×

We use cookies to help make LingQ better. By visiting the site, you agree to our cookie policy.


image

Harp Tarihi, Abdülhamid Han Dönemi Kaybedilen Topraklar (!)

Abdülhamid Han Dönemi Kaybedilen Topraklar (!)

Videoya başlamadan önce size Entel Bilgiç Youtube kanalından bahsetmek istiyorum. Bu kanal uzun zamandır Youtube da tarih videoları hazırlamakta. Sıkı bir payitaht izleyicisiyim diyorsanız da mutlaka bu kanala göz atmalısınız. Abdulhamid Han dönemi ile ilgili her türlü detayı bu kanalda bulabilirsiniz. Bunun yanında genel kültür ve tarihteki önemli olaylarla ilgili de video hazırlamakta. Bu kanala abone olmanızı şiddetle tavsiye ediyorum. Kanalın Linki açıklamada mevcut. Yıllardır Türkiye'de bir söz dolaşıyordu O da Abdulhamid Han'ın döneminde neredeyse hiç toprak kaybedilmediğiydi. Ancak özellikle son yıllarda ortaya çıkmış bir takım insanlar bunun tam aksini iddia eden bir tez ileri sürdüler. Bu da Abdulhamid Han'ın bir buçuk milyon metre kare toprak kaybederek en çok toprak kaybeden Osmanlı padişahı olduğu iddiasıdır. Abdulhamid Han döneminde kaybedildiği iddia edilen bir buçuk milyon metrekare toprak şu bölgelerdir. Romanya, Bulgaristan, Sırbistan, Bosna Hersek, Teselya, Girit, Kıbrıs, Tunus, Mısır, Habeşistan , Somali, Kuveyt ve Batum. Bu bölgeleri tek tek ele almadan önce birkaç hususa değinmek istiyoruz. Abdulhamid Han 1976'da tahta çıkmış 1909 senesinde darbeyle indirilmiştir. Yani tahtta kaldığı süre toplam 33 senedir. Abdulhamid Han'ın saltanatı 3 bölüme ayrılır. 1. Meşrutiyet, Abdulhamid Han Dönemi ve 2. Meşrutiyet Neredeyse hiç toprak kaybedilmediği söylenen dönem işte bu Abdulhamid Han'ın yönetimi bizzat elinde tuttuğu dönemdir ki bu dönem 30 sene civarındadır. Sultan Abdülaziz, Mithat Paşa'nın ihanetiyle tahttan indirildikten sonra bir mason olan 5. Murat'ın 90 günlük bir idaresi oldu. Lakin akli melekeleri yerinde olmadığı için tahtta 90 gün kalabildi. Yerine yeni bir padişah getirilmesi gerekiyordu. Mithat Paşa ve avanesi 2. Abdulhamid Han ile görüşerek eğer meşrutiyet sözü verirsen seni padişah yapacağız dedi. Abdulhamid bu teklifi kabul ederek tahta oturdu ve 23 Aralık 1876 tarihinde Meşruti sisteme geçildi. Bu sistemde Padişah'ın yetkileri azami derecede kısıtlanıyor ve adeta sadece onay verme mercii haline geliyordu. Yönetimse meclisin elinde oluyordu. Yani Mithat Paşa ve avanesinin elinde. İlk bir buçuk senesinde Sultan Abdulhamid'i hiçbir şekilde yönetime dahil etmediler. Mithat Paşa ülkeyi Rusya ile harbe sokmak istiyordu. Abdulhamid ise harbe girilmesini istemiyordu. Mithat Paşa halkı galeyana getirmiş ve Sultan Abdulhamid'i ise Rus dostu olarak lanse etmeye başlamıştı. Abdulhamid hiçbir şekilde onay vermemesine rağmen Rusya ile harbe girildi. Bu harp Osmanlı için hezimetle sonuçlanmıştı. Sultan Abdulhamid 13 Şubat 1878'de ülkeyi bu felakete sürüklediği için Meşrutiyeti kaldırarak meclisi kapattı ve yönetimi kendi eline aldı. Mithat Paşanın başlattığı bu harbin neticesinde Ruslar batıda bugünkü Atatürk Havalimanının bulunduğu yere yani Yeşilköy'e doğudaysa Erzurum'a kadar gelmişlerdi. Ayestefanos anlaşmasını Osmanlı'ya dikte etmeye çalışıyorlardı. Bu anlaşmaya göre; Sırbistan, Karadağ ve Romanya tam bağımsızlık kazanacak ve sınırları genişletilecek. Büyük bir Bulgaristan Prensliği kurulacak, prensliğin sınırları Tuna'dan Ege'ye, Trakya'dan Arnavutluk'a uzanacak. Bosna-Hersek'e iç işlerinde bağımsızlık verilecek. Kars, Ardahan, Artvin, Batum, Doğubayazıt ve Eleşkirt Rusya'ya verilecek. Teselya Yunanistan'a bırakılacak. Girit ve Ermenistan'da ıslahat yapılacak. Osmanlı Devleti Rusya'ya 30 bin ruble savaş tazminatı ödeyecekti. Ancak bu durum Rusları Akdeniz'e indireceğinden İngilizlerin işine gelmiyordu. Durumu fark eden Sultan Abdulhamid Ruslara karşı bir koz olarak İngilizleri yanına aldı ve onlara geçici bir süreliğine Kıbrıs'ın idaresini vererek yeni bir anlaşma yaptırmaya ikna etti. İşte birinci yalan. Abdulhamid'in Kıbrıs'ı İngilizlere sattığı yalanı. Kıbrıs satılmamış hukuki hakları tamamen Osmanlı'ya ait kalmış ancak adanın idaresi askeri üs kurması için geçici olarak İngilizlere bırakılmıştı. Osmanlı dilediği zaman İngilizleri adadan çıkarabilme hakkına da sahipti. İngilizler ancak İttihatçıların birinci dünya savaşında, “Kıbrıs'a el koyduk artık bizimdir.” demiştir ve 1923 Lozan Anlaşmasın'da Kıbrıs'ın hukuki haklarından vazgeçilmiştir. İngilizlerin çağrısıyla Ayestefanos anlaşması iptal edilmiş ve Berlin Anlaşmasında masaya oturulmuştu. Bu anlaşmaya göre; Sırbistan, Romanya ve Karadağ bağımsız oldu. Bosna-Hersek imtiyazlı bir vilayet haline geldi. Bulgaristan üç bölgeye ayrıldı. Asıl Bulgaristan olan bölge, İç işlerinde serbest dış işlerinde Osmanlı'ya bağlı, Osmanlı devletine vergi vermek zorunda olan bir prenslik oldu. Doğu Rumeli, Hristiyan bir vali atamak koşuluyla Osmanlı devletine bağlı bir yönetim haline getirildi. Makedonya Osmanlı devletine bırakıldı. Kars, Ardahan, Batum Rusya devletine bırakıldı. Doğubeyazıt, Osmanlı devletine bırakıldı. Teselya'nın Yunanistan'a ait olduğu kabul edildi. Osmanlı devleti Rusya ya iki katı tazminatı ödemeyi kabul etti. Osmanlı devletinin Rusya'ya ödemesi gereken tazminat taksite bağlandı. Girit, Osmanlı'ya bırakıldı. 1830 senesinde Cezayir'i ele geçirmiş olan Fransa bu Berlin anlaşmasında Cezayir'in güvenliği açısından Tunus'un da Fransa'ya bırakılmasını teklif etmiş lakin Osmanlı buna karşı çıkmasına rağmen diğer bütün Avrupalı devletler bu teklifi onaylamıştı. Hâl böyle olunca Tunus'un da elden çıkarılması kaçınılmaz olacaktı. Harita'ya bakacak olursak 1878 Senesinde kaybedilen topraklar böyledir. Şimdi size soruyoruz. Bu toprakların elimizden çıkmasının sebebi, Osmanlı'yı Sultan Abdulhamid'in onaylamamasına rağmen harbe sokan Mithat Paşa ve avanesinin oluşturduğu meclis midir? Yoksa sırf o dönemde tahtta Sultan Abdulhamid oturuyordu sonuçta diyerek bu toprakları Abdulhamid Han kaybetti diyebilir misiniz? Biraz aklınız ve biraz vicdanınız olsa yeter. Bu iki senelik meşruti dönemde Sultan Abdulhamid'i yönetime doğru düzgün dahil dahi etmeyen Mithat Paşa ve avanesinin meclisi sonunda kapatılmış ve idare 1878 senesinden 1908 yani 2. Meşrutiyetin ilanına kadar tamamen Sultan Abdulhamid'e kalmıştı. Abdulhamid Han'ın bizzat idareyi ele aldığı dönemde kaybedildiği iddia edilen topraklara bakacak olursak 1881 senesinde Fransızlar sınırda bazı hareketlilik olduğunu ve bunu tehdit olarak algıladığını öne sürerek Tunus'u işgal etti. Osmanlı, Berlin anlaşmasının ihlal edildiğini öne sürerek bu duruma itiraz etti. Fakat Fransa diğer devletlerin desteğini önceden aldığı için sonuç çıkmadı. Yani bu durumun da esas müsebbibi yine Mithat Paşa ve avanesinin başımıza ördüğü 93 harbi olmuştu. Abdulhamid Han döneminde 1882'de kaybedildiği iddia edilen bir diğer toprak Mısır. Mısır'ın durumu farklıdır. Mısır'da Kavalalı Mehmet Ali Paşa ailesinin ayrı bir egemenliği olmuştur. Mısır Salyaneli bir eyaletti. O dönemin Mısır valisi Kavalalının beşinci kuşak torunu olan İsmail Paşa'dır. Sürekli olarak İngilizler başta olmak üzere avrupalı ülkelerden borç aldığı için borçlarını ödeyemeyecek duruma gelmiştir. İngilizler Mısır'ın ekonomisinde iyileştirme yapmak için Mısır'a maliyeciler gönderdi. Mısır'da bir hükûmet vardı. Bu hükûmette Maliye Bakanı İngiliz, Ulaştırma Bakanı da Fransız'dı. Bu iki bakan, harcamalarda kısıtlamalar yaptırmaya başladı. 30 bin kişilik Mısır ordusu 10 bin kişiye düşürüldü. Askerî harcamalar iyice kısıldı. 2.500 subay ordudan atıldı. Birçok memurun işine son verildi. Güya Mısır'ı ekonomik sıkıntıdan kurtarmak için yapıyorlardı. Yine İngilizin propagandası ile yerli halk, 11 Temmuz 1882'de, Osmanlılar aleyhine ayaklandı. Mısır'ı güya hürriyetine kavuşturacaklardı. Avrupalılar Mısır idaresindeki kendi adamlarını hemen geri çektiler. Ve Abdulhamid'i, Mısır'daki isyanı bastırmak için asker sevkine zorladılar. İngilizin maksadı; Türk ordusu Mısır'a girip de Mısırlılarla çatışmaya başlayınca; yerli halka “Bakın sizin dininizden olan Osmanlılar sizi öldürüyorlar” diyerek, kendilerini kurtarıcı kabul ettirmekti. Ancak Abdulhamid bu tuzağa düşmeyerek isyanı bastırmak için bir ordu göndermedi. Bunun üzerine İngilizler ve Fransızlar bölgeye asker çıkararak isyanı bastırma bahanesiyle işgal etmişti. Sultan Abdulhamid İngilizlerle masaya oturarak anlaşma sundu. Anlaşmaya göre İngiliz askeri bir buçuk sene içinde Mısır'ı terk edecek. Bir isyan çıkarsa Osmanlı Devleti'nin müdahale hakkı olacak, dışarıdan bir tecavüze İngiltere ile Osmanlı ittifakı karşı koyacaktı. Mısır Osmanlı'ya bağlı olacak ve Osmanlı'ya vergi verecekti. İngilizler her ne kadar anlaşmaya uymamak için diretse de Mısır Birinci Dünya Savaşına kadar Osmanlı'ya bağlı kalmış ve vergi vermişti. 1914 senesinde yani İttihatçıların döneminde İngilizler Mısır'ı tamamen himayesine aldığını açıkladı. Abdulhamid Hanın 36 yıl önce atmadığı imza 1923 Lozan da atılmıştır. Lozanın 17. maddesi söyle der Türkiye'nin Mısır ve Sudan üzerindeki bütün hak ve dayanaklarından feragatinin hükmü 5 Kasım 1914 tarihinden geçerlidir. Kuveyt Meselesine gelince Mulayda savaşında Suudiler Reşidilere karşı mağlub olunca Kuveyt'e sığınmışlardı. Abdulhamid Kuveyt emirinden bu Suudları isteyince Kuveyt Emiri İngiltere'nin emrine girdiğini söyleyerek Abdulhamid'i geri çevirdi ve Kuveyt Osmanlı'dan ayrılarak İngiliz himayesine girdi. Somali 1916 senesine kadar Osmanlı egemenliğinde kaldı. Habeşistan ara ara işgallere uğradıysa da Osmanlı, Habeşistan'daki haklarını da Dünya Savaşına kadar terk etmedi. Daha sonra Abdulhamid Avrupa devletlerinin ve İttihatçı cuntanın da baskısıyla 2. Meşrutiyeti ilan etmeye mecbur kaldı. Dolayısıyla tekrar yetkileri kısıtlanmış ve sadece onay mercii haline gelmişti. İkinci Meşrutiyetten sonra kaybedilen topraklar ise şöyledir. Meşrutiyetin ilanıyla birlikte Avusturya-Macaristan Bosna'yı ilhak etti. Bulgaristan bağımsızlığını ilan etti. Girit Yunanistan'a katıldı. Böylece bir buçuk milyon metre kare toprak kaybedildi denilen Abdulhamid döneminde toprakların neredeyse tamamının 1. Ve 2. Meşrutiyet yani Abdulhamid'in Meclis'in kontrolünde padişahlık yaptığı, yetkilerinin kısıtlandığı ve yönetimden uzak tutulmaya çalışıldığı dönemlerde kaybedildiğini görüyoruz. Ancak bir husus dikkatinizi çekiyor mu? Adeta bu iki darbe Osmanlı'yı parçalamak için yapılmış iki darbe gibi. Ancak birincisinden ülkeyi Abdulhamid kurtardıysa da ikincisinde Osmanlı imparatorluğu 13 milyon metre kareden 700 bin metre kareye düşüyor. Abdulhamid en çok toprak kaybeden başarısız bir padişah ilan edilirken Osmanlı'yı yıkıma sürükleyen İttihatçılar ise kahraman ilan ediliyor. Biraz akıl ve biraz vicdan


Abdülhamid Han Dönemi Kaybedilen Topraklar (!) Lost Lands in the Period of Abdulhamid Han (!) Tierras perdidas bajo Abdulhamid Khan (!) Terres perdues sous Abdulhamid Khan ( !) Земли, потерянные при Абдулхамид-хане (!)

Videoya başlamadan önce size Entel Bilgiç Youtube kanalından bahsetmek istiyorum. Before starting the video, I would like to tell you about Entel Bilgiç Youtube channel. Bu kanal uzun zamandır Youtube da tarih videoları hazırlamakta. This channel has been preparing history videos on Youtube for a long time. Sıkı bir payitaht izleyicisiyim diyorsanız da mutlaka bu kanala göz atmalısınız. If you say that you are a strict payitaht viewer, you should definitely check out this channel. Abdulhamid Han dönemi ile ilgili her türlü detayı bu kanalda bulabilirsiniz. You can find all kinds of details about the Abdulhamid Han period on this channel. Bunun yanında genel kültür ve tarihteki önemli olaylarla ilgili de video hazırlamakta. In addition, he also prepares videos about important events in general culture and history. Bu kanala abone olmanızı şiddetle tavsiye ediyorum. I strongly recommend that you subscribe to this channel. Kanalın Linki açıklamada mevcut. Link of the channel is available in the description. Yıllardır Türkiye'de bir söz dolaşıyordu O da Abdulhamid Han'ın döneminde neredeyse hiç toprak kaybedilmediğiydi. A word has been circulating in Turkey for years, and that was that almost no land was lost during Abdulhamid Han's time. Ancak özellikle son yıllarda ortaya çıkmış bir takım insanlar bunun tam aksini iddia eden bir tez ileri sürdüler. However, a number of people, especially those that have emerged in recent years, have put forward a thesis claiming the opposite. Bu da Abdulhamid Han'ın bir buçuk milyon metre kare toprak kaybederek en çok toprak kaybeden Osmanlı padişahı olduğu iddiasıdır. This is the claim that Abdulhamid Han was the Ottoman sultan who lost the most land by losing one and a half million square meters of land. Abdulhamid Han döneminde kaybedildiği iddia edilen bir buçuk milyon metrekare toprak şu bölgelerdir. One and a half million square meters of land allegedly lost during the reign of Abdulhamid Han are the following regions. Romanya, Bulgaristan, Sırbistan, Bosna Hersek, Teselya, Girit, Kıbrıs, Tunus, Mısır, Habeşistan , Somali, Kuveyt ve Batum. Romania, Bulgaria, Serbia, Bosnia and Herzegovina, Thessaly, Crete, Cyprus, Tunisia, Egypt, Ethiopia, Somalia, Kuwait and Batumi. Bu bölgeleri tek tek ele almadan önce birkaç hususa değinmek istiyoruz. Before we discuss these regions one by one, we would like to mention a few points. Abdulhamid Han 1976'da tahta çıkmış 1909 senesinde darbeyle indirilmiştir. Abdulhamid Khan ascended the throne in 1976 and was demoted in 1909. Yani tahtta kaldığı süre toplam 33 senedir. In other words, his stay on the throne is 33 years in total. Abdulhamid Han'ın saltanatı 3 bölüme ayrılır. Abdulhamid Han's reign is divided into 3 parts. 1\\\\. Meşrutiyet, Abdulhamid Han Dönemi ve 2. Constitutional Monarchy, Abdulhamid Han Period and 2. Meşrutiyet Neredeyse hiç toprak kaybedilmediği söylenen dönem işte bu Abdulhamid Han'ın yönetimi bizzat elinde tuttuğu dönemdir ki bu dönem 30 sene civarındadır. Constitutional Monarchy The period when it is said that almost no land was lost, this is the period when Abdulhamid Khan personally held the administration, which is around 30 years. Sultan Abdülaziz, Mithat Paşa'nın ihanetiyle tahttan indirildikten sonra bir mason olan 5. After Sultan Abdulaziz was dethroned by the betrayal of Mithat Pasha, the 5. Murat'ın 90 günlük bir idaresi oldu. Murat had a 90-day administration. Lakin akli melekeleri yerinde olmadığı için tahtta 90 gün kalabildi. However, he could stay on the throne for 90 days because his mental faculties were not good. Yerine yeni bir padişah getirilmesi gerekiyordu. A new sultan had to be brought in his place. Mithat Paşa ve avanesi 2. Mithat Pasha and his vanguard 2. Abdulhamid Han ile görüşerek eğer meşrutiyet sözü verirsen seni padişah yapacağız dedi. He met with Abdulhamid Khan and said that if you promise constitutional monarchy, we will make you a sultan. Abdulhamid bu teklifi kabul ederek tahta oturdu ve 23 Aralık 1876 tarihinde Meşruti sisteme geçildi. Abdulhamid accepted this offer and ascended the throne and on December 23, 1876, the Meşruti system was introduced. Bu sistemde Padişah'ın yetkileri azami derecede kısıtlanıyor ve adeta sadece onay verme mercii haline geliyordu. In this system, the powers of the Sultan were limited to the maximum and it was almost becoming the only authority to give approval. Yönetimse meclisin elinde oluyordu. The administration was in the hands of the assembly. Yani Mithat Paşa ve avanesinin elinde. So in the hands of Mithat Pasha and his dignitaries. İlk bir buçuk senesinde Sultan Abdulhamid'i hiçbir şekilde yönetime dahil etmediler. In the first year and a half, they did not involve Sultan Abdulhamid in the administration in any way. Mithat Paşa ülkeyi Rusya ile harbe sokmak istiyordu. Mithat Pasha wanted to put the country into war with Russia. Abdulhamid ise harbe girilmesini istemiyordu. Abdulhamid, on the other hand, did not want the war. Mithat Paşa halkı galeyana getirmiş ve Sultan Abdulhamid'i ise Rus dostu olarak lanse etmeye başlamıştı. Mithat Pasha stirred up the people and started to portray Sultan Abdulhamid as a Russian friend. Abdulhamid hiçbir şekilde onay vermemesine rağmen Rusya ile harbe girildi. Although Abdulhamid did not give his consent in any way, a war with Russia was entered. Bu harp Osmanlı için hezimetle sonuçlanmıştı. This war resulted in defeat for the Ottoman Empire. Sultan Abdulhamid 13 Şubat 1878'de ülkeyi bu felakete sürüklediği için Meşrutiyeti kaldırarak meclisi kapattı ve yönetimi kendi eline aldı. Sultan Abdulhamid abolished the Constitutional Monarchy, closed the parliament and took the administration into his own hands because he dragged the country into this disaster on 13 February 1878. Mithat Paşanın başlattığı bu harbin neticesinde Ruslar batıda bugünkü Atatürk Havalimanının bulunduğu yere yani Yeşilköy'e doğudaysa Erzurum'a kadar gelmişlerdi. As a result of this war initiated by Mithat Pasha, the Russians came to Yeşilköy, where today's Atatürk Airport is located in the west, and Erzurum in the east. Ayestefanos anlaşmasını Osmanlı'ya dikte etmeye çalışıyorlardı. They were trying to dictate the Ayestefanos agreement to the Ottoman Empire. Bu anlaşmaya göre; Sırbistan, Karadağ ve Romanya tam bağımsızlık kazanacak ve sınırları genişletilecek. According to this agreement; Serbia, Montenegro and Romania will gain full independence and their borders will be expanded. Büyük bir Bulgaristan Prensliği kurulacak, prensliğin sınırları Tuna'dan Ege'ye, Trakya'dan Arnavutluk'a uzanacak. A great Principality of Bulgaria will be established, the borders of the principality will extend from the Danube to the Aegean, from Thrace to Albania. Bosna-Hersek'e iç işlerinde bağımsızlık verilecek. Bosnia and Herzegovina will be given independence in domestic affairs. Kars, Ardahan, Artvin, Batum, Doğubayazıt ve Eleşkirt Rusya'ya verilecek. Kars, Ardahan, Artvin, Batumi, Doğubayazıt and Eleşkirt will be given to Russia. Teselya Yunanistan'a bırakılacak. Thessaly will be left to Greece. Girit ve Ermenistan'da ıslahat yapılacak. Reforms will be made in Crete and Armenia. Osmanlı Devleti Rusya'ya 30 bin ruble savaş tazminatı ödeyecekti. The Ottoman State was to pay Russia 30 thousand rubles in war compensation. Ancak bu durum Rusları Akdeniz'e indireceğinden İngilizlerin işine gelmiyordu. However, this situation did not suit the British as it would bring the Russians to the Mediterranean. Durumu fark eden Sultan Abdulhamid Ruslara karşı bir koz olarak İngilizleri yanına aldı ve onlara geçici bir süreliğine Kıbrıs'ın idaresini vererek yeni bir anlaşma yaptırmaya ikna etti. Realizing the situation, Sultan Abdulhamid took the British with him as a trump card against the Russians and persuaded them to make a new agreement by giving them the administration of Cyprus temporarily. İşte birinci yalan. Abdulhamid'in Kıbrıs'ı İngilizlere sattığı yalanı. The lie that Abdulhamid sold Cyprus to the British. Kıbrıs satılmamış hukuki hakları tamamen Osmanlı'ya ait kalmış ancak adanın idaresi askeri üs kurması için geçici olarak İngilizlere bırakılmıştı. The unsold legal rights of Cyprus remained entirely Ottoman, but the administration of the island was temporarily left to the British to establish a military base. Osmanlı dilediği zaman İngilizleri adadan çıkarabilme hakkına da sahipti. The Ottoman also had the right to remove the British from the island whenever they wanted. İngilizler ancak İttihatçıların birinci dünya savaşında, “Kıbrıs'a el koyduk artık bizimdir.” demiştir ve 1923 Lozan Anlaşmasın'da Kıbrıs'ın hukuki haklarından vazgeçilmiştir. The British only seized Cyprus during the First World War of the Unionists, "We have seized Cyprus now, it is ours." He said and in the 1923 Lausanne Treaty the legal rights of Cyprus were abandoned. İngilizlerin çağrısıyla Ayestefanos anlaşması iptal edilmiş ve Berlin Anlaşmasında masaya oturulmuştu. At the call of the British, the Ayestefanos agreement was canceled and the Berlin Agreement was on the table. Bu anlaşmaya göre; Sırbistan, Romanya ve Karadağ bağımsız oldu. According to this agreement; Serbia, Romania and Montenegro became independent. Bosna-Hersek imtiyazlı bir vilayet haline geldi. Bosnia and Herzegovina has become a privileged province. Bulgaristan üç bölgeye ayrıldı. Bulgaria is divided into three regions. Asıl Bulgaristan olan bölge, İç işlerinde serbest dış işlerinde Osmanlı'ya bağlı, Osmanlı devletine vergi vermek zorunda olan bir prenslik oldu. The region, which was originally Bulgaria, became a principality that was bound to the Ottoman Empire in its internal affairs and had to pay taxes to the Ottoman state. Doğu Rumeli, Hristiyan bir vali atamak koşuluyla Osmanlı devletine bağlı bir yönetim haline getirildi. Eastern Rumelia was turned into an administration under the Ottoman state, provided that it appointed a Christian governor. Makedonya Osmanlı devletine bırakıldı. Kars, Ardahan, Batum Rusya devletine bırakıldı. Kars, Ardahan, Batumi were ceded to the Russian state. Doğubeyazıt, Osmanlı devletine bırakıldı. Doğubeyazıt was left to the Ottoman state. Teselya'nın Yunanistan'a ait olduğu kabul edildi. Thessaly was considered to belong to Greece. Osmanlı devleti Rusya ya iki katı tazminatı ödemeyi kabul etti. Osmanlı devletinin Rusya'ya ödemesi gereken tazminat taksite bağlandı. Girit, Osmanlı'ya bırakıldı. 1830 senesinde Cezayir'i ele geçirmiş olan Fransa bu Berlin anlaşmasında Cezayir'in güvenliği açısından Tunus'un da Fransa'ya bırakılmasını teklif etmiş lakin Osmanlı buna karşı çıkmasına rağmen diğer bütün Avrupalı devletler bu teklifi onaylamıştı. Hâl böyle olunca Tunus'un da elden çıkarılması kaçınılmaz olacaktı. Harita'ya bakacak olursak 1878 Senesinde kaybedilen topraklar böyledir. If we look at the map, this is the land lost in 1878. Şimdi size soruyoruz. Now we are asking you. Bu toprakların elimizden çıkmasının sebebi, Osmanlı'yı Sultan Abdulhamid'in onaylamamasına rağmen harbe sokan Mithat Paşa ve avanesinin oluşturduğu meclis midir? Is it the council formed by Mithat Pasha and his dignitaries, who put the Ottoman Empire into battle despite Sultan Abdulhamid's disapproval? Yoksa sırf o dönemde tahtta Sultan Abdulhamid oturuyordu sonuçta diyerek bu toprakları Abdulhamid Han kaybetti diyebilir misiniz? Or could you say that Abdulhamid Khan lost these lands just by saying that Sultan Abdulhamid was sitting on the throne at that time? Biraz aklınız ve biraz vicdanınız olsa yeter. It is enough if you have a little mind and a little conscience. Bu iki senelik meşruti dönemde Sultan Abdulhamid'i yönetime doğru düzgün dahil dahi etmeyen Mithat Paşa ve avanesinin meclisi sonunda kapatılmış ve idare 1878 senesinden 1908 yani 2. Meşrutiyetin ilanına kadar tamamen Sultan Abdulhamid'e kalmıştı. Until the proclamation of the Constitutional Monarchy, it was completely left to Sultan Abdulhamid. Abdulhamid Han'ın bizzat idareyi ele aldığı dönemde kaybedildiği iddia edilen topraklara bakacak olursak 1881 senesinde Fransızlar sınırda bazı hareketlilik olduğunu ve bunu tehdit olarak algıladığını öne sürerek Tunus'u işgal etti. If we look at the lands allegedly lost in the period when Abdulhamid Khan took over the administration himself, the French invaded Tunisia in 1881, claiming that there was some mobility at the border and they perceived this as a threat. Osmanlı, Berlin anlaşmasının ihlal edildiğini öne sürerek bu duruma itiraz etti. The Ottoman objected to this, claiming that the Berlin agreement had been violated. Fakat Fransa diğer devletlerin desteğini önceden aldığı için sonuç çıkmadı. However, no results came out because France had the support of other states in advance. Yani bu durumun da esas müsebbibi yine Mithat Paşa ve avanesinin başımıza ördüğü 93 harbi olmuştu. In other words, the main cause of this situation was the 93 war that Mithat Pasha and his dignitaries weaved on our heads. Abdulhamid Han döneminde 1882'de kaybedildiği iddia edilen bir diğer toprak Mısır. Another land allegedly lost in 1882 during the reign of Abdulhamid Khan is Egypt. Mısır'ın durumu farklıdır. Egypt's situation is different. Mısır'da Kavalalı Mehmet Ali Paşa ailesinin ayrı bir egemenliği olmuştur. The family of Kavalalı Mehmet Ali Pasha had a separate rule in Egypt. Mısır Salyaneli bir eyaletti. Egypt was a Salyaneli province. O dönemin Mısır valisi Kavalalının beşinci kuşak torunu olan İsmail Paşa'dır. Ismail Pasha, the fifth generation grandson of Kavalal, the governor of Egypt at that time. Sürekli olarak İngilizler başta olmak üzere avrupalı ülkelerden borç aldığı için borçlarını ödeyemeyecek duruma gelmiştir. Since he constantly borrowed from European countries, especially the British, he was unable to pay his debts. İngilizler Mısır'ın ekonomisinde iyileştirme yapmak için Mısır'a maliyeciler gönderdi. The British sent financiers to Egypt to improve Egypt's economy. Mısır'da bir hükûmet vardı. Bu hükûmette Maliye Bakanı İngiliz, Ulaştırma Bakanı da Fransız'dı. In this government, the Minister of Finance was British and the Minister of Transport was French. Bu iki bakan, harcamalarda kısıtlamalar yaptırmaya başladı. 30 bin kişilik Mısır ordusu 10 bin kişiye düşürüldü. The Egyptian army of 30 thousand people was reduced to 10 thousand people. Askerî harcamalar iyice kısıldı. 2.500 subay ordudan atıldı. Birçok memurun işine son verildi. Güya Mısır'ı ekonomik sıkıntıdan kurtarmak için yapıyorlardı. Supposedly they were doing it to save Egypt from economic trouble. Yine İngilizin propagandası ile yerli halk, 11 Temmuz 1882'de, Osmanlılar aleyhine ayaklandı. Again, with the propaganda of the British, the local people rebelled against the Ottomans on 11 July 1882. Mısır'ı güya hürriyetine kavuşturacaklardı. They were supposed to liberate Egypt. Avrupalılar Mısır idaresindeki kendi adamlarını hemen geri çektiler. Europeans immediately withdrew their own men under Egyptian rule. Ve Abdulhamid'i, Mısır'daki isyanı bastırmak için asker sevkine zorladılar. And they forced Abdulhamid to dispatch troops to suppress the rebellion in Egypt. İngilizin maksadı; Türk ordusu Mısır'a girip de Mısırlılarla çatışmaya başlayınca; yerli halka “Bakın sizin dininizden olan Osmanlılar sizi öldürüyorlar” diyerek, kendilerini kurtarıcı kabul ettirmekti. The purpose of the English; When the Turkish army entered Egypt and started to clash with the Egyptians; it was to impose themselves as savior by saying, "Look, the Ottomans of your religion are killing you" to the local people. Ancak Abdulhamid bu tuzağa düşmeyerek isyanı bastırmak için bir ordu göndermedi. However, Abdulhamid did not fall into this trap and did not send an army to suppress the rebellion. Bunun üzerine İngilizler ve Fransızlar bölgeye asker çıkararak isyanı bastırma bahanesiyle işgal etmişti. Thereupon, the British and French occupied the region on the pretext of suppressing the rebellion by landing soldiers in the region. Sultan Abdulhamid İngilizlerle masaya oturarak anlaşma sundu. Anlaşmaya göre İngiliz askeri bir buçuk sene içinde Mısır'ı terk edecek. According to the agreement, the British military will leave Egypt within a year and a half. Bir isyan çıkarsa Osmanlı Devleti'nin müdahale hakkı olacak, dışarıdan bir tecavüze İngiltere ile Osmanlı ittifakı karşı koyacaktı. If a rebellion broke out, the Ottoman Empire would have the right to intervene, and the Ottoman alliance with Britain would resist an external encroachment. Mısır Osmanlı'ya bağlı olacak ve Osmanlı'ya vergi verecekti. Egypt would be dependent on the Ottoman Empire and tax the Ottoman Empire. İngilizler her ne kadar anlaşmaya uymamak için diretse de Mısır Birinci Dünya Savaşına kadar Osmanlı'ya bağlı kalmış ve vergi vermişti. Although the British insisted on not abiding by the agreement, Egypt remained loyal to the Ottoman Empire and paid taxes until the First World War. 1914 senesinde yani İttihatçıların döneminde İngilizler Mısır'ı tamamen himayesine aldığını açıkladı. In 1914, during the period of the Unionists, the British declared that they completely took Egypt under their protection. Abdulhamid Hanın 36 yıl önce atmadığı imza 1923 Lozan da atılmıştır. The signature that Abdulhamid Han did not make 36 years ago was signed in 1923 in Lausanne. Lozanın 17. maddesi söyle der Türkiye'nin Mısır ve Sudan üzerindeki bütün hak ve dayanaklarından feragatinin hükmü 5 Kasım 1914 tarihinden geçerlidir. Kuveyt Meselesine gelince Mulayda savaşında Suudiler Reşidilere karşı mağlub olunca Kuveyt'e sığınmışlardı. As for the Kuwait issue, when the Saudis were defeated by the Reşidis in the Mulayda war, they took refuge in Kuwait. Abdulhamid Kuveyt emirinden bu Suudları isteyince Kuveyt Emiri İngiltere'nin emrine girdiğini söyleyerek Abdulhamid'i geri çevirdi ve Kuveyt Osmanlı'dan ayrılarak İngiliz himayesine girdi. Somali 1916 senesine kadar Osmanlı egemenliğinde kaldı. Somalia remained under Ottoman rule until 1916. Habeşistan ara ara işgallere uğradıysa da Osmanlı, Habeşistan'daki haklarını da Dünya Savaşına kadar terk etmedi. Although Abyssinia was invaded from time to time, the Ottoman Empire did not abandon its rights in Abyssinia until the World War. Daha sonra Abdulhamid Avrupa devletlerinin ve İttihatçı cuntanın da baskısıyla 2. Later, with the pressure of the European states and the Unionist junta, Abdulhamid 2. Meşrutiyeti ilan etmeye mecbur kaldı. He was obliged to declare the constitutional monarchy. Dolayısıyla tekrar yetkileri kısıtlanmış ve sadece onay mercii haline gelmişti. Consequently, their powers were restricted again and became only the approval authority. İkinci Meşrutiyetten sonra kaybedilen topraklar ise şöyledir. The lands lost after the Second Constitutional Monarchy are as follows. Meşrutiyetin ilanıyla birlikte Avusturya-Macaristan Bosna'yı ilhak etti. With the declaration of the Constitutional Monarchy, Austria-Hungary annexed Bosnia. Bulgaristan bağımsızlığını ilan etti. Bulgaria declared its independence. Girit Yunanistan'a katıldı. Böylece bir buçuk milyon metre kare toprak kaybedildi denilen Abdulhamid döneminde toprakların neredeyse tamamının 1. Thus, one and a half million square meters of land was lost during the reign of Abdulhamid. Ve 2. Meşrutiyet yani Abdulhamid'in Meclis'in kontrolünde padişahlık yaptığı, yetkilerinin kısıtlandığı ve yönetimden uzak tutulmaya çalışıldığı dönemlerde kaybedildiğini görüyoruz. We see that the Constitutional Monarchy, in other words, Abdulhamid was lost when he was a sultan under the control of the Parliament, when his powers were restricted and he was tried to be kept away from the administration. Ancak bir husus dikkatinizi çekiyor mu? But does one point draw your attention? Adeta bu iki darbe Osmanlı'yı parçalamak için yapılmış iki darbe gibi. It is almost like these two blows were made to shatter the Ottoman Empire. Ancak birincisinden ülkeyi Abdulhamid kurtardıysa da ikincisinde Osmanlı imparatorluğu 13 milyon metre kareden 700 bin metre kareye düşüyor. However, although Abdulhamid saved the country from the first, in the second, the Ottoman empire falls from 13 million square meters to 700 thousand square meters. Abdulhamid en çok toprak kaybeden başarısız bir padişah ilan edilirken Osmanlı'yı yıkıma sürükleyen İttihatçılar ise kahraman ilan ediliyor. While Abdulhamid was declared an unsuccessful sultan who lost the most land, the Unionists who dragged the Ottoman Empire to destruction are declared heroes. Biraz akıl ve biraz vicdan A little wisdom and a little conscience