×

Χρησιμοποιούμε cookies για να βελτιώσουμε τη λειτουργία του LingQ. Επισκέπτοντας τον ιστότοπο, συμφωνείς στην cookie policy.


image

Beyhan Budak, YAVAŞLA!

YAVAŞLA!

Hızlı bir arabanın içinde gibiyiz.

Tek odaklandığımız konu HIZ.

ve varmak istediğimiz hedefe olabildiğince hızlı varabilmek.

Ama gözden kaçırdığımız şeyler var.

Geçtiğimiz yolda nasıl insanlar yaşıyor? Geçtiğimiz yolun nasıl bir manzarası var?

ve o yol civarında nasıl bir hayat sürülüyor?

Farkına varamadığımız, kaçırdığımız çok önemli bir nokta var.

Bazen yolun kendisi amaçtır...

Her şeyin bir amacı ve faydası olması gerektiği gerekir gibi düşünüyoruz.

Parça parça her yerdeyiz. Ama aslında tam olarak hiçbir yerde değiliz.

Bazen boş boş yürümek boş boş yatakta uzanmak bile bize bir suçluluk duygusu veriyor.

Sanki hayat geçiyor. Kaçırıyorsun hayatı. KOŞ! Bir şeyler yap.

O dürtü bizi devamlı harekete geçiriyor.

Tatile gittiğimiz zamanlarda dahi; gitmen lazım, görmen lazım, sabah erken kalkman lazım, kahvaltıyı kaçırmaman lazım.

Hep koşturmaca hep koşturmaca.

Peki bunlardan bize geriye kalan ne?

Sadece gerginlik, huzursuzluk, depresyon ve anksiyete.

Yavaşlamamız lazım!

Hayatın tadını çıkartabilmek için, bazen sakinleşebilmek ve bazen sadece kendimizi iyi hissedebilmek için.

Çünkü bu hayat bir kere geliyor elimize. ve bir yerlere koşturmaya çalışırken

Cep telefonu kullanırken birisiyle konuşmaya çalışıyoruz, arabayla giderken cep telefonu elimizde, ..

.. bilgisayarla uğraşırken bir yandan televizyona bakıyoruz bir yandan yemeğimizi yiyoruz.

Birçok şeyi yaptığımızı zannediyoruz ama aslında hiçbir şeyi tam olarak yapamıyoruz.

YAVAŞLAmamız lazım!

Manzaranın tadını çıkartabilmemiz için, insanlığımızın farkına varabilmek için, YAVAŞLAmamız lazım!

Bir hikaye var çok eskiden duyduğum aklımda kalan.

Ondan bahsetmek istiyorum size.

Zamanın birinde bir türlü mutluluğu, huzuru yakalayamayan bir genç adam varmış.

Bu genç adam herkese soruyor: Nasıl mutlu olabilirim? Nasıl huzurlu olabilirim?

Herken buna bir cevap veriyor kendince, mutluluğu arayan adam da bunu deniyor.

Bir süre belki işe yarıyor ama eninde sonunda bu adamın derdine kimse derman olamıyor.

Böyle uzun zamanlar geçiyor

ve günün birinde adama diyorlar ki: 'senin derdine derman olacak çok uzak yerde yaşayan bilge bir adam var.

Onu git, bul. Eğer bu derdin bir dermanı varsa, o adamdadır' diye.

Bizim mutluluğu arayan adam hiç üşenmiyor.

Çok uzun süre boyunca çok uzun yollar gidiyor ve o adama ulaşıyor.

Kocaman güzel bir sarayda yaşıyor bu bilge adam.

Adamın yanına gidiyor, diyor ki: ' böyle böyle bir sorunum var.'

Ben uzun yıllardır mutluluğu, huzuru arıyorum ancak bulamıyorum.

Adam sakin bir şekilde bizim adama bir kaşık veriyor ve kaşığın üstüne bir yumurta koyuyor.

Bu kaşığı; üstündeki yumurtayla düşürmeden ağzında tutarak sarayı gezmeni istiyorum..

.. benim biraz işlerim var. Dolaşıp geldikten sonra tekrar gel yanıma diyor.

Bizim adam dikkatli ve özenli bir şekilde sarayı dolaşmaya başlıyor ama ağzında kaşık ve üstünde yumurta.

Bir süre geçtikten sonra kırmadan bizim adamın yanına geliyor..

.. ve diyor ki bilge adam ona:'Gördün mü sarayımı?' diyor.

'Saray?' Adam sarayı görememiş. Geziyor bir sürü yeri ama hiç dikkat edememiş tek derdi yumurtanın kırılmaması.

Tamam diyor. Yumurtayı bırak, kaşığı bırak bir köşeye tekrar gez gel.

ve sonrasında bizim mutluluğu arayan adam sarayı gezerken..

.. o güzel tabloları, o güzel işlemeleri, o güzel dekorasyonu, mimariyi gördükçe kendinden geçiyor.

Ya ben bunları nasıl fark edememişim? Sonrasında bizim bilge adama tekrar geldiği zaman..

.. bilge adam tekrar soruyor: 'Fark ettin mi bu sefer sarayı?' diyor.

Evet; şunları bunları her şeyi gördüm o kadar güzeller ki o kadar iyi hissettiriyolar ki..

.. bizim bilge adam da diyor ki: 'Evet, hayatta böyle. Devamlı birşeye odaklanıp..

..o kırılmasın diye devamlı kaygılı, huzursuz bir şekilde hayata koşturursan; hiçbir şeyin farkına varamazsın.

Hız da böyle bir şey aslında.Devamlı her şeye yetişmeye çalışırsak o hayatın içindeki güzellikleri hiç farkedemeyiz

ve hep o mutluluğu arayan adam gibi derdimize derman bulamayız.

Çok hoşuma giden bir söz var. Diyor ki Fransız bir general..

Saçımı tararken sadece saçımı düşünürüm.

Basit görünen bir söz ama; aslında içinde büyük bilgiler, büyük hikmetler barındırıyor.

Basit bir eylemi yaparken dahi başka şeylere odaklanmamak..

.. saçını tarıyorsan arkadaş saçını düşüneceksin. Hayatta böyle! Yemek mi yiyorsun; yemek yerken telefon, televizyon başka şeyler değil aldığın lokmanın tadını çıkar.

Yediğin ekmeğin tadını çıkar. Belki yarın bir gün bununda farkına varamayacaksın. Bunu da alamayacaksın.

Ya da bir yeri mi geziyorsun; elinde telefon bir yandan selfie çekiniyorsun paylaştın kimler beğendi..

.. ya bir dur bırak kenara. Ne var orada, manzaranın bir tadını çıkart. Aldığın nefesin tadını çıkart.

Hayatımızın tadını çıkartabilmek, tatmin olabilmek için yapmamız gereken en önemli şey bazen YAVAŞLAMAK.

ve tadını çıkarmamız ancak böyle mümkün olacak.

Başta söylediğim gibi en önemlisi yolun kendisi aslında. Ulaşacağımız yer değil.

Hayat yolun kendisinden ibaret.

Dinlediğiniz için çok teşekkür ediyorum. Eğer bu videoyu beğendiyseniz; Psikoloji TV Youtube kanalına..

..abone olabilir ve video altında; yorumlarınızı, görüşlerinizi ve önerilerinizi belirtebilirsiniz.

Kendinize çok iyi bakın, götüşmek üzere


YAVAŞLA!

Hızlı bir arabanın içinde gibiyiz.

Tek odaklandığımız konu HIZ.

ve varmak istediğimiz hedefe olabildiğince hızlı varabilmek.

Ama gözden kaçırdığımız şeyler var.

Geçtiğimiz yolda nasıl insanlar yaşıyor? Geçtiğimiz yolun nasıl bir manzarası var?

ve o yol civarında nasıl bir hayat sürülüyor?

Farkına varamadığımız, kaçırdığımız çok önemli bir nokta var.

Bazen yolun kendisi amaçtır...

Her şeyin bir amacı ve faydası olması gerektiği gerekir gibi düşünüyoruz.

Parça parça her yerdeyiz. Ama aslında tam olarak hiçbir yerde değiliz.

Bazen boş boş yürümek boş boş yatakta uzanmak bile bize bir suçluluk duygusu veriyor.

Sanki hayat geçiyor. Kaçırıyorsun hayatı. KOŞ! Bir şeyler yap.

O dürtü bizi devamlı harekete geçiriyor.

Tatile gittiğimiz zamanlarda dahi; gitmen lazım, görmen lazım, sabah erken kalkman lazım, kahvaltıyı kaçırmaman lazım.

Hep koşturmaca hep koşturmaca.

Peki bunlardan bize geriye kalan ne?

Sadece gerginlik, huzursuzluk, depresyon ve anksiyete.

Yavaşlamamız lazım!

Hayatın tadını çıkartabilmek için, bazen sakinleşebilmek ve bazen sadece kendimizi iyi hissedebilmek için.

Çünkü bu hayat bir kere geliyor elimize. ve bir yerlere koşturmaya çalışırken

Cep telefonu kullanırken birisiyle konuşmaya çalışıyoruz, arabayla giderken cep telefonu elimizde, ..

.. bilgisayarla uğraşırken bir yandan televizyona bakıyoruz bir yandan yemeğimizi yiyoruz.

Birçok şeyi yaptığımızı zannediyoruz ama aslında hiçbir şeyi tam olarak yapamıyoruz.

YAVAŞLAmamız lazım!

Manzaranın tadını çıkartabilmemiz için, insanlığımızın farkına varabilmek için, YAVAŞLAmamız lazım!

Bir hikaye var çok eskiden duyduğum aklımda kalan.

Ondan bahsetmek istiyorum size.

Zamanın birinde bir türlü mutluluğu, huzuru yakalayamayan bir genç adam varmış.

Bu genç adam herkese soruyor: Nasıl mutlu olabilirim? Nasıl huzurlu olabilirim?

Herken buna bir cevap veriyor kendince, mutluluğu arayan adam da bunu deniyor.

Bir süre belki işe yarıyor ama eninde sonunda bu adamın derdine kimse derman olamıyor.

Böyle uzun zamanlar geçiyor

ve günün birinde adama diyorlar ki: 'senin derdine derman olacak çok uzak yerde yaşayan bilge bir adam var.

Onu git, bul. Eğer bu derdin bir dermanı varsa, o adamdadır' diye.

Bizim mutluluğu arayan adam hiç üşenmiyor.

Çok uzun süre boyunca çok uzun yollar gidiyor ve o adama ulaşıyor.

Kocaman güzel bir sarayda yaşıyor bu bilge adam.

Adamın yanına gidiyor, diyor ki: ' böyle böyle bir sorunum var.'

Ben uzun yıllardır mutluluğu, huzuru arıyorum ancak bulamıyorum.

Adam sakin bir şekilde bizim adama bir kaşık veriyor ve kaşığın üstüne bir yumurta koyuyor.

Bu kaşığı; üstündeki yumurtayla düşürmeden ağzında tutarak sarayı gezmeni istiyorum..

.. benim biraz işlerim var. Dolaşıp geldikten sonra tekrar gel yanıma diyor.

Bizim adam dikkatli ve özenli bir şekilde sarayı dolaşmaya başlıyor ama ağzında kaşık ve üstünde yumurta.

Bir süre geçtikten sonra kırmadan bizim adamın yanına geliyor..

.. ve diyor ki bilge adam ona:'Gördün mü sarayımı?' diyor.

'Saray?' Adam sarayı görememiş. Geziyor bir sürü yeri ama hiç dikkat edememiş tek derdi yumurtanın kırılmaması.

Tamam diyor. Yumurtayı bırak, kaşığı bırak bir köşeye tekrar gez gel.

ve sonrasında bizim mutluluğu arayan adam sarayı gezerken..

.. o güzel tabloları, o güzel işlemeleri, o güzel dekorasyonu, mimariyi gördükçe kendinden geçiyor.

Ya ben bunları nasıl fark edememişim? Sonrasında bizim bilge adama tekrar geldiği zaman..

.. bilge adam tekrar soruyor: 'Fark ettin mi bu sefer sarayı?' diyor.

Evet; şunları bunları her şeyi gördüm o kadar güzeller ki o kadar iyi hissettiriyolar ki..

.. bizim bilge adam da diyor ki: 'Evet, hayatta böyle. Devamlı birşeye odaklanıp..

..o kırılmasın diye devamlı kaygılı, huzursuz bir şekilde hayata koşturursan; hiçbir şeyin farkına varamazsın.

Hız da böyle bir şey aslında.Devamlı her şeye yetişmeye çalışırsak o hayatın içindeki güzellikleri hiç farkedemeyiz

ve hep o mutluluğu arayan adam gibi derdimize derman bulamayız.

Çok hoşuma giden bir söz var. Diyor ki Fransız bir general..

Saçımı tararken sadece saçımı düşünürüm. When I comb my hair, I only think about my hair.

Basit görünen bir söz ama; aslında içinde büyük bilgiler, büyük hikmetler barındırıyor.

Basit bir eylemi yaparken dahi başka şeylere odaklanmamak..

.. saçını tarıyorsan arkadaş saçını düşüneceksin. Hayatta böyle! Yemek mi yiyorsun; yemek yerken telefon, televizyon başka şeyler değil aldığın lokmanın tadını çıkar.

Yediğin ekmeğin tadını çıkar. Belki yarın bir gün bununda farkına varamayacaksın. Bunu da alamayacaksın.

Ya da bir yeri mi geziyorsun; elinde telefon bir yandan selfie çekiniyorsun paylaştın kimler beğendi..

.. ya bir dur bırak kenara. Ne var orada, manzaranın bir tadını çıkart. Aldığın nefesin tadını çıkart.

Hayatımızın tadını çıkartabilmek, tatmin olabilmek için yapmamız gereken en önemli şey bazen YAVAŞLAMAK.

ve tadını çıkarmamız ancak böyle mümkün olacak.

Başta söylediğim gibi en önemlisi yolun kendisi aslında. Ulaşacağımız yer değil.

Hayat yolun kendisinden ibaret.

Dinlediğiniz için çok teşekkür ediyorum. Eğer bu videoyu beğendiyseniz; Psikoloji TV Youtube kanalına..

..abone olabilir ve video altında; yorumlarınızı, görüşlerinizi ve önerilerinizi belirtebilirsiniz.

Kendinize çok iyi bakın, götüşmek üzere