×

LingQ'yu daha iyi hale getirmek için çerezleri kullanıyoruz. Siteyi ziyaret ederek, bunu kabul edersiniz: çerez politikası.


image

Daha Türkçe Okuyorum, Semt Pazarında

Semt Pazarında

SEMT PAZARINDA

Pazarcı - Gel abla, gel! Taze bunlar, tarladan yeni geldi! Taze taze, gel!

Ayşe - Merhaba, domatesin kilosu ne kadar?

Pazarcı - Domates iki lira, abla!

Ayşe - Peki, iki kilo verir misin?

Pazarcı - Abla, domatesten dört-beş kilo al! İnan bana, çok taze.

Ayşe - Yok yok. İki kilo ver, yeter!

Pazarcı - Peki abla! Marul, biber, soğan, maydanoz ister misin?

Ayşe - Bir demet maydanoz, iki marul, bir kilo acı biber ve bir de şu fasulyelerden iki kilo verir misin?

Pazarcı - Tamam abla!

* * *

Balıkçı - Gel, gel, gel! Derya kuzusu bunlar! Denizden bu sabah çıktı! Gel, gel!

Ayşe - Palamutlar taze mi?

Balıkçı - "Taze mi?" ne demek, hanımefendi! Denizden sabah çıktı. Palamut, çipura, hamsi, levrek... hepsi taze. Hangisinden vereyim?

Ayşe - Tamam, palamuttan iki tane alayım.

Balıkçı - Tamam abla, buyurun!

Ayşe - Sağ ol! Roka var mı?

Balıkçı - Tabii abla! Ne kadar istersiniz?

Ayşe - İki demet yeter. Hepsi kaç lira?

Balıkçı - On beş lira.

Ayşe - İyi günler!

Balıkçı - İyi günler! Yine bekleriz, hanımefendi!

Semt Pazarında في سوق الجوار Markt in der Nachbarschaft Neighborhood Market Mercado de barrio Marché de quartier 동네 시장 Buurtmarkt На соседнем рынке Kvartersmarknad

SEMT PAZARINDA في سوق السلع IN SEMT MARKET

Pazarcı - Gel abla, gel! المسوق - تعال يا أخت ، تعال! Pazarcı - Come, sister, come! Vendeur du marché - Venez, ma sœur, venez ! Marktkoopman - Kom, zus, kom! Продавец на рынке - Приходи, сестра, приходи! Taze bunlar, tarladan yeni geldi! هذه طازجة ، طازجة من الميدان! These are fresh, new from the field! Elles sont fraîches, fraîches du champ ! Они свежие, только что с поля! Taze taze, gel! طازجة، تعال! Fresh fresh, come! Frais, frais, frais, allez !

Ayşe - Merhaba, domatesin kilosu ne kadar? عائشة - مرحبا، كم وزن الطماطم؟ Ayşe - Hello, how much does the tomato weigh? Ayşe - Bonjour, combien coûte un kilo de tomates ?

Pazarcı - Domates iki lira, abla! المسوق - الطماطم بليرتين يا أختي! Pazarcı - two pounds of tomatoes, big sister! Vendeur du marché - Les tomates coûtent deux lires, ma sœur !

Ayşe - Peki, iki kilo verir misin? عائشة - حسنًا ، هل يمكن أن تخسر كيلوغرامين؟ Ayse - Well, could you lose two pounds? Ayşe - Eh bien, peux-tu donner deux kilos ? Ayşe - Kun je twee kilo geven?

Pazarcı - Abla, domatesten dört-beş kilo al! المسوق - أخت ، احصل على أربعة أو خمسة كيلوغرامات من الطماطم! Pazarcı - Big sister, take four to five pounds of tomato! Vendeur du marché - Ma sœur, achète quatre ou cinq kilos de tomates ! İnan bana, çok taze. صدقني ، إنه طازج جدًا. Believe me, it's so fresh. Croyez-moi, c'est frais. Geloof me, het is vers. Поверьте мне, он свежий.

Ayşe - Yok yok. عائشة - لا لا. Ayşe - None. Ayşe - Non, non. İki kilo ver, yeter! اخسري كيلوغرامين، هذا يكفي! Just lose two pounds, enough! Donne deux kilos ! Ça suffit.

Pazarcı - Peki abla! المسوق - حسنا أختي! Pazarcı - Well sister! Vendeur sur le marché - Ok, ma sœur ! Marul, biber, soğan, maydanoz ister misin? هل تريد خس ، فلفل ، بصل ، بقدونس؟ You want lettuce, pepper, onion, parsley? Voulez-vous de la laitue, des poivrons, des oignons, du persil ? Wil je sla, paprika, uien, peterselie? Вы хотите салат, перец, лук, петрушку?

Ayşe - Bir demet maydanoz, iki marul, bir kilo acı biber ve bir de şu fasulyelerden iki kilo verir misin? عائشة - حفنة من البقدونس ، و 2 خس ، و كيلو من الفلفل الحار و 2 كيلو من تلك الفاصوليا ، هل يمكنك ذلك؟ Ayse - Would you like a bunch of parsley, two lettuce, a pound of pepper, and two pounds of these beans? Ayşe - Pouvez-vous me donner un bouquet de persil, deux laitues, un kilo de piments et deux kilos de ces haricots ? Айше - Можете ли вы дать мне пучок петрушки, два салата, килограмм чили и два килограмма фасоли?

Pazarcı - Tamam abla! المسوق - طيب أختي! Bazaar - OK sister!

*                         *                         *

Balıkçı - Gel, gel, gel! صياد السمك - تعال، تعال، تعال! Fisherman - Come, come, come! Pêcheur - Venez, venez, venez ! Derya kuzusu bunlar! هذه حملان ديريا! Das sind Deryas Lämmer! These are Derya Nuzce! Ce sont des agneaux de mer ! Het zijn lammetjes van de zee! Это ягнята Дерии! Denizden bu sabah çıktı! لقد خرج من البحر هذا الصباح! He left the sea this morning! Il est sorti de la mer ce matin ! Он вышел из моря сегодня утром! Gel, gel! Come come!

Ayşe - Palamutlar taze mi? عائشة - هل الجوز طازج؟ Ayşe - Are the acorns fresh? Ayse - Les piments de bonite sont-ils frais ? Айсе - Перец бонито свежий?

Balıkçı - "Taze mi?" الصياد - "هل هو طازج؟" Fisherman - "Fresh?" Pêcheur - "C'est frais ?" ne demek, hanımefendi! ماذا تقصدين يا سيدة! What do you mean, ma'am? Que voulez-vous dire, madame ? что вы имеете в виду, мэм! Denizden sabah çıktı. خرج من البحر في الصباح. She left the morning in the sea. Il est sorti de la mer le matin. Palamut, çipura, hamsi, levrek... hepsi taze. Bonito، sea bream، anchovy، sea bass ... كلها طازجة. Acorns, bream, anchovies, sea bass ... all fresh. Bonite, daurade, anchois, bar... tous frais. Hangisinden vereyim? أي واحد يجب أن أعطيه؟ Which one should I give? Lequel dois-je vous donner ? Какой из них я должен дать?

Ayşe - Tamam, palamuttan iki tane alayım. عائشة - حسنًا، دعني آخذ حبتين من الجوز. Ayse - Okay, I'il take two of the mushrooms. Ayşe - Oké, ik neem er twee van de bonito.

Balıkçı - Tamam abla, buyurun! الصياد - حسنًا يا أختي، تفضلي! Fisherman - Okay, big sister!

Ayşe - Sağ ol! عائشة - شكرا لك! Ayşe - Thank you! Roka var mı? حصلت على جرجير؟ Do you have arugula? Avez-vous de la roquette ?

Balıkçı - Tabii abla! الصياد - بالطبع أختي! Fisherman - Sure sister! Ne kadar istersiniz? كم تريد؟ How much do you want? Combien voulez-vous ?

Ayşe - İki demet yeter. عائشة - مجموعتان تكفيان. Ayşe - Two bunches is enough. Ayşe - Deux bouquets suffisent. Hepsi kaç lira? كم هو كل شيء؟ How many pounds? Combien coûtent-ils tous ?

Balıkçı - On beş lira. الصياد - خمسة عشر ليرة. Fisherman - Fifteen pounds. Pêcheur - Quinze lires.

Ayşe - İyi günler! عائشة - يوم جيد! Ayşe - Good day!

Balıkçı - İyi günler! Fisherman - Good day! Yine bekleriz, hanımefendi! سننتظرك مرة أخرى يا سيدة! We wait again, ma'am! Revenez, madame ! Приходите еще, мадам!