×

We use cookies to help make LingQ better. By visiting the site, you agree to our cookie policy.


image

Baha's Stories, MARKSİZM'İN ÇIKMAZI

MARKSİZM'İN ÇIKMAZI

Marksizm, herkesin bildiği gibi 19. yüzyılda Avrupa'da yaşamış iki düşünürün fikirlerden, teorilerinden esinlenilerek ortaya konmuştur.

Bu düşünürler Batı Avrupa'nın tarihini, toplum yapısını, bölgeyi kasıp kavuran devrimleri açıklamak için birçok fikir öne sürmüşlerdir.

Bu fikirlerden etkilenen Fransızlar kısa bir süre sonra Paris Komünü'nü ilan ettiler.

20 yüzyılda ise Lenin'in önderliğinde tarihteki en büyük devrimlerden biri Çarlık Rusyası'nda gerçekleşti.

Çin'de ise Marx'ın düşüncelerinden etkilenen Mao'nun rehberliğinde Çin Halk Cumhuriyeti kuruldu.

Marksizm, din gibi dogmalara sahiptir. Onun da İncil, Kuran, Tevrat gibi bir kitabı vardır. Peygambere benzeyen bir teorisyeni vardır.

Tek Tanrılı dinlerin, kitabın kurallarına uygun olarak yaşayan insanlara vadettiği cennete benzeyen bir yeri Marksizm de tasvir eder:

ütopik, herkesin eşit olduğu devletsiz bir toplum hayali. Bu topluma erişmek için proletaryayı sömüren ve üretim araçlarını elinde bulunduran burjuva yenilmelidir.

Emekçi sınıfı diktatörlüğünü ilan etmelidir. Zamanla sosyalizme geçilecektir. Sonra da devlet ortadan kalkacaktır.

Dikkat edilirse Marksizm'in neredeyse bütün iddiaları Avrupa'nın tarihi, sosyal yapısı, dini kurumları esas alınarak formüle edilmiştir.

Karl Marks, doktora tezini Eski Yunan üzerine yazdı. Roma, Ortaçağ ve Rönesans düşüncesinden derin bir biçimde etkilendi.

Bu çok normal. O çok zeki biriydi. Ancak dünya sadece Avrupa'dan ibaret değil.

Bu dünyada kendine özgü bir tarihe, dine, kurumlara sahip olan başka bölgeler, devletler de var.

Acaba tüm toplumlar Marks'ın açıkladığı gibi aynı aşamalardan mı geçmişlerdir?

Her toplum sırasıyla devletsiz toplumdan devletli topluma, feodal toplumdan modern topluma, mülkiyeti önemsemeyen toplumdan mülkiyeti kutsayan topluma mı geçmiştir?

Gerçekten İslam toplumu 7. yüzyıldan itibaren böyle bir aşamadan geçmiş midir?

Eğer Avrupa dışında yaşayan halkları anlamak istiyorsak bu soruları kendimize sormalıyız. Muhtemelen yanıtlar pek olumlu olmayacaktır.

Marksizm'i Avrupalı olmayan toplumlara uygulamaya çalıştığımızda bocalarız. İşin içinden çıkamayabiliriz.

İslam tarihi incelendiğinde görülecektir ki, Avrupa'dakine benzer bir "sınıf çatışması" İslam'ın hüküm sürdüğü topraklarda meydana gelmemiştir.

Aynı şekilde Roma'dakine benzer bir kilise-devlet ayrımı burada görülmemiştir. Bu yüzden cami-devlet ayrımı diye bir kavram modern zamanlara kadar Ortadoğu'da var olmamıştır.

Hazreti Muhammed, Hazreti İsa gibi bir gariban değildi.

O, dini lider olmanın yanında siyasi ve askeri bir liderdi.

Her ne kadar Konstantin Hristiyanlığı kabul etmiş olsa da kilise-devlet ayrımı Roma İmparatorluğu'nda her zaman için var olmuştur.

Marksizm'in tasvir ettiği resim Avrupa dışında çizilmemiştir.

Marksizm bütünüyle anlamsız ve yararsız değildir.

Sömürgeciliğin dorukta olduğu, çocukların fabrikalarda günde 16-17 saat çalıştırıldığı bir dönemde işçilere bu düzene karşı çıkmayı öğretti.

Bugün işçilerin sahip oldukları grev hakkı, asgari ücret gibi birçok husus, Marksizm'den ilham alan hareketler sayesinde ortaya çıkmıştır.

MARKSİZM'İN ÇIKMAZI وفد الماركسية DIE AUSWEGLOSIGKEIT DES MARXISMUS ΤΟ ΑΔΙΈΞΟΔΟ ΤΟΥ ΜΑΡΞΙΣΜΟΎ MARXISM'S DAMAGE EL CALLEJÓN SIN SALIDA DEL MARXISMO L'IMPASSE DU MARXISME ВРЕД МАРКСИЗМА MARXISMENS ÅTERVÄNDSGRÄND ГЛУХИЙ КУТ МАРКСИЗМУ 馬克思主義代表團

Marksizm, herkesin bildiği gibi 19. yüzyılda Avrupa'da yaşamış iki düşünürün fikirlerden, teorilerinden esinlenilerek ortaya konmuştur. وكما يعلم الجميع، فقد استلهمت الماركسية أفكار ونظريات مفكرين عاشا في أوروبا في القرن التاسع عشر. Der Marxismus geht bekanntlich auf die Ideen und Theorien zweier Denker zurück, die im 19. Jahrhundert in Europa lebten. Marxism, as everyone knows, was brought forward by inspiring the ideas and theories of two thinkers who lived in Europe in the 19th century. Как известно, марксизм возник, вдохновленный идеями и теориями двух мыслителей, живших в Европе XIX века.

Bu düşünürler Batı Avrupa'nın tarihini, toplum yapısını, bölgeyi kasıp kavuran devrimleri açıklamak için birçok fikir öne sürmüşlerdir. وطرح هؤلاء المفكرون العديد من الأفكار لشرح تاريخ أوروبا الغربية، وبنيتها الاجتماعية، والثورات التي عصفت بالمنطقة. Diese Denker brachten viele Ideen vor, um die Geschichte Westeuropas, seine soziale Struktur und die Revolutionen, die die Region erschütterten, zu erklären. These thinkers have put forward many ideas to explain the history of Western Europe, the social structure, and the revolutions that wreak havoc on the region. Эти мыслители выдвинули множество идей для объяснения истории Западной Европы, ее социальной структуры и революций, охвативших этот регион.

Bu fikirlerden etkilenen Fransızlar kısa bir süre sonra Paris Komünü'nü ilan ettiler. أعجب الفرنسيون بهذه الأفكار، وسرعان ما أعلنوا كومونة باريس. Beeinflusst von diesen Ideen, riefen die Franzosen bald die Pariser Kommune aus. The French, who were affected by these ideas, soon declared the Paris Commune. Под впечатлением этих идей французы вскоре провозгласили Парижскую коммуну.

20 yüzyılda ise Lenin'in önderliğinde tarihteki وفي القرن العشرين، تحت قيادة لينين. In the 20th century, under Lenin's leadership, one of the greatest revolutions in history took place in Tsarist Russia. en büyük devrimlerden biri Çarlık Rusyası'nda gerçekleşti. حدثت واحدة من أكبر الثورات في روسيا القيصرية. Eine der größten Revolutionen fand im zaristischen Russland statt. In the 17th century, one of the biggest revolutions in history took place in Tsarist Russia under the leadership of Lenin.

Çin'de ise Marx'ın düşüncelerinden etkilenen Mao'nun rehberliğinde Çin Halk Cumhuriyeti kuruldu. وفي الصين، تأسست جمهورية الصين الشعبية بتوجيه من ماو الذي تأثر بأفكار ماركس. In China, the People's Republic of China was founded under the guidance of Mao, who was influenced by Marx's thoughts. В Китае под руководством Мао Цзэдуна, находившегося под влиянием идей Маркса, была создана Китайская Народная Республика.

Marksizm, din gibi dogmalara sahiptir. الماركسية لديها عقائد مثل الدين. Marxism has dogmas like religion. Onun da İncil, Kuran, Tevrat gibi bir kitabı vardır. وله أيضاً كتب كالإنجيل والقرآن والتوراة. He also has a book such as the Bible, the Quran and the Torah. Peygambere benzeyen bir teorisyeni vardır. وله منظر يشبه النبي. Er hat einen Theoretiker, der wie ein Prophet aussieht. He has a prophet-like theorist. У него пророческий теоретик.

Tek Tanrılı dinlerin, kitabın kurallarına uygun olarak yaşayan insanlara vadettiği cennete benzeyen bir yeri Marksizm de tasvir eder: تصف الماركسية أيضًا مكانًا يشبه الجنة تعد به الديانات التوحيدية للأشخاص الذين يعيشون وفقًا لقواعد الكتاب: Auch der Marxismus stellt einen Ort dar, der dem Paradies ähnelt, das die monotheistischen Religionen den Menschen versprechen, die nach den Regeln des Buches leben: Marxism also depicts a heavenly place that monotheistic religions promise to people living in accordance with the rules of the book: Марксизм также описывает райское место, обещанное монотеистическими религиями людям, живущим по правилам книги:

ütopik, herkesin eşit olduğu devletsiz bir toplum hayali. الحلم الطوباوي لمجتمع عديم الجنسية يتساوى فيه الجميع. den utopischen Traum von einer staatenlosen Gesellschaft, in der alle gleich sind. utopian dream of a stateless society where everyone is equal. Bu topluma erişmek için proletaryayı sömüren ve üretim araçlarını elinde bulunduran burjuva yenilmelidir. ومن أجل تحقيق هذا المجتمع، لا بد من هزيمة البرجوازية التي تستغل البروليتاريا وتسيطر على وسائل الإنتاج. Um diese Gesellschaft zu erreichen, muss die Bourgeoisie, die das Proletariat ausbeutet und die Produktionsmittel kontrolliert, besiegt werden. To reach this society, the bourgeois must be defeated, exploiting the proletariat and holding the means of production. Чтобы создать такое общество, необходимо победить буржуазию, эксплуатирующую пролетариат и владеющую средствами производства.

Emekçi sınıfı diktatörlüğünü ilan etmelidir. يجب على الطبقة العاملة أن تعلن دكتاتوريتها. Die Arbeiterklasse muss ihre Diktatur ausrufen. The working class must declare its dictatorship. Рабочий класс должен объявить свою диктатуру. Zamanla sosyalizme geçilecektir. مع مرور الوقت، سوف تتحول الاشتراكية. Mit der Zeit wird der Sozialismus eingeführt werden. Over time, socialism will begin. Со временем социализм пройдет. Sonra da devlet ortadan kalkacaktır. وبعد ذلك سوف تختفي الدولة. Dann wird der Staat verschwinden. Then the state will disappear. Тогда государство исчезнет.

Dikkat edilirse Marksizm'in neredeyse bütün iddiaları Avrupa'nın tarihi, sosyal yapısı, dini kurumları esas alınarak formüle edilmiştir. إذا انتبهت، فستجد أن جميع مزاعم الماركسية تقريبًا تمت صياغتها على أساس تاريخ أوروبا وبنيتها الاجتماعية ومؤسساتها الدينية. Es sei darauf hingewiesen, dass fast alle Forderungen des Marxismus auf der Grundlage der Geschichte, der sozialen Struktur und der religiösen Institutionen Europas formuliert werden. As it is noted, almost all claims of Marxism have been formulated on the basis of Europe's history, social structure and religious institutions. Следует отметить, что почти все утверждения марксизма были сформулированы на основе европейской истории, социального устройства и религиозных институтов.

Karl Marks, doktora tezini Eski Yunan üzerine yazdı. كتب كارل ماركس أطروحته للدكتوراه عن اليونان القديمة. Karl Marx schrieb seine Doktorarbeit über das antike Griechenland. Karl Marks wrote his doctoral dissertation on Ancient Greek. Карл Маркс написал докторскую диссертацию о Древней Греции. Roma, Ortaçağ ve Rönesans düşüncesinden derin bir biçimde etkilendi. لقد تأثر بشدة بالفكر الروماني والعصور الوسطى وعصر النهضة. Er war stark vom römischen, mittelalterlichen und Renaissance-Denken beeinflusst. Rome was deeply influenced by Medieval and Renaissance thought. Рим находился под сильным влиянием мысли средневековья и эпохи Возрождения.

Bu çok normal. هذا طبيعي جدا. This is so normal. Это так нормально. O çok zeki biriydi. لقد كان شخصًا ذكيًا جدًا. Er war sehr klug. He was a very smart person. Ancak dünya sadece Avrupa'dan ibaret değil. لكن العالم لا يقتصر على أوروبا فحسب. Aber die Welt besteht nicht nur aus Europa. But the world is not just about Europe. Но мир — это не только Европа.

Bu dünyada kendine özgü bir tarihe, dine, kurumlara sahip olan başka bölgeler, devletler de var. هناك مناطق ودول أخرى في هذا العالم لها تاريخها ودينها ومؤسساتها الفريدة. Es gibt andere Regionen und Staaten auf dieser Welt mit ihrer eigenen Geschichte, Religion und Institutionen. There are other regions and states in this world that have a unique history, religion and institutions. В этом мире есть и другие регионы и государства, которые имеют свою уникальную историю, религию и институты.

Acaba tüm toplumlar Marks'ın açıkladığı gibi aynı aşamalardan mı geçmişlerdir? فهل مرت جميع المجتمعات بنفس المراحل التي شرحها ماركس؟ Haben alle Gesellschaften die gleichen Stadien durchlaufen, wie Marx sie erklärt hat? Did all societies go through the same stages as Marx explained? Все ли общества прошли те же стадии, что и Маркс?

Her toplum sırasıyla devletsiz toplumdan devletli topluma, feodal toplumdan modern topluma, mülkiyeti önemsemeyen toplumdan mülkiyeti kutsayan topluma mı geçmiştir? فهل انتقل كل مجتمع من مجتمع عديم الجنسية إلى مجتمع دولة، ومن مجتمع إقطاعي إلى مجتمع حديث، ومن مجتمع لا يهتم بالملكية إلى مجتمع يقدس الملكية؟ Did each society move from stateless society to state society, feudal society to modern society, society that does not care about property, and society that bless property? Всякое ли общество перешло от общества без государства к обществу, основанному на государстве, от феодального общества к современному обществу, от общества, не заботящегося о собственности, к обществу, которое прославляет собственность? Her toplum sırasıyla devletsiz toplumdan devletli topluma, feodal toplumdan modern topluma, mülkiyeti önemsemeyen toplumdan mülkiyeti kutsayan topluma mı geçmiştir?

Gerçekten İslam toplumu 7. yüzyıldan itibaren böyle bir aşamadan geçmiş midir? فهل مر المجتمع الإسلامي فعلا بمثل هذه المرحلة منذ القرن السابع؟ Hat die islamische Gesellschaft seit dem 7. Jahrhundert wirklich eine solche Phase durchlaufen? Is the Islamic society really going through such a phase since the 7th century? Действительно ли исламское общество проходило такую фазу с VII века?

Eğer Avrupa dışında yaşayan halkları anlamak istiyorsak bu soruları kendimize sormalıyız. إذا أردنا أن نفهم الشعوب التي تعيش خارج أوروبا، فيجب علينا أن نسأل أنفسنا هذه الأسئلة. Wenn wir die Völker, die außerhalb Europas leben, verstehen wollen, müssen wir uns diese Fragen stellen. If we want to understand the peoples living outside Europe, we have to ask these questions to ourselves. Если мы хотим понять народы, живущие за пределами Европы, мы должны задать себе эти вопросы. Muhtemelen yanıtlar pek olumlu olmayacaktır. ربما لن تكون الإجابات إيجابية للغاية. Die Antworten werden wahrscheinlich nicht positiv ausfallen. Probably the answers will not be very positive. Вероятно, ответы будут не очень положительными.

Marksizm'i Avrupalı olmayan toplumlara uygulamaya çalıştığımızda bocalarız. إننا نتعثر عندما نحاول تطبيق الماركسية على المجتمعات غير الأوروبية. Wenn wir versuchen, den Marxismus auf außereuropäische Gesellschaften anzuwenden, scheitern wir. We falter when we try to apply Marxism to non-European societies. Мы колеблемся, когда пытаемся применить марксизм к неевропейским обществам. İşin içinden çıkamayabiliriz. قد لا نكون قادرين على الخروج من هذا. Wir kommen da vielleicht nicht mehr raus. We may not get out of business. Мы не можем уйти с дороги.

İslam tarihi incelendiğinde görülecektir ki, Avrupa'dakine benzer bir "sınıf çatışması" İslam'ın hüküm sürdüğü topraklarda meydana gelmemiştir. عندما ندرس التاريخ الإسلامي، سنرى أن "الصراع الطبقي" المماثل لذلك الذي حدث في أوروبا لم يحدث في الأراضي التي حكمها الإسلام. Wenn man die Geschichte des Islam analysiert, wird man feststellen, dass es in den vom Islam beherrschten Ländern keinen "Klassenkonflikt" ähnlich dem in Europa gab. When the history of Islam is examined, it will be seen that a "class conflict" similar to that in Europe did not occur in the lands ruled by Islam. Если изучить историю ислама, то станет ясно, что «классового конфликта», подобного европейскому, не было в странах, где господствовал ислам.

Aynı şekilde Roma'dakine benzer bir kilise-devlet ayrımı burada görülmemiştir. وبالمثل، لم نشهد هنا فصلاً بين الكنيسة والدولة على غرار ما حدث في روما. Auch eine Trennung von Kirche und Staat wie in Rom wurde hier nicht eingehalten. Similarly, a church-state distinction similar to that in Rome was not seen here. Точно так же здесь не видно разделения церкви и государства, подобного тому, что было в Риме. Bu yüzden cami-devlet ayrımı diye bir kavram modern zamanlara kadar Ortadoğu'da var olmamıştır. ولهذا السبب فإن مفهوم الفصل بين المسجد والدولة لم يكن موجودا في الشرق الأوسط حتى العصر الحديث. Daher gab es das Konzept der Trennung von Moschee und Staat im Nahen Osten bis zur Neuzeit nicht. Therefore, a concept called a mosque-state distinction did not exist in the Middle East until modern times. Таким образом, концепция разделения мечети и государства не существовала на Ближнем Востоке до наших дней.

Hazreti Muhammed, Hazreti İsa gibi bir gariban değildi. النبي محمد لم يكن فقيرا مثل النبي عيسى. Prophet Muhammad was not a stranger like Prophet Jesus. Пророк Мухаммед не был бедным человеком, как Иисус Христос.

O, dini lider olmanın yanında siyasi ve askeri bir liderdi. وكان زعيما سياسيا وعسكريا وكذلك زعيما دينيا. Er war ein politischer und militärischer Führer und auch ein religiöser Führer. Besides being a religious leader, he was a political and military leader. Он был политическим и военным лидером, а также религиозным лидером.

Her ne kadar Konstantin Hristiyanlığı kabul etmiş olsa da kilise-devlet ayrımı Roma İmparatorluğu'nda her zaman için var olmuştur. على الرغم من أن قسطنطين قبل المسيحية، إلا أن الفصل بين الكنيسة والدولة كان موجودًا دائمًا في الإمبراطورية الرومانية. Obwohl Konstantin das Christentum annahm, gab es im Römischen Reich immer eine Trennung von Kirche und Staat. Although Constantine accepted Christianity, the church-state distinction has always existed in the Roman Empire. Хотя Константин принял христианство, в Римской империи всегда существовало разделение церкви и государства.

Marksizm'in tasvir ettiği resim Avrupa dışında çizilmemiştir. إن الصورة التي رسمتها الماركسية لم يتم رسمها خارج أوروبا. Das Bild, das der Marxismus zeichnet, wird nicht außerhalb Europas gezeichnet. The picture depicted by Marxism was not drawn outside Europe. Картина, изображенная марксизмом, не была нарисована вне Европы.

Marksizm bütünüyle anlamsız ve yararsız değildir. الماركسية ليست عديمة المعنى أو عديمة الفائدة تمامًا. Der Marxismus ist nicht ganz bedeutungslos und nutzlos. Marxism is not entirely meaningless and useless.

Sömürgeciliğin dorukta olduğu, çocukların fabrikalarda günde 16-17 saat çalıştırıldığı bir dönemde işçilere bu düzene karşı çıkmayı öğretti. وفي الوقت الذي كان فيه الاستعمار في ذروته وكان الأطفال يعملون 16-17 ساعة يوميا في المصانع، قام بتعليم العمال معارضة هذا الأمر. Zu einer Zeit, als der Kolonialismus auf seinem Höhepunkt war und Kinder 16-17 Stunden am Tag in Fabriken arbeiteten, lehrte er die Arbeiter, sich dieser Ordnung zu widersetzen. At a time when colonialism was at its peak and children were employed in factories for 16-17 hours a day, it taught workers to oppose this order. В то время, когда колониализм был в самом разгаре и дети работали по 16-17 часов в день на фабриках, он учил рабочих противостоять этому порядку.

Bugün işçilerin sahip oldukları grev hakkı, asgari ücret gibi birçok husus, Marksizm'den ilham alan hareketler sayesinde ortaya çıkmıştır. ظهرت العديد من القضايا التي يواجهها العمال اليوم، مثل الحق في الإضراب والحد الأدنى للأجور، بفضل الحركات المستوحاة من الماركسية. Viele Dinge, die die Arbeitnehmer heute haben, wie das Streikrecht und der Mindestlohn, sind dank der vom Marxismus inspirierten Bewegungen entstanden. Many issues such as workers' right to strike, minimum wage have emerged thanks to movements inspired by Marxism. Многие вопросы, такие как право на забастовку и минимальную заработную плату, возникли сегодня у рабочих благодаря движениям, вдохновленным марксизмом.