ettiği sürece onun ayakta kalması ve gelişmesinden gece-gündüz,
haftanın her günü, 7/24 siz sorumlusunuz.
Bu şu demek oluyor, boş zaman olarak gördüğünüz zamanlarda-ister arkadaşlarınızla buluşun,
ister denize gidin, ister ailenizle vakit geçirin, ister film izleyin, ne yaparsanız yapın
ancak her zaman aklınızın bir köşesinde işiniz olacaktır
ve en iyi ihtimalle ‘Acaba herşey yolunda mı' sorusu kafanızda dönüp duracaktır.
En kötü ihtimalde de dinlenmek için ayırdığınız zamanda bile, her an işte bir sorunun olduğunu haber vererek,
huzurunuzu kaçırabilecek bir telefon alabilirsiniz.
Hatta bazı girişimciler böyle durumlarla o kadar sık karşılaşıyor ki,
dinlendikleri zaman ‘umarım işle ilgili bir sorun çıkmaz da güzelce dinlenebilirim'
düşüncesi kafalarını kurcaladığı için kafalarını dağıtacak herhangi bir şeye konsantre olamıyorlar.
O yüzden kendi işinizi yapmakta kararlıysanız eğer, hayatınızın belli bir döneminde her şeyden uzaklaşarak
gerçek anlamda bir dinlenme zamanınızın olmayacağını da göze almalısınız.
Çok ender durumlarda istisnalar olabilir, fakat istisnalar kaideyi bozmaz.
2.İkinci yanlış düşünce ise ‘İşin başarılı olması, girişimcinin,
yani baştaki kişinin başarısından kaynaklıdır.
Başarının mimarı odur ve sadece onun liderliğinin sonucudur' düşüncesi.
a. Elbette, şirket sahibinin liderliği, azmi, vizyonu, motivasyonu, doğru yönetimi ve işleri doğru bir şekilde paylaştırması vs. gibi becerileri işin başarılı olmasında önemli bir faktör.
Fakat bunların hepsinden daha da önemli bir faktör var;
Ekip. Yani çalışanlar.
Eğer bir iş başarılıysa, o başarının %70-80'i güçlü bir ekibin emeğinin sonucudur.
Bu yüzde işe göre değişebilir,fakat değişmeyen şudur,
eğer bir işin kaderi sadece o işin sahibine bağlıysa, ona girişim değil,
freelance yani Türkçe karşılığıyla bağımsız çalışma dememiz daha doğru.
O yüzden kendi işinizi yapacaksanız, ilk yapmanız gereken şey,
etrafınızda profesyonel anlamda çok güçlü becerileri ve kişisel özellikleri olan kişiler
toplayıp onlardan bir ekip kurmak olmalı.
Bu ekip şirketin kurucularından da olabilir, çalışanlarından da.
Bütçenize ve bazı diğer faktörlere bağlı olarak değişebilir.
Başarılı bir iş adamı, her alan için kendinden daha akıllı ve zeki insanları işe alır,
kendisinden zayıf kişileri işe alıp da onlardan daha üstünüm diye egosunu tatmin etme ihtiyacı gütmez.
O yüzden başarılı bir iş adamının en temel güçlü özelliğinden biri,
başarılı bir ekip kurmak için insan kaynağını en iyi şekilde yönetme ve inandırma becerisidir.
3. yanlış düçünce ise şu : Kendi işin olduğunda, başkasının talimatı ile değil, kendin için ve isteyerek çalışıyor olduğundan dolayı
işin daha kolay olur.
Buradaki mantık şu,- kendi işin için çalışıyor olmandan dolayı daha büyük bir hevesle çalışırsın.
Fakat kolay olduğuyla ilgili aynı şeyi söyleyemem.
Çünkü insanın kendisini yönetmesi, başkasının onu yönetmesinden çok ama çok daha zor.
Sebebiyse şu:
Biri tarafından yönetildiğimizde,bize belli talimatlar hazır bir şekilde verilir,
işlerin biteceği tarihler belirlenir ve biz neyi yapacağımızı ve ne zaman yapmak zorunda olduğumuzu net bir şekilde biliriz.
Patron baskısı olduğundan dolayı da, çoğu zaman işlerimizi zamanında bitiririz.
Fakat iş, kendi işimiz olduğunda kendi iç tembellik duygumuzla ve eğlenme isteğimizle mücadele ederiz.
Tabiki de bu çok ama çok zor.
Çünkü tembellik duygusu da, eğlenme isteği de,
yapmak zorunda olduğumuz iş de bizim kendimizin.
Kendimizi bir müdür gibi cezalandırıp işten atmayacağımıza gore,
duygularımıza yenik düşüp işimizi geciktirdiğimiz durumları bir hayli fazla yaşarız.
Şunu da belirtmeliyim ki, işin kötü ama bir o kadar da garip tarafı, çoğu zaman başarılı bir iş kurma potansiyeli olan kişiler,
rahatına çok düşkün ve doğası gereği tembel kişiler oluyor.
Bu kişilerin tek sorunu, diğer insanlara göre biraz daha fazla rahatlıklarına düşkün olmaları.
Öyle rahatlıklarına düşkündürler ki, hiçbir şey düşünmeden, gelecekte rahat bir şekilde
istedikleri gibi tembelliklerini yaşayabilmek için, yani calismadan yasayabilmek icin
bugünlerini feda ederek, kendilerinde gece gündüz çalışabilecek motivasyonu bulabiliyorlar.
Şöyle de denilebilir,
tembel hayatı yaşamak için hayatlarının bir döneminde tembellikten tamamen vazgeçmeyi göze alabiliyorlar.
Bu yüzden kendi işimizi yapmak istiyorsak ve biraz rahatımıza da düşkün biriysek ,
önce öz disiplinimiz üzerinde çok çalışarak onu güçlendirmeliyiz ki,
duygularımıza ve isteklerimize daha az yenik düşelim
ve gelecekte istediğimiz gibi rahat ve refah bir hayat yaşayabilelim.
4. yanlış düşünce iyi bir fikri başarının anahtarı olarak görmek. Birçok kişi, bir girişimdeki en önemli şeyin iyi bir fikir olduğunu sanıyor.
Evet, fikrin güzelse, girişiminin başarılı olma şansı yüksek.
Fakat demin de söylediğim gibi, bütün start-upların sadece %2'si başarılı olabiliyor.
Bu, diğer %98'de hiç de güzel fikirler olmadığı anlamına gelmiyor tabi.
Tam tersi güzel fikirler çok.
O başarılı yüzde ikide de yeni olmayan fikirler çok.
Önceki videolarımın birinde anlattığım 80/20 kuralında da oldugu gibi,
girişimin başarılı olmasında, fikir %20, doğru bir şekilde uygulama ise %80 önem taşıyor.
Bu yüzden aynı fikir ile, ayni zamanda aynı sayıda ekip üyesiyle işe başlayan kişiler olabilir
ve onlardan bazıları bir süre sonra başarısız, bazılarıysa çok başarılı olabilir.
Önemli olan oyunu doğru ve kuralına göre oynayabilmek ve her duruma gore,
hızlı bir şekilde ama doğru kararlar verebilmek.
5.yanlış fikirse parayla ilgili.
Yeterince para ve yatırım kaynağı varsa, demek ki iş başarılı olacaktır.
İş için para lazım, bu doğru.
Çoğu yeni işlerin devam edememesinin sebebinin finansal sorunlardan kaynaklandığı da doğru.
Fakat aslında başarının esas sırrı, insanın kendisinde, istekli olmasında,
doğru karar verebilmesinde, sorun çözme becerisinde ve azmindedir.
Başarılı iş adamlarının hayat hikayelerini incelediğinizde, işi kurarken ellerinde yeterince para olmadığını,
bir şekilde ya yatırımcı bulduklarını,
ya borç aldıklarını, ya da kredi çektiklerini görürsünüz.
Yani para veya yatırım kaynağı bulmak eşittir başarı diye bir şey söz konusu değil.
Önemli olan o parayı nasıl kullandığın.
Çok küçük miktarda yatırımla çok büyük başarılara imza atmış şirket çok.
Ya da tam tersi, çok büyük yatırımlarla başarısızlığa uğrayan da çok.
Belki böyleleri yakınlarınız arasında bile vardır.
Bütün bu söylediklerimden çıkarmamız gereken sonuçlar şunlar :
Başarının öznesi insanlar, onların becerileri ve kişisel özellikleridir.
Para, fikir veya diğer şeyler değildir.
Eğer kendi işimizi kurarak girişimci olmayı seçmişsek,
bunu dışarıdan havalı gözüktüğü için veya toplumda belli bir statü kazanmak için değil,
gerçekten de büyük amaçlarımız olduğu ve bu amaçlar uğruna hayatımızın belli bir dönemini
feda etmeye hazır olduğumuz için yapmalıyız.
Her zaman hatırlattığım gibi, eğer bu video sizin icin gerçekten faydalı olduysa,
kanalın büyümesine destek olmak için arkadaşlarınızla paylaşmayı ve videoyu beğenip yorumlarınızı yorum kısmına yazmayı unutmayın. . Dinleyerek değerli zamanınızı harcadığınız için teşekkür ederim.