×

We use cookies to help make LingQ better. By visiting the site, you agree to our cookie policy.


image

TEDx Turkey, Yargılarınız, Yaşamınız Olmasın | Sanem Oktar | TEDxIstanbul

Yargılarınız, Yaşamınız Olmasın | Sanem Oktar | TEDxIstanbul

Çeviri: Gülnar Khalilova Akdish Gözden geçirme: Yunus ASIK

Ben bir kadın girişimciyim.

Son 20 yıldır pazarlama alanında farklı şirketler kurdum ve sattım.

Bugün burada hem bir kadın hem bir girişimci olarak

size kadın ve erkekler olarak

üstlendiğimiz rollerden biraz bahsedeceğim.

İzmir'liyim.

Söylediği sözün anlam ifade ettiği bir ailede büyüdüm.

Benden 5 yaş küçük bir erkek kardeşim var.

Babam girişimci.

Hesapsız alınan risklerin ne anlama geldiğini

14 yaşımda babam iflas edince öğrendim.

O zaman iki şeye karar verdim.

Bir, kendi ayaklarım üzerinde durmam gerekiyordu. İki, iyi bir eğitim almam gerekiyordu.

Liseyi İzmir'de okudum, üniversite için İstanbul'a geldim.

Okulu bitirdikten sonra her genç kız gibi

bir uluslararası şirkette çalışmaya başladım-

-çünkü kariyerim öyleydi-

ardından evlendim, evlendiğimde bir kız çocuğum oldu ve işi bıraktım çünkü annelik benim

zaten kariyerimdeki en önemli roldü.

Fakat yine hesaplamadığım bir şey oldu,

hesaplayamamıştım.

Bir, evde oturmak çok sıkıcıydı. İki, boşanmıştım.

İşte, iş kurmaya karar verdiğim tam da bu zamana rastlar.

Uzun süre düşündüğüm ve pek çok kere

pek çok kişiye danıştığım bir süreç geçirdim.

Burada genel olarak bana söylenen şey,

bir kadın olduğum, neden iş kurmak istediğim, küçücük bir çocuğumun olduğu

ve tanımadığım insanlarla iş yapmamam gerektiğiydi.

Aslında bugün dönüp baktığmda,

bunun sadece bana ait bir problem olmadığını görüyorum.

İşte o yüzden sizinle Abbie Conant'ın hikayesini paylaşmak istiyorum.

Abbie Conant trombon çalan bir müzisyen.

Trombon çalıyor ve Turin operasında.

1980 yazına geldiğinde bir işe başvurmak istiyor

ve Münih Filarmoni orkestrasına başvuruyor.

Kabul mektubu geliyor kendisine.

Mektup geldiğinde üstünde şöyle bir ifade var:

"Herr" Abbie Conant - Bay Abbie Conant geliyor.

Ama bu küçük ayrıntıya pek de takılmıyor kendisi.

Seçmeler için Münih'e gidiyor.

O dönemde Münih Filarmoni Orkestrasının

binası tamirde olduğu için

Münih operasında seçmeler yapılıyor,

Fakat orkestrada çalışanların birinin de yakını

seçmelere katıldığı için seçimler perde arkasında yapılıyor.

O zamana kadar Avrupa'da perde arkasında

seçim yapmak pek de olağan bir şey değil.

33 kişi seçimlere giriyor.

Abbie Conant'ın sıra numarası 16. Sıra kendine geldiğinde,

sahneye çıkıyor ve trombonunu çalmaya başlıyor.

François Davit'in konçertosunu çalıyor.

Ancak çalarken 1 notayı kaçırıyor.

Çok üzgün bir biçimde sahnenin arkasına doğru gidiyor,

eşyalarını toplamaya başlıyor.

"Herhalde artık beni seçmeyecekler" diye düşünürlerken,

sahnenin önünde seçim yapanlar

hiç de öyle düşünmüyorlar.

Konçertoyu duydukları itibaren oldukça etkilenmişlerdir ve diğerlerini duymaya gerek görmeden

Abbie'nin kazandığını açıklarlar ve

"Bay Abbie Conant" sahneye gelir,

Perde açılır...Uzun bir sessizlik...

"Aman Tanrım, bu bir kadınmış"

O zamana kadar Münih Filarmoni Orkestrasında

kadınlar iki tane çalgı çalarlar.

Bir tanesi keman, diğeri de obuadır.

Bunlar kadınların ince, zarif parmakları için çok uygundur.

Oysa ki trombon. Tam bir erkek çalgısıdır.

Hatta o kadar ki aynı zamanda marşları çalarlar.

Ayrıca trombon çalmak için

çok güçlü nefese ihtiyaç duyulur.

Bir kadın nasıl olur da böyle bir şey çalar.

Neyse kabul edilir.

Ancak biraz zaman geçtikten sonra,

yanlarına çağırır maestro ve der ki:

"Bundan sonra artık baş tromboncu değilsin."

"Neden?"

"Çünkü fiziksel olarak senin bu kadar yetkinliğin yok!"

Abbie çok sinirlenir ve mahkemeye başvurur.

Mahkeme ondan bir sağlık raporu ister,

Kendisi sağlık raporu almak için hastaneye gider.

Hemşire muayeneyi bitirdikten sonra ona şu soruyu sorar:

"Siz atlet misiniz? Ne kadar güçlü ciğerleriniz var"

Abbie raporu alır ve tekrar döner.

Fakat geri döndüğünde bu sefer de

orkestrada maaş farklılıkları olduğunu görür.

Sadece kadın olduğu için

erkeklerden daha az ücret almaktadır.

Tekrar mahkemeye gider

ve mahkeme tam 8 yıl sürer.

Sonunda kendi kazanır ve Abbie Conant

artık Münih Filarmoni Orkestrası'nda

trombon çalmaya devam eder.

Fakat o günden sonra ne olur, biliyor musunuz?! Orkestralarda seçimler perde arkasında yapılmaya başlar ve

perde sayesinde gerçek yetenekler keşfedilmeye başlar.

O günden sonra Amerika'da Filarmoni Orkestraları'nda,

%5 olan kadın oranı %55lere çıkar.

Sadece kadınlar için değil,

Asyalılar için de, Afrikalılar için de ,

Güney Amerikalılar içerisinde de

müzisyenlerin oranı artar.

Müzik dünyasının keşfettiği şey şuydu:

Yargılarınız kadın ve erkek rollerini belirlememeli,

gözünüze perde çekmemeli.

Çünkü kadınların ve erkeklerin yapabildiklerini düşünmek,

gerçek yetenekleri değerlendirmemizi engeller.

Aynı iş dünyasında olduğu gibi .

Prof. Dr. Yıldız Ecevit şöyle diyor,

girişimcilikle ilgili yaptığı araştırmada.

Kadınların %39'u iş kurmak istediklerinde, şöyle bir yanıt alıyorlar:

"Sen yapamazsın."

%37'sine, "Ne gerek var, evde otur,

zaten beceremezsin" denerek küçümseniyor.

%10'una önce en yakınları "hayır" diyor.

Aslında girişimciliğe baktığınız zaman

başka sorunları da var kadınların.

Finansa ulaşmakta, network kurmakta.

Ve bütün bu sorunlar içerisinde

kadın kendini yalnız hissediyor.

Dünyada nüfusun yarısını kadınlar oluşturuyor,

ancak fırsatlara erkekler kadar rahat ulaşamıyorlar.

Nereden mi biliyorum bunları?

Sizinle bazı rakamları paylaşmak istiyorum.

Dünyada 22 tane kadın devlet başkanı var.

Parlamentoda temsil olunanı %21.

Eğer dünyada kadınlar ve erkeklerin

fırsatları eşit olsaydı, dünya ekonomisi

85 milyar dolar daha zengin olacaktı.

Peki Türkiyede durum nasıl?

Ora ile de ilgili bazı rakamlar paylaşayım.

Türkiye'de kadınların iş gücüne katılım oranı %33.

OECD ortalaması %58. Türkiye'de sadece

sekiz milyon yüz bin kadın çalışıyor,

4 milyon yüz bini kayıt dışı.

Yani kayıt dışında çalışan kadınların hepsini bir ile toplasak,

inanın, İzmir ili kadar etmiyor.

Türkiye'de girişimci kadın sayısı 105 bin,

toplam girişimcilerin %8'i.

Ve Dünya ekonomik raporu diyor ki,

kadın ve erkeklerin fırsatlara eşit olabilmesi için

118 yıl daha geçmesi gerekiyor .

Yani benim torunumun çocuğu ancak görebilecek. Yargılar önemli.

Size neyi nasıl yapamadığınızı söyleyecekler. Ve bunu daha kız çocuğuyken size söylemeye başlayacaklar.

Aynı bu videoda olduğu gibi.

(Video) Kızları sınırlandırıyor muyuz? Onlara sorduk.

Kız olduğun için sana bazı şeyleri

yapmaman gerektiği söylendi mi?

Evet.

Her zaman, her zaman, sürekli.

İnsanlar kızları hep mutlu ve neşeli

olması gerektiğini düşünüyor. Bilirsin işte.

Olması gereken gibi ol, zorlu bir şeyler yapmaya kalkma. Birini gerçekten kurtaramayacağımı söylediler.

Örneğin hikayelerde kızları

hep erkekler kurtarır.

Kızların %72'si toplumun onları sınırladığını hissediyor Orkid bunu değiştirmek istiyor.

Şuradaki kutulardan birini alıp buraya

getirmenizi istiyorum.

Kutu sınırlarını temsil ediyor.

(Kızlar mükemmel olmalı) Her bir kutuya söylediğiniz

(Kızlar mükemmel olmalı) şeylerden birini yazın lütfen.

(Kuvvetsiz)

(Kızlar güçlü değil.)

(Spor spikeri olamazlar)

(Cesaret edemez)

Ergenlik döneminde kızların öz güveni düşüştedir. Sınırlamaları kabul etme eğilimi gösterirler. Geri adım atmaya ve yeni şeyler denememeye başladım.

ve...bunlar beni kısıtladı.

Trompeti, basketbolu bıraktım, güreş sporunu bıraktım.

Ben...kendi kendime

iyi değilsen bırak gitsin dedim.

Bıraktın mı peki?

Bir hafta için.

Sonra ne oldu?

Onlara daha iyisini yapmak için çok çalışarak aksini ispatladım. Nasıl davranacağımı başka insanların

isteklerine göre karar veriyordum.

Sonra fark ettim ki bu korkunç birşey

Öyleyse "Yeter artık!" dedim.

"O kutuyla ne yapmak istiyorsun?"

"Kutuyu gerçekten kırmak

veya patlatmak istiyorum."

"Vurmak." "Haydi!"

"Bir dakika ciddi misin sen?"

"Bence yapmayı sevdiğin neyse buna devam etmeli ve

istediğin her şeyi yapmalısın.

İçindeki her korkuyu zapt edebilir

ve hayallerini yaşayabilirsin,

ve istediğin her şeyi yapabilirsin.

"Durdurulmaz" kelimesini bu yüzden seviyorum.

(Alkışlar)

Ve durdurulamaz bir kadın daha var, Helen Clark.

Kendisi Yeni Zelanda'nın tam 9 yıl başbakanlığını yapıyor.

Başbakanlığının son günlerinde bir okula çağırılıyor

ve bir konuşma yapması isteniyor.

Konuşmayı yaptıktan sonra bir grup

kız çocuğu yanına yaklaşıyor.

Çok endişeliler. Endişeli gözlerle ona soruyorlar:

"Size bir soru sorabilir miyiz?"

"Buyurun" diyor, Helen Clark.

"Biz çok korkuyoruz, çok endişeliyiz.

Doğduğumuzdan beri ülkeyi siz yönetiyorsunuz.

Acaba ülkemizi bir erkek yönetebilir mi?

Yargılarımız. Gözümüzün önündeki perdeler.

Ama biliyor musunuz, iyi haberim var bir size.

Değişim başladı.

Artık yeni dünyada, dijitalleşmiş bu dünyada,

kadınlar ve erkekler artık fırsatlara her zamankinden daha yakınlar.

Artık kocaman, zamanı ve yeri olmayan dünyada yaşıyoruz.

Bilgi elimizin altında.

Dolayısıyla değiştirmek ve dönüştürmek için

artık çok fazla zamanımız var ve bu geçirdiğimiz kötü günlerde

biliyor musunuz, kadının nasıl bir becerisi var.

Transformasyon. Değiştirme. Kötüyü iyileştirme gücü var. Bakın, uzun zamandır dünya ülkelerinde,

kadınlar başbakanlık ediyor.

IMF'in, FED'in başkanı kadın.

Almanya, İngiltere ve belki de Amerika'nın Başkanı kadın olacak.

Bu tesadüf değil.

Kadınların bu liderlik becerileri ile

dünyayı daha güzelleştirmek için daha fazla açığa çıkması gerekiyor.

Bugün burada kadınlar kadar erkekler de var. HE FOR SHE'ler- onların desteklediği kadınlarla

ve kendine güvenen kadınlarla

ve en büyük destekçimiz olan,

Cumhuriyetimizin kurucusu Ata'mızın bize verdiği bu haklarla

ben, önümüzün her zamankinden daha açık olacağına inanıyorum.

Birlikte, hep beraber.

En güzel geleceği el ele, birlikte yaratabiliriz.

Cumhuriyet Bayramınız kutlu olsun!

Teşekkür ederim.

(Alkışlar)


Yargılarınız, Yaşamınız Olmasın | Sanem Oktar | TEDxIstanbul Don't Let Your Judgments Be Your Life | Sanem Oktar | TEDxIstanbul Не позволяйте суждениям быть вашей жизнью | Санем Октар | TEDxСтамбул

Çeviri: Gülnar Khalilova Akdish Gözden geçirme: Yunus ASIK Translation: Gulnar Khalilova Akdish Review: Yunus ASIK Перевод: Гульнар Халилова Акдиш Рецензия: Юнус АСИК

Ben bir kadın girişimciyim. أنا سيدة أعمال. I am a female entrepreneur. من یک کارآفرین زن هستم.

Son 20 yıldır pazarlama alanında farklı şirketler kurdum ve sattım. اسستُ وبعتُ شركات مختلفة في مجال التسويق لمدة 20 عاماً. ۲۰ سال است که در جهان مارکتینگ شرکت های مختلف تاسیس کردم و فروختم. За последние 20 лет я основал и продал различные компании в области маркетинга.

Bugün burada hem bir kadın hem bir girişimci olarak اليوم هنا كوني مستثمرة وسيدة امروز در اینجا هم به عنوان یک زن و هم به عنوان یک سرمایه گذار کارآفرین

size kadın ve erkekler olarak ساُحدثكم عن بعض الأدوار التي نتولاها كوننا رجال ونساء برای شما خانم ها و اقایان как мужчины и женщины

üstlendiğimiz rollerden biraz bahsedeceğim. از نقش هایی که می گیریم برایتان صحبت خواهم کرد. Я немного расскажу о ролях, которые мы играем.

İzmir'liyim. أنا من إزمير. اهل ازمیر هستم.

Söylediği sözün anlam ifade ettiği bir ailede büyüdüm. نشأتُ في عائلة تُعبر عما قلتهُ. در خانواده ای بزرگ شدم که هر چیزی می گفت درسی پشتش بود. Я вырос в семье, где слова что-то значили.

Benden 5 yaş küçük bir erkek kardeşim var. لدي أخً أصغر مني بخمسة أعوام. یک برادر دارم که پنج سال از من کوچکتر است. У меня есть брат, который младше меня на 5 лет.

Babam girişimci. أبي مستثمر. پدرم سرمایه دار است.

Hesapsız alınan risklerin ne anlama geldiğini وعندما علمتُ في عمر14 أن والدي أفلس جراء مخاطرة غير محسوبة. مفهوم ریسک های بی حساب و کتاب را Что значит идти на необдуманный риск

14 yaşımda babam iflas edince öğrendim. در ۱۴ سالگی و وقتی که پدرم ورشکست شد فهمیدم. Я узнал об этом, когда мой отец обанкротился, когда мне было 14.

O zaman iki şeye karar verdim. اتخذتُ عندها قرارين. آن زمان با خودم دو قرار گذاشتم. Тогда я решил две вещи.

Bir, kendi ayaklarım üzerinde durmam gerekiyordu. الأول، أنهُ عليّ الإعتماد علي نفسي. یک، میبایستی روی پاهای خودم بایستم. Во-первых, мне пришлось встать на ноги. İki, iyi bir eğitim almam gerekiyordu. والثاني، أنهُ عليّ تلقي تعليماً جيداً. دو، باید تحصیلات خوب داشته باشم.

Liseyi İzmir'de okudum, üniversite için İstanbul'a geldim. درستُ الثانوية في إزمير، وجئتُ إلي إسطنبول من أجل الجامعة. دبیرستان را در ازمیر خواندم، برای دانشگاه به استانبول آمدم.

Okulu bitirdikten sonra her genç kız gibi ومثل أيّ فتاة، بعد انتهاء الدراسة بعد از تحصیل مثل هر دختر جوانی Как и каждая юная девушка после окончания школы

bir uluslararası şirkette çalışmaya başladım- بدأتُ العمل في شركةٍ عالميةٍ در یک شرکت بین المللی مشغول به کار شدم -

-çünkü kariyerim öyleydi- -لأن هذا كان مجالي- - چون که زندگی‌ام همیشه آن طور بود - -потому что это была моя карьера-

ardından evlendim, evlendiğimde bir kız çocuğum oldu بعد ذلك تزوجتُ، وأصبح لدي طفلة ve işi bıraktım çünkü annelik benim ثم تركتُ العمل، لأن الأمومة وظيفتي و کار را رها کردم چون که مادری

zaten kariyerimdeki en önemli roldü. أساساً هي الدور الأهم في حياتي المهنية. در اصل در حیات حرفه ای من مهمترین چیز بود.

Fakat yine hesaplamadığım bir şey oldu, ولكن حدث مجدداً شيء لم يكن في الحسبان، فقط یک چیزی وجود داشت که حسابش را نکرده بودم.

hesaplayamamıştım. لم استطع حسبانه. نتوانسته بودم حسابش بکنم.

Bir, evde oturmak çok sıkıcıydı. İki, boşanmıştım. الأول، أن البقاء في المنزل ممل جداً. الثاني، أنني تطلقتُ. یک، در خانه نشستن بسیار خسته کننده بود. دو، طلاق گرفته بودم.

İşte, iş kurmaya karar verdiğim tam da bu zamana rastlar. وهنا، في هذا الوقت قررتُ تأسيس عملي. تصمیمم در زدن یک کار جدید، دقیقا همزمان با همین موقع بود. Именно тогда я решил начать бизнес.

Uzun süre düşündüğüm ve pek çok kere مررتُ بفترة فكرتُ مراراً، واستشرتُ العديد من الناس. برای مدت طولانی فکر کردم و بارها Я думал долго и много раз

pek çok kişiye danıştığım bir süreç geçirdim. با افراد مختلف صحبت کردم. Я прошел через процесс, в ходе которого консультировался со многими людьми.

Burada genel olarak bana söylenen şey, وكان الإجابة عليّ بشكلٍ عام اینجا چیزهایی که به طور کلی به من گفته شد، Вот что мне сказали в общем,

bir kadın olduğum, neden iş kurmak istediğim, أنني امرأة، فلماذا اريد تأسيس عمل، این که زن هستم، چرا می خواهم تجارتی تاسیس کنم، Я женщина, поэтому я хочу начать бизнес, küçücük bir çocuğumun olduğu وأصبح لديكِ طفلة صغيرة این که یک بچه کوچک دارم، у меня маленький ребенок

ve tanımadığım insanlarla iş yapmamam gerektiğiydi. وأنه لايجب أن اعمل مع اشخاص لا اعرفهم. و این که نباید با افرادی که نمیشناسم کار کنم. и что мне не следует вести дела с людьми, которых я не знаю.

Aslında bugün dönüp baktığmda, وفي الواقع عندما انظر الى الوراء، در اصل امروز که برمی گردم و نگاه می کنم، На самом деле, когда я сегодня оглядываюсь назад,

bunun sadece bana ait bir problem olmadığını görüyorum. أرى عدم وجود مشكلة في ذلك تتعلق بي. می بینم که این مشکل فقط متعلق به من نیست. Я вижу, что это не только моя проблема.

İşte o yüzden sizinle Abbie Conant'ın hikayesini paylaşmak istiyorum. ولهذا السبب اريدُ مشاركتكم حكاية "آبي كونانت". و به همین دلیل می‌خواهم داستان «ابی کونانت‌» را با شما در میان بگذارم. Вот почему я хочу поделиться с вами историей Эбби Конант.

Abbie Conant trombon çalan bir müzisyen. آبي كونانت هي عازفة ترومبون(آلة نفخ). ابی کونانت موزیسین و نوازنده ترومبون است. Эбби Конант — музыкант, играющий на тромбоне.

Trombon çalıyor ve Turin operasında. تعزف الترومبون في اوبرا ترينوا(مدينة في ايطاليا) در اپرای تورین ترومبون می‌نوازد.

1980 yazına geldiğinde bir işe başvurmak istiyor في صيف1980 ارادتْ التقدم لأحد الوظائف در تابستان ۱۹۸۰ می‌خواهد برای یک کار تقاضا کند Он хочет устроиться на работу летом 1980 года.

ve Münih Filarmoni orkestrasına başvuruyor. فتقدمتْ لفرقة مونيخ فيلهارموني الموسيقية. و در ارکستر فیلارمونیک مونیخ تقاضا می‌دهد.

Kabul mektubu geliyor kendisine. وتلقتْ خطاب القبول. برایش نامه قبولی می‌آید. Он получает письмо о приеме.

Mektup geldiğinde üstünde şöyle bir ifade var: وعلى الخطاب جملة تقول، روی نامه این طور نوشته شده:‌ Когда письмо пришло, в нем было следующее заявление:

"Herr" Abbie Conant - Bay Abbie Conant geliyor. "السيد" آبي كونانت. «هر» ابی کونانت - آقای ابی کونانت "Герр" Эбби Конант - А вот и мистер Эбби Конант.

Ama bu küçük ayrıntıya pek de takılmıyor kendisi. ولكنها لم تهتمَ بهذه التفصيلة الصغيرة. اما او به این نکته کوچک اهمیت چندانی نمی‌دهد. Но его мало волнует эта маленькая деталь.

Seçmeler için Münih'e gidiyor. وذهبتْ إلى مونيخ من أجل الإختبارات. برای انتخاب به مونیخ می‌رود. Он едет в Мюнхен на прослушивание.

O dönemde Münih Filarmoni Orkestrasının وفي ذلك الفترة لوجود تعديلات ببناء فرقة مونيخ الموسيقية در آن زمان چون بنای ارکستر فیلارمونی مونیخ В то время Мюнхенский филармонический оркестр

binası tamirde olduğu için در دست تعمیر بود

Münih operasında seçmeler yapılıyor, تُجري الإختبارات في اوبرا مونيخ، انتخاب در اوپرای مونیخ انجام می‌شد، Прослушивания проходят в Мюнхенской опере,

Fakat orkestrada çalışanların birinin de yakını لكن لأنضمام أحد أقارب العاملين بالفرقة إلى الإختبارات، اُجري الأختبار من خلف الستار. فقط هنگام امتحان، برای آن که کار با نوازندگان ارکستر قاطی نشود Но родственник одного из сотрудников оркестра

seçmelere katıldığı için seçimler perde arkasında yapılıyor. امتحان و انتخاب پشت پرده صورت می‌گرفت. Поскольку она участвует в кастингах, выборы проходят за кулисами.

O zamana kadar Avrupa'da perde arkasında ولم يكن في ذلك الوقت في أوروبا من العادة اِجراء الإختبارات من وراء الستار. تا آن زمان در اروپا За кулисами в Европе до тех пор

seçim yapmak pek de olağan bir şey değil. انتخاب از پشت پرده امر رایجی نبود. Выбор не редкость.

33 kişi seçimlere giriyor. دخل للإختبارات 33 شخصاً. ۳۳ نفر برای امتحان حاضر می‌شوند. На выборы идут 33 человека.

Abbie Conant'ın sıra numarası 16. Sıra kendine geldiğinde, رقم آبي كونانت كان 16. عندما جاء دورها، شماره ابی کونانت ۱۶ بود. وقتی نوبتش شد، Очередь Эбби Конант номер 16. Когда придет ее очередь,

sahneye çıkıyor ve trombonunu çalmaya başlıyor. صعدتْ إلى المسرح، وبدأتْ عزف الترومبون. روی صحنه می‌رود و شروع می‌کند به نواختن ترومبون.

François Davit'in konçertosunu çalıyor. عزفتْ كونشرتو لفرانسوا ديفيد. کنچرتوی فرانسوا داویت را می‌زند. Он играет концерт Франсуа Давита.

Ancak çalarken 1 notayı kaçırıyor. لكنها فوتت نوته اثناء العزف. اما موقع نواختن یک نوت را جا می‌اندازد. Тем не менее, он пропускает 1 ноту во время игры.

Çok üzgün bir biçimde sahnenin arkasına doğru gidiyor, توجهتْ لخلف المسرح وهي حزينة جداً، به وضع خیلی غمگینی برمی‌گردد به پشت صحنه، Он уходит за кулисы очень грустный,

eşyalarını toplamaya başlıyor. وبدأتْ تجمع أغراضها. و شروع می‌کند به جمع کردن وسایلش. Он начинает собирать свои вещи.

"Herhalde artık beni seçmeyecekler" diye düşünürlerken, وبينما تفكر أنه لن يتم إختيارها بعد ذلك، همانطور که با خودش فکر می‌کرد «حتما من را انتخاب نمی‌کنند،» Пока они думали: «Меня, наверное, больше не выберут»,

sahnenin önünde seçim yapanlar فلم يكن هذا رأي اللجنة أمام المسرح. انتخاب‌کنندگان جلوی صحنه

hiç de öyle düşünmüyorlar. طور دیگری فکر می‌کردند. они так не думают.

Konçertoyu duydukları itibaren oldukça etkilenmişlerdir فقد تأثروا بسماع الكونشرتو شنیدن کنچرتو چنان آنها را تحت تاثیر قرار داده بود С того момента, как они услышали концерт, они были очень впечатлены. ve diğerlerini duymaya gerek görmeden وبلا ضرورة لسماع الباقين که لزومی به شنیدن کار دیگران ندیدند

Abbie'nin kazandığını açıklarlar ve وصرّحوا بفوز آبي پیروزی ابی را اعلام می کنند و

"Bay Abbie Conant" sahneye gelir, يدخل إلى المسرح "السيد آبي كونانت"، «آقای ابی کنانت» به روی صحنه می رود،

Perde açılır...Uzun bir sessizlik... يُفتح الستار...سكون تام يسود... پرده کنار می رود... سکوت طولانی حاکم می شود...

"Aman Tanrım, bu bir kadınmış" "ياإلهي إنها امرأةٌ" «وای خدای من، او یک زن بود»

O zamana kadar Münih Filarmoni Orkestrasında وعزفتْ النساء -حتي ذلك الوقت-في فرقة مونيخ نوعين من الآلات. آن زمان در ارکستر فیلارمونی مونیخ

kadınlar iki tane çalgı çalarlar. زنان نوازنده دو ساز می‌زدند.

Bir tanesi keman, diğeri de obuadır. إحداهما كمان، والاُخرى المِزمار. یکی ویولن، و دیگری اوبوا.

Bunlar kadınların ince, zarif parmakları için çok uygundur. فهما مناسبتان لرقة ونعومة أصابع النساء. این سازها برای انگشتان کوچک و ظریف زنان خیلی مناسب بود.

Oysa ki trombon. Tam bir erkek çalgısıdır. أمّا الترومبون، فهو آلة رجولية تماماً. در حالی که ترومبون یک ساز کاملا مردانه است.

Hatta o kadar ki aynı zamanda marşları çalarlar. حتى أنها في نفس الأوقات، كان يُعزف بها المارش(نوع من الموسيقى العسكرية). تا حدی که در همان زمان موسیقی مارش ها را می نواختند.

Ayrıca trombon çalmak için غير أن الترمبون يحتاج نفس قويّ للعزف عليه. همچنین برای نواختن ترومبون Также играть на тромбоне

çok güçlü nefese ihtiyaç duyulur. لازم است که فرد نفس خیلی پرقدرتی داشته باشد. необходимо очень сильное дыхание.

Bir kadın nasıl olur da böyle bir şey çalar. فكيف لامرأة أن تعزف شيئاً كهذا. چطور ممکن است که یک زن چنین سازی را بزند.

Neyse kabul edilir. أياًكان قُبِلتْ. در هر صورت قبولش می کنند. Во всяком случае, это принято.

Ancak biraz zaman geçtikten sonra, لكنه بعد مرور بعض الوقت, اما بعد از مدتی، Однако через некоторое время,

yanlarına çağırır maestro ve der ki: استدعاها المايسترو وقال لها: ماسترو صدایش می کند و می گوید: Маэстро зовет их и говорит:

"Bundan sonra artık baş tromboncu değilsin." " أنتِ لستِ من يعزف الترومبون بعد الآن". «از این به بعد دیگر ترومبون نواز اصلی نیستی.» «Отныне ты больше не ведущий тромбонист».

"Neden?" "لماذا؟" «چرا؟»

"Çünkü fiziksel olarak senin bu kadar yetkinliğin yok!" "لأنه من الناحية الفيزيائية فأنتِ ليس لديكِ هذه القدرة!" «چون از نظر فیزیکی صلاحیتش را نداری!» «Потому что физически у тебя нет такой большой компетенции!»

Abbie çok sinirlenir ve mahkemeye başvurur. غضبتْ آبي كثيراً، ورفعتْ دعوى قضائية. ابی حسابی عصبانی شده و راهی محکمه می شود.

Mahkeme ondan bir sağlık raporu ister, فطلبت المحكمة منها تقريراً طبياً، محکمه از او گواهی سلامت می خواهد،

Kendisi sağlık raporu almak için hastaneye gider. وذهبت إلى المشفي لعمل الفحص الطبي. و او برای گرفتن گواهی سلامت به بیمارستان می رود. Он идет в больницу, чтобы получить медицинское заключение.

Hemşire muayeneyi bitirdikten sonra ona şu soruyu sorar: سألتها الممرضة بعد انتهاء الفحص: پرستار پس از تمام کردن معاینه از او می پرسد:

"Siz atlet misiniz? Ne kadar güçlü ciğerleriniz var" "هل أنتِ عدّائة؟ فكم رئتاكِ قويتان" «شما ورزشکار هستید؟ عجب ریه های پرقدرتی دارید.»

Abbie raporu alır ve tekrar döner. اخذت آبي التقرير وعادتْ مرة اُخرى. ابی گزارش را گرفته و برمی گردد. Эбби получает отчет и снова возвращается.

Fakat geri döndüğünde bu sefer de لكن عند عودتها هذه المرة لاحظت إختلاف الراتب في الفرقة. فقط این بار وقتی که برمی گردد Но на этот раз, когда он вернулся

orkestrada maaş farklılıkları olduğunu görür. تفاوت دستمزد در گروه ارکستر را می بیند. Он видит, что в оркестре есть разница в зарплате.

Sadece kadın olduğu için فقط لأنها امرأة فقط به دلیل زن بودن

erkeklerden daha az ücret almaktadır. تتقاضي راتب أقل من الرجال. باید از مردها خیلی کمتر دستمزد بگیرد.

Tekrar mahkemeye gider فلجأتْ للمحكمة مجدداً دوباره به محکمه می رود.

ve mahkeme tam 8 yıl sürer. واستمرت الدعوى 8 سنوات كاملةً. و محکمه ۸ سال کامل طول می کشد. а суд длится ровно 8 лет.

Sonunda kendi kazanır ve Abbie Conant وفي النهاية ربحتْ الدعوى، عاقبت برنده می شود و ابی کونانت

artık Münih Filarmoni Orkestrası'nda واستمرتْ آبي كونانت بعزف الترومبون في فرقة مونيخ فيلهارمون. دیگر در ارکستر فیلارمونی مونیخ

trombon çalmaya devam eder. به نواختن ترومبون ادامه می دهد.

Fakat o günden sonra ne olur, biliyor musunuz?! وهل تعلمون ماذا حدث بعد ذلك؟! فقط می دانید از آن روز به بعد چه اتفاقی افتاد؟ Orkestralarda seçimler perde arkasında yapılmaya başlar ve أصبحت تُجرى إختيارات الفرقة من وراء الستار انتخاب گروه های ارکستر از پس پرده انجام شد و В оркестрах выборы начинают производиться за кулисами и

perde sayesinde gerçek yetenekler keşfedilmeye başlar. واكتُشِفت مواهب حقيقية بفضل الستار. و به لطف پرده، استعدادهای حقیقی شروع شد به کشف شدن.

O günden sonra Amerika'da Filarmoni Orkestraları'nda, وبعد ذلك اليوم، في فرقة فيلهارمون، في أمريكا، از آن روز به بعد گروه های ارکستر فیلارمونی در آمریکا

%5 olan kadın oranı %55lere çıkar. ارتفعت معدلات النساء المشاركة من 5% إلى 55%. نرخ حضور زنان از ۵ به ۵۵ درصد رسید. Доля женщин, составляющая 5%, увеличивается до 55%.

Sadece kadınlar için değil, وذلك ليس بالنسبة للنساء فقط، این فقط برای زنان نیست،

Asyalılar için de, Afrikalılar için de , بالنسبة للآسيويين، والأفارقة، برای آسیایی ها، آفریقایی ها،

Güney Amerikalılar içerisinde de أهالي جنوب آمريكا، و اهالی آمریکای جنوبی نیز

müzisyenlerin oranı artar. ارتفعت نسبة الموسيقيين منهم ايضاً. نرخ موزیسین ها بالا می رود.

Müzik dünyasının keşfettiği şey şuydu: وذلك هو ما كشفهُ عالم الموسيقى: چیزی که در دنیای موسیقی کشف شد این است: Что открыл музыкальный мир, так это:

Yargılarınız kadın ve erkek rollerini belirlememeli, لايجب أن تحدد أحكامكم على أساس رجل وامرأة، قضاوت های شما نمیتواند نقش زنان و مردان را مشخص کند،

gözünüze perde çekmemeli. ولا يجب سحب الستار على عيونكم. نباید جلوی چشمتان پرده کشیده شود. Она не должна закрывать глаза занавеской.

Çünkü kadınların ve erkeklerin yapabildiklerini düşünmek, لأن التفكير فيما يستطيع فعله الرجال و النساء، چرا که فکر کردن به قابلیت های زنانه و مردانه،

gerçek yetenekleri değerlendirmemizi engeller. يُعيق تقييم المواهب الحقيقية. مانع پی بردن ما به استعدادهای حقیقی می شود. мешает нам оценить реальные способности.

Aynı iş dünyasında olduğu gibi . والوضع نفسه في عالم الأعمال. درست مثل آنچه که در جهان کار رخ می دهد.

Prof. Dr. Yıldız Ecevit şöyle diyor, يقول د/يلديز اجافيد: پرفسور دکتر ییلدیز اِجِویت проф. Др. Йылдыз Эджевит говорит:

girişimcilikle ilgili yaptığı araştırmada. أنه وفقاً للأبحات التي اُجريت بشأن ريادة الأعمال. در تحقیقی که درباره کارآفرینی انجام داده می گوید، в своем исследовании предпринимательства.

Kadınların %39'u iş kurmak istediklerinde, şöyle bir yanıt alıyorlar: أن 39% من النساء الذين يريدون انشاء عمل ينالوا إجابات مثل: ۳۹ درصد زنان هنگام تاسیس یک کار این جواب را می گیرند: Когда 39% женщин хотят начать бизнес, они получают такой ответ:

"Sen yapamazsın." "أنتِ لا تستطيعين" «تو نمی توانی.»

%37'sine, "Ne gerek var, evde otur, ويُستَخْفَّ ب37% منهم قائلين،"وما الداعي، ابقِ في المنزل، فأساساً لن تنجحِ". ۳۷ درصد، «چه لزومی دارد؟ توی خانه بشین،

zaten beceremezsin" denerek küçümseniyor. در اصل از پسش هم برنخواهی آمد» вы все равно не можете этого сделать» принижается.

%10'una önce en yakınları "hayır" diyor. وينال 10% "لا" كردّ من ذويهم. ده درصد از آنها، از نزدیکترین هایشان جواب «خیر» می شنوند.

Aslında girişimciliğe baktığınız zaman في الأصل عندما تنظرون لعالم ريادة الأعمال در اصل وقتی که به کارآفرینی نگاه می کنید На самом деле, когда вы смотрите на предпринимательство

başka sorunları da var kadınların. فيوجد للنساء مشاكل اُخرى. زنان مشکلات دیگری نیز دارند.

Finansa ulaşmakta, network kurmakta. التموّيل، واِقامة شبكة علاقات. در ارتباط با فایننس، و ایجاد شبکه ارتباطات. Доступ к финансам, сети.

Ve bütün bu sorunlar içerisinde وبداخل كل هذه المشكلات، و در تمام این مشکلات И во всех этих проблемах

kadın kendini yalnız hissediyor. تشعر المرأة نفسها وحيدة. زن خودش را تنها حس می کند. женщина чувствует себя одинокой.

Dünyada nüfusun yarısını kadınlar oluşturuyor, يتكوّن نصف سكان العالم من النساء، نیمی از جمعیت جهان را زنان تشکیل می دهند.

ancak fırsatlara erkekler kadar rahat ulaşamıyorlar. وبالكاد يجدون الفرصة للوصول للراحة مثل الرجال. اما به راحتی مردها از فرصت ها برخوردار نیستند. однако они не так легко достигают возможностей, как мужчины.

Nereden mi biliyorum bunları? أمنْ أين اعرف هذا؟ اینها را از کجا میدانم؟ Откуда я это знаю?

Sizinle bazı rakamları paylaşmak istiyorum. اُريد أن اشارككم بعض الأرقام. مایلم برخی آمار و ارقام را با شما در میان بگذارم.

Dünyada 22 tane kadın devlet başkanı var. في العالم 22 رئيسة دولة. در کشورهای جهان ۲۲ رهبر زن وجود دارد. В мире 22 женщины-президента.

Parlamentoda temsil olunanı %21. في البرلمان تُمثل 21% من الأعضاء. ۲۱ درصد از نمایندگان پارلمان ها زن هستند.

Eğer dünyada kadınlar ve erkeklerin إذا كانت فرص الرجال والنساء في العالم متساوية، اگر در جهان زنان و مردان Если мужчины и женщины в мире

fırsatları eşit olsaydı, dünya ekonomisi فرصت های برابر داشتند، اقتصاد جهان мировая экономика, если бы возможности были равными

85 milyar dolar daha zengin olacaktı. ۸۵ میلیون دلار ثروتمندتر بود. Он станет на 85 миллиардов долларов богаче.

Peki Türkiyede durum nasıl? حسناً، كيف الوضع في تركيا؟ خب وضع در ترکیه چطور است؟

Ora ile de ilgili bazı rakamlar paylaşayım. لاُشارككم بعض الأرقام الخاصة بها أيضاً. درباره آنجا هم برخی ارقام را در اخیارتان می گذارم.

Türkiye'de kadınların iş gücüne katılım oranı %33. نسبة النساء المُشاركة بالقوّى العاملة في تركيا هي 33%. سهم زنان در نیروی کار ترکیه ۳۳ درصد است. Уровень участия женщин в рабочей силе в Турции составляет 33%.

OECD ortalaması %58. Türkiye'de sadece متوسط منظمة التعاون والتنمية 58%. في تركيا فقط. میانگین سازمان همکاری و توسعه اقتصادی ۵۸ درصد است. در ترکیه فقط Средний показатель по ОЭСР составляет 58%. только в Турции

sekiz milyon yüz bin kadın çalışıyor, تعمل 8,100,000 امرأة، هشت میلیون و صد هزار زن کار می کنند. восемь миллионов сотен тысяч женщин работают,

4 milyon yüz bini kayıt dışı. منهم 4,100,000 غير مسجلين. که چهار میلیون و صدهزارتایش ثبت نشده است. 4 миллиона сотен тысяч незарегистрированных.

Yani kayıt dışında çalışan kadınların hepsini bir ile toplasak, يعني إذا اجتمعت النساء العاملات غير المسجلات، یعنی اگر زنانی که در آمار ثبت نشده فعال هستند را یکجا جمع کنیم، Другими словами, если мы сложим всех женщин, работающих вне регистратуры, в одну,

inanın, İzmir ili kadar etmiyor. صدقوني، لن تكفيهم مدينة مثل إزمير. باور کنید، اندازه ازمیر نمی شود. Поверьте, это не так много, как в провинции Измир.

Türkiye'de girişimci kadın sayısı 105 bin, عدد النساء المستثمرون في تركيا 105,000، شمار زنان سرمایه‌دار در ترکیه ۱۰۵ هزار است، Число женщин-предпринимателей в Турции составляет 105 тысяч,

toplam girişimcilerin %8'i. 8% من مجتمع المستثمرين. هشت درصد از کل سرمایه‌دارها. 8% от общего числа предпринимателей.

Ve Dünya ekonomik raporu diyor ki, ويقول تقرير الإقتصاد العالمي، و گزارش اقتصاد جهانی می‌گوید که، А в мировом экономическом отчете говорится:

kadın ve erkeklerin fırsatlara eşit olabilmesi için من أجل توفير فرص مساوية للرجال والنساء، تا وقتی که فرصت‌های زنان و مردان برابر شود،

118 yıl daha geçmesi gerekiyor . نحتاج مرور 118 عاماً. ۱۱۸ سال دیگر طول می‌کشد. Прошло еще 118 лет.

Yani benim torunumun çocuğu ancak görebilecek. يعني بالكاد يمكن لأبناء أحفادي رؤيته. یعنی تا زمان فرزند نوه من طول می‌کشد. Yargılar önemli. الأحكام مهمة. قضاوت‌ها مهم است. Суждения важны.

Size neyi nasıl yapamadığınızı söyleyecekler. سيقولون لكِ كيف وماذا ما لا تستطيعيهِ. آنها به شما می‌گویند که کی چه چیز را نمی‌توانید انجام دهید. Ve bunu daha kız çocuğuyken size söylemeye başlayacaklar. وسيبدأون بقول ذلك منذ طفولتكِ. و گفتن آن را وقتی که دختربچه هستید شروع می‌کنند.

Aynı bu videoda olduğu gibi. تماماً كما في هذا الفيديو. درست مثل اتفاقی که در این ویدئو می افتد.

(Video) Kızları sınırlandırıyor muyuz? Onlara sorduk. (فيديو) هل نُقييد الفتيات؟ سألناهم. (ویدئو) (Видео) Мы ограничиваем девушек? Мы спросили их.

Kız olduğun için sana bazı şeyleri هل قِيل لكِ أنكِ لا يجب عليكِ القيام ببعض الأشياء فقط لأنكِ فتاة؟ تا حالا شده که به تو بگویند Некоторые вещи для тебя, потому что ты девушка

yapmaman gerektiği söylendi mi? چون دختری نباید فلان کار را انجام دهی؟

Evet. نعم. - بله

Her zaman, her zaman, sürekli. طوال الوقت، دائماً، باستمرار. همیشه . همیشه و همواره.

İnsanlar kızları hep mutlu ve neşeli يفكر الناس في أن بناتهن عليهن أن يكونوا سُعداء وفرحيين دائماً. آدمها فکر می‌کنند که دخترها Люди девушки всегда счастливы и веселы

olması gerektiğini düşünüyor. Bilirsin işte. همیشه باید خوش و خرم باشند думает, что должно быть. Ты знаешь.

Olması gereken gibi ol, zorlu bir şeyler yapmaya kalkma. كوني مطيعة، ولا تحاولي القيام بمخاطرة. این سنت وجود دارد که دخترها کارهای دشوار انجام ندهند. Будь таким, каким должен быть, не пытайся сделать что-то сложное. Birini gerçekten kurtaramayacağımı söylediler. قالوا لي أنني لن استطيع اِنقاذ احدهم في الحقيقة. مثلا این که من نمی‌تونم کسی را نجات بدهم. Они сказали, что я действительно не мог спасти кого-то.

Örneğin hikayelerde kızları مثال، الفتيات في الحكايات يتقذهم الفتيان دائماً. مثلا همیشه اینطوری است که Например, в рассказах

hep erkekler kurtarır. این پسرها هستند که دخترها را نجات می دهند Мужчины всегда спасают.

Kızların %72'si toplumun onları sınırladığını hissediyor 72% من الفتيات تشعر بأن مجتمعهم يقيدهم توی داستان ها . 72% девушек считают, что общество ограничивает их Orkid bunu değiştirmek istiyor. وتُردّن تغيير ذلك. Orkid хочет изменить это.

Şuradaki kutulardan birini alıp buraya اُريد منكم أخذ أحد هذه الصناديق، واحضاره هنا. یکی از آن جعبه ها را می خواهم.

getirmenizi istiyorum. این نشانگر محدودیت های شماست.

Kutu sınırlarını temsil ediyor. الصندوق يُمثل حدودك. Представляет границы блока.

(Kızlar mükemmel olmalı) Her bir kutuya söylediğiniz اُكتبِ على كلٍ منهم شيء مما يقولونه لكِ. از شما میخواهم که روی هر کدام (Девушки должны быть идеальными) Что вы говорите каждой коробке

(Kızlar mükemmel olmalı) şeylerden birini yazın lütfen. (دخترها باید کامل باشند) یکی از چیزهایی را که گفتید بنویسید (Девушки должны быть идеальными) напишите что-нибудь пожалуйста.

(Kuvvetsiz) (عاجزة) (ضعیف) (Слабый)

(Kızlar güçlü değil.) (الفتيات لسن أقوياء) (دخترها قدرت ندارند) (Девочки не сильные.)

(Spor spikeri olamazlar) (لايمكنهن أن يكُنَّ معلقين رياضيين) (نمی توانند مفسر ورزشی شوند) (Они не могут быть спортивными комментаторами)

(Cesaret edemez) (لا تجرؤ) (جسارت ندارند)

Ergenlik döneminde kızların öz güveni düşüştedir. تقل ثقة الفتيات بأنفسهم في فترة المراهقة. (اعتماد به نفس در میان دختران بالغ یک فرضیه ای بیش نیست) В подростковом возрасте снижается уверенность девочек в себе. Sınırlamaları kabul etme eğilimi gösterirler. ويملنَّ لقبول الحدود. گرایش به پذیرفتن محدودیت ها را نشان می دهند. Они склонны принимать ограничения. Geri adım atmaya ve yeni şeyler denememeye başladım. لا يتقدمنَّ ولا يجربنَّ أشياءً جديدة. من شروع کردم به این که جلوی خودم را بگیرم و چندان چیزهای جدید را امتحان نکنم Я начал делать шаг назад и не пробовать новые вещи.

ve...bunlar beni kısıtladı. و...هؤلاء قيدوني.

Trompeti, basketbolu bıraktım, güreş sporunu bıraktım. تركتُ البوق، كرة السلة، تركتُ المصارعة. ترومپت، بسکتبال و کشتی را کنار گذاشتم. Я бросил трубу, баскетбол, бросил борьбу.

Ben...kendi kendime قلتُ لنفسي "لستِ جيدة، اُتركيها لتذهب". به خودم گفتم که я... один

iyi değilsen bırak gitsin dedim. اگر در کاری خوب نیستم باید ولش کنم. Я сказал, если тебе нехорошо, отпусти.

Bıraktın mı peki? وهل تركتِها؟ ولش کردی؟ Так ты бросил?

Bir hafta için. لإسبوع واحد. برای یک هفته. На одну неделю.

Sonra ne oldu? وماذا حدث بعد؟ بعد چی شد؟ Что случилось потом?

Onlara daha iyisini yapmak için çok çalışarak aksini ispatladım. اجتهدتُ كثيراً لعمل الأفضل، وإثبات العكس لهم. با تلاش بیشتر برای بهتر شدن ثابت کردم که اشتباه می کنند Я доказал обратное, усердно работая над тем, чтобы сделать их лучше. Nasıl davranacağımı başka insanların كنتُ اُقرر وفق رغبة ناس آخرين بكيف سأتصرف. سعی کردم طوری رفتار کنم как вести себя с другими людьми

isteklerine göre karar veriyordum. که دیگران از من انتظار داشتند Я решал в соответствии с вашими пожеланиями.

Sonra fark ettim ki bu korkunç birşey وبعد ذلك ادركت أن هذا شيء مخيف بعد فهمیدم که این کار وحشتناکی است Потом я понял, что это ужасная вещь

Öyleyse "Yeter artık!" dedim. ومن ثمَّ، قلتُ "يكفي هذا الحد". بعد گفتم دیگر بس است. Так что "Хватит!" Я сказал.

"O kutuyla ne yapmak istiyorsun?" "ماذا تريدي أن تفعلي بهذا الصندوق؟" با این جعبه می خواهی چکار کنی؟

"Kutuyu gerçekten kırmak "اريد أن اكسرهُ أوافجرهُ." می خواهم این جعبه را خرد کنم

veya patlatmak istiyorum." یا شاید منفجرش کنم Или я хочу взорвать его».

"Vurmak." "Haydi!" "اضربه." "هيا." لگدش بزنم. «معطل نکن.»

"Bir dakika ciddi misin sen?" "دقيقة، هل أنتِ جادة؟" جدی میگی؟

"Bence yapmayı sevdiğin neyse buna devam etmeli ve "برأيي عليكِ الإستمرار في عمل ما تحبيهِ أياً كان به نظر من باید ادامه دهیم «Я думаю, тебе следует продолжать делать то, что ты любишь делать, и

istediğin her şeyi yapmalısın. والقيام بكل ماتريديهِ. به انجام هر کاری که دوستش داریم و کاری را بکنیم

İçindeki her korkuyu zapt edebilir يمكنكِ ضبط كل الخوف الذي بداخلكِ که می خواهیم. می شود غلبه کرد به همه ترس ها Может содержать каждый страх внутри

ve hayallerini yaşayabilirsin, ويمكنكِ أن تعيشي حلمكِ، می شود رویاها را زندگی کنیم

ve istediğin her şeyi yapabilirsin. ويمكنكِ عمل كل ماتشائيّن. و کاری را بکنیم که می خواهیم

"Durdurulmaz" kelimesini bu yüzden seviyorum. ولهذا السبب اُحب كلمة "لا تتوقفِ". از همین روست که می خواهم «غیرقابل توقف» باشم.

(Alkışlar) (تصفيق) تشویق حاضران

Ve durdurulamaz bir kadın daha var, Helen Clark. وهناك امرأة اُخرى لم تتوقفْ، هي هيلين كلارك. و یک زن غیرقابل توقف دیگر هم وجود دارد، هلن کلارک.

Kendisi Yeni Zelanda'nın tam 9 yıl başbakanlığını yapıyor. وهي رئيسة وزراء نيوزلاندا لمدة 9 سنوات. او برای ۹ سال نخست وزیر نیوزلند بود.

Başbakanlığının son günlerinde bir okula çağırılıyor وفي أواخر فترة رئاستها استُدعيت لإحدى المدارس در آخرین روزهای نخست وزیری اش به یک مدرسه دعوت شد Его вызывают в школу в последние дни его премьерства.

ve bir konuşma yapması isteniyor. وارادوا منها إلقاء خطاب. تا سخنرانی کند.

Konuşmayı yaptıktan sonra bir grup وبعد انتهاء الخطاب إقتربت منها مجموعة من الفتيات. پس از سخنرانی После выступления группа

kız çocuğu yanına yaklaşıyor. گروهی از دختران نزدش می روند. Девушка подходит к нему.

Çok endişeliler. Endişeli gözlerle ona soruyorlar: وسألوها بقلقٍ شديد: پرسش های زیادی دارند. با چشم پرسشگر از او می پرسند: Они очень обеспокоены. Спрашивают его обеспокоенными глазами:

"Size bir soru sorabilir miyiz?" "هل يمكننا أن نسألك شيئاً؟" «میتوانیم از شما یک سوال بپرسیم؟»

"Buyurun" diyor, Helen Clark. ردّت هلين كلارك:"تفضلنَّ". هلن کلارک جواب میدهد: «بفرمایید.»

"Biz çok korkuyoruz, çok endişeliyiz. "نحن خائفات وقلقات جداّ. «ما خیلی می ترسیم. خیلی چیزها در فکرمان است.

Doğduğumuzdan beri ülkeyi siz yönetiyorsunuz. فأنتِ تديرين الدولة منذ ولادتنا. از وقتی که ما دنیا آمده ایم کشور را شما اداره می کنید Вы управляете страной с тех пор, как мы родились.

Acaba ülkemizi bir erkek yönetebilir mi? ياترى هل يمكن لرجل أن يدير دولتنا؟ آیا یک مرد از عهده اداره کشورمان برمی آید؟ Может ли мужчина управлять нашей страной?

Yargılarımız. Gözümüzün önündeki perdeler. أحكامنا. الستائر التي تُعمي أعيننا. قضاوتهایمان، پرده های مقابل چشمهایمان. Наши суждения. Занавески перед глазами.

Ama biliyor musunuz, iyi haberim var bir size. ولكن هل تعلمون، لدي خبر جيد لكم. اما می دانید؟ یک خبر خوب برایتان دارم.

Değişim başladı. بدأ التغيير. تغییر آغاز شده.

Artık yeni dünyada, dijitalleşmiş bu dünyada, في العالم الجديد بعد الآن، في العالم الرقميّ، دیگر در دنیای جدید، در این دنیای دیجیتالی شده، Теперь в новом мире, в этом оцифрованном мире,

kadınlar ve erkekler artık fırsatlara her zamankinden daha yakınlar. تتقارب فرص الرجال والنساء أكثر من أيّ وقتٍ مضي. زنان و مردان دیگر بیش از هر زمان دیگری به فرصت ها نزدیک شده اند. женщины и мужчины теперь ближе к возможностям, чем когда-либо прежде.

Artık kocaman, zamanı ve yeri olmayan dünyada yaşıyoruz. نحن نعيش في عالم هائل خارج الزمان والمكان. دیگر در یک جهان بزرگ بدون زمان و مکان زندگی می کنیم. Сейчас мы живем в огромном, вневременном мире.

Bilgi elimizin altında. والمعلومات في متناول أيدينا. علم زیر دستمان است. Информация у нас под рукой.

Dolayısıyla değiştirmek ve dönüştürmek için ومن ثمَّ فإنه من أجل التغييُّر والتحوُّل پس برای تغییردادن و دگرگون کردن

artık çok fazla zamanımız var ve bu geçirdiğimiz kötü günlerde فلدينا الكثير من الوقت، وفي هذه الأيام السيئة التي نمّر بها.. خیلی وقت داریم و در روزهای بدی که پشت سرمی گذاریم

biliyor musunuz, kadının nasıl bir becerisi var. هل تعلمون كمْ براعة المرأة. می دانید زن چقدر توانایی و لیاقت دارد.

Transformasyon. Değiştirme. Kötüyü iyileştirme gücü var. وقوتها على التغيير وتجمييل السيء. تحول. تغییر. او قدرت شفا دادن بدی را دارد. Трансформация. Изменение. У него есть сила исцелять зло. Bakın, uzun zamandır dünya ülkelerinde, انظروا، تتولي النساء الرئاسة في دول العالم منذ وقت طويل. ببینید، مدتها است که در کشورهای جهان،

kadınlar başbakanlık ediyor. زنان رهبر هستند.

IMF'in, FED'in başkanı kadın. رئيس صندوق النقد الدولي ونظام الإحتياطي الفيدرالي هي سيدة روسای صندوق بین المللی پول، و فدرال رزرو آمریکا زن هستند. Главой МВФ и ФРС является женщина.

Almanya, İngiltere ve belki de Amerika'nın Başkanı kadın olacak. ورئيس المانيا وانجلترا سيدة، وربما تكون رئيسة أميريكا ايضاً سيدة. رهبران آلمان و انگلیس زن هستند و شاید رئیس جمهور آمریکا نیز یک زن بشود. Президентом Германии, Англии и, возможно, Америки будет женщина.

Bu tesadüf değil. ليس هذه مصادفة. این تصادفی نیست.

Kadınların bu liderlik becerileri ile بنجاح هذه الزعامة للنساء زنان با این مهارت رهبری

dünyayı daha güzelleştirmek için daha fazla açığa çıkması gerekiyor. يجب أن تخرج للنور أكثر لجعل العالم أفضل. برای بهتر کردن دنیا باید بیشتر به بیرون راه بیابند. Чтобы сделать мир красивее, нужно больше внимания.

Bugün burada kadınlar kadar erkekler de var. اليوم النساء هنا مساويين للرجال. امروز اینجا به تعداد زنان مردها هم حضور دارند. Сегодня здесь есть как мужчины, так и женщины. HE FOR SHE'ler- onların desteklediği kadınlarla وبتلك الحقوق التي اعطتها لنا مؤسسات جمهوريتنا التي تكون الحليف الأكبر للنساء اللذين يثقون بها ويعتمدون عليها، طرفداران برابری زنان و مردان - با زنان مورد کمک آنان ОН ДЛЯ ОНА - с женщинами, которых они поддерживают

ve kendine güvenen kadınlarla و زنان با اعتماد به نفس

ve en büyük destekçimiz olan, و بزرگترین یاری رسانمان،

Cumhuriyetimizin kurucusu Ata'mızın bize verdiği bu haklarla حقوقی که پدر بنیانگذار جمهوریتمان به ما داده С этими правами, данными нам нашим отцом, основателем нашей республики,

ben, önümüzün her zamankinden daha açık olacağına inanıyorum. فأنا اؤمن بمستقبل مشرق أكثر من ذي قبل. من، باور دارم که آینده بیش از هر زمان دیگری باز است. Я верю, что мы будем более открытыми, чем когда-либо прежде.

Birlikte, hep beraber. معاً، دائماً معاً. متحد، در کنار هم.

En güzel geleceği el ele, birlikte yaratabiliriz. نستطيع أن نخلق معاً المستقبل الأفضل. زیباترین ها را دست به دست هم و در کنار هم می توانیم ایجاد کنیم. Мы можем создать лучшее будущее вместе, рука об руку.

Cumhuriyet Bayramınız kutlu olsun! عيد جمهورية سعيد! عید جمهوریت بر شما مبارک باشد!

Teşekkür ederim. شكراً. متشکرم.

(Alkışlar) (تصفيق) (تشویق حاضران)