×

We use cookies to help make LingQ better. By visiting the site, you agree to our cookie policy.


image

Baha's Stories, YENİ KAYIT ŞEKLİM

YENİ KAYIT ŞEKLİM

Bundan önceki kayıtlarda genellikle bir konu seçiyordum. Mesela koronavirüs, Türk ekonomisi, Türkiye'nin sağlık sektörü gibi.

Bu konular üzerine araştırma yapıp sonra bir şeyler yazıyordum. Daha sonra yazdıklarımı okuyordum. Şimdi kararımı değiştirdim.

Yeni bir metot uyguluyorum. Yani önce konuşuyorum şu an yaptığım gibi. Karşımda birisi varmış gibi. Ama bir şey okumadan konuşuyorum.

Daha sonra bu konuştuklarımı yazıya geçireceğim. Umarım başarılı olabilirim.

Çünkü diğer türlü yani, önceden yaptığım gibi bir şeyler yazıp okuyunca daha fazla pasif cümle kullanıyordum. Yani çok doğal olmuyordu.

Ama Türkler, değil mi, günlük hayatta böyle konuşmuyorlar.

Şu an benim konuştuğum gibi konuşuyorlar. Ben diyorlar, biz diyorlar. Etrafında gördükleri şeyleri tasvir etmeye, açıklamaya çalışıyorlar.

Şu an tabii ki ben de koronavirüsten etkilendim, dünyadaki bütün insanlar gibi. Milyonlar insan bundan etkilendi. İşini kaybetti, hayatını kaybetti.

Bu çok üzücü bir durum. Ben de biraz etkilendim tabii ki. Mesela okullar, liseler, üniversiteler, her şey kapandı. İnsanlar evlerindeler.

Dışarı çıkamıyorum. Şu anda Türkiye'de sokağa çıkma yasağı var. Sadece fırına gidebilirsin veya markete gidebilirsin.

Bunun dışında spor yapmak, yürümek, alışveriş yapmak istiyorsan yapamazsın. Zaten devlet kurumlarının da birçoğu kapalı. Onun için insanlar evlerinde bekliyorlar.

Ben de dün dışarı çıktım. Gittim, biraz alışveriş yaptım. Ekmek aldım sonra evde ne gerekliyse bir liste yapmıştı evde yaşayanlar.

Gittim onları aldım. Sonra eve geldim. Onları temizledim tabii ki. Biraz beklettim balkonda üç dört saat. Dezenfekte edip içeri aldım.

Ellerimi tabii ki iyi bir şekilde yıkadım. El temizleyici kullandım. Şimdi de evdeyim dediğim gibi, dışarı çıkamıyorum.

Bir şeyler okuyorum, kitap okuyordum az önce. Daha sonra youtube'da bir şeyler izledim. Bu şekilde zamanım geçiyor.

Ama bundan sonra ne olacağı hakkında hiçbir fikrim yok. Kimsenin yok aslında.

İnsanlar endişelenmeye başladılar. Çünkü bu hastalığın ne zaman son bulacağını kimse bilmiyor.

Ben de bilmiyorum. İnsanlar ölüyor evet, bu çok kötü bir durum.

Ama diğer taraftan böyle devam ederse insanlar hastalıktan dolayı değil ama açlıktan dolayı ölecekler. Birçok insanın parası yok. Gidip alışveriş yapamıyorlar.

Evet, bazı sosyal devletler halkına yardım etmeye çalışıyor. Ama onların kasası da her geçen gün boşalıyor.

Umarım en kısa zamanda eski halimize döneriz ve insanlar dışarı çıkabilirler, ticaret tekrar canlanır, eski halimize döneriz.

Ben de bunu sabırsızlıkla bekliyorum. Tabii bu süreçte de evdeyken de zamanımı boş geçirmemeye gayret gösteriyorum.

Günde bir defa, yani sokağa çıkma yasağı olmadığı zamanlar, dışarı çıkıyorum. Yaklaşık bir saat yürüyorum.

Bir saat içerisinde sanırım beş kilometre veya dört kilometre kadar yürüyorum. Etrafa bakıyorum sokaklara, caddelere, insanlara.

Tabii ki sokağa çıktığımda genellikle maske takan insanlar görüyorum. Maske takmayan insanlara polis ceza yazabiliyor kanunen.

Ama tabii ki Türkiye'de kanunlar her zaman uygulanmıyor. Yani görüyorlar mesela maske takmayan birini polisler.

Ama çok umursamıyorlar. Uyarıyorlar, diyorlar ki "Git evine ve maskeni tak veya bir maske satın al!". Ha, maske satın almak demişken, hükümet bir karar aldı geçende, maske satışını yasakladı.

YENİ KAYIT ŞEKLİM طريقة التسجيل الجديدة الخاصة بي MEIN NEUES ANMELDEFORMULAR ΤΟ ΝΈΟ ΈΝΤΥΠΟ ΕΓΓΡΑΦΉΣ ΜΟΥ NEW APPROACH MI NUEVO FORMULARIO DE INSCRIPCIÓN 新しい登録フォーム НОВАЯ РЕГИСТРАЦИОННАЯ ФОРМА MITT NYA REGISTRERINGSFORMULÄR МОЯ НОВА РЕЄСТРАЦІЙНА ФОРМА

Bundan önceki kayıtlarda genellikle bir konu seçiyordum. في التسجيلات السابقة، كنت أختار عادةً موضوعًا ما. Bei früheren Aufnahmen habe ich in der Regel ein Thema gewählt. In the previous records, I usually chose a topic. В предыдущих записях я обычно выбирал тему. Mesela koronavirüs, Türk ekonomisi, Türkiye'nin sağlık sektörü gibi. على سبيل المثال، فيروس كورونا، الاقتصاد التركي، القطاع الصحي في تركيا. For example coronavirus, the Turkish economy, such as Turkey's health sector. Например, коронавирус, турецкая экономика, турецкое здравоохранение.

Bu konular üzerine araştırma yapıp sonra bir şeyler yazıyordum. كنت أجري بحثًا حول هذه المواضيع ثم أكتب شيئًا ما. Ich habe zu diesen Themen recherchiert und dann etwas geschrieben. I was doing research on these topics and then writing something. Я проводил исследования по этим темам, а потом что-то писал. Daha sonra yazdıklarımı okuyordum. ثم كنت أقرأ ما كتبته. Dann habe ich gelesen, was ich geschrieben hatte. I was reading what I wrote later. Потом я читал то, что написал. Şimdi kararımı değiştirdim. الآن لقد غيرت رأيي. Jetzt habe ich meine Meinung geändert. Now I changed my mind. Теперь я передумал.

Yeni bir metot uyguluyorum. أنا أطبق طريقة جديدة. I am applying a new method. Yani önce konuşuyorum şu an yaptığım gibi. لذلك أنا أتحدث أولاً، كما أفعل الآن. Ich meine, ich rede zuerst, so wie ich es jetzt tue. So I'm talking first like I do now. Так что я говорю сначала, как я делаю прямо сейчас. Karşımda birisi varmış gibi. وكأن هناك شخص أمامي. Es ist, als ob jemand vor mir stünde. As if someone is in front of me. Как будто кто-то стоит передо мной. Ama bir şey okumadan konuşuyorum. لكني أتحدث دون أن أقرأ أي شيء. Aber ich rede, ohne etwas zu lesen. But I speak without reading anything. Но я говорю, ничего не читая.

Daha sonra bu konuştuklarımı yazıya geçireceğim. لاحقا سأكتب ما تحدثت عنه. Zu einem späteren Zeitpunkt werde ich diese Gespräche transkribieren. I will later write what I talked about. Я напишу то, о чем я говорил позже. Umarım başarılı olabilirim. آمل أن أتمكن من النجاح. Ich hoffe, dass ich erfolgreich sein kann. I hope I can be successful. Я надеюсь, что смогу добиться успеха.

Çünkü diğer türlü yani, önceden yaptığım gibi bir şeyler yazıp okuyunca daha fazla pasif cümle kullanıyordum. لأنه بخلاف ذلك، عندما كتبت وقرأت شيئًا كما فعلت من قبل، استخدمت جملًا سلبية أكثر. Denn sonst habe ich mehr Passivsätze verwendet, wenn ich etwas geschrieben und gelesen habe, wie ich es vorher getan habe. Because otherwise, when I wrote and read something like I did before, I used more passive sentences. Потому что в противном случае, когда я писал и читал что-то, как раньше, я использовал больше пассивных предложений. Yani çok doğal olmuyordu. لذلك لم يكن الأمر طبيعيًا جدًا. Es war also nicht sehr natürlich. So it was not very natural. Так что это было не очень естественно.

Ama Türkler, değil mi, günlük hayatta böyle konuşmuyorlar. لكن الأتراك، صحيح، لا يتحدثون بهذه الطريقة في الحياة اليومية. Aber die Türken, klar, die reden im Alltag nicht so. But Turks, aren't they talking like this in daily life? Но турки, да, в быту так не разговаривают.

Şu an benim konuştuğum gibi konuşuyorlar. إنهم يتحدثون كما أتحدث الآن. Sie reden so, wie ich jetzt rede. They speak like I do now. Они говорят так же, как я сейчас говорю. Ben diyorlar, biz diyorlar. يقولون أنا ويقولون نحن. Sie sagen ich, sie sagen wir. They say I am, we say. Говорят я, говорят мы. Etrafında gördükleri şeyleri tasvir etmeye, açıklamaya çalışıyorlar. يحاولون وصف وشرح الأشياء التي يرونها من حولهم. Sie versuchen zu beschreiben und zu erklären, was sie um sich herum sehen. They try to portray and explain what they see around. Они пытаются описать и объяснить то, что видят вокруг себя.

Şu an tabii ki ben de koronavirüsten etkilendim, dünyadaki bütün insanlar gibi. الآن، بالطبع، أنا أيضًا متأثر بفيروس كورونا، مثل جميع الأشخاص في العالم. Nun bin ich natürlich vom Coronavirus betroffen, wie alle Menschen auf der Welt. Now of course, like all people in the world, I was also affected by the coronavirus. Сейчас, конечно, я тоже болею коронавирусом, как и все люди в мире. Milyonlar insan bundan etkilendi. وقد تأثر الملايين من الناس بهذا. Millions of people were affected by it. От него пострадали миллионы людей. İşini kaybetti, hayatını kaybetti. لقد فقد وظيفته، وخسر حياته. He lost his job, he lost his life. Он потерял работу, он потерял свою жизнь.

Bu çok üzücü bir durum. هذا هو الوضع محزن للغاية. This is a very sad situation. Ben de biraz etkilendim tabii ki. بالطبع، لقد تأثرت قليلاً أيضاً. Ich bin natürlich ein bisschen beeindruckt. Of course, I was also a little bit affected. Mesela okullar, liseler, üniversiteler, her şey kapandı. على سبيل المثال، تم إغلاق المدارس والمدارس الثانوية والجامعات. For example, schools, high schools, universities, everything is closed. İnsanlar evlerindeler. الناس في المنزل. Die Menschen sind zu Hause. People are at home.

Dışarı çıkamıyorum. لا أستطيع الخروج. Ich kann nicht rausgehen. I can not go outside. Şu anda Türkiye'de sokağa çıkma yasağı var. يوجد حاليًا حظر تجول في تركيا. Currently there is a ban curfew in Turkey. В настоящее время в Турции действует комендантский час. Sadece fırına gidebilirsin veya markete gidebilirsin. يمكنك فقط الذهاب إلى المخبز أو الذهاب إلى السوق. You can just go to the bakery or go to the market. Вы можете просто пойти в пекарню или пойти в продуктовый магазин.

Bunun dışında spor yapmak, yürümek, alışveriş yapmak istiyorsan yapamazsın. غير هيك لو عاوز تمارس رياضة أو تمشي أو تتسوق مينفعش. Abgesehen davon kann man keinen Sport treiben, spazieren gehen oder einkaufen. Other than that, if you want to do sports, walk, shop, you cannot. Zaten devlet kurumlarının da birçoğu kapalı. العديد من مؤسسات الدولة مغلقة بالفعل. Many of the state institutions are already closed. Многие государственные учреждения уже закрыты. Onun için insanlar evlerinde bekliyorlar. ولهذا السبب ينتظر الناس في المنزل. That's why people are waiting in their homes.

Ben de dün dışarı çıktım. لذلك خرجت أمس. Ich bin gestern ausgegangen. So I went out yesterday. Gittim, biraz alışveriş yaptım. ذهبت وقمت ببعض التسوق. I went, I did some shopping. Ekmek aldım sonra evde ne gerekliyse bir liste yapmıştı evde yaşayanlar. اشتريت الخبز، ثم قام الأشخاص الذين يعيشون في المنزل بإعداد قائمة بكل ما يحتاجون إليه. Ich kaufte Brot und machte dann eine Liste der Dinge, die im Haus benötigt wurden. I bought bread and made a list of whatever was necessary at home. Купил хлеба, потом люди, живущие в доме, составили список того, что нужно дома.

Gittim onları aldım. ذهبت واشتريتهم. I went and got them. Sonra eve geldim. ثم عدت إلى المنزل. Then I came home. Onları temizledim tabii ki. لقد قمت بتنظيفهم بالطبع. Ich habe sie natürlich aufgeräumt. Of course I cleaned them. Biraz beklettim balkonda üç dört saat. أبقيته على الشرفة لفترة، ثلاث أو أربع ساعات. I waited a little three or four hours on the balcony. Я ждал на балконе три или четыре часа. Dezenfekte edip içeri aldım. لقد قمت بتطهيره وأخذته إلى الداخل. Ich habe ihn desinfiziert und mitgebracht. I disinfected and took it inside.

Ellerimi tabii ki iyi bir şekilde yıkadım. بالطبع غسلت يدي جيداً. Natürlich habe ich mir die Hände gut gewaschen. Of course I washed my hands well. El temizleyici kullandım. لقد استخدمت معقم اليدين. Ich habe Handdesinfektionsmittel benutzt. I used a hand cleaner. Şimdi de evdeyim dediğim gibi, dışarı çıkamıyorum. كما قلت، أنا في المنزل الآن، لكن لا أستطيع الخروج. Jetzt bin ich zu Hause, wie gesagt, ich kann nicht rausgehen. Now, as I said I'm at home, I can't go out. Как я уже сказал, сейчас я дома, я не могу выйти.

Bir şeyler okuyorum, kitap okuyordum az önce. أنا أقرأ شيئا، كنت أقرأ كتابا للتو. Ich lese gerade etwas, ich habe gerade ein Buch gelesen. I was reading something, just reading a book. Daha sonra youtube'da bir şeyler izledim. ثم شاهدت شيئا على موقع يوتيوب. Then I watched something on youtube. Bu şekilde zamanım geçiyor. هذه هي الطريقة التي أقضي بها وقتي. So vertreibe ich mir die Zeit. In this way, my time is passing.

Ama bundan sonra ne olacağı hakkında hiçbir fikrim yok. لكن ليس لدي أي فكرة عما سيحدث بعد ذلك. Aber ich habe keine Ahnung, wie es weitergeht. But I have no idea what will happen next. Kimsenin yok aslında. في الواقع، لا أحد لديه. Das tut eigentlich niemand. Nobody actually.

İnsanlar endişelenmeye başladılar. بدأ الناس بالقلق. People started to worry. Люди начали волноваться. Çünkü bu hastalığın ne zaman son bulacağını kimse bilmiyor. لأنه لا أحد يعرف متى سينتهي هذا المرض. Denn niemand weiß, wann diese Krankheit enden wird. Because nobody knows when this disease will end.

Ben de bilmiyorum. I don't know either. İnsanlar ölüyor evet, bu çok kötü bir durum. الناس يموتون نعم، هذا وضع سيء للغاية. Die Menschen sterben, ja, es ist sehr schlimm. People are dying yes, this is a very bad situation.

Ama diğer taraftan böyle devam ederse insanlar hastalıktan dolayı değil ama açlıktan dolayı ölecekler. ولكن من ناحية أخرى، إذا استمر الأمر على هذا النحو، فلن يموت الناس بسبب المرض بل بسبب الجوع. Andererseits werden die Menschen, wenn das so weitergeht, nicht an Krankheiten, sondern an Hunger sterben. On the other hand, if it continues like this, people will die not from disease, but from starvation. Но с другой стороны, если так будет продолжаться, люди будут умирать не от болезней, а от голода. Birçok insanın parası yok. كثير من الناس ليس لديهم المال. Many people have no money. Gidip alışveriş yapamıyorlar. لا يمكنهم الذهاب للتسوق. Sie können nicht einkaufen gehen. They can't go and shop.

Evet, bazı sosyal devletler halkına yardım etmeye çalışıyor. نعم، تحاول بعض الدول الاجتماعية مساعدة شعوبها. Ja, einige Sozialstaaten versuchen, ihren Bürgern zu helfen. Yes, some social states are trying to help their people. Да, некоторые государства всеобщего благосостояния пытаются помочь своему народу. Ama onların kasası da her geçen gün boşalıyor. لكن خزائنهم تصبح فارغة يوما بعد يوم. Aber ihre Kassen werden immer leerer. But their case is empty every day. Но их сейф пустеет день ото дня.

Umarım en kısa zamanda eski halimize döneriz ve insanlar dışarı çıkabilirler, ticaret tekrar canlanır, eski halimize döneriz. آمل أن نعود إلى طرقنا القديمة في أقرب وقت ممكن، ويتمكن الناس من الخروج، وتنتعش التجارة مرة أخرى، ونعود إلى طرقنا القديمة. Ich hoffe, dass wir so bald wie möglich zu unserem alten Zustand zurückkehren, dass die Menschen wieder ausgehen können, dass der Handel wieder auflebt, dass wir zu unserem alten Zustand zurückkehren. I hope we get back to our old state as soon as possible and people can get out, trade comes to life again, we go back to our old state. Я надеюсь, что мы вернемся к нашему прежнему состоянию как можно скорее, и люди смогут выйти, торговля возродится, мы вернемся к нашему прежнему состоянию.

Ben de bunu sabırsızlıkla bekliyorum. أنا أتطلع إلى هذا أيضا. Das ist es, worauf ich mich freue. I am looking forward to it. Я тоже с нетерпением жду этого. Tabii bu süreçte de evdeyken de zamanımı boş geçirmemeye gayret gösteriyorum. وطبعاً أحاول ألا أضيع وقتي خلال هذه الفترة وأثناء تواجدي في المنزل. Während dieses Prozesses versuche ich natürlich, meine Zeit nicht zu Hause zu verschwenden. Of course, I am trying not to spend my time in this process or while I am at home. Конечно, в этом процессе я стараюсь не тратить попусту время, когда нахожусь дома.

Günde bir defa, yani sokağa çıkma yasağı olmadığı zamanlar, dışarı çıkıyorum. أخرج مرة واحدة في اليوم، أي عندما لا يكون هناك حظر تجول. Ich gehe einmal am Tag aus, wenn es keine Ausgangssperre gibt. I go out once a day, that is, when there is no curfew. Я выхожу раз в день, то есть когда нет комендантского часа. Yaklaşık bir saat yürüyorum. أمشي لمدة ساعة تقريبا. Ich gehe etwa eine Stunde lang. I walk about an hour.

Bir saat içerisinde sanırım beş kilometre veya dört kilometre kadar yürüyorum. أعتقد أنني أمشي حوالي خمسة أو أربعة كيلومترات في الساعة. In an hour I guess I walk for five or four kilometers. Думаю, за час я прохожу километров пять-четыре. Etrafa bakıyorum sokaklara, caddelere, insanlara. أنظر حولي إلى الشوارع والطرق والناس. I look around the streets, streets, people. Я оглядываю улицы, улицы, людей.

Tabii ki sokağa çıktığımda genellikle maske takan insanlar görüyorum. بالطبع، عندما أخرج إلى الشارع، عادةً ما أرى أشخاصًا يرتدون أقنعة. Wenn ich auf die Straße gehe, sehe ich natürlich oft Leute, die Masken tragen. Of course, when I go out on the street, I often see people wearing masks. Конечно, когда я выхожу на улицу, я обычно вижу людей в масках. Maske takmayan insanlara polis ceza yazabiliyor kanunen. بموجب القانون، يمكن للشرطة فرض غرامة على الأشخاص الذين لا يرتدون قناعًا. Personen, die keine Masken tragen, können von der Polizei mit einem Bußgeld belegt werden. People who do not wear masks can write punishments by law. По закону полиция может штрафовать людей, которые не носят маски.

Ama tabii ki Türkiye'de kanunlar her zaman uygulanmıyor. لكن بطبيعة الحال، لا يتم تنفيذ القوانين دائمًا في تركيا. Aber natürlich werden die Gesetze in der Türkei nicht immer durchgesetzt. But of course the laws are not always implemented in Turkey. Но, конечно, законы в Турции не всегда соблюдаются. Yani görüyorlar mesela maske takmayan birini polisler. لذلك، على سبيل المثال، ترى الشرطة شخصًا لا يرتدي قناعًا. Die Polizei sieht zum Beispiel jemanden, der keine Maske trägt. I mean, for example, polismen notice someone not wearing a mask. Так, например, полиция видит того, кто не носит маску.

Ama çok umursamıyorlar. لكنهم لا يهتمون كثيرا. But they don't care much. Но им все равно. Uyarıyorlar, diyorlar ki "Git evine ve maskeni tak veya bir maske satın al!". يحذرون، ويقولون: "عد إلى المنزل وارتدي قناعك أو اشترِ قناعًا!". They warn, they say, "Go home and put on your mask or buy a mask!" Предупреждают, говорят: «Иди домой и надень маску или купи маску!». Ha, maske satın almak demişken, hükümet bir karar aldı geçende, maske satışını yasakladı. وبالحديث عن شراء الأقنعة، فقد اتخذت الحكومة مؤخرًا قرارًا بحظر بيع الأقنعة. Apropos Maskenkauf: Die Regierung hat kürzlich beschlossen, den Verkauf von Masken zu verbieten. Speaking of buying a mask, the government made a decision, and recently banned the sale of a mask. О, говоря о покупке масок, недавно правительство приняло решение о запрете продажи масок.