Wie das Jetzt zur Geschichte wurde - Das Zeitalter der Menschen
||||history|||||
Nasıl|o|şimdi|için|tarih|oldu|Bu|çağ|insanların|insanlar
|||||se convirtió en||||
||||historii|||||
How the Now Became History - The Age of Man
Cómo el ahora se convirtió en historia - La era del hombre
Comment le présent est devenu histoire - L'âge des hommes
Come l'adesso è diventato storia - L'età degli umani
今」はいかにして歴史になったか - 人間の時代
Hoe het Nu Geschiedenis werd - Het Tijdperk der Mensen
Como o agora se tornou história - A era do homem
Как "сейчас" стало историей - Эпоха людей
Як теперішнє стало історією - Епоха людини
现在如何成为历史 - 人类时代
Şu anın nasıl tarih haline geldiği - İnsanların Çağı
Stell dir vor, jemand kommt in deine Küche,
Hayal et|sana|önünde|biri|gelir|içine|senin|mutfak
Imagina|||||||cocina
Hayal et, biri mutfağına geliyor,
nimmt ein bisschen Besteck, eine Pfanne und deinen Abfall mit
||||||||déchet|
|||cutlery|||||waste|
alır|bir|biraz|çatal bıçak takımı|bir|tava|ve|senin|çöp|al
|||sztućce||patelnia|||śmieci|
lleva|||cubiertos|||||basura|
takes some cutlery, a pan and your garbage with you
leva alguns talheres, uma panela e seu lixo com você
biraz çatal bıçak alıyor, bir tava ve çöplerini alıyor
und verbuddelt das alles im Wald.
|enterre||||
|buried||||
ve|gömüyor|bunu|her şeyi|içinde|orman
|zakopuje||||
|entierra||||bosque
and buries it all in the forest.
e enterrar tudo na floresta.
ve bunları ormanda gömüyor.
12.000 Jahre später will ein Archäologe herausfinden,
||||archaeologist|
yıl|sonra|-ecek|bir|arkeolog|bulmak
||||archaeolog|dowiedzieć się
|más tarde||||descubrirá
12.000 yıl sonra bir arkeolog bunun peşine düşmek istiyor,
wer du warst, was dir wichtig war,
kim|sen|idin|ne|sana|önemli|idi
kim olduğun, senin için neyin önemli olduğu,
welche Videospiele du gezockt hast, woran du geglaubt hast
|||as joué|||||
|||played||which|||
hangi|video oyunları|sen|oynadın|geçmiş zaman yardımcı fiili|neye|sen|inandın|geçmiş zaman yardımcı fiili
|||||en qué|||
|||grałeś|||||
what video games you played, what you believed in
hangi video oyunlarını oynadığın, neye inandığın
und wie du Entscheidungen getroffen hast.
|wie||||
ve|nasıl|sen|kararlar|verdiğin|ın
|||decyzje||
|||decisiones|tomaste decisiones|
and how you made decisions.
ve nasıl kararlar verdiğin.
Weil du in einer besonderen Zeit der Menschheitsgeschichte gelebt hast:
|||||||human history||
Çünkü|sen|içinde|bir|özel|zaman|ın|insanlık tarihi|yaşadın|ın
|||||||historia de la humanidad|viviste|
Because you lived in a special time in human history:
Çünkü insanlık tarihinin özel bir döneminde yaşadın:
der planetaren Revolution.
|planetary|
belirli artikel|gezegenin|devrimi
|planetarnej|rewolucji
gezegen devrimi.
Der Übergang der Menschheit zu einer multiplanetaren Spezies.
|transition||||||
|transition|||||multiplanetary|
The|transition|of the|humanity|to|a|multiplanetary|species
|przejście|||||multiplanetarnej|
|transición||||||
İnsanoğlunun çok gezegenli bir tür haline geçişi.
Eine Zeit, in der sich unsere Zahl um ein Vielfaches vergrößert hat,
|||||||||multiple||
Bir|zaman|içinde|-de|kendini|bizim|sayı|kat|bir|katı|büyüdü|-di
|||||||||wielokrotności|zwiększa|
||||||número|||múltiplo||
A time in which our numbers have increased many times over,
Sayımızın kat kat arttığı bir zaman,
unsere Technologie und unser Lebensstandard
||||standard of living
bizim|teknoloji|ve|bizim|yaşam standardı
teknolojimizin ve yaşam standartlarımızın
ungeahnte Höhen erreicht haben
inattendues|||
unimagined|heights||
beklenmedik|yükseklikler|ulaşmış|sahip
||alcanzado|
niespodziewane|wysokości||
have reached unimagined heights
daha önce hiç görülmemiş yüksekliklere ulaştığı
und unsere Selbstwahrnehmung sich für immer verändert hat.
||perception de soi|||||
||self-perception|||||
ve|bizim|öz algımız|kendisi|için|her zaman|değişti|-di
|nuestra|||||cambia|
ve kendimizi algılayışımızın sonsuza dek değiştiği.
Und alles, was diesem Archäologen der Zukunft zur Verfügung steht,
||||||||disposition|
||||archaeologist||||disposal|
Ve|her şey|ne|bu|arkeolog|-in|gelecek|-e|kullanım|var
||||||||disposición|
||||archeologowi||||dyspozycji|
Ve gelecekteki bu arkeoloğun elinde olan tek şey,
ist dein im Wald vergrabener Müll.
||||enterré|
||||buried|
dir|senin|içinde|orman|gömülü|çöp
||||zakopany|
é o seu lixo enterrado na floresta.
ormanlık alanda gömülü olan çöplüğündür.
Wir können nur hoffen, dass es in 12.000 Jahren noch jemanden gibt,
Biz|yapabiliriz|sadece|umut ediyoruz|-dığı|o|içinde|yıl|hala|birini|vardır
|||esperar|||||||
We can only hope that someone will still be around in 12,000 years' time,
Sadece 12.000 yıl sonra hâlâ bunu bilmek isteyen birinin olmasını umabiliriz,
der das wissen will.
o|bu|bilmek|ister
who wants to know.
ama bu sorunla bugün bile karşı karşıyayız.
Aber das Problem haben wir heute schon.
Ama|o|sorun|sahip|biz|bugün|zaten
Wir versuchen, eine Revolution zu rekonstruieren,
|||||reconstruct
Biz|denemek|bir|devrim|-i|yeniden inşa etmek
|||||rekonstruować
nosotros|||||
Bir devrimi yeniden inşa etmeye çalışıyoruz,
die 12.000 Jahre zurückliegt.
||back
12000|yıl|geri gider
bu 12.000 yıl öncesine dayanıyor.
Und alles, was wir haben, sind bloß Schatten der Menschen,
||||||merely|shadows||
Ve|her şey|ne|biz|sahipiz|dir|sadece|gölgeler|insanların|insanlar
Y||||||sólo|sombras||
Ve elimizde olan tek şey, insanların gölgeleri,
die unsere entfernte Vergangenheit als ihre Gegenwart erlebten.
||distant|||||experienced
o|bizim|uzak|geçmiş|olarak|onların|şimdi|yaşadı
|||||||doświadczali
||remota||||presente|
who experienced our distant past as their present.
uzak geçmişimizi kendi mevcutları olarak deneyimleyen.
Unsere Welt heute können wir uns in 4K mit Ton und in Farbe anschauen.
||||||||with|sound||||
Bizim|dünya|bugün|-ebiliriz|biz|kendimizi|içinde|4K|ile|ses|ve|içinde|renk|izlemek
|||||||||sonido|||color|ver
Bugünkü dünyamızı 4K, sesli ve renkli olarak izleyebiliyoruz.
Drei Generationen zurück - und wir sehen sie nur noch schwarz-weiß.
Üç|nesil|geri|ve|biz|görüyoruz|onları|sadece|daha||
Üç nesil geriye gittiğimizde - ve onları sadece siyah-beyaz görüyoruz.
Noch eine Generation, und es gibt nur noch verschwommene Fotografien.
||||||||floues|
||||||||blurred|photographs
Daha|bir|nesil|ve|o|var|sadece|daha|bulanık|fotoğraflar
||||||||rozmyte|zdjęcia
Bir nesil daha, ve sadece bulanık fotoğraflar kalıyor.
Noch weiter zurück, können wir die Vergangenheit noch
Daha|ileri|geri|yapabiliriz|biz|belirli|geçmiş|hala
Daha da geriye gittiğimizde, geçmişi hala
durch gemalte Bilder und Texte erleben.
|painted||||
aracılığıyla|boyanmış|resimler|ve|metinler|deneyimlemek
|||||experimentar
|malowane||||przeżywać
through painted pictures and texts.
resimlerle ve metinlerle yaşayabiliyoruz.
Nur 20 Generationen, von heute zurückgerechnet,
||||recalculé
||||back-calculated
Sadece|nesil|-den|bugün|geriye doğru hesaplandığında
||||cofając
Apenas 20 gerações, contando a partir de hoje,
Sadece 20 nesil, bugünden geriye doğru hesaplandığında,
musste noch jedes einzelne Wort von Hand abgeschrieben werden.
|||||||written|
zorunda|hala|her|tek|kelime|tarafından|elle|yazılmış|olması
|||||||spisane|
|||cada una|||||
her bir kelime elle yazılmak zorundaydı.
Und Überlieferungen werden weniger und unzuverlässiger.
|les traditions||||peu fiables
|traditions||||unreliable
Ve|aktarımlar|olacak|daha az|ve|güvenilmez
||se vuelven|||
|przekazy||||niesolidny
And traditions are becoming fewer and less reliable.
E as tradições estão se tornando cada vez menos confiáveis.
Ve aktarımlar daha az ve güvenilmez hale geliyor.
Der allererste Historiker lebte vor gerade mal 100 Generationen.
|very first||||||
The|very first|historian|lived|ago|just|only|generations
|najpierwszy||||||
İlk tarihçi sadece 100 nesil önce yaşadı.
Weiter zurück gibt es nur Epen und Legenden.
|||||épopées||
|||||epics||legends
Daha|geriye|vardır|o|sadece|destanlar|ve|efsaneler
|||||eposy||legendy
más|||||||leyendas
Further back there are only epics and legends.
Mais para trás, existem apenas épicos e lendas.
Daha geriye gittiğimizde sadece destanlar ve efsaneler var.
Und tote Könige, die auf Steinen prahlen.
||||||se vantent
||||||boast
Ve|ölü|krallar|(belirleyici zamir)|üzerinde|taşlar|övünürler
|||||kamieniach|chwalić się
|los muertos|los reyes||||
And dead kings boasting on stones.
Ve taşlarda övünen ölü krallar.
250 Generationen zurück, haben wir nur Bruchstücke,
|||||des fragments
|||||fragments
nesil|geri|sahip|biz|sadece|parçalar
|||||fragmenty
250 nesil geriye gittiğimizde, sadece parçalarımız var,
die wir im Boden finden und Abbildungen,
||||||des images
||||||illustrations
o|biz|içinde|toprak|buluruz|ve|resimler
|||glebie|||obrazki
toprakta bulduğumuz ve
deren ursprüngliche Bedeutung wir nicht mehr kennen.
|original|||||
onların|özgün|anlam|biz|değil|daha|biliyoruz
|pierwotnej|||||
cuyo|original|significado||||
whose original meaning we no longer know.
orijinal anlamını artık bilmediğimiz resimler.
Irgendwann wird die Menschheit quasi unsichtbar.
bir gün|olacak|insanlık|insanlık|neredeyse|görünmez
|||||casi invisible
At some point, humanity will become virtually invisible.
Bir noktada insanlık neredeyse görünmez olacak.
Trotzdem wissen wir aber wenigstens ein paar Dinge über unsere Vorfahren.
Yine de|biliyoruz|biz|ama|en azından|bir|birkaç|şeyler|hakkında|bizim|atalar
||||||||||antepasados
||||przynajmniej||||||przodków
Yine de, en azından atalarımız hakkında birkaç şey biliyoruz.
Wir wollen ihre Geschichte erzählen,
Biz|istiyoruz|onun|hikayesini|anlatmak
||||contar
Onların hikayesini anlatmak istiyoruz,
um ihren Einfluss auf uns heute zu verstehen.
-mek için|onların|etkisini|üzerindeki|bize|bugün|-i|anlamak
||influencia|||||entender
bugün üzerimizdeki etkilerini anlamak için.
Für etwa zwei Millionen Jahre oder etwa 80.000 Generationen
İçin|yaklaşık|iki|milyon|yıl|veya|yaklaşık|nesil
For about two million years or about 80,000 generations
Yaklaşık iki milyon yıl veya yaklaşık 80.000 nesil boyunca
verlief das Leben unserer Vorfahren mehr oder weniger unverändert.
se déroulait||||||||inchangé
lived||||||||
geçti|bu|yaşam|atalarımızın|atalar|daha|veya|daha az|değişmeden
||||||||sin cambios
verło||||||||niezmiennie
the lives of our ancestors were more or less unchanged.
atalarımızın yaşamı daha ya da daha az değişmeden devam etti.
Vor etwa 20.000 Jahren oder 800 Generationen
Önce|yaklaşık|yıl|veya|nesil
Yaklaşık 20.000 yıl önce veya 800 nesil önce
begann der moderne Mensch einen Prozess,
başladı|modern|modern|insan|bir|süreç
modern insan bir süreç başlattı,
der unsere Lebensweise für immer verändern sollte.
||façon de vivre||||
||lifestyle||||
o|bizim|yaşam tarzı|için|sonsuza dek|değiştirmek|-meliydi
||sposób życia||||
bu da yaşam tarzımızı sonsuza dek değiştirecekti.
Zunächst nur langsam, für einige wenige.
Öncelikle|sadece|yavaşça|için|birkaç|az
Primero||||algunos|pocas
Slowly at first, for a few.
Öncelikle yavaş, sadece birkaç kişi için.
Dann immer schneller, für immer mehr von uns.
O zaman|her zaman|daha hızlı|için|her zaman|daha fazla|-den|bize
|||||||nosotros
Sonra giderek hızlandı, hepimiz için.
Und plötzlich für fast alle.
Ve|aniden|için|neredeyse|herkes
Ve aniden neredeyse herkes için.
Damals gab es etwa eine Million moderner Menschen auf der Erde.
O zaman|vardı|o|yaklaşık|bir|milyon|modern|insan|üzerinde|dünya|dünya
O zamanlar dünyada yaklaşık bir milyon modern insan vardı.
Die meisten anderen menschlichen Spezies waren ausgestorben.
The|most|other|human|species|were|extinct
|||humanas|||extintas
Most other human species were extinct.
Diğer çoğu insan türü yok olmuştu.
Vermutlich mit unserer Unterstützung.
|||soutien
presumably|||support
Muhtemelen|ile|bizim|desteğimiz
probablemente|||apoyo
Muhtemelen bizim desteğimizle.
Dank ihrer Biologie hatten unsere Vorfahren die nötigen Fähigkeiten.
sayesinde|onların|biyoloji|sahipti|bizim|atalarımız|gerekli|yetenekler|beceriler
|||||antepasados|||
Atalarımızın biyolojisi sayesinde gerekli yeteneklere sahipti.
Generelle Intelligenz, um Dinge zu verstehen.
general|||||understand
Genel|Zeka|-mek için|şeyleri|-e|anlamak
Şeyleri anlamak için genel zeka.
Soziale Intelligenz, um einander zu verstehen.
Sosyal|Zeka|birbirini|anlamak|için|anlama
|||siebie||
Birbirini anlamak için sosyal zeka.
Und Sprache, um abstrakte Ideen auszudrücken
|||||d'exprimer
Ve|dil|için|soyut|fikirleri|ifade etmeye
|||abstrakcyjne||wyrażenia
Ve soyut fikirleri ifade etmek için dil.
und neue Konzepte zu erdenken.
||||concevoir
||concepts||think up
ve|yeni|kavramlar|için|düşünmek
||koncepcje||wymyślenia
Ve yeni kavramlar tasarlamak.
Das waren Menschen wie du!
O|dı|insanlar|gibi|sen
Onlar senin gibi insanlardı!
Sie kannten Freude und Leid,
Onlar|biliyorlardı|sevinç|ve|acı
Sevinç ve acıyı biliyorlardı,
langweilten sich, weinten und lachten.
s'ennuyaient||pleuraient||
bored||cried||laughed
sıkıldılar|kendileri|ağladılar|ve|güldüler
nudzili||płakali||śmiali
sıkıldılar, ağladılar ve güldüler.
Sie lebten in Gemeinschaften von wenigen Dutzend Menschen.
Onlar|yaşıyordu|içinde|topluluklar|kadar|birkaç|düzine|insan
|||||kilku||
Birkaç düzine insanın oluşturduğu topluluklarda yaşıyorlardı.
Sie beherrschen das Feuer
|maîtrisent||
|master||
Onlar|hakimdir|o|ateş
|dominan||
Ateşi kontrol ediyorlardı
und hatten Werkzeuge aus Holz, Stein und Knochen.
||||wood|||bone
ve|sahiptiler|aletler|dan|ahşap|taş|ve|kemik
||herramientas||madera|||hueso
ve ağaç, taş ve kemikten aletler yapmışlardı.
Sie erzählten Geschichten, trauerten um ihre Toten, schufen Kunst.
|||pleuraient|||||
|||mourned||||created|
Onlar|anlattılar|hikayeler|yas tuttular|için|onların|ölüleri|yarattılar|sanat
||||||muertos|crearon|arte
|opowiadali|historie|żałowali|||||
They told stories, mourned their dead, created art.
Eles contaram histórias, prantearam seus mortos, criaram arte.
Hikayeler anlattılar, ölüleri için yas tuttular, sanat yarattılar.
Und handelten alle möglichen Waren mit anderen Stämmen.
|échangerent||||||tribus
|traded||||||tribes
Ve|ticaret yaptılar|tüm|mümkün|mallar|ile|diğer|kabileler
|handlowali||||||plemionami
Y|||posibles|productos|||
And traded all kinds of goods with other tribes.
Ve diğer kabilelerle her türlü mal ticareti yaptılar.
Von Obsidian bis hin zu Muschelschalen.
|||||coquilles de mollusques
|obsidian||||shells
-den|obsidyen|kadar|-e|-ya|deniz kabukları
|||hasta||
|Obsidian||||muszle
From obsidian to mussel shells.
Obsidiyandan deniz kabuklarına kadar.
Manche machten Jagd auf Großwild und kamen weit herum.
||||gros gibier||||
||||big game||||
Bazıları|yaptılar|av|üzerine|büyük av|ve|geldiler|uzak|etrafa
niektórzy|robiły|||duże zwierzęta||||
los manche||caza||||||por ahí
Some hunted big game and traveled far.
Alguns caçavam animais grandes e viajavam para longe.
Bazıları büyük av hayvanlarını avladı ve geniş alanlara yayıldı.
Andere sammelten eher Pflanzen und wieder andere blieben größtenteils
Diğerleri|topladı|daha çok|bitkileri|ve|tekrar|diğerleri|kaldı|büyük ölçüde
|zbierały|||||||przeważnie
|recolectaban|más bien||||||en su mayoría
Diğerleri daha çok bitki topladı ve bazıları çoğunlukla
in einer Region, wo es reichlich Fisch und Meeresfrüchte gab.
||||||||seafood|
bir|bir|bölge|nerede|o|bol|balık|ve|deniz ürünleri|vardı
|||||obficie|||owoce morza|
|||||abundante||||
bol balık ve deniz ürünlerinin bulunduğu bir bölgede kaldı.
So war das für die längste Zeit der Menschheitsgeschichte.
|||||plus long|||
|||||longest|||
Böyle|oldu|o|için|en|en uzun|zaman|insanlık|tarih
Bu, insanlık tarihinin en uzun süresi boyunca böyleydi.
Dann begann ein langsamer Übergang,
||||transition
||||transition
Sonra|başladı|bir|yavaş|geçiş
||||transición
Sonra yavaş bir geçiş başladı,
der Schritt für Schritt zu einer Revolution wurde.
bu|adım|için|adım|bir|devrim|devrim|oldu
|paso||||||
adım adım bir devrime dönüştü.
Erste handfeste Hinweise dafür stammen aus dem Jordantal,
|concrètes|indices|||||Vallée du Jourdain
|concrete||||||Jordan Valley
İlk|somut|kanıtlar|bunun için|gelmektedir|-den|belirli artikel|Ürdün Vadisi
||wskazówki|||||Dolina Jordanu
||indicios|para ello|provienen|||
Bunun için ilk somut kanıtlar Ürdün Vadisi'nden gelmektedir,
wo unsere Vorfahren vor über 20.000 Jahren wilden Weizen sammelten.
|||||||wheat|
nerede|bizim|atalar|önce|üzerinde|yıl|yabani|buğday|topladılar
||||||silvestre||recolectaban
||przodkowie||||dzikim|pszenicę|
where our ancestors gathered wild wheat over 20,000 years ago.
atalarımızın 20.000 yıl önce yabani buğday topladığı yer.
Dabei merkten sie,
|noticed|
Bu arada|fark ettiler|onlar
|zauważyły|
They realized,
Bununla birlikte, fark ettiler,
dass Samen im Boden im nächsten Jahr neue Pflanzen brachten.
|semences||||||||
-dığı -diği|tohumlar|içinde|toprak|içinde|gelecek|yıl|yeni|bitkiler|getirdi
|nasiona||glebie||||||przyniosą
|las semillas||suelo||||||
que as sementes no solo trouxeram novas plantas no ano seguinte.
topraktaki tohumların bir sonraki yıl yeni bitkiler getirdiğini.
Säten sie Samen von leckeren Pflanzen an einem Ort aus,
sème|||||||||
sow||||delicious|||||
Ekim|onlar|tohumlar|-den|lezzetli|bitkiler|-da|bir|yer|dışarı
||semillas||sabrosas|||||
siewa|||||||||
Sow seeds of tasty plants in one place,
Semeie sementes de plantas deliciosas em um lugar
Lezzetli bitkilerin tohumlarını bir yere ektiklerinde,
konnten sie dort im nächsten Jahr mehr davon ernten.
could|they|there|in|next|year|more|of it|harvest
||allí||||||cosechar eso
bir sonraki yıl oradan daha fazlasını hasat edebiliyorlardı.
Das Ansäen war eine tolle Ergänzung zum Jagen und Sammeln.
|ensemencement||||complément||||
|sowing||||addition||||
(belirtili artikel)|ekim|idi|(belirsiz artikel)|harika|ek|için|avlanma|ve|toplama
|||||||caza||recolección
|siew||||uzupełnienie||||
Seeding was a great complement to hunting and gathering.
Ekim, avlanma ve toplama için harika bir tamamlayıcıydı.
Im nächsten Jahr konnte man zurückkehren
|||||return
Gelecek|yıl|yıl|geri dönebilir|insanlar|dönebilir
|||||regresar
Gelecek yıl geri dönülebilir.
und eine vorübergehende Siedlung
||temporaire|établissement
||temporary|
ve|bir|geçici|yerleşim
ve geçici bir yerleşim yeri
mit einer sicheren Nahrungsquelle aufbauen.
|||source de nourriture|
|||food source|
ile|bir|güvenli|gıda kaynağı|inşa etmek
||||desarrollar
|||źródło pożywienia|
with a secure food source.
güvenli bir gıda kaynağı ile kurulabilir.
Mit diesem Getreide backten unsere Vorfahren das erste Brot
|||furent cuits|||||
|||baked|||||
ile|bu|tahıl|pişirdiler|bizim|atalarımız|o|ilk|ekmek
|||pieczono||przodkowie|||
||grano||||||
Bu tahıllarla atalarımız ilk ekmeği pişirdi
und brauten das erste Bier.
|brauèrent|||
|brewed|||
ve|bira yaptılar|o|ilk|bira
|warzyli|||
ve ilk birayı yaptı.
Jede Generation lernte mehr über die Pflanzen und Tiere in ihrer Umgebung
Her|nesil|öğrendi|daha fazla|hakkında|o|bitkiler|ve|hayvanlar|içinde|onların|çevre
|||||||||||otoczeniu
|||||||||||entorno
Her nesil, çevresindeki bitkiler ve hayvanlar hakkında daha fazla şey öğrendi.
und wie sie sich sie zunutze machen konnten.
|||||à profit||
|||||to their advantage||could
|wie sie||||||
ve|nasıl|onlar|kendilerini||yararına|kullanmak|yapabildiler
|||||zyskać||
|||||aprovechar||
ve bunları nasıl kullanabileceklerini.
Und es gab viel zu lernen.
Ve|o|vardı|çok|için|öğrenmek
Ve öğrenilecek çok şey vardı.
Langsam wurde das Wissen erweitert,
||||étendu
||||expanded
Yavaşça|oldu|bu|bilgi|genişletildi
|||conocimiento|
Yavaş yavaş bilgi genişledi,
von Generation zu Generation weitergegeben und wieder erweitert.
||||passed down|||expanded
dan|nesil|e|nesil|aktarılmış|ve|tekrar|genişletilmiştir
||||transmitido|||
passed on from generation to generation and expanded again.
nesilden nesile aktarıldı ve tekrar genişletildi.
Durch diesen frühen Ackerbau benötigten unsere Vorfahren
||||needed||
Bu|erken|erken|tarım|ihtiyaç duydu|bizim|atalar
A través de|||agricultura de campo|necesitaban||
It was through this early farming that our ancestors needed
Bu erken tarım sayesinde atalarımız
viel weniger Platz, um ein einziges Individuum zu ernähren.
|||||einzelnes|||
çok|daha az|alan|-mek/-mak için|bir|tek|birey|-i/-ı|beslemek
||||||||alimentar
tek bir bireyi beslemek için çok daha az alana ihtiyaç duydular.
Das ermöglichte es, länger an ein und demselben Ort zu bleiben.
|permettait|||||||||
|enabled|||||||||
Bu|sağladı|bunu|daha uzun|de|bir|ve|aynı|yerde|için|kalmayı
|permitió||||||mismo|||quedarse
Esto hizo posible permanecer más tiempo en un mismo lugar.
Bu, aynı yerde daha uzun süre kalmayı mümkün kıldı.
Vor etwa 12.000 Jahren
Önce|yaklaşık|yıl
Yaklaşık 12.000 yıl önce
fügten sich diese einzelnen Puzzleteile des Fortschritts
faisaient||||pièces de puzzle||
fitted||||puzzle pieces||progress
eklenmiş|birbirine|bu|ayrı|bulmacanın parçaları|ilerlemenin|ilerlemenin
|||individuales|||
fugły||||elementy puzzli||
these individual pieces of the progress puzzle fitted together
bu ilerlemenin tekil parçaları bir araya geldi.
zu einem neuen Bild zusammen.
bir|yeni|resim||bir araya
yeni bir resim oluşturuyor.
Die meisten Kalorien, die wir heute zu uns nehmen,
||||||||take
The|most|calories|that|we|today|to|ourselves|consume
A maioria das calorias que comemos hoje
Bugün aldığımız kalori çoğunluğu,
stammen von etwa 15 ursprünglichen Gründerpflanzen ab,
|||original|founding plants|
köken almak|-den|yaklaşık|orijinal|ana bitkiler|itibaren
||||roślin założycielskich|
|||originales||
are descended from around 15 original founder plants,
yaklaşık 15 orijinal ana bitkiden gelmektedir,
die der Mensch in den folgenden paar Tausend Jahren kultivierte.
|||||||||cultivated
o|belirsiz artikel|insan|içinde|den|sonraki|birkaç|bin|yıl|kültürleştirdi
|||||następnych||||kultivował
|||||siguientes||||
ki bunlar insan tarafından sonraki birkaç bin yıl içinde yetiştirilmiştir.
Was wir heute die Agrarrevolution nennen,
||||agricultural revolution|
Ne|biz|bugün|tarım|tarım devrimi|adlandırdığımız
|||||llamamos
||||rewolucja agrarna|
Bugün tarım devrimi olarak adlandırdığımız şey,
begann nicht über Nacht.
başladı|değil|hakkında|gece
|||noche
bir gecede başlamadı.
Sie war ein langsamer Prozess,
O|dı|bir|yavaş|süreç
Yavaş bir süreçti,
der von einigen kleinen Gruppen ausging
|||||emanated
o|tarafından|bazı|küçük|gruplar|çıktı
|||||pochodził
|||||provenía de
which emanated from a few small groups
bazı küçük gruplardan başladı
und über viele Generationen durch schrittweise Veränderung
|||||progressive|
|||||stepwise|
ve|boyunca|birçok|nesil|aracılığıyla|adım adım|değişim
||||||zmiana
||||||cambio
ve birçok nesil boyunca kademeli değişimle
eine neue Ära herbeiführte.
|||a conduit
|||brought about
bir|yeni|çağ|getirdi
|||doprowadziła
yeni bir dönemi getirdi.
Das Zeitalter der Menschen.
The|Age|of|Humans
La|era||
İnsanların çağı.
Über die nächsten paar Tausend Jahre nahm der Fortschritt Fahrt auf.
|||||||||speed|
Üzerine|belirsiz artikel|gelecek|birkaç|bin|yıl|aldı|belirsiz artikel|ilerleme|hız|üzerine
||||||tomó|||velocidad|
Progress picked up speed over the next few thousand years.
Önümüzdeki birkaç bin yıl boyunca ilerleme hız kazandı.
Aus Jägern und Sammlern wurden Bauern,
|||gatherers||
-den|avcılardan|ve|toplayıcılardan|oldular|çiftçiler
|||||agricultores
|||zbieraczy||
Hunters and gatherers became farmers,
Avcılar ve toplayıcılardan çiftçiler oldu,
die in Dörfern, Gemeinden und schließlich Städten lebten.
|||communes||||
||villages|||||
onlar|içinde|köylerde|beldelerde|ve|nihayet|şehirlerde|yaşadılar
|||municipios||finalmente||
who lived in villages, communities and eventually towns.
köylerde, topluluklarda ve nihayetinde şehirlerde yaşadılar.
Zogen Bauern in neue Gebiete,
||||territoires
Moved||||
Göçtü|çiftçiler|içine|yeni|bölgeler
los campesinos||||áreas
||||territories
Farmers moved to new areas,
Çiftçiler yeni bölgelere göç etti,
verdrängten sie dort die nomadischen Stämme.
ont chassé|||||
displaced||||nomadic|tribes
sürgün ettiler|onlar|orada|o|göçebe|kabileler
||||nomadyckie|
desplazaron|||||tribus
they displaced the nomadic tribes there.
orada göçebe kabileleri bastırdılar.
Oder diese wurden ebenfalls zu Bauern.
Veya|bunlar|oldular|ayrıca|olarak|çiftçilere
|||también||campesinos
Or they also became farmers.
Ou eles também se tornaram agricultores.
Ya da bunlar da çiftçi oldular.
Dieser Prozess war weder kurz noch schmerzlos.
||||||sans douleur
||||||painless
Bu|süreç|idi|ne|kısa|ne de|acısız
||||||bezbolesny
This process was neither quick nor painless.
Este proceso no fue ni rápido ni indoloro.
Bu süreç ne kısa ne de acısızdı.
Die ursprüngliche Ernährung der Nomaden war sehr ausgewogen
|||||||équilibrée
||||nomads|||balanced
The|original|diet|of|nomads|was|very|balanced
|original|dieta|||||
Göçebelerin orijinal beslenmesi çok dengeliydi
mit über 250 verschiedenen Pflanzen und Tieren.
ile|üzerinde|farklı|bitkiler|ve|hayvanlar
250'den fazla farklı bitki ve hayvanla.
Der Übergang zur Landwirtschaft bedeutete für manche
|transition|||||
|transition|||||
Geçiş|geçiş|tarıma|tarım|anlamına geliyordu|için|bazıları
||||znaczył||
|transición|||||
Tarıma geçiş bazıları için
eine drastische Einschränkung des Speiseplans.
||restriction||du menu
|drastic|restriction||meal plan
bir|drasik|kısıtlama|-in|yemek planı
||||planu posiłków
||restricción||
beslenme planında ciddi bir kısıtlama anlamına geliyordu.
Manche haben anscheinend sogar an Unterernährung gelitten.
||apparemment|||malnutrition|souffert
||apparently|||undernutrition|
Bazıları|sahip|görünüşe göre|hatta|üzerinde|yetersiz beslenme|acı çekti
|||||niedożywienie|cierpieli
||aparentemente|incluso|||sufrido
Alguns até parecem ter sofrido de desnutrição.
Bazıları görünüşe göre yetersiz beslenmeden bile muzdarip olmuş.
Beengt und auch mit Tieren zusammen zu leben,
étroit|||||||
Cramped|||||||
Sıkışık|ve|ayrıca|ile|hayvanlarla|birlikte|-e-a|yaşamak
|y||||juntos||
Cramped and living together with animals,
Sıkışık ve hayvanlarla birlikte yaşamak,
bot außerdem fruchtbaren Boden für Krankheiten.
||fertile|||
also||fertile|||
ayrıca|ayrıca|verimli|toprak|için|hastalıklar
||żyznej|gleba||
|además|suelo fértil|||
also provided fertile ground for disease.
ayrıca hastalıklar için verimli bir zemin sağlıyordu.
Quasi alle Infektionskrankheiten,
almost||infectious diseases
Neredeyse|tüm|enfeksiyon hastalıkları
||choroby zakaźne
Neredeyse tüm enfeksiyon hastalıkları,
die von Mikroorganismen ausgelöst werden,
|||déclenchées|
|||triggered|
o|tarafından|mikroorganizmalar|tetiklenen|olur
|||wywołane|
which are triggered by microorganisms,
mikroorganizmalar tarafından tetiklenen,
die sich an den Menschen angepasst haben,
|||||adapted|
o|kendilerini|e|insan|insanlara|uyum sağlamış|sahip
|||||adaptado|
that have adapted to humans,
que se adaptaram aos humanos,
insanlara uyum sağlamış olan,
entstanden in den letzten 10.000 Jahren.
oluştu|içinde|10000|son|yıl
powstały||||
surgido||||
son 10.000 yılda ortaya çıkmıştır.
Die Sterblichkeit stieg drastisch an, vor allem unter Kindern.
|||drastiquement|||||
|mortality||drastically|||||
Ölüm|oranı|arttı|dramatik şekilde|yükseldi|özellikle|hepsi|arasında|çocuklar
||aumentó|||||entre|los niños
Mortality rose dramatically, especially among children.
Özellikle çocuklar arasında ölüm oranı dramatik bir şekilde arttı.
Trotzdem wurden wir immer mehr.
Yine de|olduk|biz|her zaman|daha fazla
Still, we grew bigger and bigger.
Yine de, biz giderek daha fazla olduk.
Denn Frauen konnten durch das sesshafte Leben mehr Kinder gebären.
|||||sédentaire||||avoir
|||||settled||||give birth
Çünkü|Kadınlar|yapabiliyordu|aracılığıyla|o|yerleşik|yaşam|daha fazla|çocuklar|doğurmak
|||||osiadłe||||rodzić
Porque as mulheres poderiam ter mais filhos com a vida sedentária.
Çünkü kadınlar yerleşik yaşam sayesinde daha fazla çocuk doğurabiliyordu.
Und für einen Bauern bedeuteten mehr Kinder mehr helfende Hände.
||||signifiaient|||||
||||meant||||helping|
Ve|için|bir|çiftçi|anlamına geliyordu|daha fazla|çocuklar|daha fazla|yardımcı|eller
|||rolnik|znaczyły||||pomocne|
Y|||||||||
Ve bir çiftçi için daha fazla çocuk, daha fazla yardımcı el demekti.
Obwohl also mehr Menschen früher starben,
|||||died
rağmen|yani|daha fazla|insanlar|daha erken|öldü
aunque|||||morían
Portanto, embora mais pessoas tenham morrido antes
Yani daha fazla insan erken ölmesine rağmen,
wuchsen Dörfer und Städte und die Zahl der Menschen explodierte.
grew|||||||||exploded
büyüdü|köyler|ve|şehirler|ve|(belirli artikel)|sayı|(belirli artikel)|insanlar|patladı
crecieron|pueblos||||||||
köyler ve şehirler büyüdü ve insan sayısı patladı.
Schon etwa 100 Generationen nach Beginn der Menschlichen Ära,
|||||the||
Zaten|yaklaşık|nesil|sonra|başlangıcı|insanlık||çağı
Ya|||||||
İnsanlık Çağı'nın başlangıcından yaklaşık 100 nesil sonra,
waren wir um die vier Millionen.
olduk|biz|civarında|yaklaşık|dört|milyon
dört milyona yakın bir nüfusa ulaştık.
Dadurch stieg der Nahrungsbedarf.
|||besoin alimentaire
|||food needs
Bu nedenle|arttı|(belirli artikel)|gıda ihtiyacı
|||zapotrzebowanie na żywność
Por eso|||
Bu, gıda ihtiyacının artmasına neden oldu.
Und Menschen waren gezwungen, immer noch effizientere Wege zu finden,
||||||more efficient|||
Ve|insanlar|vardı|zorunlu|her zaman|hala|daha verimli|yollar|için|bulmaya
||||||efektywniejsze|||
|||obligadas a||||||
Ve insanlar, kalori elde etmek için daha verimli yollar bulmak zorunda kaldılar.
um an Kalorien zu kommen.
-mek için|üzerinde|kalori|-e|ulaşmak
.
Was die neue Lebensweise zementierte.
||||cemented
Ne|bu|yeni|yaşam tarzı|pekiştirdi
||||zcementowała
|||estilo de vida|
Which cemented the new way of life.
Yeni yaşam tarzını pekiştiren.
Zurück zum Jagen und Sammeln
Geri|avcılık ve toplayıcılık|avcılık|ve|toplayıcılık
de vuelta||||
Avcılığa ve toplayıcılığa geri dönüş
hätte für die meisten den Hungertod bedeutet.
|||||hunger death|
-di|için|çoğu|çoğu|açlık|açlık ölümü|anlamına geliyordu
|||||śmierć głodowa|
significaria fome para a maioria deles.
çoğu için açlıktan ölmek anlamına gelirdi.
Eine Frage bleibt: Warum?
Bir|soru|kalıyor|neden
Bir soru kalıyor: Neden?
Wieso tauschten die Menschen die Freiheit, von der Natur zu leben
|ont échangé|||||||||
|exchanged|||||||||
Neden|değiştirdiler|(belirli artikel)|insanlar|(belirli artikel)|özgürlük|(den)|(belirli artikel)|doğa|(için)|yaşamak
|wymieniali|||||||||
¿Por qué||||||||||
Why did people exchange the freedom to live from nature
Por que as pessoas trocaram a liberdade de viver da natureza
İnsanlar neden doğadan yaşam özgürlüğünü değiştirdi?
und sich so vielseitig zu ernähren, gegen die Plackerei des Ackerbaus
|||varié|||||travail pénible||
|||versatile|||||toil||agriculture
ve|kendini|bu kadar|çok yönlü|için|beslenmek|karşı|tarım|zahmet|ın|tarımın
|||wielostronnie|||||trudności||rolnictwa
|||versátilmente||alimentarse|||||cultivo agrícola
and to eat so versatile, against the drudgery of agriculture
e comer de forma versátil, contra o trabalho enfadonho da agricultura
ve böylece tarımın zahmetine karşı çok yönlü beslenmek
und eine oft eingeschränkte Ernährung ein?
|||limitée||
|||restricted|diet|
ve|bir|sık sık|kısıtlı|beslenme|mı
||||dieta|
|||ograniczona|dieta|
and an often restricted diet?
ve sık sık kısıtlı bir beslenme mi?
Das weiß niemand so genau.
Bu|biliyor|kimse|o kadar|kesin
|sabe|||exactamente
Bunu kimse tam olarak bilmiyor.
Ein Klimawandel scheint den Übergang ermöglich zu haben.
||||transition|||
||||transition|enable||
Bir|iklim değişikliği|gibi görünüyor|geçişin|geçiş|mümkün kılmak|için|olmuş
|||||umożliwić||
||parece||transición|||
Climate change seems to have made the transition possible.
Bir iklim değişikliği geçişi mümkün kılmış gibi görünüyor.
Und manche Wissenschaftler halten auch externe Faktoren
|||||external|
Ve|bazı|bilim insanları|tutar|ayrıca|dış|faktörler
|||consideran|||
Ve bazı bilim insanları dışsal faktörleri de dikkate alıyor.
wie Unterernährung oder Überbevölkerung für möglich.
|sous-alimentation||||
|||overpopulation||
gibi|yetersiz beslenme|veya|aşırı nüfus|için|mümkün
|desnutrición||||
such as malnutrition or overpopulation are possible.
yetersiz beslenme veya aşırı nüfus için mümkün.
Was allerdings sehr umstritten ist.
|||controversé|
|||controversial|
Ne|ancak|çok|tartışmalı|dır
|||controversial|
However, this is highly controversial.
Ancak bu çok tartışmalı.
Heute herrscht die Meinung vor,
|règne|||
Bugün|hakim|bu|görüş|önünde
|predomina|||
Today, the prevailing opinion is,
Bugün hâkim olan görüş,
dass es eine bewusste Entscheidung war,
|||consciente||
|||conscious||
-dığı|o|bir|bilinçli|karar|dı
||||decisión|
|||świadoma||
that it was a conscious decision,
bu, sayısız topluluğun birbirinden bağımsız olarak aldığı bilinçli bir karardı.
die unzählige Gemeinschaften unabhängig von einander trafen.
||||||se rencontraient
|||independently|||met
(belirli artikel)|sayısız|topluluklar|bağımsız|-den||buluştu
||społeczności|||od siebie|spotkały
|innumerables|comunidades|independientemente|||
that countless communities met independently of each other.
Vielleicht liegt auch eine ganz urmenschliche Fähigkeit zugrunde.
|||||humaine||
|||||primitive human||underlies
Belki|yatar|de|bir|tamamen|insanlara özgü|yetenek|altında
|||||||subyacente
|||||prymitywnej||u podstawy
Perhaps it is also based on a very basic human ability.
Belki de tamamen insana özgü bir yetenek vardır.
Zusammenzukommen, eine gemeinsame Identität zu entwickeln,
se rassembler|||||
come together|||||
bir araya gelmek|bir|ortak|kimlik|-e-a|geliştirmek
spotkać się|||||rozwijać
Bir araya gelmek, ortak bir kimlik geliştirmek,
Geschichten und Wissen auszutauschen.
|||échanger
hikayeler|ve|bilgi|değiştirmek
|||wymieniać
|||intercambiar historias y conocimientos
hikayeleri ve bilgileri paylaşmak.
Manche Archäologen denken, dass Gruppen von Jägern und Sammlern
Bazı|arkeologlar|düşünüyor|-dığı|gruplar|-den|avcılar|ve|toplayıcılar
Bazı arkeologlar, avcı ve toplayıcı grupların
weit gereist sind für gemeinsame Feste und Rituale.
|traveled||||||rituals
uzak|seyahat etmiş|dır|||bayramlar||ritüeller
|podróżowali||||święta||
ortak kutlamalar ve ritüeller için uzaklara seyahat ettiklerini düşünüyor.
Und sich dann auch über ihre Art von Innovation ausgetauscht haben.
|||||||||exchanged|
Ve|kendilerini|sonra|de|hakkında|onların|tür|-den|yenilik|değiş tokuş|sahip oldukları
And then also exchanged ideas about their type of innovation.
E então trocaram ideias sobre seu tipo de inovação.
Ve sonra kendi yenilik türleri hakkında da fikir alışverişinde bulundular.
Verbesserte Jagdtechniken und Werkzeugherstellung,
|techniques de chasse||fabrication d'outils
|hunting techniques||tool making
Geliştirilmiş|Avcılık teknikleri|ve|Alet yapımı
|techniki polowania||produkcja narzędzi
Geliştirilmiş av teknikleri ve alet yapımı,
wie man Tiere einfangen und züchten konnte,
|||||élever|
|||capture||breed|
nasıl|insan|hayvanları|yakalamak|ve|yetiştirmek|yapabilirdi
|||capturar animales||criar|
hayvanları nasıl yakalayacakları ve yetiştirecekleri,
welche Pflanzen gesammelt und vermehrt werden konnten.
hangi|bitkiler|toplanmış|ve|çoğaltılmış|olacak|-ebildi
||recolectadas||propagadas||
hangi bitkilerin toplanıp çoğaltılabileceği.
Vielleicht tauschten sie sogar Samen aus.
|exchanged|||seeds|
Belki|değiştirdiler|onlar|hatta|tohumlar|dışarı
|intercambiaron|||semillas|
Perhaps they even exchanged seeds.
Belki de tohum bile değiştirmişlerdir.
Es ist gut möglich, dass sich durch solche Versammlungen
||||||||réunions
||||||||meetings
O|dır|iyi|mümkün|ki|kendini|aracılığıyla|böyle|toplantılar
||||||||zgromadzenia
||||||a través de|tales|reuniones
Bu tür toplantılar sayesinde
landwirtschaftliches Wissen
agricole|
agricultural|
tarımsal|bilgi
rolnicza|
Agricultural knowledge
tarımsal bilgi
in viele eigentlich isolierte Gruppen von Menschen verbreitete
|||isolated||||spread
içinde|birçok|aslında|izole|grup|-den|insanlar|yayıldı
|||izolowanych||||
||realmente|||||
aslında izole olmuş birçok insan grubuna yayıldı
und damit dem Lebenswandel
|||mode de vie
|||lifestyle
ve|böylece|bu|yaşam tarzı
|||styl życia
|||estilo de vida
ve böylece yaşam tarzı
von Tausenden vorhergegangenen Generationen ein Ende setzte.
||précédentes||||
||previous||||
tarafından|binlerce|önceki|nesiller|bir|son|koydu
||||||puso fin
||minionych||||
binlerce önceki neslin sonunu getirdi.
Die Fähigkeit zusammenzukommen, um zu feiern,
The|ability|to come together|to|to|celebrate
|capacidad|reunirse|||celebrar
Bir araya gelme yeteneği, kutlamak için,
sich auszutauschen und von einander zu lernen,
birbirleriyle|bilgi alışverişinde|ve|birbirlerinden|birbirlerine|-den|öğrenmeye
|intercambiarse|||entre sí||
birbirimizle bilgi alışverişinde bulunmak ve öğrenmek,
war vielleicht der erste Schritt in unsere moderne Welt.
belki|ilk|adım|modern|dünya|içinde|bizim|modern|dünya
belki de modern dünyamıza atılan ilk adımdı.
Wir verdanken diesen Menschen viel.
|owe|||
Biz|borçluyuz||insana|çok
|zawdzięczamy|||
Bu insanlara çok şey borçluyuz.
Wir sind heute immer noch dieselben Menschen,
|||||the same|
Biz|varız|bugün|her zaman|hala|aynı|insanlar
Bugün hala aynı insanlarız,
auch wenn es sich oft nicht so anfühlt.
|||||||feels
bile|-dığında|o|kendini|sık sık|değil|böyle|hisseder
también|||||||siente
her ne kadar sık sık böyle hissettirmese de.
Vielleicht ist es an der Zeit, wieder zusammenzukommen,
|||||||to come together
Belki|dir|bu|de|zaman|zaman|tekrar|bir araya gelmeye
Belki de tekrar bir araya gelme zamanıdır,
unser wissen zu teilen und unsere gemeinsame Existenz zu feiern,
bizim|bilgi|-e|paylaşmak|ve|bizim|ortak|varoluş|-e|kutlamak
bilgimizi paylaşmak ve ortak varlığımızı kutlamak için,
um einen neuen, friedlichen Übergang einzuleiten.
||||transition|d'initier
|a||peaceful|transition|to initiate
-mek için|bir|yeni|barışçıl|geçiş|başlatmak
|||||wprowadzić
||||transición|
yeni, barışçıl bir geçiş başlatmak için.
Vielleicht die planetare Revolution, die erneut alles verändern wird.
|||||à nouveau|||
||planetary||||||
Belki|o|gezegenler arası|devrim|o|yeniden|her şeyi|değiştirecek|olacak
|||||nuevamente|||
||planetarna||||||
Maybe the planetary revolution that will change everything again.
Belki de her şeyi yeniden değiştirecek gezegensel devrim.
Hoffentlich werden unsere Nachfahren
|||descendants
|||descendants
Umarım|olacak|bizim|torunlar
|||potomkowie
|||descendientes
Umarım torunlarımız
in 12.000 Jahren dankbar auf uns zurückschauen.
|||||regarder
|||||look back
içinde|yıl|minnettar|üzerinde|bize|geri bakacak
||wdzięczny|||patrzeć
12.000 yıl sonra bize minnettar bakacaklar.
Dankbar für die unglaubliche Welt, in der sie leben dürfen.
minnettar|için|o|inanılmaz|dünya|içinde|o|onlar|yaşamak|izinli
|||niesamowity||||||
|||increíble||||||pueden vivir
Yaşamak zorunda oldukları inanılmaz dünya için minnettar.
(Futuristische Geräusche)
|bruits
futuristic|
Gelecekten gelen|Sesler
futurystyczne|dźwięki
(Gelecekçi sesler)
(Sphärische Musik, Vogelzwitschern)
spherical||birdsong
Küresel|Müzik|Kuş cıvıltısı
(Sferik müzik, kuş cıvıltısı)
SENT_CWT:AFkKFwvL=7.81 PAR_TRANS:gpt-4o-mini=3.92
tr:AFkKFwvL
openai.2025-01-22
ai_request(all=216 err=0.00%) translation(all=180 err=1.11%) cwt(all=1262 err=0.87%)