×

We use cookies to help make LingQ better. By visiting the site, you agree to our cookie policy.


image

Açık bilim - Dr Karl ile bilim sohbetleri, 02: HIZLI YEMENİN LEZZETLİ HİLELERİ SİZİ YEMEYE ZORLUYOR

02: HIZLI YEMENİN LEZZETLİ HİLELERİ SİZİ YEMEYE ZORLUYOR

Geçen sefer, yakın zamanlardaki obezite salgını hakkında konuşmuştum.

Size Dr. Kessler'i hatırlatayım: Amerikan Gıda ve İlâç İdaresi'nin kurul üyesi idi. Obezite salgının en önemli sebeplerinden birinin, milyar dolarlık çok uluslu gıda endüstrisi olduğuna kanaat getirmişti. Bunlar 1980'lerde, gıdayı andıran aşırı lezzetli ve bağımlılık yaratıcı maddeleri üretebilmenin yöntemini kusursuz haleye getirmişlerdir

Fakat nasıl oldu da bizleri et, meyve ve sebze gibi doğal gıdalardan vazgeçirebildiler ve bunun yerine vakumlanmış, ambalajlanmış ve açmak için resmen elektrikli testere gerektiren paketleri yeğlememizi sağladılar?

İlk başta damak tadı geliyor.

Tüketici çok fazla veya çok az tatlı, tuzlu veya yağlı ürünü sevmiyor.

Şeker, tuz ve yağın ilahi bir tada sahip oldukları bir mutluluk noktası mevcut. Bu tatmin noktasını keşfetmek gıda kimyagerlerinin birkaç yılını aldı.

Aşırı lezzetli ürünlerin sevilmesinin diğer sebebi “ağız içinde yarattıkları his”.

Trans yağların gıda endüstrisince en sevilen özelliği, istenen herhangi bir doku hissini kolayca verebilmeleri. Katı, gevrek, pul pul, hafif akışkan veya bunların farklı bileşimlerini yaratabilirsiniz.

Eski güzel günlerde, insanlar lokmalarını yutmadan önce 25 kere çiğnerlerdi – artık günümüzde bu sayı 10'a düştü.

Daha az çiğnemek demek, daha hızlı yemek ve daha çok kalori almak demek. Ürünlerin içerisindeki fazladan yağın diğer bir avantajı da bir kayganlaştırıcı gibi davranıp yiyeceklerin midenize kaymasını kolaylaştırması.

Gıda endüstrisi trans yağları gerçekten seviyor.

Ancak ne yazık ki trans yağlar kalp-damar sistemine zarar veriyor.

Gelişmiş ülkelerde bu yağlar yavaş yavaş yasaklanıyor. Ama gıda endüstrisi trans yağları kullanmaktan kendi rızasıyla nadiren vazgeçiyor.

Ama bitmedi.

Dr. Kessler aşırı lezzetlii ürünlerin beyin kimyanızı değiştirerek sizi kendilerine bağımlı kıldığını söylüyor.

Aşırı tatmin edici ürünler bir ödül gibi etki gösterir.

Aç olmasanız bile, doyduktan sonra da bunları yemeğe devam edersiniz. Bu gıdalar, neredeyse bir uyuşturucu olan kokain kadar “haz verici”dir. Eğer kokain kadar “haz verici” bir madde ile karşı karşıya iseniz, bağımlılık yapan bir maddeyle baş başa kalmışsınız demektir. Ürün ilginizi çeker, hafızanızda yer edinir, ruh halinizi değiştirir ve odağınız haline gelir. Bir sonraki öğününüzü düşünmeye başlarsınız.

Bedeniniz kilonuzu sabit tutmaya meyilli bir denge mekanizmasına sahiptir: Alınan enerjiyi verilen enerjiye karşı dengeler.

Meselâ ağır bir öğle yemeği yediyseniz, normalde bunu hafif bir akşam yemeği yiyerek dengelersiniz — eğer aşırı lezzetli gıdalardan yemiyorsanız.

Dr.

Kessler aşırı lezzetli ürünlerin, sürekli tüketildiğinde beyninizin devrelerini değiştirdiğini söylüyor. Beyniniz devamlı bu aşırı tatmin edici gıdaların hazzını düşünecek kadar hassaslaşıyor. İşte bu yüzden gıda endüstrisi besin yönü değil de duygusal yönü ağır basan reklamlar yaparak ürünlerini tanıtıyorlar.

Aşırı lezzetli gıdalar duygusal hazla ilintilidir.

Duygusal ödül, sizi yaptığınız hareketi, yani bu ürünü ağzınıza atma hareketini, tekrar ve tekrar yinelemeye teşvik eder. Tekrarlanan bu davranışla alışkanlık pekişir ve otomatikman yemeye sebebiyet verir. Artık keyif almadan yemeye başlarsınız.

“Giren enerji” ve “çıkan enerji” arasındaki denge mekanizmanız, bu kurnazca oyuna karşı savunmasızdır ve beyninizin ödül merkezinin coşkusu karşısında adeta dağılıp gider.

Böylece bir kez daha aşırı lezzetli gıda ürünü yersiniz. Belli bir üründen uzak durmaya çalışırsanız da, kendinizi mahrum hissedersiniz – o kadar gözünüz döner ki o gıdanın ödül değeri daha da artar. Bu yüzden bir kez daha aşırı lezzetli gıda ürünü yersiniz. Anlık bir keyif yaşar, sonra daha çok kontrolden çıkarsınız. Bu döngü tekrar eder. Büyük gıda şirketleri daha zengin olurken, siz daha şişman ve daha hasta olursunuz.

Dr. Kessler zorlayıcı yeme döngüsünü kırmak için bazı kurallara uymanız gerektiğini düşünüyor. Kurallar kontrolü tekrar ele geçirmenizi sağlar.

Basit olanlarını uygulamanız da kolaydır, örneğin: “Cips veya tatlı yemeyeceğim”. Kurallar irademizi kullanma gereksinimini ortadan kaldırır. Kurallara uyduğunuz sürece, yeni tepkiler öğrenir ve kısa zamanda kendinizi yeni otomatik tepkiler geliştirmiş halde bulursunuz.

İşte size birkaç ipucu:

Bir — Kendinizi eğitin.

Gıda etiketlerini okumayı ve içinde neler olduğunu anlamayı öğrenin, ki buna zerkedilmiş ve katmanlanmış malzemeler de dahil. Çoğu İngilizce konuşulan Batı ülkelerinde atıştırmakla bir öğün yemek arasında bir fark kalmadı. Bir şeyler atıştırdıysanız, bir sonraki öğünde daha az yemelisiniz.

İki — Meselâ, gidin bir yılınızı Fransa'da geçirin.

Fransa'da gıda sadece öğünlerde yenir (ve kesinlikle sokakta yürürken değil). Fransızlar bir şeyler atıştırmazlar ve öğrenciler sınıflara yiyecek sokmazlar.

Üç — Daha küçük porsiyonlar yiyin.

Dört— Sizi yemeye zorlayan durumlara karşı tetikte olun.

Gıdalarla değil, başka şeylerle ilgilenin. Kafanızdaki evet-hayır tartışmalarından kaçının, başka hedeflere odaklanın.

Beş — Yemek dışında etkinlikler planlayın, telefonda konuşmak, yürüyüşe çıkmak gibi.

Bu da benden size bir tavsiye: Spor yapmak sizi daha iyi hissettirir.

Beyninizi biraz da sporla beslemeye ne dersiniz?


02: HIZLI YEMENİN LEZZETLİ HİLELERİ SİZİ YEMEYE ZORLUYOR 02: KÖSTLICHE TRICKS DES SCHNELLEN ESSENS ZWINGEN SIE ZUM ESSEN 02: ΤΑ ΝΌΣΤΙΜΑ ΚΌΛΠΑ ΤΟΥ ΓΡΉΓΟΡΟΥ ΦΑΓΗΤΟΎ ΣΑΣ ΑΝΑΓΚΆΖΟΥΝ ΝΑ ΤΡΏΤΕ 02: DELICIOUS TICKS FOR FAST EATING FORCES YOU TO EAT 02: ВКУСНЫЕ КЛОЧКИ ДЛЯ БЫСТРОГО ПОЕДАНИЯ ЗАСТАВЛЯЮТ ЕСТЬ

Geçen sefer, yakın zamanlardaki obezite salgını hakkında konuşmuştum. Das letzte Mal habe ich über die jüngste Adipositas-Epidemie gesprochen. Last time I talked about the recent obesity epidemic. В прошлый раз я говорил о недавней эпидемии ожирения.

Size Dr. Kessler'i hatırlatayım: Amerikan Gıda ve İlâç İdaresi'nin kurul üyesi idi. DR. Ich möchte Sie an Kessler erinnern: Er war Vorstandsmitglied der American Food and Drug Administration. Dr. Let me remind Kessler: He was a board member of the American Food and Drug Administration. Вам Др. Позвольте мне напомнить вам о Кесслере: он был членом правления Управления по санитарному надзору за качеством пищевых продуктов и медикаментов США. Obezite salgının en önemli sebeplerinden birinin, milyar dolarlık çok uluslu gıda endüstrisi olduğuna kanaat getirmişti. He believed that one of the major causes of the obesity epidemic was the multi-billion dollar multinational food industry. Он был убежден, что одной из важнейших причин эпидемии ожирения является многонациональная пищевая промышленность с оборотом в миллиарды долларов. Bunlar 1980'lerde, gıdayı andıran aşırı lezzetli ve bağımlılık yaratıcı maddeleri üretebilmenin yöntemini kusursuz haleye getirmişlerdir In the 1980s, they perfected the way to produce food-tasting, extremely tasty and addictive substances.

Fakat nasıl oldu da bizleri et, meyve ve sebze gibi doğal gıdalardan vazgeçirebildiler ve bunun yerine vakumlanmış, ambalajlanmış ve açmak için resmen elektrikli testere gerektiren paketleri yeğlememizi sağladılar? Aber wie haben sie uns von natürlichen Lebensmitteln wie Fleisch, Obst und Gemüse abgehalten und uns stattdessen dazu gebracht, Verpackungen zu bevorzugen, die gesaugt, verpackt und offiziell zum Öffnen einer Kettensäge erforderlich sind? But how could they discourage us from natural food such as meat, fruit and vegetables, and instead let us choose packages that were vacuumed, packaged, and officially requiring chainsaws to open?

İlk başta damak tadı geliyor. Zuallererst schmeckt es gut. At first it comes to taste.

Tüketici çok fazla veya çok az tatlı, tuzlu veya yağlı ürünü sevmiyor. The consumer does not like too much or too little sweet, salty or oily product.

Şeker, tuz ve yağın ilahi bir tada sahip oldukları bir mutluluk noktası mevcut. There is a point of happiness where sugar, salt and oil have a divine taste. Bu tatmin noktasını keşfetmek gıda kimyagerlerinin birkaç yılını aldı. It took several years of food chemists to discover this point of satisfaction.

Aşırı lezzetli ürünlerin sevilmesinin diğer sebebi “ağız içinde yarattıkları his”. Ein weiterer Grund, warum extrem leckere Produkte geliebt werden, ist "das Gefühl, das sie im Mund erzeugen". Another reason why extremely tasty products are loved is "the feeling they create in the mouth".

Trans yağların gıda endüstrisince en sevilen özelliği, istenen herhangi bir doku hissini kolayca verebilmeleri. Das beliebteste Merkmal von Transfetten in der Lebensmittelindustrie ist, dass sie leicht ein gewünschtes Texturgefühl verleihen können. The most popular feature of trans fats in the food industry is that they can easily give any desired texture feel. Katı, gevrek, pul pul, hafif akışkan veya bunların farklı bileşimlerini yaratabilirsiniz. You can create solid, crispy, flaky, slightly fluid or combinations of these.

Eski güzel günlerde, insanlar lokmalarını yutmadan önce 25 kere çiğnerlerdi – artık günümüzde bu sayı 10'a düştü. In the good old days, people chewed their bite 25 times before swallowing - now that number has dropped to 10.

Daha az çiğnemek demek, daha hızlı yemek ve daha çok kalori almak demek. Less chewing means eating faster and consuming more calories. Ürünlerin içerisindeki fazladan yağın diğer bir avantajı da bir kayganlaştırıcı gibi davranıp yiyeceklerin midenize kaymasını kolaylaştırması. Another advantage of the extra oil in the products is that it acts as a lubricant and makes it easier for food to slide into your stomach.

Gıda endüstrisi trans yağları gerçekten seviyor. The food industry really loves trans fats.

Ancak ne yazık ki trans yağlar kalp-damar sistemine zarar veriyor. Unfortunately, trans fats damage the cardiovascular system.

Gelişmiş ülkelerde bu yağlar yavaş yavaş yasaklanıyor. These oils are gradually being banned in developed countries. Ama gıda endüstrisi trans yağları kullanmaktan kendi rızasıyla nadiren vazgeçiyor. But the food industry seldom gives up using trans fats of its own accord.

Ama bitmedi.

Dr. Kessler aşırı lezzetlii ürünlerin beyin kimyanızı değiştirerek sizi kendilerine bağımlı kıldığını söylüyor. Dr. Kessler says that delicious products change your brain chemistry and make you dependent on them.

Aşırı tatmin edici ürünler bir ödül gibi etki gösterir. Als Belohnung dienen äußerst zufriedenstellende Produkte. Overly satisfying products act like a reward.

Aç olmasanız bile, doyduktan sonra da bunları yemeğe devam edersiniz. Even if you are not hungry, you will continue to eat these after you are full. Bu gıdalar, neredeyse bir uyuşturucu olan kokain kadar “haz verici”dir. Diese Lebensmittel sind fast so angenehm wie Kokain, eine Droge. These foods are almost as "pleasurable" as the drug cocaine. Eğer kokain kadar “haz verici” bir madde ile karşı karşıya iseniz, bağımlılık yapan bir maddeyle baş başa kalmışsınız demektir. Wenn Sie mit etwas konfrontiert werden, das so köstlich ist wie „Kokain“, werden Sie mit einer Suchtsubstanz allein gelassen. If you are dealing with a substance as "pleasurable" as cocaine, you are left with an addictive substance. Ürün ilginizi çeker, hafızanızda yer edinir, ruh halinizi değiştirir ve odağınız haline gelir. The product catches your attention, takes its place in your memory, changes your mood and becomes your focus. Bir sonraki öğününüzü düşünmeye başlarsınız. You start thinking about your next meal.

Bedeniniz kilonuzu sabit tutmaya meyilli bir denge mekanizmasına sahiptir: Alınan enerjiyi verilen enerjiye karşı dengeler. Ihr Körper hat einen Ausgleichsmechanismus, der Ihr Gewicht konstant hält: Er gleicht die empfangene Energie gegen die gegebene Energie aus. Your body has a balance mechanism that tends to keep your weight constant: It balances the received energy against the energy delivered.

Meselâ ağır bir öğle yemeği yediyseniz, normalde bunu hafif bir akşam yemeği yiyerek dengelersiniz — eğer aşırı lezzetli gıdalardan yemiyorsanız. Wenn Sie zum Beispiel ein schweres Mittagessen hatten, werden Sie normalerweise ein leichtes Abendessen kompensieren - wenn Sie nicht übermäßig lecker essen. For example, if you've had a heavy lunch, you normally compensate for that by eating a light dinner - if you're not eating overly tasty food.

Dr.

Kessler aşırı lezzetli ürünlerin, sürekli tüketildiğinde beyninizin devrelerini değiştirdiğini söylüyor. Kessler says that delicious products change your brain circuitry when consumed continuously. Beyniniz devamlı bu aşırı tatmin edici gıdaların hazzını düşünecek kadar hassaslaşıyor. Your brain is constantly getting sensitive enough to think about the pleasure of these extremely satisfying foods. İşte bu yüzden gıda endüstrisi besin yönü değil de duygusal yönü ağır basan reklamlar yaparak ürünlerini tanıtıyorlar. This is why the food industry promotes their products by making emotional advertisements rather than the food side.

Aşırı lezzetli gıdalar duygusal hazla ilintilidir. Extremely delicious foods are associated with emotional pleasure.

Duygusal ödül, sizi yaptığınız hareketi, yani bu ürünü ağzınıza atma hareketini, tekrar ve tekrar yinelemeye teşvik eder. The emotional reward encourages you to repeat the action you are making, the movement of putting this product in your mouth, over and over again. Tekrarlanan bu davranışla alışkanlık pekişir ve otomatikman yemeye sebebiyet verir. Dieses wiederholte Verhalten verstärkt die Gewohnheit und bewirkt automatisch das Essen. With this repetitive behavior, the habit consolidates and automatically causes eating. Artık keyif almadan yemeye başlarsınız. Now you start eating without enjoying.

“Giren enerji” ve “çıkan enerji” arasındaki denge mekanizmanız, bu kurnazca oyuna karşı savunmasızdır ve beyninizin ödül merkezinin coşkusu karşısında adeta dağılıp gider. Ihr Ausgleichsmechanismus zwischen "Energie eingeben" und "Energie abgeben" ist für dieses subtile Spiel anfällig, und Ihr Gehirn ist von der Begeisterung des Belohnungszentrums zerstreut. Your balance mechanism between "energy in" and "energy out" is vulnerable to this cunning game and dissipates in the euphoria of your brain's reward center.

Böylece bir kez daha aşırı lezzetli gıda ürünü yersiniz. So once again you eat an extremely tasty food product. Belli bir üründen uzak durmaya çalışırsanız da, kendinizi mahrum hissedersiniz – o kadar gözünüz döner ki o gıdanın ödül değeri daha da artar. Even if you try to stay away from a particular product, you will feel deprived - the more you become so bewildered that the reward value of that food increases. Bu yüzden bir kez daha aşırı lezzetli gıda ürünü yersiniz. So once again you eat an extremely tasty food product. Anlık bir keyif yaşar, sonra daha çok kontrolden çıkarsınız. Sie haben ein sofortiges Vergnügen, dann geraten Sie außer Kontrolle. You get an instant joy, then you get more out of control. Bu döngü tekrar eder. This cycle repeats. Büyük gıda şirketleri daha zengin olurken, siz daha şişman ve daha hasta olursunuz. While the big food companies get richer, you get fatter and sicker.

Dr. Kessler zorlayıcı yeme döngüsünü kırmak için bazı kurallara uymanız gerektiğini düşünüyor. Dr. Kessler thinks you have to follow some rules to break the compulsive eating cycle. Kurallar kontrolü tekrar ele geçirmenizi sağlar. Rules allow you to regain control.

Basit olanlarını uygulamanız da kolaydır, örneğin: “Cips veya tatlı yemeyeceğim”. Regeln ermöglichen es Ihnen, die Kontrolle wiederzugewinnen. Simple ones are also easy to apply, for example: "I will not eat chips or dessert". Kurallar irademizi kullanma gereksinimini ortadan kaldırır. Rules eliminate the need to use our willpower. Kurallara uyduğunuz sürece, yeni tepkiler öğrenir ve kısa zamanda kendinizi yeni otomatik tepkiler geliştirmiş halde bulursunuz. Die Regeln machen es überflüssig, unseren Willen anzuwenden. As long as you follow the rules, you will learn new reactions and soon you will find yourself developing new automatic reactions.

İşte size birkaç ipucu: Solange Sie die Regeln einhalten, werden Sie neue Antworten lernen und bald neue automatische Antworten entwickeln. Here are a few tips:

Bir — Kendinizi eğitin. One - Educate yourself.

Gıda etiketlerini okumayı ve içinde neler olduğunu anlamayı öğrenin, ki buna zerkedilmiş ve katmanlanmış malzemeler de dahil. Learn to read food labels and understand what's inside, including injected and layered ingredients. Çoğu İngilizce konuşulan Batı ülkelerinde atıştırmakla bir öğün yemek arasında bir fark kalmadı. In most English-speaking Western countries, there is no difference between a snack and a meal. Bir şeyler atıştırdıysanız, bir sonraki öğünde daha az yemelisiniz. In den meisten englischsprachigen westlichen Ländern gibt es keinen Unterschied zwischen einem Snack und einer Mahlzeit. If you have a snack, you should eat less at the next meal.

İki — Meselâ, gidin bir yılınızı Fransa'da geçirin. Wenn Sie einen Snack haben, sollten Sie bei der nächsten Mahlzeit weniger essen. Two - For example, go spend a year in France.

Fransa'da gıda sadece öğünlerde yenir (ve kesinlikle sokakta yürürken değil). Zwei - Gehen Sie zum Beispiel und verbringen Sie ein Jahr in Frankreich. In France, food is only eaten at mealtimes (and definitely not walking down the street). Fransızlar bir şeyler atıştırmazlar ve öğrenciler sınıflara yiyecek sokmazlar. Essen in Frankreich wird nur zu den Mahlzeiten gegessen (und erst recht nicht die Straße entlang). The French don't have a snack and the students don't bring any food into the classroom.

Üç — Daha küçük porsiyonlar yiyin. Die Franzosen essen nichts und die Schüler geben kein Essen in den Unterricht. Three - Eat smaller portions.

Dört— Sizi yemeye zorlayan durumlara karşı tetikte olun. Four— Be alert to situations that force you to eat.

Gıdalarla değil, başka şeylerle ilgilenin. Take care of other things, not food. Kafanızdaki evet-hayır tartışmalarından kaçının, başka hedeflere odaklanın. Avoid the yes-no arguments in your mind, focus on other goals.

Beş — Yemek dışında etkinlikler planlayın, telefonda konuşmak, yürüyüşe çıkmak gibi. Five - Plan activities outside of meals, such as talking on the phone, going for a walk.

Bu da benden size bir tavsiye: Spor yapmak sizi daha iyi hissettirir. Fünf - Planen Sie Aktivitäten außerhalb Ihres Essens, wie Telefonieren, Spazierengehen. This is some advice from me: Exercising makes you feel better.

Beyninizi biraz da sporla beslemeye ne dersiniz? How about feeding your brain a little bit of sports?