×

LingQ'yu daha iyi hale getirmek için çerezleri kullanıyoruz. Siteyi ziyaret ederek, bunu kabul edersiniz: cookie policy.


image

Barış Özcan 2018, Gökyüzündeki en parlak 3. cisim

Gökyüzündeki en parlak 3. cisim

Yaz geceleri yapmayı en çok sevdiğim şeylerden biri gökyüzünü seyretmek. Öyle teleskopla filan değil. Çıplak gözle. Özellikle şehir ışıklarından uzakta bunu yaparsanız, gözünüz gönlünüz açılır. Geçen gece yine öyle gökyüzünü seyrederken hızla geçen bir ışık gördüm. Uçaklardan çok daha hızlı ilerliyordu bu ışık. Hemen en yakınımdaki fotoğraf makinesi olan cep telefonumu çıkarttım ve fotoğrafını çektim.

Fotoğrafa bakınca aklınıza UFO'lar geldi değil mi? Işığın tabağa benzer şekli onlarca yıldır insanlığın hayalgücündeki şekle, uçan dairelere çok benziyor. Ben de öyle olmasını çok isterdim. Ancak fotoğrafını çektiğim şeyin bir UFO “Unidentified Flying Object” yani tanımlanamayan uçan nesne olmadığını biliyordum. O nesne benim için tanımlanamayan değil tanımlanabilen bir uçan nesneydi. Aslına bakarsanız onu görebilmek için gökyüzünün hangi noktasına tam olarak ne zaman bakacağımı da biliyordum. Çünkü aydan ve Venüs'ten sonra gökyüzünün en parlak bu üçüncü cismi “Uluslararası Uzay İstasyonu.” Çektiğim fotoğrafı Twitter ve Instagram hesaplarımdan yayınladıktan sonra sizlerden pek çok soru ve yorum aldım. O yüzden bu ilginç konuyu sizlerle de paylaşmak istedim.

İlginç bir konu, çünkü çoğumuz kafamızın üzerinden günde bir kaç kere futbol sahası büyüklüğünde bir cismin geçtiğini bilmiyor. UUİ her 90 dakikada bir dünyanın etrafını dolaşıyor. Yani bir zamanlar Jules Verne'in yazdığı 80 günde devrialem fantezisi bugün 90 dakikalık bir gerçeğe inmiş durumda. Yeryüzünden yaklaşık 330-435 km yükseklikte, alçak dünya yörüngesinde dönüyor. Ona baktığınızda içinde insanların yaşadığını bilmekse apayrı bir duygu. İlk kısmı 1998'de fırlatılan bu istasyona 2 Kasım 2000 tarihinde ilk insan ulaştı. O gün bugündür, 27 Mayıs 2018 itibariyle 6415 gündür orada birileri var. Dönüşümlü olarak en az 1 mürettebat görev yapıyor. Bugüne kadar 17 farklı ülkeden astronot ve kozmonot oraya gidip geldi. Teknik olarak insanlığın bir kısmı 18 yıldan beri kesintisiz bir şekilde uzayda yaşıyor. Şu anda kimlerin orada ne kadar zamandan beri görev yaptığını görmek için şu web sitesine bakabilirsiniz.

Bir başka ilginç bakış açısı da şu: dünyada yapılmış en pahalı şey artık dünyada değil, uzayda. UUİ 120 milyar dolara mal olmuş.

İçinde Avrupa ülkelerine, Japonya'ya, ABD ve Rusya'ya ait laboratuvarlar var. Yerçekimsiz ortamda yaşadıkları için günde en az 2,5 saat spor yapmak zorunda bu insanlar. Aksi takdirde kemik yoğunluğu ve kas kütlesi azalıyor. Sağlıklı yaşamlarını devam ettirebilmek için mutfakta 3 öğün yemek yiyorlar. Hemen her çeşit yemek var menülerinde. Hatta 2001 yılında Pizza Hut uzay istasyonuna pizza göndermiş. Pizzayı görünce mutluluktan oynamaya başlayan bu arkadaş bir Rus kozmonot. İronik olan şeyse, Pizza Hut bir Amerikan şirketi ama Amerikalı astronotların ticari amaçlı projelerin içinde yer alması yasak olduğu için bir Rus kozmonotla gerçekleştirilmiş bu reklam projesi. Çocuğum oynama şu yemeğinle!

Astronotlar, kozmonotlar yemeklerini afiyetle yedikten sonra banyoda özel ekipmanlar yardımıyla 1 numaralı ve 2 numaralı ihtiyaçlarını gideriyorlar. Zaman zaman uzay giysilerini giyip istasyon dışına çıkarak uzayda çalışıyorlar. Günlük hayatlarının tamamı bu tür görevlerden ibaret değil. 12 saatlik mesaileri bitince kendi odalarına çekilip istirahat ediyorlar. Yatmak diye bir kavram yok. Herhangi bir şekilde uyuyabiliyorlar. Uyku dışındaki boş zamanlarında kitap okuyup film seyrediyorlar. Oldukça geniş bir film koleksiyonu var istasyonun. Bunlar içinde orada izlemesi en ilginç olanı herhalde Gravity-Yerçekimi filmidir.

İstasyondaki arşiv sadece bundan ibaret değil. 2008'de oraya bir çeşit yedekleme diski götürülmüş. İçinde insanlığın bugüne kadar gerçekleştirdiği bilimsel başarılar var. Ayrıca geçenlerde ölen Stephen Hawking'in de aralarında bulunduğu bir grup insanın DNA'sı, yazılı ve sözlü mesajları da “Immortality Drive” adlı bu yedekleme diskinde kayıtlı durumda. Olur da dünyanın başına bir şey gelir ve tüm insanlık yok olursa dünyanın küçük bir yedeği uzay istasyonunda duruyor, aklınızda olsun.

Şu anda izlemeye başladığınız filmse uzayda çekilen ilk kısa film. Bilim-kurgu türünde. Babası da astronot olan Richard Garriott tarafından 2008 yılında UUİ'de çekilmiş. Uzaydaki ikinci nesil artık görev dışında sanatsal aktivitelerle de uğraşmaya başlamış. Bakın size başka bir sanatsal faaliyet. Aynı zamanda gitarist de olan Kanadalı astronot Chris Hadfield bir müzik klibi çekti. David Bowie'nin “Ground Control to Major Tom” şarkısının sözlerini kendi yaşadığı ortama uyarlayarak çalıp söyledi. Dört yüz kilometre üstümüzde küçük bir köy var. Biz gitmesek de görebileceğimiz kadar yakın. Ve orada bilimsel araştırmalar, teknolojik çalışmalar, sanatsal faaliyetler yapılıyor. Bütün bunlar bir yana benim en çok özendiğim aktiviteler eğitimle ilgili olanlar. Bilhassa ABD'de öğrenciler uzay istasyonunda gerçekleştirilmek üzere deneyler tasarlayabiliyorlar. Zaman zaman istasyonla canlı bağlantı kurup astronotlara sorular sorabiliyorlar. Bu gördüğünüz öğrenciler daha ortaokuldayken uzayda hayatın nasıl bir şey olduğunu merak edip araştırıyorlar. Kafalarını daha o yaşta yukarılara çevirmeye başlıyorlar.

Tam o sırada dünyanın başka yerlerinde maalesef eğitim koşullarının yetersizliği nedeniyle bırakın böyle bir canlı bağlantı kurmayı, uzayda 18 yıldan beri insanların yaşadığını bile bilmeyen çocuklar her gün kafalarının üzerinden en az bir kaç kez geçen 109 metrelik bir laboratuvardan habersiz yaşamaya devam ediyorlar. En acısıysa bir kısım çocuklar, YouTube başta olmak üzere internetteki bir çok yerden gördükleri duydukları saçma sapan şeylere hiç sorgulamadan inanıp, enerjilerinin ve merak duygularının çoğunu bunların hepsinin düzmece olduğunu düşünerek boşa harcıyor. En değerli varlıklarını, gençliklerini heba ediyor. Oysa aynı platformlarda, internette biraz kafalarını kaldırsalar, yabancı dil öğrenseler, kitap okuyup, araştırıp sorgulamaya vakit ayırsalar dünyanın öbür tarafındaki akranlarına en azından mentalite olarak yaklaşmış olurlar.

Çünkü o akranları şu anda okulda bunlarla uğraşıyor. Çünkü onların bir kısmının babaları bir kısmının dedeleri bile astronottu. İşte bu çocuklar Mars'a gitme hayalleri için şimdiden çalışmaya başlarken biz de boş duramayız. Bir an önce bir uzay ajansı kurmak, UUİ'ndaki 17 ülkeden sonra 18. olmak için çabalamak ve o zamana kadar da çocuklarımıza vizyon kazandırmak zorundayız. En azından şu güzel yaz gecelerinde kafalarımızı gökyüzüne kaldırıp hayal kurmamıza hiçbir şey engel olamaz.

İşte o yüzden hemen bu gece eşinizle dostunuzla, çoluğunuzla çocuğunuzla dışarı çıkın. Eğer İstanbul'daysanız 22:06'da gökyüzüne bakın. Dünyanın başka yerlerindeki izleyiciler de ISS Detector ya da benzeri bir uygulama kullanarak zamanını ve yerini belirleyebilir. İstanbul'dakiler için 22:06'da gökyüzünden saatte 27.000 km hızla bir ışık geçecek. Çıplak gözle bile görebileceksiniz. İşte gökyüzündeki en parlak o üçüncü ışığın içinde bilin ki şu anda 6 kişi kendi ülkelerinin istikbali için çalışıyor.

Bu gece sizi bu duygu motive etsin. Şimdilik sadece elinizdeki cep telefonuyla benim yaptığım gibi fotoğrafını ya da videosunu çekmekle yetineceksiniz belki. Ama artık DNA'mızda bile olan istikbalin göklerde olduğu bilinciyle bir gün çocuklarımızın bize oradan ya da Ay'dan ya da Mars'tan fotoğraf çekip göndereceğine emin bir şekilde başımızı yastığa koyacağız bu gece. Ve rüyamızda bunun için ne yapmamız gerekiyorsa onu göreceğiz.


Gökyüzündeki en parlak 3. cisim Das dritthellste Objekt am Himmel The 3rd brightest object in the sky El tercer objeto más brillante del cielo Het op twee na helderste object aan de hemel

Yaz geceleri yapmayı en çok sevdiğim şeylerden biri gökyüzünü seyretmek. One of my favorite things to do on summer nights is to watch the sky. Öyle teleskopla filan değil. Not with a telescope like that. Çıplak gözle. With the naked eye. Özellikle şehir ışıklarından uzakta bunu yaparsanız, gözünüz gönlünüz açılır. Especially if you do it away from the city lights, it will open your eyes. Geçen gece yine öyle gökyüzünü seyrederken hızla geçen bir ışık gördüm. The other night I was watching the sky again and I saw a light passing by fast. Uçaklardan çok daha hızlı ilerliyordu bu ışık. This light was moving much faster than airplanes. Hemen en yakınımdaki fotoğraf makinesi olan cep telefonumu çıkarttım ve fotoğrafını çektim. I immediately took out my cell phone, the nearest camera, and took a photo.

Fotoğrafa bakınca aklınıza UFO'lar geldi değil mi? When you looked at the photo, you thought of UFOs, didn't you? Işığın tabağa benzer şekli onlarca yıldır insanlığın hayalgücündeki şekle, uçan dairelere çok benziyor. The plate-like shape of light is very similar to the shape of human imagination, flying saucers, for decades. Ben de öyle olmasını çok isterdim. I wish it were so. Ancak fotoğrafını çektiğim şeyin bir UFO “Unidentified Flying Object” yani tanımlanamayan uçan nesne olmadığını biliyordum. But I knew that what I was photographing was not a UFO, Unidentified Flying Object. O nesne benim için tanımlanamayan değil tanımlanabilen bir uçan nesneydi. That object was an identifiable flying object, not an unidentified object for me. Aslına bakarsanız onu görebilmek için gökyüzünün hangi noktasına tam olarak ne zaman bakacağımı da biliyordum. In fact, I also knew exactly when to look at which point in the sky to see it. Çünkü aydan ve Venüs'ten sonra gökyüzünün en parlak bu üçüncü cismi “Uluslararası Uzay İstasyonu.” Because after the moon and Venus, the third brightest object in the sky is the International Space Station. Çektiğim fotoğrafı Twitter ve Instagram hesaplarımdan yayınladıktan sonra sizlerden pek çok soru ve yorum aldım. After I posted the photo on my Twitter and Instagram accounts, I received many questions and comments from you. O yüzden bu ilginç konuyu sizlerle de paylaşmak istedim. So I wanted to share this interesting topic with you.

İlginç bir konu, çünkü çoğumuz kafamızın üzerinden günde bir kaç kere futbol sahası büyüklüğünde bir cismin geçtiğini bilmiyor. It's an interesting subject, because most of us don't know that an object the size of a football field passes over our heads several times a day. UUİ her 90 dakikada bir dünyanın etrafını dolaşıyor. ISI orbits the world every 90 minutes. Yani bir zamanlar Jules Verne'in yazdığı 80 günde devrialem fantezisi bugün 90 dakikalık bir gerçeğe inmiş durumda. In other words, Jules Verne's fantasy of an 80-day circumnavigation is now a 90-minute reality. Yeryüzünden yaklaşık 330-435 km yükseklikte, alçak dünya yörüngesinde dönüyor. It orbits in low earth orbit at an altitude of about 330-435 km from the earth. Ona baktığınızda içinde insanların yaşadığını bilmekse apayrı bir duygu. When you look at him, it is a completely different feeling to know that people live in him. İlk kısmı 1998'de fırlatılan bu istasyona 2 Kasım 2000 tarihinde ilk insan ulaştı. The first man arrived at this station on 2 November 2000, the first part of which was launched in 1998. O gün bugündür, 27 Mayıs 2018 itibariyle 6415 gündür orada birileri var. Since that day, as of May 27, 2018, there has been someone there for 6415 days. Dönüşümlü olarak en az 1 mürettebat görev yapıyor. At least 1 crew is on duty on a rotating basis. Bugüne kadar 17 farklı ülkeden astronot ve kozmonot oraya gidip geldi. Astronauts and cosmonauts from 17 different countries have traveled there and back. Teknik olarak insanlığın bir kısmı 18 yıldan beri kesintisiz bir şekilde uzayda yaşıyor. Technically, part of humanity has been living in space for 18 years without interruption. Şu anda kimlerin orada ne kadar zamandan beri görev yaptığını görmek için şu web sitesine bakabilirsiniz. To see who is currently working there and how long they have been there, you can look at this website.

Bir başka ilginç bakış açısı da şu: dünyada yapılmış en pahalı şey artık dünyada değil, uzayda. Another interesting point of view is this: the most expensive thing ever made on earth is no longer on earth, but in space. UUİ 120 milyar dolara mal olmuş. The ISS cost 120 billion dollars.

İçinde Avrupa ülkelerine, Japonya'ya, ABD ve Rusya'ya ait laboratuvarlar var. There are laboratories from European countries, Japan, the US and Russia. Yerçekimsiz ortamda yaşadıkları için günde en az 2,5 saat spor yapmak zorunda bu insanlar. Because they live in a gravity-free environment, these people have to do sports for at least 2.5 hours a day. Aksi takdirde kemik yoğunluğu ve kas kütlesi azalıyor. Otherwise, bone density and muscle mass decrease. Sağlıklı yaşamlarını devam ettirebilmek için mutfakta 3 öğün yemek yiyorlar. They eat 3 meals a day in the kitchen to maintain a healthy life. Hemen her çeşit yemek var menülerinde. They have almost every kind of food on their menu. Hatta 2001 yılında Pizza Hut uzay istasyonuna pizza göndermiş. In 2001, Pizza Hut even sent pizza to the space station. Pizzayı görünce mutluluktan oynamaya başlayan bu arkadaş bir Rus kozmonot. This friend, who starts to play happily when he sees the pizza, is a Russian cosmonaut. İronik olan şeyse, Pizza Hut bir Amerikan şirketi ama Amerikalı astronotların ticari amaçlı projelerin içinde yer alması yasak olduğu için bir Rus kozmonotla gerçekleştirilmiş bu reklam projesi. Ironically, Pizza Hut is an American company, but this advertising project was carried out with a Russian cosmonaut because American astronauts are prohibited from participating in commercial projects. Çocuğum oynama şu yemeğinle! Child, don't play with your food!

Astronotlar, kozmonotlar yemeklerini afiyetle yedikten sonra banyoda özel ekipmanlar yardımıyla 1 numaralı ve 2 numaralı ihtiyaçlarını gideriyorlar. After the astronauts and cosmonauts enjoy their meals, they take their No.1 and No.2 needs in the bathroom with the help of special equipment. Zaman zaman uzay giysilerini giyip istasyon dışına çıkarak uzayda çalışıyorlar. From time to time they put on spacesuits and go outside the station to work in space. Günlük hayatlarının tamamı bu tür görevlerden ibaret değil. Not all of their daily lives consist of such tasks. 12 saatlik mesaileri bitince kendi odalarına çekilip istirahat ediyorlar. When their 12-hour shift is over, they retreat to their rooms and rest. Yatmak diye bir kavram yok. There is no concept of sleeping. Herhangi bir şekilde uyuyabiliyorlar. Any way they can sleep. Uyku dışındaki boş zamanlarında kitap okuyup film seyrediyorlar. In their free time outside of sleep, they read books and watch movies. Oldukça geniş bir film koleksiyonu var istasyonun. The station has a fairly large collection of movies. Bunlar içinde orada izlemesi en ilginç olanı herhalde Gravity-Yerçekimi filmidir. Perhaps the most interesting one to watch there is Gravity.

İstasyondaki arşiv sadece bundan ibaret değil. The archive on the station is not just about that. 2008'de oraya bir çeşit yedekleme diski götürülmüş. Some kind of backup disk was taken there in 2008. İçinde insanlığın bugüne kadar gerçekleştirdiği bilimsel başarılar var. It contains scientific achievements that humanity has achieved so far. Ayrıca geçenlerde ölen Stephen Hawking'in de aralarında bulunduğu bir grup insanın DNA'sı, yazılı ve sözlü mesajları da “Immortality Drive” adlı bu yedekleme diskinde kayıtlı durumda. In addition, the DNA, written and verbal messages of a group of people, including Stephen Hawking, who died recently, are also recorded on this backup disk called “Immortality Drive”. Olur da dünyanın başına bir şey gelir ve tüm insanlık yok olursa dünyanın küçük bir yedeği uzay istasyonunda duruyor, aklınızda olsun. If something happens to the world and all humanity is destroyed, a small backup of the world is standing on the space station, keep in mind.

Şu anda izlemeye başladığınız filmse uzayda çekilen ilk kısa film. The movie you are watching right now is the first short film shot in space. Bilim-kurgu türünde. In the sci-fi genre. Babası da astronot olan Richard Garriott tarafından 2008 yılında UUİ'de çekilmiş. It was shot at the ISI in 2008 by Richard Garriott, whose father was also an astronaut. Uzaydaki ikinci nesil artık görev dışında sanatsal aktivitelerle de uğraşmaya başlamış. The second generation in space has now started to deal with artistic activities besides missions. Bakın size başka bir sanatsal faaliyet. Here's another artistic activity for you. Aynı zamanda gitarist de olan Kanadalı astronot Chris Hadfield bir müzik klibi çekti. Canadian astronaut Chris Hadfield, who is also a guitarist, shot a music video. David Bowie'nin “Ground Control to Major Tom” şarkısının sözlerini kendi yaşadığı ortama uyarlayarak çalıp söyledi. He played and sang the lyrics of David Bowie's song "Ground Control to Major Tom" adapted to his environment. Dört yüz kilometre üstümüzde küçük bir köy var. Four hundred kilometers above us is a small village. Biz gitmesek de görebileceğimiz kadar yakın. It's close enough for us to see, even if we don't go. Ve orada bilimsel araştırmalar, teknolojik çalışmalar, sanatsal faaliyetler yapılıyor. And scientific research, technological studies and artistic activities are carried out there. Bütün bunlar bir yana benim en çok özendiğim aktiviteler eğitimle ilgili olanlar. Apart from all these, the activities that I admire the most are those related to education. Bilhassa ABD'de öğrenciler uzay istasyonunda gerçekleştirilmek üzere deneyler tasarlayabiliyorlar. Especially in the USA, students can design experiments to be carried out on the space station. Zaman zaman istasyonla canlı bağlantı kurup astronotlara sorular sorabiliyorlar. From time to time, they can contact the station live and ask questions to the astronauts. Bu gördüğünüz öğrenciler daha ortaokuldayken uzayda hayatın nasıl bir şey olduğunu merak edip araştırıyorlar. These students you see here are in middle school, wondering and researching what life in space is like. Kafalarını daha o yaşta yukarılara çevirmeye başlıyorlar. They are starting to turn their heads up at that age.

Tam o sırada dünyanın başka yerlerinde maalesef eğitim koşullarının yetersizliği nedeniyle bırakın böyle bir canlı bağlantı kurmayı, uzayda 18 yıldan beri insanların yaşadığını bile bilmeyen çocuklar her gün kafalarının üzerinden en az bir kaç kez geçen 109 metrelik bir laboratuvardan habersiz yaşamaya devam ediyorlar. At that time, in other parts of the world, unfortunately, due to the lack of educational conditions, children who do not even know that people have been living in space for 18 years, let alone establishing such a living connection, continue to live unaware of a 109-meter laboratory that passes over their heads at least a few times every day. En acısıysa bir kısım çocuklar, YouTube başta olmak üzere internetteki bir çok yerden gördükleri duydukları saçma sapan şeylere hiç sorgulamadan inanıp, enerjilerinin ve merak duygularının çoğunu bunların hepsinin düzmece olduğunu düşünerek boşa harcıyor. Worst of all, some children believe the nonsense they hear from many places on the internet, especially YouTube, without questioning, and waste most of their energy and curiosity, thinking that all of these are fake. En değerli varlıklarını, gençliklerini heba ediyor. He is wasting his most valuable assets, his youth. Oysa aynı platformlarda, internette biraz kafalarını kaldırsalar, yabancı dil öğrenseler, kitap okuyup, araştırıp sorgulamaya vakit ayırsalar dünyanın öbür tarafındaki akranlarına en azından mentalite olarak yaklaşmış olurlar. However, if they raise their heads a little on the same platforms, on the Internet, learn a foreign language, read books, spend time to research and question, they will at least approach their peers from the other side of the world in terms of mentality.

Çünkü o akranları şu anda okulda bunlarla uğraşıyor. Because those peers are dealing with them at school right now. Çünkü onların bir kısmının babaları bir kısmının dedeleri bile astronottu. Because some of their fathers and some of them even their grandfathers were astronauts. İşte bu çocuklar Mars'a gitme hayalleri için şimdiden çalışmaya başlarken biz de boş duramayız. While these children are already starting to work on their dreams of going to Mars, we cannot sit idly by. Bir an önce bir uzay ajansı kurmak, UUİ'ndaki 17 ülkeden sonra 18. olmak için çabalamak ve o zamana kadar da çocuklarımıza vizyon kazandırmak zorundayız. We have to establish a space agency as soon as possible, strive to be 18th after 17 countries in the ISS, and give our children a vision until then. En azından şu güzel yaz gecelerinde kafalarımızı gökyüzüne kaldırıp hayal kurmamıza hiçbir şey engel olamaz. At least on these beautiful summer nights, nothing can stop us from lifting our heads to the sky and dreaming.

İşte o yüzden hemen bu gece eşinizle dostunuzla, çoluğunuzla çocuğunuzla dışarı çıkın. So tonight, go out with your spouse, your friends, your children and your children. Eğer İstanbul'daysanız 22:06'da gökyüzüne bakın. If you are in Istanbul, look at the sky at 22:06. Dünyanın başka yerlerindeki izleyiciler de ISS Detector ya da benzeri bir uygulama kullanarak zamanını ve yerini belirleyebilir. Viewers elsewhere in the world can also determine the time and location using ISS Detector or a similar app. İstanbul'dakiler için 22:06'da gökyüzünden saatte 27.000 km hızla bir ışık geçecek. For those in Istanbul, at 22:06, a light will pass through the sky at 27,000 km/h. Çıplak gözle bile görebileceksiniz. İşte gökyüzündeki en parlak o üçüncü ışığın içinde bilin ki şu anda 6 kişi kendi ülkelerinin istikbali için çalışıyor. Here in the third brightest light in the sky, know that 6 people are currently working for the future of their country.

Bu gece sizi bu duygu motive etsin. Let this feeling motivate you tonight. Şimdilik sadece elinizdeki cep telefonuyla benim yaptığım gibi fotoğrafını ya da videosunu çekmekle yetineceksiniz belki. For now, maybe you will be content with just taking a photo or video of it with your mobile phone, as I did. Ama artık DNA'mızda bile olan istikbalin göklerde olduğu bilinciyle bir gün çocuklarımızın bize oradan ya da Ay'dan ya da Mars'tan fotoğraf çekip göndereceğine emin bir şekilde başımızı yastığa koyacağız bu gece. But with the awareness that the future, even in our DNA, is in the skies, we will put our heads on the pillow tonight, confident that one day our children will send us photos from there or the Moon or Mars. Ve rüyamızda bunun için ne yapmamız gerekiyorsa onu göreceğiz. And in our dream we will see what we have to do for it.