×

We use cookies to help make LingQ better. By visiting the site, you agree to our cookie policy.


image

Baha's Stories, TÜRKİYE’DE SÜPERMARKETLERE VERİLEN CEZALAR

TÜRKİYE'DE SÜPERMARKETLERE VERİLEN CEZALAR

Türkiye'de pandemi döneminde süpermarketlere çok yüksek cezalar verildi.

Her şehirde olan süpermarketlere “zincir market” denir.

O marketler tekel gibidir.

Binlerce şubeleri vardır.

Devlet ve belediye görevlileri sık sık süpermarketleri denetliyorlar.

Ürünlerin fiyatlarını kontrol ediliyorlar ve karşılaştırıyorlar.

Fiyatları haksız olarak artıran marketlere sık sık para cezası veriyorlar.

Mesela geçen sene 5 zincir markete yaklaşık 2 milyar Türk Lirası ceza verildi.

Bu çok yüksek bir miktar.

Hükümet bazı zincir marketlerin kartel gibi olduklarını iddia ediyor.

Aralarında gizli anlaşma yapan marketlere büyük cezalar veriliyor.

Onları kapatmakla tehdit ediyorlar.

Yetkililer, bu marketlerin fiyatları bilerek artırdıklarını düşünüyorlar.

Bunu kanıtlamak için süpermarketleri denetliyorlar.

Artan fiyatlarla bu şekilde mücadele etmeye çalışıyorlar.

Vatandaşların bu konuda farklı görüşleri var.

Bazı insanlar bu marketlerin mafya gibi olduklarını iddia ediyorlar.

Onların fiyatları kasıtlı olarak sürekli artırdıklarını söylüyorlar.

Fiyatların fazla olması insanları sinirlendiriyor.

Temel ihtiyaç maddelerinin fiyatı marketlerde çok yüksek.

Türkiye'de milyonlarca fakir insan var.

Onlar birçok ürünü almakta zorlanıyorlar.

Fiyatların âcilen azaltılmasını istiyorlar.

Bazı gazeteciler marketlerin çok fazla kâr ettiklerini söylüyorlar.

Örneğin marketlerin 3 liraya aldıkları domatesi 10 liraya sattıklarını iddia eden gazeteciler var.

Doğal olarak bu durum tüketicileri şüphelendiriyor.

Tek sorun fiyatların yüksek olması değil.

Bazı marketlerin piyasada az bulunan ürünleri stokladığı söyleniyor.

Bu şekilde fiyatları manipüle ettikleri ve ekonomiye zarar verdikleri ifade ediliyor.

Bazı kişiler hükümetin bu duruma müdahale etmesini eleştiriyorlar.

Serbest piyasada fiyatların özgürce belirlenebilmesini istiyorlar.

Bu tür müdahalelerin ekonomiye zarar verdiğini veya verebileceğini düşünüyorlar.

Bu soruna henüz bir çözüm bulunamadı.

Televizyon kanallarında ve gazetelerde her gün bu konu hakkında haberler görüyorum.

Bu problemin âcilen çözülmesi gerektiğini düşünüyorum çünkü ürünlerin fiyatı neredeyse her hafta artıyor.

İnsanlar fakirleşiyor.

Mesela süt veya yağ satın almak artık birçok Türk için bir lüks.

TÜRKİYE’DE SÜPERMARKETLERE VERİLEN CEZALAR العقوبات المفروضة على محلات السوبر ماركت في تركيا BUSSGELDER GEGEN SUPERMÄRKTE IN DER TÜRKEI ΠΡΌΣΤΙΜΑ ΠΟΥ ΕΠΙΒΛΉΘΗΚΑΝ ΣΕ ΣΟΎΠΕΡ ΜΆΡΚΕΤ ΣΤΗΝ ΤΟΥΡΚΊΑ PENALTY GIVEN TO SUPERMARKETS IN TURKEY MULTAS IMPUESTAS A SUPERMERCADOS EN TURQUÍA ШТРАФЫ, НАЛОЖЕННЫЕ НА СУПЕРМАРКЕТЫ В ТУРЦИИ BÖTER FÖR STORMARKNADER I TURKIET

Türkiye'de pandemi döneminde süpermarketlere çok yüksek cezalar verildi. خلال فترة الوباء في تركيا، تم فرض غرامات عالية جدًا على محلات السوبر ماركت. Supermarkets were given very high penalties during the pandemic period in Turkey.

Her şehirde olan süpermarketlere “zincir market” denir. تسمى محلات السوبر ماركت في كل مدينة "أسواق السلسلة". Supermarkets in every city are called "chain markets".

O marketler tekel gibidir. هذه الأسواق تشبه الاحتكارات. Those markets are like a monopoly.

Binlerce şubeleri vardır. لديهم الآلاف من الفروع. It has thousands of branches.

Devlet ve belediye görevlileri sık sık süpermarketleri denetliyorlar. كثيرا ما يقوم مسؤولو الدولة والبلديات بتفتيش محلات السوبر ماركت. Staatliche und kommunale Behörden kontrollieren häufig Supermärkte. State and municipal officials frequently inspect supermarkets.

Ürünlerin fiyatlarını kontrol ediliyorlar ve karşılaştırıyorlar. يقومون بفحص ومقارنة أسعار المنتجات. Sie prüfen und vergleichen die Preise der Produkte. They check and compare the prices of products.

Fiyatları haksız olarak artıran marketlere sık sık para cezası veriyorlar. وكثيراً ما يفرضون غرامات على الأسواق التي ترفع الأسعار بشكل غير عادل. Sie verhängen häufig Geldbußen gegen Märkte, die die Preise in unfairer Weise erhöhen. They often impose fines on grocery stores that raise prices unfairly.

Mesela geçen sene 5 zincir markete yaklaşık 2 milyar Türk Lirası ceza verildi. على سبيل المثال، في العام الماضي، تم تغريم 5 متاجر سوبر ماركت ما يقرب من 2 مليار ليرة تركية. So wurden beispielsweise im vergangenen Jahr gegen 5 Handelsketten Geldbußen in Höhe von rund 2 Milliarden Türkischen Lira verhängt. For example, last year, 5 chain stores were fined approximately 2 billion Turkish Liras.

Bu çok yüksek bir miktar. وهذا مبلغ مرتفع جداً. This is a very high amount.

Hükümet bazı zincir marketlerin kartel gibi olduklarını iddia ediyor. تدعي الحكومة أن بعض الأسواق المتسلسلة تشبه الكارتلات. Die Regierung behauptet, dass einige Kettenmärkte wie ein Kartell sind. The government claims that some chain stores are like cartels.

Aralarında gizli anlaşma yapan marketlere büyük cezalar veriliyor. وتُفرض غرامات كبيرة على الأسواق التي تعقد اتفاقيات سرية فيما بينها. Gegen Märkte, die sich gegenseitig absprechen, werden hohe Strafen verhängt. Large fines are given to the markets that make collusion between them.

Onları kapatmakla tehdit ediyorlar. ويهددون بإغلاقها. Sie drohen damit, sie zu schließen. They threaten to shut them down.

Yetkililer, bu marketlerin fiyatları bilerek artırdıklarını düşünüyorlar. وتعتقد السلطات أن هذه الأسواق تعمدت رفع الأسعار. Die Behörden glauben, dass diese Märkte die Preise absichtlich erhöhen. Authorities believe that these markets have deliberately increased prices. Власти считают, что эти рынки намеренно повысили цены.

Bunu kanıtlamak için süpermarketleri denetliyorlar. يقومون بتفتيش محلات السوبر ماركت لإثبات ذلك. They audit supermarkets to prove it.

Artan fiyatlarla bu şekilde mücadele etmeye çalışıyorlar. هذه هي الطريقة التي يحاولون بها مكافحة ارتفاع الأسعار. Auf diese Weise versuchen sie, die steigenden Preise zu bekämpfen. This is how they try to combat rising prices. Так они пытаются бороться с ростом цен.

Vatandaşların bu konuda farklı görüşleri var. لدى المواطنين آراء مختلفة حول هذه القضية. Citizens have different views on this issue.

Bazı insanlar bu marketlerin mafya gibi olduklarını iddia ediyorlar. يدعي بعض الناس أن هذه الأسواق تشبه المافيا. Manche Leute behaupten, diese Märkte seien wie die Mafia. Some people claim that these markets are like the mafia. Некоторые люди утверждают, что эти рынки похожи на мафию.

Onların fiyatları kasıtlı olarak sürekli artırdıklarını söylüyorlar. يقولون إنهم يواصلون زيادة الأسعار عن قصد. Sie sagen, dass sie absichtlich die Preise ständig erhöhen. They say they are constantly increasing prices on purpose. Говорят, что специально постоянно повышают цены.

Fiyatların fazla olması insanları sinirlendiriyor. ارتفاع الأسعار يثير غضب الناس. Die hohen Preise machen die Menschen wütend. The high prices make people angry.

Temel ihtiyaç maddelerinin fiyatı marketlerde çok yüksek. أسعار الضروريات الأساسية مرتفعة جداً في الأسواق. Die Preise für die Grundbedürfnisse sind auf den Märkten sehr hoch. The prices of basic necessities are very high in the markets. Цены на предметы первой необходимости на рынках очень высоки.

Türkiye'de milyonlarca fakir insan var. هناك الملايين من الفقراء في تركيا. There are millions of poor people in Turkey.

Onlar birçok ürünü almakta zorlanıyorlar. لديهم صعوبة في شراء العديد من المنتجات. Sie finden es schwierig, viele Produkte zu kaufen. They find it difficult to buy many products.

Fiyatların âcilen azaltılmasını istiyorlar. إنهم يريدون تخفيض الأسعار على الفور. Sie fordern eine dringende Senkung der Preise. They want prices to be reduced urgently.

Bazı gazeteciler marketlerin çok fazla kâr ettiklerini söylüyorlar. ويقول بعض الصحفيين إن الأسواق تحقق أرباحا أكثر من اللازم. Einige Journalisten sagen, dass die Märkte zu viel Gewinn machen. Some journalists say that grocery stores make too much profit.

Örneğin marketlerin 3 liraya aldıkları domatesi 10 liraya sattıklarını iddia eden gazeteciler var. على سبيل المثال، هناك صحافيون يزعمون أن الأسواق تبيع الطماطم بـ10 ليرات بعد شرائها بـ3 ليرات. Es gibt zum Beispiel Journalisten, die behaupten, dass in Lebensmittelgeschäften Tomaten, die für 3 Lira gekauft wurden, für 10 Lira verkauft werden. For example, there are journalists who claim that the markets buy tomatoes for 3 liras and sell them for 10 liras.

Doğal olarak bu durum tüketicileri şüphelendiriyor. وبطبيعة الحال، هذا يجعل المستهلكين متشككين. Das macht die Verbraucher natürlich skeptisch. Naturally, this makes consumers suspicious. Естественно, это вызывает подозрения у потребителей.

Tek sorun fiyatların yüksek olması değil. المشكلة الوحيدة ليست أن الأسعار مرتفعة. Die hohen Preise sind nicht das einzige Problem. The high prices are not the only problem. Единственная проблема не в том, что цены высокие.

Bazı marketlerin piyasada az bulunan ürünleri stokladığı söyleniyor. يقال أن بعض الأسواق تخزن منتجات نادرة في السوق. Es wird gemunkelt, dass einige Märkte Produkte führen, die auf dem Markt knapp sind. Some markets are said to be stocking products that are scarce in the market. Говорят, что в некоторых продуктовых магазинах продаются продукты, которые редко встречаются на рынке.

Bu şekilde fiyatları manipüle ettikleri ve ekonomiye zarar verdikleri ifade ediliyor. يذكر أنهم يتلاعبون بالأسعار ويضرون بالاقتصاد بهذه الطريقة. Auf diese Weise, so heißt es, manipulieren sie die Preise und schaden der Wirtschaft. In this way, it is stated that they manipulate prices and harm the economy. Таким образом утверждается, что они манипулируют ценами и наносят ущерб экономике.

Bazı kişiler hükümetin bu duruma müdahale etmesini eleştiriyorlar. وينتقد البعض تدخل الحكومة في هذا الوضع. Einige Leute kritisieren das Eingreifen der Regierung in dieser Situation. Some people criticize the government's intervention in this situation. Некоторые люди критикуют вмешательство правительства в эту ситуацию.

Serbest piyasada fiyatların özgürce belirlenebilmesini istiyorlar. إنهم يريدون أن يتم تحديد الأسعار بحرية في السوق الحرة. Sie wollen, dass die Preise auf dem freien Markt frei festgelegt werden. They want prices to be freely determined in a free market. Они хотят, чтобы цены свободно определялись на свободном рынке.

Bu tür müdahalelerin ekonomiye zarar verdiğini veya verebileceğini düşünüyorlar. وهم يعتقدون أن مثل هذه التدخلات تضر أو يمكن أن تضر بالاقتصاد. Sie sind der Meinung, dass solche Eingriffe der Wirtschaft geschadet haben oder schaden könnten. They think that such interventions are damaging or could harm the economy. Они считают, что такие интервенции наносят ущерб или могут нанести ущерб экономике.

Bu soruna henüz bir çözüm bulunamadı. ولم يتم العثور على حل لهذه المشكلة بعد. No solution to this problem has yet been found. Решение этой проблемы пока не найдено.

Televizyon kanallarında ve gazetelerde her gün bu konu hakkında haberler görüyorum. أرى أخبارًا عن هذه القضية في القنوات التلفزيونية والصحف كل يوم. Ich sehe jeden Tag Nachrichten zu diesem Thema in den Fernsehsendern und Zeitungen. I see news about this issue every day on TV channels and in newspapers.

Bu problemin âcilen çözülmesi gerektiğini düşünüyorum çünkü ürünlerin fiyatı neredeyse her hafta artıyor. أعتقد أن هذه المشكلة بحاجة إلى حل عاجل لأن أسعار المنتجات تتزايد كل أسبوع تقريبًا. Ich denke, dieses Problem muss dringend gelöst werden, denn die Preise für die Produkte steigen fast jede Woche. I think this problem needs to be solved urgently because the price of products is increasing almost every week. Я думаю, что эту проблему нужно решать срочно, потому что цены на продукты растут чуть ли не каждую неделю.

İnsanlar fakirleşiyor. People are getting poorer.

Mesela süt veya yağ satın almak artık birçok Türk için bir lüks. على سبيل المثال، أصبح شراء الحليب أو الزيت الآن رفاهية بالنسبة للعديد من الأتراك. So ist beispielsweise der Kauf von Milch oder Butter für viele Türken heute ein Luxus. For example, buying milk or butter is now a luxury for many Turks.