TÜRKİYE'DE MÜZİSYEN OLMAK
MUSIKER SEIN IN DER TÜRKEI
BECOME A MUSICIAN IN TURKEY
SER MÚSICO EN TURQUÍA
СТАТЬ МУЗЫКАНТОМ В ТУРЦИИ
ATT VARA MUSIKER I TURKIET
Yaşayan en meşhur Türk müzisyen Fazıl Say'dır.
Der berühmteste lebende türkische Musiker ist Fazıl Say.
Fazıl Say is the most famous Turkish musician living.
Самый известный из ныне живущих турецких музыкантов – Фазиль Сай.
O, küçük yaşlarda piyano çalmaya başladı.
Schon in jungen Jahren begann er mit dem Klavierspiel.
He started playing the piano at a young age.
Dünyada sayısız yerde konser verdi.
Er gab Konzerte an unzähligen Orten auf der ganzen Welt.
He gave concerts in numerous places around the world.
O, piyano çalarken kendinden geçiyor.
Er ist ekstatisch, wenn er auf dem Klavier spielt.
He gets ecstatic while playing the piano.
Onun babası müzik üzerine birçok kitap yazdı.
Sein Vater schrieb viele Bücher über Musik.
His father wrote many books on music.
Его отец написал много книг о музыке.
Batı müziği, Osmanlı'nın son devirlerinde Osmanlı müziğine etki etmeye başladı.
Die westliche Musik begann die osmanische Musik in den letzten Perioden des Osmanischen Reiches zu beeinflussen.
Western music began to influence Ottoman music in the last periods of the Ottoman Empire.
Западная музыка начала оказывать влияние на османскую музыку в последние периоды существования Османской империи.
O dönemlerde müzisyenlerin büyük çoğunluğu gayrimüslimdi.
Zu dieser Zeit waren die meisten Musiker Nicht-Muslime.
The vast majority of musicians at that time were non-Muslim.
Большинство музыкантов в то время были немусульманами.
Müslüman müzisyenler de genellikle dini kurumlarda yetişiyorlardı.
Muslimische Musiker wurden häufig in religiösen Einrichtungen ausgebildet.
Muslim musicians were also often raised in religious institutions.
Мусульманские музыканты также обучались в религиозных учреждениях.
Cumhuriyet kurulduktan sonra Atatürk, Türkiye'yi çağdaşlaştırma çabaları kapsamında bazı genç müzisyenlerin Avrupa'ya müzik eğitimi almak için gönderilmesini istedi.
Nach der Gründung der Republik forderte Atatürk im Rahmen seiner Bemühungen um die Modernisierung der Türkei, dass einige junge Musiker zum Musikstudium nach Europa geschickt werden.
After Ataturk founded the Republic, some of the young musicians as part of efforts to modernize Turkey asked to be sent to Europe to receive music education.
После создания республики Ататюрк потребовал, чтобы несколько молодых музыкантов были отправлены в Европу для изучения музыки в рамках его усилий по модернизации Турции.
Ankara'da opera binası açıldı.
The opera house was opened in Ankara.
Opera eğitimi almak için Avrupa'ya öğrenciler gönderildi.
Students were sent to Europe to study opera.
Студентов отправили в Европу изучать оперу.
En meşhur Türk opera sanatçısı Leyla Gencer'dir.
The most famous Turkish opera singer is Leyla Gencer.
80'lerden itibaren Türk müziğinde büyük bir değişim görüldü.
A big change has been seen in Turkish music since the 80s.
از دهه 80 میلادی تغییر بزرگی در موسیقی ترکیه دیده شده است.
С 80-х годов в турецкой музыке произошли большие изменения.
O dönemde Türk ekonomisi dünya pazarına uyumlu hâle getirilmeye çalışılıyordu.
At that time, the Turkish economy was trying to be compatible with the world market.
در آن زمان تلاش می شد اقتصاد ترکیه با بازار جهانی هماهنگ شود.
В то время турецкую экономику пытались привести в соответствие с мировым рынком.
İthalat kolaylaştırıldı.
Import is made easy.
واردات آسان شد
Импорт стал проще.
Böylece ülkeye yeni müzik aletleri getirmek daha kolay oldu.
Thus, it was easier to bring new musical instruments to the country.
این امر باعث شد تا بتوان آلات موسیقی جدید را به کشور آورد.
Это облегчило привоз в страну новых музыкальных инструментов.
Hollywood filmlerinden etkilenen gençler Batı müziğine ilgi duymaya başladılar.
Young people influenced by Hollywood movies started to be interested in Western music.
جوانان متاثر از فیلم های هالیوودی به موسیقی غربی علاقه مند شدند.
Молодые люди под влиянием голливудских фильмов заинтересовались западной музыкой.
Birçok rock, caz, blues grupları kuruldu.
Many rock, jazz, blues bands were formed.
بسیاری از گروه های راک، جاز و بلوز تشکیل شد.
Müzik her zaman Türklerin yaşamında olmuştur.
Music has always been in the life of the Turks.
موسیقی همیشه در زندگی ترک ها بوده است.
Музыка всегда была в жизни турок.
Bazı radikal dinciler müziğe karşı çıkarlar.
Some radical religionists oppose music.
Некоторые радикалы выступают против музыки.
Müziği haram olarak görürler.
They see music as haram.
Они считают музыку харамом.
Ancak onların sayısı çok az.
However, their number is very low.
Anadolu halkı türkü dinlemeyi sever.
Anatolian people like to listen to folk songs.
Анатолийцы любят слушать народные песни.
Türkülerin sözlerinin yazarı belli değildir.
The author of the lyrics of the folk songs is not certain.
Автор слов народных песен неизвестен.
Anonimdir.
By Anonymous.
Onlar Anadolu halkının acılarını, sevinçlerini yansıtır.
They reflect the pain and joy of the Anatolian people.
Они отражают боль и радость анатолийского народа.
İbrahim Tatlıses, Ortadoğu'daki en popüler Türk şarkıcıdır.
İbrahim Tatlıses is the most popular Turkish singer in the Middle East.
O, milletvekili olmak istiyordu.
He wanted to be a deputy.
Он хотел быть депутатом.
Ancak onu eskiden kavga ettiği bir adam, kafasından silahla vurdu.
However, a man who used to quarrel struck him with a gun in his head.
Однако мужчина, с которым она дралась, выстрелил ей в голову из пистолета.
Ölmedi, hâlâ yaşıyor.
He's not dead, he's still alive.
Он не умер, он еще жив.
Ama vücudunun yarısı felç.
But half of his body is paralyzed.
Но половина его тела парализована.
Artık şarkı söyleyemiyor.
He can't sing anymore.
Türküler genellikle saz çalınarak söylenir.
The folk songs are usually performed by playing the saz.
Народные песни обычно поются под игру на сазе.
Anadolu'da birçok köyde saz çalan âşıklar bulunur.
There are lovers playing instruments in many villages in Anatolia.
Aleviler için müziğin dinsel bir yönü de vardır.
For Alevis, music also has a religious aspect.
Для алевитов музыка также имеет религиозный аспект.
Onlar ibadetlerini saz eşliğinde yaparlar.
They perform their worship with reed.
Они совершают свои поклонения в сопровождении саза.
O müzik aleti olmadan ibadet yapamazlar.
They cannot worship without that musical instrument.
Они не могут молиться без этого музыкального инструмента.
Bu yüzden çocuklarını küçük yaştan itibaren bu aleti iyi çalabilmeleri için eğitirler.
That's why they educate their children from a young age so that they can play this tool well.
Вот почему они обучают своих детей хорошо играть на этом инструменте с раннего возраста.
90'lardan itibaren pop müziğin etkisi arttı.
The influence of pop music has increased since the 90s.
Влияние поп-музыки усилилось с 90-х годов.
Pop şarkılar genellikle kısa bir süre için etki yaratıyorlar.
Pop songs often make an impact for a short time.
Поп-песни часто оказывают влияние на короткое время.
Özellikle genç Türkler pop müzik dinlemeyi seviyorlar.
Young Turks especially like to listen to pop music.
Особенно молодые турки любят слушать поп-музыку.
Lady Gaga, Eminem gibi Amerikan sanatçıları dinlemeyi tercih ediyorlar.
American artists such as Lady Gaga and Eminem prefer to listen.
En çok sevilen pop şarkıcı olan Tarkan'ı Türkiye dışında Balkanlar'daki pek çok insan da tanır.
Most popular pop singer Tarkan, which recognizes many people in the Balkans than Turkey.
Yaşlı ve eğitimli kesim Türk Sanat Müziği dinlemeyi sever.
Old and educated people like to listen to Turkish Art Music.
Пожилые и образованные люди любят слушать турецкую классическую музыку.
O tarz müziğe Türk klasik müziği diyebiliriz.
We can call that kind of music Turkish classical music.
Мы можем назвать этот тип музыки турецкой классической музыкой.
Sanat müziği piyasasında hiyerarşi vardır.
There is a hierarchy in the art music market.
На рынке арт-музыки существует иерархия.
Yani pop sanatçısı gibi bir anda sahneye çıkamazsınız.
So you can't go on the stage just like a pop artist.
Так что ты не можешь выйти на сцену, как поп-артист.
İyi ve zorlu bir eğitim almanız gerekir.
You need to have a good and challenging education.
Нужно получить хорошее и жесткое образование.
Maalesef bu müzik artık eskisi kadar popüler değil.
Unfortunately, this music is no longer as popular as before.
Gençler pek dinlemiyorlar.
Young people don't listen much.
2000'lerden itibaren rap müziğin etkisi artmaya başladı.
Since the 2000s, the influence of rap music began to increase.
Özellikle gecekondularda yaşayan gençler bu müziği icra ediyorlar.
Especially young people living in slums perform this music.
Особенно эту музыку исполняют молодые люди, живущие в трущобах.
Hayatlarındaki dertleri, sıkıntıları, mutsuzlukları bu müzik aracılığıyla diğer insanlara aktarıyorlar.
They convey their troubles, troubles and unhappiness in their lives to other people through this music.
Через эту музыку они передают свои беды, беды и несчастья другим людям.
En meşhur rap sanatçıları Ceza, Sagopa Kajmer ve Ezhel'dir.
The most famous rap artists are Ceza, Sagopa Kajmer and Ezhel.
Eskiden müzisyenlerin ünlü olması zordu.
It used to be difficult for musicians to be famous.
Kaset çıkarmaları gerekiyordu.
They had to pull out cassettes.
Пришлось снимать ленту.
İnternetin yaygınlaşmasıyla birlikte bu durum değişti.
With the spread of the Internet, this has changed.
С появлением Интернета это изменилось.
Türkler kayıtlarını artık youtube'dan, instagram'dan vs. paylaşıyorlar.
Turks record their recordings from youtube, instagram etc. they share.
Турки теперь могут скачивать свои записи с ютуба, инстаграма и т.д. они делят.
TRT, muhalif şarkıcıların şarkılarını yayımlamıyor.
TRT does not broadcast the songs of opposition singers.
ТРТ не транслирует песни оппозиционных певцов.
Orada da sansür var.
There is censorship there.
Есть и цензура.
Futbolcular gibi bazı şarkıcılar da milletvekili oluyorlar.
Some singers, like football players, become deputies.
Çünkü bazı Türkler sevdikleri şarkıcılara seçimlerde düşünmeden oy verirler.
Because some Turks vote for their favorite singers in the elections without thinking.