121: Frases hechas con la palabra pasar.
121: Sätze, die mit dem Wort pasar gebildet werden.
121: Phrases made with the word pasar.
121 : Phrases faites avec le mot pasar.
121: pasarを使ったフレーズ。
121: Zinnen gemaakt met het woord pasar.
121: Фразы, составленные со словом pasar.
121: pasar kelimesi ile yapılan cümleler.
Nunca hay que pasar página en el aprendizaje de nuevas expresiones… ¡Hola a todos!
||||page|||||||||
|||넘기다||||||||||
You never have to turn pages in learning new expressions ... Hello everyone!
Il n'est jamais nécessaire de tourner les pages pour apprendre de nouvelles expressions ... Bonjour à tous!
Yeni ifadeler öğrenirken asla sayfayı çevirmeyin... Herkese merhaba!
Soy Òscar, fundador de unlimitedspanish.com.
Ben Òscar, unlimitedspanish.com'un kurucusuyum.
Quiero ayudarte a hablar español fluidamente.
¡Hablar español es más fácil de lo que parece!
Solo tienes que usar el material y técnicas adecuadas.
Hoy, en este episodio… Voy a analizar algunas de las frases hechas que se pueden hacer con “pasar”.
Heute, in dieser Folge... werde ich einige der Redewendungen analysieren, die mit "pasar" verwendet werden können.
Bugün, bu bölümde... "pasar" ile kullanılabilecek bazı deyimleri analiz edeceğim.
Estas frases son muy comunes y merecen la pena conocerlas.
||||||they deserve||worth|
||||일반적이다|||||
These phrases are very common and are worth knowing.
Bu ifadeler çok yaygındır ve bilinmeye değerdir.
A continuación, un exclusivo punto de Vista, donde practicaremos las frases de la primera sección y la gramática de forma intuitiva.
||||||||||||||첫 번째 섹션||||||
Sırada, ilk bölümdeki cümleleri ve dilbilgisini sezgisel bir şekilde uygulayacağımız özel bir Bakış Açısı var.
Recuerda que puedes conseguir el texto de este episodio en www.unlimitedspanish.com Muy bien.
Bu bölümün metnine www.unlimitedspanish.com Muy bien adresinden ulaşabileceğinizi unutmayın.
Espero que estés teniendo un gran día.
|||||좋은|
Hope you are having a great day.
Umarım harika bir gün geçiriyorsunuzdur.
En este nuevo episodio vamos a explorar un poco más la palabra “pasar”.
||||||탐구하다||||||
Bu yeni bölümde "pas" kelimesini biraz daha inceleyeceğiz.
En dos episodios anteriores analicé los significados más habituales.
||||I analyzed||||
Önceki iki bölümde en yaygın anlamları ele almıştım.
Esta vez me gustaría presentarte algunas frases hechas muy comunes que se utilizan con “pasar”.
|||||||phrases|||||||
This time I would like to introduce you to some common idioms used with "pasar".
Bu kez size "pasar" ile birlikte kullanılan bazı yaygın deyimleri tanıtmak istiyorum.
Realmente encuentro fascinante la flexibilidad del idioma cuando preparo este tipo de episodios.
||||flexibility||||||||
||||유연성||||||||
Bu tür bölümleri hazırlarken dilin esnekliğini gerçekten büyüleyici buluyorum.
Cuando hablas un idioma de forma nativa casi nunca reflexionas sobre como lo utilizas.
||||||모국어로|||||||
Wenn Sie eine Sprache auf Muttersprache sprechen, denken Sie fast nie darüber nach, wie Sie sie verwenden.
When you speak a language in a native way you almost never reflect on how you use it.
Bir dili yerel olarak konuştuğunuzda, onu nasıl kullandığınız üzerinde neredeyse hiç düşünmezsiniz.
En general, una frase hecha no tiene un significado literal.
|||||||||문자 그대로
Im Allgemeinen hat eine Phrase keine wörtliche Bedeutung.
Genel olarak, bir set ifadesinin gerçek bir anlamı yoktur.
El significado es figurado y tiene que ver con aspectos culturales, de evolución del idioma, etc.
||||||||||||진화|||
Die Bedeutung ist figurativ und hat mit kulturellen Aspekten, Sprachentwicklung usw. zu tun.
Anlam mecazidir ve kültürel yönler, dil evrimi vb. ile ilgilidir.
La mejor manera de sacar provecho de este episodio es relajarse y disfrutar.
|||||benefit|||||||
||||||||||편안히 쉬다||
Die beste Möglichkeit, diese Episode zu nutzen, ist sich zu entspannen und zu genießen.
The best way to get the most out of this episode is to relax and enjoy.
Bu bölümden en iyi şekilde yararlanmanın en iyi yolu rahatlamak ve tadını çıkarmaktır.
No es necesario aprenderse de memoria todas estas frases.
|||to memorize|||||
|||암기하다|||||
Es ist nicht notwendig, alle diese Sätze auswendig zu lernen.
Tüm bu ifadeleri ezbere öğrenmek gerekli değildir.
De esta manera, al oírlas en algún momento en el futuro, muy posiblemente recuerdes el significado, o al menos lo intuyas.
||||hear them||||||||||||||||intuit
||||그것들을 듣는||||||||||||||||직감할 것이다
Auf diese Weise können Sie sich, wenn Sie sie irgendwann in der Zukunft hören, an die Bedeutung erinnern, oder Sie verstehen es zumindest.
In this way, when you hear them at some point in the future, you will very possibly remember the meaning, or at least intuit it.
Bu şekilde, gelecekte bir noktada onları duyduğunuzda, büyük olasılıkla anlamını hatırlayacak veya en azından sezeceksiniz.
Bien, vamos a verlas:
Pekala, onlara bir göz atalım:
Pasar a mejor vida Este es uno de los muchos eufemismos que utilizamos para hablar de la muerte.
||||||||||||사용하는|||||죽음
Ein besseres Leben führen Dies ist eine der vielen Euphemismen, mit denen wir über den Tod sprechen.
Passing on This is one of the many euphemisms we use to talk about death.
Vefat etmek Bu, ölüm hakkında konuşurken kullandığımız pek çok örtmeceden biridir.
Pasar a mejor vida significa morir.
|||||죽다
To pass on means to die.
Vefat etmek ölmek demektir.
Unos ejemplos: Cualquier día de estos pasaré a mejor vida.
||||||I will pass|||
||||||지낼|||
Einige Beispiele: Jeden Tag werde ich zu einem besseren Leben übergehen.
Some examples: One of these days I will pass to a better life.
Birkaç örnek vereyim: Bir gün öleceğim.
Tengo que dejar de fumar.
||||담배를 피우다
Sigarayı bırakmalıyım.
El canario que teníamos pasó a mejor vida.
|canary||||||
|카나리아||||||
Der Kanarienvogel, den wir in ein besseres Leben gebracht hatten.
The canary we had passed away.
Sahip olduğumuz kanarya öldü.
Pobrecito.
Poor little
可怜的
Poor thing.
Zavallı şey.
Personalmente, encuentro el concepto de “mejor vida” ligeramente sarcástico, por tanto yo no lo utilizaría en depende qué casos.
||||||||sarcastic||||||would use||||cases
||||||||비꼬는||||||||||
Ich persönlich finde das Konzept des "besseren Lebens" etwas sarkastisch, also würde ich es in welchen Fällen nicht anwenden.
Personally, I find the concept of “better life” slightly sarcastic, so I wouldn't use it in any case.
Şahsen ben "daha iyi bir yaşam" kavramını biraz alaycı buluyorum, bu nedenle bazı durumlarda kullanmam.
Si no quieres arriesgarte, puedes usar el término “fallecer”.
|||to take a risk|||||die
|||위험을 감수하다|||||
If you don't want to risk it, you can use the term "pass away".
Bu riski almak istemiyorsanız, "vefat etmek" terimini kullanabilirsiniz.
Tiene el mismo significado que morir pero suena menos agresivo, menos crudo y más formal.
|||||||||aggressive||raw|||
|||||||||||거칠다|||
Es hat dieselbe Bedeutung wie das Sterben, klingt aber weniger aggressiv, weniger grob und formeller.
It has the same meaning as dying but sounds less aggressive, less raw, and more formal.
Ölmekle aynı anlama gelir ancak kulağa daha az agresif, daha az çiğ ve daha resmi gelir.
Pasar a mayores Esta interesante frase hecha indica que algo se convierte en importante cuando no lo era.
|||||||||||||||not||
|||||||||||변한다||||||
Zum Major gehen Dieser interessante Satz zeigt an, dass etwas wichtig wird, wenn es nicht war.
Pasar a mayores This interesting expression indicates that something becomes important when it wasn't.
Continuer Cette phrase d'accroche intéressante indique que quelque chose devient important alors qu'il ne l'était pas.
Going over the top Эта интересная идиома указывает на то, что что-то становится важным, когда это было не так.
Zirveye çıkmak Bu ilginç deyim, bir şeyin önemli olmadığı halde önemli hale geldiğini gösterir.
También se utiliza para explicar que una situación se complica.
|||||||||becomes complicated
|||||||||복잡해지다
Es wird auch verwendet, um zu erklären, dass eine Situation kompliziert ist.
It is also used to explain that a situation becomes complicated.
Bir durumun karmaşık olduğunu açıklamak için de kullanılır.
Unos ejemplos: La discusión entre los amigos pasó a mayores y tuvo que venir la policía.
|||discussion||||||||||to come||
Einige Beispiele: Die Diskussion zwischen den Freunden geschah groß und musste zur Polizei kommen.
A few examples: The argument between the friends escalated and the police had to come.
Birkaç örnek vereyim: Arkadaşlar arasındaki tartışma büyüdü ve polis gelmek zorunda kaldı.
Casi no tenemos dinero.
We have almost no money.
Neredeyse hiç paramız yok.
Si no conseguimos trabajo pronto, nuestra situación pasará a mayores.
||we get, we obtain|||||||worse
Wenn wir nicht bald einen Job bekommen, wird sich unsere Situation verschärfen.
Eğer yakında bir iş bulamazsak, durumumuz daha da kötüleşecek.
Y no, no existe “pasar a menores” para expresar que algo deja de ser importante :) Pasar de puntillas sobre algo.
||||||less important|||||stops||||||on tiptoes||
And no, there is no “passing to minors” to express that something is no longer important :) To tiptoe over something.
Ve hayır, bir şeyin artık önemli olmadığını ifade etmek için "küçüklere geçmek" diye bir şey yoktur :) Bir şeyin üzerinden parmak ucuyla geçmek.
Esta expresión me gusta bastante.
Bu ifade çok hoşuma gitti.
Pasar de puntillas sobre algo quiere decir que no se dedica tiempo a un asunto.
||tiptoes||||||||spend||||matter
Going on tiptoe about something means that you do not spend time on an issue.
Faire quelque chose sur la pointe des pieds signifie que vous ne passez pas de temps sur un problème.
Bir şeyin etrafından dolanmak, bir konu üzerinde hiç zaman harcanmadığı anlamına gelir.
Es decir, que se da poca importancia y no se habla de ello.
That is to say, little importance is given and we do not talk about it.
Başka bir deyişle, bu konuya çok az önem verilmekte ve hakkında konuşulmamaktadır.
Esta frase se utiliza a veces en periodismo.
|||||||journalism
Dieser Satz wird manchmal im Journalismus verwendet.
Bu ifade bazen gazetecilikte de kullanılır.
Por ejemplo: El ministro pasó de puntillas sobre la crisis económica.
||||||on tiptoes||||
For example: The minister went on tiptoe about the economic crisis.
Örneğin: Bakan ekonomik krizin etrafından dolandı.
No quiero pasar de puntillas sobre el ataque de los aliens pero… ¿quieres ir al cine?
||||on tiptoes|||attack|||extraterrestres|||||
Ich möchte nicht über den Angriff der Aliens auf Zehenspitzen gehen, aber ... wollen Sie ins Kino gehen?
I do not want to tiptoe about the attack of the aliens but ... do you want to go to the movies?
Uzaylı saldırısının etrafında dolanmak istemiyorum ama... sinemaya gitmek ister misin?
Literalmente, puedes imaginar las puntillas como caminar sobre los dedos de los pies en un intento de no hacer ruido.
Literally, you can imagine the tiptoes as walking on the toes in an attempt to make no noise.
Parmak ucunda yürümeyi, gürültü yapmamak için ayak parmaklarınızın üzerinde yürümek olarak düşünebilirsiniz.
En inglés se traduce como to tiptoe.
||||||de puntillas
In English it is translated as to tiptoe.
İngilizce'de parmak ucunda yürümek olarak tercüme edilir.
Imagínate que es de noche, todo el mundo duerme y quieres ir a beber agua.
Gece vakti olduğunu, herkesin uyuduğunu ve gidip bir bardak su içmek istediğinizi hayal edin.
Entonces, caminas de puntillas para no hacer ruido.
Ses çıkarmamak için parmak uçlarına basarak yürüyorsunuz.
Pasar de un extremo a otro Esta frase hecha es muy utilizada en todo tipo de situaciones.
Gehen Sie von einem Ende zum anderen. Dieser Satz wird in allen möglichen Situationen verwendet.
Bir uçtan diğerine gitmek Bu deyim her türlü durumda yaygın olarak kullanılır.
No es difícil adivinar el significado.
|||guess||
Anlamını tahmin etmek zor değil.
Simplemente quiere decir que cambias de opinión completamente.
It simply means that you change your mind completely.
Bu sadece fikrinizi tamamen değiştirdiğiniz anlamına gelir.
Por ejemplo: El año pasado decías que era importante ahorrar dinero.
|||||||||to save|
Örneğin: Geçen yıl para biriktirmenin önemli olduğunu söylemiştiniz.
Ahora te acabas de comprar un coche de lujo.
||||||||luxury
Şimdi lüks bir araba aldınız.
Vas de un extremo a otro.
Bir uçtan diğerine gidiyorsunuz.
Esta mañana estabas muy contento y ahora estás muy triste.
||you were|||||||
Bu sabah çok mutluydunuz ve şimdi çok üzgünsünüz.
Es que pasas de un extremo a otro.
Bir uçtan diğerine gidiyorsunuz.
Pasar a alguien factura Una factura (invoice en inglés) implica que tienes que pagar algo.
|||invoice||invoice|invoice||||||||
Passing someone the bill. An invoice implies that you have to pay something.
Fatura, bir şey için ödeme yapmanız gerektiği anlamına gelir.
Esta expresión no tiene nada que ver con el dinero pero la idea es similar.
Dieser Ausdruck hat nichts mit Geld zu tun, aber die Idee ist ähnlich.
This expression has nothing to do with money but the idea is similar.
Bu ifadenin parayla bir ilgisi yoktur ancak fikir benzerdir.
Expresa una consecuencia negativa sobre un hecho.
Stellt eine negative Auswirkung auf ein Ereignis dar.
It expresses a negative consequence about a fact.
Bir gerçeğin olumsuz bir sonucunu ifade eder.
Vamos a ver unos ejemplos para entenderlo mejor: Si no dejas de fumar, con los años, el tabaco te pasará factura.
Sehen wir uns einige Beispiele an, um es besser zu verstehen: Wenn Sie das Rauchen nicht aufgeben, wird der Tabak im Laufe der Jahre seinen Tribut fordern.
Let's see some examples to understand it better: If you don't quit smoking, tobacco will take its toll on you over the years.
Daha iyi anlamak için bazı örneklere bakalım: Sigarayı bırakmazsanız, yıllar geçtikçe sigara içmek size zarar verecektir.
A mi amigo le pasó factura el hecho de no hablar bien español.
|||||||fact|||||
My friend paid the price for not speaking Spanish well.
İspanyolcayı iyi konuşamaması arkadaşımı çok etkiledi.
Por cierto, esto del tabaco me recuerda a un chiste.
|||||||||joke
By the way, this thing about tobacco reminds me of a joke.
Bu arada, bu tütün meselesi bana bir fıkrayı hatırlattı.
Un chiste es a joke, en inglés.
||||joke||
Şaka şakadır.
Te cuento uno: Un no fumador le dice a su amigo fumador: “¡Con todo el dinero que has gastado en tabaco en tu vida, ahora te podrías comprar un Ferrari!” El fumador responde: “¿Tú has fumado alguna vez?”.
||||||||||||||||||spent|||||||||||Ferrari||||||||
I tell you one: A non-smoker tells his smoker friend: "With all the money you've spent on tobacco in your life, now you could buy a Ferrari!" The smoker replies: "Have you ever smoked?" .
İşte bir tanesi: Sigara içmeyen biri, sigara içen arkadaşına şöyle der: "Hayatın boyunca tütüne harcadığın onca parayla şimdi bir Ferrari alabilirsin!" Sigara içen cevap verir: "Sen hiç sigara içtin mi?
“No,”, responde el no fumador.
"Hayır," diye yanıtlıyor sigara içmeyen kişi.
Y el fumador le pregunta: “¿Y dónde está tu Ferrari?”.
Sigara içen adam ona sorar: "Peki Ferrari'n nerede?
Bueno…Espero que te haya gustado este pequeño chiste :) Vamos a seguir.
Well... I hope you liked this little joke :) Let's continue.
Şey... Umarım bu küçük şakayı beğenmişsinizdir :) Devam edelim.
Pasar página Esta expresión es comúnmente usada y significa dejar algo atrás.
|||||||||||back
Turn the page This expression is commonly used and means to leave something behind.
Sayfayı çevirmek Bu ifade yaygın olarak kullanılır ve bir şeyi geride bırakmak anlamına gelir.
Literalmente significa pasar la página de un libro, y por tanto la idea es clara.
|||||||book|||||||
Kelimenin tam anlamıyla bir kitabın sayfasını çevirmek anlamına gelir, bu nedenle fikir açıktır.
Por ejemplo: Al final pasé página y me olvidé de mi exnovia.
||||I turned|||||||ex-girlfriend
Örneğin: Sonunda sayfayı çevirdim ve eski kız arkadaşımı unuttum.
Ahora soy más feliz.
Şimdi daha mutluyum.
No podemos vivir en el pasado.
We cannot live in the past.
Geçmişte yaşayamayız.
Es hora de pasar página.
Sayfayı çevirmenin zamanı geldi.
Sobre aprender español…¡no pases página hasta que estés satisfecho con tu nivel!
Über Spanisch lernen ... blättern Sie nicht weiter, bis Sie mit Ihrem Niveau zufrieden sind!
About learning Spanish ... do not turn the page until you are satisfied with your level!
İspanyolca öğrenme konusunda... Seviyenizden memnun olana kadar sayfayı çevirmeyin!
Pasar la noche en blanco Por último, esta interesante expresión.
Geceyi beyazlar içinde geçirmek Sonunda, bu ilginç ifade.
Pasar la noche en blanco quiere decir que no has podido dormir.
||||white|||||||
Staying up all night means that you haven't been able to sleep.
Uykusuz bir gece, uyuyamadığınız anlamına gelir.
Quizás por nervios o por insomnio.
Perhaps due to nerves or insomnia.
Belki de sinirler ya da uykusuzluk yüzünden.
Me resulta curioso usar el color blanco en la expresión.
I find it interesting to use the color white in the expression.
İfadede beyaz rengin kullanılmasını ilginç buluyorum.
Con un poco de imaginación, podemos encontrar cierto sentido.
||||||||sense
Mit etwas Phantasie können wir einen Sinn finden.
With a little imagination, we can find some sense.
Biraz hayal gücüyle buna bir anlam verebiliriz.
Cuando duermes, tienes los ojos cerrados y todo es oscuro, todo es negro.
Uyuduğunuzda gözleriniz kapalıdır ve her şey karanlıktır, her şey siyahtır.
En cambio, cuando no puedes dormir, tienes los ojos abiertos.
Öte yandan, uyuyamadığınızda gözleriniz açıktır.
Parece lo contrario, ¿verdad?
It seems the opposite, right?
Tam tersi gibi görünüyor, değil mi?
Unos ejemplos: - No he podido dormir nada.
Einige Beispiele: - Ich konnte überhaupt nicht schlafen.
Birkaç örnek vereyim: - Hiç uyuyamadım.
He pasado la noche en blanco.
Uykusuz bir gece geçirdim.
- ¡Ya te dije que no te tomaras tres cafés antes de ir a dormir!
||I said||||you would take|||||||sleep
- I already told you not to have three coffees before going to bed!
- Sana yatmadan önce üç kahve içme demiştim!
Muy bien.
Alright.
Çok iyi.
Hemos visto siete expresiones que utilizan la palabra “pasar”.
We have seen seven expressions that use the word 'pasar'.
"pasar" kelimesinin kullanıldığı yedi ifade gördük.
No sé si te lo vas a creer, pero tengo varias expresiones más en la lista.
I don't know if you're going to believe it, but I have several more expressions on the list.
Buna inanır mısınız bilmem ama listede birkaç ifade daha var.
Seguramente haré otro episodio más adelante sobre esta apasionante temática :)
|I will do||||||||
I will probably do another episode later on this exciting topic :)
Muhtemelen daha sonra bu heyecan verici konuyla ilgili başka bir bölüm yapacağım :)
PUNTO DE VISTA (mejora tu gramática) Perfecto.
POINT OF VIEW (improve your grammar) Perfect.
BAKIŞ AÇISI (dilbilginizi geliştirin) Mükemmel.
Ahora vamos a pasar a hacer un pequeño punto de vista.
Şimdi küçük bir noktaya değinmek için devam edelim.
Así podrás practicar la gramática de forma intuitiva y sin memorizar nada.
This way you can practice grammar in an intuitive way without memorizing anything.
Bu şekilde sezgisel olarak ve hiçbir şey ezberlemeden dilbilgisi pratiği yapabilirsiniz.
Te voy a contar una misma historia dos veces, pero cambiando alguna cosa gramatical en la segunda vez.
I'm going to tell you the same story twice, but changing some grammatical aspect the second time.
Size aynı hikayeyi iki kez anlatacağım ama ikincisinde bazı dilbilgisi kurallarını değiştireceğim.
De esta manera, podrás observar cómo cambia un cierto aspecto gramatical.
This way, you'll be able to see how a certain grammatical aspect changes.
Bu şekilde, belirli bir gramer yönünün nasıl değiştiğini görebileceksiniz.
Es una técnica que utilizo de forma intensiva en mis cursos.
Kurslarımda yoğun olarak kullandığım bir tekniktir.
Solo tienes que escuchar y disfrutar :) Muy bien, ¡empecemos!
Sadece dinleyin ve keyfini çıkarın :) Pekala, hadi başlayalım!
Primero, en tiempo pasado: Alicia viajó a Barcelona para asistir a una entrevista de trabajo.
|||||||||to attend|||||
İlk olarak, geçmiş zamanda: Alicia bir iş görüşmesine katılmak için Barselona'ya gitti.
El día antes pasó la noche en blanco intentando adivinar qué tipo de preguntas le harían.
|||||||||||||||they would do
Bir gün önce, geceyi boş bir tuvalin içinde kendisine ne tür sorular sorulacağını tahmin etmeye çalışarak geçirdi.
Anteriormente había trabajado en una importante empresa pero la despidieron por un pequeño error que pasó a mayores.
|||||||||they fired||||||happened||
Previously, she had worked at a major company but was fired because of a small mistake that happened to older ones.
Daha önce büyük bir şirkette çalışmış ancak küçük bir hatanın büyük bir hataya dönüşmesi nedeniyle kovulmuştu.
Ese error hizo perder millones a toda la compañía.
||made||||||
Bu hata tüm şirkete milyonlar kaybettirdi.
Lo único que quería Alicia era pasar página y empezar de nuevo.
Alicia'nın tek istediği sayfayı çevirmek ve yeniden başlamaktı.
El entrevistador le preguntó porqué perdió su trabajo previo.
|interviewer|||||||previous
Mülakatı yapan kişi ona önceki işini neden kaybettiğini sordu.
Alicia estaba muy nerviosa e intentó pasar de puntillas sobre la pregunta, aunque humildemente explicó toda la verdad.
|||||she tried|||on tiptoes||||although|humbly||||
Alicia çok gergindi ve alçakgönüllülükle tüm gerçeği açıklamasına rağmen sorunun etrafından dolaşmaya çalıştı.
Después de esta pregunta el entrevistador le dijo que podía irse.
||||||||||leave
After this question the interviewer told him he could leave.
Bu sorudan sonra mülakatı yapan kişi kendisine ayrılabileceğini söylemiştir.
Una vez en casa, Alicia dudaba.
|||||she doubted
Eve vardığında Alicia tereddüt etti.
No sabía si había hecho bien contando la verdad.
|knew|||||||
I did not know if I had done well telling the truth.
Gerçeği söylemekte haklı olup olmadığımı bilmiyordum.
Quizás la sinceridad le pasaría factura.
||sincerity|||
Perhaps honesty would backfire on her.
Belki de samimiyetin bedeli ağır olur.
Emocionalmente, Alicia pasaba de un extremo a otro.
Emotionally|||||||
Emotionally, Alicia went from one extreme to the other.
Duygusal olarak Alicia bir uçtan diğerine gitti.
De estar sin esperanza alguna a ser muy optimista.
|||hope|||||
From being completely hopeless to being very optimistic.
Umutsuzluktan çok iyimser olmaya.
Después de un par de días, recibió una llamada.
Birkaç gün sonra bir telefon aldı.
Alícia finalmente consiguió el trabajo.
Alice||she got||
Alicia finally got the job.
Alícia sonunda işi aldı.
Le explicaron que valoraban mucho a los empleados honestos y que decían la verdad.
|||they valued||||employees||||said||truth
They explained that they valued honest employees and told the truth.
Doğruyu söyleyen dürüst çalışanlara çok değer verdiklerini açıkladılar.
A continuación, en tiempo presente: Alicia viaja a Barcelona para asistir a una entrevista de trabajo.
||||||||||to attend|||||
Sonra, şimdiki zamanda: Alicia bir iş görüşmesine katılmak için Barselona'ya gider.
El día antes pasa la noche en blanco intentando adivinar qué tipo de preguntas le harán.
|||||||||||||||will ask
Bir gün önce, kendisine ne tür sorular sorulacağını tahmin etmeye çalışarak uykusuz bir gece geçirir.
Anteriormente trabajaba en una importante empresa pero la despidieron por un pequeño error que pasó a mayores.
Daha önce büyük bir şirkette çalışmış ancak küçük bir hatanın büyük bir hataya dönüşmesi nedeniyle kovulmuş.
Ese error hizo perder millones a toda la compañía.
Bu hata tüm şirkete milyonlar kaybettirdi.
Ahora, Lo único que quiere Alicia es pasar página y empezar de nuevo.
Alicia şimdi yeni bir sayfa açıp her şeye yeniden başlamak istiyor.
El entrevistador le pregunta por qué perdió su trabajo previo.
Alicia está muy nerviosa e intenta pasar de puntillas sobre la pregunta, aunque humildemente explica toda la verdad.
Después de esta pregunta el entrevistador le dice que puede irse.
Una vez en casa, Alicia duda.
No sabe si hizo bien contando la verdad.
Quizás la sinceridad le pasará factura.
Emocionalmente, Alícia pasa de un extremo a otro.
De estar sin esperanza alguna a ser muy optimista.
||||any||||
Después de un par de días, recibe una llamada.
Alícia finalmente consigue el trabajo.
Le explican que valoran mucho a los empleados honestos y que dicen la verdad.
|||they value||||employees||||||
Fantástico.
Este es el final de este punto de vista.
Te recomiendo escucharlo varias veces.
Antes de acabar, me gustaría recomendarte El Curso Mágico, un programa que te ayuda a mejorar de manera decisiva tu español hablado.
Encontrarás horas y horas de contenido exclusivo con preguntas y respuestas y puntos de vista.
Está diseñado para que puedas usar todos los tiempos verbales del español.
|||||||||verb tenses||
Más información en: www.cursomagico.com Repito: www.cursomagico.com Fantástico.
¡Nos vemos la semana que viene!
¡Cuídate, y que vaya bien todo!