×

We use cookies to help make LingQ better. By visiting the site, you agree to our cookie policy.


image

Baha's Stories, ALMANCILAR

ALMANCILAR

Almancı, 1950'lerden itibaren Almanya'ya giden Türk işçilere denir. Almancı kelimesi halk arasında kullanılır. Gayriresmidir.

Almanya'ya giden Türk vatandaşlarının kimliğini ve sosyo-ekonomik durumunu inceleyelim. Oraya Türkler, Kürtler, Araplar, Aleviler vs. gitti. İlk gidenler genellikle taşrada oturuyorlardı. Yani köyde, kasabada. Çünkü onlar çok fakirdi. Özellikle Türkiye'nin iç ve doğu bölgelerinden vatandaşlar gittiler. Yani, İstanbul'da yaşayıp iş güç sahibi olanlar pek gitmediler.

Köylerden, kasabalardan binlerce işçi trenlere bindiler. Bazıları ailelerini mecburen Türkiye'de bıraktılar. Ailelerini birkaç yıl sonra yanlarına aldılar. Bazıları ailecek gittiler. Almanya 2. Dünya Savaşı'ndan yeni çıkmıştı. Birçok bina yıkılmıştı. Altyapısı bozulmuştu. Ülkenin yeniden inşa edilmesi gerekiyordu. Türkiye'den yardım istediler.

Almanlar gelen Türklerin birkaç yıl çalışıp Türkiye'ye döneceğini sanıyorlardı. Bu yüzden Alman hükümeti Türkleri Alman toplumuna entegre etmeye çabalamadı. Türkleri aynı mahallelere yerleştirdiler. Türkler başlangıçta fakirlerdi. Zor işleri onlar yaptılar. Türk mahallelerinde Türkiye'de gibi yaşadılar. Bu yüzden kimliklerini korudular.

Türklüğün dışında önemli olan bir husus da İslam'dır. Bugün Almanya'da büyük bir Müslüman kitle var. Onların dindarlıkları aileden aileye değişiyor. Adetlerini koruyanlar, sürekli Türk mahallesinde yaşayanlar, Almanlarla evlenmeyenler daha dindar olma eğilimindeler. Ancak bazı Türkler Almanlarla evlendiler. Asimile olmaya çalışanlar oldu.

Oradaki Aleviler de kimliklerini korudular. Çünkü Alman hükümetinin Türkiye'deki gibi Sünni-Alevi ayrımı yaptığını zannetmiyorum. Kürtler de kimliklerini korudular. Çünkü orada daha özgür olduklarını düşünüyorlar. Ana dillerini daha rahat konuştuklarını iddia ediyorlar. Siyasi anlamda orada daha rahat örgütleniyorlar. Çünkü Türkiye'de Kürtçülük yapmak çok tehlikelidir.

Aradan birkaç yıl geçti. Türkler para biriktirdiler. Doğal olarak Türkiye'ye dönmek istemediler. Alman ekonomisi hızla büyüyordu. Almanlar da bunu sıcak karşıladılar. Türkler, memleketlerindeki akrabalarını da Almanya'ya davet ettiler. Böylece Türklerin nüfusu hızla arttı. Onlar Almanya'daki en büyük göçmen grubunu teşkil ediyorlar.

Türkler orada çeşitli işlerle meşguller. En popüleri tabii ki dönercilik ve kebapçılık. Bunlar dışında orada üniversite okuyup sınıf atlayan Türkler de var. Örneğin Cem Özdemir, oradaki en popüler siyasetçilerden biri. Yeşiller Partisi'nin başkanıydı. Ama onun arası Türk hükümeti ile iyi değil.

Deniz Yücel adlı Türk asıllı Alman gazeteci birkaç yıl önce Türkiye'de tutuklandı. Bu durum Türk-Alman ilişkilerini gerdi. Osmanen Germania adlı Türklerden oluşan bir grup var. Onların suç işledikleri ve örgüt gibi hareket ettikleri iddia ediliyor. Türk-Alman gençler kendilerini ifade etmek için rap müziği tercih ediyorlar.

Almanya'daki Türklerin bazılarının çifte vatandaşlığı var. Bu durum bazı sebeplerden ötürü hem Türkiye'de yaşayan Türkleri hem de Almanları sinirlendiriyor. Çünkü onlar Türkiye'de yaşamadıkları halde Türkiye seçimlerinde oy kullanıyorlar. Bu mantıklı bir durum değil. Herkes yaşadığı yerde oy kullanmalı. Bazıları hem Türkiye'den hem Almanya'dan emekli olup çifte maaş almaya çalışıyorlar. Almanya da bu durumdan rahatsız.


ALMANCILAR الألمان GERMANS GERMANS ALEMANES ALEMÃES НЕМЦЫ GERMANER

Almancı, 1950'lerden itibaren Almanya'ya giden Türk işçilere denir. Almancı kelimesi halk arasında kullanılır. Gayriresmidir. العمال الألمان هم عمال أتراك ذهبوا إلى ألمانيا منذ الخمسينيات. يتم استخدام كلمة "الألمانية" بين الجمهور. إنه غير رسمي. Deutsche sind türkische Arbeitskräfte, die ab den 1950er Jahren nach Deutschland kamen. Das Wort Germanisierung wird umgangssprachlich verwendet. Es ist informell. German workers are called Turkish workers who went to Germany since the 1950s. The German word is used by the public. Informal is. Немецких рабочих называют турецкими рабочими, которые ездили в Германию с 1950-х годов. Немецкое слово используется публикой. Неформальный есть.

Almanya'ya giden Türk vatandaşlarının kimliğini ve sosyo-ekonomik durumunu inceleyelim. Oraya Türkler, Kürtler, Araplar, Aleviler vs. gitti. دعونا نتفحص الهوية والوضع الاجتماعي والاقتصادي للمواطنين الأتراك الذين يسافرون إلى ألمانيا. جاء الأتراك والأكراد والعرب والعلويين وغيرهم إلى هناك. ذهب. Analysieren wir die Identität und die sozioökonomische Situation der türkischen Bürger, die nach Deutschland gegangen sind. Türken, Kurden, Araber, Aleviten usw. gingen dorthin. Let's examine the identity and socio-economic situation of Turkish citizens who went to Germany. There Turks, Kurds, Arabs, Alevis etc. gone. Давайте рассмотрим личность и социально-экономическое положение граждан Турции, которые отправились в Германию. Там турки, курды, арабы, алевиты и т. Д. Он ушел. İlk gidenler genellikle taşrada oturuyorlardı. Yani köyde, kasabada. Çünkü onlar çok fakirdi. Özellikle Türkiye'nin iç ve doğu bölgelerinden vatandaşlar gittiler. Yani, İstanbul'da yaşayıp iş güç sahibi olanlar pek gitmediler. أولئك الذين غادروا أولاً عاشوا عمومًا في الريف. أي في القرية في المدينة. لأنهم كانوا فقراء جدا. ذهب خاصة المواطنين من المناطق الوسطى والشرقية من تركيا. بمعنى آخر، أولئك الذين عاشوا وعملوا في إسطنبول لم يذهبوا إلى هناك كثيرًا. Die ersten, die weggingen, lebten meist auf dem Land. Ich meine im Dorf, in der Stadt. Denn sie waren sehr arm. Vor allem Bürger aus den inneren und östlichen Regionen der Türkei reisten. Mit anderen Worten: Diejenigen, die in Istanbul lebten und eine Arbeit hatten, gingen nicht. The first ones were usually sitting in the countryside. So in the village, in the town. Because they were very poor. They went inside and especially the citizens of Turkey's eastern regions. So, those who live and work in Istanbul did not go much. Первые обычно сидели в деревне. Так в деревне, в городе. Потому что они были очень бедны. Они вошли внутрь и особенно жителей восточных регионов Турции. Так что те, кто живет и работает в Стамбуле, много не ездили.

Köylerden, kasabalardan binlerce işçi trenlere bindiler. Bazıları ailelerini mecburen Türkiye'de bıraktılar. Ailelerini birkaç yıl sonra yanlarına aldılar. وصعد آلاف العمال من القرى والبلدات إلى القطارات. واضطر بعضهم إلى ترك عائلاتهم في تركيا. أخذوا عائلاتهم معهم بعد بضع سنوات. Tausende von Arbeitern aus Dörfern und Städten bestiegen die Züge. Einige von ihnen mussten ihre Familien in der Türkei zurücklassen. Nach ein paar Jahren nahmen sie ihre Familien mit. Thousands of workers from villages and towns got on trains. Some were compelled to leave their families in Turkey. They took their families with them a few years later. Тысячи рабочих из деревень и городов попали в поезда. Некоторые из них были вынуждены покинуть свои семьи в Турции. Они взяли свои семьи с собой несколько лет спустя. Bazıları ailecek gittiler. Almanya 2. Dünya Savaşı'ndan yeni çıkmıştı. Birçok bina yıkılmıştı. Altyapısı bozulmuştu. Ülkenin yeniden inşa edilmesi gerekiyordu. Türkiye'den yardım istediler. وذهب البعض مع عائلاتهم. كانت ألمانيا قد خرجت للتو من الحرب العالمية الثانية. تم تدمير العديد من المباني. وكانت بنيتها التحتية مكسورة. وكان لا بد من إعادة بناء البلاد. وطلبوا المساعدة من تركيا. Einige reisten mit ihren Familien. Deutschland hatte gerade den Zweiten Weltkrieg hinter sich gebracht. Viele Gebäude waren zerstört worden. Die Infrastruktur war kaputt. Das Land musste wiederaufgebaut werden. Sie baten die Türkei um Hilfe. Some went as a family. Germany had just been out of World War II. Many buildings were destroyed. Its infrastructure was broken. The country had to be rebuilt. They asked for help from Turkey. Некоторые пошли как семья. Германия только что вышла из Второй мировой войны. Многие здания были разрушены. Его инфраструктура была сломана. Страна должна была быть восстановлена. Они обратились за помощью к Турции.

Almanlar gelen Türklerin birkaç yıl çalışıp Türkiye'ye döneceğini sanıyorlardı. Bu yüzden Alman hükümeti Türkleri Alman toplumuna entegre etmeye çabalamadı. Türkleri aynı mahallelere yerleştirdiler. اعتقد الألمان أن الأتراك الذين جاءوا سيعملون لبضع سنوات ويعودون إلى تركيا. ولهذا السبب لم تحاول الحكومة الألمانية دمج الأتراك في المجتمع الألماني. وقاموا بتوطين الأتراك في نفس الأحياء. Die Deutschen gingen davon aus, dass die Türken ein paar Jahre arbeiten und dann in die Türkei zurückkehren würden. Deshalb versuchte die deutsche Regierung auch nicht, die Türken in die deutsche Gesellschaft zu integrieren. Sie siedelten die Türken in denselben Stadtvierteln an. Turks, the Germans came, they thought they would return to work a few years Turkey. Therefore, the German government did not try to integrate the Turks into the German society. They placed the Turks in the same neighborhoods. Турки, немцы пришли, они думали, что они вернутся на работу несколько лет в Турции. Поэтому правительство Германии не пыталось интегрировать турок в немецкое общество. Они разместили турок в тех же районах. Türkler başlangıçta fakirlerdi. Zor işleri onlar yaptılar. Türk mahallelerinde Türkiye'de gibi yaşadılar. Bu yüzden kimliklerini korudular. كان الأتراك فقراء في البداية. لقد قاموا بالعمل الشاق. كانوا يعيشون في الأحياء التركية كما لو كانوا في تركيا. ولهذا السبب حافظوا على هويتهم. Die Türken waren am Anfang arm. Sie leisteten die harte Arbeit. Sie lebten in türkischen Vierteln wie in der Türkei. Deshalb haben sie ihre Identität bewahrt. The Turks were initially poor. They did the hard work. They lived in Turkey as Turkish neighborhoods. So they kept their identity. Турки изначально были бедны. Они сделали тяжелую работу. Они жили в Турции, как турецкие кварталы. Таким образом, они сохранили свою личность.

Türklüğün dışında önemli olan bir husus da İslam'dır. Bugün Almanya'da büyük bir Müslüman kitle var. Onların dindarlıkları aileden aileye değişiyor. قضية أخرى مهمة غير التركية هي الإسلام. يوجد اليوم حشد كبير من المسلمين في ألمانيا. وتدينهم يختلف من عائلة إلى أخرى. Neben dem Türkentum ist ein weiteres wichtiges Thema der Islam. Heute gibt es in Deutschland eine große muslimische Bevölkerung. Ihre Religiosität variiert von Familie zu Familie. Apart from Turkishness, another important issue is Islam. Today there is a large Muslim mass in Germany. Their religiousness varies from family to family. Помимо турецкости, другой важной проблемой является ислам. Сегодня в Германии большая мусульманская масса. Их религиозность варьируется от семьи к семье. Adetlerini koruyanlar, sürekli Türk mahallesinde yaşayanlar, Almanlarla evlenmeyenler daha dindar olma eğilimindeler. Ancak bazı Türkler Almanlarla evlendiler. Asimile olmaya çalışanlar oldu. أولئك الذين يحافظون على عاداتهم، وأولئك الذين يعيشون دائمًا في الأحياء التركية، وأولئك الذين لا يتزوجون من الألمان يميلون إلى أن يكونوا أكثر تدينًا. ومع ذلك، تزوج بعض الأتراك من الألمان. وكان هناك من حاول الاستيعاب. Diejenigen, die ihre Bräuche beibehalten, in der türkischen Nachbarschaft leben und keine Deutschen heiraten, sind eher religiös. Einige Türken heirateten jedoch Deutsche. Es gab einige, die versuchten, sich zu assimilieren. Those who protect their customs, those who live in the Turkish neighborhood, those who do not marry the Germans tend to be more religious. However, some Turks married the Germans. There were people trying to be assimilated. Те, кто защищает свои обычаи, те, кто живет по соседству с Турцией, те, кто не вступает в брак с немцами, как правило, более религиозны. Однако некоторые турки женились на немцах. Были люди, пытающиеся ассимилироваться.

Oradaki Aleviler de kimliklerini korudular. Çünkü Alman hükümetinin Türkiye'deki gibi Sünni-Alevi ayrımı yaptığını zannetmiyorum. Kürtler de kimliklerini korudular. كما حافظ العلويون هناك على هويتهم. لأنني لا أعتقد أن الحكومة الألمانية تميز بين السنة والعلويين كما هو الحال في تركيا. كما حافظ الأكراد على هويتهم. Die Aleviten haben dort auch ihre Identität bewahrt. Denn ich glaube nicht, dass die deutsche Regierung eine sunnitisch-alevitische Unterscheidung wie in der Türkei gemacht hat. Auch die Kurden haben ihre Identität bewahrt. The Alevis there also protected their identity. Because I do not think it makes a distinction between the Sunni-Alevi in Turkey, such as the German government. Kurds also protected their identity. Алеви там также защищали свою идентичность. Потому что я не думаю, что это делает различие между суннитским-Алевите в Турции, такие как немецкое правительство. Курды также защищали свою личность. Çünkü orada daha özgür olduklarını düşünüyorlar. Ana dillerini daha rahat konuştuklarını iddia ediyorlar. Siyasi anlamda orada daha rahat örgütleniyorlar. Çünkü Türkiye'de Kürtçülük yapmak çok tehlikelidir. لأنهم يعتقدون أنهم أكثر حرية هناك. يزعمون أنهم يتحدثون لغتهم الأم بسهولة أكبر. إنهم ينظمون أنفسهم سياسياً بسهولة أكبر. لأن ممارسة النزعة الكردية في تركيا أمر خطير للغاية. Weil sie glauben, dass sie dort freier sind. Sie behaupten, dass sie dort leichter ihre Muttersprache sprechen können. Sie können sich dort leichter politisch organisieren. Weil es sehr gefährlich ist, in der Türkei kurdisch zu sein. Because they think they are more free there. They claim that they speak their mother tongue more easily. They are more easily organized there politically. Because it is very dangerous to Kurdish nationalism in Turkey. Потому что они думают, что они более свободны там. Они утверждают, что легче говорят на своем родном языке. Их легче организовать там политически. Потому что это очень опасно для курдского национализма в Турции.

Aradan birkaç yıl geçti. Türkler para biriktirdiler. Doğal olarak Türkiye'ye dönmek istemediler. Alman ekonomisi hızla büyüyordu. لقد مرت بضع سنوات. لقد وفر الأتراك المال. وبطبيعة الحال، لم يرغبوا في العودة إلى تركيا. كان الاقتصاد الألماني ينمو بسرعة. A few years have passed. The Turks saved money. Naturally, they want to return to Turkey. The German economy was growing rapidly. Прошло несколько лет. Турки сэкономили деньги. Естественно, они хотят, чтобы вернуться в Турцию. Немецкая экономика быстро росла. Almanlar da bunu sıcak karşıladılar. Türkler, memleketlerindeki akrabalarını da Almanya'ya davet ettiler. Böylece Türklerin nüfusu hızla arttı. Onlar Almanya'daki en büyük göçmen grubunu teşkil ediyorlar. كما رحب الألمان بهذا بحرارة. كما دعا الأتراك أقاربهم من مسقط رأسهم إلى ألمانيا. وهكذا زاد عدد سكان الأتراك بسرعة. وهم يشكلون أكبر مجموعة مهاجرة في ألمانيا. Auch die Deutschen begrüßten dies. Auch Türken luden ihre Verwandten in der Heimat nach Deutschland ein. So wuchs die türkische Bevölkerung schnell. Sie bilden die größte Einwanderergruppe in Deutschland. The Germans also welcomed this. The Turks also invited their relatives in Germany to Germany. Thus, the population of Turks increased rapidly. They are the largest immigrant group in Germany. Немцы также приветствовали это. Турки также пригласили своих родственников в Германию в Германию. Таким образом, население турок быстро увеличивалось. Это самая большая группа иммигрантов в Германии.

Türkler orada çeşitli işlerle meşguller. En popüleri tabii ki dönercilik ve kebapçılık. Bunlar dışında orada üniversite okuyup sınıf atlayan Türkler de var. الأتراك مشغولون بأشياء مختلفة هناك. والأكثر شعبية هي بالطبع دونر كباب وكباب. وبصرف النظر عن هؤلاء، هناك أيضًا أتراك درسوا في الجامعة وتخطوا الصفوف الدراسية. Türken sind dort in verschiedenen Geschäften tätig. Die beliebtesten sind natürlich die Döner- und Kebabherstellung. Daneben gibt es auch Türken, die an Universitäten studieren und in der Klasse aufsteigen. The Turks are busy with various jobs there. The most popular is, of course, doner kebab and kebab. Apart from these, there are also Turks who study university and jump class. Турки заняты там различными работами. Самым популярным, конечно же, является донер кебаб и кебаб. Помимо них есть также турки, которые изучают университет и прыгают. Örneğin Cem Özdemir, oradaki en popüler siyasetçilerden biri. Yeşiller Partisi'nin başkanıydı. Ama onun arası Türk hükümeti ile iyi değil. على سبيل المثال، يعد جيم أوزديمير أحد أكثر السياسيين شعبية هناك. وكان رئيس حزب الخضر. لكنه ليس على علاقة جيدة مع الحكومة التركية. Cem Özdemir zum Beispiel ist einer der beliebtesten Politiker dort. Er war der Vorsitzende der Grünen Partei. Aber er ist mit der türkischen Regierung nicht gut befreundet. For example, Cem Özdemir is one of the most popular politicians there. He was the president of the Green Party. But the gap between him is not good with the Turkish government. Например, Джем Оздемир является одним из самых популярных политиков там. Он был президентом партии зеленых. Но разрыв между ним не хорош с турецким правительством.

Deniz Yücel adlı Türk asıllı Alman gazeteci birkaç yıl önce Türkiye'de tutuklandı. Bu durum Türk-Alman ilişkilerini gerdi. Osmanen Germania adlı Türklerden oluşan bir grup var. تم القبض على صحفي ألماني من أصل تركي يدعى دنيز يوجيل في تركيا قبل بضع سنوات. أدى هذا الوضع إلى توتر العلاقات التركية الألمانية. هناك مجموعة من الأتراك تسمى عثمانين جرمانيا. Deniz Yücel, ein deutscher Journalist türkischer Herkunft, wurde vor einigen Jahren in der Türkei verhaftet. Das hat die türkisch-deutschen Beziehungen belastet. Es gibt eine Gruppe von Türken, die sich Osmanen Germania nennt. Turkish-born German named Deniz Yücel journalist arrested in Turkey a few years ago. This situation strained Turkish-German relations. There is a group of Turks named Osmanen Germania. Турецкий родился немец по имени Дениз Yücel журналист арестован в Турции несколько лет назад. Эта ситуация обострила турецко-германские отношения. Существует группа турок по имени Османен Германия. Onların suç işledikleri ve örgüt gibi hareket ettikleri iddia ediliyor. Türk-Alman gençler kendilerini ifade etmek için rap müziği tercih ediyorlar. ويُزعم أنهم ارتكبوا جرائم وتصرفوا كمنظمة. يفضل الشباب التركي الألماني موسيقى الراب للتعبير عن أنفسهم. Es wird behauptet, dass sie Straftaten begehen und wie eine Organisation handeln. Deutsch-türkische Jugendliche bevorzugen Rap-Musik, um sich auszudrücken. They are alleged to commit crimes and act like an organization. Turkish-German youth prefer rap music to express themselves. Предполагается, что они совершают преступления и действуют как организация. Турецко-немецкая молодежь предпочитает рэп-музыку для самовыражения.

Almanya'daki Türklerin bazılarının çifte vatandaşlığı var. Bu durum bazı sebeplerden ötürü hem Türkiye'de yaşayan Türkleri hem de Almanları sinirlendiriyor. Çünkü onlar Türkiye'de yaşamadıkları halde Türkiye seçimlerinde oy kullanıyorlar. بعض الأتراك في ألمانيا يحملون جنسية مزدوجة. ولبعض الأسباب، فإن هذا الوضع يثير غضب الأتراك الذين يعيشون في تركيا والألمان على حد سواء. لأنهم يصوتون في الانتخابات التركية رغم أنهم لا يعيشون في تركيا. Einige Türken in Deutschland haben die doppelte Staatsbürgerschaft. Aus bestimmten Gründen irritiert diese Situation sowohl die in der Türkei lebenden Türken als auch die Deutschen. Denn sie nehmen an türkischen Wahlen teil, obwohl sie nicht in der Türkei leben. Some of the Turks in Germany have dual citizenship. In this case, both the Germans and the Turks living in Turkey are angry for some reason. Because they vote in the elections even though they live in Turkey Turkey. Некоторые турки в Германии имеют двойное гражданство. В этом случае, как немцы и турки, живущие в Турции, злятся по какой-то причине. Потому что они будут голосовать на выборах, даже если они живут в Турции. Bu mantıklı bir durum değil. Herkes yaşadığı yerde oy kullanmalı. Bazıları hem Türkiye'den hem Almanya'dan emekli olup çifte maaş almaya çalışıyorlar. Almanya da bu durumdan rahatsız. هذا ليس وضعا منطقيا. يجب على الجميع التصويت في المكان الذي يعيشون فيه. ويحاول بعضهم التقاعد من تركيا وألمانيا والحصول على رواتب مضاعفة. وألمانيا منزعجة أيضاً من هذا الوضع. Das macht keinen Sinn. Jeder sollte dort wählen, wo er lebt. Manche Menschen gehen sowohl in der Türkei als auch in Deutschland in Rente und versuchen, eine doppelte Rente zu bekommen. Auch Deutschland ist mit dieser Situation unzufrieden. This is not logical. Everyone should vote where they live. Some are retirees from Germany from Turkey and trying to get double salaries. Germany is also uncomfortable with this situation. Это не логично. Каждый должен голосовать там, где он живет. Некоторые пенсионеры из Германии из Турции и пытаюсь получить двойную зарплату. Германии также не нравится эта ситуация.