Start learning this lesson now

TEDx Turkey, İlişkinizde Bu Günahları İşlemeyin | Gülcan Özer | TEDxIstanbul

İlişkinizde Bu Günahları İşlemeyin | Gülcan Özer | TEDxIstanbul

Çeviri: Elvan Ergün Gözden geçirme: Erman Turkmen

Hoş geldiniz.

Şimdi ben çok uzun yıllardır çok sayıda evliliğe eşlik etmiş,

iyi günlerini, kötü günlerini görmüş, evlenmiş, boşanmış, sonrasında

danışanları tarafından "Acaba terzi söküğünü dikemiyor mu?" denmiş, yahut "Hocam tanıdığımız iyi bir terapist var, isterseniz telefonunu verelim." denmiş, iyi günleri ve kötü günleri olmuş, iki çocuğu, anası babası, kardeşleri,

sahici dostları ve sevdiği adamı olan bir kadınım.

Hayatından memnun bir kadınım.

(Alkış)

Bizim mevzu ilişki ve evlilik.

Fakat burada benim dilimin durmaksızın kadın ve erkek

yahut evliliğe kaymasını dikkate almayın.

Siz lütfen ilişki zemininden olayı okuyun, bir.

İki, katiyen homofobik okumayın.

LGBT'ye bir selam göndereyim mutlak bir biçimde.

(Alkış)

Şöyle tarihsel bir bakarsak, benim jenerasyonum ve aslında

benden biraz önceki jenerasyonun evliliği ve ilişkiyi öğrenişi Türk filmlerinde. Mevzu şuydu: Açık sinemalara gidilir, çekirdek çitlenir,

bir esas kız ve esas oğlan vardır, bunlar daima sosyoekonomik olarak

birbirinden farklıdır ve kavuşamazlar.

Eğer bir yol olur kavuşabilirlerse o dakikada film biter.

Mesaj şudur, evlenildi ve artık bütün problemler halloldu. Biz kendi gençliğimiz boyunca, onlar evlendikten sonra ne olduğunu

bir türlü göremedik.

Daha sonra boşanmalar arttı.

Haz çağı güncellendi ve bu defa biz dizileri seyretmeye başladık.

Dizilerde ağır abiler var, böyle uzaklara doğru bakıyorlar.

Elli kelimeyle konuşuyorlar.

Derin olduklarına dair bir alt mesaj var ki

aslında sahiden elli kelimeyle konuşuyorlar.

Heyecanlı, hafif hoppaca da onların eşleri, sevgilileri formatında

genç bir kadın var ve bu ağır abilerin vazifesi o genç hanımı hizaya sokmak.

Bu hikâyeden sonra da narsist erkekseverlik şeklinde

toplum mühendisliğinin bir hediyesiyle karşı karşıya kaldık

ki bu iyi bir şey diye düşünmüyorum.

Ben size biriktirdiklerimi anlatacağım.

Çokça evlilik tanıyorum, birkaç bin.

Hepsi parmak izi gibi.

Anlatacaklarımın hiçbiri size uymayabilir, hepsi oturabilir.

Size uyanı alıp, uymayanı bırakmanızı rica ediyorum.

Bir minik anektoddan sonra başlayacağım.

Evliliğin ya da ilişkinin, olabildiğince ilişkiye çevirmeye çalışacağım,

yedi büyük günahı diye bir hikâye anlatacağım. Ben sayıları sevmiyorum.

Hani evliliğin 55 doğru yolu, çocuk yetiştirmenin 25 şahane yöntemi.

Burada biriktirdiklerimi ancak yediye sığdırabildim.

Geçen gün çocuklarım bana dediler ki "Anne ne ruhsuzsun."

Burada oturmaktalar.

Hayırdır inşallah dedim.

"Aşk zaten biter deyip duruyorsun her yerde, ne yapacağız?"

Düşündüm, hakikaten on altı yaşındakiler için yahut kırkında, ellisindekiler

için bile ne fena bir bilgi aşk zaten biter.

Korkuya mahal yok evladım dedim, yaşanırken fark edilmiyor.

Senin yaşadığının tamamen farklı bir şey olduğunu düşünüyorsun.

Zaten düşünmüyorsan da âşık değilsindir, şuurun fazla yerinde demektir.

Şimdi evliliğin yedi büyük günahı derken, ilişkinin yedi büyük günahı derken

şundan bahsediyorum aslında.

İlişkiler böyle uzunlamasına giderken bir sürü yerde tökezliyorlar.

Daha yaygın tökezlediğimiz hâllerden, daha keskin virajlardan bahsediyorum. Birincisi, Allah rahmet eylesin, bir anatomi profesörüdür Sami Zan,

koca bir amfide ders verir, ufacık da bir adamdır ve

derslere sıklıkla da şöyle başlar sene başında.

Der ki "Kızlarım lafım size, koca terbiye edilmez, terbiyelisi alınır." Burada, bu elbet erkeklere de söylenebilir bir hikâyedir ama kadınların cebinde

partnerleriyle ilgili iddialı bir değiştirilecekler listesi vardır. Yaptım biliyorum.

Çokça yapanı da tanıyorum aynı zamanda.

Denir ki, değiştirme listenizin olduğu hiç kimseyle evlenmeyin,

uzunlamasına ilişkiye girmeyin.

Yeni jenerasyonun tarifiyle takılabilirsiniz, o ayrı mevzu.

Peki, değişmeyecek miyiz yani?

Adamı aldık, öyle dondu kaldı, bitti mi hikâye?

Değil, herkes değişiyor, mutlak değişiyor, önünde durulabilir bir şey değil değişim.

Fakat eğer sizin bir listeniz olursa, o insanın kendi olağan seyrinin önüne geçiyorsunuz, bir proje hâline getiriyorsunuz.

Çünkü benlik ve bünye doğal olarak direnç koyuyor ve kendini koruyor.

Burada bir ikinci tarif var, buna hastayım.

Jung diyor ki bir kadın ve adamın ilişkisi kimyasal bir tepkimeye benzer.

Eğer tepkime gerçekleşirse her ikisi de kılık değiştirir.

Bu, şu demek: gönül gönle değerse zaten o değişim kendi seyri

ve süreci içinde olur, bu bir.

İkinci madde, köken aileler en çok tökezlediğimiz yerlerden biri

ilişkilerde ve evliliklerde.

Biz memlekete ait çok alt dinamiklere sahip bir coğrafyayız.

Eğer biz bugün bu toplantıyı Oslo'da yapıyor olsaydık

köken aileden hiç bahsetmiyor olacaktık.

Onlar zaten çocukları 18'inde postalamış olacaklardı

ve daha bireysel insanlar olacaktık.

İyi kötü, ayrı hikâye.

Ama bu coğrafyada biz, özerkleşmesi daha az,

köken ailelerle bağları daha fazla, iddialı sosyal destekler alan

ve bununla ilgili de birtakım bedeller ödeyen hâllerdeyiz.

Asıl köken aile derdinin daha az afili söylenişi şudur:

Kayınvalide - gelin problemi.

Burada hikâye şudur, ortada bir tane adamcağız vardır.

Hakikaten de adamcağızdır ama.

Bir tarafında ona yıllarını vermiş anne, öbür tarafta geleceğini vaat eden kadın.

Burada yapılacak temel mesele, adam ortadan pılı pırtıyı toplayacak, gidecek

-mutlak bir biçimde- ve o iki kadın birbirleriyle ilişki kurmayı öğrenecekler.

Burada daima genç olanın performansının daha iddialı ve başarılı olması beklenir.

Burası bataklık alandır, çok olağanüstü dikkat etmeliyiz.

Herkesin kendi ailesiyle kurduğu ilişkideki sınıra

parmağımızın ucunu sokmamayı öneririm.

Elbette ki gelişeceğiz, olgunlaşacağız, bu ilişkiler de değişecek.

Sevmeye çalışmanın çok kıymetli olduğunu düşünüyorum ben partnerin ailesini,

epey geçinmeye gönlü olmanın.

Mayanız tutmayabilir, tutmadıysa da nezaketin çok yukarıda olması lazımdır.

Cinsellik günah değil, cinselliğin ihmal edilmesi fena günah.

İlişkilerde ve evliliklerdeki en hızlı irtifa kaybeden alanlardan biri cinsellik.

Bir kere memleketin bu konudaki sakatı çok.

Evlenilecek ve eğlenilecek kadın: Terminolojiler.

Yere bakarak yürümenin edepli olduğu bir coğrafya.

Erkeklerin cinselliği algılayışındaki o performans kaygısı,

yanı sıra da bunu bir performans sanatı gibi algılayışları.

Tabii uzunlamasına giden, evlilik formatındaki ilişkilerde,

eskilerin fingirdemek dediği, bizim flört etmek dediğimiz hikâye çok kıymetli.

Cinselliğin aslında ilk üçteki sarsılmaz yeri,

bir kadın ve adamın ilişkisinde olağanüstü derecede kıymetli.

Zaten bir arada oluşları, bir kadın ve adam olmakla ilgilidir ve cinsellik de bunun altını çok bold çizen hâllerden biridir.

Kadının o saygın ve saygıdeğer olmakla ilgili coğrafyadan gelen ve

aslında onu epey sakatlamış olan hikâyesinden kurtulması bir vakit alır.

Yıllar önce yanılmıyorsam 2. ya da 3. deneyimim çift görmeye başladığımda,

ellili yaşlara yakın bir beyefendi ve eşi var.

Hanımefendi boşanmak istiyor, beyefendi diyor ki hayatta boşanmam.

Niye dedik.

"Memlekette kadın kadın olur yaşı kırkı bulur." dedi.

Ben bunu yıllar içerisinde, 20 yıl öncesinden bahsediyorum,

mükerrer kere düşündüm.

Aslında o kendinizi serbest bırakışınızla ilgili uzun bir vakit geçer.

Yeni jenerasyonun bu konuda daha hoyrat olduğunu düşünüyorum, cinsellik konusunda.

Daha nesnel olduğunu düşünüyorum, ama kendi bedenleri konusunda

daha sağlıklı olduğunu düşünüyorum aynı zamanda.

Dört.

Şimdi ilişkilerin sıkı tökezlediği yerlerden biri aslında dünyada da,

bizim coğrafyada da en sert tökezlediği yer ebeveyn olunan vakit.

Anne baba olmakla karı koca ya da kadın erkek olmak

birbirinden epey ayrı hâller.

Hiç benzemiyorlar neredeyse.

Ebeveynlik çok kutsal atıfları olan bir hikâye.

Dolayısıyla ilişkinin üstünü sarıyor.

Bir vakit sonra siz kendinizi salt ebeveyn gibi görmeye başlıyorsunuz.

Eski jenerasyonlar bunu bilir, buna da fittir, dert yok.

Yeni jenerasyon, mutlu olmak ve haz almak konusunda iddialı ve iddiacı.

Buralarda o kaybedilen haz,

ilişkinin en sert tökezlemelerinden biri hâline geliyor.

Yurtdışında bazı terapi merkezleri, doğum sonrası üç dört yıl içinde

gördüğü vakit çifti, yalnız zaman geçirme kontratı olmadan görmüyor.

Amerikalılar en çok doğumdan sonraki ilk dört yıl içinde boşanıyorlar,

çünkü o denge sarsılıyor.

Katiyen ve katiyen bu hatların birbiriyle hiçbir bağlantısı neredeyse olmadığını

iyi görmemiz gerek.

Burada iki şey önemli.

Bir, çocuksuz zaman geçireceğiz.

Çok kıymetli.

İki, birbirimizin ebeveynliğine müdahale etmeyeceğiz.

Herkesin bahtına bir anneyle baba düşüyor.

Burada oturan iki evladımın bahtına ben düşmüş durumdayım.

Günün sonunda iyisi, kötüsü, doğrusu, eğrisi baş edecekler.

Eğer özel bir maraz yoksa,

birbirimizin ebeveynliğinden pılı pırtıyı toplayıp çıkaracağız.

Herkes kendi usulünce ebeveynlik yapacak.

Hani o magazinel bir biçimde çocuğa aynı şeyi söylememiz gerekiyor

efsanesinden kurtulacağız.

Elbette ortaklık yapmamız gereken alanlar var ama tamamen ayrı hatlarda gidiyoruz.

Ben epey bu anlamda dert yaşamış insan tanırım.

Geldik beş.

En büyük günah, açık ara en büyük günah içgörü.

En basit karşılığı aslında kendini bilmek demek.

İçgörü mevzusu, bu hayat dediğiniz hikâye kendinden insan yaratma macerasıdır ya,

bu macerada aslında cebimizdeki en kıymetli malzeme. Kendimiz için, ilişkimiz için, çoluğumuz çocuğumuz için,

aslında her şey için çok kıymetli.

Hikâyenin dibinde ve temelinde oturan mevzu.

İlişkideki içgörüde birkaç tane sorunun çok iyi cevaplanması lazım.

İlişki içgörüsünün en temel sorusu "ben nerede yanlış yapıyorum"dur.

Fakat bu sorunun cevabı, "çok iyi niyetliyim,

o yüzden hata yapıyorum" samimiyetsizliğinde bir cevap değil.

Burada üç soru var.

1. Niye evleniyorum bu adamla, öbürüyle değil de bu adamla ya da bu kadınla? 2. Nerede dert yaşıyorum? 3. Bu yaşadıklarımda benim rolüm nedir? Şimdi bu niye evlendiğimiz ya da aşk hissettiğimiz o şahsiyeti

sevdiğimiz sorusunun cevabı karmaşıktır.

İhtiyaçlarımız tercihlerimizi belirliyor.

İhtiyaçlarımız değişebiliyor, bu defa tercihimiz aynı şekilde değişmeyebiliyor.

Misal, adamla çok canlı diye evleniyoruz, eve hiç girmiyor diye boşanıyoruz.

Yahut, kadınla beni çok derliyor topluyor, hayatıma müthiş bir düzen

getirdi diye evleniyoruz ve anne-kadın istemiyorum,

daha canlı birini istiyorum diye boşanıyoruz.

Şimdi hikâyenin burasında ihtiyaçlar değişiyor.

Dolayısıyla eğer o değişen ihtiyaçlarla beraber partner ve ilişki de

benzer bir ahenkte değişirse ne âlâ, yoksa işimizde iddialı zorluklar var.

Bir ilişkide yaşanan dertlerin sayısını çıkarmak olası değil.

Buradan, bugün konuşmaya başlayıp bir ay sonra bitirsek yetmez.

İletişim kuramıyoruz, beni seviyor, beni sevmiyor,

ailesiyle ilgili derdim var, duygusunu çok aktarıyor, hiç aktarmıyor,

benimle çok ilgileniyor, hiç ilgilenmiyor, çok arka bahçesi var, arka bahçesi yok.

Kocaman!

Çok kişisel burada, parmak izi gibi her çiftin tarifi farklı.

Şu üçüncü sorunun cevabı benim için çok kıymetli.

Ben nerede hata yaptım ilişkide, ne yapıyorum, yanlışım ne? Şimdi bu soru çiftlerle görüşürken dananın kuyruğunun koptuğu yerdir.

Nedir sizin katkınız dersiniz bu olup biten hikâyeye.

Der ki çok sinirlendiriyor beni, çok küsüyor, çok iletişimsiz.

Peki, siz ne yapıyorsunuz dersiniz.

"Yapıyorum ama" diye başlayan cümleler olur.

Ama ile başlayan her gerekçe patinajdır, gerisi de hikâyedir.

Yani adam bağırıyordur, kadın küsüyordur.

Bağırdığı için küsüyorum, küstüğü için bağırıyorum.

Bu dehlizden çıkılmaz.

Hikâye ancak şöyledir.

"Yanlış yapıyorum, bağırıyorum." ayrı bir hikâyedir.

"Yanlış yapıyorum, küsüyorum." ayrı bir hikâyedir.

İlişki içgörüsünde herkes kendiyle ilgili yüksek samimiyet ile

kendine dair olanı bulmakla mükelleftir.

Hayat için de mükellefiz bunda.

Yani doğrumuz var, eğrimiz var, ucuz yanımız var, zayıf yanımız var.

Geldik altı, iletişim.

Ben hayatını dinleyerek ve konuşarak kazanan biriyim.

Konuşmayı da seven biriyim üstelik.

Buna rağmen son zamanlarda duyduğum zaman beni rahatsız eden

kelimelerden biri hâline geldi iletişim.

İletişimin tabii üstadları var.

Kelimelere takla attıranlar var, şahane yapanlar var.

Fakat iletişimde çok kıymetli bir dip not var,

onun pas geçilmesi hikâyeyi çok zorlaştırıyor.

İletişim şu; ben size anlatıyorum, siz beni anlıyorsunuz, şahane.

Siz anlatıyorsunuz, ben de anlıyorum, şahane.

Katiyen uzlaşmak durumunda değiliz.

Fakat kullandığımız kelimeler arttıkça ve biz aslında iletişimi

bir performans sanatı gibi yönetmeye başladıkça,

iletişim anlattığım anlaşılır ve kabul edilir hikâyesine doğru

büyük bir hızla ilerlemekte.

Çiftler arasındaki iletişimde, şu tarifin çok kıymetli olduğunu düşünüyorum.

Uzlaşamayacağınız alanlar olduğu konusunda uzlaşmalısınız.

Bir kadın, bir adam, ayrı alt kültürler, ayrı, ayrı, ayrı.

Her alanda uzlaşmaya kalktıkları zaman, yani iletişimin sihir olduğunu,

iyi iletiştikleri zaman illa ki uzlaşacakları gibi bir alt bilgiye

sahip oldukları vakit, bir adım sonrasında restleşmeye başlıyorlar ve

o bizim en yaygın gördüğümüz bataklıktır.

Dolayısıyla iletişim kıymetli, insan sözle, gözle, gönülle,

bir sürü şeyle iletişir, doğru yanlış iletişir.

Velev ki uzlaşmama ihtimalini cebinde tutmalıdır.

Ve yedi, benim en sevdiğim madde.

Ben evliliğin akıllı bir iş olduğunu düşünmüyorum, gayet net.

Evliliği seviyorum ve onuyorum.

Çocuklarıma en az bir kere evlenmelerini de öneririm ve herkese.

Sonrasını ve devamını bilmem ama herkesin mutlak deneyimlemesi

gerektiğini düşünürüm evli olma hâlini.

Fakat akıllı bir hikâye olduğunu külliyen düşünmüyorum.

Aynı hayat, aynı insanlar, aynı yatak, aynı ev, aynı, aynı, aynı.

Bunun içinden beklediğimiz iddialı bir haz var aynı zamanda.

Fakat bu hikâye bütün hayal kırıklıklarına rağmen yıllardır devam ediyor.

Dolayısıyla başka bir şeye hizmet ediyor olmalı.

Daha derinde bir hayali olmalı, az ulaşılan bir hayali olmalı.

Pek az çiftin yakalayabildiği ama daha derin bir hevesi olmalı evliliğin.

Evliliğin katiyen bir akıl oyunu değil, istek oyunu olduğunu düşünmekteyim ben.

İnsanın dünya ile ilişkisinde aktardıklarından daha başkasını,

daha derinini, daha zaafını, daha yetersizliğini

kritize edilmeden, paralanmadan, reddedilmeden isteyebileceği bir adres.

Gönül, gönül yarenini istiyor, ahbabını istiyor,

kendini doğrusuyla eğrisiyle kabul buyuracak olanını istiyor.

Evliliğin dolaşmak istediği yer burası.

Pek azımız dolaşıyoruz ve fakat fantazisinin burası olduğunu düşünüyorum.

Şimdi, baştan sayalım günahları.

Bir: Değiştireceğimiz kişiyle evlenmiyoruz. İki: Biriyle evlenmek aynı zamanda onun aile dinamiğiyle evlenmek demektir.

Maharetli ve dikkatli oluyoruz aile ilişkilerinde.

Üç: Cinsellik daima ilk üçteki sarsılmaz yerini koruyacak, çok kıymetli.

Dört: Evliliği ebeveynliğe satmıyoruz, ikisi birbirinden ayrı hâller. Beş: İçgörü çok mühim.

İnsan olmamızın yolculuğu içerisinde olağanüstü derecede mühim ve

olmadan olmaz, olmadan en olmayacak hâl olduğunu düşünürüm ben.

Kendimizi bilmeden yola devam etme şansımız yok.

Altı: İletişeceğiz hiç itirazım yok ve fakat uzlaşmama ihtimalini de

cebimizde bulunduracağız.

Yedi: Evlilik bir akıl oyunu değil, istek oyunudur.

Efendim, yolunuzun, yönünüzün ve gönlünüzün açık olmasını dilerim. (Alkışlar)

İlişkinizde Bu Günahları İşlemeyin | Gülcan Özer | TEDxIstanbul |бұл|күнәларды|істемеңіз|Гүлжан|Өзер|TEDxIstanbul |need|patud||Gülcan|Özer|TEDxIstanbuli dans votre relation|ces|péchés|ne commettez pas|Gülcan|Özer|TEDxIstanbul |эти|грехи||Гюльджан|Озер|TEDxIstanbul |diese|Sünden||Gülcan|Özer|TEDxIstanbul |these|sins|do not commit|Gülcan|Özer|TEDxIstanbul لا ترتكب هذه الخطايا في علاقتك جولكان اوزر | TEDx اسطنبول 人間関係で犯してはいけない罪｜ギュルカン・エーザー｜TEDxIstanbul Do Not Commit These Sins in Your Relationship | Gülcan Özer | TEDxIstanbul Begehen Sie diese Sünden in Ihrer Beziehung nicht | Gülcan Özer | TEDxIstanbul Ärge tehke neid patte oma suhtes | Gülcan Özer | TEDxIstanbul Сіздің қатынасыңызда осы күнәларды жасамаңыз | Гүлжан Өзер | TEDxIstanbul Не совершайте этих грехов в ваших отношениях | Гюльджан Озер | TEDxIstanbul Ne commettez pas ces péchés dans votre relation | Gülcan Özer | TEDxIstanbul

danışanları tarafından "Acaba terzi söküğünü dikemiyor mu?" denmiş, кеңес алушылар|тарапынан|мүмкін|тігінші|жыртылғанын|тіге алмайды|ма|айтылған clients|by|whether|tailor|his tear|cannot sew|question particle|said ses clients|par|peut-être|tailleur|sa couture|il ne peut pas coudre||il a été dit клиенты|от|разве|портной|свою штанину|не может зашить|ли| Klienten|von|etwa|Schneider|seine Naht|kann nicht nähen|etwa|gesagt clients|by|I wonder|tailor|his tear|can't sew|question particle|it has been said من قبل زبائنه ، "أتساءل عما إذا كان الخياط لا يستطيع خياطته؟" لقد قيل، it has been said by those who consult him, "Can the tailor not sew his own tear?" wurde von den Ratsuchenden gefragt: "Kann der Schneider seinen eigenen Riss nicht nähen?" öeldud, et "Kas õmbleja ei suuda oma õmblust parandada?" кеңес сұраушылар тарапынан "Шебер жыртылғанын тігіп бере алмай ма?" деп айтылған, сказали о нем: "Неужели портной не может зашить свою одежду?" on lui a dit par ceux qui consultent : "Peut-être que le tailleur ne peut pas recoudre sa propre couture ?" yahut "Hocam tanıdığımız iyi bir terapist var, isterseniz telefonunu verelim." немесе|ұстазым|танысымыз|жақсы|бір|терапевт|бар|қаласаңыз|телефон нөмірін|берейік or|my teacher|we know|good|a|therapist|there is|if you want|his phone|we can give ou|mon professeur|que nous connaissons|bon|un|thérapeute|il y en a|si vous voulez|son numéro de téléphone|nous pouvons le donner или|мой учитель|наш знакомый|хороший|один|терапевт|есть|если хотите|его телефон|дадим oder|mein Lehrer|den wir kennen|gut|einen|Therapeut|es gibt|wenn Sie wollen|seine Telefonnummer|wir geben or|my teacher|we know|good|a|therapist|there is|if you want|his/her phone|let's give or "Teacher, we know a good therapist, if you want we can give you their phone number." oder "Meister, wir kennen einen guten Therapeuten, wenn Sie möchten, können wir Ihnen die Telefonnummer geben." või "Õpetaja, meil on hea terapeut, kui soovite, anname teile telefoni numbri." немесе "Ұстаз, бізде жақсы терапевт бар, қаласаңыз телефон нөмірін берейік." или "Учитель, у нас есть хороший терапевт, если хотите, можем дать его номер." ou "Mon professeur, nous connaissons un bon thérapeute, si vous voulez, nous pouvons vous donner son numéro." denmiş, iyi günleri ve kötü günleri olmuş, iki çocuğu, anası babası, kardeşleri, айтылған|жақсы|күндері|және|жаман|күндері|болған|екі|баласы|анасы|әкесі|бауырлары said|good|days|and|bad|days|has been|two|children|mother|father|siblings il a été dit|bon|jours|et|mauvais|jours|il a eu|deux|enfants|mère|père|frères et sœurs сказано|хорошие|дни|и|плохие|дни|было|два|ребенка|мать|отец|братья gesagt|gut|Tage|und|schlecht|Tage|gewesen|zwei|Kinder|Mutter|Vater|Geschwister it has been said|good|days|and|bad|days|has been|two|children|mother|father|siblings has had good days and bad days, has two children, a mother, a father, siblings, hat gute und schlechte Tage gehabt, zwei Kinder, seine Mutter, sein Vater, Geschwister, öeldud, olnud häid ja halbu päevi, kaks last, ema ja isa, õed-vennad, деп айтылған, жақсы күндері мен жаман күндері болған, екі баласы, анасы, әкесі, бауырлары, у него были хорошие и плохие дни, двое детей, мать, отец, братья, il a eu des bons et des mauvais jours, deux enfants, sa mère, son père, ses frères,

(Alkış) қол шапалақтау aplaus applaudissements аплодисменты Applaus applause (Applause) (Applaus) (Käsi plaksutamine) (Шапалақ) (Аплодисменты) (Applaudissements)

(Alkış) қол шапалақтау aplaus applaudissements аплодисменты Applaus (Applause) (Applause) (Applaus) (Käsi plaksutamine) (Шапалақ) (Аплодисменты) (Applaudissements)

Haz çağı güncellendi ve bu defa biz dizileri seyretmeye başladık. хаз|дәуірі|жаңартылды|және|бұл|рет|біз|сериалдарды|көруге|бастадык see|ajastu|uuendatud|ja|see|kord|meie|sarju|vaatama|hakkasime ça|époque|a été mise à jour|et|cette|fois|nous|les séries|à regarder|avons commencé это|эпоха|обновилась|и|эти|раз|мы|сериалы|смотреть|начали Haz|Ära|||||||| Haz||was updated||||||| The age of haz has been updated and this time we started watching series. Die Ära wurde aktualisiert und diesmal haben wir angefangen, die Serien zu schauen. Haz ajastu on uuendatud ja seekord hakkasime me sarju vaatama. Хаз дәуірі жаңартылды және бұл жолы біз сериалдарды көруге кірістік. Эпоха Хаз была обновлена, и на этот раз мы начали смотреть сериалы. L'ère de la série a été mise à jour et cette fois nous avons commencé à regarder des séries.

Dizilerde ağır abiler var, böyle uzaklara doğru bakıyorlar. сериалдарда|ауыр|ағалар|бар|осылай|алыстарға|қарай|қарап жатыр sarjades|rasked|vennad|on|nii|kaugele|suunas|vaatavad dans les séries|sérieux|frères|il y a|comme ça|vers lointain|vers|ils regardent в сериалах|тяжелые|братья|есть|такие|вдаль|в|смотрят |heavy|brothers||||| There are tough guys in the series, they are looking far away. In den Serien gibt es schwere Brüder, die so in die Ferne schauen. Sarjades on rasked vennad, kes vaatavad kaugele. Сериалдарда ауыр ағалар бар, олар алыстағы нәрселерге қарап тұр. В сериалах есть серьезные дяди, которые смотрят вдаль. Il y a des grands frères dans les séries, ils regardent au loin.

ki bu iyi bir şey diye düşünmüyorum. өйткені|бұл|жақсы|бір|нәрсе|деп|ойламаймын et|see|hea|üks|asi|et|ei arva que|cela|bon|une|chose|en disant|je ne pense pas что|это|хорошее|одно|дело|что|не думаю dass|dies|gut|ein|Ding|dass|ich denke nicht that|this|good|a|thing|that|I don't think I don't think this is a good thing. Ich denke nicht, dass das eine gute Sache ist. Mida ma ei pea heaks asjaks. мен бұны жақсы нәрсе деп ойламаймын. Я не думаю, что это хорошо. Et je ne pense pas que ce soit une bonne chose.

Hepsi parmak izi gibi. tous|doigt|empreinte|comme They are all like fingerprints. Alles ist wie ein Fingerabdruck. Kõik on nagu sõrmejälg. Барлығы саусақ іздері сияқты. Все как отпечатки пальцев. Tout est comme une empreinte digitale.

Anlatacaklarımın hiçbiri size uymayabilir, hepsi oturabilir. ce que je vais raconter|aucun|à vous|peut ne pas convenir|tout|peut convenir None of what I will tell you may fit you, everything may resonate. Nichts von dem, was ich erzählen werde, könnte Ihnen passen, alles könnte passen. Kuna see, mida ma räägin, ei pruugi teile sobida, võib kõik sobida. Айтатындарымның ешқайсысы сізге сәйкес келмеуі мүмкін, барлығы орын алуы мүмкін. Ничто из того, что я расскажу, может вам не подойти, все может сработать. Rien de ce que je vais raconter ne vous conviendra peut-être, tout peut s'appliquer.

Size uyanı alıp, uymayanı bırakmanızı rica ediyorum. à vous|celui qui vous convient|en prenant|celui qui ne vous convient pas|de laisser|je demande|je fais I ask you to take what fits you and leave what doesn't. Ich bitte Sie, das zu nehmen, was zu Ihnen passt, und das, was nicht passt, zu lassen. Palun võtke see, mis teile sobib, ja jätke see, mis ei sobi. Сізге сәйкес келетінін алып, сәйкес келмейтінін қалдыруыңызды сұраймын. Я прошу вас взять то, что вам подходит, и оставить то, что не подходит. Je vous demande de prendre ce qui vous convient et de laisser ce qui ne vous convient pas.

Bir minik anektoddan sonra başlayacağım. un|petit|anecdote|après|je vais commencer I will start after a little anecdote. Ich werde nach einer kleinen Anekdote beginnen. Alustan pärast ühte väikest anekdooti. Кішкентай анекдоттан кейін бастаймын. Я начну с маленького анекдота. Je vais commencer après une petite anecdote.

Evliliğin ya da ilişkinin, olabildiğince ilişkiye çevirmeye çalışacağım, неке|немесе|да|қатынастың|мүмкіндігінше|қатынасқа|айналдыруға|тырысамын abielu|või|ja|suhe|nii palju kui võimalik|suhtesse|muutma|ma püüan le mariage|ou|ou|la relation|autant que possible|en relation|essayer de transformer|je vais travailler брак|||отношения|насколько возможно|в отношения|превращать|я буду стараться die Ehe|oder|Beziehung|die Beziehung|so viel wie möglich|Beziehung|umwandeln|ich werde versuchen marriage|or|and|relationship|as much as possible|relationship|to turn|I will try I will try to turn marriage or the relationship into a relationship as much as possible, Ich werde versuchen, die Ehe oder Beziehung so gut wie möglich in eine Beziehung zu verwandeln, Ma üritan abieli või suhet, püüan seda võimalikult palju suheks muuta, Мен неке немесе қатынасты барынша қатынасқа айналдыруға тырысамын, Я постараюсь превратить брак или отношения в отношения как можно больше, Je vais essayer de transformer le mariage ou la relation autant que possible,

için bile ne fena bir bilgi aşk zaten biter. үшін|тіпті|не|жаман|бір|ақпарат|махаббат|шын мәнінде|аяқталады für|sogar|wie|schlecht|ein|Wissen|Liebe|ohnehin|endet для|даже|что|плохая|информация||любовь|уже|закончится pour|même|pas|mauvais|une|information|l'amour|déjà|finir There's no need to be afraid, my child, I said, it doesn't get noticed while living. Was für eine schlimme Information, dass die Liebe sowieso endet. See on tõeliselt halb teadmine, et armastus lõppeb. махаббаттың аяқталатыны туралы ақпарат қаншалықты жаман. Какое ужасное знание, что любовь всё равно заканчивается. Il n'y a pas de raison d'avoir peur, mon enfant, ça ne se remarque pas pendant qu'on le vit.

Der ki "Kızlarım lafım size, koca terbiye edilmez, terbiyelisi alınır." дейді|деп|қыздарым|сөзім|сендерге|күйеу|тәрбиелеу|болмайды|тәрбиелісі|алынады ta ütleb|et|mu tüdrukud|mu sõnum|teile|abikaasa|kasvatamine|ei kasvatata|kasvatatavad|ostetakse il dit|que|mes filles|ma parole|à vous|mari|éducation|ne se corrige pas|celui qui est éduqué|il est pris он говорит|что|мои девочки|мое слово|вам|муж|воспитание|не поддается|тот|берется der|dass|meine Töchter|mein Wort|euch|Ehemann|Erziehung|nicht erzogen|der Erzieher|er wird genommen he says|that|my girls|my words|to you|husband|education|not to be educated|the one who is educated|to be taken She says, "My girls, this is for you, a husband cannot be trained, he must be chosen well." Er sagt: "Meine Mädchen, ich sage euch, ein Ehemann wird nicht erzogen, man nimmt den, der erzogen ist." Ta ütleb: "Tütred, see on teile, abikaasa ei saa kasvatada, vaid tuleb kasvatatuna võtta." Айтады: "Қыздарым, менің сөзім сіздерге, күйеулер тәрбиеленбейді, тәрбиеленгендері алынады." Он говорит: "Девочки, это для вас, мужиков не воспитывают, их берут готовыми." Elle dit : "Mes filles, je vous le dis, un mari ne se corrige pas, on prend celui qui est déjà éduqué." Burada, bu elbet erkeklere de söylenebilir bir hikâyedir ama kadınların cebinde мұнда|бұл|әрине|еркектерге|де|айтылуы мүмкін|бір|әңгіме|бірақ|әйелдердің|қалтасында siin|see|kindlasti|meestele|ka|öeldav|üks|lugu|aga|naiste|taskus ici|cette|certainement|aux hommes|aussi|il peut être dit|une|c'est une histoire|mais|des femmes|dans la poche здесь|это|конечно|мужчинам|тоже|может быть сказано|одна|это история|но|женщин|в кармане hier|diese|sicherlich|Männern|auch|es kann gesagt werden|eine|Geschichte|aber|Frauen|in der Tasche here|this|surely|to men|also|can be said|a|story||| Here, this is certainly a story that can be told to men as well, but women have Hier ist eine Geschichte, die sicherlich auch an Männer gerichtet werden kann, aber Frauen haben Siin on see kindlasti lugu, mida saab ka meestele öelda, kuid naistel on rahakotis Мұнда, бұл сөзсіз еркектерге де айтылуы мүмкін бір әңгіме, бірақ әйелдердің қалтасында Здесь, конечно, это можно сказать и мужчинам, но у женщин в кармане Ici, c'est une histoire qui peut certainement être dite aux hommes aussi, mais les femmes ont

partnerleriyle ilgili iddialı bir değiştirilecekler listesi vardır. серіктестерімен|қатысты|талапты|бір|өзгертілетіндер|тізімі|бар partneritega|seonduv|ambitsioonikas|üks|vahetatavad|nimekiri|on avec leurs partenaires|concernant|ambitieux|une|liste à changer|liste|il y a с партнерами|касающиеся|амбициозный|один|список изменений|список|есть mit ihren Partnern|bezüglich|ehrgeizige|eine|die||es gibt with their partners|related|ambitious|a|they will change|list| a bold list of things they will change about their partners. eine anspruchsvolle Liste von Dingen, die sie mit ihren Partnern ändern möchten. partneritega seotud ambitsioonikas muudatuste nimekiri. серіктестерімен байланысты өзгертілетін талаптар тізімі бар. есть амбициозный список изменений, касающихся их партнеров. une liste ambitieuse de choses à changer concernant leurs partenaires. Yaptım biliyorum. мен жасадым|мен білемін tegin|tean j'ai fait|je sais я сделал|я знаю ich habe gemacht|ich weiß I did|I know I did it, I know. Ich habe es gemacht, ich weiß. Ma tegin, ma tean. Мен жасадым, білемін. Я сделал, я знаю. Je l'ai fait, je sais.

Burası bataklık alandır, çok olağanüstü dikkat etmeliyiz. бұл жер|батпақ||өте|ерекше|назар|беруіміз керек see koht|soo|ala|väga|erakordne|tähelepanu|peame olema ici|marais|zone|très|exceptionnel|attention|nous devons faire это место|болото|территория|очень|необычайно|внимание|мы должны hier|Sumpf|Gebiet|sehr|außergewöhnlich|Aufmerksamkeit|wir müssen this place|swamp|it is an area|very|extraordinary|attention|we must pay This is a swampy area, we must be very careful. Dies ist ein Sumpfgebiet, wir müssen sehr außergewöhnlich vorsichtig sein. See on soine ala, me peame olema väga ettevaatlikud. Бұл батпақты аймақ, өте ерекше назар аударуымыз керек. Это болотистая местность, мы должны быть очень осторожны. C'est une zone marécageuse, nous devons faire très attention.

Elbette ki gelişeceğiz, olgunlaşacağız, bu ilişkiler de değişecek. әрине||дамимыз|жетілеміз|бұл|қатынастар|де|өзгереді kindlasti|me|areneme|küpseme|need|suhted|ka|muutuvad bien sûr|que|nous allons évoluer|nous allons mûrir|ces|relations|aussi|elles vont changer конечно|что|мы будем развиваться|мы будем взрослеть|эти|отношения|тоже|они изменятся natürlich|dass|wir werden uns entwickeln|wir werden reifen|diese|Beziehungen|auch|sie werden sich verändern of course|that|we will develop|we will mature|these|relationships|also|will change I think it is very valuable to try to love your partner's family. Natürlich werden wir uns entwickeln, reifen, und diese Beziehungen werden sich auch ändern. Muidugi me areneme, küpseme ja need suhted muutuvad. Әрине, біз дамимыз, жетілеміз, бұл қатынастар да өзгереді. Я считаю, что пытаться любить семью партнера - это очень ценно. Je pense qu'il est très précieux d'essayer d'aimer la famille de son partenaire,

Mayanız tutmayabilir, tutmadıysa da nezaketin çok yukarıda olması lazımdır. Your boat may not hold, but if it doesn't, your politeness must be very high. Ihr Boot könnte nicht halten, aber die Höflichkeit sollte auf einem sehr hohen Niveau sein. Teie maine ei pruugi pidada, kui see ei pidanud, siis peab viisakus olema väga kõrgel. Сіздікі болмауы мүмкін, болмаса да, әдептілік өте жоғары деңгейде болуы керек. Ваши усилия могут не увенчаться успехом, но вежливость должна быть на высоком уровне. Votre bateau peut ne pas tenir, mais la courtoisie doit être très élevée.

Cinsellik günah değil, cinselliğin ihmal edilmesi fena günah. Sexuality is not a sin, neglecting sexuality is a terrible sin. Sexualität ist keine Sünde, die Vernachlässigung der Sexualität ist eine große Sünde. Sugu ei ole patt, seksi tähelepanuta jätmine on halb patt. Жыныстық қатынас күнә емес, жыныстық қатынасты елемеу жаман күнә. Сексуальность не является грехом, но пренебрежение сексуальностью - это большой грех. La sexualité n'est pas un péché, c'est l'ignorance de la sexualité qui est un grand péché.

İlişkilerde ve evliliklerdeki en hızlı irtifa kaybeden alanlardan biri cinsellik. One of the fastest areas to lose altitude in relationships and marriages is sexuality. Eines der am schnellsten an Höhe verlierenden Bereiche in Beziehungen und Ehen ist die Sexualität. Suhetes ja abieludes on üks kiiremini kõrgust kaotavaid valdkondi seks. Қатынастар мен некелердегі ең жылдам төмендейтін салалардың бірі жыныстық қатынас. Одной из самых быстро теряющих высоту областей в отношениях и браках является сексуальность. L'un des domaines qui perd le plus rapidement de l'altitude dans les relations et les mariages est la sexualité.

Yıllar önce yanılmıyorsam 2. ya da 3. deneyimim çift görmeye başladığımda, жылдар|бұрын|қателеспесем|||тәжірибем|жұп|көруге|бастағанымда aastad|tagasi|kui ma ei eksi|või||minu kogemus|paar|nägema|kui ma hakkasin années|il y a|si je ne me trompe pas|||mon expérience|double|à voir|quand j'ai commencé годы|назад|если я не ошибаюсь|||мой опыт|пара|видеть|когда я начал Jahre|zuvor|wenn ich mich nicht irre|||meine Erfahrung|doppelt|zu sehen|als ich anfing years|ago|if I'm not mistaken|||my experience|double|to see|when I started Years ago, if I'm not mistaken, when I started seeing double for the 2nd or 3rd time, Vor vielen Jahren, wenn ich mich nicht irre, als ich zum 2. oder 3. Mal anfing, Doppelbilder zu sehen, Aastaid tagasi, kui ma ei eksi, oli see minu 2. või 3. kogemus, kui hakkasin nägema kaht. Жылдар бұрын, егер мен қателеспесем, 2-ші немесе 3-ші тәжірибемде қос көруді бастадым, Годы назад, если я не ошибаюсь, когда у меня началось второе или третье переживание двойного зрения, Il y a des années, si je ne me trompe pas, lorsque j'ai commencé à voir double pour la 2ème ou 3ème fois,

Dört. төрт neli quatre четыре vier Four Four. Vier. Neli. Төрт. Четыре. Quatre.

bizim coğrafyada da en sert tökezlediği yer ebeveyn olunan vakit. meie|geograafias|ka|kõige|karmim|komistamine|koht|vanem|olemine|aeg |||||||ата-ана|болған|уақыт notre|géographie|aussi|dans|plus sévèrement|où elles ont trébuché|endroit|parent|étant|moment нашей|географии|тоже|самым|жестким|споткнувшимся|место|родитель|ставший|время |||||||parenthood|| and in our geography, the place where it stumbles the hardest is when becoming a parent. in unserer Geographie ist der Ort, an dem es am härtesten ins Stocken gerät, die Zeit, in der man Eltern wird. meie geograafias on kõige raskem komistamise koht vanemate olemise aeg. біздің географиямызда да ең қатты қиындыққа тап болатын жер - ата-ана болу уақыты. и в нашей географии, это время, когда становятся родителями. et dans notre géographie, l'endroit où cela trébuche le plus durement est le moment où l'on devient parent.

Anne baba olmakla karı koca ya da kadın erkek olmak ана|әке|болуымен|әйел|күйеуі|немесе||әйел|еркек|болу mère|père|en étant|femme|mari|ou||femme|homme|être мать|отец|быть|жена|муж|или||женщина|мужчина|быть ema|isa|olemisega|naine|mees|või|ka|naine|mees|olemine Being a parent is different from being a spouse or a man and a woman. Eltern zu sein, ist anders als Ehepartner oder Mann und Frau zu sein. Vanemaks saamine on abikaasa või naise-mehe olemisega. Ата-ана болу - ерлі-зайыптылар немесе әйел мен еркек болу Быть родителем и быть мужем и женой или мужчиной и женщиной Être parent est différent d'être mari et femme ou homme et femme.

gördüğü vakit çifti, yalnız zaman geçirme kontratı olmadan görmüyor. көрген|уақыт|жұпты|жалғыз|уақыт|өткізу|келісімшарты|болмай|көрмейді näkemä|aika|paria|yksin|aika|viettäminen||ilman|ei näe qu'il a vu|temps|le couple|seul|temps|passer||sans|il ne voit pas увидев|время|пару|только|время|проводить||без|не видит er sieht|Zeit|das Paar|allein|Zeit|verbringen||ohne|er sieht nicht he/she sees|time|the couple|alone|time|spending||without|he/she does not see Americans divorce the most during the first four years after childbirth, ohne einen Vertrag für gemeinsame Zeit. ei näe paari, kui nad ei ole kokku leppinud eraldi aja veetmise lepingus. көрген жағдайда жұпты, жалғыз уақыт өткізу келісімінсіз көрмейді. если они не проводят время вместе без контракта на одиночество. ne voient pas le couple sans contrat de temps seul.

İki, birbirimizin ebeveynliğine müdahale etmeyeceğiz. |бір-біріміздің|ата-ана болуына|араласу|жасамаймыз |üksteise|vanemlikku|| deux|de chacun|à la parentalité|intervention|nous n'interviendrons pas |друг друга|родительству|| |gegenseitig|Elternschaft|Eingreifen|wir werden nicht |each other's|parenting|intervention|we will not do Two, we will not interfere with each other's parenting. Zwei, wir werden uns nicht in die Elternschaft des anderen einmischen. Kaks, me ei sekku üksteise vanemlikku. Екі, бір-біріміздің ата-ана болуымызға араласпаймыз. Во-вторых, мы не будем вмешиваться в родительство друг друга. Deux, nous n'interférerons pas dans la parentalité de l'autre.

efsanesinden kurtulacağız. аңызынан|құтыламыз legendist|vabaneme de la légende|nous nous libérerons от мифа|мы освободимся von der Legende|wir werden befreit from the legend|we will get rid of We will get rid of that legend. Wir werden uns von der Legende befreien. Vabanevad legendist. аңызынан құтыламыз. Мы избавимся от этой легенды. Nous allons nous débarrasser de cette légende.

İlişki içgörüsünün en temel sorusu "ben nerede yanlış yapıyorum"dur. |ішкі түсінігінің|ең|негізгі|сұрағы|мен|қайда|қате|жасап жатырмын|болып табылады |arusaama|kõige|põhiküsimus||mina|kus|vale|teen|on la relation|de la compréhension|le|fondamental|question|je|où|faux|je fais| |понимания|самый|основной|вопрос|я|где|ошибку|делаю| |der Einsicht|die|grundlegend|Frage|ich|wo|falsch|ich mache| |of the insight|the most|fundamental|question|I|where|wrong|I am doing| The most fundamental question of relationship insight is "where am I going wrong?". Die grundlegendste Frage der Beziehungseinsicht ist: "Wo mache ich den Fehler?" Suhtesisese arusaamise kõige olulisem küsimus on "kus ma eksin". Қатынас ішкі түсінігінің ең негізгі сұрағы "мен қай жерде қателесіп жатырмын". Самый основной вопрос в понимании отношений: "Где я ошибаюсь?" La question la plus fondamentale de l'intuition relationnelle est "où est-ce que je me trompe ?".

1\. Niye evleniyorum bu adamla, öbürüyle değil de bu adamla ya da bu kadınla? неге|үйленіп жатырмын|осы|ер адаммен|екіншімен|емес|да|осы|ер адаммен|немесе|да|осы|әйелмен miks|ma abiellun|see|mehega|teisega|ei|ka|see|mehega|või|ka|see|naisega pourquoi|je me marie|ce|avec cet homme|avec l'autre|pas|avec|cette|avec cet homme|ou|avec|cette|femme почему|я женюсь|на этом|с этим мужчиной|с другим|не|и|на этой|||||с этой женщиной warum|ich heirate|dieser|mit Mann|mit anderem|nicht|auch|diese|mit Mann|oder|mit|diese|mit Frau why|I am marrying|this|man|other|not|but|this|man|or|and|this|woman 1. Why am I marrying this man, and not the other one, or this woman? 1\. Warum heirate ich diesen Mann und nicht den anderen oder diese Frau? 1\. Miks ma abiellun selle mehega, mitte teisega või selle naisega? 1\. Неге мен осы адаммен, басқа адаммен емес, осы адаммен немесе осы әйелмен үйленемін? 1\. Почему я женюсь на этом человеке, а не на другом? 1\. Pourquoi je me marie avec cet homme, et pas avec un autre, ou avec cette femme? 2\. Nerede dert yaşıyorum? қайда|қиындық|сезініп жатырмын kus|mure|ma elan où|problème|je vis где|проблема|я испытываю wo|Kummer|ich lebe where|trouble|I am experiencing 2. Where am I experiencing trouble? 2\. Wo habe ich Probleme? 2\. Kus ma mures olen? 2\. Қай жерде қиындық көріп жатырмын? 2\. Где я испытываю трудности? 2\. Où est-ce que je vis ma souffrance? 3\. Bu yaşadıklarımda benim rolüm nedir? бұл|менің бастан кешіргендерімде|менің|рөлім|неде see|mida ma olen kogenud|minu|roll|mis on ce|que j'ai vécu|mon|rôle|est quoi это|в том|моя|роль|какова dies|was ich erlebt habe|meine|Rolle|was ist this|in what I experienced|my|role|what is 3. What is my role in what I have experienced? 3\. Welche Rolle spiele ich in dem, was ich erlebt habe? 3\. Milline on minu roll selles, mida ma olen kogenud? 3\. Менің осы оқиғалардағы рөлім қандай? 3\. Какова моя роль в том, что я переживаю? 3\. Quel est mon rôle dans ce que j'ai vécu ? Şimdi bu niye evlendiğimiz ya da aşk hissettiğimiz o şahsiyeti енді|бұл|неге|біз үйленген|немесе||махаббат|біз сезген|сол|тұлғаны nüüd|see|miks|millega me abiellusime|või||armastus|millega me tundsime|see|isik maintenant|cela|pourquoi|nous avons épousé|ou||amour|que nous avons ressenti|cette|personne сейчас|это|почему|на кого мы женились|или||любовь|на кого мы чувствуем|тот|личность jetzt|dies|warum|wir geheiratet haben|oder||Liebe|wir gefühlt haben|diese|Persönlichkeit now|this|why|we married|||love|we felt|that|person Now, the reason why we married or felt love for that person Jetzt ist die Antwort auf die Frage, warum wir mit dieser Person geheiratet haben oder Liebe für sie empfinden, Nüüd on see, miks me abiellume või armastame seda isikut, Енді неге біз үйлендік немесе сүйіспеншілік сезінген сол тұлғаны Теперь вопрос, почему мы женимся или испытываем любовь к этому человеку, Maintenant, pourquoi avons-nous épousé ou ressenti de l'amour pour cette personne ?

İhtiyaçlarımız tercihlerimizi belirliyor. nos besoins|nos choix|déterminent |таңдауымызды|анықтайды |наши предпочтения|определяют Our needs determine our preferences. Unsere Bedürfnisse bestimmen unsere Präferenzen. Meie vajadused määravad meie valikud. Қажеттіліктеріміз таңдауымызды анықтайды. Наши потребности определяют наши предпочтения. Nos besoins déterminent nos choix.

getirdi diye evleniyoruz ve anne-kadın istemiyorum, әкелді|деп|үйленіп жатырмыз|және|||қаламаймын ta tõi|kuna|me abiellume|ja|||ma ei soovi elle a apporté|parce que|nous nous marions|et|||je ne veux pas принесла|потому что|мы женимся|и|||не хочу sie brachte|weil|wir heiraten|und|||ich will nicht she brought|because|we marry|and|||I do not want and then I realize I don't want a mother or a woman. und dann will ich keine Mutter oder Frau mehr. ja ma ei taha enam ema-naist. әкелді деп үйленеміз және ана-әйелді қаламаймын, а потом говорим, что не хотим быть матерью или женщиной. et je ne veux pas de mère-femme,

Kocaman! өте үлкен Suur Énorme Огромный riesig Huge Huge! Riesig! Väga suur! Өте үлкен! Огромный! Énorme!

"Yanlış yapıyorum, bağırıyorum." ayrı bir hikâyedir. қате|мен жасап жатырмын|мен айқайлап жатырмын|бөлек|бір|әңгіме vale|ma teen|ma karjun|eraldi|üks|lugu faux|je fais|je crie|une autre|une|c'est une histoire неправильно|я делаю|я кричу|отдельная|одна|это история falsch|ich mache|ich schreie|eine||Geschichte wrong|I am doing|I am shouting|separate|a|it is a story "I am doing it wrong, I am shouting." is a separate story. "Ich mache einen Fehler, ich schreie." ist eine andere Geschichte. "Ma teen vale, ma karjun." on eraldi lugu. "Қате жасап жатырмын, айқайлап жатырмын." бөлек әңгіме. "Я делаю что-то не так, я кричу." - это отдельная история. "Je fais une erreur, je crie." est une autre histoire.

İletişimin tabii üstadları var. |loomulikud|meistrid|on |||бар |||il y a |||есть |natürliche|Meister|gibt |natural|masters|there are There are of course masters of communication. Es gibt natürlich Meister der Kommunikation. Suhtlemise loomulikud meistrid on olemas. Байланыстың нағыз шеберлері бар. Есть настоящие мастера коммуникации. Il y a bien sûr des maîtres de la communication.

Kelimelere takla attıranlar var, şahane yapanlar var. There are those who make words do somersaults, and those who make them wonderful. Es gibt diejenigen, die mit Worten jonglieren, und diejenigen, die sie großartig machen. On neid, kes sõnu akrobaatikasse panevad, ja neid, kes teevad need suurepäraseks. Сөздерге акробатика жасайтындар бар, тамаша ететіндер бар. Есть те, кто заставляет слова переворачиваться, и те, кто делает их великолепными. Il y a ceux qui font des acrobaties avec les mots, ceux qui les rendent magnifiques.

bir performans sanatı gibi yönetmeye başladıkça, üks|esitus|kunst|nagu|juhtima|alustades une|performance|art|comme|gérer|à mesure que |||||по мере того как eine|Performance|Kunst|wie|zu steuern|je mehr wir anfangen |||||as we start like a performance art, wie eine Performancekunst zu steuern beginnen, nagu esinemiskunsti juhtima, өнер көрсету сияқты басқаруға кіріскен сайын, как искусством исполнения, comme un art de la performance,

iletişim anlattığım anlaşılır ve kabul edilir hikâyesine doğru la communication|l'histoire que je raconte|compréhensible|et|acceptation|acceptable|vers l'histoire| communication moves towards the understandable and acceptable story I described. geht die Kommunikation in die verständliche und akzeptierte Geschichte, die ich erzähle. suhtlemine liigub arusaadava ja vastuvõetava loo suunas. коммуникация мен айтып отырған түсінікті және қабылданатын әңгімесіне қарай общение движется к понятной и приемлемой истории, которую я рассказываю. la communication tend vers l'histoire compréhensible et acceptable que je décris.

sahip oldukları vakit, bir adım sonrasında restleşmeye başlıyorlar ve |||бір|қадам|кейін|қарсыласуға|бастайды|және |||üks|samm|pärast|vastasseisu|nad hakkavad|ja |||un|pas|après|à la confrontation|ils commencent et| |||один|шаг|после этого|к противостоянию|они начинают|и |||ein|Schritt|danach|Konfrontation|sie beginnen| |||a|step|after|to confront|they start|and they start to confront each other one step later, and beginnen sie einen Schritt später, sich gegenseitig herauszufordern und siis järgmisel sammul hakkavad nad vastanduma ja ие болғанда, бір қадамнан кейін қарсыласуға кіріседі және то на следующем шаге они начинают противостоять друг другу и mais un pas plus loin, ils commencent à se confronter et

Çocuklarıma en az bir kere evlenmelerini de öneririm ve herkese. балаларыме|ең|кем|бір|рет|үйленулерін|де|ұсынамын|және|барлығына lastele|vähemalt|üks||kord|abiellumist|ka|soovitan|ja|kõigile à mes enfants|au moins|un|une|fois|qu'ils se marient|à|je recommande|et|à tout le monde моим детям|как минимум|один|раз||жениться|тоже|рекомендую|и|всем meinen Kindern|am|wenigsten|ein|Mal|sie zu heiraten|auch|ich empfehle|und|allen to my children|at least|once|a|time|their marrying|also|I recommend|and|to everyone I would recommend my children to get married at least once, and to everyone. Ich empfehle meinen Kindern, mindestens einmal zu heiraten, und allen anderen auch. Soovitan oma lastele abielluda vähemalt korra ja kõigile. Балаларыма кемінде бір рет үйленуді ұсынамын және барлығына. Я рекомендую своим детям хотя бы раз жениться, как и всем. Je recommande à mes enfants de se marier au moins une fois, et à tout le monde.

kritize edilmeden, paralanmadan, reddedilmeden isteyebileceği bir adres. сынға|алынбай|бөлінбей|қабылданбай|қала алатын|бір|мекен-жай kritiseerida|ilma|purunemata|ilma|soovida|| critiquer|sans être|sans être déchiré|sans être rejeté|qu'il peut désirer|une|adresse критиковать|не будучи|не будучи разорванным|не будучи отвергнутым|что он может желать|некий|адрес kritisieren|ohne|zerbrochen|abgelehnt|dass er wünschen kann|eine|Adresse criticize|without being|without being torn apart|without being rejected|that he/she can desire|a|address that can be desired without being criticized, torn apart, or rejected. was er ohne Kritik, ohne Zerrissenheit, ohne Ablehnung wünschen kann. mida ta saaks soovida ilma kriitika, purunemise või tagasilükkamiseta. сыналмай, бөлінбей, қабылданбайтын бір мекен. что можно желать без критики, без разрыва, без отказа. sans être critiqué, déchiré, ou rejeté.

Bir: Değiştireceğimiz kişiyle evlenmiyoruz. бір|өзгертетін|адаммен|үйленбеймін üks|kelle me muudame|inimesega|me ei abiellu un|que nous allons changer|avec la personne|nous ne nous marions pas один|которого мы будем менять|с человеком|не женимся eins|den wir ändern werden|mit der Person|wir heiraten nicht one|we will change|with the person|we are not marrying One: We are not marrying the person we will change. Eins: Wir heiraten nicht die Person, die wir ändern wollen. Üks: Me ei abiellu inimesega, keda me muudame. Бір: Өзгертуіміз керек адаммен үйленбейміз. Первое: Мы не женимся на человеке, которого собираемся изменить. Un : Nous ne nous marions pas avec la personne que nous allons changer. İki: Biriyle evlenmek aynı zamanda onun aile dinamiğiyle evlenmek demektir. |бір адаммен|үйлену|бірдей|уақытта|оның|отбасы|динамикасы|үйлену|дегенді білдіреді |kellegagi|abiellumine|sama|samal ajal|tema|perekond|dünaamikaga|abiellumine|see tähendab deux|avec quelqu'un|se marier|||sa|famille|dynamique|se marier|cela signifie |с кем-то|жениться|также|одновременно|его|семья|с динамикой|жениться| |mit jemandem|heiraten|gleichzeitig|auch|ihre|Familie|mit der Dynamik|heiraten|das bedeutet |with someone|to marry|same|at the same time|their|family|with the dynamics|to marry|it means Two: Marrying someone also means marrying their family dynamics. Zwei: Mit jemandem zu heiraten bedeutet auch, mit seiner Familien-Dynamik zu heiraten. Kaks: Abiellumine kellegagi tähendab samal ajal abiellumist tema peredünaamikaga. Екі: Біреумен үйлену, сонымен қатар оның отбасы динамикасына үйлену дегенді білдіреді. Второе: Жениться на ком-то означает также жениться на его семейной динамике. Deux : Se marier avec quelqu'un signifie également épouser sa dynamique familiale.

Dört: Evliliği ebeveynliğe satmıyoruz, ikisi birbirinden ayrı hâller. төрт|некені|ата-ана болуға|сатпаймыз|екеуі|бір-бірінен|бөлек|жағдайлар neli|abielu|vanemlikku|ei müü|mõlemad|teineteisest|eraldi|seisundid quatre|le mariage|à la parentalité|nous ne vendons pas|les deux|l'un de l'autre|séparés|états четыре|брак|родительству|не продаем|оба|друг от друга|отдельные|состояния vier|die Ehe|Elternschaft|wir verkaufen nicht|beide|voneinander|getrennt|Zustände four|marriage|parenthood|we are not selling|both|from each other|separate|states Four: We do not sell marriage to parenthood, they are two separate states. Vier: Wir verkaufen die Ehe nicht an die Elternschaft, es sind zwei getrennte Zustände. Neli: Me ei müü abiellumist vanemlikkusele, need on kaks eraldi seisundit. Төрт: Некені ата-ана болуға сатпаймыз, екеуі бір-бірінен бөлек жағдайлар. Четыре: Мы не продаем брак родительству, это два разных состояния. Quatre : Nous ne vendons pas le mariage à la parentalité, ce sont deux états distincts. Beş: İçgörü çok mühim. бес||өте|маңызды viis||väga|oluline cinq|intuition|très|important пять||очень|важно fünf||sehr|wichtig five||very|important Five: Insight is very important. Fünf: Einsicht ist sehr wichtig. Viis: Intuitsioon on väga oluline. Бес: Интуиция өте маңызды. Пять: Интуиция очень важна. Cinq : L'intuition est très importante.

Altı: İletişeceğiz hiç itirazım yok ve fakat uzlaşmama ihtimalini de алты||ешқашан|қарсылығым|жоқ|және|бірақ|келісімге келме|мүмкіндігін|де kuus||mitte kunagi|minu vastuväide|ei ole|ja|aga|mitte leppimine|võimalus|ka en gros|nous allons communiquer|jamais|mon objection|il n'y en a pas|et|mais|ma possibilité de compromis|la probabilité|de суть||никогда|возражений моих|нет|и|но|согласия моего|вероятность|тоже Punkt||niemals|mein Einwand|nicht vorhanden|und|aber|mein Nicht-Einlenken|Möglichkeit|auch the bottom line||never|my objection|there is not|and|but|my not agreeing|the possibility|also Six: We will communicate, I have no objection, but we will also keep the possibility of compromise Sechs: Wir werden kommunizieren, ich habe keine Einwände, aber wir werden auch die Möglichkeit der Einigung Kuus: Me suhtleme, mul pole selle vastu midagi, kuid peame arvestama ka kompromissi võimalusega. Алты: Біз байланысатын боламыз, ешқандай қарсылығым жоқ, бірақ келісу мүмкіндігін де Шестое: Мы будем общаться, у меня нет возражений, но также мы должны Six : Nous allons communiquer, je n'ai aucune objection, mais nous devons aussi

cebimizde bulunduracağız. қалтамызда|ұстайтын боламыз meie taskus|me hoiame dans notre poche|nous allons garder в нашем кармане|мы будем держать in unserer Tasche|wir werden haben in our pocket|we will keep in our pocket. in unserer Tasche behalten. hoidma seda oma taskus. қалтамызда ұстаймыз. иметь возможность к компромиссу. garder la possibilité de compromis dans notre poche.

Efendim, yolunuzun, yönünüzün ve gönlünüzün açık olmasını dilerim. мырза|жолыңыздың|бағытыңыздың|және|жүрегіңіздін|ашық|болуын|тілеймін härra|teie tee|teie suund||teie süda|avatud|olema|soovin Monsieur|votre chemin|votre direction|et|votre cœur|ouvert|je souhaite que vous soyez|je souhaite господин|ваш путь|ваше направление|и|ваше сердце|открытым|чтобы было|я желаю meine Damen und Herren|Ihren Weg|Ihre Richtung||Ihr Herz|offen|es sein|ich wünsche sir|your path|your direction|and|your heart|open|to be|I wish Sir, I wish your path, direction, and heart to be open. Mein Herr, ich wünsche Ihnen, dass Ihr Weg, Ihre Richtung und Ihr Herz offen sind. Härra, soovin, et teie tee, suund ja süda oleksid avatud. Мырза, жолыңыздың, бағытыңыздың және жүрегіңіздің ашық болуын тілеймін. Господин, желаю вам открытого пути, направления и сердца. Monsieur, je vous souhaite que votre chemin, votre direction et votre cœur soient ouverts. (Alkışlar) қол шапалақтар aplausid applaudissements аплодисменты Applaus applause (Applause) (Applaus) (Aplaus) (Шапалақтау) (Аплодисменты) (Applaudissements)

PAR_TRANS:gpt-4o-mini=3.57 PAR_CWT:AvJ9dfk5=29.98 PAR_TRANS:gpt-4o-mini=7.41 PAR_CWT:AvJ9dfk5=7.76 PAR_TRANS:gpt-4o-mini=6.06 PAR_CWT:AvJ9dfk5=7.91 PAR_TRANS:gpt-4o-mini=5.75 PAR_CWT:B7ebVoGS=12.21 PAR_TRANS:gpt-4o-mini=6.5 PAR_CWT:B7ebVoGS=6.49 PAR_TRANS:gpt-4o-mini=5.24 PAR_CWT:B7ebVoGS=29.22 en:AvJ9dfk5 de:AvJ9dfk5 et:AvJ9dfk5 kk:B7ebVoGS ru:B7ebVoGS fr:B7ebVoGS openai.2025-02-07 ai_request(all=142 err=0.00%) translation(all=283 err=0.71%) cwt(all=2021 err=3.02%)