#6: ¿Es más fácil aprender un idioma siendo trilingüe? [1] #6: Ist es einfacher, eine Sprache zu lernen, wenn man dreisprachig ist? [1] #6: Είναι ευκολότερο να μάθεις μια γλώσσα αν είσαι τρίγλωσσος; [1] #6: Is it easier to learn a language being trilingual? [one] #6 : Est-il plus facile d'apprendre une langue si l'on est trilingue ? [1] #6: È più facile imparare una lingua se si è trilingue? [1] #第6回：トリリンガルの方が語学を習得しやすい？[1] #6: Is het makkelijker om een taal te leren als je drietalig bent? [1] #6: Czy łatwiej jest nauczyć się języka, jeśli jest się trójjęzycznym? [1] #6: É mais fácil aprender uma língua quando se é trilingue? [1] #6: Легче ли выучить язык, если вы трехъязычный? [1] #6: Är det lättare att lära sig ett språk om man är trespråkig? [1] #6: Bir dili üç dilli olarak öğrenmek daha mı kolay? [1] #6: Чи легше вивчити мову, якщо ви володієте трьома мовами? [1] #6：学习三种语言是否更容易？ [1]

Bienvenidos a este nuevo episodio de este podcast en español. Welcome to this new episode of this podcast in Spanish. İspanyolca podcast yayınımızın bu yeni bölümüne hoş geldiniz.

El día de hoy tenemos una excelente invitada. Se llama Adriana. Today we have an excellent guest. Her name is Adriana. Bugün mükemmel bir konuğumuz var. Adı Adriana.

Adriana es amiga mía personal, Adriana is a personal friend of mine, Adriana benim kişisel bir arkadaşım,

Y la he invitado en esta ocasión a esta entrevista, por dos razones… Onu bu röportaja iki nedenden dolayı davet ettim...

La primera es que ella es española. Ella es de Galicia. The first is that she is Spanish. She is from Galicia. Birincisi İspanyol olması. Galiçya'dan.

Y me apetecía mucho, que muchos de ustedes And I really wanted, that many of you Ve çok istedim ki, birçoğunuz

que sé que están aprendiendo español, I know that they are learning Spanish, İspanyolca öğrendiklerini biliyorum,

puedan escuchar también a alguien con ese acento. can also hear someone with that accent. bu aksana sahip birini de duyabilirim.

Y la segunda razón, es que sea de las poquísimas personas que conozco Und der zweite Grund ist, dass er einer der ganz wenigen Menschen ist, die ich kenne And the second reason is that he is one of the very few people I know Y la segunda razón, es que sea de las poquísimas personas que conozco İkinci neden ise tanıdığım çok az insandan biri olması.

que son trilingües. Y en su caso es casi casi cuatrilingüe. 11 00:00:34,409 --> 00:00:36,911 Y está aprendiendo al día de hoy su quinto idioma. they are trilingual. And in his case he is almost almost quadrilingual. 11 00:00:34,409 --> 00:00:36,911 And she's learning her fifth language today. üç dilli olan. Ve onun durumunda neredeyse dört dilli. 11 00:00:34,409 --> 00:00:36,911 Ve bugün beşinci dilini öğreniyor.

Esta entrevista la grabé hace algunos días I recorded this interview a few days ago. Bu röportajı birkaç gün önce kaydettim

y he intentado averiguar qué tan fácil o difícil and I've tried to figure out how easy or hard ve ne kadar kolay ya da zor olduğunu anlamaya çalışıyordum

es para una persona trilingüe, aprender un idioma de adulto. is for a trilingual person to learn a language as an adult. üç dilli bir kişinin bir dili yetişkin olarak öğrenmesidir.

Así que el día de hoy, vamos a hablar de eso. So today, we're going to talk about that. Bugün bu konu hakkında konuşalım.

Pero antes no se olviden de dejarnos una valoración, But before do not forget to leave us an evaluation, Ama önce bize bir puan bırakmayı unutmayın,

un comentario, un like, en la plataforma que estés viendo este vídeo a comment, a like, on the platform you are watching this video on Bu videoyu izlediğiniz platformda bir yorum, bir beğeni

o escuchando este audio. ya da bu sesi dinleyerek öğrenebilirsiniz.

Ya sea Spotify, Itunes, Google Podcast o YouTube. Whether it's Spotify, iTunes, Google Podcast or YouTube. Spotify, Itunes, Google Podcast veya YouTube olabilir.

No olvides que en la descripción voy a dejar el enlace a LingQ. Do not forget that in the description I will leave the link to LingQ. Açıklamada LingQ'ya bağlantı bırakacağımı unutmayın.

LingQ es la plataforma mía preferida que yo uso para aprender idiomas. LingQ is my favorite platform that I use to learn languages. LingQ, dil öğrenmek için kullandığım en sevdiğim platform.

Recientemente acaba de ser lanzada la versión 5.0 de LingQ LingQ version 5.0 has just been released recently. LingQ sürüm 5.0 henüz yayınlandı.

donde podrás encontrar un catálogo inmenso where you can find a huge catalog büyük bir katalog bulabileceğiniz

de vídeos, audios, libros y artículos en decenas de idiomas of videos, audios, books and articles in dozens of languages de vídeos, audios, libros y artículos en decenas de idiomas düzinelerce dilde video, ses, kitap ve makale.

según el nivel en el que estés aprendiendo. depending on the level at which you are learning. Öğrenmekte olduğunuz seviyeye bağlı olarak.

En LingQ puedes llevar un conteo y una estadística completa In LingQ you can keep a count and complete statistics LingQ'da tam bir sayım ve istatistik tutabilirsiniz.

de todo el vocabulario y las palabras que estés aprendiendo. of all the vocabulary and words you are learning. öğrendiğiniz tüm kelime ve sözcüklerin bir listesini çıkarın.

[Música] [Müzik] [Müzik

M: ¿Cómo estás Adriana? M: Nasılsın Adriana?

A: Hola, ¿qué tal? Gracias por invitarme. A: Hello, how are you? Thanks for inviting me. A: Merhaba, nasılsınız? Beni davet ettiğiniz için teşekkür ederim.

M: De nada, gracias por aceptar la invitación. 32 00:01:47,524 --> 00:01:55,865 Adriana yo entiendo que tú naciste en un ambiente como multilingüal. M: You're welcome, thanks for accepting the invitation. 32 00:01:47,524 --> 00:01:55,865 Adriana, I understand that you were born in a multilingual environment. M: Rica ederim, daveti kabul ettiğiniz için teşekkür ederim. 32 00:01:47,524 --> 00:01:55,865 Adriana Anladığım kadarıyla çok dilli bir ortamda doğmuşsunuz.

Es decir, eres… Bueno tú lo puedes contar mejor, ¿no? That is to say, you are… Well, you can tell it better, right? Yani, sen... Daha iyi anlatabilirsin, değil mi?

Creo que eres trilingüe, incluso creo que hasta había I think you're trilingual, I even think there was even Bence sen üç dillisin, hatta bence

un cuarto idioma por ahí que es el italiano, cierto? 36 00:02:06,664 --> 00:02:10,964 A: Exacto, si. M: ¿Cuáles son los idiomas con los que te criaste? a fourth language out there that is Italian, right? 36 00:02:06,664 --> 00:02:10,964 A: Exactly, yes. M: What are the languages you grew up with? Dördüncü bir dil daha var, o da İtalyanca, değil mi? 36 00:02:06,664 --> 00:02:10,964 A: Kesinlikle, evet. M: Birlikte büyüdüğünüz diller hangileri?

A: Con los que me crie y nací, C: Birlikte büyüdüklerim ve birlikte doğduklarım,

El español por mi padre, por el ambiente. Spanish because of my father, because of the environment. El español por mi padre, por el ambiente. Babam yüzünden İspanyolca, çevre yüzünden.

Porque nací en España y viví en España toda mi vida. Çünkü ben İspanya'da doğdum ve hayatım boyunca İspanya'da yaşadım.

Y después el inglés, Porque me habla mi madre desde que nací. Ve sonra İngilizce, çünkü annem doğduğumdan beri benimle konuşuyor.

Ella dice que desde que yo estaba en la barriga She says that ever since I was in the belly. Karnımda olduğum için

me habló en Ingles siempre. Nunca dejó de hablarme. He always spoke to me in English. He never stopped talking to me. Benimle sürekli İngilizce konuşurdu. Benimle konuşmayı hiç bırakmadı.

Y luego gallego porque, yo nací en una región de España Y luego gallego porque, yo nací en una región de España Ve sonra Galiçyaca çünkü İspanya'nın bir bölgesinde doğdum.

que se llama Galicia. which is called Galicia. Galiçya olarak adlandırılır.

Y en Galicia se habla un idioma que se llama gallego. Ve Galiçya'da Galiçyaca adında bir dil konuşuyorlar.

Que es una de las tres lenguas cooficiales de España. İspanya'nın üç ortak resmi dilinden biridir.

M: Y creo, no sé, por ahí en algún momento me contaste, M: And I think, I don't know, at some point you told me, M: Y creo, no sé, por ahí en algún momento me contaste, M: Ve sanırım, bilmiyorum, bir noktada bana söylediniz,

creo que también en algún momento aparece el italiano, o algo así. I think that at some point Italian also appears, or something like that. Sanırım İtalyanca da bir noktada ortaya çıkıyor ya da onun gibi bir şey.

A: Si, mi madre es de origen italiano. C: Evet, annem İtalyan kökenli.

Se mudó toda la familia, cuando mi madre era muy joven The whole family moved, when my mother was very young. Annem çok küçükken tüm aile taşınmış.

a Canadá, y por eso viene la parte del Inglés. to Canada, and so comes the English part. ve bu yüzden İngilizce kısmı devreye giriyor.

El italiano lo fui básicamente aprendiendo poco a poco. I basically learned Italian little by little. İtalyancayı azar azar öğrendim.

Mi madre me fue enseñando un poco. My mother taught me a little bit. Annem bana biraz öğretti.

Mis abuelos en Canadá solamente hablaban Italiano, Y un poquito de Francés. Kanada'daki büyükannem ve büyükbabam sadece İtalyanca ve biraz Fransızca konuşuyordu.

Entonces para poder comunicarme con ellos So in order to communicate with them Bu yüzden onlarla iletişim kurmak için

mi madre me ayudó para aprender un poquito. Annem biraz öğrenmeme yardımcı oldu.

M: Guau! O sea, tú mamá es de origen italiano M: Vay canına, yani annen İtalyan kökenli mi?

Ella se mudó a Canadá con sus padres, con tus abuelos, She moved to Canada with her parents, with your grandparents, Ailesiyle birlikte Kanada'ya taşındı, büyükannen ve büyükbabanla birlikte,

como digamos muchas familias, que en algún momento migran like let's say many families, who at some point in time migrate diyelim ki birçok aile gibi, zamanın bir noktasında göç eden

Y claro, la típica historia de los abuelos. Ve tabii ki, tipik büyükanne ve büyükbaba hikayesi.

que quedan hablando su lengua materna, anadillerini konuşmak zorunda kalanlar,

y el niño crece, digamos en una nueva lengua ve çocuk büyür, diyelim ki yeni bir dilde

que en el caso tu mamá es el inglés. Bu da annenin durumunda İngilizce.

Luego, me imagino que conoce a tu padre en España, o algo así Then I imagine he knows your father in Spain, or something like that O zaman İspanya'daki babanı tanıyordur, ya da onun gibi bir şey.

y le toca aprender el español. And it's your turn to learn Spanish. ve İspanyolca öğrenme sırası onda.

¿O no se lanzó a aprender el español? Or did not launch to learn Spanish? Yoksa İspanyolca öğrenmek için adım atmadınız mı?

A: Si, si claro. Por supuesto. 68 00:03:58,196 --> 00:04:02,784 Ella viajó, se fue con una situación bastante difícil en Canadá. A: Yes, yes of course. Of course. 68 00:03:58,196 --> 00:04:02,784 She traveled, she left with a pretty difficult situation in Canada. A: Evet, evet tabii ki. Tabii ki. 68 00:03:58,196 --> 00:04:02,784 Seyahat etti, Kanada'da oldukça zor bir durumla ayrıldı.

Se fue de casa y viajo muchísimo. He left home and traveled a lot. Evden ayrıldı ve çok seyahat etti.

Acabó en Madrid y en algunos de esos viajes a Galicia, He ended up in Madrid and on some of those trips to Galicia, Madrid'de ve Galiçya'ya yapılan bazı gezilerde bulundu,

conoció mediante amigos, a mi padre. met through friends, my father. Arkadaşlarım ve babam aracılığıyla tanıştım.

Y allá pues estando en Madrid, comenzó a aprender And there, being in Madrid, he started to learn Ve orada, Madrid'deyken öğrenmeye başladı.

poquito a poco el Español, y lo habla muy bien. azar azar İspanyolca ve çok iyi konuşuyor.

M: ¿Y tu padre habla el gallego M: Peki babanız Galiçyaca konuşabiliyor mu?

o tú lo aprendiste solamente por vivir en esa región? Yoksa sadece o bölgede yaşayarak mı öğrendiniz?

A: Digamos que, mi padre sí que lo habla, A: Let's say, my father does speak it, C: Diyelim ki babam bu dili konuşuyor,

pero no lo habla todos los días, ni siquiera conmigo. but he doesn't talk about it every day, not even with me. Ama her gün bu konudan bahsetmiyor, benimle bile.

En Galicia lo que pasa mucho, al menos en Vigo, de donde yo soy, In Galicia what happens a lot, at least in Vigo, where I am from, Galiçya'da bu çok oluyor, en azından benim geldiğim Vigo'da,

es una ciudad bastante grande. Y pues se esta perdiendo poco a poco, is a fairly large city. And so it is being lost little by little, Oldukça büyük bir şehir. Ve yavaş yavaş kayboluyor,

que la gente hable la lengua todos los días. that people speak the language every day. insanlar her gün bu dili konuşuyor.

Hay gente que sí, por supuesto Some people do, of course Elbette bazı insanlar

pero hay mucha gente que solamente habla gallego con cierta gente. Ancak Galiçyaca'yı sadece belirli kişilerle konuşan pek çok insan var.

Porque está acostumbrado a hablar en gallego, Because he is used to speaking Galician, Çünkü Galiçyaca konuşmaya alışkın,

y con otra habla en castellano. 85 00:04:57,900 --> 00:04:59,382 Le pasa mucho a un amigo mío, and with another one he speaks in Spanish. 85 00:04:57,900 --> 00:04:59,382 It happens a lot to a friend of mine, ve bir başkasıyla İspanyolca konuşuyor. 85 00:04:57,900 --> 00:04:59,382 Bu bir arkadaşımın başına çok geliyor,

que conmigo siempre habla en castellano benimle hep İspanyolca konuşan

a pesar de que yo entiendo y hablo gallego también si he de hablarlo. even though I understand and speak Galician as well if I have to speak it.

Pero más o menos pasa así con todo el mundo. But it's more or less the same for everyone. Ama bu aşağı yukarı herkes için böyledir.

Mi padre habla gallego pero en casa, solo hablamos español. Babam Galiçyaca konuşuyor ama evde sadece İspanyolca konuşuyoruz.

M: Pero bueno, para entenderlo mejor… M: But well, to understand it better.... M: Ama daha iyi anlamak için...

¿Crees que está mal visto hablar gallego entre jóvenes? Do you think it is frowned upon to speak Galician among young people? Gençler arasında Galiçyaca konuşmanın hoş karşılanmadığını düşünüyor musunuz?

Por ejemplo, ¿cómo que es una cosa anticuada? For example, what do you mean it's an old-fashioned thing? Örneğin, eski moda derken neyi kastediyorsun?

¿O más es por cómo es más práctico hablar en español? Yoksa daha çok İspanyolca konuşmanın ne kadar pratik olduğuyla mı ilgili?

Así todo el mundo entiende, Herkes anlasın diye,

o así te aseguras de que todo el mundo entienda. or you make sure that everyone understands. ya da herkesin anladığından emin olursunuz.

¿O por qué crees que la tendencia es a dejar de hablar la lengua, Or why do you think the tendency is to stop speaking the language, Ya da sizce neden dili konuşmayı bırakma eğilimi var?

digamos de esa región? say from that region? diyelim ki o bölgeden?

A: Es muy buena pregunta. Yo también me lo pregunto a veces. C: Bu çok güzel bir soru. Bazen ben de bunu merak ediyorum.

Pero yo creo que, simplemente son cosas de modas. Ama bence bu sadece bir moda meselesi.

Modas y lo que te inculquen en casa. Fashions and what you are taught at home. Modalar ve evde size öğretilenler.

Si tus padres y tus abuelos normalmente vienen de pueblos… Ebeveynleriniz ve büyükanne ve büyükbabalarınız genellikle köylerden geliyorsa...

Y en los pueblos si que Se llega a hablar más gallego. And in the villages if you get to speak more Galician. Köylerde ise daha çok Galiçyaca konuşuluyor.

Los abuelos lo hablan con los padres, Los abuelos lo hablan con los padres, Büyükanne ve büyükbabalar bunu ebeveynlerle tartışır,

Los padres se lo pasan a los niños… Y así se acostumbra uno mucho más. The parents pass it on to the children... And that way you get used to it much more. Ebeveynler bunu çocuklara aktarıyor... Ve siz buna daha çok alışıyorsunuz.

Pero yo creo que habría que hacer un gran trabajo para promover que se hable más el gallego. But I believe that a great deal of work should be done to promote the increased use of Galician. Pero yo creo que habría que hacer un gran trabajo para promover que se hable más el gallego. Ancak Galiçyacanın daha fazla kullanılmasını teşvik etmek için çok çalışılması gerektiğine inanıyorum.

M: Si… Bueno, nosotros nos conocemos, para los que recién escuchan a Adriana, M: Yes... Well, we know each other, for those who are just listening to Adriana, M: Evet... Adriana'yı dinleyenler için söyleyeyim, biz birbirimizi tanıyoruz,

porque vivimos en el mismo país, en Alemania. Çünkü aynı ülkede, Almanya'da yaşıyoruz.

Y bueno, tú sabes que en Alemania hay muchos dialectos. Almanya'da pek çok lehçe olduğunu biliyorsunuz.

Está el Alemán estándar, que le llaman “Hochdeutsch”, como Alemán alto. Yüksek Almanca gibi "Hochdeutsch" olarak adlandırılan Standart Almanca vardır.

Y están los dialectos del alemán, que no sé si hay decenas o cientos… Bir de Almancanın lehçeleri var ki, düzinelerce mi yoksa yüzlerce mi olduğunu bilmiyorum...

Sin embargo, para los alemanes esos son meramente dialectos. For Germans, however, these are merely dialects. Sin embargo, para los alemanes esos son meramente dialectos. Ancak Almanlar için bunlar sadece birer lehçedir.

Es decir, como alemanes antiguos o derivaciones del alemán. That is, as old German or derivations of German. Yani, Eski Almanlar veya Almancanın türevleri olarak.

O no sé, es como la mamá alemán 114 00:06:58,251 --> 00:07:03,537 Es el alemán estándar el “Hochdeutsch”, Y los demás son dialectos. Ya da bilmiyorum, Alman annesi gibi 114 00:06:58,251 --> 00:07:03,537 Bu standart Almanca "Hochdeutsch" ve diğerleri lehçeler.

Pero yo lo que veo, es que en España no se entiende eso de la misma manera. But what I see is that in Spain this is not understood in the same way. Ancak gördüğüm kadarıyla İspanya'da bu aynı şekilde anlaşılmıyor.

Se entiende como el castellano, o el español en todo caso, de Castilla, Kastilya dili ya da en azından Kastilya İspanyolcası olarak anlaşılmaktadır,

como un idioma... Y todos los otros, como idiomas aparte. as a language... And all the others, as separate languages. bir dil olarak. Ve diğerleri, ayrı diller olarak.

Se les llama idiomas o lenguas, y no dialectos. They are called languages or tongues, not dialects. Bunlara dil ya da lisan denir, lehçe değil.

Está el catalán… İşte Katalan...

Bueno Catalán y Valenciano creo que es lo mismo, ¿no? Well Catalan and Valencian I think it's the same, isn't it? Sanırım Katalanca ve Valensiya dili aynı şey, değil mi?

A: Depende de con quien hables. Ten cuidado. A: It depends on who you talk to. Be careful. C: Bu kiminle konuştuğunuza bağlı. Dikkatli ol.

M: Pero para alguien que no es de... o sea... M: But for someone who is not from... I mean... M: Ama buralı olmayan biri için... Yani...

A: Es el mismo idioma, con pequeñas diferencias. C: Küçük farklılıklar dışında aynı dil.

Yo tampoco puedo decirlo muy a ciencia cierta, porque no hablo catalán. I can't say for sure either, because I don't speak Catalan. Katalanca bilmediğim için ben de kesin bir şey söyleyemem.

Pero tienen pequeñas diferencias, también los acentos… Pero tienen pequeñas diferencias, también los acentos… Ama küçük farklılıkları da var, aksanları da...

hablando es un poco distinto… Como uno pronuncia la S… Konuşma biraz farklı... Biri S'yi telaffuz ederken...

Pero si, básicamente en Valencia, en Mallorca y en Catalunya se habla Catalán. Ama evet, temelde Katalanca Valensiya, Mayorka ve Katalonya'da konuşuluyor.

M: Luego está el vasco, entiendo… A: O “Euskera” ... M: Then there is Basque, I understand... A: Or "Euskera" ... M: Sonra Baskça var, anladığım kadarıyla... A: Ya da "Euskera" ...

M: Y bueno, de los más conocidos, Porque debe haber otros...Está el gallego… M: And well, of the most well-known ones, because there must be others... There is the Galician... M: Peki, en iyi bilinenlerden, çünkü başkaları da olmalı... Galiçya...

A: No, son esos tres. M: Esos 3. Ahora bueno, por un lado, A: No, those three. M: Those 3. Now well, on the one hand, A: Hayır, o üçü. O üçü. Şimdi, bir yandan,

son muy parecidos al Español, casi que cuando los escuchas… are very similar to the Spanish, almost that when you listen to them... İspanyollara çok benziyor, neredeyse onları dinlediğinizde...

sobre todo el gallego creo, cuando lo escuchas, Özellikle Galiçyaca sanırım, dinlediğinizde,

por momentos uno piensa que está escuchando Castellano, Español… Bazen Kastilya İspanyolcası dinlediğinizi sanıyorsunuz.

Y de pronto aparece una palabra rara y dices And suddenly a strange word appears and you say Ve aniden garip bir kelime belirir ve şöyle dersiniz

“Ah no, eso es otro idioma” Pero es muy parecido. "Ah hayır, bu başka bir dil" Ama çok benzer.

Y tú que vienes de allá ¿Cómo lo describes? And you who come from there, how do you describe it? Oradan gelen sizler, burayı nasıl tarif edersiniz?

¿Lo describes cómo dialectos y que simplemente Bunu lehçeler olarak mı tanımlıyorsunuz ve basitçe

alguna vez alguien les puso el nombre, no de idiomas, o sea como someone once gave them the name, not of languages, that is to say, like Bir zamanlar birisi onlara bu ismi vermişti, dillerden değil, ama

“Esto no es un dialecto, es un idioma”? "Bu bir lehçe değil, bir dil" mi?

¿O realmente se siente que es una cultura muy aparte, que merece su propio idioma? Or do you really feel that it is a very separate culture, deserving of its own language? Yoksa gerçekten kendi dilini hak eden çok ayrı bir kültür olduğunu mu düşünüyorsunuz?

¿Cómo lo sientes? ¿O cómo lo ves tu? How do you feel about it, or how do you see it? Bu konuda ne hissediyorsunuz ya da nasıl görüyorsunuz?

A: Esto España lo definió como lenguas cooficiales. C: İspanya bunu ortak resmi diller olarak tanımlamıştır.

De hecho, solamente decirte que sí, el catalán se parece un poco. Aslında size söyleyebileceğim tek şey, evet, Katalanca'nın biraz benzer olduğudur.

Incluso una mezcla de francés y español. Hatta Fransızca ve İspanyolca karışımı.

Pero del euskera no se sabe muy bien tampoco las raíces. Ancak Bask dilinin kökleri de çok iyi bilinmemektedir.

El euskera sí que no se entiende para nada. No es para nada parecido siquiera al español. Baskça hiç anlaşılır değil. İspanyolcaya yakın bile değil.

Pero con el tema del gallego, es una lengua. Está definida como lengua. Ama Galiçyaca konusunda, bu bir dildir. Bir dil olarak tanımlanmıştır.

Y el caso es que nació del Galaico Portugués. And the fact is that it was born from the Portuguese Galaico. Ve gerçek şu ki, Portekiz Galaico'sundan doğmuştur.

De una lengua muy antigua, de cuando estaban los reinos conjuntos From a very old language, from the time of the joint kingdoms. Çok eski bir dilden, ortak krallıklar zamanından.

y pues era un mismo idioma. Después los reinos se fueron separando... ve bu yüzden aynı dildi. Sonra krallıklar ayrılmaya başladı.

y se quedó el gallego en Galicia y el portugués en Portugal. Galiçyaca Galiçya'da, Portekizce ise Portekiz'de kaldı.

Por eso se parecen tanto los dos. Bu yüzden ikisi birbirine çok benziyor.

M: Pero tú, o sea personalmente como Adriana M: Ama sen, bizzat Adriana gibi.

tú cuando regresas a España y escuchas a alguien hablando gallego when you go back to Spain and you hear someone speaking Galician İspanya'ya döndüğünüzde Galiçyaca konuşan birini duyduğunuzda

o vasco, o euskera o catalán,sientes como ya da Baskça, Euskera ya da Katalanca, kendinizi

“Ah, estos son los de esta región de España” "Ah, these are the ones from this region of Spain." "Ah, bunlar İspanya'nın bu bölgesinden gelenler".

¿O sientes que es una cultura como completamente independiente, Yoksa tamamen bağımsız bir kültür olduğunu mu düşünüyorsunuz?

y que tiene su propio idioma? ve kendi dili olduğunu biliyor muydunuz?

Es un poco lo que pasa acá, por ejemplo, con el suizo alemán. Es un poco lo que pasa acá, por ejemplo, con el suizo alemán. Bu biraz da burada, örneğin İsviçre Almanyası'nda olanlara benziyor.

Es un dialecto, pero se siente que es como si fuese un idioma, ¿no? Bu bir lehçe, ama bir dil gibi hissettiriyor, değil mi?

Tienen su propio país, su propia cultura. Onların kendi ülkeleri, kendi kültürleri var.

Son distintos a los alemanes. Bueno, suena distinto el dialecto. They are different from the Germans. Well, the dialect sounds different. Almanlardan farklılar. Lehçeleri farklı.

Hay escuelas para eso, la televisión está en ese idioma. Bunun için okullar var, televizyon o dilde.

El diario está en ese idioma… O bueno, el diario escrito es igual… The diary is in that language... Or well, the written diary is the same.... Günlük o dilde... Ya da yazılı günlük de aynı...

Pero me refiero a que ahí, se siente un poco como idioma. But I mean there, it feels a bit like language. Ama orada demek istediğim, biraz dil gibi geliyor.

A pesar de que es un dialecto. En el caso del gallego, Bir lehçe olmasına rağmen. Galiçyaca söz konusu olduğunda,

¿Tu de niña lo entendiste siempre como un idioma? Çocukken bu dili hep anlıyor muydunuz?

A: Si, si, si. Como un idioma, por supuesto. Y con su propia cultura. C: Evet, evet, evet, evet. Elbette bir dil olarak. Ve kendi kültürüyle birlikte.

Hay gente independista, pero en todos lados. Bağımsızlık yanlısı insanlar var ama her yerde var.

Y hay mucha gente independista también en Galicia. Galiçya'da da çok sayıda bağımsızlık yanlısı insan var.

Se habla mucho de los independistas en Catalunya, pero en Galicia también hay. Katalonya'da bağımsızlık yanlılarından çok söz ediliyor ama Galiçya'da da bağımsızlık yanlıları var.

Pero si, si. Sin duda como idioma. Ama evet, evet. Kesinlikle bir dil olarak.

M: Bueno entonces, aparece el español, el gallego… M: Peki o zaman, İspanyolca görünür, Galiçyaca görünür...

¿Nunca los confundiste? Porque son muy parecidos. Onları hiç karıştırmadınız mı? Çünkü birbirlerine çok benziyorlar.

Bueno, para los que están escuchando este podcast Bu podcasti dinleyenler için

y no tienen ni idea del gallego, realmente es muy parecido al español ve Galiçyaca hakkında hiçbir fikirleri yok, gerçekten İspanyolcaya çok benziyor.

y es una mezcla entre portugués y español no? Portekizce ve İspanyolca karışımı bir dil, değil mi?

Y ya el portugués, se parece mucho al español. And Portuguese is already very similar to Spanish. Ve Portekizce zaten İspanyolcaya çok benziyor.

¿Nunca los has confundido en tu cabeza Onları hiç kafanda karıştırmadın mı?

como persona bilingüe de dos idiomas tan similares? Birbirine çok benzeyen iki dili konuşan bir çift dilli olarak?

A: Sí, pero también… Esto igual no cuenta mucho, C: Evet, ama aynı zamanda... Bu zaten pek bir şey ifade etmiyor,

porque también me confundía con el inglés cuando era pequeña, Çünkü küçükken benim de İngilizce ile kafam karışmıştı,

de hecho, siempre cuento la misma historia… in fact, I always tell the same story... Aslında hep aynı hikayeyi anlatırım.

Una vez le dije a mi madre “Mami estas chairs están smiling at me” Bir keresinde anneme "Anne bu sandalyeler bana gülümsüyor" demiştim.

Le dije una frase así, la mitad en inglés, la mitad en español… Ona şöyle bir cümle söyledim, yarısı İngilizce, yarısı İspanyolca...

Y es básicamente lo que me pasa todo el día. Ve aslında bütün gün başıma gelen de bu.

Pienso la mitad de la frase en inglés, la mitad en español. Sanırım cümlenin yarısı İngilizce, yarısı İspanyolca.

Agradezco mucho cuando estoy con alguien con el que puedo hacer esos... I am very grateful when I am with someone with whom I can do those.... Bunları yapabileceğim biriyle birlikte olduğumda çok minnettarım....

Martín: esos errores… Martin: Bu hatalar...

A: Pero con el gallego supongo que también tendría el mismo problema. A: But with Galician I suppose I would also have the same problem. C: Ama Galiçyaca ile de aynı sorunu yaşayacağımı düşünüyorum.

Porque yo en casa, de hecho, no hablaba mucho gallego. Çünkü evde, aslında, pek Galiçyaca konuşmuyordum.

El gallego se utilizaba más en el colegio. Teníamos clases de gallego, Galician was used more at school. We had Galician classes, Galiçyaca okulda daha çok kullanılıyordu. Galiçyaca derslerimiz vardı,

Al igual que teníamos clases de lengua castellana. We also had Spanish language classes. İspanyolca dil derslerimiz de vardı.

Muchas asignaturas dependiendo del profesor, también las daban en gallego. Öğretmene bağlı olarak birçok ders Galiçyaca olarak da öğretiliyordu.

También ha ocurrido eso en el instituto Y luego, más tarde, en la universidad. Bu durum lisede ve daha sonra üniversitede de yaşandı.

M: Me da mucha curiosidad saber si… M: Çok merak ediyorum, eğer...

Bueno, hoy en día tú estás aprendiendo alemán. Entiendo que si, continúas aprendiendo alemán. Well, today you are learning German. I understand that yes, you are continuing to learn German. Bugün Almanca öğreniyorsunuz. Anladığım kadarıyla evet, Almanca öğrenmeye devam ediyorsunuz.

Yo sé que tú no eres monolingüe, entonces no tienes como comparar, I know you are not monolingual, so you have no way to compare, Tek dilli olmadığınızı biliyorum, bu yüzden karşılaştırma yapamazsınız,

pero me pregunto siempre si a las personas bilingües, o en tu caso, ama hep merak etmişimdir, iki dilli insanlar, ya da sizin durumunuzda,

trilingüe o cuasi cuatrilingüe... ¿Te es más fácil aprender el alemán? Üç dilli ya da yarı dört dilli... Almanca öğrenmek sizin için daha mı kolay?

¿O es igual de difícil de lo que escuchas en tus compañeros en tus amigos? Yoksa akranlarınızdan ve arkadaşlarınızdan duyduklarınız kadar zor mu?

A: Yo creo que la verdad, es igual de difícil. A: I think the truth is that it is just as difficult. C: Bence bu da bir o kadar zor.

Yo toda mi vida he pensado que tengo una pequeña ventaja. Hayatım boyunca küçük bir avantajım olduğunu düşündüm.

No creyéndome superior a nadie, simplemente que con todos los idiomas Kendimi bir başkasından üstün görmüyorum, sadece tüm dillerde

cómo estamos hablando ahora, con los que nací y crecí, Şimdi konuştuğumuz gibi, benim doğup büyüdüğüm gibi,