×

We use cookies to help make LingQ better. By visiting the site, you agree to our cookie policy.


image

Beyhan Budak, Yalnızlık Psikolojisi ve Yalnızlıktan Kurtulmak

Yalnızlık Psikolojisi ve Yalnızlıktan Kurtulmak

Etrafında konuşacak kimsenin olmadığını düşündüğün oldu mu hiç?

Ya da gerçekten, tam anlamıyla seni anlayacak kimsenin olmadığını?

Bu koskoca dünyada tek başına kaldığını

ve bundan sonra kalan ömrünün de

böyle tek başına ve yalnız geçeceğini düşünüyor musun?

Eğer cevabın evetse,

bu dünyada, yalnız olduğunu ve yalnız yaşayacağını düşünen

milyonlarca insandan birisin sadece.

Bu videoda sana,

yalnızlıkla ve yalnızlık düşüncesiyle nasıl baş edebilirsin,

bunlardan bahsedeceğim.

Yalnızlık, hepimizin hayatının bi' gerçeği.

Herkesin hayatında az ya da çok yalnızlık var.

Bazılarının etrafında insanlar olmadan yalnız hissederken,

bazıları çok kalabalık ortamlarda bile yalnız hissedebilir.

İşte, bu yalnızlık hissiyatı

bazıları için geçici bir ruh haliyken,

bazıları için de çaresizlik ve hüzün kaynağıdır.

Ve bundan dolayı, yalnız hissettiğinden dolayı

madde kullanımına, yanlış insanlara meyledebilir.

Hatta, benim çok sık karşılaştığım örneklerde

insanlar yalnızlık korkusundan dolayı

normalde hayatına zarar verecek insanları bile

o hayatına, yanına dahil edebiliyorlar.

Hiç sevmeyeceği, kendisine zarar veren bir insanla

sevgili olabiliyor, eş olabiliyor.

Tek sebebi şu aslında:

"Aman ne olursa olsun, yanımda herhangi biri de olsa

ben yalnız kalmayayım."

Sence yalnızlık anormal bir durum mu,

Yalnız insanlar problemli midir,

Yalnız insanlar sıkıntılı mıdır?

Yalnızlık korkusu yaşayan danışanlarımın

birçoğu aslında böyle düşünüyor.

Onlara söylediğim zaman:

"Ya işte, tek başına bi kafeye gider misin, bi yerde yemek yer misin?"

Şöyle bir korkuları oluşuyor:

"Ben orada yalnız başıma takılırsam, etrafımdaki insanlar,

ya bak, ne kadar yalnız, ne kadar sorunlu

etrafında bi arkadaşı bile yok, bi sevgilisi bile yok

diye düşünüyor."

Eğer ki yalnızlıkla baş etmek istiyorsan,

ilk başta kafandaki bu düşüncelere alternatif bir cevap vermen gerekiyor.

Şunu net olarak söyleyebilirim sana:

yalnızlık, anormal bir durum değildir.

Etrafında, sosyal medyaya baktığın zaman,

herkes her an böyle yakın, mıç mıç ilişkilerdeymiş gibi,

hiç yalnız değilmiş gibi görünüyor ama sakın buna aldanma.

Herkesin hayatında birazcık yalnızlık var.

Birisinin etrafında çok kalabalıklar olmasının,

onun hiç yalnız kalmadığı, yalnız olmadığı anlamına gelmediğini,

net bi şekilde anlamalısın.

Şimdi, yalnızlık anormal bir durum değildir.

Yalnızlık, acayip bir durum da değildir.

Yalnızlık, sorunlu insanların başına gelen bir şey de değildir.

Aslında birazcık modern kültürde, yalnızlık dışsallaştırılıyor,

sanki anormal bir durummuş gibi algılanması isteniyor.

Ama şöyle söyleyeyim,

bundan belki yüz sene önce, iki yüz sene önce

yalnız kalmak, bir tercihmiş.

Çünkü insanlar yalnız kaldığı zaman daha çok kendilerine dönüyorlar,

daha çok aslında, o içsel bilgeliğe ulaşma yoluna gidebiliyorlar.

Sen de yalnızlığı anormal bi durum değil,

bazen senin hayatına, zihnine ve hatta yaratıcılığına

katkı sağlayan bir araç gibi görmelisin.

Yalnızlık hissiyatı insanı her daim sıkıştırmaz,

gün içinde, çalışırken, okula giderken ya da

bir şeylerle uğraşırken insan kendisini çok yalnız hissetmeyebilir ama;

bazen akşamları, hafta sonları, ya da bayramlarda

yalnızsan, bu yalnızlık sana iyice batıp iyice rahatsız etmeye başlar.

Böyle zamanların için planların olması lazım.

Akşamları mı yalnız hissediyorsun daha çok, hafta sonları mı, sabahları mı?

Senin yalnızlığının, seni en çok rahatsız ettiği zaman dilimleri için planlar yapmalısın:

kitap mı okuyacaksın, dizi mi izleyeceksin...

Böyle hissettiğin zamanlarda ne yapacağının belli olması lazım.

Ya da şöyle diyeyim sana,

beraber bir şeyler yapabileceğin, böyle durumlarda arayabileceğin insanların olması lazım.

Ailen olabilir, kardeşin, akraban...

Ve ben şunu net bi şekilde fark ettim:

kendisini yalnız tanımlayan insanların birçoğu insan seçiyorlar.

Arayabilecekleri insanların

ailesinden, arkadaşlarından birçoğunu aslında gözü görmüyor.

Sadece daha ilginç, eğlenceli insanlar olursa, onlar hayatına dahil olursa

daha az yalnız hissedeceğini düşünüyor.

Bu sebeple, dediğim gibi yalnız hissedeceğin zamanlarda

uğraşabileceğin etkinlikleri önceden planlamalısın.

Yaşadığın şehri turist gibi gez gerekirse

daha önce gitmediğin yerlere, kafelere al eline kitabı, gidersin.

Böyle zamanlarda dediğim gibi, yalnız kalıp evde kendi kendine

düşüncelere dalmak, sana daha kötü hissettirecektir.

Birçok insan genelde,

beraber bir şeyler yapabileceğim birisi yok diye şikayetlenir.

Ama ben sana şunu sormak istiyorum,

sinemaya, kafeye, yemek yemeye, bi spora, yürüyüşe

gitmek için illa ki yanında birisi mi olması gerekiyor,

neden birisine ihtiyaç duyuyorsun?

diye sorduğum zaman insanlar şöyle bir cevap veriyorlar:

"Ben bir yere tek başıma gidersem, oradaki diğer insanlar, benim acınası bir insan olduğumu düşünürler."

Şöyle düşünsene

sen bir yere tek başına gidiyorsun ve diğer herkes sana bakıp

"Ya şu aşağılığa bakar mısın, tek başına gelmiş, yazık ya,

bu devirde yalnızlık!"

Emin misin, insanların böyle düşüneceğinden?

Ben şöyle görüyorum insanları,

herkes kendisiyle meşgul aslında,

diğerlerini çok da incelemiyorlar.

Dikkat bile etmiyorlar.

Ki, diyelim senin dediğin gibi olsun.

İnsanlar senin böyle olduğunu, yalnız olduğun için acınası bir halde olduğunu düşünsünler.

Bunun sana zararı ne?

Seni neden etkiliyor,

seni neden hayattan alabileceğin zevkler konusunda engelliyor?

Bu sebeple, ben şöyle diyorum,

insanlar senin hakkında ne düşünürlerse düşünsünler, boşver,

sen hayata dahil olmalısın.

Bir yerlere tek başına gitmekten çekinmemelisin.

Dediğim gibi,

kafe, yemek yemek, spor, kurs, hobi, yürüyüş,

hepsine tek başına gitmelisin gerekirse.

Bir de şöyle bir durum var,

sen tek başına hayata dahil oldukça, yeni insanlarla tanışma şansın da o kadar artacaktır.

Evdeyken kimse kapıyı çalıp

"Aa sen yalnızmışsın, hadi beraber arkadaş olalım." diye gelmeyecektir.

Hayatın içinde, arkadaşlıklar kazanılır.

Hiçbir zaman olayların kendisi tek başına bir anlam ifade etmez,

bizim o olaylara bakış açımız, anlam ifade eder.

Olumlu ya da olumsuz duyguları ortaya çıkartır.

Yalnızlık tek başına bizi etkilemez,

biz yalnızlık hakkında nasıl yorumlar çıkartıyorsak, o zaman etkilenmeye başlarız.

Şimdi sen, önüne bir kalem kağıt al ve

Yalnızlık sende nasıl düşünceler ortaya çıkartıyor, nasıl duygular ortaya çıkartıyor, bunları yazmalısın.

Ben birkaç örnek vermek istiyorum sana bu konuda.

Diyelim ki yalnızsın, şu an yalnızsın ve şöyle bir negatif düşünce aklına geliyor:

"Şu an yalnızsam, bundan sonra hep yalnız kalacağım,

hayatımın geri kalanı hep yalnızlıkla geçecek."

Sana kötü hissettiren negatif düşünce bu olabilir.

Ya da şöyle bir şey:

"Yalnızsam, mutsuz hissetmeliyim, kötü hissetmeliyim."

Böyle bir negatif düşünce var.

"Yalnız olmamam lazım, benim mutlu olmam için.

Eğer bir insan yalnızsa mutsuzdur, hüzünlüdür."

Bir diğer negatif düşünce ise şu olabilir:

"Yalnız insanlar zavallıdır, yalnız insanlar sorunludur.

Dolayısıyla ben şu anda yalnızsam, demek ki zavallıyım, demek ki sorunlu bir insanım.

İyi ve akıllı bir insan olsaydım, yalnız olmazdım."

Biraz önce söylediğim negatif düşünceler zihnimizde çok hızlı geçer.

Biz bunlara "otomatik düşünceler" diyoruz.

Otomatik düşünceleri çoğu zaman insan fark etmez ve sorgulamaz.

Bunun arkasından duygular çıkar.

Kendini kötü hissedersin, depresif hissedersin

ve dersin ki: "Niye ben böyleyim?"

Yalnız olduğun için kahrolursun.

Ama biz bu sefer farklı bir şey yapacağız, bu negatif düşüncelere bir cevap vereceğiz.

Bunların gerçekliğini sorgulayacağız.

Şimdi ilk şeye geleceğiz, ilk negatif düşünceye, benim örneğime

Ne demiştim? : "Hep yalnız kalacağım."

Şöyle düşün, hayatında şu an belirli bir yalnızlık yaşıyor olabilirsin

ama tamamen bugüne kadar yalnız değildin.

Issız bir adada yaşamıyorsun.

Bundan sonra da önüne, eminim birçok fırsat çıkacaktır.

Geçici bir dönemden geçiyor olabilirsin.

Bundan dolayı, bu senin hep yalnız kalacağın anlamına gelmez.

Sadece geçici bir durum, geçici bir hissiyat bu.

İkinci düşünceye gelelim: "Yalnızsam mutsuz olmalıyım, yalnızsam hüzünlü olmalıyım.

Yalnız olmamam lazım mutlu olabilmek için."

Emin misin böyle olduğuna?

Bu yalnız kaldığın zamanları, kendine ayırabilirsin, kendinle ilgili şeylerle geçirebilirsin.

Uzun zamandır okumak istediğin bir kitabı okuyabilir, filmi izleyebilir,

ya da yemek yapabilir, bi hobiyle bile uğraşabilirsin.

Birçok insan aslında, o kalabalıklar içinde boğulan birçok insan,

yalnız kalıp kendine vakit ayırmak istiyor.

Ama sen buna zaten sahipsin.

Yani, mutlu olmak için, illa ki yanında birileri olmasına gerek yok.

Verdiğim son örneğe gelelim: "Yalnızsam zavallıyımdır, yalnızsam sorunluyumdur."

Araştırmalar gösteriyor ki, insanların yüzde kırk beşi kendisini yalnız hissediyor.

Yani sen, neredeyse o iki insandan birisi gibisin.

İnsanların yarısı sana çok benzer şeyler hissediyor.

Hayatımızın her döneminde bazen yalnız hissederiz,

bazen daha böyle duygusal ve melankolik hissedebiliriz.

Sen de hayatının böyle bir döneminden geçiyorsun.

Yani aciz değilsin, zavallı değilsin, sorunlu değilsin.

Sen de aklına gelen otomatik düşünceleri bir kağıda yazıp

bunların gerçekliğini sorgulamalısın.

Eğer gerçekliğini sorgularsan, emin ol daha iyi hissedeceksin.

Yalnız insanlar bir süre sonra çevreye ve insanlara küsüyorlar

ve bu küsme neticesinde, kendilerini daha çok eve kapatıyorlar.

Ve şöyle bir düşünce ortaya çıkıyor:

"Onlar arasın, onlar sorsun."

İçindeki o gururlu ses, her zaman ilk adımı karşı taraftan bekliyor,

ama aramıyorlar. Keşke arasalardı, keşke sorsalardı.

Ne yapacağız?

Biz evde tek başımıza, o içimizin karanlık dehlizlerine mi dalacağız?

Durmadan kendimizi olumsuz anlamda mı sorgulayacağız? Hayır.

İlk adımı bizim atmamız lazım.

Sen ara, onlar aramıyorsa.

Sen sor, sen davet et, onlar seni çağırmıyorsa.

Belki diyeceksin: Neden ben?!

Ama elimizde başka seçeneğimiz yok.

Bunu bir gurur mevzusu haline getirme.

Bunu bir savaş, bir ego savaşı haline getirme.

İlk adımı sen at, hiçbir şey olmaz.

Biri gelmezse biri gelecektir. O gelmezse öbürü gelecektir.

Vazgeçmeden, etrafındaki insanlara yönelik durmadan adım atmalısın.

Bi insanı bir odaya kapat ve düşünmesini iste sadece.

Çok fazla düşünürse insan -bir süre sonra- o insanın aklına sadece olumsuz şeyler gelmeye başlar.

Eğer sen de çok uzun süredir yalnız kaldıysan

ve insanlarla etkileşimin gitgide azalmışsa,

sen de o düşünce sürecine girip çok kötü hissedebilirsin.

Böyle durumlarda ben hep dışarı çıkmak,

başka insanların dertleriyle ilgilenmenin bize çok iyi geldiğini düşünüyorum.

Diyelim ki sen de böyle bir şey yaşıyorsun,

şöyle bir etrafına bak bakalım.

Dernekler, gönüllülük organizasyonları, LÖSEV gibi mesela kuruluşlar,

böyle yerlerde neler yapabilirsin?

Bir huzur evinde, bir yaşlı teyzeyi amcayı ziyaret edip

ona en azından iyi hissettirdiğin zaman,

sen de yalnız hissetmeyeceksin, sen de kötü hissetmeyeceksin.

Dediğim gibi, çok fazla düşünmek,

çok fazla evde kalmak, hiçbir zaman iyi değildir.

Peki sen kendini yalnız hissediyor musun,

ya da yalnız hissettiğin zaman kendince geliştirdiğin çözüm yolları var mı?

Bunlardan yorumlar kısmında bahsedebilirsin.

Beni dinlediğin için teşekkür ediyorum güzel insan.

Kendine iyi davran, görüşmek üzere!


Yalnızlık Psikolojisi ve Yalnızlıktan Kurtulmak The Psychology of Loneliness and Getting Rid of Loneliness

Etrafında konuşacak kimsenin olmadığını düşündüğün oldu mu hiç?

Ya da gerçekten, tam anlamıyla seni anlayacak kimsenin olmadığını?

Bu koskoca dünyada tek başına kaldığını

ve bundan sonra kalan ömrünün de

böyle tek başına ve yalnız geçeceğini düşünüyor musun?

Eğer cevabın evetse,

bu dünyada, yalnız olduğunu ve yalnız yaşayacağını düşünen

milyonlarca insandan birisin sadece.

Bu videoda sana,

yalnızlıkla ve yalnızlık düşüncesiyle nasıl baş edebilirsin,

bunlardan bahsedeceğim.

Yalnızlık, hepimizin hayatının bi' gerçeği.

Herkesin hayatında az ya da çok yalnızlık var.

Bazılarının etrafında insanlar olmadan yalnız hissederken,

bazıları çok kalabalık ortamlarda bile yalnız hissedebilir. some may feel lonely even in very crowded environments.

İşte, bu yalnızlık hissiyatı Here, this feeling of loneliness

bazıları için geçici bir ruh haliyken, While for some it is a temporary mood,

bazıları için de çaresizlik ve hüzün kaynağıdır. For some, it is a source of desperation and sadness.

Ve bundan dolayı, yalnız hissettiğinden dolayı And because of that, because you feel alone

madde kullanımına, yanlış insanlara meyledebilir.

Hatta, benim çok sık karşılaştığım örneklerde

insanlar yalnızlık korkusundan dolayı

normalde hayatına zarar verecek insanları bile

o hayatına, yanına dahil edebiliyorlar.

Hiç sevmeyeceği, kendisine zarar veren bir insanla

sevgili olabiliyor, eş olabiliyor.

Tek sebebi şu aslında:

"Aman ne olursa olsun, yanımda herhangi biri de olsa

ben yalnız kalmayayım."

Sence yalnızlık anormal bir durum mu,

Yalnız insanlar problemli midir,

Yalnız insanlar sıkıntılı mıdır?

Yalnızlık korkusu yaşayan danışanlarımın

birçoğu aslında böyle düşünüyor.

Onlara söylediğim zaman:

"Ya işte, tek başına bi kafeye gider misin, bi yerde yemek yer misin?"

Şöyle bir korkuları oluşuyor:

"Ben orada yalnız başıma takılırsam, etrafımdaki insanlar,

ya bak, ne kadar yalnız, ne kadar sorunlu

etrafında bi arkadaşı bile yok, bi sevgilisi bile yok

diye düşünüyor."

Eğer ki yalnızlıkla baş etmek istiyorsan,

ilk başta kafandaki bu düşüncelere alternatif bir cevap vermen gerekiyor.

Şunu net olarak söyleyebilirim sana:

yalnızlık, anormal bir durum değildir.

Etrafında, sosyal medyaya baktığın zaman,

herkes her an böyle yakın, mıç mıç ilişkilerdeymiş gibi,

hiç yalnız değilmiş gibi görünüyor ama sakın buna aldanma.

Herkesin hayatında birazcık yalnızlık var.

Birisinin etrafında çok kalabalıklar olmasının,

onun hiç yalnız kalmadığı, yalnız olmadığı anlamına gelmediğini,

net bi şekilde anlamalısın.

Şimdi, yalnızlık anormal bir durum değildir.

Yalnızlık, acayip bir durum da değildir.

Yalnızlık, sorunlu insanların başına gelen bir şey de değildir.

Aslında birazcık modern kültürde, yalnızlık dışsallaştırılıyor,

sanki anormal bir durummuş gibi algılanması isteniyor.

Ama şöyle söyleyeyim,

bundan belki yüz sene önce, iki yüz sene önce

yalnız kalmak, bir tercihmiş.

Çünkü insanlar yalnız kaldığı zaman daha çok kendilerine dönüyorlar,

daha çok aslında, o içsel bilgeliğe ulaşma yoluna gidebiliyorlar.

Sen de yalnızlığı anormal bi durum değil,

bazen senin hayatına, zihnine ve hatta yaratıcılığına

katkı sağlayan bir araç gibi görmelisin.

Yalnızlık hissiyatı insanı her daim sıkıştırmaz,

gün içinde, çalışırken, okula giderken ya da

bir şeylerle uğraşırken insan kendisini çok yalnız hissetmeyebilir ama;

bazen akşamları, hafta sonları, ya da bayramlarda

yalnızsan, bu yalnızlık sana iyice batıp iyice rahatsız etmeye başlar.

Böyle zamanların için planların olması lazım.

Akşamları mı yalnız hissediyorsun daha çok, hafta sonları mı, sabahları mı?

Senin yalnızlığının, seni en çok rahatsız ettiği zaman dilimleri için planlar yapmalısın:

kitap mı okuyacaksın, dizi mi izleyeceksin...

Böyle hissettiğin zamanlarda ne yapacağının belli olması lazım.

Ya da şöyle diyeyim sana,

beraber bir şeyler yapabileceğin, böyle durumlarda arayabileceğin insanların olması lazım.

Ailen olabilir, kardeşin, akraban...

Ve ben şunu net bi şekilde fark ettim:

kendisini yalnız tanımlayan insanların birçoğu insan seçiyorlar.

Arayabilecekleri insanların

ailesinden, arkadaşlarından birçoğunu aslında gözü görmüyor.

Sadece daha ilginç, eğlenceli insanlar olursa, onlar hayatına dahil olursa

daha az yalnız hissedeceğini düşünüyor.

Bu sebeple, dediğim gibi yalnız hissedeceğin zamanlarda

uğraşabileceğin etkinlikleri önceden planlamalısın.

Yaşadığın şehri turist gibi gez gerekirse

daha önce gitmediğin yerlere, kafelere al eline kitabı, gidersin.

Böyle zamanlarda dediğim gibi, yalnız kalıp evde kendi kendine

düşüncelere dalmak, sana daha kötü hissettirecektir.

Birçok insan genelde,

beraber bir şeyler yapabileceğim birisi yok diye şikayetlenir.

Ama ben sana şunu sormak istiyorum,

sinemaya, kafeye, yemek yemeye, bi spora, yürüyüşe

gitmek için illa ki yanında birisi mi olması gerekiyor,

neden birisine ihtiyaç duyuyorsun?

diye sorduğum zaman insanlar şöyle bir cevap veriyorlar:

"Ben bir yere tek başıma gidersem, oradaki diğer insanlar, benim acınası bir insan olduğumu düşünürler."

Şöyle düşünsene

sen bir yere tek başına gidiyorsun ve diğer herkes sana bakıp

"Ya şu aşağılığa bakar mısın, tek başına gelmiş, yazık ya,

bu devirde yalnızlık!"

Emin misin, insanların böyle düşüneceğinden?

Ben şöyle görüyorum insanları,

herkes kendisiyle meşgul aslında,

diğerlerini çok da incelemiyorlar.

Dikkat bile etmiyorlar.

Ki, diyelim senin dediğin gibi olsun.

İnsanlar senin böyle olduğunu, yalnız olduğun için acınası bir halde olduğunu düşünsünler.

Bunun sana zararı ne?

Seni neden etkiliyor,

seni neden hayattan alabileceğin zevkler konusunda engelliyor?

Bu sebeple, ben şöyle diyorum,

insanlar senin hakkında ne düşünürlerse düşünsünler, boşver,

sen hayata dahil olmalısın.

Bir yerlere tek başına gitmekten çekinmemelisin.

Dediğim gibi,

kafe, yemek yemek, spor, kurs, hobi, yürüyüş,

hepsine tek başına gitmelisin gerekirse.

Bir de şöyle bir durum var,

sen tek başına hayata dahil oldukça, yeni insanlarla tanışma şansın da o kadar artacaktır.

Evdeyken kimse kapıyı çalıp

"Aa sen yalnızmışsın, hadi beraber arkadaş olalım." diye gelmeyecektir.

Hayatın içinde, arkadaşlıklar kazanılır.

Hiçbir zaman olayların kendisi tek başına bir anlam ifade etmez,

bizim o olaylara bakış açımız, anlam ifade eder.

Olumlu ya da olumsuz duyguları ortaya çıkartır.

Yalnızlık tek başına bizi etkilemez,

biz yalnızlık hakkında nasıl yorumlar çıkartıyorsak, o zaman etkilenmeye başlarız.

Şimdi sen, önüne bir kalem kağıt al ve

Yalnızlık sende nasıl düşünceler ortaya çıkartıyor, nasıl duygular ortaya çıkartıyor, bunları yazmalısın.

Ben birkaç örnek vermek istiyorum sana bu konuda.

Diyelim ki yalnızsın, şu an yalnızsın ve şöyle bir negatif düşünce aklına geliyor:

"Şu an yalnızsam, bundan sonra hep yalnız kalacağım,

hayatımın geri kalanı hep yalnızlıkla geçecek."

Sana kötü hissettiren negatif düşünce bu olabilir.

Ya da şöyle bir şey:

"Yalnızsam, mutsuz hissetmeliyim, kötü hissetmeliyim."

Böyle bir negatif düşünce var.

"Yalnız olmamam lazım, benim mutlu olmam için.

Eğer bir insan yalnızsa mutsuzdur, hüzünlüdür."

Bir diğer negatif düşünce ise şu olabilir:

"Yalnız insanlar zavallıdır, yalnız insanlar sorunludur.

Dolayısıyla ben şu anda yalnızsam, demek ki zavallıyım, demek ki sorunlu bir insanım.

İyi ve akıllı bir insan olsaydım, yalnız olmazdım."

Biraz önce söylediğim negatif düşünceler zihnimizde çok hızlı geçer.

Biz bunlara "otomatik düşünceler" diyoruz.

Otomatik düşünceleri çoğu zaman insan fark etmez ve sorgulamaz.

Bunun arkasından duygular çıkar.

Kendini kötü hissedersin, depresif hissedersin

ve dersin ki: "Niye ben böyleyim?"

Yalnız olduğun için kahrolursun.

Ama biz bu sefer farklı bir şey yapacağız, bu negatif düşüncelere bir cevap vereceğiz.

Bunların gerçekliğini sorgulayacağız.

Şimdi ilk şeye geleceğiz, ilk negatif düşünceye, benim örneğime

Ne demiştim? : "Hep yalnız kalacağım."

Şöyle düşün, hayatında şu an belirli bir yalnızlık yaşıyor olabilirsin

ama tamamen bugüne kadar yalnız değildin.

Issız bir adada yaşamıyorsun.

Bundan sonra da önüne, eminim birçok fırsat çıkacaktır.

Geçici bir dönemden geçiyor olabilirsin.

Bundan dolayı, bu senin hep yalnız kalacağın anlamına gelmez.

Sadece geçici bir durum, geçici bir hissiyat bu.

İkinci düşünceye gelelim: "Yalnızsam mutsuz olmalıyım, yalnızsam hüzünlü olmalıyım.

Yalnız olmamam lazım mutlu olabilmek için."

Emin misin böyle olduğuna?

Bu yalnız kaldığın zamanları, kendine ayırabilirsin, kendinle ilgili şeylerle geçirebilirsin.

Uzun zamandır okumak istediğin bir kitabı okuyabilir, filmi izleyebilir,

ya da yemek yapabilir, bi hobiyle bile uğraşabilirsin.

Birçok insan aslında, o kalabalıklar içinde boğulan birçok insan,

yalnız kalıp kendine vakit ayırmak istiyor.

Ama sen buna zaten sahipsin.

Yani, mutlu olmak için, illa ki yanında birileri olmasına gerek yok.

Verdiğim son örneğe gelelim: "Yalnızsam zavallıyımdır, yalnızsam sorunluyumdur."

Araştırmalar gösteriyor ki, insanların yüzde kırk beşi kendisini yalnız hissediyor.

Yani sen, neredeyse o iki insandan birisi gibisin.

İnsanların yarısı sana çok benzer şeyler hissediyor.

Hayatımızın her döneminde bazen yalnız hissederiz,

bazen daha böyle duygusal ve melankolik hissedebiliriz.

Sen de hayatının böyle bir döneminden geçiyorsun.

Yani aciz değilsin, zavallı değilsin, sorunlu değilsin.

Sen de aklına gelen otomatik düşünceleri bir kağıda yazıp

bunların gerçekliğini sorgulamalısın.

Eğer gerçekliğini sorgularsan, emin ol daha iyi hissedeceksin.

Yalnız insanlar bir süre sonra çevreye ve insanlara küsüyorlar

ve bu küsme neticesinde, kendilerini daha çok eve kapatıyorlar.

Ve şöyle bir düşünce ortaya çıkıyor:

"Onlar arasın, onlar sorsun."

İçindeki o gururlu ses, her zaman ilk adımı karşı taraftan bekliyor,

ama aramıyorlar. Keşke arasalardı, keşke sorsalardı.

Ne yapacağız?

Biz evde tek başımıza, o içimizin karanlık dehlizlerine mi dalacağız?

Durmadan kendimizi olumsuz anlamda mı sorgulayacağız? Hayır.

İlk adımı bizim atmamız lazım.

Sen ara, onlar aramıyorsa.

Sen sor, sen davet et, onlar seni çağırmıyorsa.

Belki diyeceksin: Neden ben?!

Ama elimizde başka seçeneğimiz yok.

Bunu bir gurur mevzusu haline getirme.

Bunu bir savaş, bir ego savaşı haline getirme.

İlk adımı sen at, hiçbir şey olmaz.

Biri gelmezse biri gelecektir. O gelmezse öbürü gelecektir.

Vazgeçmeden, etrafındaki insanlara yönelik durmadan adım atmalısın.

Bi insanı bir odaya kapat ve düşünmesini iste sadece.

Çok fazla düşünürse insan -bir süre sonra- o insanın aklına sadece olumsuz şeyler gelmeye başlar.

Eğer sen de çok uzun süredir yalnız kaldıysan

ve insanlarla etkileşimin gitgide azalmışsa,

sen de o düşünce sürecine girip çok kötü hissedebilirsin.

Böyle durumlarda ben hep dışarı çıkmak,

başka insanların dertleriyle ilgilenmenin bize çok iyi geldiğini düşünüyorum.

Diyelim ki sen de böyle bir şey yaşıyorsun,

şöyle bir etrafına bak bakalım.

Dernekler, gönüllülük organizasyonları, LÖSEV gibi mesela kuruluşlar,

böyle yerlerde neler yapabilirsin?

Bir huzur evinde, bir yaşlı teyzeyi amcayı ziyaret edip

ona en azından iyi hissettirdiğin zaman,

sen de yalnız hissetmeyeceksin, sen de kötü hissetmeyeceksin.

Dediğim gibi, çok fazla düşünmek,

çok fazla evde kalmak, hiçbir zaman iyi değildir.

Peki sen kendini yalnız hissediyor musun,

ya da yalnız hissettiğin zaman kendince geliştirdiğin çözüm yolları var mı?

Bunlardan yorumlar kısmında bahsedebilirsin.

Beni dinlediğin için teşekkür ediyorum güzel insan.

Kendine iyi davran, görüşmek üzere!