×

We use cookies to help make LingQ better. By visiting the site, you agree to our cookie policy.


image

Baha's Stories, PARAN YOKSA İSTANBUL'DA HAYAT ÇOK ZOR

PARAN YOKSA İSTANBUL'DA HAYAT ÇOK ZOR

Metropollerde yaşamak dünyanın her yerinde zor.

Mesela New York'ta, Londra'da ve Tokyo'da kiralar çok yüksek.

Çünkü çok fazla insan çok küçük bir alanda yaşamaya çalışıyor.

Bu kadar fazla insana yetecek bina inşa etmek neredeyse imkânsız.

Türkiye'de de benzer bir sorun var.

İstanbul'da, yani Türkiye'nin en büyük ve kalabalık şehrinde yaşamak zorlaşıyor.

Metro ve otobüs gibi toplu taşıma araçları sürekli kalabalık.

Ulaşım için ödenen para da her yıl artıyor.

Ücretsiz olan tek şey nefes almak.

Resmi kaynaklara göre İstanbul'un nüfusu ortalama on altı milyon.

Ancak İstanbul'da çok fazla kaçak yaşıyor.

Ayrıca her gün yüz binlerce, belki milyonlarca, turist ve iş insanı İstanbul'a seyahat ediyor.

Bazı uzmanlar İstanbul'un nüfusunun yirmi milyona yakın olduğunu iddia ediyor .

Bazen paranız olsa bile büyük bir şehirde yaşamak zor olabilir.

Buna somut bir örnek verebilirim: trafik.

İstanbul'da trafik sık sık tıkanıyor.

Ferrariniz olsa bile trafikte bazen saatlerce beklemeniz gerekebilir.

Belki de en mantıklı çözüm helikopter almak.

Kira fiyatları artınca insanlar aynı evi daha fazla kişiyle paylaşmak zorunda kalıyorlar.

Bazı evlerde birkaç aile birlikte yaşıyor.

Bu zor bir durum ama onlar buna mecburlar.

Başka şansları yok.

Parası az olan insanlar bazen ekmek alırken bile zorlanıyorlar.

Doğal olarak onlar tiyatroya, sinemaya gidemiyorlar.

Kolaylıkla kitap satın alamıyorlar.

Nüfusun sürekli artması ve ekonominin kötüleşmesi hayat kalitesini azaltıyor.

Güvenli mahallelerde ev kiraları çok yüksek.

Bu yüzden insanlar kiraların daha düşük olduğu güvensiz bölgelere taşınıyorlar.

Bu durum, insanların güvenlik endişelerini artırıyor.

Peki bu kadar soruna rağmen insanlar neden İstanbul'da yaşamaya devam ediyorlar?

Çünkü İstanbul'da iş bulmak daha kolay.

Küçük şehirlerde iş bulmak çok zor.

İstanbul'da birçok fabrika, restoran, mağaza var.

İnsanlar mecburen İstanbul'a taşınıyorlar ve bu sorunlara katlanıyorlar.

PARAN YOKSA İSTANBUL’DA HAYAT ÇOK ZOR إذا لم يكن لديك المال، فالحياة صعبة للغاية في إسطنبول DAS LEBEN IN ISTANBUL IST SEHR SCHWIERIG, WENN MAN KEIN GELD HAT Η ΖΩΉ ΣΤΗΝ ΚΩΝΣΤΑΝΤΙΝΟΎΠΟΛΗ ΕΊΝΑΙ ΠΟΛΎ ΔΎΣΚΟΛΗ ΑΝ ΔΕΝ ΈΧΕΙΣ ΧΡΉΜΑΤΑ LIFE IN ISTANBUL IS VERY HARD IF YOU HAVE NO MONEY LA VIDA EN ESTAMBUL ES MUY DIFICIL SI NO TIENES DINERO A VIDA EM ISTAMBUL É MUITO DIFÍCIL QUANDO NÃO SE TEM DINHEIRO ЖИЗНЬ В СТАМБУЛЕ ОЧЕНЬ ТРУДНА, ЕСЛИ У ВАС НЕТ ДЕНЕГ LIVET I ISTANBUL ÄR MYCKET SVÅRT OM DU INTE HAR PENGAR ЖИТТЯ В СТАМБУЛІ ДУЖЕ СКЛАДНЕ, ЯКЩО У ВАС НЕМАЄ ГРОШЕЙ

Metropollerde yaşamak dünyanın her yerinde zor. العيش في المدن الكبرى أمر صعب في كل مكان في العالم. Das Leben in Großstädten ist überall auf der Welt schwierig. Living in metropolises is difficult all over the world. Partout dans le monde, il est difficile de vivre dans les métropoles.

Mesela New York'ta, Londra'da ve Tokyo'da kiralar çok yüksek. على سبيل المثال، الإيجارات مرتفعة للغاية في نيويورك ولندن وطوكيو. So sind beispielsweise die Mieten in New York, London und Tokio sehr hoch. For example, in New York, London and Tokyo, rents are very high.

Çünkü çok fazla insan çok küçük bir alanda yaşamaya çalışıyor. لأن الكثير من الناس يحاولون العيش في مساحة صغيرة جدًا. Weil zu viele Menschen versuchen, auf zu engem Raum zu leben. Because too many people are trying to live in a very small space. Parce que trop de gens essaient de vivre dans un espace trop restreint.

Bu kadar fazla insana yetecek bina inşa etmek neredeyse imkânsız. يكاد يكون من المستحيل بناء مباني كافية لعدد كبير من الناس. Es ist fast unmöglich, genügend Gebäude für so viele Menschen zu bauen. It's nearly impossible to build enough buildings for that many people. Il est pratiquement impossible de construire suffisamment de bâtiments pour un si grand nombre de personnes.

Türkiye'de de benzer bir sorun var. وهناك مشكلة مماثلة في تركيا. There is a similar problem in Turkey. La Turquie connaît un problème similaire.

İstanbul'da, yani Türkiye'nin en büyük ve kalabalık şehrinde yaşamak zorlaşıyor. أصبح العيش في إسطنبول، أكبر مدن تركيا وأكثرها اكتظاظًا بالسكان، أكثر صعوبة. Das Leben in Istanbul, der größten und bevölkerungsreichsten Stadt der Türkei, wird immer schwieriger. Living in Istanbul, Turkey's largest and most crowded city, is getting harder.

Metro ve otobüs gibi toplu taşıma araçları sürekli kalabalık. وسائل النقل العام مثل المترو والحافلات مزدحمة باستمرار. Öffentliche Verkehrsmittel wie U-Bahnen und Busse sind immer überfüllt. Public transportation vehicles such as metro and bus are constantly crowded. Les transports publics tels que le métro et les bus sont toujours bondés.

Ulaşım için ödenen para da her yıl artıyor. كما أن الأموال المدفوعة مقابل النقل تتزايد كل عام. Auch die Kosten für den Transport steigen von Jahr zu Jahr. The money paid for transportation is also increasing every year.

Ücretsiz olan tek şey nefes almak. الشيء الوحيد المجاني هو التنفس. Das einzige, was frei ist, ist das Atmen. The only thing free is breathing. La seule chose qui soit gratuite, c'est la respiration. Единственное, что свободно, это дыхание.

Resmi kaynaklara göre İstanbul'un nüfusu ortalama on altı milyon. وبحسب المصادر الرسمية، يبلغ متوسط عدد سكان إسطنبول ستة عشر مليون نسمة. Offiziellen Angaben zufolge leben in Istanbul etwa sechzehn Millionen Menschen. According to official sources, the population of Istanbul is an average of sixteen million. Selon des sources officielles, la population d'Istanbul est d'environ seize millions d'habitants.

Ancak İstanbul'da çok fazla kaçak yaşıyor. ومع ذلك، هناك العديد من الأشخاص غير الشرعيين الذين يعيشون في اسطنبول. In Istanbul leben jedoch zu viele Illegale. However, many fugitives live in Istanbul. Cependant, il y a trop de clandestins qui vivent à Istanbul.

Ayrıca her gün yüz binlerce, belki milyonlarca, turist ve iş insanı İstanbul'a seyahat ediyor. بالإضافة إلى ذلك، يسافر مئات الآلاف، وربما الملايين، من السياح ورجال الأعمال إلى إسطنبول يوميًا. In addition, hundreds of thousands, perhaps millions, of tourists and business people travel to Istanbul every day.

Bazı uzmanlar İstanbul'un nüfusunun yirmi milyona yakın olduğunu iddia ediyor . ويزعم بعض الخبراء أن عدد سكان إسطنبول يقارب العشرين مليون نسمة. Einige Experten schätzen die Einwohnerzahl Istanbuls auf fast zwanzig Millionen. Some experts claim that the population of Istanbul is close to twenty million. Certains experts affirment que la population d'Istanbul avoisine les vingt millions d'habitants.

Bazen paranız olsa bile büyük bir şehirde yaşamak zor olabilir. في بعض الأحيان قد يكون العيش في مدينة كبيرة أمرًا صعبًا، حتى لو كان لديك المال. Manchmal kann es schwierig sein, in einer Großstadt zu leben, selbst wenn man Geld hat. Sometimes it can be difficult to live in a big city even if you have money. Il est parfois difficile de vivre dans une grande ville, même si l'on a de l'argent. Иногда бывает трудно жить в большом городе, даже если у тебя есть деньги.

Buna somut bir örnek verebilirim: trafik. أستطيع أن أعطي مثالا ملموسا على ذلك: حركة المرور. I can give a concrete example of this: traffic. Je peux donner un exemple concret : le trafic.

İstanbul'da trafik sık sık tıkanıyor. غالبًا ما يتم حظر حركة المرور في إسطنبول. Der Verkehr in Istanbul ist oft verstopft. Traffic in Istanbul is often congested. La circulation est souvent congestionnée à Istanbul.

Ferrariniz olsa bile trafikte bazen saatlerce beklemeniz gerekebilir. حتى لو كان لديك سيارة فيراري، قد تضطر في بعض الأحيان إلى الانتظار لساعات في حركة المرور. Even if you have a Ferrari, sometimes you may have to wait for hours in traffic. Même si vous avez une Ferrari, vous devez parfois attendre des heures dans les embouteillages.

Belki de en mantıklı çözüm helikopter almak. ولعل الحل الأكثر منطقية هو شراء طائرة هليكوبتر. Vielleicht ist die beste Lösung, einen Hubschrauber zu kaufen. Perhaps the most logical solution is to buy a helicopter.

Kira fiyatları artınca insanlar aynı evi daha fazla kişiyle paylaşmak zorunda kalıyorlar. ومع ارتفاع أسعار الإيجارات، يتعين على الناس مشاركة نفس المنزل مع عدد أكبر من الأشخاص. Da die Mietpreise steigen, müssen sich die Menschen eine Wohnung mit mehr Menschen teilen. As rent prices increase, people are forced to share the same house with more people. Avec l'augmentation du prix des loyers, les gens doivent partager le même logement avec un plus grand nombre de personnes. По мере роста цен на аренду люди вынуждены делить один и тот же дом с большим количеством людей.

Bazı evlerde birkaç aile birlikte yaşıyor. في بعض المنازل، تعيش عدة عائلات معًا. In some houses several families live together.

Bu zor bir durum ama onlar buna mecburlar. وهذا وضع صعب، ولكن عليهم أن يفعلوا ذلك. It's a difficult situation, but they have to. C'est difficile, mais ils doivent le faire. Это сложная ситуация, но они должны.

Başka şansları yok. ليس لديهم خيار. They have no other choice.

Parası az olan insanlar bazen ekmek alırken bile zorlanıyorlar. أحيانًا يواجه الأشخاص الذين لديهم القليل من المال صعوبة حتى في شراء الخبز. Menschen mit wenig Geld haben manchmal sogar Schwierigkeiten, Brot zu kaufen. People with little money sometimes even have a hard time buying bread. Les personnes qui ont peu d'argent ont parfois du mal à acheter du pain.

Doğal olarak onlar tiyatroya, sinemaya gidemiyorlar. وبطبيعة الحال، لا يمكنهم الذهاب إلى المسرح أو السينما. Natürlich können sie nicht ins Theater oder Kino gehen. Naturally, they cannot go to the theater or to the cinema. Naturellement, ils ne peuvent pas aller au théâtre ou au cinéma.

Kolaylıkla kitap satın alamıyorlar. لا يمكنهم شراء الكتب بسهولة. Sie können nicht ohne weiteres Bücher kaufen. They cannot easily buy books.

Nüfusun sürekli artması ve ekonominin kötüleşmesi hayat kalitesini azaltıyor. الزيادة المستمرة في عدد السكان وتدهور الاقتصاد تقلل من نوعية الحياة. The continuous increase in the population and the worsening of the economy reduce the quality of life. L'augmentation constante de la population et la détérioration de l'économie réduisent la qualité de vie.

Güvenli mahallelerde ev kiraları çok yüksek. إيجارات المنازل مرتفعة للغاية في الأحياء الآمنة. Die Wohnungsmieten sind in sicheren Vierteln sehr hoch. House rents in safe neighborhoods are very high. Les loyers sont très élevés dans les quartiers sûrs.

Bu yüzden insanlar kiraların daha düşük olduğu güvensiz bölgelere taşınıyorlar. ولهذا السبب ينتقل الناس إلى مناطق غير آمنة حيث تكون الإيجارات أقل. That's why people are moving to unsafe areas where rents are lower.

Bu durum, insanların güvenlik endişelerini artırıyor. وهذا يزيد من المخاوف الأمنية لدى الناس. Diese Situation verstärkt die Sicherheitsbedenken der Menschen. This raises people's security concerns.

Peki bu kadar soruna rağmen insanlar neden İstanbul'da yaşamaya devam ediyorlar? فلماذا يستمر الناس في العيش في اسطنبول رغم كل هذه المشاكل؟ So why do people continue to live in Istanbul despite all these problems?

Çünkü İstanbul'da iş bulmak daha kolay. لأنه من الأسهل العثور على وظيفة في اسطنبول. Because it is easier to find a job in Istanbul.

Küçük şehirlerde iş bulmak çok zor. من الصعب جدًا العثور على عمل في المدن الصغيرة. It is very difficult to find a job in small cities.

İstanbul'da birçok fabrika, restoran, mağaza var. هناك العديد من المصانع والمطاعم والمحلات التجارية في اسطنبول. In Istanbul gibt es viele Fabriken, Restaurants und Geschäfte. There are many factories, restaurants, shops in Istanbul.

İnsanlar mecburen İstanbul'a taşınıyorlar ve bu sorunlara katlanıyorlar. يضطر الناس إلى الانتقال إلى اسطنبول وتحمل هذه المشاكل. Die Menschen sind gezwungen, nach Istanbul zu ziehen und diese Probleme zu ertragen. People are forced to move to Istanbul and put up with these problems. Les gens sont obligés de s'installer à Istanbul et d'endurer ces problèmes.