×

We use cookies to help make LingQ better. By visiting the site, you agree to our cookie policy.


image

Baha's Stories, İSTANBUL'UN FETHİ

İSTANBUL'UN FETHİ

Evet, ilginç bir konudan bahsedeceğim. Pek çok Türk için tarihteki en önemli olay İstanbul'un fethedilmesidir.

Herkesin bildiği gibi Bizanslıların 1453'e kadar yönettiği İstanbul Türkler tarafından fethedildi.

O dönemde şehrin adı Konstantinopolis'ti. Osmanlı halkı oraya İstanbul diyordu. 1923'te Cumhuriyet kurulduktan sonra şehrin adı İstanbul oldu.

15.yüzyılın başında Türkler zaten birkaç kez İstanbul'u kuşatmışlardı. Ancak başarılı olamamışlardı.

O dönemde Bizans İmparatorluğu güç kaybediyordu. Çok az toprağı kalmıştı. Osmanlılar da yavaş yavaş batıya doğru ilerliyorlardı.

Balkanlardaki birkaç şehri ele geçirmişlerdi. Bugünkü İstanbul'un Anadolu yakasını yine Türkler yönetiyordu.

O dönemde Bizans'ın toprakları bugünkü İstanbul'un Avrupa yakasında yer alıyordu. Şehrin etrafı surlarla çevriliydi. Türkler 1448'de Kosova Savaşında galip oldular.

Türklerin Balkanlar'daki hakimiyeti sağlamlaşıyordu.

Bizanslılar sık sık Haçlı desteği için çağrı yapıyorlardı. Katoliklerle görüşüp onlardan kendilerini kurtarmalarını istiyorlardı. Türkler bundan bıkmışlardı. Artık bu şehrin sahibi olmak istiyorlardı.

Türkler, İstanbul'u ele geçirmek için hazırlıklara başladılar. Haliç'in(Golden Horn) batısındaki surlara saldırdılar. Ancak orada istediklerini elde edemediler.

Oradaki surlar sapasağlamdı. Türkler saldırınca Bizans yine yardım çağrısında bulundu. Ama Hristiyanların çoğu onları iplemedi.

Bunun üzerine Bizanslılar Haliç'i zincirlediler. Böylece Türklerin surlara denizden saldırmasını engellemek istiyorlardı. Venedikliler de denizden Bizans'a yardıma gelmişlerdi.

Osmanlılar o dönemde denizcilikte pek başarılı değillerdi. Ama silahları Bizans'tan daha fazlaydı. Bizans'ın silahlarının çoğu eskimişti.

Türklerin Haliç'in doğusundaki askerleri başka bir yol denemek zorunda kaldılar. Gemileri karadan yürütmeye karar verdiler.

Böylece Haliç'teki zincirlerden geçmek zorunda kalmayacaklardı. Bu, ilginç bir hadise. Sonunda bunu başardılar.

Karadan gemileri yürüten askerler, Bizans'ın batı surlarına saldıran Osmanlı birliklerine destek sağladılar. Saldırı yaklaşık 50 gün devam etti.

Osmanlılar sonunda batıdaki suru aşıp içeri girdiler.

İstanbul'u fethettikten sonra padişah Mehmet'in adı Fatih Sultan Mehmet oldu. Fatih, fetheden demektir. Onun Ortodoks Hristiyanlarla iyi ilişkileri vardı.

Katoliklere karşı onları kullanmak istiyordu. Kendini "Kayzer"(Caesar) olarak görüyordu. Yani 2. Roma(Bizans) yıkılmıştı.

O, artık 3. Roma'nın İmparatoru olacaktı. O sanıldığı gibi dindar değildi. Birçok Osmanlı padişahı içki ve esrar içerdi.

Fatih, 1453'te dünyanın en güzel şehrini fethettiğinde 21 yaşındaydı. Komutanlığının yanında başka özellikleri de vardı.

Güzel şiirler yazdı. İtalyan ressam Bellini'ye kendi portresini çizdirdi. İtalya'yı da fethetmek istiyordu. Ancak başarılı olamadı.

1453'ten önce Türklerden korkan bazı Bizanslı düşünürler, bilginler İstanbul'u terk ettiler. İtalya'ya gittiler. Onlar Rönesans dönemindeki gelişmelere katkı sağladılar.

1453'ten önce orada yaşayan Rumlar, Ermeniler, Yahudiler orada yaşamaya devam ettiler. Zamanla şehirdeki Müslüman sayısı arttı. Müslümanlar Anadolu'dan geliyorlardı.

İstanbul'a yeni saraylar, camiler yapılmaya başlandı. 1453'te Osmanlı'nın başkenti Edirne'ydi. Sonra başkent İstanbul oldu.

Ayasofya, yaklaşık 1000 yıl boyunca dünyadaki en büyük katedraldi. Fetihten sonra Ayasofya camiye çevirildi. 1934'e kadar da cami olarak kaldı.

Türkler bir şehri fethedince zaferin simgesi olarak oradaki en büyük kiliseyi camiye çevirirler. Ancak diğer kiliselerin hepsi camiye çevirilmedi. İstanbul'da bugün hâlâ Bizans dönemine ait kiliseler var.


İSTANBUL'UN FETHİ فتح اسطنبول EROBERUNG VON ISTANBUL ΚΑΤΆΚΤΗΣΗ ΤΗΣ ΚΩΝΣΤΑΝΤΙΝΟΎΠΟΛΗΣ THE CONQUEST OF ISTANBUL CONQUISTA DE ESTAMBUL ЗАВОЕВАНИЕ СТАМБУЛА ERÖVRINGEN AV ISTANBUL 征服伊斯坦布尔

Evet, ilginç bir konudan bahsedeceğim. نعم سأتحدث عن موضوع مثير للاهتمام. Yes, I will talk about an interesting topic. Pek çok Türk için tarihteki en önemli olay İstanbul'un fethedilmesidir. بالنسبة للعديد من الأتراك، فإن الحدث الأكثر أهمية في التاريخ هو فتح إسطنبول. The most important event in history for many Turks is the conquest of Istanbul.

Herkesin bildiği gibi Bizanslıların 1453'e kadar yönettiği İstanbul Türkler tarafından fethedildi. وكما يعلم الجميع، فإن إسطنبول التي حكمها البيزنطيون حتى عام 1453، غزاها الأتراك. Wie jeder weiß, wurde Istanbul, das bis 1453 von den Byzantinern regiert wurde, von den Türken erobert. As everyone knows, Istanbul, which was ruled by the Byzantines until 1453, was conquered by the Turks. Как всем известно, Стамбул, которым византийцы правили до 1453 года, был завоеван турками.

O dönemde şehrin adı Konstantinopolis'ti. وكان اسم المدينة في ذلك الوقت القسطنطينية. The name of the city at that time was Constantinople. Osmanlı halkı oraya İstanbul diyordu. أطلق عليها العثمانيون اسم إسطنبول. Die Osmanen nannten sie Istanbul. The Ottoman people called there Istanbul. Османы называли его Стамбулом. 1923'te Cumhuriyet kurulduktan sonra şehrin adı İstanbul oldu. وبعد قيام الجمهورية عام 1923 أصبح اسم المدينة إسطنبول. After the Republic was established in 1923, the name of the city became Istanbul. После образования республики в 1923 году город стал называться Стамбул.

15.yüzyılın başında Türkler zaten birkaç kez İstanbul'u kuşatmışlardı. في بداية القرن الخامس عشر، كان الأتراك قد حاصروا إسطنبول عدة مرات. Zu Beginn des 15. Jahrhunderts hatten die Türken Konstantinopel bereits mehrmals belagert. At the beginning of the 15th century, the Turks had already surrounded Istanbul several times. В начале 15 века турки уже несколько раз осаждали Стамбул. Ancak başarılı olamamışlardı. ومع ذلك، لم تكن ناجحة. Aber sie waren nicht erfolgreich. However, they were not successful.

O dönemde Bizans İmparatorluğu güç kaybediyordu. في ذلك الوقت، كانت الإمبراطورية البيزنطية تفقد قوتها. Zu dieser Zeit verlor das Byzantinische Reich an Macht. At that time, the Byzantine Empire was losing power. В то время Византийская империя теряла могущество. Çok az toprağı kalmıştı. ولم يبق له إلا القليل من الأرض. Er hatte nur noch sehr wenig Land. There was very little land left. Земли осталось очень мало. Osmanlılar da yavaş yavaş batıya doğru ilerliyorlardı. وكان العثمانيون أيضًا يتقدمون ببطء غربًا. The Ottomans were slowly moving west. Османы также медленно продвигались на запад.

Balkanlardaki birkaç şehri ele geçirmişlerdi. استولوا على عدة مدن في البلقان. They had taken over several cities in the Balkans. Bugünkü İstanbul'un Anadolu yakasını yine Türkler yönetiyordu. كان الجانب الأناضولي من اسطنبول اليوم يحكمه الأتراك مرة أخرى. Die anatolische Seite des heutigen Istanbul wurde noch von den Türken beherrscht. The Turks ruled the Anatolian side of Istanbul today. Анатолийская часть сегодняшнего Стамбула снова оказалась под властью турок.

O dönemde Bizans'ın toprakları bugünkü İstanbul'un Avrupa yakasında yer alıyordu. وفي ذلك الوقت، كانت الأراضي البيزنطية تقع في الجانب الأوروبي من مدينة إسطنبول الحالية. Damals befanden sich die byzantinischen Gebiete auf der europäischen Seite des heutigen Istanbul. At that time, the lands of Byzantium were located on the European side of today's Istanbul. В то время земли Византии располагались с европейской стороны сегодняшнего Стамбула. Şehrin etrafı surlarla çevriliydi. كانت المدينة محاطة بالأسوار. Die Stadt war von Mauern umgeben. The city was surrounded by walls. Türkler 1448'de Kosova Savaşında galip oldular. انتصر الأتراك في معركة كوسوفو عام 1448. Die Türken siegten in der Schlacht von Kosovo im Jahr 1448. The Turks prevailed in the Kosovo War in 1448.

Türklerin Balkanlar'daki hakimiyeti sağlamlaşıyordu. وكانت الهيمنة التركية في البلقان تتعزز. Die türkische Vorherrschaft auf dem Balkan wurde gefestigt. Turks' dominance in the Balkans was strengthening. Господство турок на Балканах крепло.

Bizanslılar sık sık Haçlı desteği için çağrı yapıyorlardı. كثيرًا ما ناشد البيزنطيون الدعم الصليبي. Die Byzantiner baten häufig um die Unterstützung der Kreuzfahrer. Byzantines were often calling for Crusader support. Византийцы часто призывали к поддержке крестоносцев. Katoliklerle görüşüp onlardan kendilerini kurtarmalarını istiyorlardı. وكانوا يجتمعون مع الكاثوليك ويطلبون منهم إنقاذهم. Sie trafen sich mit den Katholiken und baten sie, sie zu retten. They were meeting with Catholics and asking them to save themselves. Они поговорили с католиками и попросили их спастись. Türkler bundan bıkmışlardı. لقد سئم الأتراك من هذا. The Turks were fed up with this. Туркам это надоело. Artık bu şehrin sahibi olmak istiyorlardı. لقد أرادوا الآن امتلاك هذه المدينة. Now they wanted to own this city. Теперь они хотели владеть этим городом.

Türkler, İstanbul'u ele geçirmek için hazırlıklara başladılar. بدأ الأتراك الاستعدادات للاستيلاء على إسطنبول. Die Türken begannen mit den Vorbereitungen zur Einnahme Konstantinopels. Turks started preparations to take over Istanbul. Турки начали подготовку к захвату Стамбула. Haliç'in(Golden Horn) batısındaki surlara saldırdılar. هاجموا الجدران غرب القرن الذهبي. Sie griffen die Befestigungen westlich des Goldenen Horns an. They attacked the city walls west of Golden Horn (Golden Horn). Они атаковали стены западнее Золотого Рога (Golden Horn). Ancak orada istediklerini elde edemediler. ومع ذلك، لم يتمكنوا من الحصول على ما يريدون هناك. Aber sie haben dort nicht bekommen, was sie wollten. However, they could not get what they wanted there. Однако получить там то, что они хотели, они не смогли.

Oradaki surlar sapasağlamdı. وكانت الجدران هناك سليمة. Die Mauern dort waren intakt. The walls there were intact. Türkler saldırınca Bizans yine yardım çağrısında bulundu. عندما هاجم الأتراك، طلبت بيزنطة المساعدة مرة أخرى. Als die Türken angriffen, rief Byzanz erneut um Hilfe. When the Turks attacked, Byzantium again called for help. Когда турки напали, Византия снова призвала на помощь. Ama Hristiyanların çoğu onları iplemedi. لكن معظم المسيحيين لم يهتموا. Aber die meisten Christen ignorierten sie. But most Christians did not thread them.

Bunun üzerine Bizanslılar Haliç'i zincirlediler. ومن ثم، قام البيزنطيون بتقييد القرن الذهبي. Daraufhin ketteten die Byzantiner das Goldene Horn an. Thereupon, the Byzantines chained the Golden Horn. После этого византийцы заковали Золотой Рог. Böylece Türklerin surlara denizden saldırmasını engellemek istiyorlardı. وهكذا أرادوا منع الأتراك من مهاجمة الأسوار من البحر. So wollten sie verhindern, dass die Türken die Befestigungen vom Meer aus angreifen konnten. Thus, they wanted to prevent the Turks from attacking the walls from the sea. Таким образом они хотели помешать туркам атаковать стены с моря. Venedikliler de denizden Bizans'a yardıma gelmişlerdi. كما جاء الفينيسيون لمساعدة بيزنطة من البحر. Die Venezianer kamen Byzanz auch von der See her zu Hilfe. Venetians also came to help Byzantine from the sea. На помощь Византии с моря пришли и венецианцы.

Osmanlılar o dönemde denizcilikte pek başarılı değillerdi. لم يكن العثمانيون ناجحين جدًا في المجال البحري في ذلك الوقت. Die Osmanen waren zu dieser Zeit in der Seefahrt nicht sehr erfolgreich. The Ottomans were not very successful in shipping at that time. Османы в то время не очень преуспели в мореходстве. Ama silahları Bizans'tan daha fazlaydı. لكن كان لديهم أسلحة أكثر من بيزنطة. Aber sie hatten mehr Waffen als Byzanz. But their weapons were more than Byzantine. Но вооружение у них было более чем византийское. Bizans'ın silahlarının çoğu eskimişti. كانت معظم الأسلحة البيزنطية قديمة. Die meisten Waffen von Byzanz waren veraltet. Most of Byzantium's weapons were old.

Türklerin Haliç'in doğusundaki askerleri başka bir yol denemek zorunda kaldılar. كان على الجنود الأتراك شرق القرن الذهبي تجربة طريق آخر. Die türkischen Truppen östlich des Goldenen Horns waren gezwungen, eine andere Route zu wählen. The soldiers of the Turks in the east of the Golden Horn had to try another way. Турецким солдатам к востоку от Золотого Рога пришлось искать другой путь. Gemileri karadan yürütmeye karar verdiler. قرروا نقل السفن عن طريق البر. Sie beschlossen, die Schiffe auf dem Landweg zu betreiben. They decided to run the ships by land. Они решили управлять кораблями по суше.

Böylece Haliç'teki zincirlerden geçmek zorunda kalmayacaklardı. بهذه الطريقة، لن يضطروا إلى المرور عبر السلاسل الموجودة في القرن الذهبي. Damit sie die Ketten am Goldenen Horn nicht passieren müssen. So they wouldn't have to go through the chains in the Golden Horn. Таким образом, им не пришлось бы проходить через цепи в Золотом Роге. Bu, ilginç bir hadise. هذه حادثة مثيرة للاهتمام. Dies ist ein interessanter Fall. This is an interesting phenomenon. Sonunda bunu başardılar. لقد فعلوا ذلك أخيرًا. Sie haben es endlich geschafft. They finally did it. Наконец им это удалось.

Karadan gemileri yürüten askerler, Bizans'ın batı surlarına saldıran Osmanlı birliklerine destek sağladılar. قدم الجنود الذين يديرون السفن من الأرض الدعم للقوات العثمانية التي تهاجم الأسوار الغربية لبيزنطة. Die Soldaten, die die Schiffe auf dem Landweg transportierten, unterstützten die osmanischen Truppen, die die westlichen Mauern von Byzanz angriffen. The soldiers running the ships from the land provided support for the Ottoman troops attacking the western walls of Byzantium. Солдаты, уводившие корабли с суши, оказывали поддержку османским войскам, атакующим западные стены Византии. Saldırı yaklaşık 50 gün devam etti. استمر الهجوم لمدة 50 يومًا تقريبًا. Der Angriff dauerte etwa 50 Tage. The attack continued for about 50 days.

Osmanlılar sonunda batıdaki suru aşıp içeri girdiler. في النهاية اخترق العثمانيون الجدار الغربي ودخلوا. Die Osmanen durchbrachen schließlich die Westmauer und drangen ein. The Ottomans eventually crossed the western wall and entered. Османы наконец прорвали западную стену и вошли.

İstanbul'u fethettikten sonra padişah Mehmet'in adı Fatih Sultan Mehmet oldu. بعد فتح إسطنبول، أصبح اسم السلطان محمد فاتح السلطان محمد. Nach der Eroberung Istanbuls wurde der Name von Sultan Mehmet in Fatih Sultan Mehmet geändert. After conquering Istanbul, Sultan Mehmet's name was Fatih Sultan Mehmet. После завоевания Стамбула имя султана Мехмета стало Фатих Султан Мехмет. Fatih, fetheden demektir. فاتح يعني المنتصر. Conqueror bedeutet Eroberer. Conqueror means conquer. Onun Ortodoks Hristiyanlarla iyi ilişkileri vardı. وكانت له علاقات جيدة مع المسيحيين الأرثوذكس. He had good relations with Orthodox Christians. У него были хорошие отношения с православными христианами.

Katoliklere karşı onları kullanmak istiyordu. أراد استخدامها ضد الكاثوليك. Er wollte sie gegen die Katholiken einsetzen. He wanted to use them against Catholics. Он хотел использовать их против католиков. Kendini "Kayzer"(Caesar) olarak görüyordu. لقد رأى نفسه "القيصر". Er sah sich selbst als "Cäsar". He saw himself as "Kayzer" (Caesar). Он видел себя «Кайзером» (Цезарем). Yani 2. So 2. Roma(Bizans) yıkılmıştı. تم تدمير روما (بيزنطة). Rom (Byzanz) wurde zerstört. Rome (Byzantine) was destroyed. Рим (Византийский) был разрушен.

O, artık 3. Er ist jetzt drei Jahre alt. He is now 3. Roma'nın İmparatoru olacaktı. سيصبح إمبراطور روما. Er sollte Kaiser von Rom werden. He would become the Emperor of Rome. O sanıldığı gibi dindar değildi. ولم يكن متديناً كما كان يعتقد. Er war nicht so religiös, wie man es von ihm glaubte. He was not religious as he thought. Он был не так религиозен, как кажется. Birçok Osmanlı padişahı içki ve esrar içerdi. كان العديد من السلاطين العثمانيين يشربون الكحول ويدخنون الماريجوانا. Viele osmanische Sultane tranken und rauchten Cannabis. Many Ottoman sultans drank drinks and marijuana. Многие османские султаны употребляли алкоголь и марихуану.

Fatih, 1453'te dünyanın en güzel şehrini fethettiğinde 21 yaşındaydı. كان الفاتح يبلغ من العمر 21 عامًا عندما غزا أجمل مدينة في العالم عام 1453. Fatih war 21 Jahre alt, als er 1453 die schönste Stadt der Welt eroberte. Fatih was 21 when he conquered the most beautiful city in the world in 1453. Фатиху был 21 год, когда он завоевал самый красивый город в мире в 1453 году. Komutanlığının yanında başka özellikleri de vardı. وإلى جانب قيادته، كان لديه أيضا خصائص أخرى. Er hatte noch andere Qualitäten als seine Beherrschung. Besides his command, he had other characteristics. Помимо командования, у него были и другие особенности.

Güzel şiirler yazdı. وكتب قصائد جميلة. Er schrieb wunderschöne Gedichte. He wrote good poems. İtalyan ressam Bellini'ye kendi portresini çizdirdi. لقد طلب من الرسام الإيطالي بيليني أن يرسم صورته. Er ließ den italienischen Maler Bellini sein eigenes Porträt malen. He made his own portrait for the Italian painter Bellini. İtalya'yı da fethetmek istiyordu. كما أراد احتلال إيطاليا. He also wanted to conquer Italy. Ancak başarılı olamadı. ومع ذلك، لم يكن ناجحا. However, it was not successful.

1453'ten önce Türklerden korkan bazı Bizanslı düşünürler, bilginler İstanbul'u terk ettiler. قبل عام 1453، غادر بعض المفكرين والعلماء البيزنطيين إسطنبول خوفًا من الأتراك. Vor 1453 verließen einige byzantinische Denker und Gelehrte, die Angst vor den Türken hatten, Istanbul. Before 1453, some Byzantine thinkers and scholars who feared Turks left Istanbul. До 1453 года некоторые византийские мыслители и ученые, опасавшиеся турок, покинули Стамбул. İtalya'ya gittiler. ذهبوا إلى إيطاليا. They went to Italy. Onlar Rönesans dönemindeki gelişmelere katkı sağladılar. لقد ساهموا في التطورات خلال عصر النهضة. Sie trugen zu den Entwicklungen der Renaissance bei. They contributed to the developments in the Renaissance period. Они внесли свой вклад в развитие эпохи Возрождения.

1453'ten önce orada yaşayan Rumlar, Ermeniler, Yahudiler orada yaşamaya devam ettiler. استمر اليونانيون والأرمن واليهود الذين عاشوا هناك قبل عام 1453 في العيش هناك. Greeks, Armenians and Jews who lived there before 1453 continued to live there. Греки, армяне и евреи, жившие здесь до 1453 года, продолжали жить там. Zamanla şehirdeki Müslüman sayısı arttı. ومع مرور الوقت، زاد عدد المسلمين في المدينة. Mit der Zeit nahm die Zahl der Muslime in der Stadt zu. Over time, the number of Muslims in the city increased. Со временем количество мусульман в городе увеличилось. Müslümanlar Anadolu'dan geliyorlardı. وكان المسلمون يأتون من الأناضول. Muslims were coming from Anatolia.

İstanbul'a yeni saraylar, camiler yapılmaya başlandı. بدأ بناء القصور والمساجد الجديدة في إسطنبول. In Istanbul wurden neue Paläste und Moscheen gebaut. New palaces and mosques started to be built in Istanbul. 1453'te Osmanlı'nın başkenti Edirne'ydi. في عام 1453، كانت عاصمة الإمبراطورية العثمانية أدرنة. Im Jahr 1453 war Edirne die osmanische Hauptstadt. In 1453, the capital of the Ottoman Empire was Edirne. Sonra başkent İstanbul oldu. ثم أصبحت العاصمة إسطنبول. Then the capital became Istanbul.

Ayasofya, yaklaşık 1000 yıl boyunca dünyadaki en büyük katedraldi. كانت آيا صوفيا أكبر كاتدرائية في العالم منذ ما يقرب من 1000 عام. Die Hagia Sophia war etwa 1000 Jahre lang die größte Kathedrale der Welt. Hagia Sophia was the largest cathedral in the world for nearly 1000 years. Fetihten sonra Ayasofya camiye çevirildi. وبعد الفتح، تم تحويل آيا صوفيا إلى مسجد. Nach der Eroberung wurde die Hagia Sophia in eine Moschee umgewandelt. After the conquest, Hagia Sophia was turned into a mosque. 1934'e kadar da cami olarak kaldı. وظل مسجدا حتى عام 1934. Sie blieb bis 1934 eine Moschee. It remained a mosque until 1934. Она оставалась мечетью до 1934 года.

Türkler bir şehri fethedince zaferin simgesi olarak oradaki en büyük kiliseyi camiye çevirirler. عندما يفتح الأتراك مدينة ما، يقومون بتحويل أكبر كنيسة فيها إلى مسجد رمزًا للنصر. Wenn die Türken eine Stadt eroberten, verwandelten sie die größte Kirche dort in eine Moschee als Symbol des Sieges. When Turks conquer a city, they turn the largest church there into a mosque as a symbol of victory. Когда турки захватывают город, они превращают самую большую церковь в мечеть как символ победы. Ancak diğer kiliselerin hepsi camiye çevirilmedi. ومع ذلك، لم يتم تحويل جميع الكنائس الأخرى إلى مساجد. However, not all other churches were converted into mosques. Однако не все другие церкви были преобразованы в мечети. İstanbul'da bugün hâlâ Bizans dönemine ait kiliseler var. لا تزال هناك كنائس من العصر البيزنطي في إسطنبول اليوم. Noch heute gibt es in Istanbul byzantinische Kirchen. There are still churches from the Byzantine period in Istanbul today. В Стамбуле до сих пор сохранились византийские церкви.