×

We use cookies to help make LingQ better. By visiting the site, you agree to our cookie policy.


image

Baha's Stories, BİR KÖYLÜNÜN BİR GÜNÜ NASIL GEÇER?

BİR KÖYLÜNÜN BİR GÜNÜ NASIL GEÇER?

Türkiye'de yaklaşık 30 bin köy var. Türkiye, kocaman bir ülke. Bu yüzden doğudaki bir köyle batıdaki bir köy arasında fark olması çok doğal. Ancak bu yazıda ortalama bir köylünün yaşamına odaklanacağız. Sıradan bir köy hayatına ışık tutacağız.

Köylerde eskiden binlerce insan yaşardı. Son yıllarda köylerden kentlere pek çok göç oldu. Bu yüzden köylerin nüfusu önemli ölçüde azaldı. Bugün köylerde ortalama 300-500 kişi yaşıyor. Bazı köyler tamamen boşaldı. Köylerin nüfusu yaz aylarında ve bayramlarda artar. İnsanlar yaşlıları ziyaret etmek, bayramlaşmak, kurban kesmek, cenaze gömmek gibi sebeplerle köylere giderler.

Köydeki bazı resmi işlemleri yapan kişiye muhtar denir. Muhtar olabilmek için seçime katılmak gerekir. Muhtar 5 yıl görev yapar. Özellikle küçük köylerde muhtar olmak kişiye ve ailesine epey prestij sağlar. Muhtarlar silah taşıyabilirler. Ama onlar Amerika'daki şerifler kadar yetkili değildirler. Köylerde güvenliği jandarma sağlar. Orada polis yoktur.

Artık köylerde genellikle yaşlılar yaşıyor. Orada gençleri görmek çok zor. Çünkü köylerde ekmek kapısı bulmak zorlaştı. Gençler köylerde sıkılıyorlar ve iş bulmakta zorlanıyorlar. Tarımda makineleşmenin artması da pek çok köylüyü işsiz bıraktı. Miras kalan araziler, tarlalar da sürekli bölündü. Böylece çiftçilikten para kazanmak zorlaştı.

Almancılar da köylerine büyük önem verirler. Gurbette para biriktirip köylerinden ev alırlar. Emekli olan kişiler de sakin bir yaşam için köylere taşınıyorlar. Bazı köylerde bakkal dahi yoktur. Kimisinde de okul bulunmaz. Bunun için öğrenciler taşımalı eğitimle kasabaya giderler.

Köylüler daha muhafazakar ve dindar bir yaşam sürerler. Türkiye'nin iç bölgelerinde Alevi köyleri vardır. Onlar pek dindar değildirler. Ve onların köylerinde cami yerine cemevi olur. Orada ibadet ederler. Alevi köyleri dışında neredeyse her köyde bir cami ve orada görevli bir imam vardır. İmamlar cemaate namaz kıldırırlar. Halk onlara hürmet eder.

Köylerin çoğunda ziraatle uğraşılır. Tarlalara yılda bir veya iki kez ekim yapılır. Ekim genellikle traktörler ile yapılır. Ancak dağlık bölgelerde, köylerde traktör kullanılamaz. Örneğin Karadeniz Bölgesi'nde fındık ve çay tarımı yaygındır. Köylüler hasat zamanı dağların tepesine çıkarlar. Topladıkları ürünleri aracılara satarlar. Aracılar da malları alıp şehirlere götürürler.

Büyükbaş ve küçükbaş hayvancılık da köylerdeki önemli geçim kaynaklarından biridir. Köylüler ahırlarda süt için inek, et için öküz ve koyun beslerler. Süt sağmak için köylü kadınlar sabah çok erken uyanırlar. Bu sütten peynir, tereyağı, yoğurt vs. yaparlar. Neredeyse her köy evinde bir kümes bulunur. Horozların etini, tavukların yumurtasını yerler. Türkiye'deki köylerde domuz yetiştirilmez. Çünkü domuz eti yemek İslam'da haramdır.

Bazı köylerde avcılık yapılır. Genç ve orta yaşlı erkekler tüfekleriyle tavşan, kuş, ördek avına giderler. Göle veya ırmağa yakın köylerde de balıkçılık yapılır. Ancak son yıllarda kapitalizmin etkisiyle birlikte köyler şehirlere bağımlı hâle geldiler. Birçok köylü tembelleşti. Artık üretmek, yetiştirmek yerine satın almayı tercih ediyorlar.


BİR KÖYLÜNÜN BİR GÜNÜ NASIL GEÇER? كيف يكون يوم القروي؟ WIE VERBRINGT EIN BAUER EINEN TAG? ΠΏΣ ΠΕΡΝΆΕΙ ΜΙΑ ΜΈΡΑ ΈΝΑΣ ΑΓΡΌΤΗΣ; HOW DOES A PEASANT'S DAY GO? ¿CÓMO PASA EL DÍA UN CAMPESINO? COMO É QUE UM CAMPONÊS PASSA UM DIA? КАК ПРОХОДИТ КРЕСТЬЯНСКИЙ ДЕНЬ? HUR TILLBRINGAR EN BONDE EN DAG?

Türkiye'de yaklaşık 30 bin köy var. Türkiye, kocaman bir ülke. Bu yüzden doğudaki bir köyle batıdaki bir köy arasında fark olması çok doğal. هناك ما يقرب من 30 ألف قرية في تركيا. تركيا بلد ضخم. ولذلك فمن الطبيعي جداً أن يكون هناك فرق بين قرية في الشرق وقرية في الغرب. In der Türkei gibt es etwa 30 Tausend Dörfer. Die Türkei ist ein riesiges Land. Daher ist es natürlich, dass es einen Unterschied zwischen einem Dorf im Osten und einem Dorf im Westen gibt. There are about 30 thousand villages in Turkey. Turkey, a huge country. Therefore, it is very natural to have a difference between a village in the east and a village in the west. В Турции около 30 тысяч деревень. Турция огромная страна. Поэтому вполне естественно, что должна быть разница между деревней на востоке и деревней на западе. Ancak bu yazıda ortalama bir köylünün yaşamına odaklanacağız. Sıradan bir köy hayatına ışık tutacağız. ومع ذلك، في هذه المقالة سوف نركز على حياة القروي العادي. سنلقي الضوء على حياة القرية العادية. In diesem Artikel konzentrieren wir uns jedoch auf das Leben eines durchschnittlichen Bauern. Wir werden das gewöhnliche Dorfleben beleuchten. However, in this article we will focus on the life of an average peasant. We will shed light on ordinary village life. Но в этой статье речь пойдет о жизни среднего крестьянина. Мы прольем свет на обычную деревенскую жизнь.

Köylerde eskiden binlerce insan yaşardı. Son yıllarda köylerden kentlere pek çok göç oldu. Bu yüzden köylerin nüfusu önemli ölçüde azaldı. Bugün köylerde ortalama 300-500 kişi yaşıyor. كان الآلاف من الناس يعيشون في القرى. في السنوات الأخيرة، كانت هناك هجرة كبيرة من القرى إلى المدن. ولهذا السبب انخفض عدد سكان القرى بشكل ملحوظ. اليوم، يعيش في القرى ما متوسطه 300-500 شخص. Früher lebten Tausende von Menschen in Dörfern. In den letzten Jahren gab es eine starke Abwanderung aus den Dörfern in die Städte. Daher ist die Bevölkerung in den Dörfern erheblich zurückgegangen. Heute leben durchschnittlich 300-500 Menschen in den Dörfern. Thousands of people used to live in the villages. There have been many migrations from villages to cities in recent years. Therefore, the population of the villages has decreased significantly. Today, an average of 300-500 people live in the villages. Тысячи людей жили в деревнях. В последние годы наблюдается массовая миграция из деревень в города. Из-за этого население деревень значительно сократилось. Сегодня в деревнях проживает в среднем 300-500 человек. Bazı köyler tamamen boşaldı. Köylerin nüfusu yaz aylarında ve bayramlarda artar. İnsanlar yaşlıları ziyaret etmek, bayramlaşmak, kurban kesmek, cenaze gömmek gibi sebeplerle köylere giderler. وتم إخلاء بعض القرى بالكامل. ويزداد عدد سكان القرى خلال أشهر الصيف والأعياد. يذهب الناس إلى القرى لأسباب مثل زيارة كبار السن، والاحتفال بالأعياد، والتضحية بالحيوانات، ودفن الجنازات. Einige Dörfer wurden vollständig geleert. Die Bevölkerung der Dörfer nimmt im Sommer und in den Ferien zu. Die Menschen gehen aus Gründen wie dem Besuch älterer Menschen, dem Schlemmen, dem Opfer und der Beerdigung in die Dörfer. Some villages have been completely emptied. The population of the villages increases in summer and holidays. People go to the villages for reasons such as visiting the elderly, feasting, sacrifice, and burial.

Köydeki bazı resmi işlemleri yapan kişiye muhtar denir. Muhtar olabilmek için seçime katılmak gerekir. Muhtar 5 yıl görev yapar. ويسمى الشخص الذي يقوم ببعض المعاملات الرسمية في القرية بالزعيم. لكي تصبح رئيسا، من الضروري المشاركة في الانتخابات. يخدم الزعيم لمدة 5 سنوات. Die Person, die einige offizielle Operationen im Dorf durchführt, heißt Muhtar. Um ein Schulleiter zu sein, ist es notwendig, an den Wahlen teilzunehmen. Der Schulleiter dient für 5 Jahre. The person who carries out some official operations in the village is called muhtar. To be a headman, it is necessary to participate in the election. The headman serves for 5 years. Старостой назывался человек, который осуществляет какие-то служебные действия в деревне. Чтобы стать мухтаром, нужно участвовать в выборах. Староста служит 5 лет. Özellikle küçük köylerde muhtar olmak kişiye ve ailesine epey prestij sağlar. Muhtarlar silah taşıyabilirler. Ama onlar Amerika'daki şerifler kadar yetkili değildirler. Köylerde güvenliği jandarma sağlar. Orada polis yoktur. إن كونك زعيمًا، خاصة في القرى الصغيرة، يمنح الشخص وعائلته الكثير من المكانة. يمكن للمختارين حمل الأسلحة. لكنهم ليسوا مرخصين مثل عمداء الشرطة في أمريكا. وتقوم قوات الدرك بتوفير الأمن في القرى. لا توجد شرطة هناك. Vor allem in kleinen Dörfern bringt es der Person und ihrer Familie viel Prestige, ein Mukhtar zu sein. Mukhtars dürfen Waffen tragen. Sie sind jedoch nicht so befugt wie Sheriffs in den USA. Die Gendarmerie sorgt für Sicherheit in den Dörfern. Eine Polizei gibt es dort nicht. Being a headman, especially in small villages, provides a lot of prestige to the person and his family. Mukhtars can carry weapons. But they are not as competent as the sheriffs in America. The gendarmerie provides security in the villages. There is no police there.

Artık köylerde genellikle yaşlılar yaşıyor. Orada gençleri görmek çok zor. Çünkü köylerde ekmek kapısı bulmak zorlaştı. Gençler köylerde sıkılıyorlar ve iş bulmakta zorlanıyorlar. في الوقت الحاضر، يعيش معظمهم من كبار السن في القرى. من الصعب جدًا رؤية الشباب هناك. لأنه أصبح من الصعب العثور على لقمة العيش في القرى. يشعر الشباب بالملل في القرى ويجدون صعوبة في العثور على عمل. Heute leben ältere Menschen normalerweise in den Dörfern. Es ist sehr schwierig, dort junge Leute zu sehen. Weil es schwierig war, in den Dörfern ein Brottor zu finden. Junge Leute langweilen sich in den Dörfern und finden es schwierig, einen Job zu finden. Now, the elderly usually live in the villages. It is very difficult to see young people there. Because it was difficult to find a bread gate in the villages. Young people are bored in the villages and find it difficult to find a job. Сейчас в деревнях живут в основном старики. Увидеть там молодых людей очень сложно. Потому что стало трудно найти источник хлеба в деревнях. Молодежи скучно в деревнях и трудно найти работу. Tarımda makineleşmenin artması da pek çok köylüyü işsiz bıraktı. Miras kalan araziler, tarlalar da sürekli bölündü. Böylece çiftçilikten para kazanmak zorlaştı. كما أدت الزيادة في الميكنة الزراعية إلى ترك العديد من القرويين عاطلين عن العمل. كما تم تقسيم الأراضي والحقول الموروثة باستمرار. وهكذا أصبح من الصعب كسب المال من الزراعة. Die zunehmende Mechanisierung in der Landwirtschaft hat auch viele Bauern arbeitslos gemacht. Ererbte Ländereien und Felder wurden ständig geteilt. So wurde es schwierig, mit der Landwirtschaft Geld zu verdienen. The increase in mechanization in agriculture also left many peasants unemployed. The inherited lands and fields were constantly divided. Thus, it was difficult to earn money from farming.

Almancılar da köylerine büyük önem verirler. Gurbette para biriktirip köylerinden ev alırlar. Emekli olan kişiler de sakin bir yaşam için köylere taşınıyorlar. يعلق الألمان أيضًا أهمية كبيرة على قراهم. وأثناء وجودهم في الخارج، يوفرون المال ويشترون منزلاً في قريتهم. ينتقل المتقاعدون أيضًا إلى القرى من أجل حياة هادئة. Auch die Deutschen legen großen Wert auf ihr Dorf. Sie sparen im Ausland Geld und kaufen Häuser in ihren Dörfern. Rentner ziehen auch in Dörfer, um ein ruhiges Leben zu führen. Germans also attach great importance to their village. They save money in foreign countries and buy houses from their villages. Retired people also move to villages for a quiet life. Немцы также придают большое значение своим деревням. Они копят деньги за границей и покупают дом в своей деревне. Пенсионеры также переезжают в села для спокойной жизни. Bazı köylerde bakkal dahi yoktur. Kimisinde de okul bulunmaz. Bunun için öğrenciler taşımalı eğitimle kasabaya giderler. بعض القرى ليس لديها حتى محل بقالة. والبعض ليس لديه مدارس. ولهذا الغرض، يذهب الطلاب إلى المدينة عبر التدريب بالحافلات. Einige Dörfer haben nicht einmal ein Lebensmittelgeschäft. Einige haben keine Schule. Dafür fahren die Schüler mit Busausbildung in die Stadt. Some villages do not even have a grocery store. Some do not have a school. For this, students go to town with bussed education. В некоторых деревнях нет даже продуктового магазина. У некоторых нет школы. Для этого студенты едут в город на автобусах.

Köylüler daha muhafazakar ve dindar bir yaşam sürerler. Türkiye'nin iç bölgelerinde Alevi köyleri vardır. Onlar pek dindar değildirler. يعيش القرويون حياة أكثر تحفظًا ودينية. توجد قرى علوية في المناطق الداخلية من تركيا. إنهم ليسوا متدينين للغاية. Die Dorfbewohner führen ein eher konservatives und religiöses Leben. Es gibt alevitische Dörfer im Landesinneren der Türkei. Sie sind nicht sehr religiös. Villagers lead a more conservative and religious life. There are Alawite villages in Turkey's interior. They are not very religious. Крестьяне ведут более консервативный и религиозный образ жизни. Во внутренней части Турции есть деревни алевитов. Они не очень религиозны. Ve onların köylerinde cami yerine cemevi olur. Orada ibadet ederler. Alevi köyleri dışında neredeyse her köyde bir cami ve orada görevli bir imam vardır. İmamlar cemaate namaz kıldırırlar. Halk onlara hürmet eder. وفي قراهم توجد مجامع بدلاً من المساجد. يعبدون هناك. باستثناء القرى العلوية، يوجد في كل قرية تقريبًا مسجد وإمام يعمل هناك. يؤم الأئمة الجماعة في الصلاة. يحترمهم الناس. Und in ihren Dörfern haben sie statt einer Moschee ein Cemevi. Dort beten sie an. Mit Ausnahme der alevitischen Dörfer hat fast jedes Dorf eine Moschee und einen Imam, der dort Dienst tut. Die Imame leiten die Gemeinde beim Gebet. Die Menschen ehren sie. And in their village it becomes a cemevi instead of a mosque. They worship there. Except for Alevi villages, almost every village has a mosque and an imam in charge. Imams pray to the congregation. The public respects them. А в их селах вместо мечети будет джемеви. Там поклоняются. За исключением алевитских деревень, почти в каждой деревне есть мечеть и там имам руководит. Имамы возглавляют общину в молитве. Люди уважают их.

Köylerin çoğunda ziraatle uğraşılır. Tarlalara yılda bir veya iki kez ekim yapılır. Ekim genellikle traktörler ile yapılır. Ancak dağlık bölgelerde, köylerde traktör kullanılamaz. تعمل معظم القرى في الزراعة. تزرع الحقول مرة أو مرتين في السنة. تتم الزراعة عادة بالجرارات. ومع ذلك، لا يمكن استخدام الجرارات في المناطق والقرى الجبلية. Die Landwirtschaft wird in den meisten Dörfern betrieben. Die Felder werden ein- oder zweimal im Jahr gesät. Die Aussaat erfolgt normalerweise mit Traktoren. Der Traktor kann jedoch nicht in Berggebieten und Dörfern eingesetzt werden. Agriculture is dealt with in most of the villages. The fields are sown once or twice a year. Sowing is usually done with tractors. However, the tractor cannot be used in mountainous areas and villages. Большинство деревень занимаются сельским хозяйством. Поля засаживают один-два раза в год. Посев обычно производят тракторами. Однако тракторы нельзя использовать в горных районах и селах. Örneğin Karadeniz Bölgesi'nde fındık ve çay tarımı yaygındır. Köylüler hasat zamanı dağların tepesine çıkarlar. Topladıkları ürünleri aracılara satarlar. Aracılar da malları alıp şehirlere götürürler. على سبيل المثال، تعتبر زراعة البندق والشاي شائعة في منطقة البحر الأسود. يذهب القرويون إلى أعلى الجبال خلال وقت الحصاد. يبيعون المنتجات التي يجمعونها للوسطاء. يقوم الوسطاء أيضًا باستلام البضائع ونقلها إلى المدن. In der Schwarzmeerregion ist beispielsweise der Anbau von Haselnüssen und Tee weit verbreitet. Zur Erntezeit gehen die Dorfbewohner in die Berge. Sie verkaufen die gesammelten Produkte an Zwischenhändler. Die Zwischenhändler bringen die Waren in die Städte. For example, hazelnut and tea farming is common in the Black Sea Region. Villagers rise to the top of the mountains at harvest time. They sell the products they collect to intermediaries. Intermediaries take the goods and take them to the cities. Например, в Причерноморье распространено выращивание фундука и чая. Сельские жители идут на вершину горы во время сбора урожая. Они продают продукты, которые они собирают, посредникам. Посредники также забирают товар и развозят по городам.

Büyükbaş ve küçükbaş hayvancılık da köylerdeki önemli geçim kaynaklarından biridir. Köylüler ahırlarda süt için inek, et için öküz ve koyun beslerler. كما تعد تربية الماشية والأغنام أحد مصادر الدخل المهمة في القرى. يقوم القرويون بتربية الأبقار من أجل الحليب والثيران والأغنام من أجل اللحوم في الحظائر. Die Rinder- und Schafzucht ist eine der wichtigsten Lebensgrundlagen in den Dörfern. Die Dorfbewohner füttern Kühe für Milch, Ochsen und Schafe für Fleisch in Scheunen. Cattle and ovine breeding is one of the important livelihoods in the villages. Villagers feed cows for milk, oxen and sheep for meat in barns. Süt sağmak için köylü kadınlar sabah çok erken uyanırlar. Bu sütten peynir, tereyağı, yoğurt vs. yaparlar. Neredeyse her köy evinde bir kümes bulunur. Horozların etini, tavukların yumurtasını yerler. Türkiye'deki köylerde domuz yetiştirilmez. Çünkü domuz eti yemek İslam'da haramdır. تستيقظ نساء القرية في وقت مبكر جدًا من الصباح لحلب الحليب. الجبن والزبدة واللبن وغيرها مصنوعة من هذا الحليب. إنهم يفعلون. يوجد في كل منزل قروي تقريبًا حظيرة دجاج. ويأكلون لحم الديكة وبيض الدجاج. لا يتم تربية الخنازير في القرى في تركيا. لأن أكل لحم الخنزير محرم في الإسلام. Bäuerinnen wachen sehr früh am Morgen auf, um zu melken. Dieser Milchkäse, Butter, Joghurt etc. Sie taten. Fast jedes Dorfhaus hat ein Haus. Sie essen das Fleisch der Hähne, die Eier der Hühner. Schweinefleisch Dörfer in der Türkei kann nicht angebaut werden. Weil Schweinefleisch im Islam haram ist. Peasant women wake up very early in the morning to milk. This milk cheese, butter, yogurt etc. They did. Almost every village house has a house. They eat the flesh of the roosters, the eggs of the chickens. pork villages in Turkey can not be grown. Because eating pork is haram in Islam. Деревенские женщины просыпаются очень рано утром, чтобы доить молоко. Сыр, масло, йогурт и т. д. из этого молока. они делают. Почти в каждом деревенском доме есть птичник. Они едят мясо петухов и куриные яйца. Свиней в деревнях в Турции не разводят. Потому что употребление свинины в исламе является харамом.

Bazı köylerde avcılık yapılır. Genç ve orta yaşlı erkekler tüfekleriyle tavşan, kuş, ördek avına giderler. Göle veya ırmağa yakın köylerde de balıkçılık yapılır. ويمارس الصيد في بعض القرى. يذهب الشباب ومتوسطي العمر لصيد الأرانب والطيور والبط ببنادقهم. ويتم الصيد أيضًا في القرى القريبة من البحيرة أو النهر. In einigen Dörfern wird gejagt. Junge und mittelalte Männer gehen mit ihren Gewehren auf Kaninchen-, Vogel- und Entenjagd. In den Dörfern in der Nähe des Sees oder Flusses wird auch gefischt. Hunting is done in some villages. Young and middle-aged men go hunting for rabbits, birds and ducks with their rifles. Fishing is also done in villages close to the lake or river. Ancak son yıllarda kapitalizmin etkisiyle birlikte köyler şehirlere bağımlı hâle geldiler. Birçok köylü tembelleşti. Artık üretmek, yetiştirmek yerine satın almayı tercih ediyorlar. ومع ذلك، في السنوات الأخيرة، ومع تأثير الرأسمالية، أصبحت القرى تعتمد على المدن. أصبح العديد من القرويين كسالى. إنهم يفضلون الآن الشراء بدلاً من الإنتاج والنمو. In den letzten Jahren sind Dörfer unter dem Einfluss des Kapitalismus jedoch von Städten abhängig geworden. Viele Bauern wurden faul. Jetzt kaufen sie lieber als zu produzieren. However, with the influence of capitalism in recent years, villages have become dependent on cities. Many peasants became lazy. Now they prefer to buy instead of producing. Однако в последние годы с влиянием капитализма деревни попали в зависимость от городов. Многие жители стали ленивыми. Теперь они предпочитают покупать, а не производить и выращивать.