Alles unter Dach und Fach
||||фах
her şey|altında|çatı|ve|iş
all|under|roof|and|place
Todo bajo techo
すべてがひとつ屋根の下
Alles onder één dak
Tudo sob o mesmo teto
Everything is in order.
Her şey yerli yerinde.
Warum das Dach über unserem Kopf wichtig ist, wir nicht bei jedem Dachschaden einen Dachdecker rufen müssen und vorsichtig sein sollten, wenn uns jemand aufs Dach steigen will: Hier sind die Antworten.
neden|bu|çatı|üstünde|bizim|baş|önemli|dir|biz|değil|-de|her|çatı hasarı|bir|çatı ustası|çağırmak|zorunda olmak|ve|dikkatli|olmak|gerekmek|-dığında|bize|biri|-e|çatı|çıkmak|ister|burada|var|cevaplar|
||||||||||||Повреждение крыши||Кровельщик|||||||||||||||||
why|the|roof|over|our|head|important|is|we|not|at|every|roof damage|a|roofer|call|must|and|careful|be|should|when|us|someone|to the|roof|wants to climb|wants|here|are|the|answers
Why the roof over our heads is important, why we don't have to call a roofer for every roof damage, and why we should be careful when someone wants to climb on our roof: Here are the answers.
Başımızın üstündeki çatının neden önemli olduğunu, her çatı hasarında bir çatı ustası çağırmamız gerekip gerekmediğini ve birinin bizim çatımıza çıkmaya çalıştığında dikkatli olmamız gerektiğini açıklıyoruz: İşte cevaplar.
Und noch mehr …
ve|daha|fazla
and|more|more
And even more ...
Ve daha fazlası ...
Die meisten Menschen können sich glücklich schätzen, eines zu haben: ein Dach über dem Kopf.
çoğu|en çok|insanlar|-ebilir|kendilerini|mutlu|saymak|bir|-e|sahip olmak|bir|çatı|üstünde|baş|baş
||||||ценить||||||||
the|most|people|can|themselves|happy|consider|one|to|to have|a|roof|over|the|head
Most people can consider themselves lucky to have one: a roof over their heads.
Çoğu insan, bir şeye sahip olmanın mutluluğunu yaşayabilir: başının üstünde bir çatı.
Manche haben nämlich keines, Obdachlose zum Beispiel.
bazıları|sahip|çünkü|hiçbiri|evsizler|için|örnek
||||Бездомные||
some|have|namely|none|homeless people|for the|example
Some have none, homeless people for example.
Bazılarının hiçbiri yok, örneğin evsizler.
Sie leben auf der Straße.
onlar|yaşıyorlar|üzerinde|caddede|sokak
they|live|on|the|street
They live on the street.
Sokakta yaşıyorlar.
Wenn sie Glück haben, finden sie einen Unterschlupf im Obdachlosenheim.
eğer|onlar|şans|sahipler|buluyorlar|onlar|bir|sığınak|içinde|evsizler yurdu
if|they|luck|have|find|they|a|shelter|in the|homeless shelter
If they are lucky, they find shelter in a homeless shelter.
Şanslılarsa, bir sığınma evinde barınak buluyorlar.
Die Bedeutung des „Daches“ ist Anlass genug, sich mal ein paar Gedanken über dieses Wort zu machen.
bu|anlam|-in|çatı|-dir|sebep|yeterli|kendine|bir kez|birkaç|düşünce||hakkında|bu|kelime|-mek|yapmak
the|meaning|of the|'roof'|is|reason|enough|oneself|once|a|few|thoughts|about|this|word|to|to make
The meaning of "roof" is reason enough to think about this word for a moment.
"Çatı" kelimesinin anlamı, bu kelime hakkında biraz düşünmek için yeterli bir sebeptir.
Dachschaden ist nicht gleich Dachschaden
çatı hasarı|-dir|değil|eşit|çatı hasarı
roof damage||||
Roof damage is not just roof damage.
Çatı hasarı çatı hasarına eşit değildir.
Abgeleitet ist es vom althochdeutschen Wort „dah“, das „Deckende“.
türetilmiş|-dir|o|-den|eski yükse Almanca|kelime||o|kaplayan
derived||||Old High German||covering||covering
It is derived from the Old High German word "dah," which means "covering."
Eski Almanca "dah" kelimesinden türetilmiştir, bu da "örtücü" anlamına gelir.
Ein Dach deckt ja so gesehen das Haus von oben ab, ist quasi der Deckel darauf.
bir|çatı|kaplar|evet|böyle|görüldüğü gibi|evi|ev|-den|yukarıdan|kapalı|-dir|neredeyse|o|kapak|üstünde
|||||||||||is|quasi||lid|
A roof, in this sense, covers the house from above; it is essentially the lid on top.
Bir çatı, bu açıdan bakıldığında, evi üstten kaplar, neredeyse onun kapağıdır.
Muss ein Dach neu gedeckt, also saniert werden, brauchen wir jemanden, der unser Haus neu bedacht – in der Regel mit Dachziegeln.
||||||||||||||||||||черепицею
zorunda|bir|çatı|yeni|kaplanmış|yani|onarılmış|olmak|ihtiyaç duymak|biz|birini|o|bizim|ev|yeni|kaplanmış|-de|o|kural|ile|çatı kiremitleri
||||covered||renovated||need||someone|||||roofed|||||roof tiles
If a roof needs to be re-covered, that is, renovated, we need someone to re-cover our house – usually with roof tiles.
Bir çatının yeniden kaplanması, yani yenilenmesi gerekiyorsa, evimizi yeniden kaplayacak birine ihtiyacımız var - genellikle çatı kiremitleri ile.
Dafür müssen wir einen Dachdecker kommen lassen.
bunun için|zorundayız|biz|bir|çatı ustası|gelmek|bırakmak
for that|must|we|a|roofer|come|let
For that, we need to have a roofer come.
Bunun için bir çatı ustası çağırmamız gerekiyor.
Dachdecker können auch Dachschäden beseitigen, aber nicht alle.
çatı ustaları|yapabilirler|de|çatı hasarları|gidermek|ama|değil|hepsi
roofers|can|also|roof damages|eliminate|but|not|all
Roofer can also fix roof damage, but not all of them.
Çatı ustaları çatı hasarlarını da giderebilir, ama hepsi değil.
Nämlich die im übertragenen Sinn.
yani|o|-de|mecazi|anlam
namely|the|in the|transferred|sense
Namely, the figurative sense.
Yani mecazi anlamda.
Lässt uns jemand ziemlich direkt wissen, wir hätten einen Dachschaden oder bei uns sei ein Dachziegel locker, ist damit nicht ein Schaden an unserem Hausdach gemeint.
|||||||||дошка поїзда||||||||||||||||
bırakıyor|bize|biri|oldukça|doğrudan|bilmek|biz|sahip olsak|bir|çatı hasarı|veya|-de|bize|-dir|bir|çatı kiremiti|gevşek|-dir|bununla|değil|bir|hasar|-de|bizim|ev çatısı|kastedilen
lets|us|someone|quite|direct|know|we|would have|a|roof damage|or|at|us|is|a|roof tile|loose|is|with it|not|a|damage|to|our|house roof|meant
If someone lets us know quite directly that we have a roof problem or that a roof tile is loose, it does not refer to damage to our house roof.
Biri bize oldukça doğrudan bir şekilde çatı hasarımız olduğunu veya çatı kiremitimizin gevşek olduğunu söylerse, bunun evimizin çatısında bir hasar anlamına gelmediği kastedilmektedir.
Uns soll damit deutlich gemacht werden, dass wir nicht ganz bei Verstand sind, etwas tun, was völlig verrückt oder abwegig ist.
bize|olmalı|böylece|açık|yapılmış|olmak|-dığı|biz|değil|tamamen|aklımız|zihin|olmak|bir şey|yapmak|ne|tamamen|deli|ya|absürt|olmak
us|should|with it|clearly|made|be|that|we|not|completely|at|mind|are|something|do|what|completely|crazy|or|absurd|is
It should be made clear to us that we are not entirely sane, doing something that is completely crazy or absurd.
Bununla, aklımızın tam yerinde olmadığını, tamamen çılgın veya mantıksız bir şey yaptığımızı açıkça belirtmek istiyoruz.
Eine kleine Einführung in die Dacharchitektur
bir|küçük|giriş|-e|-e|çatı mimarisi
a|small|introduction|in|the|roof architecture
A brief introduction to roof architecture.
Çatı mimarisine kısa bir giriş
Ein Dach muss nicht unbedingt aus Dachziegeln bestehen.
bir|çatı|zorunda|değil|mutlaka|-den|çatı kiremitlerinden|oluşmak
a|roof|must|not|necessarily|of|roof tiles|consist
A roof does not necessarily have to consist of roof tiles.
Bir çatı mutlaka kiremitten yapılmak zorunda değildir.
Es gibt verschiedene Deckweisen wie Wellblechdach, Pfannendach, Strohdach oder Reetdach, Holzdach und Glasdach.
|||покриття||профнастил|черепичне дах|солом'яний дах||рідке дах|дерев'яне дах||
bu|var|çeşitli|kaplama yöntemleri|gibi|sac çatı|kiremit çatı|saman çatı|ya|saz çatı|ahşap çatı|ve|cam çatı
there|are|different|roofing methods|such as|corrugated metal roof|tiled roof|thatched roof|or|reed roof|wooden roof|and|glass roof
There are various roofing methods such as corrugated metal roofs, tile roofs, thatched roofs, wooden roofs, and glass roofs.
Sac çatı, kiremit çatı, saman çatı veya saz çatı, ahşap çatı ve cam çatı gibi çeşitli kaplama yöntemleri vardır.
Dächer haben auch verschiedene Formen und treten als Flachdach, Spitzdach, Pultdach oder als Zwiebeldach in Erscheinung.
||||||||||односхилий дах|||цибулинна дах||
çatılar|sahip|de|farklı|şekiller|ve|ortaya çıkıyor|olarak|düz çatı|eğik çatı|tek eğimli çatı|veya|olarak|soğan çatı|içinde|görünüm
roofs|||various|shapes|||||||||onion dome||appearance
Roofs also have different shapes and appear as flat roofs, gable roofs, shed roofs, or onion domes.
Çatılar da farklı şekillere sahiptir ve düz çatı, sivri çatı, tek eğimli çatı veya soğan çatı olarak ortaya çıkar.
Ein Dachstuhl – in der Regel aus Holz – sorgt dafür, dass unser Dach auch eine Stütze hat.
bir|çatı kirişleri|içinde|genellikle|kural|dan|ahşap|sağlıyor|bunun için|-dığı|bizim|çatı|de|bir|destek|var
|roof truss|||||||||||||support|
A roof frame – usually made of wood – ensures that our roof has support.
Bir çatı kirişi - genellikle ahşaptan yapılır - çatımızın bir destek taşımasını sağlar.
Besonders für diejenigen, die zu den Sammlern unserer Spezies gehören, ist der Raum unter dem Dach unverzichtbar: der Dachboden, häufig auch „Speicher“ genannt.
özellikle|için|o kişiler|ki|-e|topluluk|koleksiyoncular|bizim|tür|ait|-dir|o|alan|altında|çatı||vazgeçilmez|o|çatı katı|sıkça|de|depo|denir
Especially||those||||collectors||species||||||||indispensable|||often||attic|
Especially for those who belong to the collectors of our species, the space under the roof is indispensable: the attic, often also called "storage."
Özellikle türümüzün koleksiyoncularından olanlar için çatı altındaki alan vazgeçilmezdir: çatı katı, genellikle "depo" olarak da adlandırılır.
Manche bauen den Dachboden auch zu einer Wohnung aus, einer Dachwohnung.
||||||||||мансарда
bazıları|inşa ediyor|o|çatı katı|de|-e|bir|daire|dan|bir|çatı dairesi
|||attic|||||||attic
Some also convert the attic into an apartment, a loft.
Bazıları çatı katını bir daireye dönüştürür, bir çatı dairesi.
Achtung, wer aufs Dach steigt
dikkat|kim|üzerine|çatı|çıkıyor
attention|who|to the|roof|climbs
Attention, who climbs onto the roof
Dikkat, çatıya çıkanlar
Ein Dach bietet uns Schutz – vor Regen, Schnee, Sonne, Sturm.
bir|çatı|sunar|bize|koruma|-den|yağmur|kar|güneş|fırtına
a|roof|offers|us|protection|from|rain|snow|sun|storm
A roof offers us protection – from rain, snow, sun, storm.
Bir çatı bize koruma sağlar - yağmurdan, kardan, güneşten, fırtınadan.
Es vermittelt ein Gefühl von Sicherheit.
bu|iletir|bir|his|-den|güvenlik
it|conveys|a|feeling|of|security
It conveys a feeling of safety.
Güvenlik hissi verir.
Ist also das Obdach, das schützende Dach, zerstört ist das Sicherheitsgefühl dahin.
-dir|yani|o|barınak|o|koruyucu|çatı|yıkılmış|-dir|o|güvenlik hissi|yok
is|thus|the|shelter|the|protective|roof|destroyed|is|the|feeling of security|gone
If the shelter, the protective roof, is destroyed, the feeling of safety is gone.
Yani, eğer barınak, koruyucu çatı yok olursa, güvenlik hissi de kaybolur.
Vorsichtig sein sollten wir, wenn uns jemand aufs Dach steigt.
dikkatli|olmak|-meli|biz|-dığında|bize|biri|üzerine|çatı|çıkıyorsa
careful|be|should|we|when|us|someone|on the|roof|climbs
We should be careful when someone is climbing on our roof.
Birinin bize zarar vermeye çalıştığında dikkatli olmalıyız.
Denn dann steht uns nichts Gutes bevor.
çünkü|o zaman|bekliyor|bize|hiçbir şey|iyi|önünde
for|then|stands|us|nothing|good|before
Porque, nesse caso, nada de bom está reservado para nós.
Because then nothing good awaits us.
Çünkü o zaman iyi bir şey beklememeliyiz.
Die Redewendung stammt aus dem Mittelalter.
|||||середньовіччя
bu|deyim|kökeni geliyor|-den|orta|çağ
the|saying|comes|from|the|Middle Ages
The saying originates from the Middle Ages.
Bu deyim Orta Çağ'dan gelmektedir.
Sollte damals jemand für eine Missetat bestraft werden, deckte man dieser Person das Dach ab.
-meli|o zaman|biri|-den|bir|suç|cezalandırılmış|olmak|kapladı|insanlar|bu|kişi|çatı||üstünü açmak
should|then|someone|for|a|wrongdoing|punished|be|covered|one|this|person|the|roof|off
If someone was to be punished for a wrongdoing back then, they would have their roof uncovered.
Eğer o zaman birisi bir suçtan ceza alacaksa, o kişinin çatısını açarlardı.
Dafür stieg man ihr aufs Dach, machte die Straftat auf diese Weise öffentlich.
bunun için|tırmandı|insan|ona|üzerine|çatı|yaptı|bu|suç|üzerine|bu|şekilde|kamuya
for this|climbed|one|her|to the|roof|made|the|crime|in|this|way|public
For this, they climbed onto her roof, making the crime public in this way.
Bunun için onun çatısına çıktılar, suçu bu şekilde kamuya açıkladılar.
In Rheinhessen wurde diese Art der Bestrafung sogar bis ins 17.
-de|Rheinhessen|oldu|bu|tür|-in|ceza verme|hatta|-e kadar|-e
in|Rheinhessen|was|this|kind|of the|punishment|even|until|into the
In Rheinhessen, this type of punishment was even practiced until the 17th century.
Rheinhessen'de bu tür bir ceza uygulaması 17. yüzyıla kadar devam etti.
Jahrhundert ausgeübt.
|exercised
It was practiced.
17. yüzyılda uygulandı.
Steigt uns heutzutage jemand aufs Dach, dann tadelt er uns für einen Fehler.
tırmanır|bize|günümüzde|biri|üzerine|çatı|o zaman|azarlıyor|o|bizi|için|bir|hata
climbs|us|nowadays|someone|to the|roof|then|reproaches|he|us|for|a|mistake
If someone climbs onto our roof nowadays, they are reprimanding us for a mistake.
Günümüzde birisi bizim çatımıza çıkarsa, bu durumda bir hatamız için bizi kınar.
Auf der Dachspitze Nicht nur für Menschen ist ein Gebäudedach wichtig.
|||||||||даху будівлі|
-de|-in|çatı tepe|değil|sadece|-i için|insanlar|-dir|bir|bina çatısı|önemli
on|the|roof peak|not|only|for|humans|is|a|building roof|important
On the roof peak, a building's roof is important not only for humans.
Çatı tepe noktası Sadece insanlar için değil, bir binanın çatısı önemlidir.
Wespen oder Störche bauen ihre Nester gern dort, und Vögel ruhen sich auf dem Dachfirst aus und zwitschern oder pfeifen – wie die Spatzen.
||||||||||||||даховий гребінь||||||||
eşek arıları|ya da|leylekler|inşa ediyorlar|-in|yuvalarını|severek|orada|ve|kuşlar|dinleniyorlar|kendilerini|-de|-in|çatı kenarı|-da|ve|cıvıldıyorlar|ya da|ötüyorlar|gibi|-in|serçeler
wasps|or|storks|build|their|nests|gladly|there|and|birds|rest|themselves|on|the|roof ridge|out|and|chirp|or|whistle|like|the|sparrows
Wasps or storks like to build their nests there, and birds rest on the roof ridge and chirp or whistle – like the sparrows.
Eşek arıları veya leylekler yuvalarını oraya yapmayı severler ve kuşlar çatı kenarında dinlenir, cıvıldar veya ötüş yapar – tıpkı serçeler gibi.
Zumindest redensartlich.
en azından|deyimsel olarak
at least|idiomatically
Pelo menos no que respeita à língua.
At least idiomatically.
En azından deyimsel olarak.
Denn wenn die Spatzen es von allen Dächern pfeifen, dann ist eins klar: Jeder weiß eigentlich schon, was Sache ist.
çünkü|-dığında|-in|serçeler|-i|-den|tüm|çatılardan|ötüyorlarsa|o zaman|-dir|bir|net|herkes|biliyor|aslında|zaten|ne|durum|-dir
for|when|the|sparrows|it|from|all|roofs|whistle|then|is|one|clear|everyone|knows|actually|already|what|matter|is
Because when the sparrows whistle from all the roofs, one thing is clear: Everyone actually already knows what the matter is.
Çünkü eğer serçeler her çatıdan ötüyorsa, o zaman bir şey açıktır: Herkes aslında ne olduğunu biliyor.
Egal, ob es die heimliche Verlobung von Kollegin X mit Kollege Y ist.
|||||заручини|||||||
fark etmez|olup olmadığı|o|-i|gizli|nişan|-ın|meslektaş|X|ile|meslektaş|Y|-dir
no matter|if|it|the|secret|engagement|of|colleague|X|with|colleague|Y|is
Whether it's the secret engagement of colleague X with colleague Y.
İster meslektaş X'in meslektaş Y ile gizli nişanı olsun.
Oder dass Fußballprofi Z nicht ins Ausland wechselt und sein Verlängerungsvertrag bei seinem Heimatclub schon längst unter Dach und Fach ist.
ya da|-dığı|futbolcu|Z|değil|-e|yurt|-ecek|ve|onun|sözleşme|-de|onun|yerel kulüp|çoktan|uzun zamandır|altında|çatı|ve|raf|-dir
or|that|football professional|Z|not|to the|abroad|changes|and|his|extension contract|with|his|home club|already|long|under|roof|and|and lock|is
Ou que o futebolista profissional Z não se vai mudar para o estrangeiro e que a prorrogação do seu contrato com o seu clube de origem já está há muito concluída.
Or that football professional Z is not moving abroad and his extension contract with his home club has long been secured.
Ya da futbolcu Z'nin yurtdışına gitmemesi ve ev sahibi kulübüyle olan uzatma sözleşmesinin çoktan imzalanmış olması.
Denn manchmal ist es besser, lieber den Spatz in der Hand als die Taube auf dem Dach sitzen zu haben.
çünkü|bazen|-dir|bu|daha iyi|daha çok|-i|serçe|-de|-in|elde|-den|-i|güvercin|-de|-in|çatı|oturmak|-mek|
for|sometimes|is|it|better|rather|the|sparrow|in|the|hand|than|the|dove|on|the|roof|to sit|to|to have
Because sometimes it's better to have a sparrow in hand than to have a dove on the roof.
Çünkü bazen eldeki serçeyi tutmak, çatıdaki güvercini beklemekten daha iyidir.
Wer weiß, ob er beim ausländischen Club nicht bald auf der Ersatzbank sitzen müsste.
kim|bilir|olup olmadığı|o|-de|yabancı|kulüp|değil|yakında|-de|-in|yedek kulübesi|oturmak|zorunda kalırdı
who|knows|if|he|at the|foreign|club|not|soon|on|the|bench|to sit|would have to
Who knows if he wouldn't soon be sitting on the bench at the foreign club.
Kim bilir, belki de yabancı kulüpte yedek kulübesinde oturmak zorunda kalacak.
Übrigens: „Dach und Fach“.
bu arada|çatı|ve|alan
by the way|roof|and|space
A propósito: "Teto e prateleira".
By the way: "Roof and framework."
Bu arada: "Çatı ve Fach".
Die Redewendung rührt daher, dass früher in einem niederdeutschen Bauernhaus die Ernte in einem geschlossenen „Gefach“ zwischen der Decke und der Konstruktion, die das Dach trug, gelagert wurde.
|||||||||||||||горище||||||||||||
bu|deyim|kökeni geliyor|buradan|-dığı|eskiden|-de|bir|alçak Almanca|çiftlik evi|bu|hasat|-de|bir|kapalı|alanda|arasında|tavan||ve|yapının||bu|çatı||taşıdığı|depolandı|oldu
the|phrase|comes|from|that|earlier|in|a|Low German|farmhouse|the|harvest|in|a|closed|space|between|the|ceiling|and|the|construction|which|the|roof|carried|stored|was
The saying comes from the fact that in the past, in a Low German farmhouse, the harvest was stored in a closed "compartment" between the ceiling and the structure that supported the roof.
Bu deyim, geçmişte bir kuzey Alman köy evinde hasadın, çatıyı taşıyan yapının ve tavan arasında kapalı bir "Fach" içinde depolandığı gerçeğinden kaynaklanmaktadır.
Unter jedem Dach wohnt ein Ach!
altında|her|çatı|yaşıyor|bir|ah
under|every|roof|lives|a|woe
Um Ach vive debaixo de cada teto!
Under every roof lives a sigh!
Her çatı altında bir Ach yaşar!
Damals war es auch noch üblich, dass man auf engstem Raum unter einem Dach wohnte.
o zamanlar|vardı|bu|de|hala|yaygın|-dığı|insan|-de|en dar|alan|altında|bir|çatı|yaşıyordu
back then|was|it|also|still|common|that|one|in|closest|space|under|a|roof|lived
Back then, it was also common to live in close quarters under one roof.
O zamanlar, bir çatı altında çok dar bir alanda yaşamak da yaygındı.
Trotz mancher Nachteile, mag sich mancher doch gedacht haben: Unter jedem Dach wohnt ein Ach!
rağmen|bazıları|dezavantajlar|-abilir|kendini|bazıları|ama|düşünmüş|sahip olmak|altında|her|çatı|yaşıyor|bir|ah
despite|some|disadvantages|may|himself|some|however|thought|have|under|every|roof|lives|a|sigh
Despite some disadvantages, some may have thought: Under every roof lives a sigh!
Bazı dezavantajlara rağmen, bazıları şunu düşünmüş olabilir: Her çatının altında bir ah var!
Mit seinen Sorgen ist man nicht allein.
ile|kendi|kaygılar|-dir|insan|değil|yalnız
with|his|worries|is|one|not|alone
With your worries, you are not alone.
Kendine ait kaygılarla yalnız değilsin.
Wie wahr …
ne kadar|doğru
how|true
How true ...
Ne kadar doğru ...
ai_request(all=26 err=0.00%) translation(all=51 err=0.00%) cwt(all=615 err=1.79%)
en:At6kel7p: tr:B7ebVoGS:250602
openai.2025-02-07
PAR_TRANS:gpt-4o-mini=6.28 PAR_CWT:At6kel7p=5.75 PAR_TRANS:gpt-4o-mini=3.16 PAR_CWT:B7ebVoGS=8.5