Bu dersi şimdi öğrenmeye başlayın

Turkish YouTube, Bir fincan kahve daha, ben gitmeden

Bir fincan kahve daha, ben gitmeden

Üniversiteden mezun bir grup genç

iş hayatına atılıyorlar. Başarılı da oluyorlar kendilerince.

Sonra bir gün toplanıp mezun oldukları

o üniversiteye geri dönüp bir ziyaret yapmak istiyorlar,

orada çok sevdikleri bir hocaları var, ona gidiyorlar.

Üç beş kelam, eski günleri yad etmek derken

sohbet derinleşiyor, koyulaşıyor.

Herkes tabi işinden gücünden bahsediyor bahsetmesine ama

bir yandan da hayatın zorlukları, yaşam koşulları,

o stres, mücadele onları biraz yıldırmış gibi gözüküyor.

E ne de olsa her başarının bir bedeli var.

Hayatımızda ki stres belki de bunun bir parçasıdır kim bilir.

Her neyse, bizim profesör o misafirlerini ağırlıyor ya....

İşte onlara kahve yapmak için kalkıp mutfağa gidiyor

ve bir müddet sonra

kahveyle birlikte hazırladığı kahve ile birlikte

işte böyle çeşitli boyutlarda ve şekillerde

fincan, bardak, kaplarla beraber geri dönüyor.

Evet.

Şimdi siz de hemen kendinize

bir kahve kapıp gelin çünkü bu videonun sonunda

hikayenin sonunu da anlatacağım ve o zaman

elinizde tuttuğunuz kahve kabının da

onun içinde ki kahvenin de bir anlamı olacak yani bir çeşit fal bakacağım size.

Anlatmaya başladığım hikayemiz orada geçmiyor ama

İngiltere'de Cambridge Üniversitesi'nde bizim profesör gibi

böyle sık sık üniversite mutfağına kahve almaya gidip gelen kişiler

makineye gitmeden orada kahve

içinde kahve olup olmadığını anlayabilmek için

Dünyanın ilk webcam'ini icat ettiler.

Kahve tutkusu bir parça tembellikle birleşince

ortaya böyle teknolojik inovasyonlar bile çıkabiliyor.

Ama ben bugün size teknoloji tarafından çok,

kültür-sanat boyutundan bahsetmek istiyorum.

Hikayemizden de anlayacağınız gibi misafirlere kahve

ikram etme geleneği artık batı kültürüne de yerleşmiş durumda

Ee ne de olsa Dünya'nın en popüler

ikinci içeceği bu.

Birincisi de su.

Bizim kültürümüzde ki yeri biraz daha özel sanki.

Pek çoğumuz günde 3 öğün yemek yiyoruz değil mi?

Akşam yemeği, öğle yemeği

ama sabah yemeği yok.

Kahvaltı var.

Kahve altı.

yani sabahları aç karnına kahve içmemek için diğer şeyleri yiyoruz.

Öğünün amacı kahve.

İlginçtir artık

kahvaltıda kahve içen pek kalmadı bizde daha çok çay içiliyor değil mi?

Kahve sanki birazcık daha özel anlar için saklanıyor.

Tıpkı profesör ve öğrencilerinin hikayesinde olduğu gibi.

Mesela misafir geldiği zaman ne yapılır bizde?

E Türk kahvesi.

Mesela kız istemeye gidilince ne yapılır?

Durun durun geçenlerde Japonya'dan misafirlerim gelmişti hatırlıyor musunuz?

O zaman size bir söz vermiştim.

- O zaman sizi özel bir yere getirdim.

Önümüzdeki hafta içinde pazar gününü bile beklemeden

bu konuyla ilgili de ayrıntılı bir video hazırlamayı düşünüyorum.

Şimdi biraz geriye saralım ve o gün bizim misafire, Kazuko'ya, kahveyle ilgili sorduğum soruya kulak verelim:

- Peki sana bir sorum var benim.

+ Sorsana - Dur, dur şimdi. Geliyor, sorular geliyor.

+ Gelme. - Hazır.

+ Gelme, sorma. Anladım. - Anladın değil mi?. Bak anladı, bak nasıl anladı bak.

- Bir şey diyeceğim sana:

- Şimdi, bizim kahve bak bizim kah...

- Sansür yok, sansürsüz.

- Şimdi, bizim kahve kültürümüzde şöyle bir şey vardır;

+ Geliyor konu. - kız istemeye geldikleri zaman kahve yaparsın.

- Sen kahve yapmayı biliyor musun?

+ Evet, evet. - Bak öğrenmezsen...

+ Tuz koyacağız. - Heh, tuz bak.

+ Tuz koyacağız. Türk kahve... Tuzlu Türk kahvesi. Gülmeyin.

Gülmeyin çünkü benim başıma geldi. Sizin de gelebilir.

Peki kızı istediniz, verdiler, evlendiniz.

Ama ona yeterince kahve veremediniz.

Bu, zamanında bir boşanma sebebiymiş.

En azından öyle diyorlar, böyle bir rivayet var.

Eskiden kadınlara yeterince kahve temin edememenin

bir boşanma sebebi olduğuna dair bir rivayet dolanıyor ortalıkta.

Hatta bu rivayetten yola çıkarak ta 1921'de

ABD'de basılan gazetelerde kahve reklamı bile yapılmış.

Orada bu hikaye anlatılıyor.

Yani kahvaltıların,

misafirliklerin,

evlenmelerin ve dahi boşanmaların

yani hayatımızın en kritik dönemeçlerinin resmî içeceği olmuş kahve.

+ Köpüğü olması gerekiyor, öğretti bana yani. Her akşam yaptım. + Köpüğü olması gerekiyor, ateş, suyun içine koyuyorsun kahve tozu + Ateş... yavaş ateşte pişiriyorsun. + Köpüklü olması gerekiyor. + Köpürmezse, olmuyor. - Olmaz. + Olmaz.

- Bir de kız istemeye geldiğin zaman

damadın kahvesinin içine tuz koyacaksınız.

+ Hakikaten içtin mi? - Akşama sor Devletşah'a.

+ Tamam soracağım. - Bana koydu mu, koymadı mı sor.

+ Soracağım. - Tamam.

Japonlar bile Türk kahvesinin nasıl demlendiğini

hangi ortamlarda nasıl kullanılacağını, işin ritüelini öğrenmişler.

O gün kahve kelimesinin Japonca'daki karşılığını da sordum.

+ Kohi - Kohi?. "Coffee" gibi yani.

- "Coffee" gibi.

+ Ko-hi. - Ko-hi.

+ Evet. - Ko-hi. - Helal, helal. + Ko-hi

“Kohi” demişler Japonlar. “Coffee” kelimesini duyunca.

E zaten “Coffee” demişlerdi bizdeki “Kahve” kelimesini duyunca.

Çünkü "Kahve" kelimesi, "Kahva" orijinal hali bu,

Arapça'dan geliyor, bize geçiyor

ve biz de kahve ya da kahvehe dönüşüyor.

ve bizden de yani Osmanlılar zamanında da tüm dünyaya yayılmaya başlıyor.

Oxford İngilizce Sözlüğü'ne göre

“Coffee” kelimesi tam olarak 1582 yılında İngilizce diline geçmiş.

Osmanlılar'dan.

O zamanlar biz de epeyce meşhur bir içecekmiş.

Kelime İngilizce'ye geçtikten sonra otomatik olarak

kültürü de kendisine çekmiş.

17.yy'ın ortalarında “coffee shop” lar açılmaya başlanmış.

Bizdeki kahvehaneler gibi.

Ve oralara giden Jonathan Swift gibi bir takım yazarlar bir yandan

*Höpürdetme sesi*

kahvelerini yudumlarken -içinde kahve yok bu arada-

bir yandan da “Gulliver'in Seyahatleri” gibi kitaplarını yazmışlar

ve demişler ki:

Kahve bizi sert, ciddi ve felsefi yapıyor.

Ya da mesela Bach gibi klasik müziğin babası olarak kabul edilen bir isim

kahve tutkunu bir kadın hakkında opera yazmış.

*Benim için önemi yok!*

*Ama yine de sana yalvarıyorum.*

*Lütfen kahveme dokunmama ve tutmama izin ver.*

İşte kelimeden sonra kültür de

bu şekilde yayılmaya başlamış. Geçen yüzyılın ortalarında

kahve, artık evlerimize girmeye başladı.

Hani bardaklara koyup karıştırıp içiyoruz ya, instant(çabuk hazırlanan) kahve

Tarihçiler bu döneme: “Kahvenin 1. Dalgası” (1. Dönemi) adını veriyorlar.

Sonra "2. Dönem" başlıyor.

- "2. Dönem" 70'ler 80'lerde başlıyor.

- Aslında işte bu Starbucks başlatıyor diyebiliriz.

- O da böyle kahvehane kültürü.

- Yani insanlar bir yere gitsinler, orada sohbet etsinler

- kahvelerini içerken.

- Bizdeki "kahve bahane, sohbet şahane" mantığıyla.

Orada bu kahve hareketi ve dönemleri hakkında bir benzetme

daha aklıma geldi, onu söyledim ama sesi çok iyi temizleyemediğim için

şimdi buradan size tekrar edeyim.

Kahve akımları adeta sanat akımları gibi. Onun 1. Dönemi'nde

tıpkı müziğin kaydedilip çoğaltılabilmesinde

olduğu gibi her yere yayılmaya başlıyor.

Evlerimizde kahve içiyoruz nitekim.

2. döneme geçtiğimizde, işte bu Starbucks'ların açılmasıyla birlikte artık nasıl müziği dinlemek için konser salonlarına gidiyorsak

kahveyi içmek için de tekrar kahvehanelere gidiyoruz.

Sohbet ve kahvehane kültürü yeniden

yeşermeye başlıyor. Şimdilerdeyse 2000'lerden sonra

artık kahvenin 3. dalgasındayız.

"3. Dönem" başladı.

Artık kahvenin sadece hangi ülkeden de değil oradaki

hangi çiftlikten çıkarıldığı,

dolayısıyla kahve çekirdeklerinin nasıl bir toprakta,

nasıl bir ortamda yetiştiği

sonra nasıl kavrulduğu ve

ne şekilde demlendiği de önem kazandı.

- Şu anda kahvem bitmek üzere.

- Daha doğrusu kimyasal deney tamamlanmak üzere.

- Sonucu son derece ben de merak ediyorum.

ve bu tür kahveleri hazırlarken onun bu hikayesini

de anlatan kişiler ortaya çıkmaya başladı.

Baristalar.

+ Bunu aşağıya bırakıyoruz. + Şuradaki kapağı görüyor musun? - Evet.

+ ve bunu şöyle getirip kapatıyoruz. + Bunu da bunun üstüne koyuyoruz. + Ondan sonra bunu içine koymalıyız çünkü.... Baristalık şu anda dünyanın pek çok yerinde

çok saygın bir meslek olarak

kabul ediliyor.

Tıpkı zamanında Osmanlılar'daki "Kahveci Başı" gibi.

Sarayda böyle bir rütbe var.

Böyle bir pozisyon varmış.

Kahveci Başı.

Hatta bunların bazıları sadrazamlık mertebesine kadar yükselmiş.

Kahvenin kültürüne vakıf olmak, onun kökenini,

izlediği yolculuğu,

hazırlama ve demleme tekniklerini bilmek

üçüncü dalganın temel konuları.

Çünkü toprak, aldığı su,

güneşlenme zamanı, nem

kahvenin tadını ve aromasını değiştiriyor.

Eğer kahve yanardağın eteğinde yetiştiriliyorsa;

kül kokuyor.

Muz ağaçlarının gölgesinde yetişiyorsa;

daha aromatik bir tadı oluyor.

- Kahve.

ve bu konuda yapılan bilimsel araştırmalar

kahvenin sadece kokusunun bile

beynimizi harekete geçirdiğini gösteriyor.

Şimdi bilimsel araştırmalar deyince

bizim profesörle ve öğrencilerine ne oldu hatırlayacaksınız.

Bizim profesör mutfakta kahve yapıp

böyle farklı şekillerde ve boyutlardaki kaplarla beraber

öğrencilerinin önüne koymuştu.

İşte herkes kendine

güzel bir kap fincan seçip

şöyle

kahvelerini yudumlamaya başlıyorlar.

ve yine hayatın zorluklarından, stresinden

falan tabi konuşmaya devam ediyorlar.

E bizim profesör de diyor ki:

"Gördüğünüz gibi pahalı ve gösterişli olan kapların

hepsini aldınız.

Geriye sadece böyle ucuz ve düz olanlar kaldı.

Kendiniz için en iyisini istemeniz gayet normal

ama bu aynı zamanda

sizin problemlerinizin ve stresinizin de temel kaynağı."

Diyor bizim profesör ve

"Nasıl Barista Olunur 101"

konulu bir ders veriyor adeta öğrencilerine.

Ve sonra da devam ediyor:

"Kabın kendisi kahvenin kalitesine bir şey katmaz.

Çoğu zaman pahalı olduğu için

kahvenin bile ötesine geçer,

onu örter.

Bizim asıl istediğimizse sadece kahvedir,

onun kabı değil.

Ama biz yine de en iyi kabı, en iyi fincanı isteriz.

Ve bu yetmiyormuş gibi bir de başkalarının

elinde tuttuğu kaplara da göz dikeriz."

Şöyle düşünün:

Hayat kahvedir.

İşimiz, paramız, pozisyonumuzsa

sadece onu içinde taşıyan bir kap…

Sadece hayatı içermesi, onu taşıması gereken bir araç.

Ve bu aracın, bu kabın, fincanın;

tipi, şekli bizim hayatımızın kalitesini belirleyemez.

Bazen sadece kaba konsantre oluyoruz

ve kahvenin keyfini kaçırıyoruz.

Fincanın tadına değil kahvenin tadına bakın

En mutlu insanlar her şeyin en iyisine

sahip olan insanlar değildir.

Onlar her şeyi en iyi hale getirenlerdir.

Ellerinde olan her neyse…”

İşte böyle konuşmuş bizim profesör. Kahve hareketlerinde

3. Dalga içinde olduğumuzu söylemiştim ya. Kahvenin tüm yönleriyle en kaliteli, en nitelikli bir biçimde içilmeye çalışıldığı bir dönemin içindeyiz demiştim.

Orada müzik benzetmesine de devam

edecek olursak şimdi "sanat için sanat" döneminde gibiyiz.

"Kahve için kahve".

Kahve için kahve de diyebiliriz belki. Bak bu güzel oldu aslında.

Kahve deyince artık ne kastettiğimi anlıyorsunuz değil mi?

Nobel ödüllü şair ve müzisyen

Bob Dylan'ın da kastettiği şeyi.

Zaten kendisi profesör gibi bir adam.

Ve tıpkı kahve kelimesinin kendisi gibi

onun ataları da bizim oralardan, Kağızman'dan

kalkıp Amerika'lara gelmiş ve beraberinde de

“kahve bahane, sohbet şahane” kültürünü getirmiş.

Çünkü diyor ki Bob Dylan:

*Yol için bir fincan kahve daha*

*bir fincan kahve daha, ben gitmeden*

*aşağıdaki vadiye*

Bir fincandaki kahve gibidir hayat.

Bazen tatlı, bazen değildir.

Önemli olan kahvenin tadı değil zaten.

Onu kiminle içtiğinizdir.

*kız kardeşin geleceği görüyor*

*tıpkı annen ve senin gibi*

*asla okuma-yazma öğrenmedin*

*rafının üstünde hiç kitap yok*

*ve memnuniyetin sınır tanımıyor*

*sesin bir tarlakuşu gibi*

*ama kalbin bir okyanus sanki*

*gizemli ve karanlık*

*bir fincan kahve daha...*

Bir fincan kahve daha, ben gitmeden una|taza|café|más|yo|antes de irme a|cup|coffee|more|I|before I go فنجان|فنجان|قهوة|أخرى|أنا|قبل أن أذهب Noch eine Tasse Kaffee, bevor ich gehe. 'λλο ένα φλιτζάνι καφέ, πριν φύγω. One more cup of coffee before I leave. Une autre tasse de café, avant de partir. Nog een kop koffie voordat ik ga. Outra chávena de café, antes de ir. Еще одна чашка кофе, прежде чем я уйду En kopp kaffe till innan jag går. 我走之前再喝一杯咖啡 Una taza de café más, antes de que me vaya فنجان قهوة آخر، قبل أن أذهب

Üniversiteden mezun bir grup genç |||groupe|jeunes de la universidad|graduado|un|grupo|joven from university|graduate|a|group|young من الجامعة|خريج|مجموعة|مجموعة|شاب Группа молодых выпускников колледжа A group of young people who graduated from university. Un grupo de jóvenes que se graduaron de la universidad مجموعة من الشباب تخرجوا من الجامعة

iş hayatına atılıyorlar. Başarılı da oluyorlar kendilerince. ||||||à leur manière trabajo|a la vida|se están lanzando|exitosos|también|se están volviendo|a su manera work|life|they are entering|successful|also|they are becoming|in their own way عمل|إلى الحياة|يدخلون|ناجحون|أيضا|يصبحون|بطريقتهم الخاصة Sie gehen in die Wirtschaft und sind auf ihre Weise erfolgreich. они идут в дело. Они также успешны по-своему. They are entering the business world. They are also being successful in their own way. se están adentrando en la vida laboral. Y están teniendo éxito a su manera. يدخلون سوق العمل. ويحققون النجاح بطريقتهم.

o üniversiteye geri dönüp bir ziyaret yapmak istiyorlar, esa|universidad|de regreso|volver|una|visita|hacer|quieren that|university|back|returning|a|visit|to make|they want هم|الجامعة|إلى الوراء|العودة|زيارة||القيام|يريدون они хотят вернуться в этот университет и нанести визит, they want to go back to that university and pay a visit, quieren volver a la universidad y hacer una visita, يريدون العودة إلى تلك الجامعة وزيارتها,

sohbet derinleşiyor, koyulaşıyor. conversación|se profundiza|se intensifica conversation|it is deepening|it is becoming intense الحديث|يصبح عميقًا|يصبح كثيفًا wird das Gespräch tiefer, dunkler. Разговор углубляется и темнеет. the conversation deepens, becomes more intense. la conversación se profundiza, se intensifica. تتعمق المحادثة، وتصبح أكثر جدية.

Evet. sí Yes نعم Yes. Sí. نعم.

kültür-sanat boyutundan bahsetmek istiyorum. ||desde la dimensión|hablar|quiero ||dimension|to talk|I want ||من بعد|أريد أن أتحدث|أريد Ich möchte über die Kultur-Kunst-Dimension sprechen. Я хочу поговорить о измерении культура-искусство. from the perspective of culture and art. desde la perspectiva de la cultura y el arte. من منظور الثقافة والفن.

ikinci içeceği bu. segundo|bebida|esta second|drink|this The second beverage. La segunda bebida es esta. المشروب الثاني هو هذا.

Birincisi de su. The first is water. La primera es el agua. الأول هو الماء.

Kahvaltı var. desayuno|hay breakfast|there is الإفطار|موجود There is breakfast. Hay desayuno. هناك إفطار.

Kahve altı. café|debajo coffee|under القهوة|تحت Unter Kaffee. Шесть кофе. Coffee comes after. Café por la mañana. قهوة تحت.

İlginçtir artık es interesante|ya |now من المثير للاهتمام|الآن Das ist jetzt interessant это интересно сейчас Interestingly enough, Es interesante ya. من المثير للاهتمام الآن

bu konuyla ilgili de ayrıntılı bir video hazırlamayı düşünüyorum. este|tema|relacionado|también|detallado|un|video|preparar|estoy pensando this|topic|related|also|detailed|a|video|preparing|I am thinking هذا|الموضوع|المتعلق|أيضا|مفصل|فيديو||التحضير|أفكر Ich denke darüber nach, ein ausführliches Video zu diesem Thema zu erstellen. Думаю подготовить подробное видео на эту тему. I am thinking of preparing a detailed video on this topic. estoy pensando en preparar un video detallado sobre este tema. أفكر في إعداد فيديو مفصل حول هذا الموضوع.

\+ Gelme. no vengas don't come تأتي \\+ Не приходи. + Don't come. \+ No vengas. \+ لا تأتي. - Hazır. listo ready جاهز - Готовый. - Ready. - Listo. - جاهز.

- Sen kahve yapmayı biliyor musun? tú|café|hacer|| you|coffee|to make|know|do you أنت|القهوة|عمل|| - Ты умеешь варить кофе? - Do you know how to make coffee? - ¿Sabes hacer café? - هل تعرف كيفية تحضير القهوة؟

bir boşanma sebebi olduğuna dair bir rivayet dolanıyor ortalıkta. un|||||||| سبب|الطلاق|سبب|أنه|بخصوص|رواية|الشائعة|تتداول|في الأرجاء Es geht das Gerücht um, dass es ein Scheidungsgrund ist. Ходят слухи, что есть причина для развода. was a reason for divorce. era una razón para el divorcio. كانت سببًا للطلاق.

Yani kahvaltıların, es decir|de los desayunos so|breakfasts يعني|الإفطار So, breakfasts, Es decir, los desayunos, أي أن وجبات الإفطار,

misafirliklerin, las visitas your hospitality الضيافات ваши гости, your hospitality, las visitas, الضيافات,

evlenmelerin ve dahi boşanmaların los matrimonios|y|también|los divorcios your marriages||and|your divorces الزيجات|و|أيضا|الطلاق marriages and even divorces los matrimonios y también los divorcios الزواج والطلاق كذلك

yani hayatımızın en kritik dönemeçlerinin resmî içeceği olmuş kahve. es decir|de nuestras vidas|en|críticos|momentos decisivos|oficial|bebida|se ha convertido|café that is|our lives|most|critical|turning points|official|drink|has become|coffee أي|||||||| Mit anderen Worten: Kaffee ist das offizielle Getränk der kritischsten Phasen unseres Lebens geworden. Другими словами, кофе стал официальным напитком самых критических поворотных моментов нашей жизни. that is, coffee has become the official drink of the most critical turning points in our lives. es decir, el café se ha convertido en la bebida oficial de los momentos más críticos de nuestras vidas. أي أن القهوة أصبحت المشروب الرسمي لأهم منعطفات حياتنا.

\+ Soracağım. preguntaré I will ask سألت \\+ Я спрошу. \+ I will ask. \+ Le preguntaré. \+ سألت. - Tamam. está bien okay تمام - Okay. - Está bien. - حسناً.

- "Coffee" gibi. café|como |مثل - "Like 'Coffee'". - "Café" como eso. - مثل "قهوة".

\+ Ko-hi. |aquí + Ko-hi. \+ Ko-hi. \+ كو-هي. - Ko-hi. that|is - Ko-hi. - Ko-hi. - كوهى.

\+ Evet. - Ko-hi. sí|| yes|that|is نعم|| + Yes. - Ko-hi. \+ Sí. - Ko-hi. \+ نعم. - كوهى. - Helal, helal. + Ko-hi bien hecho|bien hecho|| okay|okay|that|is حلال|حلال|| - Халяль, халяль. + ко-привет - Well done, well done. + Ko-hi - Bien, bien. + Ko-hi - حلال، حلال. + كوهى

ve biz de kahve ya da kahvehe dönüşüyor. y|nosotros|a|café|ya|o|café| and|we|also|coffee|or||kahvehe|it turns و|نحن|أيضا|قهوة|أو||قهوة|تتحول und wir werden zum Kaffee oder Kaffeehaus. и мы превращаемся в кофе или кофе. And we turn it into kahve or kahvehe. y nosotros la transformamos en café o cafete. ونحن نتحول إلى قهوة أو قهوة.

Oxford İngilizce Sözlüğü'ne göre Oxford|inglés|al diccionario|según Oxford||to the dictionary|according to أكسفورد|الإنجليزية|إلى القاموس|حسب Согласно Оксфордскому словарю английского языка According to the Oxford English Dictionary, Según el Oxford English Dictionary, وفقًا لقاموس أكسفورد الإنجليزي

“Coffee” kelimesi tam olarak 1582 yılında İngilizce diline geçmiş. café|palabra|exactamente|como|en año|inglés|al idioma|ha pasado coffee|word|exactly|as|in the year||to the language|has entered قهوة|الكلمة|تماما|ك|في سنة|الإنجليزية|إلى اللغة|دخلت Слово «Кофе» вошло в английский язык ровно в 1582 году. the word "Coffee" was fully adopted into the English language in 1582. la palabra “Coffee” se incorporó al idioma inglés exactamente en 1582. فإن كلمة "قهوة" قد انتقلت تمامًا إلى اللغة الإنجليزية في عام 1582.

Osmanlılar'dan. de los otomanos from the Ottomans من العثمانيين From the Ottomans. De los otomanos. من العثمانيين.

Kelime İngilizce'ye geçtikten sonra otomatik olarak palabra|al inglés|después de pasar|luego|automáticamente|como word||after passing|then|automatic|as الكلمة|إلى الإنجليزية|بعد أن انتقلت|بعد ذلك|تلقائياً|ك Автоматически после перевода слова на английский язык After the word passed into English, it automatically Una vez que la palabra pasó al inglés, automáticamente بعد أن انتقلت الكلمة إلى الإنجليزية،

*Höpürdetme sesi* sorber|sonido slurping|sound صوت الشرب|الصوت *Schlürfgeräusch* *хлюпающий звук* *Slurping sound* *Sonido de sorber* *صوت الشرب*

bu şekilde yayılmaya başlamış. Geçen yüzyılın ortalarında ||||pasado|siglo|a mediados this|way|to spread|has started|last|century's|in the mid هذا|الشكل|الانتشار|بدأ||| und so begann es sich zu verbreiten. Вот как это начало распространяться. в середине прошлого века In the mid-twentieth century, ha comenzado a difundirse de esta manera. A mediados del siglo pasado في منتصف القرن الماضي.

kahve, artık evlerimize girmeye başladı. café|||| coffee|now|into our homes|to enter|has started القهوة|أصبحت|إلى منازلنا|الدخول|بدأت Der Kaffee hält nun Einzug in unsere Wohnungen. Кофе теперь входит в наши дома. coffee began to enter our homes. el café comenzó a entrar en nuestros hogares. بدأت القهوة تدخل منازلنا.

Hani bardaklara koyup karıştırıp içiyoruz ya, instant(çabuk hazırlanan) kahve كما|إلى الأكواب|وضعها|خلطها|نشربها|أليس كذلك|سريعة التحضير|سريع|التحضير| Sie wissen schon, der Instantkaffee, den wir in Tassen füllen, mixen und trinken Знаешь, когда мы наливаем его в стаканы и пьем, растворимый кофе You know, the instant coffee that we put in cups, stir, and drink. ¿Sabes? Lo ponemos en tazas, lo mezclamos y lo bebemos, café instantáneo. كما نضعها في الأكواب ونخلطها ونشربها، القهوة السريعة التحضير.

- kahvelerini içerken. sus cafés|mientras los beben their coffees|while drinking قهوتهم|أثناء شربهم - While drinking their coffees. - mientras toman su café. - أثناء شرب قهوتهم.

tıpkı müziğin kaydedilip çoğaltılabilmesinde así como|la música|grabada y|multiplicada just as|music's|recorded|being able to be reproduced تمامًا|الموسيقى|تسجيلها|إمكانية نسخها so wie Musik aufgenommen und wiedergegeben werden kann так же, как музыку можно записывать и воспроизводить just like the ability to record and reproduce music, al igual que en la grabación y reproducción de la música, تمامًا كما يمكن تسجيل الموسيقى وتكرارها

yeşermeye başlıyor. Şimdilerdeyse 2000'lerden sonra ||en estos días|de los 2000|después ||nowadays|from the 2000s|after ||في الوقت الحالي|من بعد الألفين|بعد und jetzt, nach den 2000er Jahren. он начинает цвести. Сейчас после 2000-х flourish again. Nowadays, after the 2000s, renacer. En estos días, después de los 2000 أما الآن، بعد عام 2000

"3. Dönem" başladı. período|comenzó Term|has started فترة|بدأت "3rd Period" has begun. "Tercera Etapa" ha comenzado. بدأت "الفترة الثالثة".

Baristalar. los baristas baristas الباريستا Baristas Baristas. Baristas. البارستات.

çok saygın bir meslek olarak muy|respetado|una|profesión|como very|respected|a|profession|as كثير|محترم|مهنة||ك Just like the "Kahveci Başı" in the Ottoman times. una profesión muy respetada مهنة محترمة جداً

kabul ediliyor. aceptado|está accepted|is being مقبول|يُعتبر принимается. It is accepted. en muchas partes del mundo. تُقبل.

Kahveci Başı. cafetero|jefe coffee maker|chief قهوة|رئيس Глава Кофейни. Chief Coffee Maker. Jefe de los cafeteros. رئيس القهوة.

izlediği yolculuğu, que ha seguido|viaje it followed|journey التي اتبعتها|الرحلة его путешествие, the journey it has taken, el viaje que ha seguido, ورحلتها،

kül kokuyor. ceniza|huele ash|it smells رماد|يشم رائحة пахнет пеплом. it smells like ash. huele a ceniza. رائحة الدخان.

- Kahve. café coffee قهوة - Coffee. - Café. - قهوة.

Şimdi bilimsel araştırmalar deyince Wenn wir nun über wissenschaftliche Forschung sprechen Теперь, когда мы говорим о научных исследованиях Now, when we talk about scientific research Ahora, cuando hablamos de investigaciones científicas الآن عندما نتحدث عن الأبحاث العلمية

şöyle así like this هكذا they start sipping their coffees. así هكذا

E bizim profesör de diyor ki: bueno|nuestro|profesor|dice que|| well|our|professor|also|he says|that إذن|أستاذنا|أستاذ|أيضا|يقول|أن And our professor says: Y nuestro profesor dice: يقول أستاذنا:

hepsini aldınız. todos|ustedes han tomado all of them|you took كلهم|أخذتم You got them all. los has tomado todos. لقد أخذتم جميعًا.

konulu bir ders veriyor adeta öğrencilerine. sobre|una|clase|está dando|casi|a sus estudiantes on the subject of|a|class|he is giving|almost|to his students بعنوان|درس||يعطي|تقريبًا|لطلابه Он читает лекцию на эту тему чуть ли не своим ученикам. and is almost giving a lesson on this topic to his students. a sus estudiantes. يقدم درسًا تقريبًا لطلابه.

kahvenin bile ötesine geçer, es geht über Kaffee hinaus, it goes beyond even the coffee, va más allá del propio café, حتى القهوة نفسها بسبب ارتفاع ثمنها,

onu örter. lo|cubre it|covers هو|يغطي deckt ihn. покрывает его. it covers it. lo cubre. يغطّيه.

Ama biz yine de en iyi kabı, en iyi fincanı isteriz. pero|nosotros|de nuevo||el|mejor|recipiente|la|mejor|taza|queremos but|we|still|also|the|best|cup|the|best|cup|we want لكن|نحن|مرة أخرى|أيضا|أفضل|جيد|وعاء|أفضل|جيد|فنجان| Но мы по-прежнему хотим лучшую чашку, лучшую чашку. But we still want the best cup, the best mug. Pero aun así, queremos la mejor taza, el mejor vaso. لكننا لا زلنا نريد أفضل كوب، أفضل فنجان.

Şöyle düşünün: así|piensen like this|think هكذا|فكروا Подумайте об этом так: Think of it this way: La vida es café. فكر في الأمر:

Hayat kahvedir. la vida|es café life|is coffee الحياة|هي القهوة Life is coffee. الحياة هي القهوة.

İşimiz, paramız, pozisyonumuzsa nuestro trabajo|nuestro dinero|nuestra posición |our money|our position عملنا|مالنا|إذا كانت مكانتنا Wenn es um unseren Job, unser Geld, unsere Position geht. Our work, our money, our position, Nuestro trabajo, nuestro dinero, nuestra posición, عملنا، أموالنا، ومناصبنا

Kahve deyince artık ne kastettiğimi anlıyorsunuz değil mi? café|al decir|ya|lo que|quiero decir|entienden|| coffee|when I say|now|what|I mean|you understand|| القهوة|عندما أقول|الآن|ماذا|أعني|تفهمون|أليس|أليس Jetzt wissen Sie, was ich meine, wenn ich Kaffee sage, nicht wahr? Вы понимаете, что я имею в виду, когда говорю кофе, верно? When I say coffee, you understand what I mean, right? Cuando digo café, ya entiendes a qué me refiero, ¿verdad? عندما أقول قهوة، أنتم تفهمون الآن ما أعنيه، أليس كذلك؟

Çünkü diyor ki Bob Dylan: porque|dice|que|| because|he says|that|Bob|Dylan لأن|يقول|أن|| Потому что говорит Боб Дилан: Because Bob Dylan says: Porque dice Bob Dylan: لأن بوب ديلان يقول:

*aşağıdaki vadiye* siguiente|valle below|valley السفلي|وادي *im Tal unten* *в долину внизу* *to the valley below* *al valle de abajo* *إلى الوادي أدناه*

*tıpkı annen ve senin gibi* igual que|tu madre|y|tu|como just like|your mother|and|your|like مثل|أمك|و|لك|مثل *как твоя мама и ты* *just like your mother and you* *igual que tu madre y tú* *مثل والدتك وأنت*

*asla okuma-yazma öğrenmedin* nunca|||no aprendiste never|||you didn't learn أبدا|||لم تتعلم *ты так и не научился читать и писать* *you never learned to read and write* *nunca aprendiste a leer y escribir* *لم تتعلم أبداً القراءة والكتابة*

*gizemli ve karanlık* misterioso|y|oscuro mysterious|and|dark غامض|و|مظلم *таинственный и мрачный* *mysterious and dark* *misterioso y oscuro* *غامض ومظلم*

PAR_TRANS:gpt-4o-mini=3.15 PAR_CWT:AvJ9dfk5=16.75 PAR_TRANS:gpt-4o-mini=4.81 PAR_CWT:B7ebVoGS=5.13 PAR_TRANS:gpt-4o-mini=4.16 PAR_CWT:B7ebVoGS=4.48 en:AvJ9dfk5: es:B7ebVoGS: ar:B7ebVoGS:250504 openai.2025-02-07 ai_request(all=144 err=0.00%) translation(all=288 err=0.69%) cwt(all=1553 err=4.76%)