×

We use cookies to help make LingQ better. By visiting the site, you agree to our cookie policy.


image

Baha's Stories, TÜRK HUKUK SİSTEMİ VE BATI İLE OLAN İLİŞKİSİ

TÜRK HUKUK SİSTEMİ VE BATI İLE OLAN İLİŞKİSİ

Osmanlı yıkıldıktan sonra kurulan Türkiye Cumhuriyeti'nde bir hukuk devrimi oldu. Eski kanunların çoğu yürürlükten kaldırıldı. Onların yerine yeni kanunlar yapıldı. Çünkü Osmanlı döneminde İslam ve gelenek hukuku vardı. Yeni devletin yöneticileri devleti çağdaşlaştırmak istiyorlardı.

1924'te halifelik kaldırıldı. Bunu öğrenen İslamcılar öfkelendiler. Bazıları isyan ettiler. Halifeliğin zaten pek bir etkisi kalmamıştı. Yeni liderler laik bir devlet oluşturmak istiyorlardı. Bunun için yeni çıkarılan kanunlarda dinin etkisi azaltılmak istendi.

Batı ile olan ilişkileri artırmak adına yeni kanunlar yapıldı. Hafta tatili cumadan pazara alındı. Ölçü, tartı ve uzunluk için Batı standartları kabul edildi. Ceza kanunu İtalya'dan, ticaret kanunu Almanya'dan, idare kanunu Fransa'dan alındı. Kanun ithal etmek kolaydır. Ancak hukuk, matematik gibi değildir. Yani hukukta 2+2'nin sonucu her zaman 4 olmaz.

Özellikle Türkiye gibi kocaman bir ülkede aşırı merkeziyetçilik bazen zararlı olabiliyor. Örneğin İstanbul ile Şırnak illeri, aynı ülkeye ait değil gibidirler. Bu iki belediyeyi aynı kanunlarla yönetmek pek mantıklı değildir. Bu yüzden yönetimde sürekli bir uyumsuzluk, dengesizlik meydana geliyor. En çarpıcı değişiklik Medeni Kanun'dur. O, İsviçre'den alındı. Böylece kadın ve erkek büyük ölçüde eşit hâle geldi. Erkeklerin birden fazla kadınla evlenmesi yasaklandı. Birkaç küçük değişiklik dışında İsviçre medeni kanunu aynen tercüme edildi. Ancak İsviçre ile Türkiye'nin sosyal, dini, siyasi yapısı birbirine benzemiyor. Bu yüzden bazı gariplikler ortaya çıktı.

Türkiye'de kanunu meclis yapar. Ancak meclisteki milletvekillerinin küçük bir kesimi hukukçudur. Birçoğu parlamentoya zenginliklerine zenginlik katmak için giderler. Kendi akrabalarına iyi mevkilerde, makamlarda iş bulurlar. Bu yüzden Türkiye'de kanunlar sürekli ve saçma bir biçimde değiştirilir. Halk, kanunlara saygı duymaz.

Türkiye'de vergi kaçırmayan bir insan bulmak çok zordur. Bu konuda halkı suçlamıyorum. Çünkü çok düzensiz bir vergilendirme sistemi var. Yani küçük bir işletme sahibi, eğer bütün vergileri öderse aç kalır. Hiç para kazanamaz. Bu yüzden sürekli vergi kaçırılır. Devlet vergi geliri elde edebilmek için sık sık borçluları affeder. Onlardan borçlarının az bir kısmını ödemelerini ister. Bu durum da önceden bütün vergilerini ödeyen vatandaşı sinirlendirir. Onlar “Biz aptal mıyız?” diye sorarlar. Sonra onlar da düzenli vergi ödemekten vazgeçerler Açıkçası Türk kanunlarının çoğunun çağdaş olduğu fikrindeyim. Asıl sorun o kanunları uygulamada. Yani uygulama ile teori birbirini tutmuyor. Kanunlarımız son model bir araba gibi. Ancak bizim o aracı sürmek için gerekli olan sürücü belgemiz yok.

Türkiye'de idam cezası yaklaşık 20 sene önce yürürlükten kaldırıldı. Bunun yerine müebbet hapis cezası var. Yani mahkum ölene kadar hapiste kalıyor. Ancak son yıllarda halkın bir bölümü idam cezasının tekrar gelmesini istiyor. Özellikle “vatan hainlerinin” ve çocuk tecavüzcülerinin asılmasını istiyorlar.

TÜRK HUKUK SİSTEMİ VE BATI İLE OLAN İLİŞKİSİ النظام القانوني التركي وعلاقته بالغرب DAS TÜRKISCHE RECHTSSYSTEM UND SEINE BEZIEHUNGEN ZUM WESTEN ΤΟ ΤΟΥΡΚΙΚΌ ΝΟΜΙΚΌ ΣΎΣΤΗΜΑ ΚΑΙ Η ΣΧΈΣΗ ΤΟΥ ΜΕ ΤΗ ΔΎΣΗ TURKISH LEGAL SYSTEM AND ITS RELATIONSHIP WITH THE WEST EL SISTEMA JURÍDICO TURCO Y SU RELACIÓN CON OCCIDENTE ТУРЕЦКАЯ ПРАВОВАЯ СИСТЕМА И ЕЕ ОТНОШЕНИЯ С ЗАПАДОМ DET TURKISKA RÄTTSSYSTEMET OCH DESS FÖRHÅLLANDE TILL VÄST

Osmanlı yıkıldıktan sonra kurulan Türkiye Cumhuriyeti'nde bir hukuk devrimi oldu. Eski kanunların çoğu yürürlükten kaldırıldı. Onların yerine yeni kanunlar yapıldı. لقد حدثت ثورة قانونية في الجمهورية التركية، والتي قامت بعد انهيار الإمبراطورية العثمانية. تم إلغاء معظم القوانين القديمة. وتم وضع قوانين جديدة مكانهم. Nach dem Untergang des Osmanischen Reiches wurde eine legale Revolution in der Türkei gegründet. Die meisten alten Gesetze wurden aufgehoben. An ihrer Stelle wurden neue Gesetze erlassen. Founded after the fall of the Ottoman Empire was a legal revolution in Turkey. Most of the old laws have been repealed. New laws were made in their place. Çünkü Osmanlı döneminde İslam ve gelenek hukuku vardı. Yeni devletin yöneticileri devleti çağdaşlaştırmak istiyorlardı. لأنه في العهد العثماني كان هناك قانون إسلامي وعرفي. أراد حكام الدولة الجديدة تحديث الدولة. Because there was Islamic and tradition law during the Ottoman period. The rulers of the new state wanted to modernize the state. Потому что в османский период существовало исламское и обычное право. Правители нового государства хотели модернизировать государство.

1924'te halifelik kaldırıldı. Bunu öğrenen İslamcılar öfkelendiler. Bazıları isyan ettiler. Halifeliğin zaten pek bir etkisi kalmamıştı. ألغيت الخلافة سنة 1924. وعندما علموا بذلك، غضب الإسلاميون. تمرد البعض. لم يكن للخلافة تأثير كبير على أي حال. Im Jahr 1924 wurde das Kalifat abgeschafft. Als die Islamisten davon erfuhren, waren sie wütend. Einige von ihnen revoltierten. Das Kalifat hatte bereits wenig Einfluss. In 1924, the caliphate was abolished. The Islamists who learned this were outraged. Some rebelled. The caliphate had no effect anyway. Халифат был упразднен в 1924 году. Узнав об этом, исламисты пришли в ярость. Некоторые восстали. Халифат не имел большого влияния. Yeni liderler laik bir devlet oluşturmak istiyorlardı. Bunun için yeni çıkarılan kanunlarda dinin etkisi azaltılmak istendi. أراد القادة الجدد إنشاء دولة علمانية. ولهذا السبب، تمت محاولة الحد من تأثير الدين في القوانين التي تم سنها حديثا. Die neue Führung wollte einen säkularen Staat schaffen. Zu diesem Zweck wollten sie den Einfluss der Religion in den neu erlassenen Gesetzen auf ein Minimum reduzieren. The new leaders wanted to create a secular state. For this, it was aimed to reduce the influence of religion in the newly passed laws. رهبران جدید می خواستند یک دولت سکولار ایجاد کنند. به همین دلیل هدف آن کاهش نفوذ دین در قوانین جدید وضع شده بود. Новые лидеры хотели создать светское государство. По этой причине она была направлена на уменьшение влияния религии во вновь принятых законах.

Batı ile olan ilişkileri artırmak adına yeni kanunlar yapıldı. Hafta tatili cumadan pazara alındı. Ölçü, tartı ve uzunluk için Batı standartları kabul edildi. تم وضع قوانين جديدة لتعزيز العلاقات مع الغرب. تم تغيير عطلة نهاية الأسبوع من الجمعة إلى الأحد. تم اعتماد المعايير الغربية للقياس والوزن والطول. Neue Gesetze wurden erlassen, um die Beziehungen zum Westen zu verbessern. Der wöchentliche Feiertag wurde von Freitag auf Sonntag verlegt. Westliche Standards für Maß, Gewicht und Länge wurden akzeptiert. New laws were made to increase relations with the West. The week holiday was taken from Friday to Sunday. Western standards were adopted for size, weight and length. Были приняты новые законы, чтобы улучшить отношения с Западом. Выходные были взяты с пятницы по воскресенье. Были приняты западные стандарты размера, веса и длины. Ceza kanunu İtalya'dan, ticaret kanunu Almanya'dan, idare kanunu Fransa'dan alındı. Kanun ithal etmek kolaydır. تم أخذ القانون الجنائي من إيطاليا، والقانون التجاري من ألمانيا، والقانون الإداري من فرنسا. قانون الاستيراد سهل. Das Strafgesetzbuch wurde aus Italien importiert, das Handelsgesetzbuch aus Deutschland, das Verwaltungsgesetzbuch aus Frankreich. Es ist einfach, Gesetze zu importieren. Criminal law was obtained from Italy, commercial law from Germany, administrative law from France. The law is easy to import. Уголовный кодекс был взят из Италии, торговое право – из Германии, административное право – из Франции. Закон легко импортировать. Ancak hukuk, matematik gibi değildir. Yani hukukta 2+2'nin sonucu her zaman 4 olmaz. ومع ذلك، فإن القانون ليس مثل الرياضيات. إذن في القانون نتيجة 2+2 ليست دائمًا 4. Das Recht ist jedoch nicht wie die Mathematik. Mit anderen Worten: Das Ergebnis von 2+2 ist im Recht nicht immer 4. But law is not like mathematics. So in law, the result of 2 + 2 is not always 4. Но право не похоже на математику. Другими словами, результат 2+2 по закону не всегда равен 4.

Özellikle Türkiye gibi kocaman bir ülkede aşırı merkeziyetçilik bazen zararlı olabiliyor. وخاصة في بلد ضخم مثل تركيا، قد تكون المركزية المفرطة ضارة في بعض الأحيان. Vor allem in einem großen Land wie der Türkei kann eine übermäßige Zentralisierung manchmal schädlich sein. Excessive centralization can sometimes be harmful, especially in a big country like Turkey. Особенно в такой огромной стране, как Турция, чрезмерная централизация иногда может быть вредной. Örneğin İstanbul ile Şırnak illeri, aynı ülkeye ait değil gibidirler. Bu iki belediyeyi aynı kanunlarla yönetmek pek mantıklı değildir. على سبيل المثال، لا يبدو أن محافظتي إسطنبول وشرناق تنتميان إلى نفس البلد. ليس من المنطقي أن نحكم هاتين البلديتين بنفس القوانين. Zum Beispiel gehören die Provinzen Istanbul und Şırnak nicht zum selben Land. Es macht keinen Sinn, diese beiden Gemeinden mit denselben Gesetzen zu regieren. For example, Istanbul and Şırnak provinces do not seem to belong to the same country. It is not logical to manage these two municipalities with the same laws. Например, кажется, что провинции Стамбул и Ширнак не принадлежат одной и той же стране. Не имеет особого смысла управлять этими двумя муниципалитетами одними и теми же законами. Bu yüzden yönetimde sürekli bir uyumsuzluk, dengesizlik meydana geliyor. En çarpıcı değişiklik Medeni Kanun'dur. O, İsviçre'den alındı. Böylece kadın ve erkek büyük ölçüde eşit hâle geldi. ولهذا السبب هناك تنافر مستمر وعدم توازن في الإدارة. التغيير الأكثر لفتا للنظر هو القانون المدني. تم استيراده من سويسرا. وهكذا أصبح الرجال والنساء متساوين إلى حد كبير. Daher gibt es eine ständige Disharmonie und Unausgewogenheit in der Verwaltung. Die auffälligste Änderung ist das Zivilgesetzbuch. Es wurde von der Schweiz übernommen. Damit wurden Männer und Frauen weitgehend gleichgestellt. Therefore, there is a constant mismatch and imbalance in management. The most striking change is the Civil Code. He was taken from Switzerland. Thus, men and women became largely equal. Поэтому в управлении наблюдается постоянная несогласованность и дисбаланс. Наиболее ярким изменением является Гражданский кодекс. Он был куплен в Швейцарии. Таким образом, мужчины и женщины стали во многом равными. Erkeklerin birden fazla kadınla evlenmesi yasaklandı. Birkaç küçük değişiklik dışında İsviçre medeni kanunu aynen tercüme edildi. ومنع الرجال من الزواج بأكثر من امرأة. وبصرف النظر عن بعض التغييرات الطفيفة، تمت ترجمة القانون المدني السويسري حرفيا. Männern war es verboten, mehr als eine Frau zu heiraten. Abgesehen von einigen geringfügigen Änderungen wurde das Schweizerische Zivilgesetzbuch wortwörtlich übersetzt. Men were forbidden to marry more than one woman. Except for a few minor changes, the Swiss civil code has been translated exactly. Мужчинам запрещалось жениться более чем на одной женщине. За исключением нескольких незначительных изменений, Гражданский кодекс Швейцарии был переведен точно. Ancak İsviçre ile Türkiye'nin sosyal, dini, siyasi yapısı birbirine benzemiyor. Bu yüzden bazı gariplikler ortaya çıktı. ومع ذلك، فإن الهياكل الاجتماعية والدينية والسياسية في سويسرا وتركيا ليست متشابهة. لهذا السبب نشأت بعض الشذوذ. Die sozialen, religiösen und politischen Strukturen der Schweiz und der Türkei sind jedoch nicht vergleichbar. Deshalb kam es zu einigen Unannehmlichkeiten. However, Switzerland and Turkey in social, religious, political structure does not resemble one another. So some oddities arose. Однако социальные, религиозные и политические структуры Швейцарии и Турции не похожи. Так возникли некоторые странности.

Türkiye'de kanunu meclis yapar. Ancak meclisteki milletvekillerinin küçük bir kesimi hukukçudur. وفي تركيا، يصدر البرلمان القانون. ومع ذلك، فإن نسبة صغيرة من النواب في البرلمان هم من المحامين. In der Türkei macht das Parlament die Gesetze. Allerdings ist nur ein kleiner Teil der Parlamentsabgeordneten Juristen. Parliament makes laws in Turkey. However, a small number of lawmakers in parliament are lawyers. В Турции парламент принимает законы. Однако небольшую часть депутатов в парламенте составляют юристы. Birçoğu parlamentoya zenginliklerine zenginlik katmak için giderler. Kendi akrabalarına iyi mevkilerde, makamlarda iş bulurlar. ويذهب الكثيرون إلى البرلمان لزيادة ثرواتهم. فيجدون وظائف لأقاربهم في وظائف ومناصب جيدة. Viele von ihnen gehen ins Parlament, um sich zu bereichern. Sie finden Arbeitsplätze für ihre Verwandten in guten Positionen und Ämtern. Many go to parliament to add wealth to their wealth. They find jobs in good positions and authorities for their relatives. Многие идут в парламент, чтобы приумножить свое богатство. Они находят работу для своих родственников на хороших должностях и авторитетах. Bu yüzden Türkiye'de kanunlar sürekli ve saçma bir biçimde değiştirilir. Halk, kanunlara saygı duymaz. ولهذا السبب تتغير القوانين في تركيا باستمرار وبشكل سخيف. الشعب لا يحترم القوانين. Deshalb werden die Gesetze in der Türkei ständig und auf absurde Weise geändert. Die Menschen respektieren die Gesetze nicht. So the law is changed continuously in Turkey and ridiculous manner. The public does not respect the law. Вот почему законы в Турции постоянно и абсурдно меняются. Люди не уважают закон.

Türkiye'de vergi kaçırmayan bir insan bulmak çok zordur. Bu konuda halkı suçlamıyorum. من الصعب جدًا العثور على شخص في تركيا لا يتهرب من الضرائب. أنا لا ألوم الجمهور على هذا. Es ist sehr schwierig, in der Türkei eine Person zu finden, die keine Steuern hinterzieht. Ich gebe der Öffentlichkeit in dieser Hinsicht keine Schuld. find a person who is very difficult to tax evasion in Turkey. I do not blame the public for this matter. В Турции очень сложно найти человека, который не уклоняется от уплаты налогов. Я не виню в этом общественность. Çünkü çok düzensiz bir vergilendirme sistemi var. Yani küçük bir işletme sahibi, eğer bütün vergileri öderse aç kalır. لأن هناك نظام ضريبي غير منتظم للغاية. لذا فإن صاحب العمل الصغير سيتضور جوعا إذا دفع جميع الضرائب. Denn es gibt ein sehr unregelmäßiges Steuersystem. Wenn also ein Kleinunternehmer alle Steuern zahlt, wird er verhungern. Because there is a very irregular taxation system. So a small business owner is hungry if he pays all taxes. Потому что там очень неравномерная система налогообложения. Таким образом, владелец малого бизнеса будет голодать, если он будет платить все налоги. Hiç para kazanamaz. Bu yüzden sürekli vergi kaçırılır. Devlet vergi geliri elde edebilmek için sık sık borçluları affeder. لا يستطيع كسب أي أموال. ولهذا السبب يتم التهرب من الضرائب طوال الوقت. غالبًا ما تغفر الحكومة للمدينين من أجل توليد إيرادات ضريبية. Er verdient nie Geld. Deshalb werden ständig Steuern hinterzogen. Der Staat vergibt oft Schuldnern, um die Steuereinnahmen zu erhöhen. He can't make any money. That's why tax is constantly evaded. The state often forgives borrowers in order to generate tax revenue. Он не может зарабатывать деньги. Вот почему это всегда уклонение от уплаты налогов. Правительство часто прощает должников, чтобы получить налоговые поступления. Onlardan borçlarının az bir kısmını ödemelerini ister. ويطلب منهم سداد جزء صغير من ديونهم. Er fordert sie auf, einen kleinen Teil ihrer Schulden zu bezahlen. He asks them to pay a small part of their debt. Он просит их выплатить небольшую часть их долга. Bu durum da önceden bütün vergilerini ödeyen vatandaşı sinirlendirir. Onlar “Biz aptal mıyız?” diye sorarlar. وهذا الوضع يثير غضب المواطنين الذين سبق لهم أن دفعوا كافة ضرائبهم. يقولون: هل نحن أغبياء؟ هم يسألون. Das macht die Bürger, die bereits alle ihre Steuern gezahlt haben, wütend. "Sind wir dumm?", fragen sie. This annoys the citizen who previously paid all taxes. They said, "Are we stupid?" they ask. Такая ситуация возмущает граждан, которые заранее уплатили все налоги. Они такие: «Мы что, тупые?» они спрашивают. Sonra onlar da düzenli vergi ödemekten vazgeçerler  Açıkçası Türk kanunlarının çoğunun çağdaş olduğu fikrindeyim. ثم يتوقفون عن دفع الضرائب العادية، وبصراحة أعتقد أن معظم القوانين التركية حديثة. Ehrlich gesagt bin ich der Meinung, dass die meisten türkischen Gesetze modern sind. Then they also stop paying regular taxes. Obviously, I think the majority of Turkish laws are contemporary. Потом они перестают платить обычные налоги.Честно говоря, я думаю, что большинство турецких законов современные. Asıl sorun o kanunları uygulamada. Yani uygulama ile teori birbirini tutmuyor. المشكلة الحقيقية هي في تطبيق تلك القوانين. وبعبارة أخرى، فإن الممارسة والنظرية لا تتطابقان. Das eigentliche Problem liegt in der Umsetzung dieser Gesetze. Praxis und Theorie stimmen also nicht überein. The real problem is implementing those laws. So practice and theory do not match. Настоящая проблема заключается в соблюдении этих законов. Так что практика и теория несовместимы. Kanunlarımız son model bir araba gibi. Ancak bizim o aracı sürmek için gerekli olan sürücü belgemiz yok. قوانيننا تشبه أحدث طرازات السيارات. ومع ذلك، ليس لدينا رخصة القيادة المطلوبة لقيادة تلك السيارة. Unsere Gesetze sind wie das neueste Automodell. Aber wir haben keinen Führerschein, um dieses Auto zu fahren. Our laws are like a latest model car. However, we do not have the driver's license to drive that vehicle. Наши законы подобны ультрасовременному автомобилю. Однако у нас нет необходимых водительских прав для управления этим транспортным средством.

Türkiye'de idam cezası yaklaşık 20 sene önce yürürlükten kaldırıldı. Bunun yerine müebbet hapis cezası var. Yani mahkum ölene kadar hapiste kalıyor. وأُلغيت عقوبة الإعدام في تركيا منذ حوالي 20 عاماً. بدلا من ذلك، هناك حكم بالسجن مدى الحياة. فيبقى السجين في السجن حتى يموت. Die Todesstrafe wurde in der Türkei vor etwa 20 Jahren abgeschafft. Stattdessen gibt es eine lebenslange Haftstrafe. Mit anderen Worten: Der Gefangene bleibt bis zum Tod im Gefängnis. In Turkey, the death penalty was abolished about 20 years ago. Instead, there is a life sentence. So the prisoner remains in prison until he dies. Смертная казнь была отменена в Турции почти 20 лет назад. Вместо этого есть пожизненное заключение. Таким образом, заключенный остается в тюрьме, пока не умрет. Ancak son yıllarda halkın bir bölümü idam cezasının tekrar gelmesini istiyor. Özellikle “vatan hainlerinin” ve çocuk tecavüzcülerinin asılmasını istiyorlar. ومع ذلك، في السنوات الأخيرة، يريد جزء من الجمهور إعادة عقوبة الإعدام. وهم يريدون بشكل خاص إعدام "الخونة" ومغتصبي الأطفال. In den letzten Jahren hat jedoch ein Teil der Öffentlichkeit die Wiedereinführung der Todesstrafe gefordert. Vor allem "Verräter" und Kindervergewaltiger sollen gehängt werden. However, in recent years, some of the people want the death penalty to come again. In particular, they want the "traitors" and child rapists to be hung. Однако в последние годы часть населения выступает за восстановление смертной казни. Особенно хотят повесить «предателей» и насильников детей.