×

We use cookies to help make LingQ better. By visiting the site, you agree to our cookie policy.

image

Barış Özcan 2020, Kaç paralık adamım?

Kaç paralık adamım?

Bu gezegendeki 16770. günüm. Doğduğumdan beri 174 cm uzunluğa ve 63 kg ağırlığa ulaştım. Ekonomik olarak değerim $1839.

Evet. Bir tartışmada bana “sen kaç paralık adamsın?” diye sorsalar verebileceğim cevap bu: $1839.

Bunu vücudumdaki kimyasal elementlerin miktarına bakarak hesapladım. Yarısından fazlası Oksijen. Bildiğiniz, havadan soluduğumuz Oksijen. Yani aynı zamanda boş bir adamım. Sahip olduğum 38.5 kg Oksijeni satabilseydim, $116 ederdi. Ondan çok daha az olsa da vücudumdaki 6.5 kg'lık Hidrojeni satabilseydim oksijenden daha çok para kazanırdım: $755. Hidrojen yakıt olarak kullanıldığı için daha değerli. Normalde 60 çeşit element var vücudumuzda ama bunlardan 7 tanesi %99'umuzu oluşturuyor. Geriye kalan %1'in içinde neler var, neler… Mesela zehirli bir madde olan Arsenik var içimde. Normalde 1 gramı beni öldürmeye yeter. Ama 1 gram Arsenik için benim gibi 159 kişiden bu maddeyi toplamanız gerekir. İçimde altın da var. Herkesin içinde olduğu gibi. Birine “altın gibi bir kalbin var” dediğinizde kelimenin tam anlamıyla doğruyu söylemiş oluyorsunuz. Ama biraz abartıyorsunuz. Çünkü benim boyutlarımda 5291 kişi üzerinde madencilik yapıp da içindeki tüm altını çıkardığınızda 1 gram ediyor. Eğer 15873 kişi toparlayabilirseniz, 1 gram Uranyum da çıkartılabilir. Evet, içimizde çok az miktarda da olsa böyle radyoaktif elementler var.

Sadece bendeki elementlerden işe yarayacak bir şeyler yapamaz mıyız? Yaparız. İçimdeki 702 gram fosforumla 3,5 milyon kibrit çöpünün ucunu kaplayabiliriz. 89 gram sodyumla 39 çay kaşığı tuz üretebiliriz. 87 gram klorla olimpik bir yüzme havuzunun 2 metresini temizleyebiliriz. 5 gram demirle bir çivi yapabiliriz.

Eğer fiyatımı kimyasal elementlerin satışından değil de içimdeki atomların sayısından belirleseydik ne olurdu? İşte o zaman sadece dünyanın değil, evrenin en zenginlerinden biri olurdum. Çünkü içimde 6.3 oktilyon atom var. Bu gerçekten de çok büyük bir sayı. 1 oktilyon bin kere trilyon kere trilyon demek. Gözlemlenebilir evrende 100 oktilyon yıldız var ve görebildiğiniz Barış'ta 6.3 oktilyon atom var. Bu atomların arasında da çok büyük boşluklar var, evrendeki yıldızların arasında boşlukların olması gibi.

Bir tartışmada bana “ya sen ne boş bir adamsın” deseler verebileceğim cevap bu: evet, bomboş bir adamım.

Gerçekten öyle. Eğer içimdeki tüm atomları birbirine değecek şekilde sıkıştırabilseydik beni göremeyeceğiniz kadar küçük olurdum. Kırmızı bir kan hücresi kadar. Damarlarınızda gezen kanın içindeki tek bir alyuvar kadar küçük…

Peki, atomlardan değil, hücrelerden söz edelim o zaman… Bu gördüğünüz nokta Samanyolu Galaksisindeki yıldızların tamamı olsun: 0.1 trilyon yıldız. Dünyada bunun yaklaşık 30 katı kadar ağaç var: 3 trilyon ağaç yaşıyor gezegenimizde. Benim vücudumda bunun 7 katından daha fazla kırmızı kan hücresi -alyuvar- var: 22.3 trilyon. Eğer bunları yan yana dizebilseydim 178.164 km uzunlukta olurdu. Dünyadan Ay'a giden yolun neredeyse yarısını kaplayacak kadar hücre var içimde. Toplam 31.5 trilyon tane.

Bu sizi etkilediyse bir de içimdeki mikrop sayısını vereyim: 100 trilyon. Yanlış duymadınız. Hücreden çok mikrop taşıyorum. Karaciğerim 1,5 kg, beynim 1.4 kg. Taşıdığım mikropların ağırlığı 1.3 kg.

Bir tartışmada bana “ya sen ne mikrop bir adamsın” deseler verebileceğim cevap bu: evet, vücudumdaki mikrop sayısı hücre sayısından fazla, neredeyse beynimle aynı ağırlıkta.

Bu mikroplar 2 milyon farklı ve özgün gen içeriyorlar. Oysa o çok övündüğüm cinsi, ırkı, karakteri ve daha pek çok şeyi belirleyen protein-kodlayıcı genlerimin sayısı sadece 20.000 tane. Yani içimdeki mikropların gen çeşitliliği benimkinden 100 kat daha fazla.

Evde bulabildiğim en küçük kapasiteli SD kart bu: 8 GB. Benimkiler dahil toplam 10 kişinin DNA'sında bulunan tüm bilgileri bu minik karta kaydedebiliriz. DNA'mda 800 MB'lık bilgi var. Bu sayı size çok küçük mü geldi? O zaman şunu göstereyim. Evde bulabildiğim en büyük kapasiteli hard disk bu: 10 TB. Hayatım boyunca üreteceğim toplam 2.6 trilyon sperm hücresinde taşınan genetik bilgi 2 milyar TB olacak. Eğer onları spermlerle değil de hard disklerle iletmek zorunda kalsaydım bunlardan 200 milyon tane kullanmam gerekecekti.

420 tane kirpiğim var. Kaşlarımda 600 tane kıl, kafamda 120.000 tane saç var. Ama vücudumdaki toplam kıl sayısı bundan çok daha fazla: 5 milyon tane.

Bir tartışmada bana “ya sen ne kıl adamsın” deseler… Neyse, konuyu anladınız.

Biliyorsunuz dünyanın üçte ikisi sularla kaplı. Benim de neredeyse öyle… %60'ım suyla dolu. Beni sıksanız 38 L su çıkar. 1.23 metre uzunluğundaki kalın bağırsaklarıma 2.46 metre uzunluktaki ince bağırsaklarımı ekleseniz boyumun iki katından daha fazla olur. Tek bir hücremdeki DNA'yı dizseniz 2.20 metre uzanır. İşleri biraz daha büyütelim. Organ ve dokular boyutunda vücuda bakalım. Beynimin 1.4 kg olduğunu söylemiştim. Mikroplarımdan 100 gramcık daha ağır. Kalbim sadece 300 gr, ama 120 gramlık mideme göre daha ağır. Akciğerlerim 1 kg, karaciğerim 1.5 kg. Derim 2.3, kanım 4.5 kg, kemiklerim 9.4, yağlarım ve diğer organlarım 23 kg.

Vücudumdaki bu en büyük kütlenin hücreleri bugüne kadar 7 kez değişti. Onların ömürleri benimkinden farklı. 2920 gün yaşayıp ölüyorlar. 1.5 kg'lık karaciğerimdeki hücrelerse tam 50 kez değişti. 337 gün yaşayıp ölüyorlar. Her yıl yepyeni bir karaciğerim oluyor. Tüm bu organları kaplayan deri hücrelerim 621 kez değişti. Çünkü bu hücreler sadece 27 gün yaşayıp ölüyorlar.

Bir tartışmada bana “ya sen ne kadar değişmişsin, eskiden böyle değildin” deseler verebileceğim cevap bu: evet, sadece gördüğün kısmım, kabuğum, dış yüzeyim bile her ay değişiyor, yenileniyor. Bir de içimdekileri bilsen… Midem bugüne kadar 3354 kez değişti. Daha bu sabahtan beri beynim 1500 yeni nöron üretti. Değişiyorum tabi.

Her gün kan, ter ve gözyaşı dökerek daha farklı biri olmaya çalışıyorum. Kelimenin tam anlamıyla. Bugüne kadar 15 L göz yaşı, 6561 L ter ve toplam 110 milyon L'lik kan ürettim. Bunlarla 44 olimpik havuzu doldurup içinde yüzebilirsin. Çıktıktan sonra hemen duşa gir, çünkü köşede ürettiğim dışkılar duruyor. 10 tane telefon kulübesi var görüyor musun? İşte onların içi olduğu gibi 2581 kg. 'luk dışkıyla dolu. Arka taraftan çıkan katı olanıyla… Diğer türdeki dışkıları yani 18623 L. sıvıyı ve 20503 L. gazı saymıyorum çünkü onlar çoktan havaya ve suya karıştılar bile.

Saçlarımı hiç kesmeseydim şimdiye kadar 5.47 metre olurdu. Tırnaklarımı hiç kesmeseydim, en hızlı uzayan orta parmağımın tırnağı 1.52 metre olurdu.

O yüzden bir tartışmada bana hareket yapmadan önce bir kez daha düşünün.

Peki bu ben miyim? Bugüne kadar 1.7 milyar kez kalbim attı. 446 milyon kez nefes aldım. 282 milyon kez göz kırptım. 251520 kez esnedim. 251521. 226368 kez yellendim. 20122 kez hapşırdım.

Bu hesaplamaları çeşitli ortalamalara göre yaklaşık olarak yaptım. Doğum tarihinizi, cinsiyetinizi, boyunuzu ve kilonuzu girerek internetteki pek çok kaynaktan kendiniz için benzer hesaplamaları siz de yapabilirsiniz. Aşağıya benim kullandığımı link olarak ekledim.

Peki ben bu muyum? Söyledikten birkaç saniye sonra unuttuğum bir sürü sayı. Beni kimyasal elementlerime ayırıp satsanız $1839 ediyor. Sizinkinde de çok farklı çıkmayacaktır. Malvarlığı 160 milyar dolar olan Jeff Bezos'unkini hesapladım $2043 çıktı. Dünyanın en zengini bile kaç paralık adammış, öğrenmiş olduk.

Ama galiba soruları doğru sormak lazım. Bu cümledeki adam yerine insanı, para yerine değer kelimesini koymak lazım.

Bir sonraki tartışmada karşınızdakine “kaç paralık adamsın?” diye sormak yerine “ne kadar değerli bir insansın” demeyi deneyin.

Çünkü ne kadar tırnak, ne kadar saç ürettiğimizi değil; ne kadar değer ürettiğimizi ölçmek lazım. Ama bu hiç de kolay değil.

Bugün, bu gezegendeki 16770. günüm. Bunca gün içerisinde 6.3 oktilyon atomum, 100 trilyon mikrobum, 31.5 trilyon hücrem, 5 milyon kılımla birlikte değiştim. Kaç paralık adamım bilmiyorum. Ama bana miras kalan 800 MB'lık DNA'yı ve her gün 1500 yenisini eklediğim beynimdeki 100 milyar nöronu kullanarak sadece içimde değil, dışımda da bir değer üretmeye çalışıyorum.

Learn languages from TV shows, movies, news, articles and more! Try LingQ for FREE

Kaç paralık adamım? چند|| |valeur| how many|worth|I am a man Wie viel bin ich wert? ¿Cuánto valgo? Combien je vaux ? Quanto é que eu valho? Сколько я стою? Hur mycket är jag värd? 我值多少钱? How much is my worth?

Bu gezegendeki 16770. günüm. this|on the planet|my day Heute ist mein 16770. Tag auf diesem Planeten. This is my 16770th day on this planet. Doğduğumdan beri 174 cm uzunluğa ve 63 kg ağırlığa ulaştım. depuis ma naissance||||||poids|j'ai atteint since I was born|since|cm|height|and|kg|weight|I have reached Since I was born, I have reached a height of 174 cm and a weight of 63 kg. Ekonomik olarak değerim $1839. ||ma valeur economically|as|my value Mein wirtschaftlicher Wert beträgt 1839 Dollar. Economically, my value is $1839.

Evet. yes Yes. Bir tartışmada bana “sen kaç paralık adamsın?” diye sorsalar verebileceğim cevap bu: $1839. ||||||tu es quel type|||je peux donner|| a|in a discussion|to me|you|how many|worth|you are|that|if they ask|I can give|answer|this Wenn man mich bei einem Streit fragt: "Wie viel bist du wert?", kann ich Folgendes antworten: 1839 Dollar. If someone asked me in a debate, "How much are you worth?" this is the answer I could give: $1839.

Bunu vücudumdaki kimyasal elementlerin miktarına bakarak hesapladım. |dans mon corps||éléments chimiques||| this|in my body|chemical|elements|amount|by looking|I calculated Ich habe dies berechnet, indem ich mir die Menge der chemischen Elemente in meinem Körper angeschaut habe. I calculated this by looking at the amount of chemical elements in my body. Yarısından fazlası Oksijen. more than half|more|Oxygen Mehr als die Hälfte davon ist Sauerstoff. More than half of it is Oxygen. Bildiğiniz, havadan soluduğumuz Oksijen. |هوايی|که تنفس می‌کنیم| |de l'air|nous respirons| you know|from the air|we breathe|oxygen Sie wissen schon, der Sauerstoff, den wir aus der Luft atmen. The Oxygen you know, that we breathe in from the air. Yani aynı zamanda boş bir adamım. so|same|at the same time|empty|a|I am Ich bin also auch ein leerer Mann. So I am also an empty man. Sahip olduğum 38.5 kg Oksijeni satabilseydim, $116 ederdi. |||l'oxygène|je l'aurais vendu| I own|that I have|kg|oxygen|I could have sold|it would be worth Wenn ich die 38,5 kg Sauerstoff, die ich habe, verkaufen könnte, wären sie 116 Dollar wert. If I could sell the 38.5 kg of Oxygen I have, it would be worth $116. Ondan çok daha az olsa da vücudumdaki 6.5 kg'lık Hidrojeni satabilseydim oksijenden daha çok para kazanırdım: $755. |||||||environ 65 kg|Hydrogène||oxygène||||gagnerais plus from it|much|more|less|even if it were|but|in my body|kg of|hydrogen|I could have sold|than oxygen|more|much|money|I would earn Wenn ich die 6,5 kg Wasserstoff in meinem Körper verkaufen könnte, obwohl es viel weniger sind, würde ich mehr Geld verdienen als mit Sauerstoff: 755 $. Even though it's much less, if I could sell the 6.5 kg of Hydrogen in my body, I would make more money than from oxygen: $755. Hidrojen yakıt olarak kullanıldığı için daha değerli. hydrogen|fuel|as|used|because|more|valuable Wasserstoff ist wertvoller, weil er als Brennstoff verwendet wird. Hydrogen is more valuable because it is used as fuel. Normalde 60 çeşit element var vücudumuzda ama bunlardan 7 tanesi %99'umuzu oluşturuyor. ||éléments||dans notre corps||||notre corps| normally|kinds|elements|there are|in our body|but|of these|of them|99% of us|constitutes Normalerweise gibt es 60 Arten von Elementen in unserem Körper, aber 7 von ihnen machen 99 % von uns aus. Normally, there are 60 types of elements in our body, but 7 of them make up 99% of us. Geriye kalan %1'in içinde neler var, neler… remaining|left|1% of|inside|what|there is|what Was ist in dem restlichen 1 Prozent, was ist in dem restlichen 1 Prozent... What is in the remaining 1%, what is there...? Mesela zehirli bir madde olan Arsenik var içimde. for example|poisonous|a|substance|that is|arsenic|there is|inside me Ich habe zum Beispiel Arsen, eine giftige Substanz. For example, there is a toxic substance called Arsenic inside me. Normalde 1 gramı beni öldürmeye yeter. |gramme||| normally|gram|me|to kill|is enough Normally, 1 gram is enough to kill me. Ama 1 gram Arsenik için benim gibi 159 kişiden bu maddeyi toplamanız gerekir. |||||||||vous devez collecter| but|gram|arsenic|for|my|like|person|this|substance|you need to collect|is necessary Aber für 1 Gramm Arsen müssten Sie es von 159 Menschen wie mir sammeln. But for 1 gram of Arsenic, you need to collect this substance from 159 people like me. İçimde altın da var. inside me|gold|also|there is I also have gold inside me. Herkesin içinde olduğu gibi. everyone's|inside|that is|like Just like everyone else. Birine “altın gibi bir kalbin var” dediğinizde kelimenin tam anlamıyla doğruyu söylemiş oluyorsunuz. ||||||||||la vérité|| to someone|gold|like|a|heart|you have|when you say|the word's|exact|meaning|the truth|you have said|you are becoming Wenn Sie jemandem sagen, "Sie haben ein Herz aus Gold", dann sagen Sie buchstäblich die Wahrheit. When you say to someone, "you have a heart of gold," you are literally speaking the truth. Ama biraz abartıyorsunuz. ||vous exagérez but|a little|you are exaggerating But you are exaggerating a bit. Çünkü benim boyutlarımda 5291 kişi üzerinde madencilik yapıp da içindeki tüm altını çıkardığınızda 1 gram ediyor. ||mes dimensions|||||||||vous extrayez|| |||||mining|||||||| because|my|dimensions|person|on|mining|doing|and|inside|all|gold|when you extract|gram|it is worth Denn wenn Sie auf 5291 Menschen meiner Größe schürfen und das ganze Gold darin herausholen, ist es 1 Gramm. Because in my dimensions, when you mine 5291 people and extract all the gold inside, it amounts to 1 gram. Eğer 15873 kişi toparlayabilirseniz, 1 gram Uranyum da çıkartılabilir. ||vous pouvez rassembler||uranium||peut être extrait if|person|you can gather|gram|Uranium|also|it can be extracted Wenn man 15873 Menschen auftreiben kann, kann man 1 Gramm Uran extrahieren. If you can gather 15873 people, you can also extract 1 gram of Uranium. Evet, içimizde çok az miktarda da olsa böyle radyoaktif elementler var. ||||||||radioactifs|éléments radioactifs| yes|inside us|very|little|amount|even|although|such|radioactive|elements|there are Ja, es gibt solche radioaktiven Elemente in uns, wenn auch in sehr geringen Mengen. Yes, we have such radioactive elements in very small amounts within us.

Sadece bendeki elementlerden işe yarayacak bir şeyler yapamaz mıyız? |celui que j'ai|éléments|à l'œuvre|seront utiles|||| only|in my|elements|to work|will be useful|a|things|can't we make| Ne pouvons-nous pas faire quelque chose qui serait utile avec les éléments que j'ai ? Can't we make something useful from the elements I have? Yaparız. we can make Nous pouvons le faire. We can. İçimdeki 702 gram fosforumla 3,5 milyon kibrit çöpünün ucunu kaplayabiliriz. ||phosphorus||||| with my|grams|with my phosphorus|million|match|of the stick|tip|we can cover Mit 702 Gramm Phosphor in mir könnten wir die Spitzen von 3,5 Millionen Streichhölzern abdecken. Avec les 702 grammes de phosphore en moi, nous pouvons recouvrir les extrémités de 3,5 millions d'allumettes. With the 702 grams of phosphorus in me, we can cover the tips of 3.5 million matchsticks. 89 gram sodyumla 39 çay kaşığı tuz üretebiliriz. |sodium with|||sel de cuisine|nous pouvons produire gram|with sodium|tea|spoon|salt|we can produce We can produce 39 teaspoons of salt with 89 grams of sodium. 87 gram klorla olimpik bir yüzme havuzunun 2 metresini temizleyebiliriz. |chlore||||de la piscine|deux mètres|nous pouvons nettoyer gram|with chlorine|Olympic|a|swimming|pool's|meters|we can clean Mit 87 Gramm Chlor können wir 2 Meter eines Schwimmbeckens von olympischer Größe reinigen. We can clean 2 meters of an Olympic swimming pool with 87 grams of chlorine. 5 gram demirle bir çivi yapabiliriz. |fer à béton||| |||nail| gram|with iron|a|nail|we can make Mit 5 Gramm Eisen können wir einen Nagel herstellen. We can make a nail with 5 grams of iron.

Eğer fiyatımı kimyasal elementlerin satışından değil de içimdeki atomların sayısından belirleseydik ne olurdu? |mon prix||||||||nombre|nous aurions déterminé|| if|my price|chemical|elements'|from the sale|not|also|the atoms inside me|atoms'|from the number|we had determined|what|would it be Was wäre, wenn mein Preis nicht durch den Verkauf von chemischen Elementen, sondern durch die Anzahl der Atome in mir bestimmt würde? What would happen if we determined my price not by the sale of chemical elements but by the number of atoms inside me? İşte o zaman sadece dünyanın değil, evrenin en zenginlerinden biri olurdum. just|that|time|only|world's|not|universe's|most|rich ones|one|I would become At that time, I would be one of the richest not only in the world but in the universe. Çünkü içimde 6.3 oktilyon atom var. ||oktilyon|| because|inside me|octillion|atoms|there are Because I have 6.3 octillion atoms inside me. Bu gerçekten de çok büyük bir sayı. this|really|also|very|big|a|number This is indeed a very large number. 1 oktilyon bin kere trilyon kere trilyon demek. octillion|thousand|times|trillion|times|trillion|means 1 octillion means a thousand trillion trillion. Gözlemlenebilir evrende 100 oktilyon yıldız var ve görebildiğiniz Barış'ta 6.3 oktilyon atom var. |||||||Barış'ta||| observable|universe|octillion|stars|there are|and|you can see|in Peace|octillion|atoms|there are Es gibt 100 Oktillionen Sterne im beobachtbaren Universum und 6,3 Oktillionen Atome in dem für uns sichtbaren Frieden. There are 100 octillion stars in the observable universe and in the peace you can see, there are 6.3 octillion atoms. Bu atomların arasında da çok büyük boşluklar var, evrendeki yıldızların arasında boşlukların olması gibi. ||||||espaces||dans l'univers|les étoiles||espaces|| these|atoms'|among|also|very|large|gaps|there are|in the universe|stars'|among|gaps'|being|like There are also very large gaps among these atoms, just like there are gaps between the stars in the universe.

Bir tartışmada bana “ya sen ne boş bir adamsın” deseler verebileceğim cevap bu: evet, bomboş bir adamım. |||||||||s'ils disent||||||| a|in a discussion|to me|or|you|what|empty|a|you are|if they say|I can give|answer|this|yes|completely empty|a|I am If someone were to say to me in a debate, 'you are such an empty person,' this is the answer I could give: yes, I am an utterly empty person.

Gerçekten öyle. really|so It's really true. Eğer içimdeki tüm atomları birbirine değecek şekilde sıkıştırabilseydik beni göremeyeceğiniz kadar küçük olurdum. |||||toucher||nous pouvions compresser||vous ne verrez pas||| if|my|all|atoms|to each other|touching|way|we could compress|me|you wouldn't be able to see|as|small|I would be Wenn wir alle Atome in mir zusammenpressen könnten, um mich zu berühren, wäre ich so klein, dass man mich nicht sehen könnte. If we could compress all the atoms inside me to touch each other, I would be so small that you wouldn't be able to see me. Kırmızı bir kan hücresi kadar. |||cellule| red|a|blood|cell|as Die Größe eines roten Blutkörperchens. As small as a red blood cell. Damarlarınızda gezen kanın içindeki tek bir alyuvar kadar küçük… vos vaisseaux||du sang||||globule rouge|| ||||||rotes Blutkörperchen|| in your veins|circulating|blood|in|single|a|red blood cell|as|small So klein wie ein einzelnes rotes Blutkörperchen im Blut, das durch Ihre Adern fließt. As small as a single red blood cell in the blood flowing through your veins...

Peki, atomlardan değil, hücrelerden söz edelim o zaman… Bu gördüğünüz nokta Samanyolu Galaksisindeki yıldızların tamamı olsun: 0.1 trilyon yıldız. |atomes||les cellules||||||||Voie lactée|de la Galaxie||||| |||Zellen||||||||Milchstraße|||||| well|from atoms|not|from cells|talk|let's|that|time|this|you see|point|Milky Way|in the galaxy|stars|all|let it be|trillion|stars Nun, sprechen wir von Zellen, nicht von Atomen... Dieser Punkt, den Sie sehen, ist die Gesamtheit der Sterne in der Milchstraßengalaxie: 0,1 Billionen Sterne. Well, let's talk about cells instead of atoms... This point you see could represent all the stars in the Milky Way Galaxy: 0.1 trillion stars. Dünyada bunun yaklaşık 30 katı kadar ağaç var: 3 trilyon ağaç yaşıyor gezegenimizde. ||||||||||sur notre planète in the world|this|approximately|times|as much as|trees|there are|trillion|trees|living|on our planet Es gibt etwa 30 Mal so viele Bäume auf der Welt: 3 Billionen Bäume leben auf unserem Planeten. There are approximately 30 times more trees in the world: 3 trillion trees live on our planet. Benim vücudumda bunun 7 katından daha fazla kırmızı kan hücresi -alyuvar- var: 22.3 trilyon. my|in my body|this|times|more|than|red|blood|cells|red blood cell|there are|trillion In my body, there are more than 7 times that amount of red blood cells - erythrocytes: 22.3 trillion. Eğer bunları yan yana dizebilseydim 178.164 km uzunlukta olurdu. ||||je pouvais aligner||| if|these|side|by side|I could line up|km|in length|it would be Wenn ich sie nebeneinander legen könnte, wären sie 178.164 Kilometer lang. If I could line them up side by side, they would stretch 178,164 km long. Dünyadan Ay'a giden yolun neredeyse yarısını kaplayacak kadar hücre var içimde. ||||||va occuper|||| from the Earth|to the Moon|going|road|almost|half of it|it will cover|as much as|cells|there are|inside me There are enough cells in me to cover almost half the distance from the Earth to the Moon. Toplam 31.5 trilyon tane. total|trillion|pieces A total of 31.5 trillion.

Bu sizi etkilediyse bir de içimdeki mikrop sayısını vereyim: 100 trilyon. ||vous a affecté||||microbe||| this|you|if it affected|a|also|inside me|microbe|number|let me give|trillion Wenn Sie das beeindruckt, lassen Sie mich Ihnen die Anzahl der Mikroben in mir nennen: 100 Billionen. If this affected you, let me give you the number of microbes inside me: 100 trillion. Yanlış duymadınız. wrong|you did not hear You heard it right. Hücreden çok mikrop taşıyorum. la cellule|||je porte from cells|many|microbe|I carry I carry more microbes than cells. Karaciğerim 1,5 kg, beynim 1.4 kg. Mon foie||| my liver|kg|my brain|kg Meine Leber wiegt 1,5 kg, mein Gehirn 1,4 kg. My liver weighs 1.5 kg, my brain weighs 1.4 kg. Taşıdığım mikropların ağırlığı 1.3 kg. que je porte|les microbes|| the ones I carry|microbes'|weight|kg The weight of the microbes I carry is 1.3 kg.

Bir tartışmada bana “ya sen ne mikrop bir adamsın” deseler verebileceğim cevap bu: evet, vücudumdaki mikrop sayısı hücre sayısından fazla, neredeyse beynimle aynı ağırlıkta. |||||||||||||||||||||mon cerveau|| a|in a discussion|to me|well|you|what|microbe|a|you are|if they say|I can give|answer|this|yes|in my body|microbe|number|cell|than the number of|more|almost|with my brain|same|weight If someone said to me in a debate, 'what kind of microbe are you,' this is the answer I could give: yes, the number of microbes in my body is greater than the number of cells, almost the same weight as my brain.

Bu mikroplar 2 milyon farklı ve özgün gen içeriyorlar. |||||original|gènes|contiennent these|microbes|million|different|and|unique|gene|they contain Diese Mikroben enthalten 2 Millionen verschiedene und einzigartige Gene. These microbes contain 2 million different and unique genes. Oysa o çok övündüğüm cinsi, ırkı, karakteri ve daha pek çok şeyi belirleyen protein-kodlayıcı genlerimin sayısı sadece 20.000 tane. |||dont je suis fier|espèce|||||||||protéine|gènes codant|mes gènes||| however|that|very|I have boasted about|species|race|character|and|more|many|many|things|determining|||my genes|number|only|pieces Die Anzahl meiner proteinkodierenden Gene, die die Rasse, die Rasse, den Charakter und viele andere Dinge bestimmen, auf die ich so stolz bin, beträgt jedoch nur 20.000. However, the number of my protein-coding genes that determine the species, race, character, and many other things I boast about is only 20,000. Yani içimdeki mikropların gen çeşitliliği benimkinden 100 kat daha fazla. ||||diversité génétique|que le mien||| so|inside me|microbes|gene|diversity|than mine|times|more|than In other words, the genetic diversity of the microbes inside me is 100 times greater than my own.

Evde bulabildiğim en küçük kapasiteli SD kart bu: 8 GB. |pouvais trouver|||de capacité|carte SD|||Goût de beurre at home|I could find|the|smallest|capacity|SD|card|this|GB The smallest capacity SD card I could find at home is this: 8 GB. Benimkiler dahil toplam 10 kişinin DNA'sında bulunan tüm bilgileri bu minik karta kaydedebiliriz. ||total (1)||de 10 personnes||||||carte|nous pouvons enregistrer mine|including|total|person's|in the DNA|found|all|information|this|tiny|to the card|we can save Auf dieser winzigen Karte können wir alle Informationen über die DNA von 10 Personen, einschließlich meiner, aufzeichnen. We can store all the information found in the DNA of a total of 10 people, including mine, on this tiny card. DNA'mda 800 MB'lık bilgi var. dans mon ADN|de 800 Mo|| in my DNA|MB-sized|information|there is I have 800 MB of information in my DNA. Bu sayı size çok küçük mü geldi? this|number|to you|very|small|question particle|it came Does this number seem very small to you? O zaman şunu göstereyim. that|time|this|let me show Then let me show you this. Evde bulabildiğim en büyük kapasiteli hard disk bu: 10 TB. |||||disque dur|disque||10 To at home|I could find|the most|big|capacity|hard|disk|this|TB The largest capacity hard drive I could find at home is this: 10 TB. Hayatım boyunca üreteceğim toplam 2.6 trilyon sperm hücresinde taşınan genetik bilgi 2 milyar TB olacak. ||je produirai|||spermatozoïdes|sperm cell|||||| ||||||Zelle|||||| my|throughout|I will produce|total|trillion|sperm|in cell|carried|genetic|information|billion|TB|will be Die genetische Information in den 2,6 Billionen Samenzellen, die ich in meinem Leben produzieren werde, wird 2 Milliarden TB betragen. The genetic information carried in the total of 2.6 trillion sperm cells I will produce throughout my life will be 2 billion TB. Eğer onları spermlerle değil de hard disklerle iletmek zorunda kalsaydım bunlardan 200 milyon tane kullanmam gerekecekti. ||des disques durs||||disques durs|transmettre||je devrais||||j'aurais utilisé| if|them|with sperm|not|also|hard|with disks|to transmit|obliged|I would have to stay|from these|million|pieces|I would have to use|it would be necessary Wenn ich sie auf Festplatten statt auf Sperma übertragen müsste, bräuchte ich 200 Millionen davon. If I had to transmit them not with sperm but with hard drives, I would need to use 200 million of them.

420 tane kirpiğim var. |mes cils| pieces|my eyelashes|there are Ich habe 420 Wimpern. I have 420 eyelashes. Kaşlarımda 600 tane kıl, kafamda 120.000 tane saç var. sur mes sourcils||poils|||| in my eyebrows|pieces|hair|on my head|pieces|hair|there are Ich habe 600 Haare an meinen Augenbrauen und 120.000 auf meinem Kopf. I have 600 hairs in my eyebrows and 120,000 hairs on my head. Ama vücudumdaki toplam kıl sayısı bundan çok daha fazla: 5 milyon tane. but|in my body|total|hair|number|than this|much|more|more|million|pieces Aber die Gesamtzahl der Haare auf meinem Körper ist viel höher: 5 Millionen. But the total number of hairs on my body is much more than that: 5 million.

Bir tartışmada bana “ya sen ne kıl adamsın” deseler… Neyse, konuyu anladınız. a|in a discussion|to me|or|you|what|hair|you are|if they say|anyway|the topic|you understood Wenn sie bei einem Streit zu mir sagen: "Was für ein haariger Mann du bist"... Sie verstehen schon, worum es geht. If someone said to me in a debate, 'what a hairy man you are'... Anyway, you get the point.

Biliyorsunuz dünyanın üçte ikisi sularla kaplı. ||||les eaux| you know|of the world|third|two|with waters|covered Wie Sie wissen, sind zwei Drittel der Erde mit Wasser bedeckt. You know that two-thirds of the world is covered in water. Benim de neredeyse öyle… %60'ım suyla dolu. ||||je suis|| my|also|almost|like that|60% of me|with water|full Bei mir ist es fast genauso... Ich bin zu 60 Prozent mit Wasser gefüllt. I'm almost like that too... 60% of me is filled with water. Beni sıksanız 38 L su çıkar. |vous pressez||| me|if you squeeze|L|water|comes out Wenn du mich ausquetschst, bekommst du 38 Liter Wasser. If you squeeze me, 38 liters of water will come out. 1.23 metre uzunluğundaki kalın bağırsaklarıma 2.46 metre uzunluktaki ince bağırsaklarımı ekleseniz boyumun iki katından daha fazla olur. |||mes intestins épais||long de 246 mètres||mes intestins|vous ajoutez|ma taille||||| meter|long|thick|to my intestines||long|thin|my intestines|if you add|my height's|two|times|more|than|it would be Wenn man meinen 1,23 Meter langen Dickdarm und meinen 2,46 Meter langen Dünndarm zusammenzählt, wäre ich mehr als doppelt so groß. If you add my 2.46-meter-long small intestines to my 1.23-meter-long large intestines, it would be more than twice my height. Tek bir hücremdeki DNA'yı dizseniz 2.20 metre uzanır. ||dans ma cellule|l'ADN|si vous l'assemblez|| single|a|in my cell|DNA|if you laid out|meter|it would reach Würde man die DNA in einer einzigen Zelle aneinanderreihen, wäre sie 2,20 Meter lang. If you laid out the DNA in a single cell of mine, it would stretch 2.20 meters. İşleri biraz daha büyütelim. |||let's grow the business|a bit|more|let's grow Lassen Sie uns die Dinge größer machen. Let's make things a bit bigger. Organ ve dokular boyutunda vücuda bakalım. ||tissus|de taille|| organ|and|tissues|in size|to the body|let's look Betrachten wir den Körper in Form von Organen und Geweben. Let's look at the body in terms of organs and tissues. Beynimin 1.4 kg olduğunu söylemiştim. mon cerveau||| my brain's|kg|that it is|I had said I mentioned that my brain weighs 1.4 kg. Mikroplarımdan 100 gramcık daha ağır. mes microbes|un peu|| from my microbes|little grams|more|heavy It's just 100 grams heavier than my microbes. Kalbim sadece 300 gr, ama 120 gramlık mideme göre daha ağır. ||||en poids|estomac||| my heart|only|gr|but|gram|to my stomach|compared to|more|heavy My heart is only 300 grams, but it's heavier than my 120-gram stomach. Akciğerlerim 1 kg, karaciğerim 1.5 kg. mes poumons||| Meine Lungen||| my lungs|kg|my liver|kg Meine Lunge wiegt 1 kg, meine Leber 1,5 kg. My lungs weigh 1 kg, my liver weighs 1.5 kg. Derim 2.3, kanım 4.5 kg, kemiklerim 9.4, yağlarım ve diğer organlarım 23 kg. Je dis|mon sang||mes os|mes graisses|||mes organes| Mein Körper|||||||| my skin|my blood|kg|my bones|my fats|and|other|my organs|kg Meine Haut wiegt 2,3 kg, Blut 4,5 kg, Knochen 9,4 kg, Fett und andere Organe 23 kg. My skin weighs 2.3 kg, my blood 4.5 kg, my bones 9.4 kg, and my fats and other organs 23 kg.

Vücudumdaki bu en büyük kütlenin hücreleri bugüne kadar 7 kez değişti. ||||masse|les cellules|||| ||||Masse||||| in my body|this|the most|large|mass's|its cells|until today|so far|times|have changed Die Zellen der größten Masse in meinem Körper haben sich siebenmal verändert. The cells of this largest mass in my body have changed 7 times so far. Onların ömürleri benimkinden farklı. |leurs vies|| their|lifespans|than mine|different Ihr Leben ist anders als meines. Their lifespans are different from mine. 2920 gün yaşayıp ölüyorlar. ||ils meurent days|living and|they are dying Sie leben und sterben 2920 Tage lang. They live and die in 2920 days. 1.5 kg'lık karaciğerimdeki hücrelerse tam 50 kez değişti. |de mon foie|les cellules||| kg|in my liver|cells|exactly|times|they have changed Die Zellen in meiner 1,5 kg schweren Leber haben sich 50 Mal verändert. The cells in my 1.5 kg liver have changed exactly 50 times. 337 gün yaşayıp ölüyorlar. days|living and|they are dying They live and die in 337 days. Her yıl yepyeni bir karaciğerim oluyor. every|year|brand new|a|my liver|it becomes I get a brand new liver every year. Tüm bu organları kaplayan deri hücrelerim 621 kez değişti. |||recouvrant||mes cellules|| all|these|organs|covering|skin|my cells|times|changed Die Hautzellen, die all diese Organe bedecken, haben sich 621 Mal verändert. All the skin cells covering these organs have changed 621 times. Çünkü bu hücreler sadece 27 gün yaşayıp ölüyorlar. ||les cellules|||| because|these|cells|only|days|living|they die Denn diese Zellen leben und sterben nur 27 Tage lang. Because these cells only live for 27 days before dying.

Bir tartışmada bana “ya sen ne kadar değişmişsin, eskiden böyle değildin” deseler verebileceğim cevap bu: evet, sadece gördüğün kısmım, kabuğum, dış yüzeyim bile her ay değişiyor, yenileniyor. ||||||||||tu n'étais pas||||||||partie de moi|ma coquille||ma surface||||| a|in a discussion|to me|or|you|how|much|you have changed|in the past|like this|you were not|if they say|I can give|answer|this|yes|only|you see|my part|my shell|outer|my surface|even|every|month|it is changing|it is renewing If someone said to me in a discussion, 'Wow, you've changed so much, you weren't like this before,' my answer would be this: yes, even just the part you see, my shell, my outer surface changes and renews every month. Bir de içimdekileri bilsen… Midem bugüne kadar 3354 kez değişti. ||ce que je ressens|tu savais|mon estomac|||| a|also|what is inside me|if you knew|my stomach|until today|so far|times|it has changed And if you knew what was inside me... My stomach has changed 3354 times so far. Daha bu sabahtan beri beynim 1500 yeni nöron üretti. ||||||neurones| more|this|since morning|for|my brain|new|neurons|produced Seit heute Morgen hat mein Gehirn 1.500 neue Neuronen produziert. Since this morning, my brain has produced 1500 new neurons. Değişiyorum tabi. je change| I am changing|of course Of course, I am changing.

Her gün kan, ter ve gözyaşı dökerek daha farklı biri olmaya çalışıyorum. |||sueur||larmes|en versant||||| every|day|blood|sweat|and|tears|by shedding|more|different|person|to become|I am trying Every day, I am trying to become a different person by shedding blood, sweat, and tears. Kelimenin tam anlamıyla. of the word|exact|in meaning Literally. Bugüne kadar 15 L göz yaşı, 6561 L ter ve toplam 110 milyon L'lik kan ürettim. ||||||||||lira||j'ai produit until today|so far|L|eye|tears|L|sweat|and|total|million|worth of L|blood|I produced Bis heute habe ich 15 Liter Tränen, 6561 Liter Schweiß und insgesamt 110 Millionen Liter Blut produziert. So far, I have produced 15 liters of tears, 6561 liters of sweat, and a total of 110 million liters of blood. Bunlarla 44 olimpik havuzu doldurup içinde yüzebilirsin. |||||tu peux nager with these|Olympic|pool|filling|in it|you can swim Man könnte 44 Becken von olympischer Größe füllen und darin schwimmen. With this, you can fill 44 Olympic swimming pools and swim in them. Çıktıktan sonra hemen duşa gir, çünkü köşede ürettiğim dışkılar duruyor. |||||||que j'ai produit|les excréments| |||||||produzierten|Fäkalien| after getting out|then|immediately|shower|enter|because|in the corner|I produced|feces|they are sitting Wenn du raus bist, gehst du unter die Dusche, denn ich habe Fäkalien in der Ecke. After you get out, go take a shower immediately, because the feces I produced are sitting in the corner. 10 tane telefon kulübesi var görüyor musun? ||téléphone cabine||| ||Telefonzelle||| piece|phone|booth|there is|you see|do you Do you see the 10 phone booths? İşte onların içi olduğu gibi 2581 kg. here|their|inside|being|like|kg Hier sind sie, 2581 kg, wie sie innen sind. Here it is, 2581 kg. 'luk dışkıyla dolu. luke|excréments de| |with feces| -like|with feces|full voll mit Fäkalien. filled with feces. Arka taraftan çıkan katı olanıyla… Diğer türdeki dışkıları yani 18623 L. sıvıyı ve 20503 L. gazı saymıyorum çünkü onlar çoktan havaya ve suya karıştılar bile. ||||qui est solide||type|les excréments|||liquide||||je ne compte pas|||||||se sont mélangés| back|from side|coming out|solid|with|other|type of|feces|that is|L|liquid|and||gas|I am not counting|because|they|already|into air|and|into water|they mixed|even Die anderen Arten von Fäkalien, 18623 l. Flüssigkeit und 20503 l. Gas, zähle ich nicht mit, da sie sich bereits in der Luft und im Wasser befinden. I don't count the solid waste that comes out from the back... I don't count the other types of waste, that is, 18623 L. of liquid and 20503 L. of gas, because they have already mixed into the air and water.

Saçlarımı hiç kesmeseydim şimdiye kadar 5.47 metre olurdu. ||je n'avais pas coupé|||| my hair|never|if I hadn't cut|by now|up to|meters|it would have been Wenn ich meine Haare nie geschnitten hätte, wären sie jetzt 5,47 Meter lang. If I had never cut my hair, it would have been 5.47 meters by now. Tırnaklarımı hiç kesmeseydim, en hızlı uzayan orta parmağımın tırnağı 1.52 metre olurdu. mes ongles|||||||doigt du milieu|ongle|| my nails|never|if I hadn't cut|the|fastest|growing|middle|my finger's|nail|meters|it would be Wenn ich meine Nägel nie schneiden würde, wäre der Nagel meines Mittelfingers, der am schnellsten wächst, 1,52 Meter lang. If I had never cut my nails, the nail on my fastest growing middle finger would be 1.52 meters long.

O yüzden bir tartışmada bana hareket yapmadan önce bir kez daha düşünün. that|therefore|a|in argument|to me|move|without doing|before|once|time|again|think So think twice before making a move against me in a debate.

Peki bu ben miyim? well|this|I|am So is this me? Bugüne kadar 1.7 milyar kez kalbim attı. until today|so far|billion|times|my heart|it has beat Mein Herz hat 1,7 Milliarden Mal geklopft. So far, my heart has beaten 1.7 billion times. 446 milyon kez nefes aldım. million|times|breath|I took I have breathed 446 million times. 282 milyon kez göz kırptım. |||j'ai cligné million|times|eye|I blinked I have blinked 282 million times. 251520 kez esnedim. |je me suis étiré times|I yawned Ich habe 251520 Mal gegähnt. I have yawned 251520 times. 251521. 251521. 226368 kez yellendim. |j'ai crié |ich habe geschrien times|I yelled Ich bin 226368 Mal angeschrien worden. I have sneezed 226368 times. 20122 kez hapşırdım. |j'ai éternué times|I sneezed I have sneezed 20122 times.

Bu hesaplamaları çeşitli ortalamalara göre yaklaşık olarak yaptım. |calculations||moyennes|||| this|calculations|various|averages|according to|approximately|as|I did Ich habe diese Berechnungen ungefähr nach verschiedenen Durchschnittswerten durchgeführt. I made these calculations approximately based on various averages. Doğum tarihinizi, cinsiyetinizi, boyunuzu ve kilonuzu girerek internetteki pek çok kaynaktan kendiniz için benzer hesaplamaları siz de yapabilirsiniz. |votre date de naissance|votre sexe|votre taille||votre poids|||||||||||| birth|your date|your gender|your height|and|your weight|by entering|on the internet|many|many|sources|yourself|for|similar|calculations|you|also|you can do By entering your date of birth, gender, height, and weight, you can also make similar calculations for yourself from many sources on the internet. Aşağıya benim kullandığımı link olarak ekledim. ||ce que j'ai utilisé|lien (1)|| below|my|that I used|link|as|I added I have added the link I used below.

Peki ben bu muyum? well|I|this|am So, is this me? Söyledikten birkaç saniye sonra unuttuğum bir sürü sayı. ||||que j'ai oublié||| after saying|a few|seconds|later|that I forgot|a|lot|numbers A bunch of numbers I forgot a few seconds after saying them. Beni kimyasal elementlerime ayırıp satsanız $1839 ediyor. ||mes éléments||si vous vendez| me|chemical|to my elements|separating|if you sell|it is worth If you were to separate me into my chemical elements and sell them, it would be worth $1839. Sizinkinde de çok farklı çıkmayacaktır. la vôtre||||ne sera pas in yours|also|very|different|it will not turn out Bei Ihnen wird es nicht viel anders sein. Yours will not be very different either. Malvarlığı 160 milyar dolar olan Jeff Bezos'unkini hesapladım $2043 çıktı. patrimoine|||||de Bezos|| Vermögen||||||| net worth|billion|dollars|who has|Jeff|his (Jeff Bezos') one|I calculated|it turned out Ich habe das Vermögen von Jeff Bezos berechnet, der 160 Milliarden Dollar besitzt, und bin auf 2043 Dollar gekommen. I calculated Jeff Bezos's wealth of 160 billion dollars, and it came out to $2043. Dünyanın en zengini bile kaç paralık adammış, öğrenmiş olduk. ||||||un homme|| the world's|most|richest|even|how much|worth|he was a man|I learned|we have been Wir haben gelernt, wie viel selbst der reichste Mann der Welt wert ist. We have learned how much the richest person in the world is worth.

Ama galiba soruları doğru sormak lazım. but|I guess|the questions|right|to ask|necessary Aber ich denke, wir müssen die richtigen Fragen stellen. But I guess we need to ask the right questions. Bu cümledeki adam yerine insanı, para yerine değer kelimesini koymak lazım. |dans cette phrase||||||||| this|in the sentence|man|instead of|human|money|instead of|value|word|to put|necessary In this sentence, we need to replace 'man' with 'human' and 'money' with 'value'.

Bir sonraki tartışmada karşınızdakine “kaç paralık adamsın?” diye sormak yerine “ne kadar değerli bir insansın” demeyi deneyin. |||votre interlocuteur||||||||||||| a|next|in the discussion|to your counterpart|how many|worth in money|you are a man|that|to ask|instead of|how|much|valuable|a|you are a human|to say|try In the next discussion, try saying 'how valuable a person are you?' instead of asking 'how much money are you worth?'

Çünkü ne kadar tırnak, ne kadar saç ürettiğimizi değil; ne kadar değer ürettiğimizi ölçmek lazım. |||||||nous avons produit||||||mesurer| because|how|much|nails|how|much|hair|we produced|not|how|much|value|we produced|to measure|necessary Because we need to measure not how many nails or how much hair we produced, but how much value we produced. Ama bu hiç de kolay değil. but|this|not at all|also|easy|not But this is not easy at all.

Bugün, bu gezegendeki 16770. günüm. today|this|on the planet|my day Heute ist mein 16770. Tag auf diesem Planeten. Today is my 16,770th day on this planet. Bunca gün içerisinde 6.3 oktilyon atomum, 100 trilyon mikrobum, 31.5 trilyon hücrem, 5 milyon kılımla birlikte değiştim. ||||atome||microbes||mes cellules||kilos||j'ai changé all these|days|in|octillion|my atoms|trillion|my microbes|trillion|my cells|million|with my hairs|together|I have changed In diesen Tagen habe ich mich zusammen mit meinen 6,3 Oktillionen Atomen, 100 Billionen Mikroben, 31,5 Billionen Zellen und 5 Millionen Haaren verändert. In all these days, I have changed with 6.3 octillion atoms, 100 trillion microbes, 31.5 trillion cells, and 5 million hairs. Kaç paralık adamım bilmiyorum. how many|worth|I am a man| I don't know how much I'm worth. Ama bana miras kalan 800 MB'lık DNA'yı ve her gün 1500 yenisini eklediğim beynimdeki 100 milyar nöronu kullanarak sadece içimde değil, dışımda da bir değer üretmeye çalışıyorum. ||||||||||que j'ajoute|dans mon cerveau||neurones|||||||||| but|to me|inheritance|remaining|MB-sized|DNA|and|every|day|new ones|that I add|in my brain|billion|neurons|using|only|inside me|not|outside me|also|a|value|to produce|I am trying But using the 800 MB of DNA that I inherited and the 100 billion neurons in my brain, to which I add 1,500 new ones every day, I am trying to create value not only within myself but also outside.

ai_request(all=66 err=0.00%) translation(all=132 err=0.00%) cwt(all=1060 err=0.57%) en:B7ebVoGS openai.2025-02-07 PAR_TRANS:gpt-4o-mini=3.32 PAR_CWT:B7ebVoGS=9.52