×

We use cookies to help make LingQ better. By visiting the site, you agree to our cookie policy.


image

Barış Özcan 2020, Düz dünya’dan Big Bang’e 15 Evren Modeli

Düz dünya'dan Big Bang'e 15 Evren Modeli

Dünyadaki en zeki insanlar şu anda neyi düşünüyorlardır sizce? (Elmaya bakarak) bence evreni. Tam şu anda onun sırlarını anlamaya çalıştıklarına eminim. İnsanlık tarihi boyunca bu hep böyle olmuştur. En parlak beyinler, felsefeciler, fizikçiler, matematikçiler, düşünürler en çok bu konuya kafa yormuş ve kendilerince bir cevap vermeye çalışmıştır. Bugün sizlere insanlık tarihi boyunca evren nasıl anlaşılmış 15 farklı modelle anlatmaya çalışacağım. En sonunda da kendimce bir saptama yapmaya çalışacağım. Hem de elmalaştıra… şey… görselleştirerek.

M.Ö. 16. Yüzyıl ve öncesi – Düz Dünya Modeli

İnsanlar önce küçük düşünmüşler. Evreni kendi görebildikleri kadar hayal etmişler. Bundan 3500 yıl önceki en popüler evren teorisi ilginç bir şekilde YouTube'un en popüler komplo teorileriyle aynı. Evreni bir okyanus, dünyayı da onun içinde yüzen bir tabak gibi düz hayal etmişler. Babil'de bulunan bu dünyanın ilk haritasını görüyor musunuz? Tabak şeklinde çizilen dünyanın çevresinde bir okyanus var ve tabağın üst tarafından aşağıya doğru inen çizgi de Fırat nehri. Mezopotomyalılar için evren bundan ibaret. Anaksimandros bunu biraz daha genişletmiş. Dünyadan ibaret evrenin silindir şeklinde olduğunu ve bizim de bu silindirin düz yüzeylerinden birinde yaşadığımızı söylemiş. Onun çizdiği kayıp dünya haritası da şöyle. Bütün olay Akdeniz ve Karadeniz çevresinde dönüyor.

M.Ö. 15 – 12. Yüzyıllar – Kozmik Yumurta Modeli

Dünyanın en eski kültürlerinden Hindistan'da evren bir yumurta olarak düşünülüyormuş. Kozmik bir yumurta. Sanskritçe olarak yazılmış Vedaların ilk bölümü olan Rigveda'da döngüsel olarak salınan bir evrenin tanımı yapılıyor. Buna göre nasıl bir yumurtanın beyazı ve sarısı varsa evrenin de içinde güneş, ay ve dünyanın da olduğu kendisi yani beyazı ve bir de çekirdeği var. Evren hem Bindu adındaki bu tek noktadan doğuyor hem de zaman içerisinde çökerek tekrar o tek noktaya dönüşüyor. Bu döngü sürekli devam ediyor. Aslında içindeki pek çok mitolojik ayrıntıdan arındırırsanız günümüzün en modern evren teorilerine epeyce yakın bir görüş bu.

M.Ö. 5. Yüzyıl Başları – Anaksogoryan Evren Modeli

M.Ö. 5. Yüzyıl civarında en çok düşünenlerden biri bugünkü İzmir'in ilçesi Urla'da yaşıyordu: Anaksagoras. Evrenin en önemli modellerinden birini ortaya attı. Anaksagoras'a göre her şey başından beri bir şekilde var olmuştur. Her şeyin içinde her şey vardır diye düşünüyordu ve elma örneğini veriyordu. Bu elma da amma ilham verici bir meyveymiş, kimisinin kafasına düşüyor, kimisine bir evren modeli kurdurtuyor. Biz bir elma yiyoruz ama vücudumuzda kan ve kemik gibi maddeler oluşuyor, içimizde bir elma olarak kalmıyor. İşte Anaksagoras her şeyin içinde her şey olduğunu düşündüğü için elmanın içinde başka her şeyle beraber kan ve kemik olduğuna da inanıyordu. Bundan başka saç da var, ot da var, ağaç da var. Ama son derece küçük miktarlarda. Bir maddede en yoğun hangi özellik varsa biz o maddeyi öyle algılıyoruz. En başta bunlar tek bir maddeymiş. Her şeyin karışımı olan tek bir madde. Zamanın bir noktasında, bu karışım “nous” (zihin) eylemiyle harekete geçirilmiş ve bu dönme hareketi, bileşenlerini kaydırıp birbirinden ayırmış. Sonuçta hepsi farklı özelliklere sahip ayrı maddi nesnelerin evrenini oluşturmuş.

M.Ö. 5. Yüzyıl Sonları – Atomist Evren Modeli

Aynı dönemde 150 km ötedeki Milet'te doğan başka bir düşünür, öğrencisiyle birlikte atomist evren modelini geliştirdi. O bölgede artık ne varsa bilmiyorum ama sevgili Egelilere sesleniyorum: sizin oralarda epeyce bir evren modeli geliştirilmiş. Atomist evren adından da anlaşılacağı gibi atomlardan oluşur. Yani her şey maddenin en küçük ve bölünemez parçası olarak kabul edilen atomlardan meydana gelir. Her şey derken insanın kanı ve kemikleri gibi maddi özelliklerinin yanı sıra görülmeyen ruhu bile daha incelmiş atomlardan oluşur. Bu elmadaki atom sayısı evrendeki tüm yıldızların ve gezegenlerin sayısından çok çok daha fazladır.

M.Ö. 4. Yüzyıl – Aristo'nun Geosentrik (Yer merkezli) Evren Modeli Aradan 100 yıl daha geçince bu kez Ege denizinin karşı kıyılarından biri, meşhur Aristoteles (biz kısaca Aristo olarak da biliyoruz) evrenin merkezinin yeryüzü olduğunu yazmaya başladı. Geosentrik yani yer merkezli evren modeli ortaya çıktı. Buna göre yeryüzü evrenin merkezindedir ve hareketsizdir. Gezegenler ve güneş onun etrafında dairesel bir hareketle dönmektedir. Dünyanın etrafında katmanlar şeklinde yükselen evren küreseldir ve sonludur. İlk bakışta akla ve mantığa son derece yakın gibi gözüken bu model dünyayı ve dolayısıyla insanları evrenin merkezine oturttuğu için olsa gerek neredeyse 17. Yüzyıla kadar savunucuları olmuştur.

M.Ö. 3. Yüzyıl – Aristarkus'un Heliosentrik (Güneş merkezli) Evren Modeli Aradan bir yüzyıl daha geçince bu kez Ege Denizi'nin içindeki bir adada Kuşadası yakınlarındaki Sisam'da doğan bir düşünür, bu kez Aristo değil Aristarkus, evrenin merkezini değiştirmeye karar verir. Evrenin merkezi Dünya olamaz, olsa olsa Güneş olabilir der. Geosentrik yani yer merkezli evren yerine Heliosentrik yani gün merkezli, güneş merkezli evren modeli ortaya çıkar. Dünya'nın kendi ekseni üzerinde her gün döndüğünü ve her yıl Güneş'in etrafında dairesel bir yörüngede, sabit yıldızlardan oluşan bir küreyle birlikte döndüğünü tanımladı. 2300 yıllık bir düşünceye göre epeyce bir noktayı tutturduğunu söyleyebiliriz. Ama ister inanın ister inanmayın, Aristo'nun yer merkezli evren modeli çok daha popüler oldu. Neden? Büyük bir ihtimalle işimize geldiği için. İnsanı ve onun yaşadığı dünyayı evrenin merkezi olarak hayal etmek daha güzel olduğu için.

M.S. 2. Yüzyıl – Batlamyus'un Geosentrik (Yer merkezli) Evren Modeli Bir de aradan dört yüzyıl daha geçtikten sonra doğan Batlamyus'un fikirleri yüzünden. Çünkü o Dünya'yı tekrar evrenin merkezine yerleştirdi. Tüm zamanların en uzun ömürlü kozmolojik modeli Batlamyus'un evren modelidir. Aristo'nun temellerini attığı yer merkezli evrenin detaylarını ortaya koymuştur. Gezegenlerin Dünya etrafında dolanırken aynı zamanda da dairesel bir hareket (epicycle) yapmaları gerektiğini düşünmüştür. Batlamyus zamanına göre çok iyi bir matematikçiydi. Ortaya koyduğu evren modeli gezegenlerin Dünya'dan farklı uzaklıklarda nasıl olabileceğini açıklıyordu. Gördüğünüz gibi bu şekilde hareket eden gezegenler Dünya'dan uzaklaştıkça parlaklıkları azalıyor ve Dünya'ya göre farklı hızlarda hareket ediyorlar. Yani geceleri gökyüzüne baktığımızda yaptığımız gözlemler matematiksel bir altyapıya kavuşuyor. Fakat dedim ya Batlamyus iyi bir matematikçiydi diye. Yaptığı hesaplamalara göre Dünya bir türlü evrenin merkezinde olamıyordu. O yüzden onun yerini biraz kaydırdı. Oysa ön yargılı olmasaydı, yörüngelerin dairesel olduğu inancıyla hareket etmek yerine yaptığı hesaplara göre bir modellemeye çalışsaydı belki de çok daha önce eliptik yörüngeleri keşfetmiş olacaktı. Demek ki büyük düşünmek, iyi hesaplamak yetmiyor. Bilimsel metod için ön yargılardan kurtulmak gerekiyor. Bakın Batlamyus'a kadar bir ileri bir geri her yüzyılda gelişen evren modeli ondan sonra neredeyse 1400 yıl boyunca duraklama dönemine giriyor. Ta ki 1543'teki Kopernik evren modeline kadar… 1543 – Kopernik'in Heliosentrik (Güneş merkezli) Evren Modeli Sisam'lı Aristarkus'u hatırlıyor musunuz? Polonyalı Kopernik onu alıp, geliştirip tekrar popüler hale getirdi. Hatta o kadar popüler hale getirdi ki buna Kopernik devrimi adı veriliyor. Neden bu bir devrim? Çünkü gök cisimlerinin Dünya'dakilerle aynı fiziksel yasalara uyduğuna dair bir imada bulundu. Eğer elma burada yere düşüyorsa başka gezegenlerde niye düşmesin ki? Böylece kozmoloji bir metafizik dalı olmaktan çıkıp bir bilim dalı haline geldi. Galileo'nun 17. yüzyılın başlarında Kopernik'in güneş merkezli modeline verdiği tartışmalı desteği Engizisyon tarafından kınandı, ancak yine de fikrin popülerleşmesine yardımcı oldu. 1687 – Newton'un Statik Evren Modeli 1687'de herkesin bildiği o meşhur elma Isaac Newton'un kafasına düşmese bile onun kafasının içine bir evren modelinin düşmesine yol açtı. Newton'un evreninde, büyük ölçekte madde eşit olarak dağılmıştır ve evren kütleçekimsel olarak dengelidir, ancak esasen kararsızdır. 1907 – Einstein'ın Evren Modeli yüzyılın başlarında Albert Einstein ağaçtan düşen bir elmayı değil, bir binanın çatısından düşen bir gözlemciyi hayal ederek hayatımın en mutlu düşüncesi buydu dedi ve çığır açan kütle çekimi teorisini ortaya koydu. Aslında bu evren modeli, ne genişleyen ne de daralan statik, dinamik olarak kararlı bir evren olması bakımından Newton'unkinden pek de farklı değildi. Bununla birlikte, aksi takdirde evrenin kendi üzerine çökmesine neden olacak yerçekiminin dinamik etkilerine karşı koymak için genel görelilik denklemlerine bir “kozmolojik sabit” eklemek zorunda kaldı. Ancak daha sonra Edwin Hubble 1929'da evrenin aslında durağan olmadığını, genişlediğini gösterince kesin olarak teorisinin bu bölümünü terk etti. 1927 – Big Bang (Büyük Patlama) Evren Modeli

Hubble uzak galaksilerin ışığında kırmızıya kaymayı keşfetti. Onun bu gözlemi, çok uzak galaksilerin bizden hızla uzaklaştıklarını ortaya koydu. 1920'lerden itibaren Rus ve Belçikalı bilim insanları hâlen genişlemeye devam eden evrenin geçmişteki belirli bir zamanda sıcak ve yoğun bir başlangıç durumunda olduğunu ileri sürdü. 1949'da BBC'nin bir radyo programında konuyu açıklamaya çalışan bir fizikçi o başlangıç durumunun büyük bir patlamayla evrenin genişlemesine yol açtığını söyledi. Tabi bunu İngilizce olarak ifade edince dizilere bile konu olan o modern Big Bang evren modeline isim vermiş oldu. Ancak bilim insanlarının çoğu ancak 1960'larda kozmik mikrodalga arka plan ışımasının keşfinden sonra buna ikna oldular. Bu keşif evrenin sıcak ve yoğun döneminin bir kanıtı olarak kabul edildi.

1934 – Salınan Evren Modeli

Büyük Patlama Teorisi her ne kadar Einstein'ın yaptığı çalışmalarına da dayansa onun favori evreni 1930'larda kendi orijinal modelini reddettikten sonra tercih ettiği Salınan Evren olmuştur. Bu model Big Bang'le yani büyük patlamayla genişlemeye başlayan evrenin bir de büyük çöküş yaşadığını ve bu döngünün sürekli devam ettiğini söyler. Yani zaman sonsuzdur ve başlangıçsızdır. Dolayısıyla zamanın başlangıcı paradoksundan kaçınılır.

1980 – Şişen Evren Modeli

Enflasyonist yani enflasyona dayalı -şişen- Evren modeli Big Bang modelinin ufuk ve düzlük problemlerini giderebilmek için 1980'de Amerikalı fizikçi Alan Guth tarafından geliştirildi. Büyük patlamadan 10−36 saniye sonra 10−33 ile 10−32 saniyeleri arasında uzay çok büyük oranda genişledi. Evren daha sonra da genişlemeye devam etti, ancak genişleme oranı düştü. Birçok fizikçi enflasyonun; neden evrenin her yönde eşit dağıldığını, neden kozmik mikrodalga arka plan ışımaların eşit bir şekilde dağıldığını, neden evrenin düz olduğunu ve neden manyetik tek kutbun gözlemlenemediğini açıkladığına inanıyorlar. Bir saniye, evrenin düz olduğunu açıklamak mı? Evrenin de bir şekli olabilir ve bu konuda da araştırmalar/tartışmalar devam ediyor ama bunu başka bir videoda konuşalım.

1983 – Çokluevren Modeli

Rus-Amerikalı fizikçi Andrei Linde 1983'te şişen evren modelini iyice şişirdi. Evrenimizi bir çoklu evrenin parçası olarak büyüyen birçok “baloncuk” dan sadece biri olarak gören kaotik enflasyon teorisini geliştirdi. Çokluevren sonlu ve sonsuz var olan olası evrenlerin hipotezsel bütünüdür. Bu evrenlere “paralel evrenler” ya da “alternatif evrenler” de denir.

2001 – Ekpirotik Evren Modeli

Ekpirotik Evren Modeli, mevcut evrenimizin ekstra (dördüncü) bir uzaysal boyuta sahip bir uzayda iki üç boyutlu dünyanın çarpışmasından ortaya çıktığını öne sürüyor. Bu model sicim teorisi, ekstra boyutlar gibi kuantum dünyasının modern tanımlarından yola çıkılarak 2001 yılında ortaya atıldı. WMAP ve Planck uydu deneyleri tarafından daha yüksek bir hassasiyetle onaylanan gözlemlere dayanıyor ve bu model de kozmik mikrodalga arka plan (CMB) ışımasına uyumlu olarak, sıcak noktalar ve soğuk noktalar desenleriyle tekdüze, düz bir evren öngörüyor.

2020 yılı itibariyle ve özetle son durum böyle. Sizlere 20 dakikadan kısa bir sürede 4000 yıllık insanlığın evren hakkındaki düşüncelerinin nasıl değiştiğini göstermeye çalıştım.

4000 yıl önceki ilk düşünceler evrenin dünyanın görebildiğimiz kadarıyla sınırlı ve düz olduğu yönündeydi. 4000 yıl sonra en çağdaş modellere göre dünyanın değil ama evrenin düz olabileceğini düşünüyoruz.

Dünyanın en eski metinlerinde kozmik bir yumurta şeklinde tasvir edilen evrenin döngüsel olarak salındığı yazılı. Einstein'ın ölmeden önceki son görüşleri de evrenin salınan döngüsel bir modeli olduğu yönünde. En modern modellerde çoklu evrenler olabileceği öne sürülüyor. Aynı şeyi ilk ifade eden kişilerden biri kim biliyor musunuz? Anaksimandros. Hani dünyayı silindir şeklinde ve haritasını da şöyle hayal eden kişi.

Sanki Evren hakkında bunca zamandır bir ileri, bir geri düşünmekten başka bir şey yapamamışız gibi duruyor. Elbette Batlamyus gibi, Newton gibi, Einstein gibi kişiler düşüncelerini matematiksel formüllere dönüştürmeyi de başarmışlar ama evrenin modeli şudur deyip de işin içinden çıkabildiğimizi hala söylemekten çok uzağız. Şu anda varyasyonlarıyla birlikte en geçerli diyebileceğimiz Big Bang teorisi bile 100 yaşından genç ve içinde çözülemeyen pek çok problem var. Sanki evren pek çok metinde sembolik olarak bilgelikle ilişkilendirilen bir elma gibi önümüzde öylece duruyor. Anaksagoras da ondan 2000 yıl sonra yaşamış Newton da aynı elmaya bakıp modeller çıkartıyor. Einstein bir solucanın, tüm elmanın etrafını dolaşmak yerine içinden geçerek kestirme bir yol bulmasından esinlenerek solucan delikleri teorisini ortaya atıyor.

Peki biz ne yapıyoruz? Özellikle kendimde, sonra da benden sonraki nesillerde, gençlerde gördüğüm bir özellik bu maalesef. Her şeyi bildiğimizi zannediyoruz. İki dokunuşla dünyada üretilmiş tüm bilgilere ulaşabilme konforu bize bunları anlayabildiğimiz yanılgısını da aşılıyor. Oysa dünyanın bu en zeki insanları bile bu kadar kendilerinden emin değillerdi. Üstelik biz önümüzde duran tabaktaki o elmanın tadını daha ısırmadan bildiğimizi zannederken bütün hayatlarını elma yiyerek geçiren bu kişiler aldıkları son ısırıktan sonra bile şunu diyebilme cesaretini gösteriyorlar: bildiğim tek şey hiç bir şey bilmediğimdir.

Düz dünya’dan Big Bang’e 15 Evren Modeli 15 Modelle des Universums von der flachen Erde bis zum Urknall 15 Models of the Universe from Flat Earth to the Big Bang 15 modelos del Universo, de la Tierra Plana al Big Bang 15 Modelos do Universo, da Terra Plana ao Big Bang 15 моделей Вселенной от плоской Земли до Большого взрыва 15 modeller av universum från Flat Earth till Big Bang 從平坦地球到大爆炸的 15 個宇宙模型

Dünyadaki en zeki insanlar şu anda neyi düşünüyorlardır sizce? Как вы думаете, о чем сейчас думают самые умные люди в мире? (Elmaya bakarak) bence evreni. (looking at the apple) I think the universe. (смотрит на яблоко) Я думаю, что Вселенная. Tam şu anda onun sırlarını anlamaya çalıştıklarına eminim. Ich bin sicher, dass sie gerade jetzt versuchen, seine Geheimnisse zu ergründen. I'm sure they're trying to figure out his secrets right now. Уверен, что сейчас они пытаются разгадать его секреты. İnsanlık tarihi boyunca bu hep böyle olmuştur. This has always been the case throughout human history. En parlak beyinler, felsefeciler, fizikçiler, matematikçiler, düşünürler en çok bu konuya kafa yormuş ve kendilerince bir cevap vermeye çalışmıştır. Die klügsten Köpfe, Philosophen, Physiker, Mathematiker und Denker haben über diese Frage nachgedacht und versucht, auf ihre Weise eine Antwort zu geben. Bugün sizlere insanlık tarihi boyunca evren nasıl anlaşılmış 15 farklı modelle anlatmaya çalışacağım. En sonunda da kendimce bir saptama yapmaya çalışacağım. Am Ende werde ich versuchen, mir ein eigenes Urteil zu bilden. Finally, I will try to make a determination myself. В конце я попытаюсь высказать собственное суждение. Hem de elmalaştıra… şey… görselleştirerek. Und durch Visualisierung ... nun ja ... Visualisierung. By appletizing… well… visualizing. А визуализируя... ну... визуализируйте.

M.Ö. BC. 16. Yüzyıl ve öncesi – Düz Dünya Modeli Jahrhundert und davor - Modell der flachen Erde

İnsanlar önce küçük düşünmüşler. People thought small at first. Evreni kendi görebildikleri kadar hayal etmişler. They imagined the universe as much as they could see it themselves. Bundan 3500 yıl önceki en popüler evren teorisi ilginç bir şekilde YouTube'un en popüler komplo teorileriyle aynı. Evreni bir okyanus, dünyayı da onun içinde yüzen bir tabak gibi düz hayal etmişler. Babil'de bulunan bu dünyanın ilk haritasını görüyor musunuz? Tabak şeklinde çizilen dünyanın çevresinde bir okyanus var ve tabağın üst tarafından aşağıya doğru inen çizgi de Fırat nehri. Es gibt einen Ozean um die Welt, der in Form einer Platte gezeichnet ist, und die Linie, die von der Oberseite der Platte nach unten verläuft, ist der Fluss Euphrat. There is an ocean around the world, which is drawn in the form of a plate, and the line that goes down from the top of the plate is the Euphrates. Mezopotomyalılar için evren bundan ibaret. For the Mesopotomians, that's what the universe is all about. Anaksimandros bunu biraz daha genişletmiş. Anaximander führte dies weiter aus. Anaximander has expanded this a little more. Dünyadan ibaret evrenin silindir şeklinde olduğunu ve bizim de bu silindirin düz yüzeylerinden birinde yaşadığımızı söylemiş. Onun çizdiği kayıp dünya haritası da şöyle. Hier ist die Karte der verlorenen Welt, die er gezeichnet hat. Here is the lost world map he drew. Bütün olay Akdeniz ve Karadeniz çevresinde dönüyor. The whole event revolves around the Mediterranean and the Black Sea.

M.Ö. 15 – 12. Yüzyıllar – Kozmik Yumurta Modeli Centuries – Cosmic Egg Model

Dünyanın en eski kültürlerinden Hindistan'da evren bir yumurta olarak düşünülüyormuş. In India, one of the oldest cultures in the world, the universe was thought of as an egg. Kozmik bir yumurta. Sanskritçe olarak yazılmış Vedaların ilk bölümü olan Rigveda'da döngüsel olarak salınan bir evrenin tanımı yapılıyor. Das Rigveda, der erste Teil der in Sanskrit verfassten Veden, beschreibt ein zyklisch schwingendes Universum. In Rigveda, the first part of the Vedas written in Sanskrit, a cyclically oscillating universe is defined. Buna göre nasıl bir yumurtanın beyazı ve sarısı varsa evrenin de içinde güneş, ay ve dünyanın da olduğu kendisi yani beyazı ve bir de çekirdeği var. Accordingly, just as an egg has a white and a yolk, the universe also contains the sun, moon and earth, that is, a white and a nucleus. Evren hem Bindu adındaki bu tek noktadan doğuyor hem de zaman içerisinde çökerek tekrar o tek noktaya dönüşüyor. Das Universum wird sowohl aus diesem einen Punkt namens Bindu geboren, als auch in der Zeit kollabiert und in diesen einen Punkt zurückverwandelt. The universe both arises from this single point called Bindu and collapses over time and turns into that single point again. Bu döngü sürekli devam ediyor. Dieser Kreislauf geht immer weiter. This cycle continues constantly. Aslında içindeki pek çok mitolojik ayrıntıdan arındırırsanız günümüzün en modern evren teorilerine epeyce yakın bir görüş bu. Wenn man viele mythologische Details weglässt, ist dies eine Sichtweise, die den modernsten Theorien über das Universum heute recht nahe kommt. In fact, if you purify it from many mythological details, this is a pretty close view to today's most modern universe theories.

M.Ö. 5. Yüzyıl Başları – Anaksogoryan Evren Modeli Frühes Jahrhundert - Anaxogorianisches Universumsmodell Beginning of the Century – Anaxogorian Model of the Universe

M.Ö. 5. Yüzyıl civarında en çok düşünenlerden biri bugünkü İzmir'in ilçesi Urla'da yaşıyordu: Anaksagoras. Um die Jahrhundertwende lebte in Urla, dem Stadtteil des heutigen Izmir, einer der produktivsten Denker: Anaxagoras. Evrenin en önemli modellerinden birini ortaya attı. Anaksagoras'a göre her şey başından beri bir şekilde var olmuştur. Her şeyin içinde her şey vardır diye düşünüyordu ve elma örneğini veriyordu. Er war der Meinung, dass in allem alles steckt, und nannte das Beispiel eines Apfels. Bu elma da amma ilham verici bir meyveymiş, kimisinin kafasına düşüyor, kimisine bir evren modeli kurdurtuyor. Dieser Apfel ist eine sehr inspirierende Frucht; er fällt manchen Leuten auf den Kopf und bringt sie dazu, ein Modell des Universums zu bauen. This apple is also an inspiring fruit, it falls on some people's heads, it makes others build a model of the universe. Biz bir elma yiyoruz ama vücudumuzda kan ve kemik gibi maddeler oluşuyor, içimizde bir elma olarak kalmıyor. Wir essen einen Apfel, aber in unserem Körper werden Substanzen wie Blut und Knochen gebildet, er bleibt nicht als Apfel in uns. We eat an apple, but substances such as blood and bone are formed in our body, it does not remain as an apple in us. İşte Anaksagoras her şeyin içinde her şey olduğunu düşündüğü için elmanın içinde başka her şeyle beraber kan ve kemik olduğuna da inanıyordu. Da Anaxagoras glaubte, dass alles in allem ist, glaubte er auch, dass im Apfel neben allem anderen auch Blut und Knochen sind. And since Anaxagoras thought that everything was everything in it, he also believed that there was blood and bone in the apple along with everything else. Bundan başka saç da var, ot da var, ağaç da var. There is also hair, there is grass, there is a tree. Ama son derece küçük miktarlarda. But in extremely small quantities. Bir maddede en yoğun hangi özellik varsa biz o maddeyi öyle algılıyoruz. Wir nehmen einen Gegenstand als solchen wahr, wenn er das intensivste Merkmal aufweist. Whatever feature a substance has the most intense, we perceive that substance as that. En başta bunlar tek bir maddeymiş. At first it was just one item. Her şeyin karışımı olan tek bir madde. A single substance that is a mixture of everything. Zamanın bir noktasında, bu karışım “nous” (zihin) eylemiyle harekete geçirilmiş ve bu dönme hareketi, bileşenlerini kaydırıp birbirinden ayırmış. Irgendwann wurde dieses Gemisch durch das Wirken von "nous" (Geist) in Bewegung gesetzt, und diese Rotationsbewegung verschob und trennte seine Bestandteile. Sonuçta hepsi farklı özelliklere sahip ayrı maddi nesnelerin evrenini oluşturmuş. Das Ergebnis ist ein Universum aus einzelnen materiellen Objekten, die alle unterschiedliche Eigenschaften haben. Ultimately, they formed a universe of separate material objects, all with different properties.

M.Ö. 5. Yüzyıl Sonları – Atomist Evren Modeli Late Century – Atomist Model of the Universe

Aynı dönemde 150 km ötedeki Milet'te doğan başka bir düşünür, öğrencisiyle birlikte atomist evren modelini geliştirdi. Zur gleichen Zeit entwickelte ein anderer Denker, der 150 Kilometer entfernt in Milet geboren wurde, zusammen mit seinem Schüler das atomistische Modell des Universums. Another thinker, who was born in Miletus, 150 km away, in the same period, developed the atomist model of the universe with his student. O bölgede artık ne varsa bilmiyorum ama sevgili Egelilere sesleniyorum: sizin oralarda epeyce bir evren modeli geliştirilmiş. Ich weiß nicht, was es in dieser Region gibt, aber ich wende mich an die lieben Menschen aus der Ägäis: In eurem Gebiet wurde ein Modell des Universums entwickelt. I don't know what's going on in that region anymore, but I call out to my dear Aegean people: quite a lot of universe model has been developed in your area. Atomist evren adından da anlaşılacağı gibi atomlardan oluşur. Das atomistische Universum besteht, wie der Name schon sagt, aus Atomen. The atomist universe, as the name suggests, is made up of atoms. Yani her şey maddenin en küçük ve bölünemez parçası olarak kabul edilen atomlardan meydana gelir. Mit anderen Worten: Alles besteht aus Atomen, die als kleinster und unteilbarer Teil der Materie gelten. In other words, everything is made up of atoms, which are considered the smallest and indivisible part of matter. Her şey derken insanın kanı ve kemikleri gibi maddi özelliklerinin yanı sıra görülmeyen ruhu bile daha incelmiş atomlardan oluşur. Wenn ich alles sage, meine ich nicht nur die materiellen Eigenschaften des Menschen, wie sein Blut und seine Knochen, sondern auch seine unsichtbare Seele besteht aus feineren Atomen. When we say everything, in addition to the material features of man such as blood and bones, even his invisible soul consists of more refined atoms. Bu elmadaki atom sayısı evrendeki tüm yıldızların ve gezegenlerin sayısından çok çok daha fazladır. The number of atoms in this apple is much, much greater than the number of all the stars and planets in the universe.

M.Ö. 4. Yüzyıl – Aristo'nun Geosentrik (Yer merkezli) Evren Modeli Aradan 100 yıl daha geçince bu kez Ege denizinin karşı kıyılarından biri, meşhur Aristoteles (biz kısaca Aristo olarak da biliyoruz) evrenin merkezinin yeryüzü olduğunu yazmaya başladı. Weitere 100 Jahre später, diesmal vom anderen Ufer der Ägäis aus, begann der berühmte Aristoteles (auch als Aristoteles bekannt) zu schreiben, dass das Zentrum des Universums die Erde sei. Geosentrik yani yer merkezli evren modeli ortaya çıktı. The geocentric model of the universe emerged. Buna göre yeryüzü evrenin merkezindedir ve hareketsizdir. Demnach befindet sich die Erde im Zentrum des Universums und ist unbeweglich. Accordingly, the earth is at the center of the universe and is motionless. Gezegenler ve güneş onun etrafında dairesel bir hareketle dönmektedir. Die Planeten und die Sonne drehen sich in einer Kreisbewegung um ihn. Dünyanın etrafında katmanlar şeklinde yükselen evren küreseldir ve sonludur. Das in Schichten um die Erde aufsteigende Universum ist kugelförmig und endlich. İlk bakışta akla ve mantığa son derece yakın gibi gözüken bu model dünyayı ve dolayısıyla insanları evrenin merkezine oturttuğu için olsa gerek neredeyse 17. Auf den ersten Blick scheint dieses Modell der Vernunft und der Logik sehr nahe zu kommen, aber da es die Erde und damit den Menschen in den Mittelpunkt des Universums stellt, ist es fast 17. Yüzyıla kadar savunucuları olmuştur. Sie hat bis ins letzte Jahrhundert hinein ihre Verteidiger gehabt. It has had its advocates for centuries.

M.Ö. 3. Yüzyıl – Aristarkus'un Heliosentrik (Güneş merkezli) Evren Modeli Jahrhundert - Aristarchus' heliozentrisches (sonnenzentriertes) Modell des Universums Aradan bir yüzyıl daha geçince bu kez Ege Denizi'nin içindeki bir adada Kuşadası yakınlarındaki Sisam'da doğan bir düşünür, bu kez Aristo değil Aristarkus, evrenin merkezini değiştirmeye karar verir. Evrenin merkezi Dünya olamaz, olsa olsa Güneş olabilir der. Geosentrik yani yer merkezli evren yerine Heliosentrik yani gün merkezli, güneş merkezli evren modeli ortaya çıkar. Dünya'nın kendi ekseni üzerinde her gün döndüğünü ve her yıl Güneş'in etrafında dairesel bir yörüngede, sabit yıldızlardan oluşan bir küreyle birlikte döndüğünü tanımladı. Er beschrieb, dass sich die Erde jeden Tag um ihre Achse dreht und dass sie sich jedes Jahr zusammen mit einer Sphäre von Fixsternen auf einer Kreisbahn um die Sonne dreht. 2300 yıllık bir düşünceye göre epeyce bir noktayı tutturduğunu söyleyebiliriz. Für eine 2300 Jahre alte Idee kann man sagen, dass es sich dabei um einen ziemlich guten Punkt handelt. According to a 2300-year-old thought, we can say that it has reached quite a point. Ama ister inanın ister inanmayın, Aristo'nun yer merkezli evren modeli çok daha popüler oldu. Aber ob Sie es glauben oder nicht, Aristoteles' geozentrisches Modell des Universums wurde viel populärer. Neden? Büyük bir ihtimalle işimize geldiği için. İnsanı ve onun yaşadığı dünyayı evrenin merkezi olarak hayal etmek daha güzel olduğu için.

M.S. 2. Yüzyıl – Batlamyus'un Geosentrik (Yer merkezli) Evren Modeli Century – Ptolemy's Geocentric (Earth-centered) Model of the Universe Bir de aradan dört yüzyıl daha geçtikten sonra doğan Batlamyus'un fikirleri yüzünden. Çünkü o Dünya'yı tekrar evrenin merkezine yerleştirdi. Tüm zamanların en uzun ömürlü kozmolojik modeli Batlamyus'un evren modelidir. Aristo'nun temellerini attığı yer merkezli evrenin detaylarını ortaya koymuştur. Gezegenlerin Dünya etrafında dolanırken aynı zamanda da dairesel bir hareket (epicycle) yapmaları gerektiğini düşünmüştür. Er war der Meinung, dass die Planeten eine Kreisbewegung (Epizykel) machen sollten, während sie die Erde umkreisen. Batlamyus zamanına göre çok iyi bir matematikçiydi. Ortaya koyduğu evren modeli gezegenlerin Dünya'dan farklı uzaklıklarda nasıl olabileceğini açıklıyordu. Sein Modell des Universums erklärte, wie die Planeten unterschiedlich weit von der Erde entfernt sein konnten. Gördüğünüz gibi bu şekilde hareket eden gezegenler Dünya'dan uzaklaştıkça parlaklıkları azalıyor ve Dünya'ya göre farklı hızlarda hareket ediyorlar. Wie Sie sehen können, nehmen Planeten, die sich auf diese Weise bewegen, an Helligkeit ab, wenn sie sich von der Erde entfernen, und bewegen sich mit unterschiedlichen Geschwindigkeiten im Vergleich zur Erde. Yani geceleri gökyüzüne baktığımızda yaptığımız gözlemler matematiksel bir altyapıya kavuşuyor. Mit anderen Worten: Die Beobachtungen, die wir machen, wenn wir nachts in den Himmel schauen, haben eine mathematische Grundlage. In other words, when we look at the sky at night, the observations we make gain a mathematical basis. Fakat dedim ya Batlamyus iyi bir matematikçiydi diye. Yaptığı hesaplamalara göre Dünya bir türlü evrenin merkezinde olamıyordu. Nach seinen Berechnungen konnte die Erde nicht im Zentrum des Universums liegen. O yüzden onun yerini biraz kaydırdı. Deshalb hat er ihn ein wenig verschoben. So he shifted it a little bit. Oysa ön yargılı olmasaydı, yörüngelerin dairesel olduğu inancıyla hareket etmek yerine yaptığı hesaplara göre bir modellemeye çalışsaydı belki de çok daha önce eliptik yörüngeleri keşfetmiş olacaktı. Wäre er jedoch nicht voreingenommen gewesen, hätte er versucht, die Bahnen nach seinen Berechnungen zu modellieren, anstatt in dem Glauben zu handeln, dass die Bahnen kreisförmig sind, hätte er vielleicht viel früher elliptische Bahnen entdeckt. Demek ki büyük düşünmek, iyi hesaplamak yetmiyor. It is not enough to think big and calculate well. Bilimsel metod için ön yargılardan kurtulmak gerekiyor. Die wissenschaftliche Methode erfordert den Abbau von Vorurteilen. For the scientific method, it is necessary to get rid of prejudices. Bakın Batlamyus'a kadar bir ileri bir geri her yüzyılda gelişen evren modeli ondan sonra neredeyse 1400 yıl boyunca duraklama dönemine giriyor. Sehen Sie, das Modell des Universums, das sich bis Ptolemäus in jedem Jahrhundert weiterentwickelt hat, ist nach ihm fast 1400 Jahre lang in eine Stagnation eingetreten. Ta ki 1543'teki Kopernik evren modeline kadar… Bis zum kopernikanischen Modell des Universums im Jahr 1543. 1543 – Kopernik'in Heliosentrik (Güneş merkezli) Evren Modeli Sisam'lı Aristarkus'u hatırlıyor musunuz? Erinnern Sie sich an Aristarchus von Samos? Do you remember Aristarchus of Samos? Polonyalı Kopernik onu alıp, geliştirip tekrar popüler hale getirdi. Der polnische Kopernikus übernahm sie, verbesserte sie und machte sie wieder populär. Polish Copernicus took it, developed it and popularized it again. Hatta o kadar popüler hale getirdi ki buna Kopernik devrimi adı veriliyor. Er hat sie sogar so sehr popularisiert, dass sie als kopernikanische Revolution bezeichnet wird. Neden bu bir devrim? Çünkü gök cisimlerinin Dünya'dakilerle aynı fiziksel yasalara uyduğuna dair bir imada bulundu. Denn er implizierte, dass Himmelskörper denselben physikalischen Gesetzen gehorchen wie die auf der Erde. Because he implied that celestial bodies obey the same physical laws as those on Earth. Eğer elma burada yere düşüyorsa başka gezegenlerde niye düşmesin ki? Böylece kozmoloji bir metafizik dalı olmaktan çıkıp bir bilim dalı haline geldi. Damit hörte die Kosmologie auf, ein Zweig der Metaphysik zu sein und wurde zu einem Zweig der Wissenschaft. Thus, cosmology ceased to be a branch of metaphysics and became a branch of science. Galileo'nun 17. yüzyılın başlarında Kopernik'in güneş merkezli modeline verdiği tartışmalı desteği Engizisyon tarafından kınandı, ancak yine de fikrin popülerleşmesine yardımcı oldu. Galileis umstrittene Unterstützung des heliozentrischen Modells von Kopernikus zu Beginn des 17. Jahrhunderts wurde von der Inquisition verurteilt, trug aber dennoch zur Popularisierung der Idee bei. 1687 – Newton'un Statik Evren Modeli 1687'de herkesin bildiği o meşhur elma Isaac Newton'un kafasına düşmese bile onun kafasının içine bir evren modelinin düşmesine yol açtı. Newton'un evreninde, büyük ölçekte madde eşit olarak dağılmıştır ve evren kütleçekimsel olarak dengelidir, ancak esasen kararsızdır. In Newtons Universum ist die Materie in großem Maßstab gleichmäßig verteilt, und das Universum ist gravitationsmäßig stabil, aber im Wesentlichen instabil. In Newton's universe, on a large scale, matter is evenly distributed, and the universe is gravitationally stable, but essentially unstable. 1907 – Einstein'ın Evren Modeli yüzyılın başlarında Albert Einstein ağaçtan düşen bir elmayı değil, bir binanın çatısından düşen bir gözlemciyi hayal ederek hayatımın en mutlu düşüncesi buydu dedi ve çığır açan kütle çekimi teorisini ortaya koydu. Zu Beginn des Jahrhunderts stellte sich Albert Einstein vor, dass nicht ein Apfel vom Baum, sondern ein Beobachter vom Dach eines Gebäudes fällt, und sagte: "Das ist der glücklichste Gedanke meines Lebens. At the beginning of the 19th century, Albert Einstein imagined not an apple falling from a tree, but an observer falling from the roof of a building, saying it was the happiest thought of my life, and he put forward his groundbreaking theory of gravity. Aslında bu evren modeli, ne genişleyen ne de daralan statik, dinamik olarak kararlı bir evren olması bakımından Newton'unkinden pek de farklı değildi. In der Tat unterschied sich dieses Modell des Universums nicht sehr von dem Newtons, da es sich um ein statisches, dynamisch stabiles Universum handelte, das sich weder ausdehnte noch zusammenzog. In fact, this model of the universe did not differ much from Newton's in that it was a static, dynamically stable universe that neither expanded nor contracted. Bununla birlikte, aksi takdirde evrenin kendi üzerine çökmesine neden olacak yerçekiminin dinamik etkilerine karşı koymak için genel görelilik denklemlerine bir “kozmolojik sabit” eklemek zorunda kaldı. Allerdings musste er den Gleichungen der allgemeinen Relativitätstheorie eine "kosmologische Konstante" hinzufügen, um den dynamischen Effekten der Schwerkraft entgegenzuwirken, die andernfalls dazu führen würden, dass das Universum in sich selbst zusammenfällt. However, he had to add a "cosmological constant" to the equations of general relativity to counteract the dynamic effects of gravity that would otherwise cause the universe to collapse on itself. Ancak daha sonra Edwin Hubble 1929'da evrenin aslında durağan olmadığını, genişlediğini gösterince kesin olarak teorisinin bu bölümünü terk etti. Erst später, als Edwin Hubble 1929 zeigte, dass das Universum nicht statisch ist, sondern sich ausdehnt, gab er diesen Teil seiner Theorie endgültig auf. Later, however, Edwin Hubble definitively abandoned this part of his theory when he showed in 1929 that the universe was not actually stationary, but was expanding. 1927 – Big Bang (Büyük Patlama) Evren Modeli

Hubble uzak galaksilerin ışığında kırmızıya kaymayı keşfetti. Hubble hat die Rotverschiebung im Licht entfernter Galaxien entdeckt. Hubble discovered the redshift in the light of distant galaxies. Onun bu gözlemi, çok uzak galaksilerin bizden hızla uzaklaştıklarını ortaya koydu. Seine Beobachtung zeigte, dass sich sehr weit entfernte Galaxien schnell von uns wegbewegen. His observation revealed that very distant galaxies are rapidly moving away from us. 1920'lerden itibaren Rus ve Belçikalı bilim insanları hâlen genişlemeye devam eden evrenin geçmişteki belirli bir zamanda sıcak ve yoğun bir başlangıç durumunda olduğunu ileri sürdü. In den 1920er Jahren schlugen russische und belgische Wissenschaftler vor, dass sich das Universum, das sich immer noch ausdehnt, irgendwann in der Vergangenheit in einem heißen und dichten Anfangszustand befand. Beginning in the 1920s, Russian and Belgian scientists suggested that the still-expanding universe was in a hot and dense initial state at a certain time in the past. 1949'da BBC'nin bir radyo programında konuyu açıklamaya çalışan bir fizikçi o başlangıç durumunun büyük bir patlamayla evrenin genişlemesine yol açtığını söyledi. Tabi bunu İngilizce olarak ifade edince dizilere bile konu olan o modern Big Bang evren modeline isim vermiş oldu. Als er dies auf Englisch formulierte, gab er natürlich dem modernen Urknall-Universumsmodell einen Namen, das sogar Gegenstand von Fernsehserien ist. Ancak bilim insanlarının çoğu ancak 1960'larda kozmik mikrodalga arka plan ışımasının keşfinden sonra buna ikna oldular. Die meisten Wissenschaftler waren jedoch erst nach der Entdeckung der kosmischen Mikrowellen-Hintergrundstrahlung in den 1960er Jahren davon überzeugt. Bu keşif evrenin sıcak ve yoğun döneminin bir kanıtı olarak kabul edildi. Diese Entdeckung wurde als Beweis für die heiße und dichte Periode des Universums anerkannt. This discovery was accepted as evidence of the hot and dense period of the universe.

1934 – Salınan Evren Modeli

Büyük Patlama Teorisi her ne kadar Einstein'ın yaptığı çalışmalarına da dayansa onun favori evreni 1930'larda kendi orijinal modelini reddettikten sonra tercih ettiği Salınan Evren olmuştur. Obwohl die Urknalltheorie auf Einsteins Arbeiten beruht, war sein Lieblingsuniversum das oszillierende Universum, das er bevorzugte, nachdem er sein ursprüngliches Modell in den 1930er Jahren verworfen hatte. Although the Big Bang Theory is based on Einstein's work, his favorite universe was the Oscillating Universe, which he chose after rejecting his original model in the 1930s. Bu model Big Bang'le yani büyük patlamayla genişlemeye başlayan evrenin bir de büyük çöküş yaşadığını ve bu döngünün sürekli devam ettiğini söyler. Dieses Modell besagt, dass das Universum, das mit dem Urknall, dem Big Bang, zu expandieren begann, auch einen großen Kollaps erlebte und dass sich dieser Zyklus kontinuierlich fortsetzt. Yani zaman sonsuzdur ve başlangıçsızdır. Dolayısıyla zamanın başlangıcı paradoksundan kaçınılır. Das Paradoxon des Beginns der Zeit wird somit vermieden. Thus, the paradox of the beginning of time is avoided.

1980 – Şişen Evren Modeli 1980 - Modell des sich aufblähenden Universums

Enflasyonist yani enflasyona dayalı -şişen- Evren modeli Big Bang modelinin ufuk ve düzlük problemlerini giderebilmek için 1980'de Amerikalı fizikçi Alan Guth tarafından geliştirildi. Das inflationäre Modell des Universums wurde 1980 von dem amerikanischen Physiker Alan Guth entwickelt, um die Probleme mit dem Horizont und der Flachheit des Urknallmodells zu überwinden. Inflationist (inflation-based) Universe model was developed by American physicist Alan Guth in 1980 in order to solve the horizon and flatness problems of the Big Bang model. Büyük patlamadan 10−36 saniye sonra 10−33 ile 10−32 saniyeleri arasında uzay çok büyük oranda genişledi. Evren daha sonra da genişlemeye devam etti, ancak genişleme oranı düştü. Das Universum dehnte sich dann weiter aus, allerdings mit einer geringeren Geschwindigkeit. Birçok fizikçi enflasyonun; neden evrenin her yönde eşit dağıldığını, neden kozmik mikrodalga arka plan ışımaların eşit bir şekilde dağıldığını, neden evrenin düz olduğunu ve neden manyetik tek kutbun gözlemlenemediğini açıkladığına inanıyorlar. Viele Physiker glauben, dass die Inflation erklärt, warum das Universum gleichmäßig in alle Richtungen verteilt ist, warum die kosmische Mikrowellenhintergrundstrahlung gleichmäßig verteilt ist, warum das Universum flach ist und warum ein magnetischer Monopol nicht beobachtet werden kann. Bir saniye, evrenin düz olduğunu açıklamak mı? Wait a second, explain that the universe is flat? Evrenin de bir şekli olabilir ve bu konuda da araştırmalar/tartışmalar devam ediyor ama bunu başka bir videoda konuşalım. Das Universum kann auch eine Form haben, und es gibt laufende Forschungen/Diskussionen zu diesem Thema, aber darüber reden wir in einem anderen Video.

1983 – Çokluevren Modeli 1983 - Multiversum-Modell

Rus-Amerikalı fizikçi Andrei Linde 1983'te şişen evren modelini iyice şişirdi. Im Jahr 1983 hat der russisch-amerikanische Physiker Andrei Linde das Modell des sich aufblähenden Universums weiter ausgebaut. Evrenimizi bir çoklu evrenin parçası olarak büyüyen birçok “baloncuk” dan sadece biri olarak gören kaotik enflasyon teorisini geliştirdi. Er entwickelte die Theorie der chaotischen Inflation, nach der unser Universum nur eine von vielen "Blasen" ist, die als Teil eines Multiversums wachsen. Çokluevren sonlu ve sonsuz var olan olası evrenlerin hipotezsel bütünüdür. Das Multiversum ist eine hypothetische Menge von endlichen und unendlichen möglichen Universen. The multiverse is the hypothetical whole of finite and infinite possible universes. Bu evrenlere “paralel evrenler” ya da “alternatif evrenler” de denir. Diese Universen werden auch als "Paralleluniversen" oder "alternative Universen" bezeichnet. These universes are also called "parallel universes" or "alternate universes".

2001 – Ekpirotik Evren Modeli 2001 - Ökoprotisches Universum Modell 2001 – Ekpirotic Universe Model

Ekpirotik Evren Modeli, mevcut evrenimizin ekstra (dördüncü) bir uzaysal boyuta sahip bir uzayda iki üç boyutlu dünyanın çarpışmasından ortaya çıktığını öne sürüyor. Das Modell des ekpiotischen Universums besagt, dass unser heutiges Universum aus der Kollision zweier dreidimensionaler Welten in einem Raum mit einer zusätzlichen (vierten) räumlichen Dimension entstanden ist. Bu model sicim teorisi, ekstra boyutlar gibi kuantum dünyasının modern tanımlarından yola çıkılarak 2001 yılında ortaya atıldı. Dieses Modell wurde 2001 auf der Grundlage moderner Beschreibungen der Quantenwelt wie der Stringtheorie und zusätzlicher Dimensionen vorgeschlagen. This model was put forward in 2001, based on modern definitions of the quantum world, such as string theory, extra dimensions. WMAP ve Planck uydu deneyleri tarafından daha yüksek bir hassasiyetle onaylanan gözlemlere dayanıyor ve bu model de kozmik mikrodalga arka plan (CMB) ışımasına uyumlu olarak, sıcak noktalar ve soğuk noktalar desenleriyle tekdüze, düz bir evren öngörüyor. Es stützt sich auf Beobachtungen, die durch die WMAP- und Planck-Satellitenexperimente mit höherer Genauigkeit bestätigt wurden, und dieses Modell sagt auch ein einheitliches, flaches Universum mit einem Muster aus heißen und kalten Flecken voraus, das mit der kosmischen Mikrowellenhintergrundstrahlung (CMB) übereinstimmt.

2020 yılı itibariyle ve özetle son durum böyle. As of 2020, and in summary, this is the latest situation. Sizlere 20 dakikadan kısa bir sürede 4000 yıllık insanlığın evren hakkındaki düşüncelerinin nasıl değiştiğini göstermeye çalıştım. In weniger als 20 Minuten habe ich versucht, Ihnen zu zeigen, wie sich die 4000 Jahre alten Vorstellungen der Menschheit über das Universum verändert haben.

4000 yıl önceki ilk düşünceler evrenin dünyanın görebildiğimiz kadarıyla sınırlı ve düz olduğu yönündeydi. Vor 4000 Jahren waren die ersten Überlegungen, dass das Universum flach und begrenzt ist, soweit wir sehen können. 4000 yıl sonra en çağdaş modellere göre dünyanın değil ama evrenin düz olabileceğini düşünüyoruz. Nach 4000 Jahren, nach den modernsten Modellen, glauben wir, dass das Universum flach sein mag, aber nicht die Erde.

Dünyanın en eski metinlerinde kozmik bir yumurta şeklinde tasvir edilen evrenin döngüsel olarak salındığı yazılı. In den ältesten Texten der Welt steht geschrieben, dass das Universum, das in Form eines kosmischen Eies dargestellt wird, zyklisch schwingt. It is written that the universe, which is depicted in the form of a cosmic egg in the oldest texts of the world, oscillates cyclically. Einstein'ın ölmeden önceki son görüşleri de evrenin salınan döngüsel bir modeli olduğu yönünde. Einstein's last views before he died were that the universe was an oscillating cyclical model. En modern modellerde çoklu evrenler olabileceği öne sürülüyor. Aynı şeyi ilk ifade eden kişilerden biri kim biliyor musunuz? Do you know who was one of the first to say the same thing? Anaksimandros. Hani dünyayı silindir şeklinde ve haritasını da şöyle hayal eden kişi. Sie wissen schon, derjenige, der sich die Welt als einen Zylinder und die Karte als das hier vorstellt. The person who imagines the world in the shape of a cylinder and its map like this.

Sanki Evren hakkında bunca zamandır bir ileri, bir geri düşünmekten başka bir şey yapamamışız gibi duruyor. Es scheint, als ob wir die ganze Zeit nichts anderes getan haben, als über das Universum hin und her zu denken. It seems as if we've been able to do nothing but think back and forth about the Universe all this time. Elbette Batlamyus gibi, Newton gibi, Einstein gibi kişiler düşüncelerini matematiksel formüllere dönüştürmeyi de başarmışlar ama evrenin modeli şudur deyip de işin içinden çıkabildiğimizi hala söylemekten çok uzağız. Natürlich ist es Leuten wie Ptolemäus, Newton, Einstein usw. gelungen, ihre Gedanken in mathematische Formeln umzusetzen, aber wir sind noch weit davon entfernt, sagen zu können, dass wir das Modell des Universums so und nicht anders beschreiben können. Şu anda varyasyonlarıyla birlikte en geçerli diyebileceğimiz Big Bang teorisi bile 100 yaşından genç ve içinde çözülemeyen pek çok problem var. Sanki evren pek çok metinde sembolik olarak bilgelikle ilişkilendirilen bir elma gibi önümüzde öylece duruyor. Es ist, als stünde das Universum wie ein Apfel vor uns, der in vielen Texten symbolisch mit Weisheit assoziiert wird. It is as if the universe stands before us like an apple symbolically associated with wisdom in many texts. Anaksagoras da ondan 2000 yıl sonra yaşamış Newton da aynı elmaya bakıp modeller çıkartıyor. Anaxagoras and Newton, who lived 2000 years after him, look at the same apple and make models. Einstein bir solucanın, tüm elmanın etrafını dolaşmak yerine içinden geçerek kestirme bir yol bulmasından esinlenerek solucan delikleri teorisini ortaya atıyor.

Peki biz ne yapıyoruz? Özellikle kendimde, sonra da benden sonraki nesillerde, gençlerde gördüğüm bir özellik bu maalesef. Unfortunately, this is a feature that I see especially in myself, and then in the next generations, in young people. Her şeyi bildiğimizi zannediyoruz. We think we know everything. İki dokunuşla dünyada üretilmiş tüm bilgilere ulaşabilme konforu bize bunları anlayabildiğimiz yanılgısını da aşılıyor. Die Bequemlichkeit, mit zwei Berührungen auf alle in der Welt produzierten Informationen zugreifen zu können, vermittelt uns auch die Illusion, dass wir sie verstehen können. The comfort of accessing all the information produced in the world with two touches gives us the illusion that we can understand them. Oysa dünyanın bu en zeki insanları bile bu kadar kendilerinden emin değillerdi. Üstelik biz önümüzde duran tabaktaki o elmanın tadını daha ısırmadan bildiğimizi zannederken bütün hayatlarını elma yiyerek geçiren bu kişiler aldıkları son ısırıktan sonra bile şunu diyebilme cesaretini gösteriyorlar: bildiğim tek şey hiç bir şey bilmediğimdir.