×

We use cookies to help make LingQ better. By visiting the site, you agree to our cookie policy.


image

Beyhan Budak, Hayatından Memnun Değilsen İzlemelisin

Hayatından Memnun Değilsen İzlemelisin

Hayat bir yol gibidir.

Bazen istediğin yolda devam etme şansını bulursun,

Bazen de istemediğin bir yolda devam etme mecburiyetindesindir. İşte, bazı insanlar bu durumdan hiç rahatsızlık duymazken

bazıları da içinde bulunduğu yoldan, hayattan, koşullardan,

ve insanlardan hiç memnun değildir.

Ve bu memnuniyetsizlik hâli öyle bir hâl alır ki

sanki bir bardağın içinde asit tutuyormuşsun gibi olur.

O asit o bardağa günden güne zarar verir,

içten çürütmeye başlar.

Ben bir psikolog olarak çok fazla insanla karşılaşıyorum,

çok fazla insanın iç dünyasına şahit oluyorum.

Ve şunu farkediyorum:

Çok az insan gerçekten o gittiği o yoldan memnun. Bir çok insan hayatından ve yolundan memnun değil.

Bu videoda bu konudan bahsetmek istiyorum sana

İnsanların çok büyük bir kısmı çalıştığı işten

hiç memnun değiller ve içlerinde hep şöyle bir durum var

"Ben daha iyisini hak ediyorum ama ben burada çalışmak zorundayım"

Bu hissiyata rağmen şöyle bir durum yok:

Ben bu işten nasıl çıkarım? Ben bu işte kendimi nasıl geliştirebilirim?

Risk almak konusunda bir adım yok

Harekete geçme konusunda bir adım yok

Ve hep şu modda yaşamak zorunda böyle bir insan

"Ya ben bu hallere düşecek insan değildim."

"Ben bu durumu yaşayacak kalitede bir insan değilim,

daha iyisine layığım."

Böyle olunca ne oluyor biliyor musun?

O işte kaldığın her dakika, her saniye sana zulüm gibi gelmeye başlıyor.

Şimdi, ben hep böyle düşünüyorum

Eğer ki elinde bir seçenek yoksa bir kabulleneceksin

"Ben bu işteyim şu an daha iyi bir seçeneğim yok."

Bir yandan buna rağmen hala kötü hissediyorsan

hayatının, iş hayatının çok çok büyük bir kısmını

en azından 24 saatini almıyor bir gününün

kalan zamanda kendine bir arka bahçe oluşturabilmek o kadar önemli ki...

Şu hayatta, bu hayatından memnun olanlar ve memnun olmayanlara baktığım zaman

Mesela memnun olmayanların maddi durumu çok daha iyi olabiliyor,

çok daha iyi işlerde çalışabiliyor.

ama öbürü, çok daha belki vasat bir işte çalışıyor

çok daha az bir para kazanıyor ama hayatından memnun.

Bu ayırımı yaptığımız zaman bakıyorum ki, o hayatından memnun olan insan ya bir risk alıyor,

işten memnun değil mi? başka bir işe geçmek konusunda harekete geçiyor.

Risk almıyorsa, diyorsa "ben bu koşullarda bu ekonomik durumda iş bulamayacağım

o zaman başka bir şey yaparım."

"Ne yaparım?" "Master yaparım."

"Ne yaparım?" "Kendimi şu konuda geliştiririm."

Kodlama öğrenirim, dil öğrenirim gibi kendine harici bir alan açıyor.

Ne yapıyor aslında fark burada

Memnun olma veya memnun olmamaya sebep olan şey

Birisi mücadeleye devam ediyor, öbürü oturup sızlanıyor. Risk de almıyor, harekete de geçmiyor.

Bir çok insan hayatından memnun olabilmek için büyük değişiklikler, mucizeler bekliyor hayattan

ama işler her zaman böyle beklendiği gibi gitmiyor. Şöyle bir örnek vermek istiyorum sana

Hayattan 100 lira istiyorsun ama hayat diyor ki "ben sana şu aşamada 100 lira vermem, elimde yok"

"Sana sadece 10 lira verebilirim" ve sen diyorsun ki " ben istemem 100 lira istedim ben senden, 10 lira neymiş?"

diye hayata küsüyorsun ve o 10 lirayı da almıyorsun. Ve kendini kapatıyorsun.

Bak böyle olunca ne oluyor, hayattan kopuyorsun.

Ama bir diğer insan var. Hayattan 100 lira istediği zaman hayat ona 10 lira veriyorsa

diyor ki tamam elinde bu varsa bunu alırım.

Hem o 10 lirayı almış oluyor, yani hayatın ona sunduğu küçük şeyi de kabul ediyor

ve diyor ki sonrasında hayat bana belki başka mucizeler, başka güzellikler de çıkartır.

Şimdi bunun hayattaki karşılığı ne biliyor musun?

Kişi diyelim ki hayatta çok güzel bir iş bekliyor, o olmayınca hiçbir işe girmiyor

ama öbürü diyor ki "şu an bu işi buldum belki de elimdeki iş sadece bu, bunu değerlendireyim"

oraya giriyor, oradan başka biriyle tanışıyor, yeni bir network (bağlantı) kuruyor.

Oradan o bağa bu bağa derken bir bakmışsın ki çok güzel yerlere geliyor

Öbürü 4 sene iş arıyor ve hiçbir yerde istediği gibi bir iş olmadığı için

Ne hiç para kazanabiliyor, ne de olduğu yerden bir adım ileriye gidebiliyor.

Hayat sana 10 lira veriyorsa en azından şimdilik kabul et bu 10 lirayı

Hayatından memnun olmayan insanlarla sık karşılaştığım bir diğer şey de toksik

yani zehirli ilişkiler için olması. Ne demek bu? bakıyorsun mesela hepimizin bir sosyal çevresi var. Aile yapısı var

arkaşlarımız var, sevgilimiz veya eşimiz var. Böyle bir durumda eğer ki o yakın olduğumuz insanlar bizi tüketen ,

bize zarar veren, bizi kullanan, bizi manüpüle eden insanlarsa eninde sonunda biz yıpranmaya başlıyoruz ve

tükenmeye başlıyoruz. Böyle bir şeyde düşünsene en yakın olduğun insan durmadan sana zulmediyor.

Hayatından memnun olman çok mümkün değil, ama bir çok insan şu moda geçiyor böyle bir durumda

"Ya etrafımdaki insanları değiştirmeye çalışıyorum, ama bu sefer hem değiştiremediğim için kendimi çok yıpratıyorum,

üzüyorum, hem de karşı taraf yaptığı kötü şeylere devam ediyor.

Burada işte "ya tahammül ya sefer" noktasına gelmemiz gerekiyor. Nedir?

Ya ben karşıdaki insanı olduğu gibi kabulleneceğim -ki şöyle düşünelim bu insan zehirli mi, zarar veren bir insansa bu da çok zor,

insanın kendini bu insandan koruması da çok zor-

ya da ne yapacağım, hayatımı ondan duygusal anlamda koruyarak geçireceğim

Şimdi insan anne-babasından kurtulamaz ama bir sevgilisinden, bir eşinden kendini koruyabilir.

Ya da bir arkadaş onu tüketiyorsa, ona mesafe koyabilir, belki yollarını bile ayırabilir.

İşte burada eğer sen de hayatından memnun olmayanlar grubundaysan bir bak bakalım

zehir bir şey var mı etrafında. Bunu çözmedin mi o zehir seni etkilemeye devam edecektir.

Bazen de kişi geçmişten getirdiği olumsuzlukları olumsuzlukları hayatından atamaz.

Ne demek bu? Geçmişteki minik travmalar, büyük travmalar, yaşadığı olumsuzluklar.

Onlar o kadar yoğun yaşanmıştır ki günümüz de şu an geçmişteki bütün olumsuzluklardan bir eser kalmamış bile olsa

kişi onların psikolojik etkisini yaşamaya devam eder. Böyle bir durumda, şöyle bir düşün bakalım

Senin hayatında memnun olmama, memnuniyetsizlik sebepleri arasında geçmişten getirdiğin şeyler var mı?

Her şey dört dörtlük baktığın zaman. İşin güzel, ailen güzel, evliliğin güzel. Her şey güzel olmasına rağmen

bir memnuniyetsizlik hali varsa eğer bu geçmişten getirdiğin olumsuz düşünce kalıpları alakalı olabilir.

Hepimizin hayatında vermemiz gereken zor kararları olmuştur.

Bazen bu bir iş değişikliği olabilir bazen bir ayrılık olabilir, bazen bir şehir değişikliği olabilir

ama biz vermemiz gereken zor kararları vermediğimiz zaman, o içerde bir yerde düşün ki su toplamış gibi, ur gibi bekliyor

ve sen o zor kararları vermedin ya, vermediğin zaman, görmezden gelmeye çalıştın ya

o seni etkilemiyor gibi bir durum yok. O seni içeriden ciddi anlamda etkilemeye devam ediyor. Eğer ki

vermekten korktuğumuz zor kararlar varsa bu mevzuya bir neşter atman gerekiyor

oradaki iltihabı boşaltman lazım. Eninde sonunda bu kararı vermek zorunda olacaksın

neden son noktaya kadar kendini sıkıştırasın ki, şimdi ver. Bunun yükünden kurtul, öbür türlü sırtında çuvalla geziyorsun.

O zor kararları halletmen lazım.

Beynimizin bir özelliği var. Yarım kalmış her şey zihnimizi o kadar meşgul ediyor ki, hep zihin o yarım kalan kısmını

tamamlamaya çalışıyor. Bu duygusal mevzularda da böyle, hayatta isteyip de yapamadığımız şeylerde de böyle.

Diyelim ki içimizde kalan bir öfke var, içimizde kalan ifade edilmemiş bir duygu var.

O zihnimizde kapanmayan bir dosya gibi hep zihnimizi meşgul ediyor. Ne yapacağız peki?

Kendi yarım kalmışlarımızı keşfetmemiz lazım. Bu ifade edilmemiş bir duygudan tut, gidilmemiş bir seyehate kadar

Alınmamış belki hayali olan bir şeye kadar her şey, yarım kamışsa senin zihnini etkilemeye devam edecek.

Böyle bir durumda yarım kalmışlıkları tamamlaman lazımç Tek tek o açık kalan dosyaları kapatacaksın ki önüne bakabilesin.

Hep bir virüs vardır ya zihnimizde: "El ne der?" korkusu "el ne der?" virüsü

Bazen kendi isteklerimizi o kadar derinlere atarız ki "aman Ahmet böyle diyecek, aman Ayşe böyle diyecek" diye

diğer insanları memnun etmekten, ya da onları üzmekten korktuğumuz için kendimiz için gereken şeyleri,

adımları atmaktan çok korkarız. İşte böyle bir durumda korkularımızın esiri oluruz.

"Ailemi üzeceğim, Ahmet'i üzeceğim, Mehmet'i üzeceğim" diye büzüşüp kalırız hayatta.

Hiçbir zaman şöyle kollarımızı açıp, rahatça hayatı keşfetmeye, ilerlemeye yönelik bir cesaret gösteremeyiz.

Böyle insanlar da hayatından çok memnun olamıyorlar çünkü öbür türlü bir durum var

İçinde bir güç olduğunun farkındasın, ama düşünsene onu hiç kullanamıyorsun.

Bu insana ağır gelir, kullanamadığın güç sana yük olmaya başlar.

İşte eğer ki sen de hayatından memnun değilsen ve böyle bir sıkıntı yaşıyorsan, adım adım da olsa

devam etmen lazım, birazcık hayattaki sınırlarını zorlaman, o konfor alanından çıkman lazım sevgili dostum.

Bir de şikayet döngüsü dediğimiz bir şey var, eğer ki sen o memnuniyetsizliğini durmadan

dile getirir ve hiçbir şey yapmazsan o bir asidi arttırma noktasında olur ve seni her zaman bunaltır.

Ben hep şöyle düşünüyorum -beni daha önce izleyenler bilecektir-

benim bir hayat prensibim var, "ya tahammül ya sefer" diye

Eğer bir mevzuyu değiştiremediğimi düşünüyorsam ya tahammül ederim

derim ki "ben bunu böyle kabul ediyorum ve ben burada kalacağım" ya da sefer çıkarım

yani harekete geçerim, onu değiştirmek için o ortamdan kendimi uzaklaştırmak için sana da bunu tavsiye ederim, çünkü hayatından memnun olmadığın zaman gerçekten yaşadığını hissetmiyorsun.

Gerçekten varoluşun keyfini çıkartamıyorsun.

Beni dinlediğin için teşekkür ederim güzel insan, eğer ki bu videoyu beğendiysen beğenmeyi

ve kanalıma abone değilsen abone olmayı unutma. Kendine çok iyi davran. görüşmek üzere.

... Outro

Altyazı (Yusuf Yüksel)


Hayatından Memnun Değilsen İzlemelisin You Should Watch If You Are Unhappy With Your Life

Hayat bir yol gibidir.

Bazen istediğin yolda devam etme şansını bulursun,

Bazen de istemediğin bir yolda devam etme mecburiyetindesindir. İşte, bazı insanlar bu durumdan hiç rahatsızlık duymazken

bazıları da içinde bulunduğu yoldan, hayattan, koşullardan,

ve insanlardan hiç memnun değildir.

Ve bu memnuniyetsizlik hâli öyle bir hâl alır ki

sanki bir bardağın içinde asit tutuyormuşsun gibi olur.

O asit o bardağa günden güne zarar verir,

içten çürütmeye başlar.

Ben bir psikolog olarak çok fazla insanla karşılaşıyorum,

çok fazla insanın iç dünyasına şahit oluyorum.

Ve şunu farkediyorum:

Çok az insan gerçekten o gittiği o yoldan memnun. Bir çok insan hayatından ve yolundan memnun değil.

Bu videoda bu konudan bahsetmek istiyorum sana

İnsanların çok büyük bir kısmı çalıştığı işten

hiç memnun değiller ve içlerinde hep şöyle bir durum var

"Ben daha iyisini hak ediyorum ama ben burada çalışmak zorundayım"

Bu hissiyata rağmen şöyle bir durum yok:

Ben bu işten nasıl çıkarım? Ben bu işte kendimi nasıl geliştirebilirim?

Risk almak konusunda bir adım yok

Harekete geçme konusunda bir adım yok

Ve hep şu modda yaşamak zorunda böyle bir insan

"Ya ben bu hallere düşecek insan değildim."

"Ben bu durumu yaşayacak kalitede bir insan değilim,

daha iyisine layığım."

Böyle olunca ne oluyor biliyor musun?

O işte kaldığın her dakika, her saniye sana zulüm gibi gelmeye başlıyor.

Şimdi, ben hep böyle düşünüyorum

Eğer ki elinde bir seçenek yoksa bir kabulleneceksin

"Ben bu işteyim şu an daha iyi bir seçeneğim yok."

Bir yandan buna rağmen hala kötü hissediyorsan

hayatının, iş hayatının çok çok büyük bir kısmını

en azından 24 saatini almıyor bir gününün

kalan zamanda kendine bir arka bahçe oluşturabilmek o kadar önemli ki...

Şu hayatta, bu hayatından memnun olanlar ve memnun olmayanlara baktığım zaman

Mesela memnun olmayanların maddi durumu çok daha iyi olabiliyor,

çok daha iyi işlerde çalışabiliyor.

ama öbürü, çok daha belki vasat bir işte çalışıyor

çok daha az bir para kazanıyor ama hayatından memnun.

Bu ayırımı yaptığımız zaman bakıyorum ki, o hayatından memnun olan insan ya bir risk alıyor,

işten memnun değil mi? başka bir işe geçmek konusunda harekete geçiyor.

Risk almıyorsa, diyorsa "ben bu koşullarda bu ekonomik durumda iş bulamayacağım

o zaman başka bir şey yaparım."

"Ne yaparım?" "Master yaparım."

"Ne yaparım?" "Kendimi şu konuda geliştiririm."

Kodlama öğrenirim, dil öğrenirim gibi kendine harici bir alan açıyor.

Ne yapıyor aslında fark burada

Memnun olma veya memnun olmamaya sebep olan şey

Birisi mücadeleye devam ediyor, öbürü oturup sızlanıyor. Risk de almıyor, harekete de geçmiyor.

Bir çok insan hayatından memnun olabilmek için büyük değişiklikler, mucizeler bekliyor hayattan

ama işler her zaman böyle beklendiği gibi gitmiyor. Şöyle bir örnek vermek istiyorum sana

Hayattan 100 lira istiyorsun ama hayat diyor ki "ben sana şu aşamada 100 lira vermem, elimde yok"

"Sana sadece 10 lira verebilirim" ve sen diyorsun ki " ben istemem 100 lira istedim ben senden, 10 lira neymiş?"

diye hayata küsüyorsun ve o 10 lirayı da almıyorsun. Ve kendini kapatıyorsun.

Bak böyle olunca ne oluyor, hayattan kopuyorsun.

Ama bir diğer insan var. Hayattan 100 lira istediği zaman hayat ona 10 lira veriyorsa

diyor ki tamam elinde bu varsa bunu alırım.

Hem o 10 lirayı almış oluyor, yani hayatın ona sunduğu küçük şeyi de kabul ediyor

ve diyor ki sonrasında hayat bana belki başka mucizeler, başka güzellikler de çıkartır.

Şimdi bunun hayattaki karşılığı ne biliyor musun?

Kişi diyelim ki hayatta çok güzel bir iş bekliyor, o olmayınca hiçbir işe girmiyor

ama öbürü diyor ki "şu an bu işi buldum belki de elimdeki iş sadece bu, bunu değerlendireyim"

oraya giriyor, oradan başka biriyle tanışıyor, yeni bir network (bağlantı) kuruyor.

Oradan o bağa bu bağa derken bir bakmışsın ki çok güzel yerlere geliyor

Öbürü 4 sene iş arıyor ve hiçbir yerde istediği gibi bir iş olmadığı için

Ne hiç para kazanabiliyor, ne de olduğu yerden bir adım ileriye gidebiliyor.

Hayat sana 10 lira veriyorsa en azından şimdilik kabul et bu 10 lirayı

Hayatından memnun olmayan insanlarla sık karşılaştığım bir diğer şey de toksik

yani zehirli ilişkiler için olması. Ne demek bu? bakıyorsun mesela hepimizin bir sosyal çevresi var. Aile yapısı var

arkaşlarımız var, sevgilimiz veya eşimiz var. Böyle bir durumda eğer ki o yakın olduğumuz insanlar bizi tüketen ,

bize zarar veren, bizi kullanan, bizi manüpüle eden insanlarsa eninde sonunda biz yıpranmaya başlıyoruz ve

tükenmeye başlıyoruz. Böyle bir şeyde düşünsene en yakın olduğun insan durmadan sana zulmediyor.

Hayatından memnun olman çok mümkün değil, ama bir çok insan şu moda geçiyor böyle bir durumda

"Ya etrafımdaki insanları değiştirmeye çalışıyorum, ama bu sefer hem değiştiremediğim için kendimi çok yıpratıyorum,

üzüyorum, hem de karşı taraf yaptığı kötü şeylere devam ediyor.

Burada işte "ya tahammül ya sefer" noktasına gelmemiz gerekiyor. Nedir?

Ya ben karşıdaki insanı olduğu gibi kabulleneceğim -ki şöyle düşünelim bu insan zehirli mi, zarar veren bir insansa bu da çok zor,

insanın kendini bu insandan koruması da çok zor-

ya da ne yapacağım, hayatımı ondan duygusal anlamda koruyarak geçireceğim

Şimdi insan anne-babasından kurtulamaz ama bir sevgilisinden, bir eşinden kendini koruyabilir.

Ya da bir arkadaş onu tüketiyorsa, ona mesafe koyabilir, belki yollarını bile ayırabilir.

İşte burada eğer sen de hayatından memnun olmayanlar grubundaysan bir bak bakalım

zehir bir şey var mı etrafında. Bunu çözmedin mi o zehir seni etkilemeye devam edecektir.

Bazen de kişi geçmişten getirdiği olumsuzlukları olumsuzlukları hayatından atamaz.

Ne demek bu? Geçmişteki minik travmalar, büyük travmalar, yaşadığı olumsuzluklar.

Onlar o kadar yoğun yaşanmıştır ki günümüz de şu an geçmişteki bütün olumsuzluklardan bir eser kalmamış bile olsa

kişi onların psikolojik etkisini yaşamaya devam eder. Böyle bir durumda, şöyle bir düşün bakalım

Senin hayatında memnun olmama, memnuniyetsizlik sebepleri arasında geçmişten getirdiğin şeyler var mı?

Her şey dört dörtlük baktığın zaman. İşin güzel, ailen güzel, evliliğin güzel. Her şey güzel olmasına rağmen

bir memnuniyetsizlik hali varsa eğer bu geçmişten getirdiğin olumsuz düşünce kalıpları alakalı olabilir.

Hepimizin hayatında vermemiz gereken zor kararları olmuştur.

Bazen bu bir iş değişikliği olabilir bazen bir ayrılık olabilir, bazen bir şehir değişikliği olabilir

ama biz vermemiz gereken zor kararları vermediğimiz zaman, o içerde bir yerde düşün ki su toplamış gibi, ur gibi bekliyor

ve sen o zor kararları vermedin ya, vermediğin zaman, görmezden gelmeye çalıştın ya

o seni etkilemiyor gibi bir durum yok. O seni içeriden ciddi anlamda etkilemeye devam ediyor. Eğer ki

vermekten korktuğumuz zor kararlar varsa bu mevzuya bir neşter atman gerekiyor

oradaki iltihabı boşaltman lazım. Eninde sonunda bu kararı vermek zorunda olacaksın

neden son noktaya kadar kendini sıkıştırasın ki, şimdi ver. Bunun yükünden kurtul, öbür türlü sırtında çuvalla geziyorsun.

O zor kararları halletmen lazım.

Beynimizin bir özelliği var. Yarım kalmış her şey zihnimizi o kadar meşgul ediyor ki, hep zihin o yarım kalan kısmını

tamamlamaya çalışıyor. Bu duygusal mevzularda da böyle, hayatta isteyip de yapamadığımız şeylerde de böyle.

Diyelim ki içimizde kalan bir öfke var, içimizde kalan ifade edilmemiş bir duygu var.

O zihnimizde kapanmayan bir dosya gibi hep zihnimizi meşgul ediyor. Ne yapacağız peki?

Kendi yarım kalmışlarımızı keşfetmemiz lazım. Bu ifade edilmemiş bir duygudan tut, gidilmemiş bir seyehate kadar

Alınmamış belki hayali olan bir şeye kadar her şey, yarım kamışsa senin zihnini etkilemeye devam edecek.

Böyle bir durumda yarım kalmışlıkları tamamlaman lazımç Tek tek o açık kalan dosyaları kapatacaksın ki önüne bakabilesin.

Hep bir virüs vardır ya zihnimizde: "El ne der?" korkusu "el ne der?" virüsü

Bazen kendi isteklerimizi o kadar derinlere atarız ki "aman Ahmet böyle diyecek, aman Ayşe böyle diyecek" diye

diğer insanları memnun etmekten, ya da onları üzmekten korktuğumuz için kendimiz için gereken şeyleri,

adımları atmaktan çok korkarız. İşte böyle bir durumda korkularımızın esiri oluruz.

"Ailemi üzeceğim, Ahmet'i üzeceğim, Mehmet'i üzeceğim" diye büzüşüp kalırız hayatta.

Hiçbir zaman şöyle kollarımızı açıp, rahatça hayatı keşfetmeye, ilerlemeye yönelik bir cesaret gösteremeyiz.

Böyle insanlar da hayatından çok memnun olamıyorlar çünkü öbür türlü bir durum var

İçinde bir güç olduğunun farkındasın, ama düşünsene onu hiç kullanamıyorsun.

Bu insana ağır gelir, kullanamadığın güç sana yük olmaya başlar.

İşte eğer ki sen de hayatından memnun değilsen ve böyle bir sıkıntı yaşıyorsan, adım adım da olsa

devam etmen lazım, birazcık hayattaki sınırlarını zorlaman, o konfor alanından çıkman lazım sevgili dostum.

Bir de şikayet döngüsü dediğimiz bir şey var, eğer ki sen o memnuniyetsizliğini durmadan

dile getirir ve hiçbir şey yapmazsan o bir asidi arttırma noktasında olur ve seni her zaman bunaltır.

Ben hep şöyle düşünüyorum -beni daha önce izleyenler bilecektir-

benim bir hayat prensibim var, "ya tahammül ya sefer" diye

Eğer bir mevzuyu değiştiremediğimi düşünüyorsam ya tahammül ederim

derim ki "ben bunu böyle kabul ediyorum ve ben burada kalacağım" ya da sefer çıkarım

yani harekete geçerim, onu değiştirmek için o ortamdan kendimi uzaklaştırmak için sana da bunu tavsiye ederim, çünkü hayatından memnun olmadığın zaman gerçekten yaşadığını hissetmiyorsun.

Gerçekten varoluşun keyfini çıkartamıyorsun.

Beni dinlediğin için teşekkür ederim güzel insan, eğer ki bu videoyu beğendiysen beğenmeyi

ve kanalıma abone değilsen abone olmayı unutma. Kendine çok iyi davran. görüşmek üzere.

... Outro

Altyazı (Yusuf Yüksel)