×

We use cookies to help make LingQ better. By visiting the site, you agree to our cookie policy.


image

Beyhan Budak, Her Şeyi Bilen İnsanlarla Mücadele Rehberi

Her Şeyi Bilen İnsanlarla Mücadele Rehberi

Sana bugün çok tanıdık gelen bir kişilik tipinden bahsetmek istiyorum.

Eminim hayatında bir çok kez o, her şeyi bilen insanlarla sen de karşılaşmışsındır.

Her şeyi bilen insanlar doktorlardan daha doktor,

psikologlardan daha iyi psikolog

ve en iyi avukattan daha iyi avukat olabilirler.

Ve aynı zamanda bu her şeyi iyi bilmelerinin yanı sıra

herkesin hayatı hakkında, herkesin davranışları hakkında bir fikir sahibidirler.

Ve bu konuda yorum yapmaktan hiç çekinmezler.

"Sen daha evlenemedin mi, evde mi kalacaksın?"

"O göbeğin hali ne? Ekmeği kes, ekmeği."

Ya da "Bak, ben senin yerinde olsam kesin boşanırdım."

"O çocuğa öyle mi bakılır?",

"O para öyle mi harcanır?"

gibi aslında arka planda ne olduğunu anlamadan,

birçok kez yorumlar yapabilirler ve bizi eleştirebilirler.

Bu videoda sana,

bu her şeyi bilen insanlarla nasıl baş edebilirsin,

tam olarak bunu anlatacağım.

Her şeyi bilen insanlarla mücadele edebilmek ve kendimizi koruyabilmek için

aslında, her şeyi bilen insanları birazcık tanımamız gerekiyor.

Kim bunlar?

Bu tip insanları bence ikiye ayırabiliriz.

Bunlardan birinci grubu, kendine yönelik, içerilerde bir yerlerde

derin güvensizlik yaşayan insanlar.

Biliyorsundur belki, insan bir şeyi çok yoğun yaşıyorsa

tam aksi şekilde yoğun bir çabaya girişebilir.

Yani bu kişi kendine yönelik ciddi bir özgüvensizlik yaşıyor,

ciddi bir değersizlik yaşıyor.

Peki bunu nasıl tolere edecek?

Aşırı bilgiliymiş gibi her ortamda kendini öne çıkartarak.

Eğer karşılaştığın insan, böyle bir insansa

onu birazcık rahatlatmak gerekiyor.

Dinleyip onun tehlikede olmadığını, ona dostane yaklaştığını bilmesi lazım.

Böyle olunca savunmaya geçmez, ajite olmaz, birazcık daha rahat olabilir.

Diğer tip her şeyi bilen insan ise gerçekten her şeyi bildiğini zanneder.

Her şeyde en iyisinin kendisi olduğunu zanneder.

Bu insanlar da birazcık narsistik tarafları olan insanlardır.

Böyle insanlarla mücadele ederken onları bir dinleyeceksin ilk başta;

sırayı ona bir vereceksin.

Ama sonrasında eğer kendi sıranı ona kaptırırsan bir daha alman mümkün değil.

Bu insanlara da sınırlarını göstereceksin.

"Tamam, sen bir şeyi biliyorsun, ama benim de bildiğim bu."

diye net bir şekilde söylemek lazım.

Bu insanlara çok alttan alıcı, çok verici olduğun zaman

bunlar her türlü istismarı kullanabilirler.

Ben şuna dikkat ediyorum gözlemlerimde:

Bu her şeyi bilen insanlar, herkese bu kadar rahat bir şekilde yorumda/eleştiride bulunamıyorlar.

Herkesin hayatına kolayca giremiyorlar.

Özellikle bazı insanlar var ki onlar onun kurbanıymış gibi onun etrafında kümeleniyorlar.

Nasıl insanlar, her şeyi bilen insanları kendilerine çekiyor?

Bir kere,

her yerde her şeyini anlatan insanlar, ister istemez bu tip insanlara bir vize vermiş gibi oluyor.

Şimdi böyle bir insanı keşfettiğin zaman

sen bu insana evliliğindeki sorunlardan çok detaylı olarak bahsedersen

bu insan otomatikman senin topraklarına giriş izini almış oluyor.

Ve diyor ki "Artık ben burada istediğim gibi at koşturabilirim, istediğim yorumları yapabilirim."

Ve bu insanlar için olayı detaylıca bilmeye hiç gerek yok.

Yeter ki azıcık bir izin hissetsin.

Ve sen kibar olmaya çalışıyorsun.

"Aman diyeyim kızdırmayayayım, karşı koymayayım." diyorsun.

Ne yapıyor karşı taraf bu sefer? Senin yargıcın olmaya başlıyor.

Attığın her adımı, yaptığın her tercihi değerlendiriyor, eleştiriyor.

Ve hayatında bir tane her şeyi bilen insan olmuyor, sen sınır koyamıyorsan.

Bir sürü oluyor.

Ve baksana, bir adım atacaksın, etrafında on tane on beş tane seni eleştiren yargıç var.

Ne yapmış oluyorsun?

Bu insanları kendi yargıcın yapmış oluyorsun.

Bu sebeple eğer etrafında her şeyi bilen,

her şeye yorum yapan bir insan varsa onu birazcık dışarı atman gerekiyor.

Böyle insanlara çok detaylı açıklamalar yapmaman,

her probleminden bahsetmemen gerekiyor.

Ben şöyle düşünüyorum; kendi hayatımda,

kendi dertlerimi, sıkıntılarımı hayatımdaki iki üç kişiyle paylaşırım.

Hiç paylaşmamak da çok kötüdür. Herkese her şeyini anlatmak da bence bu anlamda kötüdür.

Her şeyi bilen insanlarla karşılaştığın zaman

olay bir diyalogdan bir tartışmaya doğru dönüyorsa

bence kendine sorman gereken bazı sorular var.

"Ne için tartışıyorum?"

"Kiminle tartışıyorum?"

"Bu tartışmanın bir kazancı, işlevsel olan bir tarafı olacak mı?" ya da "Bana bir zararı olacak mı?" diye sormak gerekiyor.

Ben böyle durumlarda hep sorarım.

Örnek veriyorum, birisiyle siyaset tartışacaksın.

"Bunun sana bir kazancı olacak mı?" "Karşı tarafın fikri değişecek mi?" Hiç zannetmiyorum. Ben bugüne kadar siyasi tartışmalara girip de fikri değişen bir insan görmedim.

Peki, patronunla tartışacaksın. Patronun her şeyi bilen bir insan.

Onunla iddialaşmaya gerek var mı?

Eğer en azından şu süreçte orada devam etmeyi düşünüyorsan

bence böyle bir iddialaşma çok işine yaramayacaktır.

Çok faydalı da olmayacaktır.

Bunun haricinde, ailenden ya da eşin/sevgilin gibi birisinin

sana zarar veren bir tavrı var ve onunla bu konuyu konuşman gerekiyor.

Karşı taraf her şeyi bilen bir insan bile olsa

böyle bir durumda o diyaloğa devam etmek gerekiyor.

Onun haricindeki yerlerde

eğer ki tartışmanın, o diyaloğun, sana bir faydası olmayacaksa ben kendim uzaklaşıyorum.

Çünkü olay bir duygusal çatışmaya, bir ego tatminine dönüşüyor, böyle zamanlarda.

Ve bu insanlara, her şeyi bilen insanlara çok açıklama yaptığın zaman

onların tuzağına, onların kara deliğine düşmüş oluyorsun.

Ben hiç tartışmaya girmiyorum.

Diyalog, evet, bir kısım, sınırlı şekilde. Ama tartışma asla!

Her şeyi bilen insanların tuzağına düşersen bir bakmışsın ki bağıran çağıran bir haldesin.

Karşı tarafa kendini anlatmaya çalışıyorsun. Ama bu ne kadar anlamlı?

Ne kadar gerekli?

Gün içinde, şey gibi, alışverişe gidiyorsun, bir sürü para kaybetmişsin,

ama poşetlerin içi bomboş, eve dönüyorsun.

Her şeyi bilen insanlarla tartışmak da aynen böyle bir durum.

Dediğim gibi, gerçekten değiyor mu bu insanlarla konuşmana?

Bir de ne olursa olsun karşıdaki insanlara şans verilmesi gerektiğini düşünüyorum ben.

Diyelim ki karşı tarafın birazcık bu her şeyi bilen insanlara benzediğini düşünüyorsun

ve dinlemek bile gelmiyor içinden, geri çekilmek istiyorsun.

Olsun, ön yargılı davranma. Sonuna kadar, anlattığı şeyi dinle.

Ve dinledin. Sonrasında yorumlar yap, sorular sor.

Kendi fikrini belirt en sonunda.

Ama karşı taraf aynı şeyi tekrarlayıp duruyorsa

senin söylemen, konuşman pek bir anlam ifade etmiyorsa

bir sefer daha denersin, birkaç sefer daha denersin.

Ama bir noktadan sonra bakarsın ki yüzlerce kez böyle bir diyaloğa da girsen

aslında olay tek taraflı bir diyalogmuş gibi, yani monologmuş gibi.

Böyle bir insanla...

Onu düzeltmek senin görevin değil bence. Sen psikolog değilsin.

N'apacaksın? Sen karşılıklı eşit bir muhabbet peşindesin belki.

Ya da

kimseden aslında hayatına yönelik bir eleştiri istemiyorsun.

Böyle bir durumda, sınırlarını çizmen lazım.

Buradaki ana prensip şu:

Karşı tarafla o diyaloğa girmene, tartışmaya girmene gerçekten değecekse değsin.

Yoksa onların tuzağına düşmemek lazım.

Bir de şöyle bir durum var;

eğer insanın hayatında bu kadar çok [var] olursa her şeyi bilen insanlar,

bu insanlar senin kendine olan saygını,

kendinle olan o barışık sürecini de bozabilirler.

Bu bir çeşit duygusal istismar.

Bu insanlardan kendini koruman gerekiyor.

Eğer ki bu insan ailenden biriyse en azından psikolojik anlamda bir sınır koyarsın.

Belki aynı evin dışında yaşama şansın yoktur, ama dersin ki

"O onun sorunlu tarafı. Bu benimle alakalı değil, kendisiyle alakalı."

Ama dış dünyada baktığın zaman fiziksel bir sınır koyma şansın varsa ben bunu da öneririm.

Çünkü bu insanlara verdikçe, onların söyledikleri karşısında alttan aldıkça

o insanlar senin üzerindeki sınırlarını daha da fazla genişletiyorlar.

Kendini koruman lazım.

Hep fiziksel şiddetten bahsediyoruz,

ama bu da çok önemli bir psikolojik şiddet türüne giriyor bence.

Sevgili dostum, şunu net olarak sana söyleyebilirim: Kendini korumalısın.

Bu dünyada eğer daha tatmin edici ilişkiler kurmak istiyorsan,

daha huzurlu bir hayat yaşamak istiyorsan

etrafında seni istismar etmeye meyilli olan insanlara karşı bir sınır çizmelisin.

Unutma şunu: Herkesi sen düzeltemezsin.

Bazı insanlar düzelmez.

N'apacaksın o zaman?

Çırpınacak mısın durmadan, düzelmeyecek bir şey için?

Sınırını çekeceksin. Yoluna devam edeceksin, sana yoldaş olan, yaren olan insanlarla.

Beni dinlediğin için, çok teşekkür ediyorum güzel insan.

Kendine iyi davran, görüşmek üzere.

(altyazı: ednuka :)


Her Şeyi Bilen İnsanlarla Mücadele Rehberi A Guide to Dealing with Know-It-All People

Sana bugün çok tanıdık gelen bir kişilik tipinden bahsetmek istiyorum.

Eminim hayatında bir çok kez o, her şeyi bilen insanlarla sen de karşılaşmışsındır.

Her şeyi bilen insanlar doktorlardan daha doktor,

psikologlardan daha iyi psikolog

ve en iyi avukattan daha iyi avukat olabilirler.

Ve aynı zamanda bu her şeyi iyi bilmelerinin yanı sıra

herkesin hayatı hakkında, herkesin davranışları hakkında bir fikir sahibidirler.

Ve bu konuda yorum yapmaktan hiç çekinmezler.

"Sen daha evlenemedin mi, evde mi kalacaksın?"

"O göbeğin hali ne? Ekmeği kes, ekmeği."

Ya da "Bak, ben senin yerinde olsam kesin boşanırdım."

"O çocuğa öyle mi bakılır?",

"O para öyle mi harcanır?"

gibi aslında arka planda ne olduğunu anlamadan,

birçok kez yorumlar yapabilirler ve bizi eleştirebilirler.

Bu videoda sana,

bu her şeyi bilen insanlarla nasıl baş edebilirsin,

tam olarak bunu anlatacağım.

Her şeyi bilen insanlarla mücadele edebilmek ve kendimizi koruyabilmek için

aslında, her şeyi bilen insanları birazcık tanımamız gerekiyor.

Kim bunlar?

Bu tip insanları bence ikiye ayırabiliriz.

Bunlardan birinci grubu, kendine yönelik, içerilerde bir yerlerde

derin güvensizlik yaşayan insanlar.

Biliyorsundur belki, insan bir şeyi çok yoğun yaşıyorsa

tam aksi şekilde yoğun bir çabaya girişebilir.

Yani bu kişi kendine yönelik ciddi bir özgüvensizlik yaşıyor,

ciddi bir değersizlik yaşıyor.

Peki bunu nasıl tolere edecek?

Aşırı bilgiliymiş gibi her ortamda kendini öne çıkartarak.

Eğer karşılaştığın insan, böyle bir insansa

onu birazcık rahatlatmak gerekiyor.

Dinleyip onun tehlikede olmadığını, ona dostane yaklaştığını bilmesi lazım.

Böyle olunca savunmaya geçmez, ajite olmaz, birazcık daha rahat olabilir.

Diğer tip her şeyi bilen insan ise gerçekten her şeyi bildiğini zanneder.

Her şeyde en iyisinin kendisi olduğunu zanneder.

Bu insanlar da birazcık narsistik tarafları olan insanlardır.

Böyle insanlarla mücadele ederken onları bir dinleyeceksin ilk başta;

sırayı ona bir vereceksin.

Ama sonrasında eğer kendi sıranı ona kaptırırsan bir daha alman mümkün değil.

Bu insanlara da sınırlarını göstereceksin.

"Tamam, sen bir şeyi biliyorsun, ama benim de bildiğim bu."

diye net bir şekilde söylemek lazım.

Bu insanlara çok alttan alıcı, çok verici olduğun zaman

bunlar her türlü istismarı kullanabilirler.

Ben şuna dikkat ediyorum gözlemlerimde:

Bu her şeyi bilen insanlar, herkese bu kadar rahat bir şekilde yorumda/eleştiride bulunamıyorlar.

Herkesin hayatına kolayca giremiyorlar.

Özellikle bazı insanlar var ki onlar onun kurbanıymış gibi onun etrafında kümeleniyorlar.

Nasıl insanlar, her şeyi bilen insanları kendilerine çekiyor?

Bir kere,

her yerde her şeyini anlatan insanlar, ister istemez bu tip insanlara bir vize vermiş gibi oluyor.

Şimdi böyle bir insanı keşfettiğin zaman

sen bu insana evliliğindeki sorunlardan çok detaylı olarak bahsedersen

bu insan otomatikman senin topraklarına giriş izini almış oluyor.

Ve diyor ki "Artık ben burada istediğim gibi at koşturabilirim, istediğim yorumları yapabilirim."

Ve bu insanlar için olayı detaylıca bilmeye hiç gerek yok.

Yeter ki azıcık bir izin hissetsin.

Ve sen kibar olmaya çalışıyorsun.

"Aman diyeyim kızdırmayayayım, karşı koymayayım." diyorsun.

Ne yapıyor karşı taraf bu sefer? Senin yargıcın olmaya başlıyor.

Attığın her adımı, yaptığın her tercihi değerlendiriyor, eleştiriyor.

Ve hayatında bir tane her şeyi bilen insan olmuyor, sen sınır koyamıyorsan.

Bir sürü oluyor.

Ve baksana, bir adım atacaksın, etrafında on tane on beş tane seni eleştiren yargıç var.

Ne yapmış oluyorsun?

Bu insanları kendi yargıcın yapmış oluyorsun.

Bu sebeple eğer etrafında her şeyi bilen,

her şeye yorum yapan bir insan varsa onu birazcık dışarı atman gerekiyor.

Böyle insanlara çok detaylı açıklamalar yapmaman,

her probleminden bahsetmemen gerekiyor.

Ben şöyle düşünüyorum; kendi hayatımda,

kendi dertlerimi, sıkıntılarımı hayatımdaki iki üç kişiyle paylaşırım.

Hiç paylaşmamak da çok kötüdür. Herkese her şeyini anlatmak da bence bu anlamda kötüdür.

Her şeyi bilen insanlarla karşılaştığın zaman

olay bir diyalogdan bir tartışmaya doğru dönüyorsa

bence kendine sorman gereken bazı sorular var.

"Ne için tartışıyorum?"

"Kiminle tartışıyorum?"

"Bu tartışmanın bir kazancı, işlevsel olan bir tarafı olacak mı?" ya da "Bana bir zararı olacak mı?" diye sormak gerekiyor.

Ben böyle durumlarda hep sorarım.

Örnek veriyorum, birisiyle siyaset tartışacaksın.

"Bunun sana bir kazancı olacak mı?" "Karşı tarafın fikri değişecek mi?" Hiç zannetmiyorum. Ben bugüne kadar siyasi tartışmalara girip de fikri değişen bir insan görmedim.

Peki, patronunla tartışacaksın. Patronun her şeyi bilen bir insan.

Onunla iddialaşmaya gerek var mı?

Eğer en azından şu süreçte orada devam etmeyi düşünüyorsan

bence böyle bir iddialaşma çok işine yaramayacaktır.

Çok faydalı da olmayacaktır.

Bunun haricinde, ailenden ya da eşin/sevgilin gibi birisinin

sana zarar veren bir tavrı var ve onunla bu konuyu konuşman gerekiyor.

Karşı taraf her şeyi bilen bir insan bile olsa

böyle bir durumda o diyaloğa devam etmek gerekiyor.

Onun haricindeki yerlerde

eğer ki tartışmanın, o diyaloğun, sana bir faydası olmayacaksa ben kendim uzaklaşıyorum.

Çünkü olay bir duygusal çatışmaya, bir ego tatminine dönüşüyor, böyle zamanlarda.

Ve bu insanlara, her şeyi bilen insanlara çok açıklama yaptığın zaman

onların tuzağına, onların kara deliğine düşmüş oluyorsun.

Ben hiç tartışmaya girmiyorum.

Diyalog, evet, bir kısım, sınırlı şekilde. Ama tartışma asla!

Her şeyi bilen insanların tuzağına düşersen bir bakmışsın ki bağıran çağıran bir haldesin.

Karşı tarafa kendini anlatmaya çalışıyorsun. Ama bu ne kadar anlamlı?

Ne kadar gerekli?

Gün içinde, şey gibi, alışverişe gidiyorsun, bir sürü para kaybetmişsin,

ama poşetlerin içi bomboş, eve dönüyorsun.

Her şeyi bilen insanlarla tartışmak da aynen böyle bir durum.

Dediğim gibi, gerçekten değiyor mu bu insanlarla konuşmana?

Bir de ne olursa olsun karşıdaki insanlara şans verilmesi gerektiğini düşünüyorum ben.

Diyelim ki karşı tarafın birazcık bu her şeyi bilen insanlara benzediğini düşünüyorsun

ve dinlemek bile gelmiyor içinden, geri çekilmek istiyorsun.

Olsun, ön yargılı davranma. Sonuna kadar, anlattığı şeyi dinle.

Ve dinledin. Sonrasında yorumlar yap, sorular sor.

Kendi fikrini belirt en sonunda.

Ama karşı taraf aynı şeyi tekrarlayıp duruyorsa

senin söylemen, konuşman pek bir anlam ifade etmiyorsa

bir sefer daha denersin, birkaç sefer daha denersin.

Ama bir noktadan sonra bakarsın ki yüzlerce kez böyle bir diyaloğa da girsen

aslında olay tek taraflı bir diyalogmuş gibi, yani monologmuş gibi.

Böyle bir insanla...

Onu düzeltmek senin görevin değil bence. Sen psikolog değilsin.

N'apacaksın? Sen karşılıklı eşit bir muhabbet peşindesin belki.

Ya da

kimseden aslında hayatına yönelik bir eleştiri istemiyorsun.

Böyle bir durumda, sınırlarını çizmen lazım.

Buradaki ana prensip şu:

Karşı tarafla o diyaloğa girmene, tartışmaya girmene gerçekten değecekse değsin.

Yoksa onların tuzağına düşmemek lazım.

Bir de şöyle bir durum var;

eğer insanın hayatında bu kadar çok [var] olursa her şeyi bilen insanlar,

bu insanlar senin kendine olan saygını,

kendinle olan o barışık sürecini de bozabilirler.

Bu bir çeşit duygusal istismar.

Bu insanlardan kendini koruman gerekiyor.

Eğer ki bu insan ailenden biriyse en azından psikolojik anlamda bir sınır koyarsın.

Belki aynı evin dışında yaşama şansın yoktur, ama dersin ki

"O onun sorunlu tarafı. Bu benimle alakalı değil, kendisiyle alakalı."

Ama dış dünyada baktığın zaman fiziksel bir sınır koyma şansın varsa ben bunu da öneririm.

Çünkü bu insanlara verdikçe, onların söyledikleri karşısında alttan aldıkça

o insanlar senin üzerindeki sınırlarını daha da fazla genişletiyorlar.

Kendini koruman lazım.

Hep fiziksel şiddetten bahsediyoruz,

ama bu da çok önemli bir psikolojik şiddet türüne giriyor bence.

Sevgili dostum, şunu net olarak sana söyleyebilirim: Kendini korumalısın.

Bu dünyada eğer daha tatmin edici ilişkiler kurmak istiyorsan,

daha huzurlu bir hayat yaşamak istiyorsan

etrafında seni istismar etmeye meyilli olan insanlara karşı bir sınır çizmelisin.

Unutma şunu: Herkesi sen düzeltemezsin.

Bazı insanlar düzelmez.

N'apacaksın o zaman?

Çırpınacak mısın durmadan, düzelmeyecek bir şey için?

Sınırını çekeceksin. Yoluna devam edeceksin, sana yoldaş olan, yaren olan insanlarla.

Beni dinlediğin için, çok teşekkür ediyorum güzel insan.

Kendine iyi davran, görüşmek üzere.

(altyazı: ednuka :)