×

We use cookies to help make LingQ better. By visiting the site, you agree to our cookie policy.


image

Book - 1984 - George Orwell, 3. Bölüm - Ek Yenisöylem Kuralları (a)

3. Bölüm - Ek Yenisöylem Kuralları (a)

Yenisöylem, Okyanusya'nın resmi diliydi ve İngsos ya da İngiliz Sosyalizmi'nin ideolojik gereksinimlerini karşılamak amacıyla oluşturulmuştu. 1984 yılında, Yenisöylem'i, konuşurken ya da yazarken biricik iletişim aracı olarak kullanan tek bir kişi bile yoktu. Times gazetesinin önemli makaleleri Yenisöylem'le yazılmakla birlikte, bu ancak bir uzmanın gerçekleştirebileceği bir beceri gösterisi olmaktan öteye gitmiyordu. Yenisöylem'in en geç 2050 yılına kadar Eskisöylem'in (daha doğrusu, herkesçe benimsenmiş olan İngilizcenin) yerini alması bekleniyordu. Bu arada, Yenisöylem, tüm Parti üyelerinin günlük konuşmalarında Yenisöylem sözcükleri ve sözdizimlerini giderek daha fazla kullanmaları sonucunda gittikçe gelişiyordu. Yenisöylem'in 1984'te kullanımda olan ve Yenisöylem Sözlüğü'nün Dokuzuncu ve Onuncu Basımlarında yer alan biçimi geçiciydi ve sonradan çıkarılması tasarlanan pek çok gereksiz sözcük ve köhnemiş yapılanış içeriyordu. Biz burada, Yenisöylem'in, Sözlüğün On Birinci Basımı'ndaki en son, yetkinleştirilmiş biçimini ele alıyoruz.

Yenisöylem'in amacı, yalnızca İngsos'un sadık izleyicilerinin dünya görüşü ve düşünsel alışkanlıklarına uygun düşecek bir anlatım ortamı sağlamak değil, aynı zamanda bütün öteki düşünce biçimlerini olanaksız kılmaktı. Yenisöylem tümden benimsendiği ve Eskisöylem tümden unutulduğu zaman, her türlü sapkın düşüncenin –yani İngsos ilkelerinden sapan her türlü düşüncenin– olanaksızlaşması amaçlanıyordu, çünkü insanlar sözcüklerle düşünüyorlardı. Yenisöylem'in sözdağarcığı, bir Parti üyesinin dile getirmek isteyebileceği her anlamı tümüyle doğru ve çoğu zaman da çok ustaca karşılayacak, buna karşılık tüm öteki anlamları ve onlara dolaylı yöntemlerle ulaşma olasılığını ortadan kaldıracak biçimde oluşturulmuştu. Bu, bir ölçüde yeni sözcükler icat ederek, ama daha çok, istenmeyen sözcükleri ayıklayarak ya da bu tür sözcükleri sapkın anlamları ve her türlü ikincil anlamından elden geldiğince arındırarak yapılmıştı. Tek bir örnek vermek gerekirse: Özgür sözcüğü Yenisöylem'den çıkarılmış değildi, ama ancak "Sokağa çıkmakta özgürsün" ya da "Ormanda özgürce gezebilirsin" gibi deyişlerde kullanılabiliyordu. Eskiden olduğu gibi "siyasal özgürlük" ya da "düşünsel özgürlük" anlamında kullanılamıyordu, çünkü siyasal ve düşünsel özgürlük artık birer kavram olarak bile kayıplara karışmış, dolayısıyla da adlandırılmasına gerek kalmamıştı. Egemen öğretiden sapan sözcüklerin kaldırılması dışında, sözcük sayısını azaltmak başlı başına bir amaç olarak görülüyor ve vazgeçilebilecek hiçbir sözcük yaşatılmıyordu. Yenisöylem, düşünce ufkunu genişletecek biçimde değil, daraltacak biçimde düzenlenmişti; kaldı ki, sözcük seçiminin en aza indirilmesi de dolaylı olarak bu amaca hizmet ediyordu.

Yenisöylem bugün bildiğimiz İngiliz diline dayanmakla birlikte, günümüzde İngilizce konuşan biri yeni icat edilmiş sözcükler içermeyen pek çok Yenisöylem cümlesini bile anlamakta güçlük çekiyordu. Yenisöylem sözcükleri, A sözdağarcığı, B sözdağarcığı (bileşik sözcükler de deniyordu) ve C sözdağarcığı diye üç sınıflamaya ayrılıyordu. Her sınıflamayı ayrı olarak incelemek daha kolay olacaktır, ama üç sınıflama için de aynı kurallar geçerli olduğundan, Yenisöylem'in dilbilgisel özellikleri A sözdağarcığına ayrılan bölümde ele alınacaktır.

A sözdağarcığı: A sözdağarcığı, yemek, içmek, çalışmak, giyinmek, merdiveni çıkmak ve merdivenden inmek, araba sürmek, bahçeyi düzenlemek, yemek pişirmek gibi, günlük yaşamda gerekli olan sözcüklerden oluşuyordu. Var olan sözcüklerin nerdeyse tümü –vurmak, koşmak, köpek, ağaç, şeker, ev, çayır gibi sözcükler– A sözdağarcığında da vardı; ama günümüz İngilizcesinin sözdağarcığıyla kıyaslandığında sayıları çok daha az olduğu gibi, anlamları da çok daha katı bir biçimde tanımlanmıştı. Tüm belirsizlikler ve anlam ayırtıları giderilmişti. Bu sınıflamaya giren Yenisöylem sözcükleri, olabildiği kadarıyla, açık seçik anlaşılan tek bir kavramı dile getiren kısa, kesin, vurgulu bir sesten oluşuyordu. A sözdağarcığını edebiyatta ya da siyaset ve felsefe tartışmalarında kullanmak olanaklı değildi. Genellikle somut nesneleri ya da bedensel eylemleri belirten basit, dolambaçsız düşünceleri dile getirmek üzere düzenlenmişti.

Yenisöylem dilbilgisinin iki önemli özelliği vardı. Bunlardan birincisi, söylenen sözün farklı bölümlerinin birbirinin yerini alabilmesiydi. Dildeki her sözcük (bu, ilke olarak, eğer ya da -iken gibi çok soyut sözcükler için bile geçerliydi) eylem, ad, sıfat ya da belirteç[[10]](https://www.lingq.com/en/learn/tr/web/editor?course=632427#_10_1) olarak kullanılabiliyordu. Aynı kökten geldikleri sürece, eylem ile arasında hiçbir değişkenlik yoktu; bu kural, kendiliğinden, pek çok eski oluşum biçiminin ortadan kalkmasını sağlıyordu. Örneğin, Yenisöylem'de düşünce sözcüğü yoktu. Onun yerini, hem ad hem de eylem işlevi gören düşün sözcüğü almıştı. Burada kökenbilimin hiçbir kuralı gözetilmiyordu; bazı durumlarda özgün ad, bazı durumlarda da eylem kullanılabiliyordu. Yakın anlamlı bir ad ile eylemin birbiriyle köken bakımdan bağıntılı olmadığı durumlarda bile, çoğu zaman ikisinden biri ayıklanıyordu. Örneğin, kesmek diye bir sözcük yoktu, bıçak ad-eylemi onun anlamını yeterince karşılıyordu. Sıfatlar, ad-eylemlere -lu soneki, belirteçlere de -la soneki getirilerek oluşturuluyordu. Örneğin, çabukluklu "hızlı" anlamına, çabuklukla da "hızla" anlamına geliyordu. Günümüzdeki iyi, güçlü, büyük, siyah, yumuşak gibi sıfatlar hiç kuşkusuz korunmuştu, ama çok azalmıştı. Onlara pek gereksinim kalmamıştı, çünkü ad-eyleme -li eklenerek sıfat anlamı elde edilebiliyordu. Zaten -la ile biten pek azı dışında, bugün var olan belirteçlerin hiçbiri korunmamıştı: -la çekim eki değişmezdi. Örneğin, pekâlâ sözcüğünün yerini iyilikle sözcüğü almıştı.

Ayrıca, herhangi bir sözcük –bu da ilke olarak dildeki her sözcüğe uygulanıyordu– sonuna -sız eki getirilerek olumsuzlanabiliyor ya da artı- öneki eklenerek güçlendirilebiliyor, daha da güçlü bir vurgu yapmak isteniyorsa önüne çiftartı- eki getiriliyordu. Böylece, örneğin, soğuksuz sözcüğü "sıcak" anlamına gelirken, artısoğuk "çok soğuk", çiftartısoğuk da "aşırı soğuk" dernek oluyordu. Aynı zamanda, günümüz İngilizcesinde olduğu gibi, ön-, -art, -yukarı, -aşağı gibi önekler getirerek hemen her sözcüğün anlamını değiştirmek olanaklıydı. Bu tür yöntemlerle sözdağarcığının çok büyük ölçüde daraltılabileceği anlaşılmıştı. Örneğin, iyi sözcüğü varken kötü diye bir sözcüğe gerek yoktu, çünkü iyisiz sözcüğü istenen anlamı aynı ölçüde, hatta daha iyi veriyordu. Karşıt anlamlı iki sözcük söz konusu olduğunda, tek yapılması gereken, hangisinin kaldırılacağına karar vermekti. Sözgelimi, isteğe göre, karanlık sözcüğünün yerini ışıksız sözcüğü ya da aydınlık sözcüğünün yerini karanlıksız sözcüğü alabilirdi.

Yenisöylem dilbilgisinin ikinci önemli özelliği, olağanüstü kuralcı olmasıydı. Bazı ayrıksı örnekler dışında, tüm çekimler aynı kurallara bağlıydı. Örnekse, tüm eylemlerde, geçmiş zaman çekimi aynıydı ve -di (-dı) ile sonlanıyordu. Çalmak'ın geçmiş zaman çekimi çaldı, düşünmek'in ise düşündü idi; bu kurala uymayan tüm çekimler kaldırılmıştı. Tüm çoğul sözcükler, sonlarına -ler ya da -lar eki getirilerek oluşturuluyordu. Sözgelimi, âsâr sözcüğü yalnızca eserler olarak kullanılıyordu. Karşılaştırma sıfatları, sonlarına ek getirilerek oluşturuluyordu; belirli bir kurala bağlanmayan ve daha iyi, çok iyi, en iyi gibi biçimler kaldırılmıştı.

Çekimi kuraldışı olarak yapılabilen sözcük sınıfları yalnızca adıllar,[[11]](https://www.lingq.com/en/learn/tr/web/editor?course=632427#_11_1)ilgi adılları,[[12]](https://www.lingq.com/en/learn/tr/web/editor?course=632427#_12_1) gösterme sıfatları,[[13]](https://www.lingq.com/en/learn/tr/web/editor?course=632427#_13_1) ve yardımcı eylemlerdi. [[14]](https://www.lingq.com/en/learn/tr/web/editor?course=632427#_14_1) Kimi ayrıksı örnekler dışında, bunların hepsinin eski kullanımları korunmuştu. Ayrıca, sözcüklerin oluşturulmasında, hızlı ve kolay konuşma gereksiniminden kaynaklanan bazı kuraldışılıklar söz konusuydu. Söylenmesi zor ya da yanlış anlaşılmaya yatkın bir sözcük, sırf bu nedenle kötü sözcük sayılıyordu; o yüzden, zaman zaman, akışmayı[[15]](https://www.lingq.com/en/learn/tr/web/editor?course=632427#_15_1) sağlamak için ya sözcüğe fazladan harfler ekleniyor ya da eski biçimine dokunulmuyordu. Ama bu gereksinim kendini daha çok B sözdağarcığında gösteriyordu. Söyleyiş kolaylığına neden bu kadar büyük bir önem verildiğini ileride açıklayacağız.


3. Bölüm - Ek Yenisöylem Kuralları (a) Part 3 - Additional Newspeak Rules (a)

Yenisöylem, Okyanusya'nın resmi diliydi ve İngsos ya da İngiliz Sosyalizmi'nin ideolojik gereksinimlerini karşılamak amacıyla oluşturulmuştu. Newspeak was the official language of Oceania and was created to meet the ideological requirements of Ingsoc or English Socialism. 1984 yılında, Yenisöylem'i, konuşurken ya da yazarken biricik iletişim aracı olarak kullanan tek bir kişi bile yoktu. In 1984, there was not a single person who used Newspeak as the sole means of communication when speaking or writing. Times gazetesinin önemli makaleleri Yenisöylem'le yazılmakla birlikte, bu ancak bir uzmanın gerçekleştirebileceği bir beceri gösterisi olmaktan öteye gitmiyordu. Although the important articles of the Times newspaper were written with Newspeak, this was nothing more than a show of skill that only an expert could perform. Yenisöylem'in en geç 2050 yılına kadar Eskisöylem'in (daha doğrusu, herkesçe benimsenmiş olan İngilizcenin) yerini alması bekleniyordu. Newspeak was expected to replace Oldspeak (or rather, the widely adopted English) by 2050 at the latest. Bu arada, Yenisöylem, tüm Parti üyelerinin günlük konuşmalarında Yenisöylem sözcükleri ve sözdizimlerini giderek daha fazla kullanmaları sonucunda gittikçe gelişiyordu. Meanwhile, Newspeak was developing more and more, as all Party members made greater use of Newspeak words and syntax in their daily speech. Yenisöylem'in 1984'te kullanımda olan ve Yenisöylem Sözlüğü'nün Dokuzuncu ve Onuncu Basımlarında yer alan biçimi geçiciydi ve sonradan çıkarılması tasarlanan pek çok gereksiz sözcük ve köhnemiş yapılanış içeriyordu. The version of Newspeak, which was in use in 1984 and appeared in the Ninth and Tenth Editions of the Newspeak Dictionary, was provisional and contained many redundant words and obsolete structures that were intended to be removed later. Biz burada, Yenisöylem'in, Sözlüğün On Birinci Basımı'ndaki en son, yetkinleştirilmiş biçimini ele alıyoruz. Here we consider the latest, enhanced version of Newspeak in the Eleventh Edition of the Dictionary.

Yenisöylem'in amacı, yalnızca İngsos'un sadık izleyicilerinin dünya görüşü ve düşünsel alışkanlıklarına uygun düşecek bir anlatım ortamı sağlamak değil, aynı zamanda bütün öteki düşünce biçimlerini olanaksız kılmaktı. The aim of Newspeak was not only to provide a medium of expression that would fit the worldview and intellectual habits of Ingsoc's loyal followers, but also to make all other forms of thought impossible. Yenisöylem tümden benimsendiği ve Eskisöylem tümden unutulduğu zaman, her türlü sapkın düşüncenin –yani İngsos ilkelerinden sapan her türlü düşüncenin– olanaksızlaşması amaçlanıyordu, çünkü insanlar sözcüklerle düşünüyorlardı. When Newspeak was fully embraced and Oldspeak was completely forgotten, it was intended that any perverted thought—that is, any thought that deviated from Ingsoc principles—because people thought in words. Yenisöylem'in sözdağarcığı, bir Parti üyesinin dile getirmek isteyebileceği her anlamı tümüyle doğru ve çoğu zaman da çok ustaca karşılayacak, buna karşılık tüm öteki anlamları ve onlara dolaylı yöntemlerle ulaşma olasılığını ortadan kaldıracak biçimde oluşturulmuştu. The vocabulary of Newspeak was constructed in such a way that it would meet any meaning a Party member might wish to express, quite accurately and often very subtly, while eliminating all other meanings and the possibility of reaching them by indirect means. Bu, bir ölçüde yeni sözcükler icat ederek, ama daha çok, istenmeyen sözcükleri ayıklayarak ya da bu tür sözcükleri sapkın anlamları ve her türlü ikincil anlamından elden geldiğince arındırarak yapılmıştı. This was done to some extent by inventing new words, but mostly by weeding out unwanted words, or by stripping such words as much as possible of their deviant meanings and any secondary meanings. Tek bir örnek vermek gerekirse: Özgür sözcüğü Yenisöylem'den çıkarılmış değildi, ama ancak "Sokağa çıkmakta özgürsün" ya da "Ormanda özgürce gezebilirsin" gibi deyişlerde kullanılabiliyordu. To give just one example: The word free was not removed from Newspeak, but could only be used in phrases such as "You are free to go out" or "You can roam freely in the woods". Eskiden olduğu gibi "siyasal özgürlük" ya da "düşünsel özgürlük" anlamında kullanılamıyordu, çünkü siyasal ve düşünsel özgürlük artık birer kavram olarak bile kayıplara karışmış, dolayısıyla da adlandırılmasına gerek kalmamıştı. It could not be used in the sense of "political freedom" or "intellectual freedom" as it used to be, because political and intellectual freedom had disappeared even as concepts, so it did not need to be named. Egemen öğretiden sapan sözcüklerin kaldırılması dışında, sözcük sayısını azaltmak başlı başına bir amaç olarak görülüyor ve vazgeçilebilecek hiçbir sözcük yaşatılmıyordu. Except for the removal of words deviating from the dominant doctrine, reducing the number of words was seen as an end in itself, and no words that could be dispensed with were kept alive. Yenisöylem, düşünce ufkunu genişletecek biçimde değil, daraltacak biçimde düzenlenmişti; kaldı ki, sözcük seçiminin en aza indirilmesi de dolaylı olarak bu amaca hizmet ediyordu. Newspeak was designed to narrow, not broaden, the horizon of thought; Moreover, minimizing the choice of words indirectly served this purpose.

Yenisöylem bugün bildiğimiz İngiliz diline dayanmakla birlikte, günümüzde İngilizce konuşan biri yeni icat edilmiş sözcükler içermeyen pek çok Yenisöylem cümlesini bile anlamakta güçlük çekiyordu. While Newspeak is based on the English language as we know it today, a modern English speaker would have trouble understanding even many Newspeak sentences that did not contain newly invented words. Yenisöylem sözcükleri, A sözdağarcığı, B sözdağarcığı (bileşik sözcükler de deniyordu) ve C sözdağarcığı diye üç sınıflamaya ayrılıyordu. Newspeak words were divided into three classifications: vocabulary A, vocabulary B (also called compound words), and vocabulary C. Her sınıflamayı ayrı olarak incelemek daha kolay olacaktır, ama üç sınıflama için de aynı kurallar geçerli olduğundan, Yenisöylem'in dilbilgisel özellikleri A sözdağarcığına ayrılan bölümde ele alınacaktır. It would be easier to examine each classification separately, but since the same rules apply to all three classifications, the grammatical features of Newspeak will be discussed in the section devoted to vocabulary A.

**A sözdağarcığı**: A sözdağarcığı, yemek, içmek, çalışmak, giyinmek, merdiveni çıkmak ve merdivenden inmek, araba sürmek, bahçeyi düzenlemek, yemek pişirmek gibi, günlük yaşamda gerekli olan sözcüklerden oluşuyordu. Vocabulary A: Vocabulary A consisted of words that are necessary in everyday life, such as eat, drink, work, dress, climb and descend the stairs, drive, organize the garden, cook. Var olan sözcüklerin nerdeyse tümü –vurmak, koşmak, köpek, ağaç, şeker, ev, çayır gibi sözcükler– A sözdağarcığında da vardı; ama günümüz İngilizcesinin sözdağarcığıyla kıyaslandığında sayıları çok daha az olduğu gibi, anlamları da çok daha katı bir biçimde tanımlanmıştı. Almost all of the existing words—words like hit, run, dog, tree, candy, house, meadow—were also in the A vocabulary; but compared to the vocabulary of today's English, they were far fewer in number and their meanings were much more strictly defined. Tüm belirsizlikler ve anlam ayırtıları giderilmişti. All ambiguities and distinctions of meaning were removed. Bu sınıflamaya giren Yenisöylem sözcükleri, olabildiği kadarıyla, açık seçik anlaşılan tek bir kavramı dile getiren kısa, kesin, vurgulu bir sesten oluşuyordu. Newspeak words that fell under this classification consisted, as far as possible, of a short, precise, emphatic sound that expressed a single concept that was clearly understood. A sözdağarcığını edebiyatta ya da siyaset ve felsefe tartışmalarında kullanmak olanaklı değildi. It was not possible to use the A vocabulary in literature or in discussions of politics and philosophy. Genellikle somut nesneleri ya da bedensel eylemleri belirten basit, dolambaçsız düşünceleri dile getirmek üzere düzenlenmişti. It was arranged to express simple, straightforward thoughts, often denoting concrete objects or bodily actions.

Yenisöylem dilbilgisinin iki önemli özelliği vardı. Newspeak grammar had two important features. Bunlardan birincisi, söylenen sözün farklı bölümlerinin birbirinin yerini alabilmesiydi. The first was that different parts of the spoken word could be interchanged. Dildeki her sözcük (bu, ilke olarak, eğer ya da -iken gibi çok soyut sözcükler için bile geçerliydi) eylem, ad, sıfat ya da belirteç[[10]](https://www.lingq.com/en/learn/tr/web/editor?course=632427#_10_1) olarak kullanılabiliyordu. Every word in the language (this was, in principle, even true for very abstract words like if or -while) is a verb, noun, adjective, or adverb[[10]](https://www.lingq.com/en/learn/ It was available as tr/web/editor?course=632427#_10_1). Aynı kökten geldikleri sürece, eylem ile arasında hiçbir değişkenlik yoktu; bu kural, kendiliğinden, pek çok eski oluşum biçiminin ortadan kalkmasını sağlıyordu. As long as they came from the same root, there was no variability with action; this rule, of its own accord, led to the disappearance of many ancient formations. Örneğin, Yenisöylem'de düşünce sözcüğü yoktu. For example, Newspeak did not have the word thought. Onun yerini, hem ad hem de eylem işlevi gören düşün sözcüğü almıştı. It was replaced by the word dream, which functions as both a noun and an action. Burada kökenbilimin hiçbir kuralı gözetilmiyordu; bazı durumlarda özgün ad, bazı durumlarda da eylem kullanılabiliyordu. No rules of etymology were observed here; in some cases the original name could be used, and in some cases the action could be used. Yakın anlamlı bir ad ile eylemin birbiriyle köken bakımdan bağıntılı olmadığı durumlarda bile, çoğu zaman ikisinden biri ayıklanıyordu. Even in cases where a closely related noun and an action were not related in origin, one of the two was often singled out. Örneğin, kesmek diye bir sözcük yoktu, bıçak ad-eylemi onun anlamını yeterince karşılıyordu. For example, there was no word cut, the noun-action of a knife adequately satisfies its meaning. Sıfatlar, ad-eylemlere -lu soneki, belirteçlere de -la soneki getirilerek oluşturuluyordu. Adjectives were formed by adding -lu suffix to noun-actions and -la suffix to adverbs. Örneğin, çabukluklu "hızlı" anlamına, çabuklukla da "hızla" anlamına geliyordu. For example, swift meant "quickly", and swift meant "quickly." Günümüzdeki iyi, güçlü, büyük, siyah, yumuşak gibi sıfatlar hiç kuşkusuz korunmuştu, ama çok azalmıştı. Adjectives such as good, strong, big, black, soft today were no doubt preserved, but they were greatly reduced. Onlara pek gereksinim kalmamıştı, çünkü ad-eyleme -li eklenerek sıfat anlamı elde edilebiliyordu. There was little need for them, since adjective meaning could be obtained by adding -li to the noun-verb. Zaten -la ile biten pek azı dışında, bugün var olan belirteçlerin hiçbiri korunmamıştı: -la çekim eki değişmezdi. Except for a few that end in -la, none of the tokens that exist today were preserved: the inflectional suffix -la did not change. Örneğin, pekâlâ sözcüğünün yerini iyilikle sözcüğü almıştı. For example, the word well was replaced by the word kindly.

Ayrıca, herhangi bir sözcük –bu da ilke olarak dildeki her sözcüğe uygulanıyordu– sonuna -sız eki getirilerek olumsuzlanabiliyor ya da artı- öneki eklenerek güçlendirilebiliyor, daha da güçlü bir vurgu yapmak isteniyorsa önüne çiftartı- eki getiriliyordu. In addition, any word – which in principle applied to every word in the language – could be negated by adding the suffix -less or strengthened by adding the prefix plus-, and if a stronger emphasis was wanted, the suffix double-plus- was brought before it. Böylece, örneğin, soğuksuz sözcüğü "sıcak" anlamına gelirken, artısoğuk "çok soğuk", çiftartısoğuk da "aşırı soğuk" dernek oluyordu. Thus, for example, the word no cold meant "hot", plus cold was "too cold" and double pluscold meant "extreme cold". Aynı zamanda, günümüz İngilizcesinde olduğu gibi, ön-, -art, -yukarı, -aşağı gibi önekler getirerek hemen her sözcüğün anlamını değiştirmek olanaklıydı. At the same time, it was possible to change the meaning of almost every word by introducing prefixes such as pre-, -post, -up, -down, as in today's English. Bu tür yöntemlerle sözdağarcığının çok büyük ölçüde daraltılabileceği anlaşılmıştı. It was realized that by such methods the vocabulary could be narrowed to a very large extent. Örneğin, iyi sözcüğü varken kötü diye bir sözcüğe gerek yoktu, çünkü iyisiz sözcüğü istenen anlamı aynı ölçüde, hatta daha iyi veriyordu. For example, when there was the word good, there was no need for the word bad, because the word bad gave the desired meaning to the same extent, or even better. Karşıt anlamlı iki sözcük söz konusu olduğunda, tek yapılması gereken, hangisinin kaldırılacağına karar vermekti. In the case of two words with opposite meanings, all one had to do was decide which one to remove. Sözgelimi, isteğe göre, karanlık sözcüğünün yerini ışıksız sözcüğü ya da aydınlık sözcüğünün yerini karanlıksız sözcüğü alabilirdi. For example, optionally, the word dark could be replaced by the word without light, or the word light by the word without darkness.

Yenisöylem dilbilgisinin ikinci önemli özelliği, olağanüstü kuralcı olmasıydı. The second important feature of Newspeak grammar was that it was extraordinarily prescriptive. Bazı ayrıksı örnekler dışında, tüm çekimler aynı kurallara bağlıydı. Except for some exceptional examples, all shots were governed by the same rules. Örnekse, tüm eylemlerde, geçmiş zaman çekimi aynıydı ve -di (-dı) ile sonlanıyordu. For example, in all verbs, the past tense was the same and ended with -di (-di). Çalmak'ın geçmiş zaman çekimi çaldı, düşünmek'in ise düşündü idi; bu kurala uymayan tüm çekimler kaldırılmıştı. The past tense conjugation of stealing was stolen, while thinking was thought; Any footage that did not comply with this rule was removed. Tüm çoğul sözcükler, sonlarına -ler ya da -lar eki getirilerek oluşturuluyordu. All plural words were formed by adding the suffix -ler or -lar. Sözgelimi, âsâr sözcüğü yalnızca eserler olarak kullanılıyordu. For example, the word âsâr was used only as works. Karşılaştırma sıfatları, sonlarına ek getirilerek oluşturuluyordu; belirli bir kurala bağlanmayan ve daha iyi, çok iyi, en iyi gibi biçimler kaldırılmıştı. Comparative adjectives were formed by adding suffixes; non-conformist forms such as better, very good, best were removed.

Çekimi kuraldışı olarak yapılabilen sözcük sınıfları yalnızca adıllar,[[11]](https://www.lingq.com/en/learn/tr/web/editor?course=632427#_11_1)ilgi adılları,[[12]](https://www.lingq.com/en/learn/tr/web/editor?course=632427#_12_1) gösterme sıfatları,[[13]](https://www.lingq.com/en/learn/tr/web/editor?course=632427#_13_1) ve yardımcı eylemlerdi. Word classes that can be inflected illegally are only pronouns,[[11]](https://www.lingq.com/en/learn/tr/web/editor?course=632427#_11_1)relevant pronouns,[[12]]( https://www.lingq.com/en/learn/en/web/editor?course=632427#_12_1) demonstrative adjectives,[[13]](https://www.lingq.com/en/learn/tr /web/editor?course=632427#_13_1) and helper actions. [[14]](https://www.lingq.com/en/learn/tr/web/editor?course=632427#_14_1) Kimi ayrıksı örnekler dışında, bunların hepsinin eski kullanımları korunmuştu. [[14]](https://www.lingq.com/en/learn/en/web/editor?course=632427#_14_1) All of these retained their former usage, except for some exceptional examples. Ayrıca, sözcüklerin oluşturulmasında, hızlı ve kolay konuşma gereksiniminden kaynaklanan bazı kuraldışılıklar söz konusuydu. In addition, there were some exceptions to the formation of words, resulting from the need to speak quickly and easily. Söylenmesi zor ya da yanlış anlaşılmaya yatkın bir sözcük, sırf bu nedenle kötü sözcük sayılıyordu; o yüzden, zaman zaman, akışmayı[[15]](https://www.lingq.com/en/learn/tr/web/editor?course=632427#_15_1) sağlamak için ya sözcüğe fazladan harfler ekleniyor ya da eski biçimine dokunulmuyordu. A hard-to-pronounce or misunderstood word was considered a bad word for that reason alone; so, from time to time, extra letters are added to the word or its old form is added to [[15]](https://www.lingq.com/en/learn/en/web/editor?course=632427#_15_1) was not touched. Ama bu gereksinim kendini daha çok B sözdağarcığında gösteriyordu. But this need was more evident in the B vocabulary. Söyleyiş kolaylığına neden bu kadar büyük bir önem verildiğini ileride açıklayacağız. We will explain later why such great emphasis is placed on ease of speaking.