×

We use cookies to help make LingQ better. By visiting the site, you agree to our cookie policy.

image

Asım Yıldırım Hikayeler, Barış

Barış

Çocuğun gördüğü düştür Barış, ananın gördüğü düştür Barış, ağaçlar altında söylenen sevda sözleridir Barış.

Akşam alacasında gözlerinde ferah bir gülümseyişle döner ya baba elinde yemiş dolu bir sepet ve serinlesin diye su pencere önüne konmuş toprak teşti gibi ter damlaları ile alnında Barış budur işte.

Evrenin yüzündeki yara izleri kapandığı zaman ağaçlar dikildiğinde top mermilerinin açtığı çukurlara yangının eritip tükettiği yüreklerde ilk tomurcukları belirdiği zaman umudun,

ölüler rahatça uyuyabildiklerinde kaygı duymaksızın artık, boşa akmadığını bilerek kanlarının Barış, Barış işte budur.

Barış sıcak yemeklerden tüten kokudur. Akşamda yüreği korkuyla ürpertmediğinde sokaktaki ani fren sesi ve çalınan kapı arkadaşlar demek olduğunda sadece.

Barış açılan bir pencereden ne zaman olursa olsun gökyüzünün dolmasıdır içeriye. Gökyüzünün renklerinden uzaklaşmış çanlarıyla bayram günlerini çalan gözlerimizde Barış budur işte.

Bir tas sıcak süttür Barış ve uyanan bir çocuğun gözlerinin önüne tutulan kitaptır. Başaklar uzanıp ışık ışık diye fısıldarken birbirine, ışık taşarken ufkun yalağından Barış budur işte.

Kitaplık yapıldığı zaman hapishaneler, geceliğin kapı kapı dolaştığı zaman bir türkü ve dolunay, taze yüzünü gösterdiği zaman bir bulutun arkasından, cumartesi akşamı berberden pırıl pırıl çıkan bir işçi Barış budur işte.

Geçen her gün yitirilmiş bir gün değil de bir kök olduğu zaman gecede sevincin yapraklarını canlandırmaya, geçen her gün kazanılmış bir gün olduğu zaman dürüst bir insanın deliksiz uykusunun ardı sıra ve sonunda hissettiğimiz zaman yeniden zamanın tüm köşe bucağında acıları kovmak için ışıktan çizmelerini çektiğini Güneş'in,

Barış budur işte.

Barış ışın demekleridir yaz tarlalarında, iyilik alfabesidir o dizlerinde şafağın, herkesin kardeşim demesidir birbirine, yarın yarın yeni bir dünya kuracağız demesidir ve kurmamızdır bu dünyayı türkülerle.

Barış budur işte.

Ölüm çok az yer tuttuğu için yüreklerde, mutluluğu gösterdiğinde güven dolu parmağı yolların, şair ve proleter eşitlikte çekebildiği gün içlerine büyük karanfil alacak aranlığın, Barış budur işte.

Barış sımsıkı kenetlenmiş elleridir insanların, sıcak bir ekmektir o masası üstünde dünyanın.

Barış bir annenin gülümseyişinden başka bir şey değildir ve toprakta derin izler açan sabanların tek bir sözcüktür yazdıkları Barış ve bir tren ilerler geleceğe doğru kayarak benim dizelerimin rayları üzerinden, buğdayla ve güllerle yüklü bir tren, bu tren Barış'tır işte.

Kardeşler Barış içinde ancak derin derin soluk alır evren, tüm evren taşıyarak tüm düşlerini.

Kardeşler uzatın ellerinizi, uzatın ellerinizi. Barış budur işte. Barış budur işte. Hoşçakalın.

Altyazı M.K.

Learn languages from TV shows, movies, news, articles and more! Try LingQ for FREE

Barış Paz بارış Vrede Мир peace Frieden Мир 和平 和平 Мир Paz Peace صلح

Çocuğun gördüğü düştür Barış, ananın gördüğü düştür Barış, ağaçlar altında söylenen sevda sözleridir Barış. da criança|visto|queda|Paz|da mãe|visto|queda|Paz|árvores|sob|ditas|amor|palavras de| بچه|دیدن|خواب است|بارış|مادر|دیدن|خواب است|بارış|درختان|زیر|گفته شده|عشق|کلمات است| ||ist||der Mutter||||||gesprochen|Liebes-|sind| ||is||||||onder de bomen|||liefde|| Дитини|побачений|сон|Бариш|матері|побачений|сон|Бариш|дерева|під|сказані|любов|слова|Бариш the child's|seen|is the fall|peace|the mother's|seen|is the fall|peace|trees|under|said|love|are the words|peace ||это||||||||||слова любви| Те, що бачить дитина, — це мир, те, що бачить мати, — це мир, це слова кохання, які звучать під деревами, — це мир. O sonho que a criança vê é a Paz, o sonho que a mãe vê é a Paz, são as palavras de amor ditas sob as árvores, a Paz. The dream seen by the child is Peace, the dream seen by the mother is Peace, it is the love words spoken under the trees that is Peace. آنچه کودک می‌بیند خواب است، آنچه مادر می‌بیند خواب است، کلمات عشق زیر درختان است، صلح.

Akşam alacasında gözlerinde ferah bir gülümseyişle döner ya baba elinde yemiş dolu bir sepet ve serinlesin diye su pencere önüne konmuş toprak teşti gibi ter damlaları ile alnında Barış budur işte. noite|ao entardecer|em seus olhos|radiante|um|sorriso|retorna|ou|pai|em sua mão|fruta|cheia|um|cesto|e|ele se refresque|para|água|janela|à frente|foi colocado|terra|como|como|suor|gotas|com|em sua testa|Paz|é isso|aqui عصر|در غروب|در چشمانش|آرام|یک|با لبخند|برمی‌گردد|یا|پدر|در دستش|میوه|پر|یک|سبد|و|خنک شود|برای اینکه|آب|پنجره|جلوی|گذاشته شده|خاک|تشت|مانند|عرق|قطرات|با|بر پیشانی‌اش|بارış|این است|همین |Dämmerung|in deinen Augen|||Lächeln|||||Obst|||||sich abkühlen|||Fenster||gestellt||teşti||Schweiß|tropfen||||ist| |schemering||vrolijk|||||||||||||||||geplaatst||tegenwoordig|||druppels||||| Вечір|на заході|в очах|ясна|одна|з усмішкою|повертається|або|тато|в руці|фрукт|повний|один|кошик|і|охолоне|щоб|вода|вікно|перед|поставлена|земля|з поту|як|піт|краплі|з|на лобі|Мир|ось це|ось evening|in the twilight|in your eyes|serene|a|with a smile|he returns|or|father|in your hand|fruit|full|a|basket|and|to cool|in order to|water|window|in front of|placed|clay|pot|like|sweat|droplets|with|on your forehead|peace|this is|indeed |вечером||||улыбка||||||||||чтобы охладиться|||||||земля|||||||| Коли ввечері, в сутінках, батько повертається з радісною усмішкою в очах, з кошиком, повним фруктів, а щоб охолодитися, вода ставиться на підвіконня, як краплі поту на чолі, — ось це і є мир. À noite, com um sorriso radiante nos olhos, o pai volta com uma cesta cheia de frutas e, para se refrescar, a água colocada na janela, como gotas de suor na testa, isso é a Paz. In the evening twilight, when the father returns with a basket full of fruits and a refreshing smile in his eyes, and the water is placed in front of the window to cool, with drops of sweat on his forehead, this is Peace. وقتی پدر با لبخندی آرامش‌بخش در چشمانش به خانه برمی‌گردد، در دستش سبدی پر از میوه است و برای خنک شدن، آبی در جلوی پنجره گذاشته شده و قطرات عرق بر پیشانی‌اش مانند خاکی که در آن گذاشته شده است، می‌چکد، این است صلح.

Evrenin yüzündeki yara izleri kapandığı zaman ağaçlar dikildiğinde top mermilerinin açtığı çukurlara yangının eritip tükettiği yüreklerde ilk tomurcukları belirdiği zaman umudun, do universo|em seu rosto|ferida|cicatrizes|quando se fecharem|tempo|árvores|quando forem plantadas|de canhão|balas|que abriram|buracos|do fogo|derretendo|consumindo|nos corações|primeiros|brotos|que aparecerem|tempo|da esperança جهان|بر روی|زخم|نشانه‌ها|زمانی که بسته می‌شود|زمان|درختان|زمانی که کاشته می‌شوند|گلوله|گلوله‌های|ایجاد کرده|به گودال‌ها|آتش|ذوب کرده و|مصرف کرده|در دل‌ها|اولین|جوانه‌ها|زمانی که ظاهر می‌شوند|زمان|امید des Universums|auf dem Gesicht des Universums||Spuren|geschlossen|||gepflanzt werden||der Geschosse||in die Löcher|des Feuers|erhitzt|verbraucht|in den Herzen||Knospen|erscheinen||der Hoffnung van het universum|op het gezicht van|wond|sporen|toen|||||van de kogels|geopende|in de kraters|vuur|smeltend|verbruikte|in de harten||knoppen|verschijnen||van de hoop Всесвіту|на його обличчі|рана|сліди|закриття|час|дерева|коли були посаджені|артилерійський|снарядів|які відкрили|ямам|вогню|розтоплюючи|споживаючи|в серцях|перші|бруньки|які з'явилися|час|надії of the universe|on the face|wound|scars|when it has healed|time|trees|when they are planted|shell|of the bullets|when it has created|to the craters|of the fire|melting|consuming|in the hearts|first|buds|when they appear|time|of hope |||||||когда сажали||пуль мячей||||||сердцах||||| Коли загояться шрами на обличчі Всесвіту, коли будуть посаджені дерева, коли в ямах, які залишили снаряди, з'являться перші бруньки на серцях, які вогонь розтопив і спожив, — це надія, Quando as cicatrizes no rosto do universo se fecharem, quando as árvores forem plantadas, quando os primeiros brotos aparecerem nos corações consumidos pelo fogo que abriu as crateras das balas, a esperança, When the scars on the face of the universe heal, when trees are planted, when the first buds appear in the hearts consumed by the fire that melted the craters made by cannonballs, that is hope. زمانی که زخم‌های روی صورت جهان بسته می‌شود، زمانی که درختان کاشته می‌شوند، زمانی که چاله‌هایی که گلوله‌ها ایجاد کرده‌اند، جوانه‌های اولیه در دل‌هایی که آتش آن‌ها را ذوب و مصرف کرده است، ظاهر می‌شود، امید است.

ölüler rahatça uyuyabildiklerinde kaygı duymaksızın artık, boşa akmadığını bilerek kanlarının Barış, Barış işte budur. مردگان|به راحتی|وقتی که می‌توانستند بخوابند|نگرانی|بدون احساس|دیگر|بیهوده|اینکه نمی‌ریزد|با دانستن|خون‌هایشان|صلح|صلح|همین|این است коли мертві зможуть спокійно спати, не відчуваючи тривоги, знаючи, що їхня кров не витрачається даремно, — ось це і є мир, ось це і є мир. Quando os mortos podem dormir tranquilamente, sem se preocupar, sabendo que seu sangue não flui em vão, a Paz, isso é a Paz. Peace is when the dead can sleep easily without worry, knowing that their blood does not flow in vain, this is peace. وقتی مردگان بدون نگرانی می‌توانند به راحتی بخوابند و می‌دانند که خونشان بیهوده نمی‌ریزد، این است صلح، صلح همین است.

Barış sıcak yemeklerden tüten kokudur. Akşamda yüreği korkuyla ürpertmediğinde sokaktaki ani fren sesi ve çalınan kapı arkadaşlar demek olduğunda sadece. صلح|داغ|از غذاها|متصاعد|بوی آن است|در عصر|قلبش|با ترس|وقتی که نمی‌لرزد|در خیابان|ناگهانی|ترمز|صدا|و|در حال زنگ زدن|در|دوستان|به معنای|وقتی که|فقط Мир — це аромат гарячих страв. Увечері, коли серце не трепетало від страху, а раптовий звук гальм на вулиці та стукіт у двері означали друзів. A Paz é o cheiro que vem dos pratos quentes. À noite, quando o coração não treme de medo, e o som repentino de uma freada na rua e a porta batendo significam apenas amigos. Peace is the aroma of hot meals. It is only when the sudden sound of brakes on the street and the ringing door do not frighten the heart in the evening that it means friends. صلح بوی غذاهای گرم است. در شب، وقتی قلبش با ترس نلرزد و صدای ترمز ناگهانی در خیابان و در زدن دوستان باشد، فقط همین است.

Barış açılan bir pencereden ne zaman olursa olsun gökyüzünün dolmasıdır içeriye. Gökyüzünün renklerinden uzaklaşmış çanlarıyla bayram günlerini çalan gözlerimizde Barış budur işte. صلح|باز شده|یک|از پنجره|چه|زمانی|باشد|باشد|آسمان|پر شدن آن است|به داخل|آسمان|از رنگ‌های|دور شده|با زنگ‌های|عید|روزهای|در حال نواختن|در چشمان ما|صلح|این است|همین Мир — це коли з відкритого вікна в будь-який час небо заповнює кімнату. Це те, що ми називаємо миром, коли наші очі, віддалені від кольорів неба, дзвонять у святкові дні. A Paz é quando, a qualquer momento, o céu entra pela janela aberta. É isso que a Paz é em nossos olhos que tocam os sinos que tocam os dias de festa, distantes das cores do céu. Peace is when the sky fills the room from an open window, no matter when. This is peace in our eyes that ring the holiday days with bells that have drifted away from the colors of the sky. صلح این است که هر زمان از یک پنجره باز، آسمان به درون پر شود. در چشمان ما که با زنگ‌های دور از رنگ‌های آسمان، روزهای عید را می‌زنند، این است صلح.

Bir tas sıcak süttür Barış ve uyanan bir çocuğun gözlerinin önüne tutulan kitaptır. Başaklar uzanıp ışık ışık diye fısıldarken birbirine, ışık taşarken ufkun yalağından Barış budur işte. یک|کاسه|داغ|شیر است|صلح|و|بیدار شده|یک|کودک|چشمان|به جلو|در حال نگه داشتن|کتاب است|خوشه‌ها|دراز کشیده|نور|نور|به معنای|در حال پچ‌پچ کردن|به یکدیگر|نور||افق|از لبه|صلح|این است|همین Мир — це чаша гарячого молока і книга, яку тримають перед очима пробудженого дитини. Коли колоски шепочуть один одному, тягнучи світло, мир — це те, що несе світло з горизонту. A Paz é um prato de leite quente e é o livro que é segurado diante dos olhos de uma criança que acorda. É isso que a Paz é, enquanto as espigas sussurram uma à outra, dizendo que a luz brilha, carregando luz da poça do horizonte. Peace is a bowl of warm milk and a book held in front of a waking child's eyes. It is when the ears whisper 'light light' as the ears reach out, carrying light from the horizon's trough, this is peace. صلح یک کاسه شیر گرم است و کتابی که در برابر چشمان یک کودک بیدار گرفته می‌شود. وقتی خوشه‌ها به هم نزدیک می‌شوند و به آرامی می‌گویند نور نور، و نور را از لبه افق حمل می‌کنند، این است صلح.

Kitaplık yapıldığı zaman hapishaneler, geceliğin kapı kapı dolaştığı zaman bir türkü ve dolunay, taze yüzünü gösterdiği zaman bir bulutun arkasından, cumartesi akşamı berberden pırıl pırıl çıkan bir işçi Barış budur işte. Мир — це коли бібліотеки стають в'язницями, коли вночі ходять з дверей у двері, коли звучить пісня і повний місяць показує своє обличчя з-за хмари, коли в суботу ввечері з перукарні виходить блискучий робітник. Quando a biblioteca é feita, quando as prisões andam de porta em porta à noite, quando uma canção e a lua cheia mostram seu rosto fresco por trás de uma nuvem, um trabalhador que sai brilhante do barbeiro na noite de sábado, isso é a paz. When the library is built, when the prisons roam door to door at night, when a folk song and the full moon show their fresh faces from behind a cloud, a worker shining brightly coming out of the barber on Saturday evening, this is peace. زمانی که کتابخانه ساخته می‌شود، زمانی که زندان‌ها در شب در درب به درب می‌چرخند، زمانی که یک ترانه و ماه کامل، چهره تازه‌اش را از پشت یک ابر نشان می‌دهد، یک کارگر که از آرایشگاه در شب شنبه با درخشش بیرون می‌آید، این است صلح.

Geçen her gün yitirilmiş bir gün değil de bir kök olduğu zaman gecede sevincin yapraklarını canlandırmaya, geçen her gün kazanılmış bir gün olduğu zaman dürüst bir insanın deliksiz uykusunun ardı sıra ve sonunda hissettiğimiz zaman yeniden zamanın tüm köşe bucağında acıları kovmak için ışıktan çizmelerini çektiğini Güneş'in, Кожен день, що минає, не є втраченим, а є коренем, коли вночі відроджуються листя радості, коли кожен день, що минає, є здобутим, коли ми відчуваємо, що Сонце знову одягає свої черевики зі світла, щоб прогнати всі болі з кожного куточка часу. Quando cada dia que passa não é um dia perdido, mas uma raiz, para reviver as folhas da alegria à noite, quando cada dia que passa é um dia ganho, seguindo o sono profundo de uma pessoa honesta e finalmente sentindo que o Sol está puxando suas botas de luz para expulsar as dores em todos os cantos do tempo, When each passing day is not a lost day but a root that brings to life the leaves of joy in the night, when each passing day is a gained day, behind the sound sleep of an honest person, and finally when we feel that the Sun is pulling on its light boots to drive away the pains in every corner of time, زمانی که هر روزی که می‌گذرد، نه یک روز از دست رفته، بلکه یک ریشه است، زمانی که در شب، برگ‌های شادی را زنده می‌کند، زمانی که هر روزی که می‌گذرد، یک روز به دست آمده است، و زمانی که احساس می‌کنیم که یک انسان راستگو در پی خواب بی‌نقصش و در نهایت در تمام گوشه و کنار زمان، برای دور کردن دردها، چکمه‌های نوری‌اش را به پا کرده است، خورشید.

Barış budur işte. Ось що таке мир. isso é a paz. this is peace. این است صلح.

Barış ışın demekleridir yaz tarlalarında, iyilik alfabesidir o dizlerinde şafağın, herkesin kardeşim demesidir birbirine, yarın yarın yeni bir dünya kuracağız demesidir ve kurmamızdır bu dünyayı türkülerle. Мир — це промені світла на літніх полях, це алфавіт доброти на колінах світанку, це те, що кожен називає один одного братом, це те, що ми скажемо: "Завтра ми побудуємо новий світ" і це те, що ми побудуємо цей світ з піснями. A paz é os raios no campo de verão, é o alfabeto da bondade em suas coxas ao amanhecer, é cada um chamar o outro de irmão, é dizer que amanhã construiremos um novo mundo e é construir este mundo com canções. Peace is the rays in the summer fields, it is the alphabet of goodness on the knees of dawn, it is everyone calling each other brother, it is saying tomorrow we will build a new world and it is us building this world with folk songs. صلح به معنای پرتوها در مزارع تابستانی است، الفبای نیکی است بر زانوهای سپیده‌دم، به معنای برادر بودن همه با یکدیگر است، به معنای این است که فردا، فردا یک دنیای جدید خواهیم ساخت و این دنیا را با ترانه‌ها خواهیم ساخت.

Barış budur işte. صلح|این است|همین Ось що таке мир. A paz é isso. This is peace. این است صلح.

Ölüm çok az yer tuttuğu için yüreklerde, mutluluğu gösterdiğinde güven dolu parmağı yolların, şair ve proleter eşitlikte çekebildiği gün içlerine büyük karanfil alacak aranlığın, Barış budur işte. مرگ|بسیار|کم|جا|که می‌گیرد|برای|در دل‌ها|شادی را|وقتی نشان می‌دهد|اعتماد|پر|انگشت|راه‌ها|شاعر|و|پرولتاریا|در برابری|که می‌تواند بکشد|روز|به درون‌هایشان|بزرگ|میخک|خواهد گرفت|جستجویت|صلح|این است|همین Оскільки смерть займає дуже мало місця в серцях, коли щастя показує надійний палець шляхів, в день, коли поет і пролетар можуть витягнути рівність, це буде великий гвоздик у твоїй душі, ось що таке мир. Como a morte ocupa muito pouco espaço nos corações, quando a felicidade mostra o dedo cheio de confiança dos caminhos, no dia em que o poeta e o proletário puderem se igualar, a busca pela grande cravina que você levará para dentro, a paz é isso. Since death occupies very little space in hearts, when it shows happiness, the finger of trust on the roads, on the day when the poet and the proletariat can pull together in equality, will seek to take in a great carnation, this is peace. چون مرگ در دل‌ها جای کمی دارد، وقتی خوشبختی را نشان می‌دهد، انگشتان پر از اعتماد راه‌ها را نشان می‌دهد، روزی که شاعر و پرولتاریا در برابری می‌توانند درون‌های بزرگ میخک را بگیرند، این است صلح.

Barış sımsıkı kenetlenmiş elleridir insanların, sıcak bir ekmektir o masası üstünde dünyanın. صلح|محکم|گره خورده|دست‌هایشان|مردم|گرم|یک|نان است|آن|میز|روی|جهان Мир — це міцно з'єднані руки людей, це теплий хліб на столі світу. A paz é as mãos firmemente entrelaçadas das pessoas, é um pão quente sobre a mesa do mundo. Peace is the tightly clasped hands of people, it is a warm bread on the table of the world. صلح دستان محکم مردم است، نان گرمی است بر روی میز دنیا.

Barış bir annenin gülümseyişinden başka bir şey değildir ve toprakta derin izler açan sabanların tek bir sözcüktür yazdıkları Barış ve bir tren ilerler geleceğe doğru kayarak benim dizelerimin rayları üzerinden, buğdayla ve güllerle yüklü bir tren, bu tren Barış'tır işte. صلح|یک|مادر|از لبخندش|غیر|یک|چیز|نیست|و|در خاک|عمیق|ردها|که می‌گشاید|گاوآهن‌ها|تنها|یک|کلمه است|که می‌نویسند|صلح|و|یک|قطار|پیش می‌رود|به سوی آینده|به سمت|سر خوردن|شعرهای من|از ابیاتم|ریل‌ها|بر روی|با گندم|و|با گل‌ها|بارگیری شده|یک|قطار|این|قطار|صلح است|همین Мир — це нічого більше, ніж усмішка матері, і це єдине слово, яке пишуть плуги, що залишають глибокі сліди на землі, це Мир, і потяг рухається вперед, ковзаючи по рейках моїх рядків, потяг, завантажений пшеницею та трояндами, це і є Мир. A paz não é nada além do sorriso de uma mãe e é a única palavra que os arados, que abrem profundas marcas na terra, escrevem: Paz, e um trem avança em direção ao futuro deslizando sobre os trilhos dos meus versos, um trem carregado de trigo e rosas, esse trem é a paz. Peace is nothing but a mother's smile and is the single word written by the plows that carve deep traces in the soil, and a train moves forward towards the future, sliding over the rails of my verses, a train loaded with wheat and roses, this train is peace. صلح چیزی جز لبخند یک مادر نیست و کلمه‌ای است که گاوآهن‌ها در زمین عمیق می‌نویسند، صلح و قطاری که به سمت آینده حرکت می‌کند و بر روی ریل‌های شعرهای من سر می‌خورد، قطاری که با گندم و گل‌ها بارگیری شده، این قطار همان صلح است.

Kardeşler Barış içinde ancak derin derin soluk alır evren, tüm evren taşıyarak tüm düşlerini. Irmãos|Paz|dentro|apenas|profundamente|profundo|respiração|toma|universo|todo|universo|carregando|todos|seus sonhos برادران|صلح|در|اما|عمیق|عمیق|نفس|می‌کشد|جهان|تمام|جهان|با حمل کردن|تمام|آرزوهایشان ||||||||Universum|||trägt||Träume ||||||ademen||universum|||dragend|alle|dromen Брати|Мир|в|тільки|глибоко|глибоко|подих|бере|всесвіт|весь|всесвіт|несучи|всі|їхні мрії brothers|peace|in|but|deep|deep|breath|takes|universe|all|universe|carrying|all|dreams Брати можуть дихати глибоко лише в Мирі, всесвіт, що несе всі свої мрії. Irmãos, a paz só pode ser respirada profundamente pelo universo, carregando todos os seus sonhos. Brothers breathe deeply only in peace, the universe carries all its dreams. برادران در صلح هستند و تنها در این حالت است که جهان می‌تواند عمیقاً نفس بکشد و تمام رویاهایش را در آغوش بگیرد.

Kardeşler uzatın ellerinizi, uzatın ellerinizi. Barış budur işte. Barış budur işte. Hoşçakalın. Irmãos|estendam|suas mãos|||Paz|é isso|aqui||||Adeus برادران|دراز کنید|دستانتان|دراز کنید|دستانتان|صلح|این است|همین|صلح|این است|همین|خداحافظ Brüder|||reichen|||||||| Брати|простягніть|свої руки|||Мир|ось|саме||||До побачення brothers|extend|your hands|extend|your hands|peace|this is|indeed|peace|this is|indeed|goodbye Брати, простягніть свої руки, простягніть свої руки. Ось що таке Мир. Ось що таке Мир. Прощавайте. Irmãos, estendam suas mãos, estendam suas mãos. É isso que é a paz. É isso que é a paz. Adeus. Brothers, extend your hands, extend your hands. This is peace. This is peace. Goodbye. برادران، دستانتان را دراز کنید، دستانتان را دراز کنید. این است صلح. این است صلح. خداحافظ.

Altyazı M.K. Legenda|| subtitle|| Субтитри|| زیرنویس|| Переклад М.К. Legenda M.K. Subtitle M.K. زیرنویس م.ک.

SENT_CWT:AFkKFwvL=3.69 PAR_TRANS:gpt-4o-mini=2.9 SENT_CWT:AFkKFwvL=5.3 PAR_TRANS:gpt-4o-mini=2.83 PAR_TRANS:gpt-4o-mini=5.37 PAR_CWT:B7ebVoGS=10.69 PAR_TRANS:gpt-4o-mini=5.1 PAR_CWT:B7ebVoGS=10.92 uk:AFkKFwvL pt:AFkKFwvL en:B7ebVoGS fa:B7ebVoGS openai.2025-02-07 ai_request(all=10 err=10.00%) translation(all=19 err=0.00%) cwt(all=368 err=30.16%)