×

LingQ'yu daha iyi hale getirmek için çerezleri kullanıyoruz. Siteyi ziyaret ederek, bunu kabul edersiniz: çerez politikası.

image

Barış Özcan 2020, Gerçek Iron Man

Gerçek Iron Man

“Uçan böcekler olmadan çiçekli bitkiler olmazdı.”

Tarih: 1 Eylül 2020. Yer: Los Angeles semaları. Ses: Havalimanı kulesiyle American Airlines uçağının pilotu arasında geçen konuşma kaydı.

Kule. American 1997. Az önce sırtında jetpack olan bir adamın yanından geçtik. American 1997, tamam, teşekkürler. Sağınızda mıydı, solunuzda mı? Sol tarafımızdaydı. Eee, belki eee… Yaklaşık 300 metre uzağımızda. Bizimle aynı yükseklikte… Bu konuşmalar 1 Eylül 2020'de Los Angeles Havalimanı'na iniş yapmaya çalışan bir pilotla kontrol kulesi arasında kaydedildi. Sizin de duyduğunuz gibi pilot Jetpack'li bir adamı rapor etti. Bizimle aynı yükseklikte derken yerden 900 metre yukarıda olduğunu kastediyor. Sırtında Jetpack'li bir adam! Yerden 900 metre yukarıda. 10 dakika sonra Çin'den gelen başka bir uçağın pilotu da aynı kişiyi görerek kuleye bildirdi. Sırtında jetpack'le uçan bu kişinin kim olduğu henüz tespit edilemedi. FBI konuyu araştırmaya devam ediyor.

Hani bir film kahramanı olmasa Tony Stark'tan şüpheleneceğim. Kendisini Iron Man olarak tanıyıp sevdiğimiz bu karakterin yaşadığı yer Los Angeles Havalimanı'na oldukça yakın. Gerçi Iron Man'in 3. filminde yapılan bir saldırıda bu malikâne epeyce bir hasar almıştı ve aynı hikayede Demir Adam kendisini havalandıran bu “havalı” zırhını da bizzat kendi elleriyle yok etmişti. Dolayısıyla pilotların gördüğü bu kişi bir çizgi-roman ve film karakteri olan Iron Man olamaz. İmkanı yok 🙂 Peki gerçek hayatta gerçek bir Iron Man olabilir mi? Bazıları (Elon Musk) sık sık Tony Stark'a benzetiliyor. Üstelik onun da yaşadığı ve çalıştığı yer Los Angeles Havalimanı'na oldukça yakın. Ama her şeyi de o yapmasın canım. Dünyada buna benzer uçan kıyafetler, araçlar tasarlayarak denemeler yapan hiç de azımsanmayacak sayıda kişi var.

İnsanların gözü önünde yapılan ilk başarılı deneme ta 1961 yılında gerçekleştirildi. Meşhur Bell laboratuvarında tasarlanan bu giysiye roket kemeri adı verilmişti. Hidrojen peroksitle çalışan motoru son derece gürültülüydü. Üretilmesi çok pahalıydı. Uçurulması çok zordu. En fazla 30 saniye havada kalabiliyordu. Aradan 60 yıl geçti ve pek fazla bir şey değişmedi. Ya da değişen tasarımcılara ilham veren çizgi-roman kahramanı oldu diyelim.

O zamanlar bu tasarımcılara ilham veren karakter Buck Rogers'tı. Bu gördüğünüz kişi 60'lı yıllarda 14 farklı tipteki prototiple 1000'den fazla uçuş gerçekleştirmiş. Hemen her teknolojide olduğu gibi bunda da önce askeri alanda nasıl kullanılabilir diye düşünülmüş. 15-20 yıl boyunca denemeler yapılmış ama belli ki bunlar pek de bir işe yaramamış. Şunu unutmamak lazım: bir teknolojiyi icat etmekten çok onu kullanılabilir hale getirmek daha önemli.

Yaygın hale getirilemezse onu kullananlar bizim gözümüzde bir süper kahramana dönüşüyor. Bunun tipik bir örneğini vereyim size. James Bond filmlerinin vazgeçilmez parçası onun kullandığı teknolojik aletlerdir. Serinin 60'lı 70'li yıllarda çekilen filmlerinde beni en çok etkileyen aletlerden biri minik fotoğraf makineleriydi. Normalde şu büyüklükteki makinelerin olduğu bir dönemde o cebindeki minicik bir cihazla belgelerin fotoğraflarını çekerdi. Ben de “ah o alet bende olsa kütüphaneye gidip kitapların ilgimi çeken sayfalarının fotoğraflarını çekip ne arşiv yapardım” diye düşünür ama kendim bile buna inanmazdım. Çünkü o filmleri izlerken bir gün dünyadaki insanların yarısından fazlasının bundan çok daha gelişmiş bir cihazı ceplerinde hatta bileklerinde taşıyabileceğini hayal bile edemezdik. Bakın aynı dönemde aynı James Bond cebine minik fotoğraf makinesini koyduktan sonra balkondan kaçmak için jetpack kullanıyordu. Tabi aslında onu kullanan Sean Connery değil, az önce sözünü ettiğim 1000'den fazla uçuş gerçekleştiren Bill Suitor. Ama konuyu anladık sanırım: parlak bir fikir bulmak yetmiyor. Onu uygulanabilir hale getirmek için çok çalışmak gerekiyor. Bazen çok çalışmak da yetmiyor. Sonuçta az önce de söylediğim gibi jetpack konusunda, neredeyse sınırsız imkanlara sahip askeri güçler 15-20 yıl boyunca çalışmışlar. Bir şey elde edilemeyince bu teknoloji olimpiyatların açılışında kullanılan bir gösteriye dönüşmekten başka bir kullanım alanı bulamamış kendisine… Bir de Michael Jackson bir ara konserlerinin sonunda bunu kullanarak sahneden ayrılıyordu…

Ne acı değil mi? İnsanlık olarak en büyük teknolojik sıçramaları yapabilmek için önce birbirimizi nasıl daha rahat yok edebiliriz diye düşünüyoruz. O ihtimaller tükenince de bunu bir eğlence aracına dönüştürüyoruz. Peki bu iki ucun bir arası olamaz mı? Jetpack insanlara yardım etmek için kullanılamaz mı?

Bu görüntüler 29 Eylül 2020'de İngiltere'nin kuzeyindeki dağlık bir bölgede kaydedilmiş. 10 yaşındaki bir kız yamaçtan yuvarlanıp bacağını incitmiş. Annesinin gönderdiği yardım çağrısına yeni nesil bir ambulans cevap veriyor. Yeni nesil bir ambulans çünkü içinde gerçek bir Iron Man var. Kaskını takıp sırtına jetpack türü bir çanta yerleştiriyor. Ancak bu kez motorları sırtında değil kollarında taşıyor. Bir kaç saniye içinde yerden havalanıyor ve büyük bir hızla kazanın gerçekleştiği olay yerine doğru yola koyuluyor. Kollarını belli bir açıya getirince roketlerin itiş gücü yardımıyla yönünü değiştirebiliyor. Normalde bu dağlık alandaki patika yollardan en hızlı yöntemlerle bile yarım saatte gidilebilecek bir mesafeyi o 90 saniye içerisinde kat etmeyi başarıyor. Olay yerine vardığında ilk müdahaleyi yapıyor ve “helikopter ambulans” gelene kadar tıbbi yardımı sağlamaya devam ediyor. Jetpack'lerin kullanımı konusunda gerçekleştirilen bu tatbikat benim şimdiye kadar gördüğüm en anlamlı kullanım şekillerinden biri oldu. Yer ekiplerinin ulaşamayacağı bir noktaya, hava ekiplerinden çok daha hızlı ulaşıp durum ve ihtiyaç tespiti yapmak ve ambulans gelene kadar ilk yardımı gerçekleştirmek.

Bu fikri eski ama uygulaması yeni teknoloji 5 yıldan beri geliştirilmeye devam ediyor. Tasarladıkları özel kıyafetin motorları yaklaşık 1000 beygir gücünde. Onları önce bacaklara yerleştirmeyi denemişler. Sonuçta bizler doğduktan sonra bacaklarımızın üzerinde doğrulup yürümeye çalışıyoruz ve düşündüğünüzde bu oldukça karmaşık bir denge mekanizmasını kullanmak demek. Ama biz düşünmüyoruz. Düşünmeden yürüyebiliyoruz. Aynı denge mekanizmasını teknolojinin yardımıyla uçmak için kullanamaz mıyız? İşte bu fikri test etmeye başlamışlar. Bacaklarda dengeyi sağlayamayınca kollara odaklanmışlar. Parmakların ucundaki bir düğmeyle motorların itiş gücü kontrol edilebiliyor. Gerçi motorların güç üretmesi ve bunun sayesinde hızlı gidebilmek o kadar da zor olmamış. Bunu kullanarak birkaç kez rekorlar kitabına girmeyi bile başarmışlar. Asıl zorluk hareketleri kontrol edebilmekte. Bunun için insan aklının ve vücudunun büyük bir uyum içerisinde çalışması gerekiyor. Bacaklardaki motorları birleştirip tek bir motor şeklinde sırta yerleştirince üçgen şeklinde ideal bir itiş gücü kombinasyonu sağlamışlar. Kameraları dengede ve stabil tutabilmek için kullanılan tripodlar gibi. Güvenlik için kafaya takılan kask sadece güvenliği sağlamıyor. Aynı zamanda yükseklik, hız ve yakıt gibi bazı bilgileri gözün önündeki merceklere yansıtıyor. Yani gerçek Iron Man'in kaskında da Jarvis benzeri bir yardımcısı var. Akla gelen soru, motorların aşağıya uyguladığı güç nedeniyle altta birisi olsa zarar görür mü? Büyük bir ihtimalle evet. Zaten o yüzden genellikle kırsal alanlarda veya göllerin, denizlerin üstünde uçuyorlar. Zarar itiş gücünden kaynaklanıyor, sıcaklıktan değil. Kıyafetin mucidi ve test pilotu olan Richard Browning sıcaklığın hızla dağıldığını ve neredeyse saç kurutma makinesinden bile daha az zarar verdiğini söylüyor.

Asıl tehlike kullanılan yakıtta. Jet yakıtı ya da dizel yakıt kullanılıyor ki aslında bu ikisi hemen hemen aynı şey. Son derece yanıcı ve hatta patlayıcı maddeler. Üzerinizde taşıdığınız bir kıyafetin yakıtı olarak düşündüğünüzde önemli bir risk oluşturuyor.

Peki ne işe yarar bu kıyafet? Nerede kullanılır? Bu soruya verebileceğiniz uygun bir cevap ve cebinizde yarım milyon dolara yakın bir paranız varsa hemen şimdi bir tanesini satın alıp kullanmaya başlayabilirsiniz. Evet bir yarış arabası kadar pahalı. Belki de kullanım alanı bu olabilir. Formula 1 benzeri uçan insan yarışları düzenlenebilir.

Peki başka bir soru soralım. Bu kıyafet daha verimli hale nasıl getirilir? Mesela dakikada 3,5 litre yakıt tüketen bu kıyafete fosil yakıtlar yerine pillerle güç verilebilir mi? Şu anda bunun üzerinde çalışıyorlar. Daha verimli bir versiyon üretilene kadar var olan haliyle bu prototipin kullanımı oldukça sınırlı olacak demektir.

Kıyafetin mucidi yani yaşayan Iron Man de bu konuda gerçekçi. Kısa vadede eğlence ya da yarışma amacıyla kullanılabileceğini söylüyor. Sadece bu bile insanlara ilham verebilir. İleride yaygınlaşması muhtemel daha verimli araçların icat edilmesini sağlayabilir.

Uçabilen insanlarla ilham vermek. Herhalde bu konuda bizden daha şanslısı yoktur. İsmail Cevheri bundan 1000 yıl önce yani ilk uçağı icat eden Wright Kardeşler'den 900 yıl önce bir uçma denemesi yaparken ölmüş. Hezarfen Ahmet Çelebi ve Lagari Hasan Çelebi yine 17. yüzyılda uçma denemeleri gerçekleştirmiş. En azından Evliya Çelebi öyle rivayet ediyor. Büyük bir ihtimalle abartılı hikayeler bunlar. Lagari Hasan Çelebi'nin yaptığı denemeyi 2009'da Mythbusters ekibi tekrarlamaya çalışmış ama başaramamıştı. Hezarfen Ahmet Çelebi'nin uçtuğu ve konduğu yer düşünüldüğünde bu uçuş fizik kurallarıyla açıklanamıyor. Ama ben işin orasında değilim. Bu denemeler gerçekten yapıldıysa neden tekrar edilmedi? Neden bu uçuşları -eğer yapıldıysa- o gün izleyenler bundan etkilenip yeni denemelere girişmedi? Biz ilham alma özürlü müyüz? Sanmıyorum.

Evliya Çelebi'nin seyahatnamesi bu tür abartılı hikayelerle doludur. Rahmetli bugün yaşasaydı muhtemelen Stan Lee gibi biri olurdu. Gerçek hayattaki karakterleri alıp, mübalağa sanatıyla hikayeleştirerek insanlara aktarırdı. Mesele Hezarfen Ahmet Çelebi ya da Lagari Hasan Çelebi gibi tarihi şahsiyetlerin gerçekten uçup uçmadıkları değil. Mesele bu gibi hikayeleri dinleyerek büyüyen bizlerin o fikirleri alıp, geliştirip, yaygınlaştırma becerisi.

Size tarihteki ilk Iron Man'in kim olduğunu söyleyeyim mi? İsmail Cevheri. M.S. 1008 yılında uçuş denemesi yapmak için kendi imal ettiği tahta kanatları iki koluna bağlayarak Nişabur'da bir caminin damına çıktı. Atladı. Fakat bir müddet uçtuktan sonra düşerek hayatını kaybetti. Onun hayatına mal olan bu denemesinden çok o denemeyi yapmadan hemen önce orada toplanan halka söylediği şu son sözlerin hepimize ilham vermesi gerekiyor: “Ey ahali benim yaptığım buluşu şimdiye kadar kimse yapmamıştır. Sizin gözlerinizin önünde şimdi uçacağım. Dünyada yapılacak en mühim şey göklere uçmaktadır. Ben de onu yapacağım.”

Efsane ya da gerçek. Önemli olan bu ikisini birleştirebilmek. Daha önce yapılmayan işlere girişmek. Çünkü birileri bu efsaneleri yazmaya devam ediyor. Adına Buck Rogers diyor, Iron Man diyor. Bunlarla önce tüm dünyayı hikayelerle cezbediyor. Dünya yetmeyince hala gösterilmekte olan yeni bir dizide olduğu gibi öte gezegenlere gidip orada androidleri uçuruyor. Bu hikayeler hayal gücümüzü çimdikliyor, beynimizde yeni bağlantılar kuruyor. İşte asıl mesele bu. Eski hikayelerden ilham alıp yeni bağlantılar oluşturmak…

Learn languages from TV shows, movies, news, articles and more! Try LingQ for FREE

Gerçek Iron Man настоящий|железный|человек real|Iron|Man Der echte Iron Man Le véritable Iron Man O verdadeiro Homem de Ferro Den riktiga Iron Man 真正的钢铁侠 The real Iron Man Настоящий Железный Человек

“Uçan böcekler olmadan çiçekli bitkiler olmazdı.” |insectes||floraux|| летающие|насекомые|без|цветущие|растения|не было бы flying|insects|without|flowering|plants|would not be "Ohne fliegende Insekten gäbe es keine blühenden Pflanzen". "Sans les insectes volants, il n'y aurait pas de plantes à fleurs. "There would be no flowering plants without flying insects." «Без летающих насекомых не было бы цветковых растений.»

Tarih: 1 Eylül 2020. дата|сентябрь date|September Date: September 1, 2020. Дата: 1 сентября 2020 года. Yer: Los Angeles semaları. ||Angeles|les avenues место|Лос|Анджелес|небеса place|Los|Angeles|skies Standort: Skyline von Los Angeles. Location: Los Angeles skies. Место: Небо Лос-Анджелеса. Ses: Havalimanı kulesiyle American Airlines uçağının pilotu arasında geçen konuşma kaydı. ||avec la tour|American|Airlines||pilote|||| звук|аэропорт|с башней|Американские|авиалинии|самолета|пилота|между|проходящий|разговор|запись sound|airport|tower with|American|Airlines|plane's|pilot|between|passing|conversation|recording Audio: Aufzeichnung eines Gesprächs zwischen dem Flughafentower und dem Piloten eines Flugzeugs der American Airlines. Audio : Enregistrement d'une conversation entre la tour de l'aéroport et le pilote d'un avion d'American Airlines. Audio: Recording of the conversation between the airport tower and the pilot of the American Airlines plane. Звук: Запись разговора между пилотом самолета American Airlines и башней аэропорта.

Kule. башня tower Tower. Башня. American 1997. Американские American American 1997. Американец 1997. Az önce sırtında jetpack olan bir adamın yanından geçtik. |||jetpack||||| только что|раньше|на спине|реактивный ранец|который|один|человека|мимо|мы прошли just|before|on his back|jetpack|having|a|man's|by|we passed Nous venons de croiser un homme avec un jetpack sur le dos. We just passed by a man with a jetpack. Только что прошли мимо человека с реактивным рюкзаком. American 1997, tamam, teşekkürler. американский|хорошо|спасибо American|okay|thanks American 1997, okay, thank you. Американец 1997, хорошо, спасибо. Sağınızda mıydı, solunuzda mı? à votre droite||à votre gauche| справа от вас|было ли|слева от вас|ли on your right|was it|on your left|question particle War er zu Ihrer Rechten oder zu Ihrer Linken? Était-il à votre droite ou à votre gauche ? Was it on your right or left? Он был справа от вас или слева? Sol tarafımızdaydı. |était de notre côté левый|было с нашей стороны left|it was on our side It was on our left. Он был с нашей левой стороны. Eee, belki eee… Yaklaşık 300 metre uzağımızda. |||||de notre distance эээ|может быть|эээ|примерно|метров|было на расстоянии от нас umm|maybe|umm|approximately|meters|it was far from us Na ja, vielleicht auch nicht... Es ist etwa 300 Meter entfernt. Well, maybe, uh... about 300 meters away from us. Эээ, может быть, эээ... Примерно в 300 метрах от нас. Bizimle aynı yükseklikte… Bu konuşmalar 1 Eylül 2020'de Los Angeles Havalimanı'na iniş yapmaya çalışan bir pilotla kontrol kulesi arasında kaydedildi. |||||||||à l'aéroport|||||pilote|||| с нами|одинаковой|высоте|эти|разговоры|сентября|2020 года|Лос|Анджелес|в аэропорт|посадка|совершать|работающий|один|с пилотом|контроль|башня|между|записано with us|same|altitude|this|conversations|September|in 2020|Los|Angeles|to the airport|landing|to make|working|a|with a pilot|control|tower|between|recorded Auf gleicher Höhe wie wir... Diese Gespräche wurden am 1. September 2020 zwischen einem Piloten, der auf dem Flughafen von Los Angeles zu landen versuchte, und dem Kontrollturm aufgezeichnet. At the same altitude as us... These conversations were recorded between a pilot trying to land at Los Angeles Airport on September 1, 2020, and the control tower. На одной высоте с нами... Эти разговоры были записаны 1 сентября 2020 года между пилотом, который пытался приземлиться в аэропорту Лос-Анджелеса, и диспетчером. Sizin de duyduğunuz gibi pilot Jetpack'li bir adamı rapor etti. ||||le pilote|avec un jetpack|||| ваш|тоже|вы слышали|как|пилот|с реактивным рюкзаком|один|человека|доклад|сделал your|also|you heard|like|pilot|with a jetpack|a|man|report|he reported Wie Sie gehört haben, meldete der Pilot einen Mann mit einem Jetpack. As you heard, the pilot reported a man with a Jetpack. Как вы уже слышали, пилот сообщил о человеке с реактивным рюкзаком. Bizimle aynı yükseklikte derken yerden 900 metre yukarıda olduğunu kastediyor. ||||||au-dessus||sous-entend с нами|одинаковой|высоте|говоря|от земли|метров|выше|что он|имеет в виду with us|same|altitude|while saying|from the ground|meters|above|that he is|he means Wenn er sagt, er sei genauso hoch wie wir, meint er 900 Meter über dem Boden. Quand il dit la même hauteur que nous, il veut dire 900 mètres au-dessus du sol. When he says at the same altitude as us, he means 900 meters above the ground. Когда он говорит "на одной высоте с нами", он имеет в виду, что находится на высоте 900 метров над землёй. Sırtında Jetpack'li bir adam! на спине|с реактивным рюкзаком|один|человек on his back|with a jetpack|a|man A man with a Jetpack on his back! Человек с реактивным рюкзаком на спине! Yerden 900 metre yukarıda. от земли|метров|выше from the ground|meters|above 900 meters above the ground. На высоте 900 метров над землёй. 10 dakika sonra Çin'den gelen başka bir uçağın pilotu da aynı kişiyi görerek kuleye bildirdi. |||||||||||||a informé минут|спустя|из Китая|прибывший|другой|один|самолета|пилота|тоже|того же|человека|увидев|в башню|сообщил minutes|later|from China|arriving|another|a|plane's|pilot|also|same|person|seeing|to the tower|reported 10 Minuten später sah der Pilot eines anderen Flugzeugs, das aus China kam, die gleiche Person und meldete dies dem Tower. 10 minutes later, the pilot of another plane coming from China reported the same person to the tower. Через 10 минут пилот другого самолёта из Китая также увидел того же человека и сообщил об этом в башню. Sırtında jetpack'le uçan bu kişinin kim olduğu henüz tespit edilemedi. |avec un jetpack||||||||a été déterminé на спине|с реактивным рюкзаком|летающий|этот|человека|кто|что он|еще|определение|не было определено on his back|with jetpack|flying|this|person's|who|being|yet|identification|could not be identified Die Identität der Person, die mit einem Jetpack auf dem Rücken fliegt, ist noch nicht geklärt. The identity of this person flying with a jetpack on their back has not yet been determined. Личность этого человека, летающего с реактивным рюкзаком, пока не установлена. FBI konuyu araştırmaya devam ediyor. FBI|||| ФБР|вопрос|исследовать|продолжать|делает FBI|the issue|to investigate|continue|is The FBI continues to investigate the matter. FBI продолжает расследование.

Hani bir film kahramanı olmasa Tony Stark'tan şüpheleneceğim. ||||||Stark|je soupçonnerais ну|один|фильм|герой|если бы не был|Тони|Старка|я буду сомневаться if|a|movie|hero|if he were not|Tony|Stark|I will suspect Wenn er kein Filmheld wäre, würde ich Tony Stark verdächtigen. S'il n'était pas un héros de film, je soupçonnerais Tony Stark. If he weren't a movie hero, I would suspect Tony Stark. Если бы он не был героем фильма, я бы заподозрил Тони Старка. Kendisini Iron Man olarak tanıyıp sevdiğimiz bu karakterin yaşadığı yer Los Angeles Havalimanı'na oldukça yakın. себя|Железный|Человек|как|узнав|любимый|этот|персонажа|место жительства|место|Лос|Анджелес|аэропорту|довольно|близко himself|Iron|Man|as|knowing|we love|this|character's|he lives|place|Los|Angeles|Airport|quite|close Der Ort, an dem diese Figur, die wir als Iron Man kennen und lieben, lebt, liegt ganz in der Nähe des Flughafens von Los Angeles. L'endroit où vit ce personnage, que nous connaissons et aimons sous le nom d'Iron Man, est très proche de l'aéroport de Los Angeles. This character, whom we know and love as Iron Man, lives quite close to Los Angeles Airport. Этот персонаж, которого мы знаем и любим как Железного Человека, живет довольно близко к аэропорту Лос-Анджелеса. Gerçi Iron Man'in 3. filminde yapılan bir saldırıda bu malikâne epeyce bir hasar almıştı ve aynı hikayede Demir Adam kendisini havalandıran bu “havalı” zırhını da bizzat kendi elleriyle yok etmişti. ||de||||attaque||maison de maître|||||||||||aérant|||armure||||||avait хотя|Железный|Человека|фильме|совершенное|одно|нападение|этот|особняк|довольно|много|повреждение|он получил|и|той же|истории|Железный|Человек|себя|поднимающийся|этот|крутой|броню|тоже|лично|своими|руками|уничтожил|он сделал although|Iron|Man's|in the movie|made|a|attack|this|mansion|quite|a|damage|he had taken|and|same|story|Iron|Man|himself|ventilating|this|cool|armor|also|personally|own|hands|destroy|he had done Obwohl diese Villa bei einem Angriff im dritten Iron-Man-Film schwer beschädigt wurde, zerstörte Iron Man selbst in derselben Geschichte diese "coole" Rüstung, die ihn in die Luft hob. Bien que ce manoir ait été gravement endommagé lors d'une attaque dans le troisième film d'Iron Man, et dans la même histoire, Iron Man lui-même a détruit cette armure "cool" qui le soulevait dans les airs. In fact, in the third Iron Man movie, this mansion was quite damaged in an attack, and in the same story, Iron Man himself destroyed this "cool" armor that lifted him off the ground. Хотя в третьем фильме Железного Человека этот особняк получил значительные повреждения в результате атаки, и в той же истории Железный Человек сам уничтожил свою "крутую" броню. Dolayısıyla pilotların gördüğü bu kişi bir çizgi-roman ve film karakteri olan Iron Man olamaz. |des pilotes||||||||||||| следовательно|пилотов|виденный|этот|человек|один|||и|фильм|персонаж|который|Железный|Человек|не может быть therefore|pilots'|he sees|this|person|a|||and|movie|character|being|Iron|Man|he cannot be Par conséquent, la personne vue par les pilotes ne peut pas être Iron Man, un personnage de bande dessinée et de film. Therefore, the person the pilots saw cannot be Iron Man, a comic book and movie character. Таким образом, человек, которого видят пилоты, не может быть Железным Человеком, персонажем комиксов и фильмов. İmkanı yok 🙂 Peki gerçek hayatta gerçek bir Iron Man olabilir mi? возможности|нет|ну|реальной|в жизни|настоящим|одним|Железным|Человеком|может быть|ли |not|well|real|in life|real|a|Iron|Man|can be|question particle No way 🙂 So can a real Iron Man exist in real life? Невозможно 🙂 Ну а может ли в реальной жизни быть настоящий Железный Человек? Bazıları (Elon Musk) sık sık Tony Stark'a benzetiliyor. ||||||Stark|est comparé некоторые|Илон|Маск|часто|часто|Тони|Старку|сравниваются some|Elon|Musk|often|often|Tony|Stark|is compared Some (Elon Musk) are often compared to Tony Stark. Некоторые (Илон Маск) часто сравнивают с Тони Старком. Üstelik onun da yaşadığı ve çalıştığı yer Los Angeles Havalimanı'na oldukça yakın. кроме того|его|тоже|место жительства|и|место работы|место|Лос|Анджелес|аэропорту|довольно|близко moreover|his|also|he lived|and|he worked|place|Los|Angeles|Airport|quite|close Moreover, the place where he lives and works is quite close to Los Angeles Airport. К тому же, его место жительства и работы довольно близко к аэропорту Лос-Анджелеса. Ama her şeyi de o yapmasın canım. |||||fasse| но|все|вещи|тоже|он|пусть не делает|дорогой but|every|thing|also|he|let him not do|my dear Mais il ne doit pas tout faire, chérie. But he shouldn't do everything, come on. Но не все же он должен делать, дорогой. Dünyada buna benzer uçan kıyafetler, araçlar tasarlayarak denemeler yapan hiç de azımsanmayacak sayıda kişi var. ||||||en concevant|||||pas négligeable||| в мире|это|похожие|летающие|одежды|устройства|проектируя|эксперименты|делающий|совсем|тоже|немалое|количество|людей|есть in the world|this|similar|flying|clothes|vehicles|designing|experiments|doing|not at all|also|not to be underestimated|number of|people|there are Es gibt eine beträchtliche Anzahl von Menschen auf der Welt, die ähnliche Fluganzüge und Fahrzeuge entwickeln und damit experimentieren. Un nombre considérable de personnes dans le monde conçoivent et expérimentent des combinaisons et des véhicules volants similaires. There are quite a number of people in the world who are designing flying clothes and vehicles to conduct experiments. В мире есть немало людей, которые разрабатывают и испытывают подобные летающие костюмы и устройства.

İnsanların gözü önünde yapılan ilk başarılı deneme ta 1961 yılında gerçekleştirildi. ||||||essai réussi|||a été réalisé людей|глаза|перед|сделанный|первый|успешный|эксперимент|аж|году|был осуществлён |eyes|in front of|done|first|successful|attempt|as far back as|in the year|it was carried out The first successful attempt made in front of people's eyes was carried out back in 1961. Первый успешный эксперимент, проведенный на глазах у людей, состоялся еще в 1961 году. Meşhur Bell laboratuvarında tasarlanan bu giysiye roket kemeri adı verilmişti. |Bell|dans le laboratoire|conçu dans||ce vêtement||ceinture de fusée||avait été donné знаменитой|Белл|в лаборатории|спроектированная|эта|одежде|ракетный|пояс|имя|было дано famous|Bell|in the laboratory|designed|this|clothing|rocket|belt|name|it was given Dieser Anzug, der im berühmten Bell-Laboratorium entwickelt wurde, trug den Namen Raketengürtel. This outfit, designed at the famous Bell laboratory, was named the rocket belt. Этому костюму, разработанному в знаменитой лаборатории Bell, было дано название ракетный пояс. Hidrojen peroksitle çalışan motoru son derece gürültülüydü. |au peroxyde d'hydrogène||moteur|||très bruyant водород|с перекисью|работающий|двигатель|крайне|очень|был шумным hydrogen|with peroxide|working|engine|||it was noisy The engine powered by hydrogen peroxide was extremely noisy. Двигатель, работающий на перекиси водорода, был чрезвычайно шумным. Üretilmesi çok pahalıydı. Sa production||coûtait cher его производство|очень|было дорогим its production|very|was expensive Es war sehr teuer in der Herstellung. It was very expensive to produce. Производство было очень дорогим. Uçurulması çok zordu. Son envol était||très difficile его запуск|очень|было трудным its flying|very|was difficult It was very difficult to fly. Запуск было очень сложно. En fazla 30 saniye havada kalabiliyordu. ||||pouvait rester максимум|больше|секунд|в воздухе|мог оставаться most|maximum|seconds|in the air|could stay It could stay in the air for a maximum of 30 seconds. Он мог оставаться в воздухе не более 30 секунд. Aradan 60 yıl geçti ve pek fazla bir şey değişmedi. ||||||||n'a pas changé с тех пор как|лет|прошло|и|не очень|много|одно|вещь|не изменилось after|years|passed|and|not|much|a|thing|did not change Sixty years passed and not much changed. Прошло 60 лет, и почти ничего не изменилось. Ya da değişen tasarımcılara ilham veren çizgi-roman kahramanı oldu diyelim. ||changeable|aux designers|inspiration|||||| или|же|изменяющимся|дизайнерам|вдохновение|дающим|||герой|стал|скажем or|also|changing|to designers|inspiration|giving|||hero|became|let's say Or let's say it became a comic book hero that inspired changing designers. Или давайте скажем, что он стал вдохновением для меняющихся дизайнеров.

O zamanlar bu tasarımcılara ilham veren karakter Buck Rogers'tı. ||||||personnage|Buck Rogers|était Buck Rogers тот|времена|этот|дизайнерам|вдохновение|дающим|персонаж|Бак|был Рожерсом that|times|this|to designers|inspiration|giving|character|Buck|was The character that inspired these designers back then was Buck Rogers. В те времена персонажем, вдохновлявшим этих дизайнеров, был Бак Роджерс. Bu gördüğünüz kişi 60'lı yıllarda 14 farklı tipteki prototiple 1000'den fazla uçuş gerçekleştirmiş. |que vous voyez|||années||types of|prototypes||||a effectué этот|видите|человек|60-х|годах|различных|типов|с прототипами|более чем 1000|много|полет|совершил this|you see|person|60s|in the years|different|types|with prototypes|more than 1000|more|flight|he has carried out This person you see here conducted over 1000 flights with 14 different types of prototypes in the 60s. Этот человек, которого вы видите, совершил более 1000 полетов с 14 различными прототипами в 60-х годах. Hemen her teknolojide olduğu gibi bunda da önce askeri alanda nasıl kullanılabilir diye düşünülmüş. |chaque|dans la technologie|comme c'est le cas||dans celui-ci|||militaire|||peut être utilisé||a été envisagé почти|каждая|технологии|как есть|как|в этом|тоже|сначала|военной|области|как|можно использовать|чтобы|было задумано immediately|every|technology|it is|as|in this|also|first|military|field|how|it can be used|to|it has been thought Wie bei fast jeder Technologie wurde zunächst überlegt, wie sie im militärischen Bereich eingesetzt werden könnte. Comme pour toute technologie, il a d'abord été réfléchi comment cela pourrait être utilisé dans le domaine militaire. As with almost every technology, the first thought was how it could be used in the military. Как и в случае с почти каждой технологией, сначала думали, как это можно использовать в военной сфере. 15-20 yıl boyunca denemeler yapılmış ama belli ki bunlar pek de bir işe yaramamış. ||||||||||||n'ont servi лет|в течение|эксперименты|были сделаны|но|очевидно|что|они|не очень|тоже|какую-то|делу|не помогли year|for|experiments|have been done|but|clear|that|these|not very|also|a|job|have not been useful Des essais ont été réalisés pendant 15-20 ans, mais il est clair que ceux-ci n'ont pas vraiment porté leurs fruits. Experiments have been conducted for 15-20 years, but clearly, these have not been very effective. В течение 15-20 лет проводились эксперименты, но, очевидно, они не принесли особой пользы. Şunu unutmamak lazım: bir teknolojiyi icat etmekten çok onu kullanılabilir hale getirmek daha önemli. ||||technologie||||||||| это|не забывать|нужно|какую-то|технологию|изобретение|делать|очень|её|пригодной|состояние|сделать|более|важно this|not to forget|necessary|a|technology|invention|to invent|much|it|usable|state|to make|more|important Es ist wichtig, daran zu denken, dass es wichtiger ist, eine Technologie nutzbar zu machen, als sie zu erfinden. Il ne faut pas l'oublier : rendre une technologie utilisable est plus important que de l'inventer. It should not be forgotten: making a technology usable is much more important than inventing it. Не стоит забывать: гораздо важнее сделать технологию пригодной к использованию, чем изобрести её.

Yaygın hale getirilemezse onu kullananlar bizim gözümüzde bir süper kahramana dönüşüyor. ||si cela ne peut pas être rendu||ceux qui l'utilisent||à nos yeux||super-héros|super-héros|se transforme en распространённый|состояние|если не будет сделан|её|использующие|нашим|в глазах|какой-то|супер|героем|превращаются widespread|state|if it cannot be made|it|those who use|our|in our eyes|a|super|hero|is turning into Wenn sie nicht verbreitet werden kann, werden diejenigen, die sie nutzen, in unseren Augen zu Superhelden. Si elle n'est pas rendue accessible au grand public, ceux qui l'utilisent deviennent des super-héros à nos yeux. If it cannot be made widespread, those who use it become a superhero in our eyes. Если её нельзя сделать широко доступной, то те, кто её использует, в наших глазах становятся супергероями. Bunun tipik bir örneğini vereyim size. |un exemple typique|||| этого|типичный|какой-то|пример|я дам|вам this|typical|a|example|let me give|you Ich möchte Ihnen ein typisches Beispiel dafür geben. Je vais vous donner un exemple typique. Let me give you a typical example of this. Позвольте привести вам типичный пример. James Bond filmlerinin vazgeçilmez parçası onun kullandığı teknolojik aletlerdir. Джеймс|Бонд|фильмов|незаменимой|частью|его|использованных|технологических|устройств Ein unverzichtbarer Bestandteil der James-Bond-Filme sind die technischen Hilfsmittel, die er benutzt. The indispensable part of James Bond films is the technological gadgets he uses. Неотъемлемой частью фильмов о Джеймсе Бонде являются технологические устройства, которые он использует. Serinin 60'lı 70'li yıllarda çekilen filmlerinde beni en çok etkileyen aletlerden biri minik fotoğraf makineleriydi. серии|60-х|70-х|годах|снятых|фильмах|меня|наиболее|сильно|впечатлявших|устройств|одно|маленькая|фото|была Eines der Geräte, die mich in den Filmen der Serie, die in den 60er und 70er Jahren gedreht wurden, am meisten beeindruckt haben, waren die kleinen Kameras. One of the gadgets that impressed me the most in the films shot in the 60s and 70s was the tiny cameras. Одним из устройств, которое больше всего впечатляло меня в фильмах, снятых в 60-70-х годах, были миниатюрные фотоаппараты. Normalde şu büyüklükteki makinelerin olduğu bir dönemde o cebindeki minicik bir cihazla belgelerin fotoğraflarını çekerdi. обычно|вот|такого размера|камер|существовавший|один|период|он|в своем кармане|крошечным|устройством|с устройством|документов|фотографий|он бы фотографировал Zu einer Zeit, als Kameras dieser Größe noch normal waren, fotografierte er Dokumente mit einem kleinen Gerät in seiner Tasche. In an era when cameras of that size existed, he would take photos of documents with a tiny device in his pocket. В то время, когда существовали аппараты такого размера, он фотографировал документы с помощью крошечного устройства, которое у него было в кармане. Ben de “ah o alet bende olsa kütüphaneye gidip kitapların ilgimi çeken sayfalarının fotoğraflarını çekip ne arşiv yapardım” diye düşünür ama kendim bile buna inanmazdım. я|тоже|ах|это|устройство|у меня|если бы было|в библиотеку|пойти и|книг|моего интереса|привлекающих|страниц|фотографий|сфотографировать и|что|архив|я бы сделал|что|я думаю|но|я сам|даже|в это|я бы не поверил Früher dachte ich: "Oh, wenn ich dieses Gerät hätte, würde ich in die Bibliothek gehen und die Seiten der Bücher fotografieren, die mich interessieren, und was für ein Archiv ich damit anlegen würde", aber selbst ich würde es nicht glauben. I would think, 'Oh, if I had that gadget, I would go to the library and take photos of the pages of the books that interest me and create an archive,' but I wouldn't even believe it myself. Я тоже думал: "Ах, если бы это устройство было у меня, я бы пошел в библиотеку и фотографировал страницы книг, которые меня интересуют, и сделал бы архив"; но даже сам в это не верил. Çünkü o filmleri izlerken bir gün dünyadaki insanların yarısından fazlasının bundan çok daha gelişmiş bir cihazı ceplerinde hatta bileklerinde taşıyabileceğini hayal bile edemezdik. ||||||||de la moitié|de plus||||avancé||appareil|dans leurs poches||à leurs poignets|pourraient porter|||n'aurions imaginé потому что|тот|фильмы|смотря|один|день|в мире|людей|половины|большей части|от этого|очень|более|развитый|одно|устройство|в карманах|даже|на запястьях|что они смогут носить|мечта|даже|мы не могли бы because|that|movies|while watching|a|day|in the world|people's|half of|more than|this|much|more|advanced|a|device|in their pockets|even|on their wrists|they could carry|dream|even|we couldn't Denn als wir diese Filme sahen, konnten wir uns nicht einmal vorstellen, dass eines Tages mehr als die Hälfte der Menschen auf der Welt ein viel fortschrittlicheres Gerät in der Tasche oder sogar am Handgelenk tragen würde. Because while watching those movies, we couldn't even imagine that one day more than half of the people in the world would carry a much more advanced device in their pockets or even on their wrists. Потому что, когда мы смотрели эти фильмы, мы даже не могли представить, что более половины людей на Земле смогут носить в карманах или даже на запястьях устройства, гораздо более продвинутые. Bakın aynı dönemde aynı James Bond cebine minik fotoğraf makinesini koyduktan sonra balkondan kaçmak için jetpack kullanıyordu. ||||||sa poche|||appareil photo miniature|||du balcon|s'enfuir|||utilisait смотрите|тот же|период|тот же|Джеймс|Бонд|в карман|мини|фото|камеру|положив|потом|с балкона|убежать|для|реактивный ранец|он использовал look|same|period|same|James|Bond|in his pocket|tiny|photo|camera|after putting|then|from the balcony|to escape|for|jetpack|he was using Sehen Sie, zur gleichen Zeit benutzt derselbe James Bond ein Jetpack, um vom Balkon zu fliehen, nachdem er seine winzige Kamera in seine Tasche gesteckt hat. Look, during the same period, the same James Bond was using a jetpack to escape from a balcony after putting a tiny camera in his pocket. Смотрите, в то же время тот же Джеймс Бонд использовал реактивный ранец, чтобы сбежать с балкона, после того как положил миниатюрную камеру в карман. Tabi aslında onu kullanan Sean Connery değil, az önce sözünü ettiğim 1000'den fazla uçuş gerçekleştiren Bill Suitor. ||||Sean Connery|Sean Connery|||||mentionné||||||Suitor конечно|на самом деле|его|использующий|Шон|Коннери|не|только|только что|слово|которое я упомянул|более 1000|много|полетов|совершивший|Билл|Сьютор of course|actually|it|using|Sean|Connery|not|just|earlier|word|I mentioned|more than 1000|more than|flight|performing|Bill|Suitor Natürlich war es nicht Sean Connery, der es tatsächlich benutzte, sondern Bill Suitor, der mehr als 1000 Flüge machte. Of course, it wasn't actually Sean Connery using it, but Bill Suitor, who has completed over 1000 flights, as I just mentioned. Конечно, на самом деле это делал не Шон Коннери, а Билл Сьютор, который совершил более 1000 полетов, о котором я только что упоминал. Ama konuyu anladık sanırım: parlak bir fikir bulmak yetmiyor. |||||||trouver une idée| но|тему|мы поняли|я думаю|блестящая|одна|идея|найти|недостаточно but|the topic|we understood|I guess|bright|a|idea|to find|is not enough But I think we got the point: having a brilliant idea is not enough. Но, похоже, мы поняли суть: просто найти блестящую идею недостаточно. Onu uygulanabilir hale getirmek için çok çalışmak gerekiyor. |applicable|||||| это|применимый|состояние|сделать|для|очень|работать|необходимо it|applicable|state|to make|for|very|to work|it is necessary It takes a lot of work to make it feasible. Чтобы сделать это применимым, нужно много работать. Bazen çok çalışmak da yetmiyor. иногда|очень|работать|тоже|недостаточно sometimes|very|to work|also|it is not enough Sometimes, working hard is not enough. Иногда даже много работы недостаточно. Sonuçta az önce de söylediğim gibi jetpack konusunda, neredeyse sınırsız imkanlara sahip askeri güçler 15-20 yıl boyunca çalışmışlar. ||||||||presque|illimité|possibilités||||||ont travaillé в итоге|немного|ранее|тоже|я сказал|как|реактивный ранец|в отношении|почти|безграничный|возможностей|обладающие|военные|силы|лет|в течение|они работали ultimately|just|before|also|I said|like|jetpack|regarding|almost|unlimited|opportunities|having|military|forces|year|for|they have worked As I just mentioned, military forces with almost unlimited resources have worked on jetpack technology for 15-20 years. В конце концов, как я уже говорил, в области джетпаков военные силы с почти неограниченными возможностями работали над этим в течение 15-20 лет. Bir şey elde edilemeyince bu teknoloji olimpiyatların açılışında kullanılan bir gösteriye dönüşmekten başka bir kullanım alanı bulamamış kendisine… Bir de Michael Jackson bir ara konserlerinin sonunda bunu kullanarak sahneden ayrılıyordu… |||obtenu|||des Olympiades|d'ouverture|||spectacle|se transformer|||||n'a pas trouvé||||||||de ses concerts|||||s'en allait одно|дело|полученное|когда не удалось получить|эта|технология|Олимпийских|на открытии|используемая|одно|шоу|превращение|другое|одно|использование|область|не смогла найти|для себя|одно|тоже|Майкл|Джексон|один|период|концертов|в конце|это|используя|со сцены|он уходил a|thing|obtained|when not obtained|this|technology|Olympics|at the opening|used|a|show|from turning into|another|a|use|area|not able to find|for itself|a|also|Michael|Jackson|a|while|concerts|at the end|this|by using|from the stage|he was leaving When something cannot be achieved, this technology has found no other use than to turn into a show used at the opening of the Olympics... Also, Michael Jackson used to leave the stage at the end of his concerts using this technology at one point... Когда что-то не удается, эта технология не находит другого применения, кроме как превращаться в шоу на открытии Олимпийских игр... А еще Майкл Джексон в какой-то момент использовал это, чтобы покинуть сцену в конце своих концертов...

Ne acı değil mi? не|боль|не|ли what|pain|not|question particle Ist das nicht traurig? Isn't it painful? Неужели это не печально? İnsanlık olarak en büyük teknolojik sıçramaları yapabilmek için önce birbirimizi nasıl daha rahat yok edebiliriz diye düşünüyoruz. |||||saut||||nous||||||| человечество|как|самые|большие|технологические|скачки|смочь сделать|для того чтобы|сначала|друг друга|как|более|легко|уничтожить|можем|чтобы|думаем |as|the most|big|technological|leaps|to be able to make|in order to|first|each other|how|more|easy|not|we can|that|we think Um als Menschheit die größten technologischen Sprünge zu machen, denken wir zuerst darüber nach, wie wir uns gegenseitig leichter zerstören können. As humanity, we first think about how we can more easily destroy each other in order to make the greatest technological leaps. Как человечество, мы сначала думаем о том, как можем легче уничтожить друг друга, чтобы сделать самые большие технологические скачки. O ihtimaller tükenince de bunu bir eğlence aracına dönüştürüyoruz. ||épuisé||||||transformons это|возможности|исчерпавшись|тоже|это|одно|развлечение|средство|превращаем that|possibilities|when they run out|also|this|a|entertainment|vehicle|we turn Wenn diese Möglichkeiten erschöpft sind, machen wir sie zu einem Mittel der Unterhaltung. When those possibilities run out, we turn it into a form of entertainment. Когда эти возможности исчерпаны, мы превращаем это в развлечение. Peki bu iki ucun bir arası olamaz mı? |||ucun|||| ну|это|два|конца|одно|промежуток|не может быть|ли well|this|two|ends|a|between|cannot|question particle Aber kann es nicht einen Mittelweg zwischen diesen beiden Extremen geben? But can't there be something in between these two extremes? Разве не может быть чего-то посередине? Jetpack insanlara yardım etmek için kullanılamaz mı? джетпак|людям|помощь|делать|для|не может быть использован|ли jetpack|to people|help|to do|for|cannot be used|question particle Can't a jetpack be used to help people? Разве джетпак не может помочь людям?

Bu görüntüler 29 Eylül 2020'de İngiltere'nin kuzeyindeki dağlık bir bölgede kaydedilmiş. эти|изображения|сентября|2020 года|Англии|на севере|горной|одной|местности|записаны these|images|September|in 2020||northern|mountainous|a|region|recorded Diese Bilder wurden am 29. September 2020 in einer Gebirgsregion im Norden Englands aufgenommen. These images were recorded on September 29, 2020, in a mountainous area in northern England. Эти изображения были сняты 29 сентября 2020 года в горной местности на севере Англии. 10 yaşındaki bir kız yamaçtan yuvarlanıp bacağını incitmiş. |||de la pente|en roulant|jambe|s'est blessé летней|одной|девочка|с склона|катясь|ногу|повредила year old|a|girl|from the slope|rolling|her leg|she injured Ein 10-jähriges Mädchen stürzte einen Abhang hinunter und verletzte sich am Bein. A 10-year-old girl rolled down a slope and injured her leg. 10-летняя девочка скатилась с склона и повредила ногу. Annesinin gönderdiği yardım çağrısına yeni nesil bir ambulans cevap veriyor. |||appel|||||| матери|отправленное|помощь|к призыву|новый|поколение|один|автомобиль скорой помощи|ответ|дает her mother's|sent|help|to the call|new|generation|an|ambulance|answer|she is giving Ein Krankenwagen der neuen Generation antwortet auf den Hilferuf seiner Mutter. A new generation ambulance is responding to the call for help sent by her mother. На призыв о помощи, отправленный ее матерью, отвечает новый тип скорой помощи. Yeni nesil bir ambulans çünkü içinde gerçek bir Iron Man var. новый|поколение|один|ambulance|потому что|внутри|настоящий|один|железный|человек| new|generation|a|ambulance|because|inside|real|a|Iron|Man|there is Es ist ein Krankenwagen der nächsten Generation, denn er hat einen echten Iron Man in seinem Inneren. A new generation ambulance because it has a real Iron Man inside. Новый тип скорой помощи, потому что внутри есть настоящий Железный Человек. Kaskını takıp sırtına jetpack türü bir çanta yerleştiriyor. son casque||||||| свой шлем|надев|на спину|реактивный ранец|типа|одну|сумку|помещает his helmet|putting on|on his back|jetpack|type|a|bag|he is placing Er setzt seinen Helm auf und setzt eine Jetpack-ähnliche Tasche auf seinen Rücken. He puts on his helmet and places a jetpack-type bag on his back. Он надевает шлем и прикрепляет к спине рюкзак с реактивным двигателем. Ancak bu kez motorları sırtında değil kollarında taşıyor. |||moteurs|||dans ses bras| однако|этот|раз|двигатели|на спине|не|на руках|носит however|this|time|the engines|on his back|not|on his arms|he is carrying However, this time he carries the engines on his arms instead of his back. Но на этот раз двигатели находятся не на спине, а на руках. Bir kaç saniye içinde yerden havalanıyor ve büyük bir hızla kazanın gerçekleştiği olay yerine doğru yola koyuluyor. ||||||||||||||||se met en route несколько|секунд|секунд|через|с земли|взлетает|и|большая|с|скоростью|аварии|произошедшего|место|на|в направлении|в путь|отправляется a|few|seconds|within|from the ground|he is taking off|and|great|a|speed|the accident's|that occurred|event|to the place|towards|road|he is setting off In wenigen Sekunden hebt er vom Boden ab und fliegt mit hoher Geschwindigkeit zum Unfallort. Within a few seconds, he takes off from the ground and heads towards the accident scene at high speed. Через несколько секунд он взлетает с земли и мчится к месту происшествия с большой скоростью. Kollarını belli bir açıya getirince roketlerin itiş gücü yardımıyla yönünü değiştirebiliyor. |||angle|amène|des fusées|propulsion|||direction|peut changer его руки|определенный|один|угол|когда он поднимает|ракет|тяга|сила|с помощью|направление|он может изменить his arms|a certain|a|angle|when he brings|the rockets'|thrust|power|with the help of|its direction|he can change Wenn er seine Arme in einem bestimmten Winkel bewegt, kann er mit Hilfe des Schubs der Raketen seine Richtung ändern. By bringing its arms to a certain angle, it can change direction with the thrust power of the rockets. Когда он поднимает руки под определенным углом, он может изменить направление с помощью тяги ракет. Normalde bu dağlık alandaki patika yollardan en hızlı yöntemlerle bile yarım saatte gidilebilecek bir mesafeyi o 90 saniye içerisinde kat etmeyi başarıyor. |||dans la zone montagneuse|sentier||||||||allé|||||||| обычно|этот|горный|в области|тропа|дорог|самый|быстрый|способами|даже|полчаса|за час|можно пройти|одно|расстояние|он|секунд|в течение|преодоление|делать|он успевает normally|this|mountainous|in the area|path|from the roads|the|fastest|methods|even|half|in an hour|that can be gone to|a|distance|that|seconds|in|he covers|to cover|he succeeds Er schafft es, eine Strecke, die normalerweise in einer halben Stunde zurückgelegt werden kann, selbst mit den schnellsten Methoden auf den Wanderwegen in diesem bergigen Gebiet in 90 Sekunden zu bewältigen. Normally, this distance, which can be covered in half an hour even by the fastest methods on the paths in this mountainous area, is achieved in 90 seconds. Обычно это расстояние, которое можно преодолеть за полчаса даже по самым быстрым маршрутам в этой горной местности, он успевает пройти за 90 секунд. Olay yerine vardığında ilk müdahaleyi yapıyor ve “helikopter ambulans” gelene kadar tıbbi yardımı sağlamaya devam ediyor. ||||intervention||||||||||| событие|место|когда он прибыл|первая|помощь|он делает|и|вертолет|скорая помощь|когда он приходит|до|медицинскую|помощь|предоставление|| incident|scene|when he arrives|first|intervention|he does|and|helicopter|ambulance|until it comes|as long as|medical|help|to provide|| Wenn er am Einsatzort eintrifft, führt er den ersten Eingriff durch und leistet weiterhin medizinische Hilfe, bis der "Rettungshubschrauber" eintrifft. When it arrives at the scene, it provides the first intervention and continues to provide medical assistance until the "helicopter ambulance" arrives. Прибыв на место происшествия, он оказывает первую помощь и продолжает предоставлять медицинскую помощь до прибытия "вертолетной скорой помощи". Jetpack'lerin kullanımı konusunda gerçekleştirilen bu tatbikat benim şimdiye kadar gördüğüm en anlamlı kullanım şekillerinden biri oldu. des jetpacks|||réalisée||exercice||||||||formes|| джетпаков|использование|по поводу|проведенное|это|учение|моим|до сих пор|до|увиденное|самый|значимый|способ|из форм|один|стало of the jetpacks|usage|regarding|conducted|this|exercise|my|until now|so far|I have seen|the|meaningful|usage|forms of|one|it became Diese Übung zum Einsatz von Jetpacks war eine der sinnvollsten Verwendungsmöglichkeiten, die ich je gesehen habe. This exercise conducted on the use of jetpacks has been one of the most meaningful uses I have seen so far. Эти учения по использованию джетпаков стали одним из самых значимых способов использования, которые я когда-либо видел. Yer ekiplerinin ulaşamayacağı bir noktaya, hava ekiplerinden çok daha hızlı ulaşıp durum ve ihtiyaç tespiti yapmak ve ambulans gelene kadar ilk yardımı gerçekleştirmek. |des équipes|inaccessible||||des équipes|||||||||||||||| наземные|их|недоступная|одна|точка|воздушные|от команд|гораздо|более|быстро|добравшись|состояние|и|потребность|определение|делать|и|скорая помощь|пока не приедет|до|первая|помощь|осуществлять ground|teams|they cannot reach|a|point|air|teams|much|more|fast|reaching|situation|and|need|assessment|to do|and|ambulance|until it arrives|as far as|first|aid|to carry out Sie erreichen einen Punkt, den die Bodenteams nicht erreichen können, viel schneller als die Lufteinsatzteams, um die Situation und die Bedürfnisse zu ermitteln und erste Hilfe zu leisten, bis der Krankenwagen eintrifft. To reach a point that ground teams cannot access much faster than air teams, assess the situation and needs, and provide first aid until the ambulance arrives. Добраться до точки, куда не могут добраться наземные команды, гораздо быстрее воздушных команд, чтобы оценить ситуацию и потребности, а также оказать первую помощь до прибытия скорой помощи.

Bu fikri eski ama uygulaması yeni teknoloji 5 yıldan beri geliştirilmeye devam ediyor. |||||||||développement|| эта|идея|старая|но|применение|новая|технология|лет|уже|разрабатывается|продолжается|делает this|idea|old|but|application|new|technology|years|since|being developed|continue|is This idea is old, but the application of new technology has been under development for 5 years. Эта идея старая, но применение новой технологии продолжается уже 5 лет. Tasarladıkları özel kıyafetin motorları yaklaşık 1000 beygir gücünde. leur (ou "les") design (ou "conçu")|||||chevaux| их разработанный|специальный|костюм|моторы|около|лошадиных|сил they designed|special|suit|engines|approximately|horsepower|in power Die Motoren des von ihnen entwickelten Spezialanzugs haben etwa 1000 PS. The motors of the special suit they designed have approximately 1000 horsepower. Двигатели их специальной одежды имеют мощность около 1000 лошадиных сил. Onları önce bacaklara yerleştirmeyi denemişler. ||aux jambes|| их|сначала|на ноги|установку|пробовали them|first|to the legs|to place|they have tried They first tried to place them on the legs. Сначала они пытались установить их на ноги. Sonuçta bizler doğduktan sonra bacaklarımızın üzerinde doğrulup yürümeye çalışıyoruz ve düşündüğünüzde bu oldukça karmaşık bir denge mekanizmasını kullanmak demek. ||après être nés||de nos jambes||se redresser|||||||||||| в конце концов|мы|родившись|потом|наших ног|на|вставая|идти|мы стараемся|и|когда вы думаете|это|довольно|сложный|механизмы|равновесие|механизм|использовать|значит ultimately|we|after being born|then|our legs|on|standing up|to walk|we are trying|and|when you think|this|quite|complex|a|balance|mechanism|to use|to mean Schließlich versuchen wir nach der Geburt aufzustehen und auf unseren Beinen zu gehen, und wenn man darüber nachdenkt, bedeutet dies, einen sehr komplexen Gleichgewichtsmechanismus zu benutzen. After all, we are trying to stand up and walk on our legs after we are born, and when you think about it, this means using quite a complex balance mechanism. В конце концов, мы пытаемся встать на ноги и ходить после рождения, и если подумать, это довольно сложный механизм равновесия. Ama biz düşünmüyoruz. ||ne pensons pas но|мы|не думаем but|we|we do not think But we don't think. Но мы не думаем. Düşünmeden yürüyebiliyoruz. |nous pouvons marcher не думая|мы можем идти without thinking|we can walk We can walk without thinking. Мы можем ходить, не думая. Aynı denge mekanizmasını teknolojinin yardımıyla uçmak için kullanamaz mıyız? тот же|равновесие|механизм|технологии|с помощью|лететь|для|не можем использовать|ли мы same|balance|mechanism|technology's|with the help of|to fly|to|cannot use|we Can't we use the same balance mechanism to fly with the help of technology? Разве мы не можем использовать тот же механизм равновесия с помощью технологий, чтобы летать? İşte bu fikri test etmeye başlamışlar. вот|эта|идея|тест|делать|они начали |this|idea|test|to|they have started They have started to test this idea. Вот они начали тестировать эту идею. Bacaklarda dengeyi sağlayamayınca kollara odaklanmışlar. dans les jambes|l'équilibre|ne parvenant pas à|aux bras| на ногах|равновесие|не смогли обеспечить|на руках|они сосредоточились in the legs|balance|unable to maintain|to the arms|they have focused Sie konnten die Beine nicht ausbalancieren, also konzentrierten sie sich auf die Arme. When they couldn't maintain balance with their legs, they focused on their arms. Не сумев удержать равновесие на ногах, они сосредоточились на руках. Parmakların ucundaki bir düğmeyle motorların itiş gücü kontrol edilebiliyor. des doigts|||bouton|moteurs|||| пальцы|на кончике|одна|кнопка|двигатели|тяга|сила|контроль|можно контролировать fingers|at the tip of|a|button with|motors|thrust|power|control|can be Die Schubkraft der Motoren kann mit einem Knopf an den Fingerspitzen gesteuert werden. The thrust power of the motors can be controlled with a button at the tip of the fingers. С помощью кнопки на кончиках пальцев можно контролировать силу тяги моторов. Gerçi motorların güç üretmesi ve bunun sayesinde hızlı gidebilmek o kadar da zor olmamış. |||de produire|||||||||| хотя|двигатели|мощность|производство|и|это|благодаря|быстро|возможность ехать|это|так|не|трудно|не было although|motors|power|producing|and|this|thanks to|fast|being able to go|that|so|also|difficult|it has not been Dabei war es für die Motoren gar nicht so schwierig, Leistung zu erzeugen und schnell zu fahren. In fact, generating power with the motors and being able to go fast hasn't been that difficult. Хотя производство мощности моторами и возможность быстро двигаться не оказались такими уж сложными. Bunu kullanarak birkaç kez rekorlar kitabına girmeyi bile başarmışlar. ||||des records||||ont réussi это|используя|несколько|раз|рекордов|в книгу|попасть|даже|им удалось this|using|a few|times|records|to the book|to enter|even|they have managed Sie haben es sogar geschafft, damit ein paar Mal in die Rekordbücher einzugehen. They have even managed to enter the record book several times using this. Им удалось несколько раз попасть в книгу рекордов, используя это. Asıl zorluk hareketleri kontrol edebilmekte. ||||pouvoir настоящая|трудность|движения|контроль|уметь контролировать the main|difficulty|the movements|control|being able to Die Schwierigkeit besteht darin, die Bewegungen zu kontrollieren. The real challenge is being able to control the movements. Основная сложность заключается в контроле движений. Bunun için insan aklının ve vücudunun büyük bir uyum içerisinde çalışması gerekiyor. для этого|для|человеческий|разум|и|тело|большая|согласованность|согласие|в|работа|необходимо for this|in order to|human|mind's|and|body’s|great|a|harmony|within|working|it is necessary For this, the human mind and body need to work in great harmony. Для этого разум и тело человека должны работать в большом согласии. Bacaklardaki motorları birleştirip tek bir motor şeklinde sırta yerleştirince üçgen şeklinde ideal bir itiş gücü kombinasyonu sağlamışlar. des jambes||en combinant|||moteur||sur le dos|en plaçant|||||||combinaison|ont assuré в ногах|моторы|объединив|один|мотор||в виде|на спину|установив|треугольный|в виде|идеальный|комбинация|тяга|силы|комбинация|им удалось in the legs|motors|combining|single|a|motor|in the form of|to the back|placing|triangular|in the form of|ideal|a|thrust|power|combination|they have provided By combining the motors in the legs and placing them on the back as a single motor, they have created an ideal thrust power combination in a triangular shape. Объединив моторы в ногах и разместив их на спине в виде одного мотора, они создали идеальную комбинацию тяговой силы в форме треугольника. Kameraları dengede ve stabil tutabilmek için kullanılan tripodlar gibi. les caméras|||stable||||trépieds| камеры|в равновесии|и|стабильными|удерживать|для|используемые|штативы|как cameras|balanced|and|stable|to be able to hold|for|used|tripods|like Wie Stative, die dazu dienen, Kameras im Gleichgewicht und stabil zu halten. Like tripods used to keep cameras balanced and stable. Как штативы, используемые для поддержания камер в равновесии и стабильности. Güvenlik için kafaya takılan kask sadece güvenliği sağlamıyor. |||qui se met|||| безопасность|для|на голову|надеваемые|шлем|только|безопасность|не обеспечивает safety|for|on the head|worn|helmet|only|safety|does not provide The helmet worn for safety does not only provide safety. Шлем, который надевается на голову для безопасности, не только обеспечивает безопасность. Aynı zamanda yükseklik, hız ve yakıt gibi bazı bilgileri gözün önündeki merceklere yansıtıyor. ||hauteur|||||||de l'œil||lentilles|projette также|одновременно|высота|скорость|и|топливо|как|некоторые|данные|перед глазами|перед|линзам|проецирует same|time|height|speed|and|fuel|like|some|information|your eye|in front of|lenses|reflects It also projects some information such as height, speed, and fuel onto the lenses in front of the eyes. Он также отображает некоторые данные, такие как высота, скорость и топливо, на линзах перед глазами. Yani gerçek Iron Man'in kaskında da Jarvis benzeri bir yardımcısı var. ||||||Jarvis|||| значит|настоящий|Железный|Человека|на шлеме|тоже|Джарвис|подобный|один|помощник|есть so|real|Iron|Man's|in the helmet|also|Jarvis|similar|a|assistant|there is Der echte Iron Man hat also einen Jarvis-ähnlichen Handlanger in seinem Helm. So, the real Iron Man also has an assistant similar to Jarvis in his helmet. То есть у настоящего Железного Человека в шлеме тоже есть помощник, похожий на Джарвиса. Akla gelen soru, motorların aşağıya uyguladığı güç nedeniyle altta birisi olsa zarar görür mü? ||||||||en bas||||| на ум|пришедший|вопрос|моторов|вниз|применяемая|сила|из-за|снизу|кто-то|если бы был|вред|получит|ли to the mind|coming|question|engines'|down|applying|force|because of|underneath|someone|if there is|harm|will see|question particle Die Frage, die sich mir stellt, ist, ob durch die Kraft, die die Motoren nach unten ausüben, jemand darunter zu Schaden kommt. La question qui vient à l'esprit est : une personne en dessous serait-elle blessée à cause de la puissance que les moteurs appliquent vers le bas ? The question that comes to mind is whether someone underneath would be harmed due to the power exerted downwards by the engines? Вопрос, который возникает, может ли кто-то внизу пострадать из-за силы, которую моторы оказывают вниз? Büyük bir ihtimalle evet. большой|один|вероятно|да big|a|probably|yes Il est très probable que oui. Most likely yes. С большой вероятностью, да. Zaten o yüzden genellikle kırsal alanlarda veya göllerin, denizlerin üstünde uçuyorlar. ||||rural|||des lacs|||ils volent уже|это|причина|обычно|сельских|районах|или|озер|морей|над|они летают already|that|reason|generally|rural|areas|or|lakes'|seas'|above|they are flying C'est déjà la raison pour laquelle ils volent généralement au-dessus des zones rurales ou des lacs et des mers. That's why they usually fly over rural areas or over lakes and seas. Именно поэтому они обычно летают над сельскими районами или над озерами и морями. Zarar itiş gücünden kaynaklanıyor, sıcaklıktan değil. вред|толчок|от силы|происходит|от температуры|не harm|thrust|from the force|it originates|from temperature|not Der Schaden entsteht durch die Schubkraft, nicht durch die Hitze. The harm comes from the thrust power, not from the temperature. Вред причиняется силой толчка, а не температурой. Kıyafetin mucidi ve test pilotu olan Richard Browning sıcaklığın hızla dağıldığını ve neredeyse saç kurutma makinesinden bile daha az zarar verdiğini söylüyor. |inventeur||||||Browning|de la chaleur||||||sèche-cheveux||||||| одежды|изобретатель|и|испытательный|пилот|который|Ричард|Браунинг|температуры|быстро|что она рассеивается|и|почти|волос|сушки|феном|даже|менее|вреда|вред|что он наносит|говорит the suit|inventor|and|test|pilot|who is|Richard|Browning|the heat|quickly|that it dispersed|and|almost|hair|drying|from the dryer|even|more|less|harm|that it caused|he says Richard Browning, der Erfinder und Testpilot des Anzugs, sagt, dass die Hitze schnell abgeleitet wird und fast so schädlich ist wie ein Haartrockner. Richard Browning, créateur et pilote d'essai de l'habit, dit que la chaleur se dissipe rapidement et qu'elle est presque moins nocive qu'un sèche-cheveux. Richard Browning, the inventor and test pilot of the outfit, says that the heat dissipates quickly and is almost less harmful than a hair dryer. Изобретатель и испытатель костюма Ричард Браунинг говорит, что температура быстро рассеивается и наносит даже меньше вреда, чем фен для волос.

Asıl tehlike kullanılan yakıtta. |||dans le carburant настоящая|опасность|используемого|топлива the main|danger|used|in the fuel Die eigentliche Gefahr liegt in dem verwendeten Kraftstoff. Le véritable danger réside dans le carburant utilisé. The real danger lies in the fuel used. Основная опасность заключается в используемом топливе. Jet yakıtı ya da dizel yakıt kullanılıyor ki aslında bu ikisi hemen hemen aynı şey. Jet||||diesel|||||||||| реактивный|топливо|или||дизельное|топливо|используется|что|на самом деле|это|оба|почти||одинаковое|вещь jet|fuel|or||diesel|fuel|is used|that|actually|these|both|almost|same||thing Es wird Jet Fuel oder Dieselkraftstoff verwendet, was fast dasselbe ist. Il s'agit de kérosène ou de gasoil, qui en réalité sont à peu près la même chose. Jet fuel or diesel fuel is used, which are actually almost the same thing. Используется реактивное топливо или дизельное топливо, которые на самом деле почти одно и то же. Son derece yanıcı ve hatta patlayıcı maddeler. ||inflammable|||| крайне|степень|горючие|и|даже|взрывчатые|вещества extremely|degree|flammable|and|even|explosive|substances Extremely flammable and even explosive substances. Крайне горючие и даже взрывоопасные вещества. Üzerinizde taşıdığınız bir kıyafetin yakıtı olarak düşündüğünüzde önemli bir risk oluşturuyor. sur vous|vous portez||||||||| на вас|носимый|один|одеждой|топливом|как|когда вы думаете|важный|один|риск|создает on you|you are wearing|a|clothing|fuel|as|you think|important|a|risk|it creates When you think of a piece of clothing you are wearing as a fuel, it poses a significant risk. Когда вы думаете о одежде, которую носите, как о топливе, это создает значительный риск.

Peki ne işe yarar bu kıyafet? |||sert à|| ну|что|на пользу|полезно|эта|одежда well|what|purpose|it serves|this|clothing Wozu also dieser Anzug? So what is the purpose of this clothing? Так для чего же нужна эта одежда? Nerede kullanılır? где|используется where|it is used Where is it used? Где она используется? Bu soruya verebileceğiniz uygun bir cevap ve cebinizde yarım milyon dolara yakın bir paranız varsa hemen şimdi bir tanesini satın alıp kullanmaya başlayabilirsiniz. ||vous pouvez donner|||||||||||||||||||| этот|вопросу|который вы можете дать|подходящий|один|ответ|и|в вашем кармане|полмиллиона|миллион|долларов|близко|один|ваши деньги|если у вас есть|прямо сейчас|сейчас|один|экземпляр|купите|и купив|начать использовать|вы можете this|question|you can give|suitable|a|answer|and|in your pocket|half|million|dollars|close to|a|your money|if you have|immediately|now|a|one|buy|and|to start using|you can If you have a suitable answer to this question and about half a million dollars in your pocket, you can buy one right now and start using it. Если у вас есть подходящий ответ на этот вопрос и около полумиллиона долларов в кармане, вы можете прямо сейчас купить одну и начать ее использовать. Evet bir yarış arabası kadar pahalı. да|один|гонка|автомобиль|как|дорогой yes|a|race|car|as|expensive Ja, es kostet so viel wie ein Rennwagen. Yes, as expensive as a race car. Да, так же дорого, как гоночный автомобиль. Belki de kullanım alanı bu olabilir. возможно|тоже|использование|область|это|может быть maybe|also|use|area|this|could be Vielleicht könnte dies sein Nutzen sein. Maybe this could be its area of use. Возможно, это и есть область применения. Formula 1 benzeri uçan insan yarışları düzenlenebilir. Formule 1|||||peuvent être organisées Формула|подобные|летающие|человек|гонки|могут быть организованы Formula|similar|flying|human|races|could be organized Flying human races similar to Formula 1 could be organized. Можно организовать гонки летающих людей, подобные Формуле-1.

Peki başka bir soru soralım. ну|другой|один|вопрос|давайте зададим well|another|a|question|let's ask Well, let's ask another question. Ну что ж, зададим другой вопрос. Bu kıyafet daha verimli hale nasıl getirilir? этот|одежда|более|эффективный|состоянию|как|сделать this|clothing|more|efficient|state|how|can be made Wie kann man dieses Outfit effizienter gestalten? How can this garment be made more efficient? Как сделать эту одежду более эффективной? Mesela dakikada 3,5 litre yakıt tüketen bu kıyafete fosil yakıtlar yerine pillerle güç verilebilir mi? |||||||fossile|carburants||avec des piles||| например|в минуту|литра|топлива|потребляющий|этот|одежде|ископаемые|топлива|вместо|батареями|энергия|можно дать| for example|per minute|liters|fuel|consuming|this|clothing|fossil|fuels|instead of|with batteries|power|can be given|question particle Kann dieser Anzug, der 3,5 Liter Kraftstoff pro Minute verbraucht, zum Beispiel mit Batterien statt mit fossilen Brennstoffen betrieben werden? For example, can this garment, which consumes 3.5 liters of fuel per minute, be powered by batteries instead of fossil fuels? Например, можно ли заменить ископаемое топливо на батареи для этой одежды, которая потребляет 3,5 литра топлива в минуту? Şu anda bunun üzerinde çalışıyorlar. сейчас|в данный момент|это|над|они работают that|moment|this|on|they are working They are currently working on this. В настоящее время над этим работают. Daha verimli bir versiyon üretilene kadar var olan haliyle bu prototipin kullanımı oldukça sınırlı olacak demektir. ||||produite||||||du prototype||||| более|эффективный|версия||пока не будет произведена|до|есть|существующий|в своем состоянии|этот|прототипа|использование|довольно|ограниченное|будет| more|efficient|a|version|produced|until|there is|existing|in its state|this|prototype's|usage|quite|limited|will be|it means This means that until a more efficient version is produced, the use of this prototype in its current state will be quite limited. Это означает, что до тех пор, пока не будет произведена более эффективная версия, использование этого прототипа в его текущем состоянии будет довольно ограниченным.

Kıyafetin mucidi yani yaşayan Iron Man de bu konuda gerçekçi. костюма|изобретатель|то есть|живущий|Железный|Человек|тоже|это|в этом вопросе|реалистичный the suit|inventor|that is|living|Iron|Man|also|this|in this regard|realistic The inventor of the outfit, the living Iron Man, is realistic about this. Создатель одежды, то есть живой Железный Человек, также реалистичен в этом вопросе. Kısa vadede eğlence ya da yarışma amacıyla kullanılabileceğini söylüyor. |||||||qu'il pourrait être utilisé| короткий|срок|развлечение|или||соревнование|с целью|использования|говорит short|term|entertainment|or||competition|with the purpose of|it can be used|he says Kurzfristig, so sagt er, kann es zu Unterhaltungs- oder Wettbewerbszwecken genutzt werden. He says it can be used for entertainment or competition purposes in the short term. Он говорит, что в краткосрочной перспективе это может быть использовано для развлечения или соревнований. Sadece bu bile insanlara ilham verebilir. только|это|даже|людям|вдохновение|может дать only|this|even|to people|inspiration|it can give Das allein kann die Menschen inspirieren. Just this alone can inspire people. Этого уже достаточно, чтобы вдохновить людей. İleride yaygınlaşması muhtemel daha verimli araçların icat edilmesini sağlayabilir. в будущем|распространение|вероятное|более|эффективных|инструментов|изобретение|создание|может обеспечить |its becoming widespread|likely|more|efficient|vehicles|invention|its being made|it can enable Sie kann zur Erfindung effizienterer Fahrzeuge führen, die sich in Zukunft wahrscheinlich durchsetzen werden. It may lead to the invention of more efficient tools that are likely to become widespread in the future. Это может способствовать изобретению более эффективных инструментов, которые могут стать распространенными в будущем.

Uçabilen insanlarla ilham vermek. Les personnes capables de voler||| способный летать|с людьми|вдохновение|дать able to fly|with people|inspiration|to give Inspiring people who can fly. Вдохновлять людей, которые могут летать. Herhalde bu konuda bizden daha şanslısı yoktur. |||||chanceux| наверное|это|в вопросе|от нас|более|удачливого|нет probably|this|in this matter|than us|more|lucky one|there is not Surely, there is no one luckier than us in this regard. Наверное, нет никого более удачливого, чем мы в этом вопросе. İsmail Cevheri bundan 1000 yıl önce yani ilk uçağı icat eden Wright Kardeşler'den 900 yıl önce bir uçma denemesi yaparken ölmüş. Ismaïl|Cevheri||||||||||des Frères||||vol||| Исмаил|Джевхери|за это|лет|назад|то есть|первый|самолет|изобретение|создатель|Райт|братьев|лет|назад|одна|летная|попытка|делая|он умер |Cevheri|from this|year|ago|that is|first|airplane|invention|who invented|Wright|Brothers|year|ago|a|flying|attempt|while doing|he died Ismail Cevheri starb vor 1000 Jahren, 900 Jahre vor den Gebrüdern Wright, die das erste Flugzeug erfanden, bei einem Flugversuch. Ismail Cevheri died while attempting to fly 1000 years ago, which was 900 years before the Wright Brothers invented the first airplane. Исмаил Джевхери умер, пытаясь совершить полет 1000 лет назад, то есть за 900 лет до того, как братья Райт изобрели первый самолет. Hezarfen Ahmet Çelebi ve Lagari Hasan Çelebi yine 17. yüzyılda uçma denemeleri gerçekleştirmiş. Hezarfen||Çelebi||Lagari||||||| Хезарфен|Ахмет|Челеби|и|Лагари|Хасан|Челеби|снова|веке|летная|попытки|они осуществили Hezarfen|Ahmet|Çelebi|and|Lagari|Hasan|Çelebi|again|century|flying|attempts|they carried out Hezarfen Ahmet Çelebi und Lagari Hasan Çelebi versuchten im 17. Jahrhundert ebenfalls zu fliegen. Hezarfen Ahmet Çelebi and Lagari Hasan Çelebi also conducted flight experiments in the 17th century. Хезарфен Ахмет Челеби и Лагари Хасан Челеби также проводили эксперименты с полетом в 17 веке. En azından Evliya Çelebi öyle rivayet ediyor. ||Evliya|||| хотя бы|по крайней мере|Эвлия|Челеби|так|рассказывает|говорит at least|at least|Evliya|Çelebi|so|he reports|he is reporting So erzählt es zumindest Evliya Çelebi. At least that's what Evliya Çelebi claims. По крайней мере, так говорит Эвлия Челеби. Büyük bir ihtimalle abartılı hikayeler bunlar. большой|один|вероятно|преувеличенные|истории|это big|a|probably|exaggerated|stories|these These are probably exaggerated stories. С большой вероятностью, это преувеличенные истории. Lagari Hasan Çelebi'nin yaptığı denemeyi 2009'da Mythbusters ekibi tekrarlamaya çalışmış ama başaramamıştı. ||Çelebi||essai||Mythbusters||répéter|||n'avait pas réussi Лагари|Хасан|Челеби|сделанный|эксперимент|в 2009 году|Мифбастеры|команда|повторить|пытались|но|не смогли Lagari|Hasan|Çelebi's|he did|the experiment|in 2009|Mythbusters|the team|to repeat|he tried|but|he had not succeeded Das Mythbusters-Team versuchte, den Versuch von Lagari Hasan Çelebi aus dem Jahr 2009 zu wiederholen, scheiterte aber. In 2009, the Mythbusters team tried to replicate the experiment done by Lagari Hasan Çelebi but they failed. Команда Mythbusters пыталась повторить эксперимент Лагари Хасана Челеби в 2009 году, но не смогла. Hezarfen Ahmet Çelebi'nin uçtuğu ve konduğu yer düşünüldüğünde bu uçuş fizik kurallarıyla açıklanamıyor. |||vol||atterrissage||lorsqu'on considère||||avec les règles de la physique|n'est pas explicable Хезарфен|Ахмет|Челеби|место|и|место|место|учитывая|этот|полет|физика|с правилами|не может быть объяснен Hezarfen|Ahmet|Çelebi's|he flew|and|he landed|place|when considered|this|flight|physics|with rules|it cannot be explained Considering the place where Hezarfen Ahmet Çelebi flew and landed, this flight cannot be explained by the laws of physics. Учитывая, что Хезарфен Ахмет Челеби летал и приземлялся, этот полет нельзя объяснить физическими законами. Ama ben işin orasında değilim. |||là| но|я|дело|там|не нахожусь but|I|the work|there|I am not But I'm not there in the work. Но я не в этом деле. Bu denemeler gerçekten yapıldıysa neden tekrar edilmedi? |||a été faite||| эти|эксперименты|действительно|если они были сделаны|почему|снова|не повторены this|experiments|really|if they were done|why|again|not done If these experiments were really done, why weren't they repeated? Если эти эксперименты действительно были проведены, почему их не повторили? Neden bu uçuşları -eğer yapıldıysa- o gün izleyenler bundan etkilenip yeni denemelere girişmedi? ||vols|||||||||essais|n'ont pas tenté почему|эти|полеты||они были сделаны|тот|день|наблюдавшие|от этого|повлияв|новые|эксперименты|не начали why|these|flights|if|they were done|that|day|those who watched|from this|being affected|new|experiments|they did not enter Why didn't those who watched these flights -if they happened- get influenced and attempt new experiments? Почему те, кто наблюдал за этими полетами - если они действительно имели место - не были вдохновлены и не начали новые эксперименты? Biz ilham alma özürlü müyüz? |||handicapé|sommes-nous мы|вдохновение|получение|с ограниченными возможностями|ли мы we|inspiration|taking|disabled|are we Are we disabled in terms of inspiration? Мы действительно лишены вдохновения? Sanmıyorum. я не думаю I don't think I don't think so. Не думаю.

Evliya Çelebi'nin seyahatnamesi bu tür abartılı hikayelerle doludur. ||livre de voyage|||||est rempli Эвлия|Челеби|книга путешествий|этот|тип|преувеличенных|историями|полна Evliya|Çelebi's|travelogue|this|type|exaggerated|stories with|is full of Evliya Çelebi's travelogue is full of such exaggerated stories. Путешествия Эвлия Челеби полны таких преувеличенных историй. Rahmetli bugün yaşasaydı muhtemelen Stan Lee gibi biri olurdu. покойный|сегодня|если бы он жил|вероятно|Стэн|Ли|как|кто-то|стал бы the late|today|if he had lived|probably|Stan|Lee|like|someone|he would be If he were alive today, he would probably be someone like Stan Lee. Если бы он был жив сегодня, вероятно, стал бы кем-то вроде Стэна Ли. Gerçek hayattaki karakterleri alıp, mübalağa sanatıyla hikayeleştirerek insanlara aktarırdı. ||||exagération|art|||transmettait реальных|жизненных|персонажей|взяв|преувеличение|искусством|превращая в истории|людям|он бы передавал real|in life|characters|taking|exaggeration|with the art of|storytelling|to people|he would convey He would take real-life characters and convey them to people through the art of exaggeration. Он бы брал реальные персонажи и передавал их людям, превращая в истории с помощью искусства преувеличения. Mesele Hezarfen Ahmet Çelebi ya da Lagari Hasan Çelebi gibi tarihi şahsiyetlerin gerçekten uçup uçmadıkları değil. |||||||||||personnalités|||u uçé| вопрос|Хезарфен|Ахмет|Челеби|или|также|Лагари|Хасан|Челеби|как|исторические|личности|действительно|летал|не летали|не the issue|Hezarfen|Ahmet|Çelebi|or|also|Lagari|Hasan|Çelebi|like|historical|figures|really|flying|not flying|not The issue is not whether historical figures like Hezarfen Ahmet Çelebi or Lagari Hasan Çelebi actually flew. Дело не в том, действительно ли исторические личности, такие как Хезарфен Ахмет Челеби или Лагари Хасан Челеби, летали. Mesele bu gibi hikayeleri dinleyerek büyüyen bizlerin o fikirleri alıp, geliştirip, yaygınlaştırma becerisi. la question|||||||||||la vulgarisation|capacité вопрос|эти|как|истории|слушая|выросшие|наш|те|идеи|беря|развивая|распространение|способность the issue|these|like|stories|by listening|growing|us|those|ideas|taking|developing|spreading|ability The issue is our ability, as those who grew up listening to such stories, to take those ideas, develop them, and spread them. Дело в том, что мы, выросшие, слушая такие истории, способны взять эти идеи, развить их и распространить.

Size tarihteki ilk Iron Man'in kim olduğunu söyleyeyim mi? вам|в истории|первый|Железный|Человек|кто|это||ли to you|in history|first|Iron|Man's|who|being|let me tell|question particle Shall I tell you who the first Iron Man in history is? Хотите, я скажу вам, кто был первым Железным Человеком в истории? İsmail Cevheri. Исмаил|Джевхери |Cevheri İsmail Cevheri. Исмаил Джевхери. M.S. A.D. н.э. 1008 yılında uçuş denemesi yapmak için kendi imal ettiği tahta kanatları iki koluna bağlayarak Nişabur'da bir caminin damına çıktı. ||||||improvisé|||ailes||bras|en les attachant|à Nichapour|||toit| в году|полет|испытание|делать|для|свои|изготовленные|имел|деревянные|крылья|два|на руки|привязав|в Нишапуре|на|мечети|на крышу|поднялся in the year|flight|attempt|to make|in order to|his own|manufacturing|that he made|wooden|wings|two|to his arms|by tying|in Nishapur|a|mosque's|roof|he climbed In the year 1008, he climbed to the roof of a mosque in Nishapur, attaching the wooden wings he made himself to his arms to attempt a flight. В 1008 году он поднялся на крышу мечети в Нишапуре, привязав собственноручно изготовленные деревянные крылья к своим рукам, чтобы провести испытание полета. Atladı. он прыгнул he jumped He jumped. Он прыгнул. Fakat bir müddet uçtuktan sonra düşerek hayatını kaybetti. |||avoir volé|||| но|через|некоторое время|после полета|затем|упав|свою жизнь|он потерял but|a|while|after flying|then|by falling|his life|he lost However, after flying for a while, he fell and lost his life. Однако, пролетев некоторое время, он упал и погиб. Onun hayatına mal olan bu denemesinden çok o denemeyi yapmadan hemen önce orada toplanan halka söylediği şu son sözlerin hepimize ilham vermesi gerekiyor: “Ey ahali benim yaptığım buluşu şimdiye kadar kimse yapmamıştır. |||||essai|||||||||||||mots|||||Ô|gens|||invention||||n'a pas fait его|жизни|стоить|ставший|этот|его испытания|очень|то|испытание|не сделав|сразу|перед|там|собравшийся|народу|сказанные|эти|последние|слова|всем нам|вдохновение|давать|нужно|о|народ|моё|сделанное|открытие|до сих пор|до|никто|не сделал his|life|cost|that|this|attempt|very|that|attempt|without doing|immediately|before|there|gathered|crowd|that he said|these|last|words|to all of us|inspiration|to give|it is necessary|O|people|my|that I did|invention|until now|as|no one|has done The last words he said to the crowd gathered there just before attempting this experiment, which cost him his life, should inspire all of us: "Oh people, no one has ever made the invention I am about to make." Эти последние слова, которые он сказал собравшимся там перед тем, как совершить этот опыт, который стоил ему жизни, должны вдохновлять нас всех: "О, народ, никто до сих пор не сделал того открытия, которое сделал я." Sizin gözlerinizin önünde şimdi uçacağım. ||||je volerai ваши|глаза|перед|сейчас|я буду лететь your|eyes|in front of|now|I will fly I will fly before your eyes now. Теперь я буду летать на ваших глазах. Dünyada yapılacak en mühim şey göklere uçmaktadır. ||||||vole в мире|делать|самое|важное|дело|в небеса|лететь in the world|to be done|the most|important|thing|to the skies|is flying The most important thing to do in the world is to fly to the skies. Самое важное, что можно сделать в мире, это взлететь в небеса. Ben de onu yapacağım.” я|тоже|это|я сделаю I|also|that|I will do I will do that too." Я тоже это сделаю."

Efsane ya da gerçek. легенда|или|тоже|реальность legend|or||true Legend or reality. Легенда или реальность. Önemli olan bu ikisini birleştirebilmek. ||||pouvoir combiner важный|то|это|эти два|уметь объединить important|that|this|both of them|to be able to combine The important thing is to be able to combine these two. Важно уметь объединять эти два. Daha önce yapılmayan işlere girişmek. ||||s'attaquer более|раньше|не сделанные|работы|начинать more|before|not done|to jobs|to embark on To embark on tasks that have not been done before. Приступать к делам, которые не были сделаны ранее. Çünkü birileri bu efsaneleri yazmaya devam ediyor. потому что|кто-то|эти|легенды|писать|продолжать|делает because|some people|these|legends|to write|continue|they are Because someone continues to write these legends. Потому что кто-то продолжает писать эти легенды. Adına Buck Rogers diyor, Iron Man diyor. ||Rogers|||| по имени|Бак|Роджерс|говорит|Железный|Человек|говорит he calls|Buck|Rogers|he says|Iron|Man|he says He calls it Buck Rogers, he calls it Iron Man. Его зовут Бак Роджерс, его зовут Железный Человек. Bunlarla önce tüm dünyayı hikayelerle cezbediyor. |||||attire с ними|сначала|весь|мир|историями|привлекает with these|first|all|the world|with stories|he attracts With these, he first captivates the whole world with stories. Сначала он очаровывает весь мир историями. Dünya yetmeyince hala gösterilmekte olan yeni bir dizide olduğu gibi öte gezegenlere gidip orada androidleri uçuruyor. |ne suffisant pas||est montré|||||||||||les androïdes|il fait voler мир|когда не хватает|все еще|показывается|который|новый|один|сериале|что он есть|как|другой|планетам|идя|там|андроиды|управляет the world|when it is not enough|still|being shown|which is|new|a|in a series|being|like|other|planets|going|there|the androids|he flies When the Earth is not enough, just like in a new series that is still being aired, he goes to other planets and flies androids there. Когда Земли становится недостаточно, как в новом сериале, который все еще показывают, он отправляется на другие планеты и управляет там андроидами. Bu hikayeler hayal gücümüzü çimdikliyor, beynimizde yeni bağlantılar kuruyor. |||||||liens| эти|истории|воображение|нашу силу|щиплет|в нашем мозге|новые|связи|создает these|stories|imagination|our|it pinches|in our brain|new|connections|it creates These stories stimulate our imagination, creating new connections in our brains. Эти истории щекочут наше воображение, создавая новые связи в нашем мозгу. İşte asıl mesele bu. вот|основная|проблема|это |main|issue|this This is the main issue. Вот в чем настоящая проблема. Eski hikayelerden ilham alıp yeni bağlantılar oluşturmak… |des histoires||||| старые|из историй|вдохновение|получив|новые|связи|создавать old|stories|inspiration|taking|new|connections|to create Drawing inspiration from old stories and creating new connections... Черпая вдохновение из старых историй, создавать новые связи...

PAR_TRANS:gpt-4o-mini=3.52 PAR_CWT:AvJ9dfk5=12.82 PAR_TRANS:gpt-4o-mini=11.19 PAR_CWT:B7ebVoGS=6.84 en:AvJ9dfk5: ru:B7ebVoGS:250604 openai.2025-02-07 ai_request(all=78 err=0.00%) translation(all=154 err=0.00%) cwt(all=1499 err=1.20%)