×

We use cookies to help make LingQ better. By visiting the site, you agree to our cookie policy.


image

Nancy Türkçe, Türk Kahvaltısı

Türk Kahvaltısı

Kahvaltıda kahve içtim. Kahvaltıda yalnız değildim. Kahvaltıda Mert, Miray ve Demet da vardı. Kahvaltıda tahıl, ve yumurta yedim. Hafta içi günlerinde genellikle hızlı kahvaltı yapıyoruz.

Pazar günü bir Türk restoranına gittim ve büyük bir kahvaltı yaptık. Kahvaltıda, peynir, domates, zeytin, börek, köfte, yumurta, mercimek çorbası vardı. Mercimek çorbasını seviyorum ama pazar günkü çorba çok iyi değildi. Bu büyük kahvaltıda çay içtim. Daha sonra parka gittik ve yürüyüş yaptık. Pazar akşamı ise yemek yemedik. Parkta bir oyun alanı görmedim, sadece yürüdük.

Kahvaltıda, bir de Türkiye'li bir kız öğrenci vardı. Onun ismi Eylül'ydü ve onun ailesi İstanbullu. Eylül, Demet'in ailesinin dostu.

-

Türk Kahvaltısı Türkisches Frühstück Τουρκικό πρωινό Turkish Breakfast Petit-déjeuner turc Турецкий завтрак 土耳其早餐

Kahvaltıda kahve içtim. شربت القهوة على الفطور. I had coffee for breakfast. Kahvaltıda yalnız değildim. لم أكن وحدي في وجبة الإفطار. I wasn't alone at breakfast. Kahvaltıda Mert, Miray ve Demet da vardı. وكان ميرت وميراي وديميت أيضًا في وجبة الإفطار. Mert, Miray and Demet were at breakfast. Kahvaltıda tahıl, ve yumurta yedim. تناولت الحبوب والبيض على الإفطار. I had cereal and eggs for breakfast. Hafta içi günlerinde genellikle hızlı kahvaltı yapıyoruz. عادة ما نتناول وجبة إفطار سريعة في أيام الأسبوع. An Wochentagen frühstücken wir normalerweise schnell. On weekdays we usually have a quick breakfast.

Pazar günü bir Türk restoranına gittim ve büyük bir kahvaltı yaptık. ذهبت يوم الأحد إلى مطعم تركي وتناولنا وجبة إفطار كبيرة. On Sunday I went to a Turkish restaurant and we had a big breakfast. Kahvaltıda, peynir, domates, zeytin, börek, köfte, yumurta, mercimek çorbası vardı. في وجبة الإفطار، كان هناك الجبن والطماطم والزيتون والمعجنات وكرات اللحم والبيض وحساء العدس. Breakfast included cheese, tomatoes, olives, pastry, meatballs, eggs, lentil soup. Mercimek çorbasını seviyorum ama pazar günkü çorba çok iyi değildi. أنا أحب حساء العدس، لكن حساء يوم الأحد لم يكن جيدًا جدًا. Ich liebe Linsensuppe, aber die Suppe am Sonntag war nicht besonders gut. I love lentil soup, but Sunday's soup was not very good. Волим супу од сочива, али супа у недељу није била баш добра. Bu büyük kahvaltıda çay içtim. تناولت الشاي في هذا الإفطار الكبير. I had tea at this big breakfast. Daha sonra parka gittik ve yürüyüş yaptık. ثم ذهبنا إلى الحديقة وقمنا بالنزهة. Then we went to the park and took a walk. Pazar akşamı ise yemek yemedik. لم نتناول الطعام مساء يوم الأحد. Wir haben am Sonntagabend nicht zu Abend gegessen. On Sunday evening we didn't have dinner. Parkta bir oyun alanı görmedim, sadece yürüdük. لم أر ملعبًا في الحديقة، لقد مشينا للتو. Ich habe keinen Spielplatz im Park gesehen, wir sind einfach gelaufen. I didn't see a playground in the park, we just walked.

Kahvaltıda, bir de Türkiye'li bir kız öğrenci vardı. وكانت هناك أيضًا طالبة من تركيا تتناول وجبة الإفطار. Beim Frühstück war auch eine Studentin aus der Türkei anwesend. There was also a female student from Turkey at the breakfast. Onun ismi Eylül'ydü ve onun ailesi İstanbullu. كان اسمها إيلول وعائلتها من اسطنبول. Ihr Name war Eylül und ihre Familie stammte aus Istanbul. Her name was Eylül and her family was from Istanbul. Eylül, Demet'in ailesinin dostu. إيلول هو صديق لعائلة ديميت. Eylül ist eine Freundin der Familie von Demet. Eylül is a family friend of Demet's family. Eylül est un ami de la famille de Demet.

-