×

LingQ'yu daha iyi hale getirmek için çerezleri kullanıyoruz. Siteyi ziyaret ederek, bunu kabul edersiniz: çerez politikası.


image

TEDx Turkey, Köyden New York'a Sanat | Ümmiye KOÇAK | TEDxYouth@ATA

Köyden New York'a Sanat | Ümmiye KOÇAK | TEDxYouth@ATA

Transcriber: Esra Çakmak

Birçok kere sunuma gittim,

birçok yerleri gezdim,

ama bugün burada olmak beni gerçekten çok heyecanlandırıyor, çünkü ben Adanalıyım.

Adana'nın Çelemli köyünde doğdum.

Mersin Arslanköy'ün geliniyim.

Bir kere, köyde doğdum, köyde büyüdüm, köyde yaşıyorum. Köylü olmaktan gurur duyuyorum.

(Alkış)

Şimdi, kurban olduklarım.

Ben on kardeşin altıncısı olarak dünyaya geldim. Her zaman ben dokuz kardeş derdim,

anam da derdi ki, "Olur mu öyle şey, ben on tane doğum yaptım." Birisi üç aylıkken ölmüştü çünkü.

Ben onu bilmediğim için hep dokuz kardeş derdim, ama on kardeşiz ve ben altıncısıyım.

Benim köyümde,

kız çocukları o zamanlar okula gitmezdi,

çünkü âdetti.

Hani, âdet yoktu.

Yokluktan falan değil.

Gönderilmezdi, ayıptı, dedikodu olurdu.

Kız çocukları okula gitmez, çalışmaz;

evin içinde, sadece evin işini yapar işte hanımının, eşinin. Hani, evin dışına çıkmazdı.

Ama bir gün ben, 7-8 yaşları arasındayken, camiden bir anons edildi. Denildi ki,

''Her evden bir kız çocuğu okula gidecek,

eğer gönderilmezse, baba ya da anne hapse atılacak.'' Ben bir sevindim ama!

Çünkü ben gideceğim, sonradan tabii hemen yelkenler suya düştü, benden küçük vardı.

Onu gönderdiler, o da gitmedi.

Babam düşünüyor artık, birinden biri hapse gidecek. Velhasıl çok uzatmayayım, süremiz kısa ben bunları anlatırsam haftalar sürer. Tesadüfen ilkokulu bitirdim kız kardeşim gidemeyince. Ama, ilkokul 3. sınıfa giderken, evimiz, çok şanslıydım, evimiz okula yakındı ve küçük lojmanlar vardı, öğretmenlerle ablamlar haşır neşir olduğu için, beni de çok severdiler.

Öğretmenim bana bir gün dedi ki,

Yıldız, soy ismim Yıldız olduğu için, Yıldız git benim odadan kitabı getir bana dedi, kitabımı getir o da masanın üstünde, dedi. Ben o kitabı aldım, şöyle bir baktım.

Üstünde kırışık yüzlü, aynı anam gibi bir resim var. Allah allah, yabancı da adı, ama şöyle bir araladım, baktım baktım. Allah allah, bizim köyü anlatıyor sanki.

Baktım evin içinde sobası var, aynı köyü anlatıyor, ben onu o an kısa bir süreylen,

hemen hayal kurdum, yanımdaki arkadaşımların isimlerini koydum, erkeklerin ismini erkek arkadaşlarım koydum sınıftan, ilkokul 3. sınıftaydım. Ve o kısacık mesafede,

kitabın aralarından okumamla birlikte,

ben taa nereleri gezdim ve o kitabın adı, Maksim Gorki'nin ''Ana'' kitabıydı. Ben hayal kurdum,

(Alkış)

çünkü o küçücük yerde, ben kendimle özdeşleştirdim. Çünkü o, o köydeydi, yani hayal kuruyordu.

E bunun o zaman ben, ilkokulu bitirdikten sonra okumayacağım, bunun bilincindeydim, ne olabilirdim; en beleşi hayal kurmaktı, bunun peşinden gitmekti. Ben de onu yaptım

ve yılmadım, bıkmadan, hep okudum, okudum, hep okuyorum, hâlâ da okuyacağım. Ve üretmeyi, başarmayı, çalışmayı çok seviyorum. Çünkü taa çocuklukluğumdan beri;

benim öyle çok oyuncaklarım oldu, lüks bir hayat yaşadım dersem, yalan söylerim. Hep yaratıcılığımı geliştirdim.

Oyuncağım olmadı, süpürgeden bebek yaptım.

Çamurdan bebekler, tencereler yaptım.

Büyüklerim pekmez kaynatırken, herkesi organize ettim, onlarla birlikte ben de pekmez kaynattım.

Ve evlendim, Mersin'in Arslanköyüne gelin geldim, 19 yaşlarındayım. Ve kurban olduklarım,

baktım,

çünkü iyi bir dinleyiciyim, iyi bir gözlemciyim ve hepsini bir araya getirince de,

ben biraz bunaldım, boğuldum,

çünkü benim köyümde kadınlar hiç işe gitmiyordu, ama gelin geldiğim köyde; erkekler oturuyordu, kadınlar çalışıyordu.

Ben bir şeyler yapmalıyım, dedim ve oradaki kızlar liseyi bitirince hiçbir şey yapamıyordu,

çocuk bakıcılığını başlattım memurların, öğretmenlerin çocuklarına vesaire. Temizliğe gitmeye başladım, vesaire vesaire çok uzun. Ama bunlar bana da yetmedi, çünkü kim çocuk bakmaya başladıysa ben onu bıraktım. Temizliğe başladım, temizliğe gitmeye başladılarsa onu da bıraktım. Ve en sonunda dedim ki,

Ümmiye kızım, sen, öyle bir şey yapmalısın ki bu Arslanköyde, çünkü benim köyümde,

yaşadığım yerdeki köyde her bir tarafı Güney Toros Dağları ile çevrili. Ben, buradaki yaşayan kadınların sesini, Mersin'e duyurmalıyım, bakın Mersin'e diyorum çünkü, ağzımdan Mersin çıkıyor ama yüreğim de diyor ki, sen böyle gidersen bütün dünyaya duyurursun, ama ben sadece Mersin'i istedim.

Tek hedefim Mersin'di.

Ne yapabilirim, araştırması içindeyken, köyüme tiyatro grubu geldi. Öne oturdum şalvarımlan, dedim ki, bitti çıktım çocukların yanına, ''Kurban olduğum senin adın ne,'' dedim.

Ali, dedi.

E ama demin Veli idi, dedim.

Olur mu teyze, dedi. O benim rol adım, dedi. Ben o gece sabaha kadar, hiç uyumadan,

Ayşe'nin anlattığını, Fatma'nın anlattığını, çünkü köyde iyi bir dinleyici olduğum için bana gelip her şeyi anlatıyor herkes, ama utanıyor anlatırken, kocasından gördüğünü, kaynanasından gördüğünü, kocasından gördüğü şiddetleri, başkasınınmış gibi anlatıyor. Oysa ben biliyorum, olanları biliyorum.

Haa Ümmiye kızım, dedim kendi kendime.

O zaman ben de bunların isimlerini değiştirip bunların yaşadıklarını bunlara seyrettirirsem, o zaman bunlar yanlışlarını görür, o zaman köydeki erkekler de kendilerini değiştirirler, dedim. Ve dediğimi de yapacağım, ama nasıl olacak öyle hiç kolay değil. Velhasıl, hiç kolay da olmadı. Sonucunda 40 kapıya gittim. O yedi bayanı bulmak için.

Sonuç itibariyle buldum da,

ha bana yanlış kelimeler kullanırdı; sana mı kaldı, öyle miydi, böyle miydi. Ben onlara hep teşekkür ettim, yine de teşekkür ediyorum, çünkü onların bana hep yanlış yapması, sırtımdan beni kamçıladı, ilerlememe neden oldu.

Onlara teşekkür ederim.

Ve tiyatroyu kurdum artık.

Ve basından herkes gelmeye başladı.

Ama şunu anlatmadan geçemeyeceğim.

Köydeyiz, hiç tiyatrodan kimsenin haberi yok. Şimdi benim aklıma geldi, gittim biraz tahsilli olana. Dedim, böyle böyle bir tiyatro kuracağım ama, en akıllıları benim, nasıl olacak ben de bilmiyorum sen yardım et. Dedi ki, olur mu öyle dedi, ben yapamam ben tuhafiye işletiyorum, dedi. Sonra işte müdüre git dedi, müdüre gittim bana Müjdat Gezen'in kitabını verdi. Ben gündüz bağ bahçede çalıştım, akşamları onu okudum. Arkadaşlarıma gittim, yufka atıyoruz biz imece usulü kışlık ekmeğimizi. Kızlar dedim, gelin bir tiyatro yapalım biz de, dedim. O nedir kız, dedi. Laf olur ne demekmiş o, dedi. Olur mu kız, dedim.

Ümmiye abla ne demek o, dedi.

Biz ne hâl yapacağız onu, dedi.

Kız, dedim.

Sen dağdan odun getirmen mi? ''Hee, getirez.'' E bağ bahçede de çalışıyen. ''Çalışıyez.'' Evini ihmal eden mi? ''Yooo.'' Çocuğuna bakmiyen mi? ''Bakiyem.'' Peki sana, bu zamana kadar, ''Eline sağlık hanım,'' ''Çok güzel olmuş gelin,'' diyen oldu mu? ''Yoo valla,'' dedi. ''Kimse demedi.'' E kız o zaman gelin, bunları ben yazayım, sahnede oynayalım, belki o zaman bize derler, bizi takdir ederler, dedim. Ümmiye abla, kız dedi. Hakikaten ederler mi ki takdir, dedi. Ederler, dedim.

Valla o zaman ben varım ama, dedi bizim herifler ne diyecek dedi. Ben, dedim, heriflerden izin alırım.

Gittim herifleri ikna ettim, tiyatroyu kurduk ve geldiler, izlediler, köy meydanında, kız Ümmiye abla sanki beni yazmışın, dedi eşlerim. Hâlbuki oydu zaten.

(Kahkaha)

Ama en çok hoşuma giden,

(Alkış)

şimdi o yanlışlar benim köyümde düzeldi,

hiç yok, artık kadın erkek birlikte omuz omuza çalışıyor, kesinlikle çınarın altında oturan yok.

Hedefime ulaşmıştım.

Ama bana bu da yetmiyordu.

Onun için, kadınların sesini daha çok kitleye ulaştırmak için, daha çok kitleye, çünkü bizim toplumumuzda tiyatro diye bir şey yok maalesef. Ben de dedim ki, herkes televizyon izliyor maalesef, biz bilinçli bir toplum olmadığımız için,

öyle bir şey yapmalıyım ki,

televizyonda izlenmeli, ama ne olmalı.

Çünkü 2005 yılında öyküsünü yazdığım

''Yün Bebek'' öyküsünü, tamamen yaşlı teyzelerden dinleyerek yazmıştım. 70 yaşında, 75 yaşında teyzem bana anlatırken çocukluğunu, ağlayarak anlatmıştı.

Ben de kendi kendime dedim ki, e bakın çocukluk çok önemli. Biz çocuklarımıza ne verirsek onu alıyor,

çocuklarımıza biz yemedik, onlar yesin; biz okuyamadık, onlar okusun diyerek çok yanlış yapıyoruz bilmeden anne baba olarak, dedim. Ve bunun filmini çekmeliyim, dedim.

Çünkü bizim göz ardı ettiğimiz, herkesin

erkeğin kadına uyguladığı şiddet için feryat figan ediyor. Ben de diyorumkine;

hayır, kadında kadına şiddet daha ön planda olmalı, çünkü o çocukları biz yetiştiriyoruz,

biz onlara iyi örnek olmalıyız ki, iyileri vermeliyiz ki onlar alsınlar. Şimdi ben köyde yaşıyorum.

Malzeme o kadar bol ki,

hiç öyle hayal gücüne falan gerek yok.

Ayşe teyzemin evinin önünde sebzesi var, berikinin de inekleri, koyunları var. Her gün bahçeye giderken,

bir dal koparıyor hayvan, bilmez ağzı var, dili yok. O oradan bağırır edepli edepsiz, o oradan kavga dövüş, ooh birbirini saç baş. Birinin kızı var, birinin oğlu.

Ben bunları biliyorum, çünkü oradayım 79 tarihinden beri. Birinin oğlu oldu, birinin kızı; biri sindirmeyi öğrendi, biri sinmeyi. Biri şiddet uygulamayı öğrendi, biri de susmayı öğrendi. Haa, o zaman neymiş;

biz çocuklarımızın yanında, davranışlarımıza dikkat etmeliyiz. Bu çok önemli.

Biz çocuklarımıza,

tepesine vura vura, ''sen sigara içme.'' Hayır, biz içmeyeceğiz. ''Kitap oku.'' Hayır, biz okuyacağız. Çünkü benim de üç tane evladım var.

Ben çocuklarıma asla demedim, ama örnek oldum, çünkü çocuklar bizleri örnek alır.

Velhasılıkelam,

''Yün Bebek'' filmini de çektim, şimdi ben çok, oradan oraya giderim o kadar çok ki. ''Yün Bebek'' filmini de çektik, tabii ki hiç öyle kolay olmadı. 3 metre karda çektik.

Bir sürü insanlar destek verdi bize; bir kere Mersin'deki kurumlar, valilik, belediyeler, bir sürü.

Hangi birini sayayım, bir sürü insanın emeği var orada. Ve ödül aldık.

Şimdi bana yazar, yönetmen, oyuncu şu bu, bir sürü unvan taktılar. Ama ben sadece ve sadece anneyim, bu unvan bana yetiyor. Bunu gururla söylüyorum,

çünkü ben 38 yıllık mutlu, evli, 3 çocuk annesi bir anneyim. Diğerleri bana vız gelir tırıs gider.

İsterim ki bütün anneler öyle olsun.

Teşekkür ediyorum.

(Alkış)


Köyden New York'a Sanat | Ümmiye KOÇAK | TEDxYouth@ATA Kunst vom Dorf bis New York | Ümmiye KOÇAK | TEDxYouth@ATA Art from Village to New York | Ümmiye KOÇAK | TEDxYouth@ATA Arte del pueblo a Nueva York | Ümmiye KOÇAK | TEDxYouth@ATA Art from Village to New York | Ümmiye KOÇAK | TEDxYouth@ATA 村からニューヨークへのアート|ユミエ・コザック|TEDxYouth@ATA Искусство из деревни в Нью-Йорк | Уммие КОЧАК | TEDxYouth@ATA

Transcriber: Esra Çakmak

Birçok kere sunuma gittim, ذهبت إلى العرض عدة مرات ، I went to the presentation many times, Я ходил на презентации много раз,

birçok yerleri gezdim, I visited many places

ama bugün burada olmak beni gerçekten çok heyecanlandırıyor, but I'm really excited to be here today, çünkü ben Adanalıyım.

Adana'nın Çelemli köyünde doğdum. I was born in the Çelemli village of Adana. Я родился в деревне Челемли Аданы.

Mersin Arslanköy'ün geliniyim. I am the bride of Mersin Arslanköy. Я невеста Мерсина Арсланкой.

Bir kere, köyde doğdum, köyde büyüdüm, köyde yaşıyorum. Once, I was born in the village, I grew up in the village, I live in the village. Когда-то я родился в деревне, вырос в деревне, живу в деревне. Köylü olmaktan gurur duyuyorum. أنا فخور بأن أكون مزارعًا. I am proud to be a peasant. Я горжусь тем, что я крестьянин.

(Alkış)

Şimdi, kurban olduklarım. Now, I am the victim. Теперь я жертва.

Ben on kardeşin altıncısı olarak dünyaya geldim. I was born as the sixth of ten siblings. Я родился шестым из десяти братьев и сестер. Her zaman ben dokuz kardeş derdim, I always used to say nine brothers, Я всегда говорил девять братьев,

anam da derdi ki, "Olur mu öyle şey, ben on tane doğum yaptım." My mother used to say, "Is it okay, I gave birth ten times." Моя мама говорила: «Ничего, я рожала десять раз». Birisi üç aylıkken ölmüştü çünkü. Because someone had died when he was three months old. Потому что кто-то умер, когда ему было три месяца.

Ben onu bilmediğim için hep dokuz kardeş derdim, I always said nine brothers because I didn't know him. Я всегда говорил девять братьев, потому что не знал его. ama on kardeşiz ve ben altıncısıyım. but we are ten siblings and I am the sixth.

Benim köyümde, in my village,

kız çocukları o zamanlar okula gitmezdi, girls didn't go to school back then,

çünkü âdetti. because it was customary. потому что так было принято.

Hani, âdet yoktu. You know, there was no period. Вы знаете, месячных не было.

Yokluktan falan değil. It's not about poverty. Дело не в бедности.

Gönderilmezdi, ayıptı, dedikodu olurdu. It wouldn't have been sent, it was a shame, it would have been gossip. Его бы не отправили, было бы стыдно, это были бы сплетни.

Kız çocukları okula gitmez, çalışmaz; Girls do not go to school, do not work; Девочки не ходят в школу, не работают;

evin içinde, sadece evin işini yapar işte hanımının, eşinin. inside the house, he only does the housework for his wife, his wife. внутри дома он только делает работу по дому для своей жены, своей жены. Hani, evin dışına çıkmazdı. Hani wouldn't go out of the house. Хани не выходила из дома.

Ama bir gün ben, 7-8 yaşları arasındayken, camiden bir anons edildi. But one day, when I was between the ages of 7 and 8, an announcement was made from the mosque. Но однажды, когда мне было от 7 до 8 лет, из мечети было сделано объявление. Denildi ki, It was said, Было сказано, что

''Her evden bir kız çocuğu okula gidecek, "One girl from each house will go to school, «По одной девочке из каждого дома пойдет в школу,

eğer gönderilmezse, baba ya da anne hapse atılacak.'' If not sent, either the father or the mother will be imprisoned.” Ben bir sevindim ama! I'm glad though!

Çünkü ben gideceğim, sonradan tabii hemen yelkenler suya düştü, Because I will go, then of course the sails fell into the water immediately, Потому что я пойду, после этого, конечно, паруса упали в воду, benden küçük vardı. كان أصغر مني. He was younger than me. Он был моложе меня.

Onu gönderdiler, o da gitmedi. They sent him, and he did not go. Его послали, а он не пошел.

Babam düşünüyor artık, birinden biri hapse gidecek. My father is thinking now, one of them will go to jail. Мой отец сейчас думает, один из них сядет в тюрьму. Velhasıl çok uzatmayayım, süremiz kısa ben bunları anlatırsam haftalar sürer. In short, let me not prolong it, our time is short, if I tell them, it will take weeks. Короче, не буду затягивать, у нас мало времени, если я им скажу, то это займет недели. Tesadüfen ilkokulu bitirdim kız kardeşim gidemeyince. Coincidentally, I finished primary school when my sister couldn't go. Так совпало, что я закончил начальную школу, когда моя сестра не смогла пойти. Ama, ilkokul 3. sınıfa giderken, evimiz, çok şanslıydım, evimiz okula yakındı But, when I was in the 3rd grade of primary school, our house, I was very lucky, our house was close to the school Но, когда я училась в 3 классе начальной школы, нашему дому, мне очень повезло, наш дом был рядом со школой. ve küçük lojmanlar vardı, öğretmenlerle ablamlar haşır neşir olduğu için, and there were small lodgings, because the teachers and my sisters were getting along, и были маленькие квартиры, потому что учителя и мои сестры ладили, beni de çok severdiler. they loved me too. они тоже любили меня.

Öğretmenim bana bir gün dedi ki, My teacher said to me one day,

Yıldız, soy ismim Yıldız olduğu için, Yıldız git benim odadan kitabı getir Yildiz, because my last name is Yildiz, go Yildiz and get the book from my room. Йылдыз, потому что моя фамилия Йылдыз, Йылдыз, иди и принеси книгу из моей комнаты. bana dedi, kitabımı getir o da masanın üstünde, dedi. he said to me, bring my book and it is on the table. Ben o kitabı aldım, şöyle bir baktım. I bought that book and took a look at it. Я купил эту книгу и просмотрел ее.

Üstünde kırışık yüzlü, aynı anam gibi bir resim var. عليها صورة ذات وجه متجعد ، تمامًا مثل والدتي. On it is a picture with a wrinkled face, just like my mother. На ней фотография с морщинистым лицом, прямо как у моей мамы. Allah allah, yabancı da adı, ama şöyle bir araladım, baktım baktım. Oh my god, it's a foreigner's name, too, but I opened it for a while, looked and looked. Боже мой, это имя иностранца, но я открыл его на некоторое время и посмотрел. Allah allah, bizim köyü anlatıyor sanki. It is as if God is describing our village. Как будто Бог описывает нашу деревню.

Baktım evin içinde sobası var, aynı köyü anlatıyor, I saw that there is a stove in the house, it tells about the same village, Я видел, что в доме есть печь, она рассказывает о той же деревне, ben onu o an kısa bir süreylen, I him for a short time at that moment, Взял я его ненадолго в тот момент,

hemen hayal kurdum, yanımdaki arkadaşımların isimlerini koydum, I immediately dreamed, I put the names of my friends next to me, Мне сразу приснилось, я ставлю рядом с собой имена своих друзей, erkeklerin ismini erkek arkadaşlarım koydum sınıftan, ilkokul 3. sınıftaydım. I named the boys my boyfriends from the class, I was in the 3rd grade of primary school. Я назвала мальчиков своими парнями из класса, я была в 3 классе начальной школы. Ve o kısacık mesafede, And in that short distance, И на этом коротком расстоянии,

kitabın aralarından okumamla birlikte, As I read through the book, Пока я читал книгу,

ben taa nereleri gezdim ve o kitabın adı, Maksim Gorki'nin ''Ana'' kitabıydı. I traveled all over and the name of that book was "Mother" by Maxim Gorky. Я путешествовал по всему миру, и книга эта называлась «Мать» Максима Горького. Ben hayal kurdum, I dreamed

(Alkış)

çünkü o küçücük yerde, ben kendimle özdeşleştirdim. because in that tiny place, I identified with myself. потому что в этом крошечном месте я отождествлял себя с собой. Çünkü o, o köydeydi, yani hayal kuruyordu. Because he was in that village, so he was dreaming. Потому что он был в той деревне, значит, ему приснилось.

E bunun o zaman ben, ilkokulu bitirdikten sonra okumayacağım, bunun bilincindeydim, Well, then, I will not read after I finish primary school, I was conscious of it, Ну, тогда я не буду читать после того, как окончу начальную школу, я это осознавал, ne olabilirdim; en beleşi hayal kurmaktı, bunun peşinden gitmekti. what could i be; The worst thing was to dream, to go after it. кем я могу быть; Самое хлопотное было мечтать, следовать за ней. Ben de onu yaptım i did it too я тоже это сделал

ve yılmadım, bıkmadan, hep okudum, okudum, hep okuyorum, hâlâ da okuyacağım. And I didn't get tired of it, I always read, I read, I always read, I will still read. И мне это не надоело, я всегда читал, читаю, всегда читаю и еще буду читать. Ve üretmeyi, başarmayı, çalışmayı çok seviyorum. And I love to produce, achieve and work very much. И я очень люблю производить, добиваться и работать. Çünkü taa çocuklukluğumdan beri; Because since my childhood; Потому что с детства;

benim öyle çok oyuncaklarım oldu, lüks bir hayat yaşadım dersem, yalan söylerim. I'd be lying if I said I had so many toys and lived a luxurious life. Я бы солгал, если бы сказал, что у меня было так много игрушек и я жил роскошной жизнью. Hep yaratıcılığımı geliştirdim. I always developed my creativity.

Oyuncağım olmadı, süpürgeden bebek yaptım. I didn't have any toys, so I made a doll out of a broom. У меня не было игрушки, я сделал ребенка из метлы.

Çamurdan bebekler, tencereler yaptım.

Büyüklerim pekmez kaynatırken, herkesi organize ettim, When my elders were boiling molasses, I organized everyone, Пока мои старшие варили патоку, я всех организовал, onlarla birlikte ben de pekmez kaynattım. Я сварила с ними патоку.

Ve evlendim, Mersin'in Arslanköyüne gelin geldim, 19 yaşlarındayım. А я вышла замуж, приехала в Арсланкёй в Мерсине, мне 19 лет. Ve kurban olduklarım, И я жертва

baktım,

çünkü iyi bir dinleyiciyim, iyi bir gözlemciyim because I am a good listener, a good observer потому что я хороший слушатель, я хороший наблюдатель ve hepsini bir araya getirince de, and when you put it all together, И когда вы все это соберете,

ben biraz bunaldım, boğuldum, I'm a little overwhelmed, suffocated,

çünkü benim köyümde kadınlar hiç işe gitmiyordu, ama gelin geldiğim köyde; Because in my village women never went to work, but in the village where I came as a bride; потому что в моем селе женщины никогда не ходили на работу, а в село, откуда я родом; erkekler oturuyordu, kadınlar çalışıyordu. Мужчины сидели, женщины работали.

Ben bir şeyler yapmalıyım, dedim ve oradaki kızlar liseyi bitirince Я сказал, что должен что-то сделать, и когда девочки закончили школу hiçbir şey yapamıyordu, he couldn't do anything, он ничего не мог сделать

çocuk bakıcılığını başlattım memurların, öğretmenlerin çocuklarına vesaire. I started babysitting for the children of civil servants, teachers, etc. Я начала присматривать за детьми государственных служащих, учителей и т. д. Temizliğe gitmeye başladım, vesaire vesaire çok uzun. I started cleaning, and so on and so on, it's too long. Ama bunlar bana da yetmedi, çünkü kim çocuk bakmaya başladıysa ben onu bıraktım. But that wasn't enough for me either, because whoever started taking care of children, I left them. Но и этого мне было мало, потому что я бросила тех, кто начал присматривать за детьми. Temizliğe başladım, temizliğe gitmeye başladılarsa onu da bıraktım. Я начал уборку, если они начали ходить на уборку, я тоже бросил это. Ve en sonunda dedim ki, And finally I said,

Ümmiye kızım, sen, öyle bir şey yapmalısın ki bu Arslanköyde, Умми, дочь моя, ты должна сделать так, чтобы в Арсланкой, çünkü benim köyümde, потому что в моей деревне

yaşadığım yerdeki köyde her bir tarafı Güney Toros Dağları ile çevrili. В селе, где я живу, его со всех сторон окружают Южные Таврские горы. Ben, buradaki yaşayan kadınların sesini, Mersin'e duyurmalıyım, bakın Mersin'e Я должен сделать так, чтобы голоса женщин, живущих здесь, были услышаны в Мерсине, посмотри на Мерсин. diyorum çünkü, ağzımdan Mersin çıkıyor ama yüreğim de diyor ki, Я говорю, потому что Мерсин исходит из моих уст, но мое сердце также говорит: sen böyle gidersen bütün dünyaya duyurursun, Если ты пойдешь так, ты объявишь всему миру, ama ben sadece Mersin'i istedim.

Tek hedefim Mersin'di. Моим единственным пунктом назначения был Мерсин.

Ne yapabilirim, araştırması içindeyken, köyüme tiyatro grubu geldi. While I was searching for what I could do, a theater group came to my village. Пока я искал, чем бы я мог заняться, в мою деревню приехала театральная труппа. Öne oturdum şalvarımlan, dedim ki, bitti çıktım çocukların yanına, I sat in the front, in my baggy pants, I said, I'm done, I'm out with the children, Я сел впереди в штанах, сказал, все кончено, я вышел к детям, ''Kurban olduğum senin adın ne,'' dedim. «Как тебя зовут, я жертва», — сказал я.

Ali, dedi.

E ama demin Veli idi, dedim. — Но он был всего лишь Вели, — сказал я.

Olur mu teyze, dedi. O benim rol adım, dedi. He said, "Yes, Auntie? She said, "That's my role name. — Хорошо, тетушка, — сказал он. «Это мое ролевое имя, — сказал он. Ben o gece sabaha kadar, hiç uyumadan, I stayed up all night that night, В ту ночь, до утра, без сна,

Ayşe'nin anlattığını, Fatma'nın anlattığını, What Ayşe told me, what Fatma told me, çünkü köyde iyi bir dinleyici olduğum için bana gelip her şeyi anlatıyor herkes, Because I am a good listener in the village, everyone comes to me and tells me everything, потому что я хороший слушатель, в деревне все приходят ко мне и все рассказывают, ama utanıyor anlatırken, kocasından gördüğünü, kaynanasından gördüğünü, but she's ashamed to talk about what she saw from her husband, what she saw from her mother-in-law, но она стыдится сказать, что видела от мужа, что видела от свекрови, kocasından gördüğü şiddetleri, başkasınınmış gibi anlatıyor. She describes the violence she suffered from her husband as if it were someone else's. она описывает насилие, которое она видела со стороны своего мужа, как будто оно было чужим. Oysa ben biliyorum, olanları biliyorum. But I know, I know what happened. Но я знаю, я знаю, что произошло.

Haa Ümmiye kızım, dedim kendi kendime. О, девочка Умия, сказала я себе.

O zaman ben de bunların isimlerini değiştirip bunların yaşadıklarını Then I'm going to change their names and I'm going to change what they're going through. Затем я изменил их имена и рассказал им, через что они прошли. bunlara seyrettirirsem, o zaman bunlar yanlışlarını görür, if I make them watch, then they will see the error of their ways, Если я заставлю их смотреть, то они увидят свои ошибки, o zaman köydeki erkekler de kendilerini değiştirirler, dedim. Тогда мужчины в деревне тоже меняются, сказал я. Ve dediğimi de yapacağım, ama nasıl olacak öyle hiç kolay değil. И я сделаю, как я скажу, но как это будет, не так просто. Velhasıl, hiç kolay da olmadı. Sonucunda 40 kapıya gittim. Короче говоря, это было непросто. Я остановился у 40 ворот. O yedi bayanı bulmak için. Чтобы найти тех семерых дам.

Sonuç itibariyle buldum da, And in the end, I did, В результате я нашел

ha bana yanlış kelimeler kullanırdı; sana mı kaldı, öyle miydi, böyle miydi. ha он использовал неправильные слова ко мне; Было ли это до вас, было ли это так, было ли это так. Ben onlara hep teşekkür ettim, yine de teşekkür ediyorum, Я всегда благодарил их, но я все равно благодарю их, çünkü onların bana hep yanlış yapması, sırtımdan beni kamçıladı, because they always wronged me and whipped me in the back, потому что меня всегда обижали, это хлестнуло меня по спине, ilerlememe neden oldu. to move forward. Это заставило меня прогрессировать.

Onlara teşekkür ederim.

Ve tiyatroyu kurdum artık. И теперь у меня есть театр.

Ve basından herkes gelmeye başladı. И стали приходить все из прессы.

Ama şunu anlatmadan geçemeyeceğim. But I have to tell you this. Но я не могу не сказать вам об этом.

Köydeyiz, hiç tiyatrodan kimsenin haberi yok. Мы в деревне, про театр никто не знает. Şimdi benim aklıma geldi, gittim biraz tahsilli olana. Now it occurred to me, I went to the one with some education. Теперь пришло мне в голову, я пошел к тому, с небольшим образованием. Dedim, böyle böyle bir tiyatro kuracağım ama, I said, I'm going to build a theater like this, Я сказал, я устрою такой театр, но, en akıllıları benim, nasıl olacak ben de bilmiyorum sen yardım et. Я самый умный, не знаю, как будет, ты мне помоги. Dedi ki, olur mu öyle dedi, ben yapamam ben tuhafiye işletiyorum, dedi. He said, no way, I can't do that, I run a haberdashery. Он сказал, хорошо, сказал он, я не могу, я владею галантерейным магазином, сказал он. Sonra işte müdüre git dedi, müdüre gittim bana Müjdat Gezen'in kitabını verdi. Затем он сказал, иди к управляющему, я пошел к управляющему, и он дал мне книгу Мюждата Гезена. Ben gündüz bağ bahçede çalıştım, akşamları onu okudum. I worked in the orchard during the day and read it in the evenings. Я работал в винограднике днем и читал по вечерам. Arkadaşlarıma gittim, yufka atıyoruz biz imece usulü kışlık ekmeğimizi. I went to my friends, we throw phyllo dough for our winter bread. Пошла к друзьям, лепим тесто фило, вместе лепим хлеб на зиму. Kızlar dedim, gelin bir tiyatro yapalım biz de, dedim. Я сказал, девочки, давайте тоже сделаем театр, я сказал. O nedir kız, dedi. Laf olur ne demekmiş o, dedi. - Что такое, девочка? - сказал он. Что это значит, сказал он. Olur mu kız, dedim.

Ümmiye abla ne demek o, dedi. Что означает сестра Уммие?

Biz ne hâl yapacağız onu, dedi. «Что мы будем с этим делать?» — сказал он.

Kız, dedim.

Sen dağdan odun getirmen mi? ''Hee, getirez.'' You bring firewood from the mountain? "Yes, I do. Вы приносите дрова с горы? «Эй, он не может». E bağ bahçede de çalışıyen. ''Çalışıyez.'' You work in the garden too. "We're working. E, который также работает в винограднике или саду. «Мы не можем работать» Evini ihmal eden mi? ''Yooo.'' The one who neglects his home? "No. Пренебрежение своим домом? "Оу". Çocuğuna bakmiyen mi? ''Bakiyem.'' Peki sana, bu zamana kadar, ''Eline sağlık hanım,'' ''Çok güzel olmuş gelin,'' diyen oldu mu? ''Yoo valla,'' dedi. ''Kimse demedi.'' E kız o zaman gelin, bunları ben yazayım, sahnede oynayalım, belki o zaman bize derler, bizi takdir ederler, dedim. Может быть, тогда они скажут нам, они нас оценят, сказал я. Ümmiye abla, kız dedi. Hakikaten ederler mi ki takdir, dedi. — Сестра Уммие, девочка, — сказал он. «Они действительно ценят это», — сказал он. Ederler, dedim. Будут, сказал я.

Valla o zaman ben varım ama, dedi bizim herifler ne diyecek dedi. Ну тогда я в деле, а он сказал, что наши ребята скажут? Ben, dedim, heriflerden izin alırım.

Gittim herifleri ikna ettim, tiyatroyu kurduk ve geldiler, izlediler, köy meydanında, kız Ümmiye abla sanki beni yazmışın, dedi eşlerim. Hâlbuki oydu zaten. But that's what it was. Действительно, это уже было.

(Kahkaha)

Ama en çok hoşuma giden, But the one I like the most, Но больше всего мне нравится

(Alkış)

şimdi o yanlışlar benim köyümde düzeldi, Now those wrongs have been righted in my village, теперь эти ошибки были исправлены в моей деревне,

hiç yok, artık kadın erkek birlikte omuz omuza çalışıyor, There is none, now men and women work together shoulder to shoulder, нет, теперь мужчины и женщины работают вместе плечом к плечу, kesinlikle çınarın altında oturan yok. Под платаном абсолютно никто не сидит.

Hedefime ulaşmıştım. I had achieved my goal.

Ama bana bu da yetmiyordu.

Onun için, kadınların sesini daha çok kitleye ulaştırmak için, For her, to bring women's voices to a wider audience, daha çok kitleye, çünkü bizim toplumumuzda tiyatro diye bir şey yok maalesef. to a wider audience, because unfortunately there is no such thing as theater in our society. к большему количеству зрителей, к сожалению, в нашем обществе нет такого понятия, как театр. Ben de dedim ki, herkes televizyon izliyor maalesef, biz bilinçli bir toplum olmadığımız için, because we are not a conscious society,

öyle bir şey yapmalıyım ki, I have to do something like that, Я должен сделать что-то вроде

televizyonda izlenmeli, ama ne olmalı.

Çünkü 2005 yılında öyküsünü yazdığım Потому что я написал рассказ в 2005 году.

''Yün Bebek'' öyküsünü, tamamen yaşlı teyzelerden dinleyerek yazmıştım. Я написал рассказ «Юн Бебек», слушая старых теток. 70 yaşında, 75 yaşında teyzem bana anlatırken çocukluğunu, ağlayarak anlatmıştı. она плакала.

Ben de kendi kendime dedim ki, e bakın çocukluk çok önemli. И я сказал себе, смотри, детство очень важно. Biz çocuklarımıza ne verirsek onu alıyor, Мы берем то, что даем нашим детям,

çocuklarımıza biz yemedik, onlar yesin; biz okuyamadık, onlar okusun diyerek мы не ели нашим детям, пусть едят; мы не умели читать, поэтому они умеют читать çok yanlış yapıyoruz bilmeden anne baba olarak, dedim. I said, "We are doing so much wrong as parents without knowing it. «Как родители, мы делаем так много плохого, даже не подозревая об этом, — сказал я. Ve bunun filmini çekmeliyim, dedim.

Çünkü bizim göz ardı ettiğimiz, herkesin Because what we ignore is that everyone Потому что мы игнорируем

erkeğin kadına uyguladığı şiddet için feryat figan ediyor. She cries out for the violence perpetrated by men against women. Она взывает к насилию, которое мужчины причиняют женщинам. Ben de diyorumkine; Так я говорю;

hayır, kadında kadına şiddet daha ön planda olmalı, нет, насилие над женщинами должно быть во главе угла, çünkü o çocukları biz yetiştiriyoruz,

biz onlara iyi örnek olmalıyız ki, iyileri vermeliyiz ki onlar alsınlar. We should be good examples to them so that they can receive good ones. Şimdi ben köyde yaşıyorum. Now I live in the village.

Malzeme o kadar bol ki, The material is so plentiful that Материал настолько богат, что

hiç öyle hayal gücüne falan gerek yok. You don't need any imagination. Вам не нужно никакого воображения.

Ayşe teyzemin evinin önünde sebzesi var, berikinin de inekleri, koyunları var. Aunt Ayşe has vegetables in front of her house, and the other one has cows and sheep. У тети Айше перед домом овощи, а у другой коровы и овцы. Her gün bahçeye giderken, Every day when I go to the garden,

bir dal koparıyor hayvan, bilmez ağzı var, dili yok. The animal plucks a branch, it has a ignorant mouth, it has no tongue. Животное срывает ветку, у него невежественный рот, у него нет языка. O oradan bağırır edepli edepsiz, o oradan kavga dövüş, ooh birbirini saç baş. He shouts from there, nasty, he fights from there, ooh hair each other. Кричит оттуда, противно, дерется оттуда, ооо волосы друг другу. Birinin kızı var, birinin oğlu. Someone has a daughter, someone has a son. У кого-то дочь, у кого-то сын.

Ben bunları biliyorum, çünkü oradayım 79 tarihinden beri. I know this because I've been there since '79. Birinin oğlu oldu, birinin kızı; biri sindirmeyi öğrendi, biri sinmeyi. He became someone's son, someone's daughter; one learned to digest, one learned to sneeze. Biri şiddet uygulamayı öğrendi, biri de susmayı öğrendi. One learned to use violence, another learned to keep quiet. Один научился применять насилие, другой научился молчать. Haa, o zaman neymiş; Ha, what was it then; Хаа, что это было тогда;

biz çocuklarımızın yanında, davranışlarımıza dikkat etmeliyiz. we should be careful with our behavior in the presence of our children. Bu çok önemli.

Biz çocuklarımıza, We our children

tepesine vura vura, ''sen sigara içme.'' Hayır, biz içmeyeceğiz. pounding on the head, "You don't smoke." No, we're not going to smoke. ''Kitap oku.'' Hayır, biz okuyacağız. “Read a book.” No, we will read. Çünkü benim de üç tane evladım var. Because I also have three children.

Ben çocuklarıma asla demedim, ama örnek oldum, I never said to my children, but I set an example, çünkü çocuklar bizleri örnek alır. because children take us as an example.

Velhasılıkelam, In short,

''Yün Bebek'' filmini de çektim, şimdi ben çok, oradan oraya giderim o kadar çok ki. I also shot the movie "Yün Bebek", now I go from place to place so much. Еще я снимал фильм "Юн Бебек", теперь столько езжу с места на место. ''Yün Bebek'' filmini de çektik, tabii ki hiç öyle kolay olmadı. We also shot the movie "Yün Bebek", of course, it was not easy at all. Еще мы снимали фильм «Юн Бебек», конечно, это было совсем непросто. 3 metre karda çektik. We shot it on 3 meters of snow. Мы снимали на 3-метровом снегу.

Bir sürü insanlar destek verdi bize; bir kere Mersin'deki kurumlar, valilik, Lots of people supported us; once the institutions in Mersin, the governorship, Нас поддержало множество людей; как только учреждения в Мерсине, губернаторство, belediyeler, bir sürü. municipalities, a lot. муниципалитеты, много.

Hangi birini sayayım, bir sürü insanın emeği var orada. Which one should I count, a lot of people work there. Ve ödül aldık. And we got an award.

Şimdi bana yazar, yönetmen, oyuncu şu bu, bir sürü unvan taktılar. Now they've given me a lot of titles like writer, director, actor this and that. Теперь они дали мне много титулов, таких как писатель, режиссер, актер и так далее. Ama ben sadece ve sadece anneyim, bu unvan bana yetiyor. But I am only and only mother, this title is enough for me. Bunu gururla söylüyorum, I proudly say this

çünkü ben 38 yıllık mutlu, evli, 3 çocuk annesi bir anneyim. because I am a 38-year-old happy, married mother of 3 children. Diğerleri bana vız gelir tırıs gider. Others buzz at me and trot.

İsterim ki bütün anneler öyle olsun. I wish all mothers were like that.

Teşekkür ediyorum. Thank you.

(Alkış)