×

We use cookies to help make LingQ better. By visiting the site, you agree to our cookie policy.


image

Baha's Stories, TÜRKİYE'DE KADIN HAKLARI

TÜRKİYE'DE KADIN HAKLARI

Çok tartışmalı ancak önemli bir konudan bahsedeceğim. Türkiye'de gazetelerde her gün kadına yönelik şiddet haberleri okuyoruz. Televizyonlarda sürekli karısını döven, öldüren kocaların haberleri gösteriliyor. Ciddi bir mesele. Bu durum neden böyle? Bunu sorgulamalıyız.

Kısaca tarihe bakarsak, Osmanlı İmparatorluğu yıkıldıktan sonra kurulan Cumhuriyet döneminde birçok kanun yapıldı. Medeni Kanun ile birlikte Şeriat yürürlükten kaldırıldı. Kadınlarla erkekler eşit sayıldı. Artık kadınlar mahkemelerde şahit olabilirler. Anne-babalarından kalan mirası erkek kardeşleriyle eşit biçimde paylaşabilirler. Kadınlar için çok önemli bir kazanım.

1930'lu yıllarda kadınlara seçme-seçilme hakkı verildi. Kadınların oy kullanabilmek için Avrupa'daki gibi eylem yapmalarına gerek kalmadı. Belki de bu yüzden kimi kadınlar, kadın haklarını yeteri kadar savunmuyorlar. Veya önemsemiyorlar. Bunun bilincinde değiller. Kıymetini bilmiyorlar*. Kadınları bilinçlendirmek için Sivil Toplum Örgütleri çaba harcıyorlar.

Türkiye'de kadınlar ile erkekler kanunen eşit durumdalar. Ancak gerçek hayatta kadınların karşılaştığı pek çok problem var. Birçok işyerinde patronları, iş arkadaşları kadınlara mobbing uyguluyorlar. Kadınlar genellikle bunlara ses çıkaramıyorlar. Çünkü şikayet ederlerse işten atılabilirler, işsiz kalabilirler. Bazen de erkekler onlara iftara ediyorlar. İş Kanunları kadınları daha etkili bir biçimde korumalı.

Türk erkekler genellikle çok kıskanç oluyorlar. Kadını bir eşya gibi görüyorlar. Kadının başka erkeklerle konuşmasını istemiyorlar. Ama kendileri istedikleri kadınla konuşabiliyorlar. Kendi eşleri konuşunca onları dövüyorlar. Anlaşamayan eşler boşanıyorlar. Özellikle boşandıktan sonra kadın yeni bir ilişkiye başlarsa eski eşi çok sinirleniyor. Kadını veya kadının yeni sevgilisini öldürmek istiyor. Bu, hastalık gibi bir şey. Bu erkeklerin tedavi edilmesi lazım.

Türkiye'de mahalle baskısı* denen lanet bir şey var. Maalesef çoğu cinayet bu yüzden işleniyor. Örneğin, bir erkek sevgilisinden veya karısından ayrılıyor. Sonra bütün arkadaşları onunla dalga geçiyorlar. Onun 'gerçek' erkek olmadığını söylüyorlar. Onun erkekliğini sorguluyorlar. 'Gerçek' erkeğin kadına egemen olması gerektiğini iddia ediyorlar. Arkadaşlarını kışkırtıyorlar. Mahalle baskısı sonucu bazı erkekler kadınlara şiddet uyguluyorlar. Bazen onları öldürüyorlar. Eminim ki, şiddete uğrayan binlerce kadın var ve onlar polise haber vermiyorlar. Çünkü onların hiçbir ekonomik güvencesi yok. Eğer o kadınlar kocalarından ayrılırlarsa nerede yaşayacaklar? Onların mesleği, geliri yok. Çoğu eğitimsiz. Bu yüzden kadınların daha iyi eğitim almaları lazım. Son yıllarda Türkiye'de eğitim alan kadın sayısı erkek sayısını geçti. Bu iyi bir gelişme.

Çalışan kadın sayısı artsa da yönetici kadın sayısı aynı oranda artmıyor. Örneğin üniversitelerdeki akademisyenlerin çoğu kadın olsa da rektörler, dekanlar genellikle erkek oluyor. Kadın yatırımcı sayısı da çok az. Bu yüzden büyük şirketlerin yöneticileri neredeyse hep erkeklerden oluşuyor. Nafaka, son yıllarda Türkiye'de en çok tartışılan konulardan birisidir. Nafaka, boşanan eşlerden zengin olanın fakir olana vermesi gereken paradır. Genellikle erkekler kadınlardan daha zengin olduğundan nafakayı erkekler ödüyorlar. Nafaka, eş ölene kadar ödenir. Yani bir çift 2 yıl evli kaldı. Sonra boşandılar. O erkek kadına ömür boyu nafaka ödemek zorunda. Erkekler buna karşı çıkıyorlar. Kadınlar ise bu parayı çocukları için kullandıklarını söylüyorlar.

TÜRKİYE'DE KADIN HAKLARI حقوق المرأة في تركيا FRAUENRECHTE IN DER TÜRKEI ΔΙΚΑΙΏΜΑΤΑ ΤΩΝ ΓΥΝΑΙΚΏΝ ΣΤΗΝ ΤΟΥΡΚΊΑ WOMEN'S RIGHTS IN TURKEY DERECHOS DE LA MUJER EN TURQUÍA ПРАВА ЖЕНЩИН В ТУРЦИИ KVINNORS RÄTTIGHETER I TURKIET 土耳其的妇女权利

Çok tartışmalı ancak önemli bir konudan bahsedeceğim. Türkiye'de gazetelerde her gün kadına yönelik şiddet haberleri okuyoruz. سأتحدث عن قضية مثيرة للجدل للغاية ولكنها مهمة. نقرأ أخبار العنف ضد المرأة في الصحف كل يوم في تركيا. Ich werde über ein sehr kontroverses, aber wichtiges Thema sprechen. Wir lesen jeden Tag die Nachrichten über Gewalt gegen Frauen in den türkischen Zeitungen. I will talk about a very controversial but important issue. We read the news of violence against women every day in the newspapers in Turkey. Televizyonlarda sürekli karısını döven, öldüren kocaların haberleri gösteriliyor. Ciddi bir mesele. Bu durum neden böyle? Bunu sorgulamalıyız. وتُعرض باستمرار أخبار ضرب الأزواج لزوجاتهم وقتلهم على شاشات التلفزيون. إنها مسألة خطيرة. لماذا هذا هو الحال؟ يجب علينا أن نتساءل عن هذا. In Fernsehsendungen wird immer wieder von Ehemännern berichtet, die ihre Frauen schlagen und töten. Das ist ein ernstes Thema. Warum ist das so? Wir sollten das hinterfragen. The television shows the news of the husbands who beat and killed his wife. It's a serious matter. Why is this so? We must question this. Новости о том, как мужья избивают и убивают своих жен, постоянно показывают по телевидению. Это серьезный вопрос. Почему это так? Мы должны подвергнуть сомнению это.

Kısaca tarihe bakarsak, Osmanlı İmparatorluğu yıkıldıktan sonra kurulan Cumhuriyet döneminde birçok kanun yapıldı. وإذا نظرنا إلى التاريخ بإيجاز، فسنجد أن العديد من القوانين صدرت خلال فترة الجمهورية، التي قامت بعد انهيار الإمبراطورية العثمانية. Ein kurzer Blick in die Geschichte zeigt, dass viele Gesetze während der republikanischen Periode erlassen wurden, die nach dem Zusammenbruch des Osmanischen Reiches entstand. In short, if we look at the history, many laws were made in the Republican era established after the Ottoman Empire collapsed. Если кратко взглянуть на историю, то многие законы были приняты в период Республики, которая установилась после распада Османской империи. Medeni Kanun ile birlikte Şeriat yürürlükten kaldırıldı. Kadınlarla ألغيت الشريعة مع القانون المدني. مع النساء Die Scharia wurde mit dem Zivilgesetzbuch abgeschafft. Frauen und Along with the Civil Code, Sharia was repealed. Men with women Шариат был отменен вместе с Гражданским кодексом. с женщинами erkekler eşit sayıldı. Artık kadınlar mahkemelerde şahit olabilirler. Anne-babalarından kalan mirası erkek kardeşleriyle eşit biçimde paylaşabilirler. Kadınlar için çok önemli bir kazanım. كان الرجال يعتبرون متساوين. ويمكن للمرأة الآن أن تكون شاهدة في المحاكم. يمكنهم مشاركة ميراث والديهم بالتساوي مع إخوانهم. مكسب مهم جدا للنساء. Männer wurden als gleich angesehen. Jetzt können Frauen vor Gericht Zeugnis geben. Sie können das Erbe ihrer Eltern gleichermaßen mit ihren Brüdern teilen. Es ist eine sehr wichtige Leistung für Frauen. attachments were equal. Women can now witness in courts. They can share the legacy from their parents equally with their brothers. A very important achievement for women.

1930'lu yıllarda kadınlara seçme-seçilme hakkı verildi. Kadınların oy kullanabilmek için Avrupa'daki gibi eylem yapmalarına gerek kalmadı. في الثلاثينيات، مُنحت المرأة حق التصويت. ولم تعد النساء مضطرات إلى الاحتجاج كما هو الحال في أوروبا حتى يتمكن من التصويت. In den 1930er Jahren erhielten Frauen das Wahlrecht. Frauen müssen sich nicht wie in Europa verhalten, um wählen zu können. In the 1930s, women were given the right to choose. Women do not need to act like in Europe in order to vote. В 1930-х годах женщинам было предоставлено право голоса. Женщинам не нужно было принимать меры, как в Европе голосовать. Belki de bu yüzden kimi kadınlar, kadın haklarını yeteri kadar savunmuyorlar. Veya önemsemiyorlar. ربما لهذا السبب لا تدافع بعض النساء عن حقوق المرأة بما فيه الكفاية. أو أنهم لا يهتمون. Vielleicht ist das der Grund, warum manche Frauen die Rechte der Frauen nicht ausreichend verteidigen. Oder es ist ihnen egal. Maybe that is why some women do not sufficiently defend women's rights. Or they don't care. Может быть, поэтому некоторые женщины недостаточно защищают свои права. Или им все равно. Bunun bilincinde değiller. Kıymetini bilmiyorlar*. Kadınları bilinçlendirmek için Sivil Toplum Örgütleri** çaba harcıyorlar. إنهم ليسوا على علم بهذا. ولا يعرفون قيمته*. وتبذل المنظمات غير الحكومية جهوداً لرفع مستوى الوعي بين النساء. Sie sind sich dessen nicht bewusst. Sie wissen es nicht zu schätzen*. Organisationen der Zivilgesellschaft bemühen sich, das Bewusstsein der Frauen zu schärfen. They are not aware of this. They don't know the value *. Non-Governmental Organizations ** are making efforts to raise awareness of women. Они не знают об этом. Они не знают твоей ценности*. Неправительственные организации прилагают усилия для повышения осведомленности женщин.

Türkiye'de kadınlar ile erkekler kanunen eşit durumdalar. Ancak gerçek hayatta kadınların karşılaştığı pek çok problem var. في تركيا، النساء والرجال متساوون من الناحية القانونية. ومع ذلك، هناك العديد من المشاكل التي تواجهها المرأة في الحياة الحقيقية. Frauen und Männer sind in der Türkei rechtlich gleichgestellt. Dennoch gibt es viele Probleme, mit denen Frauen im wirklichen Leben konfrontiert sind. legally they are equal to men and women in Turkey. However, there are many problems that women face in real life. Birçok işyerinde patronları, iş arkadaşları kadınlara mobbing uyguluyorlar. Kadınlar genellikle bunlara ses çıkaramıyorlar. في العديد من أماكن العمل، يهاجم الرؤساء وزملاء العمل النساء. ولا تستطيع النساء عمومًا رفع أصواتهن ضد هذه الأمور. An vielen Arbeitsplätzen wenden ihre Chefs und Mitarbeiter Mobbing auf Frauen an. Frauen können oft kein Geräusch machen. In many workplaces, their bosses and co-workers apply mobbing to women. Women often cannot make a sound to them. На многих рабочих местах их начальники и коллеги нападают на женщин. Женщины обычно не могут говорить за них. Çünkü şikayet ederlerse işten atılabilirler, işsiz kalabilirler. Bazen de erkekler onlara iftara ediyorlar. İş Kanunları kadınları daha etkili bir biçimde korumalı. لأنهم إذا اشتكوا، قد يتم طردهم أو البطالة. في بعض الأحيان يفطر الرجال معهم. يجب أن تحمي قوانين العمل المرأة بشكل أكثر فعالية. Denn wenn sie sich beschweren, können sie entlassen werden, sie können arbeitslos sein. Manchmal verleumden Männer sie. Arbeitsgesetze sollten Frauen wirksamer schützen. Because if they complain, they can be fired, they can be unemployed. Sometimes, men are slandering them. Labor Laws should protect women more effectively. Потому что если они пожалуются, их могут уволить, они могут остаться без работы. Иногда мужчины предлагают им ифтар. Законы о труде должны более эффективно защищать женщин.

Türk erkekler genellikle çok kıskanç oluyorlar. Kadını bir eşya gibi görüyorlar. Kadının başka erkeklerle konuşmasını istemiyorlar. غالبًا ما يشعر الرجال الأتراك بالغيرة جدًا. إنهم ينظرون إلى المرأة ككائن. لا يريدون أن تتحدث النساء مع رجال آخرين. Türkische Männer sind oft sehr eifersüchtig. Sie sehen Frauen als Dinge. Sie wollen nicht, dass die Frau mit anderen Männern spricht. Turkish men are often very jealous. They see women as things. They don't want the woman to talk to other men. Ama kendileri istedikleri kadınla konuşabiliyorlar. Kendi eşleri konuşunca onları dövüyorlar. Anlaşamayan eşler boşanıyorlar. لكن يمكنهم التحدث مع أي امرأة يريدونها. وعندما تتحدث زوجاتهم، يضربونهن. الأزواج الذين لا يستطيعون الانسجام يتم الطلاق. Aber sie können mit der Frau sprechen, die sie wollen. Wenn ihre Ehepartner sprechen, schlagen sie sie. Die unangenehmen Ehepartner lassen sich scheiden. But they can talk to the woman they want. When their spouses speak, they beat them. The disagreeable spouses are getting divorced. Но они могут поговорить с любой женщиной, которую захотят. Когда их супруги разговаривают, они их бьют. Супруги, которые не ладят, разводятся. Özellikle boşandıktan sonra kadın yeni bir ilişkiye başlarsa eski eşi çok sinirleniyor. Kadını veya kadının yeni sevgilisini öldürmek istiyor. Bu, hastalık gibi bir şey. Bu erkeklerin tedavi edilmesi lazım. وخاصة إذا بدأت المرأة علاقة جديدة بعد الطلاق، فإن زوجها السابق يغضب بشدة. يريد قتل المرأة أو حبيب المرأة الجديد. إنه مثل المرض. هؤلاء الرجال بحاجة إلى العلاج. Besonders nach der Scheidung wird ihre Ex-Frau sehr wütend, wenn die Frau eine neue Beziehung beginnt. Sie will die Frau oder ihren neuen Liebhaber töten. Das ist wie eine Krankheit. Diese Männer müssen behandelt werden. Especially after the divorce, if the woman starts a new relationship, her ex-wife gets very angry. She wants to kill the woman or her new lover. This is like a disease. These men need to be treated. Особенно после развода, если женщина заводит новые отношения, бывшая жена очень злится. Он хочет убить женщину или ее нового любовника. Это как болезнь. Этих мужчин нужно лечить.

Türkiye'de mahalle baskısı* denen lanet bir şey var. Maalesef çoğu cinayet bu yüzden işleniyor. Örneğin, bir erkek sevgilisinden veya karısından ayrılıyor. هناك شيء اسمه ضغط الأقران في تركيا. ولسوء الحظ، فإن هذا هو السبب وراء ارتكاب معظم جرائم القتل. على سبيل المثال، ينفصل الرجل عن صديقته أو زوجته. In der Türkei gibt es einen sogenannten Nachbarschaftsdruckfluch. Leider werden deshalb die meisten Morde begangen. Zum Beispiel trennt sich ein Mann von seiner Freundin oder Frau. In Turkey, there is something called neighborhood pressure * curse. Unfortunately, most murders are committed for this reason. For example, a man leaves his lover or wife. В Турции существует такая чертова штука, как соседское давление*. К сожалению, именно поэтому совершается большинство убийств. Например, мужчина расстается с любовницей или женой. Sonra bütün arkadaşları onunla dalga geçiyorlar. Onun 'gerçek' erkek olmadığını söylüyorlar. Onun erkekliğini sorguluyorlar. 'Gerçek' erkeğin kadına egemen olması gerektiğini iddia ediyorlar. Arkadaşlarını kışkırtıyorlar. Mahalle baskısı sonucu bazı erkekler kadınlara şiddet uyguluyorlar. Bazen onları öldürüyorlar. Eminim ki, şiddete uğrayan binlerce kadın var ve onlar polise haber vermiyorlar. Çünkü onların hiçbir ekonomik güvencesi yok. ثم يسخر منه جميع أصدقائه. يقولون إنه ليس رجلاً "حقيقيًا". يشككون في رجولته. يزعمون أن الرجل "الحقيقي" يجب أن يهيمن على المرأة. إنهم يستفزون أصدقائهم. ونتيجة لضغط الأقران، يلجأ بعض الرجال إلى العنف ضد المرأة. في بعض الأحيان يقتلونهم. أنا متأكدة أن هناك آلاف النساء يتعرضن للعنف ولا يبلغن الشرطة. لأنهم لا يتمتعون بالأمن الاقتصادي. Dann machen sich alle seine Freunde über ihn lustig. Sie sagen, er sei kein "richtiger" Mann. Sie stellen seine Männlichkeit in Frage und behaupten, dass "echte" Männer die Frauen dominieren sollten. Sie provozieren seine Freunde. Der Druck der Nachbarschaft führt dazu, dass manche Männer Gewalt gegen Frauen ausüben. Manchmal bringen sie sie um. Ich bin sicher, dass es Tausende von Frauen gibt, die Gewalt ausgesetzt sind und die Polizei nicht informieren. Denn sie haben keine wirtschaftliche Sicherheit. Then all his friends are making fun of him. They say he is not a 'real' man. They question her masculinity. They claim that the 'real' man should dominate the woman. They provoke their friends. As a result of neighborhood pressure, some men are violent against women. Sometimes they kill them. I am sure that there are thousands of women who have experienced violence and they do not inform the police. Because they have no economic security. Тогда все его друзья смеются над ним. Говорят, что он не «настоящий» мужчина. Они сомневаются в его мужественности. Они утверждают, что «настоящий» мужчина должен доминировать над женщиной. Они провоцируют своих друзей. В результате давления со стороны сверстников некоторые мужчины прибегают к насилию в отношении женщин. Иногда они убивают их. Я уверен, что есть тысячи женщин, подвергшихся насилию, и они не сообщают в полицию. Потому что у них нет экономической безопасности. Eğer o kadınlar kocalarından ayrılırlarsa nerede yaşayacaklar? Onların mesleği, geliri yok. Çoğu eğitimsiz. Bu yüzden kadınların daha iyi eğitim almaları lazım. Son yıllarda Türkiye'de eğitim alan kadın sayısı erkek sayısını geçti. Bu iyi bir gelişme. إذا تركت هؤلاء النساء أزواجهن أين سيعيشن؟ ليس لديهم مهنة أو دخل. معظمهم غير متعلمين. ولهذا السبب تحتاج النساء إلى الحصول على تعليم أفضل. وفي السنوات الأخيرة، تجاوز عدد النساء اللاتي يتلقين التعليم في تركيا عدد الرجال. وهذا تطور جيد. Wenn diese Frauen ihre Männer verlassen, wo sollen sie dann leben? Sie haben keinen Beruf, kein Einkommen. Die meisten von ihnen sind ungebildet. Deshalb brauchen Frauen eine bessere Ausbildung. In den letzten Jahren hat die Zahl der Frauen, die in der Türkei eine Ausbildung erhalten, die Zahl der Männer übertroffen. Das ist eine gute Entwicklung. If they leave their husbands, where will they live? They have no profession, no income. Most of them are untrained. That's why women need to get better education. The number of women receiving education in Turkey in recent years has exceeded the number of men. This is a good development. Если эти женщины оставят своих мужей, где они будут жить? У них нет ни профессии, ни дохода. Большинство необразованны. Вот почему женщинам нужно лучшее образование. В последние годы количество женщин, получающих образование в Турции, превысило количество мужчин. Это хороший прогресс.

Çalışan kadın sayısı artsa da yönetici kadın sayısı aynı oranda artmıyor. وعلى الرغم من تزايد عدد النساء العاملات، فإن عدد المديرات لا يزيد بنفس المعدل. Obwohl die Zahl der erwerbstätigen Frauen steigt, nimmt die Zahl der weiblichen Führungskräfte nicht in gleichem Maße zu. Although the number of working women increases, the number of executive women does not increase at the same rate. Хотя количество работающих женщин увеличивается, количество женщин-руководителей не увеличивается такими же темпами. Örneğin üniversitelerdeki akademisyenlerin çoğu kadın olsa da rektörler, dekanlar genellikle erkek oluyor. Kadın yatırımcı sayısı da çok az. على سبيل المثال، على الرغم من أن معظم الأكاديميين في الجامعات هم من النساء، إلا أن رؤساء الجامعات والعمداء هم عادة من الرجال. كما أن عدد المستثمرات منخفض للغاية. So sind zum Beispiel die meisten Wissenschaftler an den Universitäten zwar Frauen, aber die Rektoren und Dekane sind in der Regel Männer. Auch die Zahl der Investorinnen ist sehr gering. For example, although most academics in universities are women, rectors and deans are usually men. The number of women investors is also very low. Bu yüzden büyük şirketlerin yöneticileri neredeyse hep erkeklerden oluşuyor. Nafaka, son yıllarda Türkiye'de en çok tartışılan konulardan birisidir. Nafaka, boşanan eşlerden zengin olanın fakir olana vermesi gereken paradır. ولهذا السبب فإن مديري الشركات الكبيرة هم في الغالب رجال. تعتبر النفقة من أكثر القضايا التي تمت مناقشتها في تركيا في السنوات الأخيرة. النفقة هي المال الذي يجب على أغنى الزوجين المطلقين أن يدفعهما إلى أفقرهما. Aus diesem Grund sind die Manager großer Unternehmen fast immer Männer. Unterhaltszahlungen sind eines der meistdiskutierten Themen in der Türkei in den letzten Jahren. Unterhalt ist das Geld, das der reichere der geschiedenen Ehepartner dem ärmeren geben sollte. That's why the managers of big companies are almost always men. Alimony is one of the most controversial issues in Turkey in recent years. Alimony is the money that the wealthy of the divorced spouses must give to the poor. Genellikle erkekler kadınlardan daha zengin olduğundan nafakayı erkekler ödüyorlar. Nafaka, eş ölene kadar ödenir. Yani bir çift 2 yıl evli kaldı. بشكل عام، يدفع الرجال النفقة لأنهم أغنى من النساء. وتدفع النفقة حتى وفاة الزوج. لذلك كان الزوجان متزوجين لمدة عامين. Da Männer in der Regel reicher sind als Frauen, zahlen sie Unterhalt. Der Unterhalt wird bis zum Tod des Ehepartners gezahlt. Ein Paar ist also seit 2 Jahren verheiratet. Usually, men pay child support because men are richer than women. Alimony is paid until the spouse dies. So a couple was married for 2 years. Обычно мужчины платят алименты, потому что мужчины богаче женщин. Алименты выплачиваются до смерти супруга. Так пара прожила в браке 2 года. Sonra boşandılar. O erkek kadına ömür boyu nafaka ödemek zorunda. Erkekler buna karşı çıkıyorlar. Kadınlar ise bu parayı çocukları için kullandıklarını söylüyorlar. ثم انفصلا. وعلى الرجل أن يدفع النفقة للمرأة مدى الحياة. الرجال ضد هذا. وتقول النساء إنهن يستخدمن هذه الأموال لأطفالهن. Dann haben sie sich scheiden lassen. Der Mann muss ihr ein Leben lang Unterhalt zahlen. Die Männer sind dagegen. Die Frauen sagen, sie verwenden das Geld für ihre Kinder. Then they divorced. He has to pay alimony to the woman for life. Men are against it. Women say they use this money for their children. Потом они развелись. Этот мужчина должен платить женщине алименты пожизненно. Мужчины против. Женщины говорят, что используют эти деньги для своих детей.