×

LingQ'yu daha iyi hale getirmek için çerezleri kullanıyoruz. Siteyi ziyaret ederek, bunu kabul edersiniz: cookie policy.


image

Barış Özcan 2020, Neden yüzümüze dokunmadan duramıyoruz?

Neden yüzümüze dokunmadan duramıyoruz?

Dünya Sağlık Örgütü, virüsten korunmanın en etkili üç şeklini ısrarla vurguluyor:

Evinde kal Ellerini yıka Yüzüne dokunma Çok da zor görünmüyor değil mi? Peki neden yapamıyoruz? Neden evimizde kalamıyoruz? Ellerimizi 20 saniyeden uzun süre yıkayamıyoruz? Daha da önemlisi, neden kafamıza, yüzümüze dokunmadan duramıyoruz?

Belki de bu iş söylendiği kadar basit değildir.

Michael Ryan: Odadakilere bakıyordum da son 20 dakika içerisinde kaç kişinin eliyle yüzüne dokunduğunu sayamadım…

Bunu söyleyen Dünya Sağlık Örgütü Acil Sağlık Hizmetlerinin başındaki kişiydi. Söyledikleriyle yaptıkları tutmayan tek yetkili kendisi değil.

Yetkilileri bırakın, bu konunun eğitimini alan tıp öğrencileri üzerinde yapılan küçük çaplı bir araştırma var. 26 öğrencinin tamamı, dersi dinlerken saatte ortalama 23 kez yüzüne dokunmuş. 2,5 dakikada bir ağzımıza, yanağımıza, çenemize, burnumuza, gözümüze, kafamızın muhtelif yerlerine dokunuyoruz.

Hem de daha doğmadan dokunmaya başlıyoruz. 24 ila 36 haftalık hamileler üzerinde yapılan bir araştırmada, anne karnındaki bebeklerin bile yüzlerine dokunduğu gözlemlenmiş. Anneleri stresliyse bebekler de genellikle sol elleriyle yüzlerine dokunuyormuş. Benzer başka bir araştırmada sigara içen annelerin bebeklerinin yüzüne daha çok dokunduğu kaydedilmiş.

Belli ki duygularla yüzümüze dokunma arasında bir ilişki var. Almanya'da yapılan başka bir araştırmada test çözen gençlerin elektriksel beyin aktiviteleri analiz edilmiş. Gençler testi çözerken onları rahatsız etmek için hoparlörlerden belli belirsiz sesler yayınlamışlar. Yani onların stresini arttırmışlar. Stres arttıkça deneklerin yüzlerine daha çok dokunduğu tespit edilmiş. Sonuç olarak yüze dokunmanın duyguları regüle ettiği iddiasında bulunmuşlar.

Yüzüne dokunma isteği sadece insanlara has bir davranış şekli değil. Kedilerde, köpeklerde, hatta sincaplarda bile var. Sincaplar ön pençelerini kullanarak yüzlerine dokunuyorlar. Tıpkı kediler gibi. Şimdi diyeceksiniz ki kediler yüzlerine stresten dokunmuyor, yüzlerini yıkamak için böyle bir hareket yapıyor. 1970'lerde sincaplar üzerinde yapılan bir araştırma, bu elle yüz yıkama işinin kokuyla alakalı bir davranış şekli olabileceğini iddia ediyor. Bu da bizi yüzümüze dokunma isteğimizle kokular arasında bir ilişki olup olamayacağı sorusunu sordurtuyor. Hani videonun başında demiştim ya: evinde kal, ellerini yıka, yüzüne dokunma diye. Söylemesi kolay, yapması zor bu üç davranış tümüyle birbirinden kopuk olmayabilir mi acaba? Bunları birbirine koku alma ihtiyacımız bağlıyor olabilir mi?

Evimizde kalamıyoruz, çünkü farklı kokuları toplamaya ihtiyacımız var. Ellerimizi gelişigüzel yıkıyoruz, çünkü içten içe ellerimizdeki o kokuların silinmesini istemiyoruz. Yüzümüze dokunuyoruz, çünkü dışarıdan, ellerimizle topladığımız kokuları burnumuza transfer etmemiz gerekiyor…

Bu iddiaların kanıta ihtiyacı var ve tatmin edici bir kanıt bulabildiğimi söyleyemem. Fakat 2011'den 2014'e kadar süren ve 2015 yılında yayımlanan çok ilginç bir araştırma dikkatimi çekti. Şimdi bu araştırma hakkında size hiçbir ön bilgi vermeden, deneklerin video kayıtlarını göstereceğim. Hazır mısınız?

281 kişi üzerinde yapılmış bu çalışma. Bu insanların davranışlarının ortak noktasını söylememe gerek yok herhalde. Hepsi de yüzlerine dokunuyor. Bugüne kadar insanların yüzlerine duygu durumlarını regüle etmek, streslerini azaltmak için dokunduğunu düşünüyorduk. Ancak bu görüntülerde sanki durum biraz daha farklı gibi. Bu denekler yüzlerine dokunuyormuş gibi görünüyorlar ama aslında daha çok burunlarına dokunmaya çalışıyor gibiler. Yoksa…

Yoksa asıl amacımız yüzümüze dokunmak değil de, burnumuzu karıştırmak mı? Değil tabiki. Ama bu araştırmada yüze giden elle, o eli koklama arasında bir bağlantı olduğu tespit edilmiş. “Adamın elini kokladığını nereden bileceğiz?” diye soruyorsunuz şimdi değil mi? Denekleri “sizin beyninizdeki elektriksel faaliyetleri ölçeceğiz” diye kandırıp, beyinlerindeki değil burunlarındaki hava akımını ölçen bir alet takmışlar.

Görüntünün altında bu aletin koklamayı tespit ettiği anları görüyorsunuz. Denek elini yüzüne götürmekle kalmıyor, düzenli olarak onu burnuna yaklaştırıyor ve o sırada kokluyor. Koklamayla elini yüzüne götürme arasında bir ilişki var.

Şimdi bu iş daha da ilginçleşecek. Bugünlerde hep sosyal mesafeden söz ediyoruz ya. Aslında buna fiziksel mesafe demek lazım. Biz sosyalleşmeyi fiziksel yakınlaşmayla ifade ediyoruz. Biriyle tanıştığımızda ne yaparız? Ne yapardık, eskiden? El sıkışırdık değil mi? Memnun oldum. Hatta samimi olduklarımızla öpüşürdük. Koklaşırdık. Aramızdaki fiziksel mesafeyi kaldırmaya çalışırdık. Neden? Belki de karşımızdakini daha iyi koklayabilmek için.

2015'te yayımlanan o araştırmada bunu da test etmişler. Şimdi izleyecekleriniz sizi çok şaşırtacak.

Ekranın sol üst köşesinde “Greet” yani selamlaşma yazısı var. Denekler tokalaştıktan sonra ellerini yüzüne götürüp de koklarsa “sample” yazısı çıkıyor. Bilim insanları hareketi bu şekilde ifade etmişler. El sıkıştıktan sonra “sampling” yani örnekleme yapıyoruz. Karşıdaki kişiden topladığımız örneği burnumuzla test ediyoruz.

Buradan itibaren araştırmacılar başka ilginç bir şeyi keşfetmişler. Sarışın deneğin sol eline dikkat edin. Sağ eliyle tokalaştıktan sonra sol elini kokluyor. Buradan ne sonuç çıkartabiliriz? Tokalaştığı kişiye bakın. O da bir kadın. Daha sonra erkeklerde de benzer bir davranışın olduğu fark edilmiş. Aynı cinsiyetten biriyle tokalaştıktan sonra, tokalaşmayan eli koklama davranışı. Grafikte de görülebileceği gibi bariz bir desen oluşturuyor.

Tabiki her zaman böyle değil. Örneğin bu örnekte iki kadın tokalaşıyor. Asıl merak edilen şey “sampling” hareketinin koklama olup olmadığını bulmak. Dikkat ederseniz burundaki hava akışını ölçen bir alet bağlanmış. Denek başlarda düzenli olarak soluk alıp veriyor. El sıkışılan kişi odadan çıkmak üzere arkasını döner dönmez deneğin eli yüzüne gidiyor ve koku örnekleme işi yapılıyor.

Bugünler geçtikten sonra “el sıkışma” ritüeli tarihe karışmazsa siz de böyle bir deney yapabilirsiniz. El sıkıştıktan sonra arkanıza döner gibi yapıp…

Neyse bunları karantina günleri sona erdikten sonra konuşuruz. O günler kalana kadar

Evinde kal, ellerini yıka, yüzüne dokunma ve el sıkışmadan, fiziksel olarak temas etmeden selamlaşmanın bir yolunu bul.


Neden yüzümüze dokunmadan duramıyoruz? لماذا لا نستطيع التوقف عن لمس وجهنا؟ Warum können wir nicht aufhören, unsere Gesichter zu berühren? Why can't we stop touching our faces? Pourquoi ne pouvons-nous pas arrêter de nous toucher le visage ? Почему мы не можем перестать трогать свои лица? Varför kan vi inte sluta röra vid våra ansikten? 为什么我们不能停止触摸自己的脸?

Dünya Sağlık Örgütü, virüsten korunmanın en etkili üç şeklini ısrarla vurguluyor: The World Health Organization insists on the three most effective forms of protection against the virus: L'Organisation mondiale de la santé insiste sur les trois formes de protection les plus efficaces contre le virus :

Evinde kal Ellerini yıka Yüzüne dokunma Çok da zor görünmüyor değil mi? Stay at home Wash your hands Don't touch your face Doesn't seem so hard, does it? Peki neden yapamıyoruz? So why can't we do it? Neden evimizde kalamıyoruz? Why can't we stay at home? Ellerimizi 20 saniyeden uzun süre yıkayamıyoruz? We can't wash our hands for more than 20 seconds? Nous ne pouvons pas nous laver les mains plus de 20 secondes ? Daha da önemlisi, neden kafamıza, yüzümüze dokunmadan duramıyoruz? More importantly, why can't we stop touching our heads and faces?

Belki de bu iş söylendiği kadar basit değildir. Maybe this is not as simple as it sounds. Ce n'est peut-être pas aussi simple qu'il y paraît.

Michael Ryan: Odadakilere bakıyordum da son 20 dakika içerisinde kaç kişinin eliyle yüzüne dokunduğunu sayamadım… مايكل رايان: كنت أنظر إلى الأشخاص في الغرفة ولم أستطع حساب عدد الأشخاص الذين لمسوا وجوههم بأيديهم في آخر 20 دقيقة ... Michael Ryan: I was looking around the room and I lost count of how many people had touched their face with their hand in the last 20 minutes...

Bunu söyleyen Dünya Sağlık Örgütü Acil Sağlık Hizmetlerinin başındaki kişiydi. كان رئيس خدمة الطوارئ الصحية لمنظمة الصحة العالمية الذي قال هذا. This was said by the head of the World Health Organization's Emergency Medical Services. Söyledikleriyle yaptıkları tutmayan tek yetkili kendisi değil. He is not the only official whose words do not match what he says.

Yetkilileri bırakın, bu konunun eğitimini alan tıp öğrencileri üzerinde yapılan küçük çaplı bir araştırma var. Let alone the authorities, there is a small-scale study conducted on medical students who are trained in this subject. 26 öğrencinin tamamı, dersi dinlerken saatte ortalama 23 kez yüzüne dokunmuş. All 26 students touched their face an average of 23 times per hour while listening to the lesson. 2,5 dakikada bir ağzımıza, yanağımıza, çenemize, burnumuza, gözümüze, kafamızın muhtelif yerlerine dokunuyoruz.

Hem de daha doğmadan dokunmaya başlıyoruz. 24 ila 36 haftalık hamileler üzerinde yapılan bir araştırmada, anne karnındaki bebeklerin bile yüzlerine dokunduğu gözlemlenmiş. في دراسة من 24 إلى 36 أسبوعًا من الحمل ، لوحظ أنه حتى الأطفال في الرحم لمسوا وجوههم. Anneleri stresliyse bebekler de genellikle sol elleriyle yüzlerine dokunuyormuş. Benzer başka bir araştırmada sigara içen annelerin bebeklerinin yüzüne daha çok dokunduğu kaydedilmiş. في دراسة أخرى مماثلة ، كانت الأمهات المدخنات أكثر عرضة للمس وجوه أطفالهن.

Belli ki duygularla yüzümüze dokunma arasında bir ilişki var. There is obviously a correlation between emotions and touching our faces. Almanya'da yapılan başka bir araştırmada test çözen gençlerin elektriksel beyin aktiviteleri analiz edilmiş. Gençler testi çözerken onları rahatsız etmek için hoparlörlerden belli belirsiz sesler yayınlamışlar. بينما كان الشباب يجرون الاختبار ، قاموا ببث أصوات غامضة من مكبرات الصوت لإزعاجهم. Yani onların stresini arttırmışlar. Stres arttıkça deneklerin yüzlerine daha çok dokunduğu tespit edilmiş. Sonuç olarak yüze dokunmanın duyguları regüle ettiği iddiasında bulunmuşlar.

Yüzüne dokunma isteği sadece insanlara has bir davranış şekli değil. The desire to touch your face is not just a human behavior. Kedilerde, köpeklerde, hatta sincaplarda bile var. Sincaplar ön pençelerini kullanarak yüzlerine dokunuyorlar. Tıpkı kediler gibi. Şimdi diyeceksiniz ki kediler yüzlerine stresten dokunmuyor, yüzlerini yıkamak için böyle bir hareket yapıyor. Now you will say that cats do not touch their faces because of stress, they make such a move to wash their faces. 1970'lerde sincaplar üzerinde yapılan bir araştırma, bu elle yüz yıkama işinin kokuyla alakalı bir davranış şekli olabileceğini iddia ediyor. Bu da bizi yüzümüze dokunma isteğimizle kokular arasında bir ilişki olup olamayacağı sorusunu sordurtuyor. Hani videonun başında demiştim ya: evinde kal, ellerini yıka, yüzüne dokunma diye. Söylemesi kolay, yapması zor bu üç davranış tümüyle birbirinden kopuk olmayabilir mi acaba? I wonder if these three behaviors, which are easy to say and hard to do, may not be completely disconnected from each other? Bunları birbirine koku alma ihtiyacımız bağlıyor olabilir mi? Could it be that our need to smell is connecting them?

Evimizde kalamıyoruz, çünkü farklı kokuları toplamaya ihtiyacımız var. We can't stay in our house because we need to collect different scents. Ellerimizi gelişigüzel yıkıyoruz, çünkü içten içe ellerimizdeki o kokuların silinmesini istemiyoruz. We wash our hands indiscriminately, because deep down we don't want those odors on our hands to be wiped away. Yüzümüze dokunuyoruz, çünkü dışarıdan, ellerimizle topladığımız kokuları burnumuza transfer etmemiz gerekiyor… We touch our face because we need to transfer the smells we collect with our hands from the outside to our nose.

Bu iddiaların kanıta ihtiyacı var ve tatmin edici bir kanıt bulabildiğimi söyleyemem. These claims need proof, and I cannot say that I have been able to find satisfactory proof. Fakat 2011'den 2014'e kadar süren ve 2015 yılında yayımlanan çok ilginç bir araştırma dikkatimi çekti. Şimdi bu araştırma hakkında size hiçbir ön bilgi vermeden, deneklerin video kayıtlarını göstereceğim. Hazır mısınız?

281 kişi üzerinde yapılmış bu çalışma. This study was conducted on 281 people. Bu insanların davranışlarının ortak noktasını söylememe gerek yok herhalde. I guess I don't need to tell you the common point of these people's behavior. Hepsi de yüzlerine dokunuyor. Bugüne kadar insanların yüzlerine duygu durumlarını regüle etmek, streslerini azaltmak için dokunduğunu düşünüyorduk. Until now, we thought that people touch their faces to regulate their mood and reduce their stress. Ancak bu görüntülerde sanki durum biraz daha farklı gibi. However, the situation seems to be a little different in these images. Bu denekler yüzlerine dokunuyormuş gibi görünüyorlar ama aslında daha çok burunlarına dokunmaya çalışıyor gibiler. Yoksa…

Yoksa asıl amacımız yüzümüze dokunmak değil de, burnumuzu karıştırmak mı? Or is our main purpose not to touch our faces, but to pick our noses? Değil tabiki. Ama bu araştırmada yüze giden elle, o eli koklama arasında bir bağlantı olduğu tespit edilmiş. “Adamın elini kokladığını nereden bileceğiz?” diye soruyorsunuz şimdi değil mi? Denekleri “sizin beyninizdeki elektriksel faaliyetleri ölçeceğiz” diye kandırıp, beyinlerindeki değil burunlarındaki hava akımını ölçen bir alet takmışlar. They tricked the subjects into saying, "We're going to measure the electrical activity in your brain," and put on a device that measures the airflow in their noses, not their brains.

Görüntünün altında bu aletin koklamayı tespit ettiği anları görüyorsunuz. Below the image you see the moments when this device detects sniffing. Denek elini yüzüne götürmekle kalmıyor, düzenli olarak onu burnuna yaklaştırıyor ve o sırada kokluyor. The subject not only brings his hand to his face, but regularly brings it close to his nose and sniffs it at the same time. Koklamayla elini yüzüne götürme arasında bir ilişki var. There is a relationship between sniffing and putting your hand to your face.

Şimdi bu iş daha da ilginçleşecek. Now this is going to get even more interesting. Bugünlerde hep sosyal mesafeden söz ediyoruz ya. We're always talking about social distancing these days. Aslında buna fiziksel mesafe demek lazım. In fact, it should be called physical distancing. Biz sosyalleşmeyi fiziksel yakınlaşmayla ifade ediyoruz. We express socialization with physical intimacy. Biriyle tanıştığımızda ne yaparız? What do we do when we meet someone? Ne yapardık, eskiden? What did we do before? El sıkışırdık değil mi? We shook hands, didn't we? Memnun oldum. Hatta samimi olduklarımızla öpüşürdük. We even kissed the ones we were intimate with. Koklaşırdık. Aramızdaki fiziksel mesafeyi kaldırmaya çalışırdık. We would try to remove the physical distance between us. Neden? Belki de karşımızdakini daha iyi koklayabilmek için. Maybe in order to be able to smell the person in front of us better.

2015'te yayımlanan o araştırmada bunu da test etmişler. Şimdi izleyecekleriniz sizi çok şaşırtacak. What you will watch now will surprise you.

Ekranın sol üst köşesinde “Greet” yani selamlaşma yazısı var. Denekler tokalaştıktan sonra ellerini yüzüne götürüp de koklarsa “sample” yazısı çıkıyor. Bilim insanları hareketi bu şekilde ifade etmişler. This is how scientists expressed the movement. El sıkıştıktan sonra “sampling” yani örnekleme yapıyoruz. Karşıdaki kişiden topladığımız örneği burnumuzla test ediyoruz.

Buradan itibaren araştırmacılar başka ilginç bir şeyi keşfetmişler. Sarışın deneğin sol eline dikkat edin. Sağ eliyle tokalaştıktan sonra sol elini kokluyor. After shaking hands with his right hand, he sniffs his left hand. Buradan ne sonuç çıkartabiliriz? Tokalaştığı kişiye bakın. Look at the person she's shaking hands with. O da bir kadın. Daha sonra erkeklerde de benzer bir davranışın olduğu fark edilmiş. Aynı cinsiyetten biriyle tokalaştıktan sonra, tokalaşmayan eli koklama davranışı. Grafikte de görülebileceği gibi bariz bir desen oluşturuyor.

Tabiki her zaman böyle değil. Örneğin bu örnekte iki kadın tokalaşıyor. Asıl merak edilen şey “sampling” hareketinin koklama olup olmadığını bulmak. The real question is to find out whether the "sampling" movement is sniffing. Dikkat ederseniz burundaki hava akışını ölçen bir alet bağlanmış. Denek başlarda düzenli olarak soluk alıp veriyor. Subject is breathing regularly at first. El sıkışılan kişi odadan çıkmak üzere arkasını döner dönmez deneğin eli yüzüne gidiyor ve koku örnekleme işi yapılıyor.

Bugünler geçtikten sonra “el sıkışma” ritüeli tarihe karışmazsa siz de böyle bir deney yapabilirsiniz. El sıkıştıktan sonra arkanıza döner gibi yapıp… After shaking hands, pretending to turn around…

Neyse bunları karantina günleri sona erdikten sonra konuşuruz. O günler kalana kadar Until those days are gone

Evinde kal, ellerini yıka, yüzüne dokunma ve el sıkışmadan, fiziksel olarak temas etmeden selamlaşmanın bir yolunu bul. Stay at home, wash your hands, don't touch your face and find a way to greet without shaking hands or physical contact.