×

Nós usamos os cookies para ajudar a melhorar o LingQ. Ao visitar o site, você concorda com a nossa política de cookies.


image

Eating Out, Bölüm On Dört

Hala gençsiniz.

Spor yapıyor ve arkadaşlarınızla dışarı çıkmaktan hoşlanıyorsunuz.

Bununla birlikte, işinizden memnun değilseniz bir değişiklik yapmak zorunda olabilirsiniz.

Sanırım, bir seçim yapmak zorundayım.

Her ikisine sahip olamam.

Ne istediğimi bilmiyor gibiyim.

Evet.

Bazen, hayattan ne istediğinize karar vermeniz gerekir, sonra da kararınıza uymanız.

- Yemek çok iyiydi.

Kahve alacak mısınız?

Evet.

Sanırım, kahve alacağım.

Yemekten ve küçük tartışmamızdan keyif aldım.

Sanırım, benim için faydalı oldu.

Hayatta, ne yaptığınız önemli değil Ne yaparsanız yapın, bundan zevk almayı denemelisiniz.

Söylemek, yapmaktan daha kolay.

Garson, bize faturayı getirir misiniz?


Hala gençsiniz. انت مازلت صغير. Sie sind noch jung. You are still young. Vous êtes encore jeune. あなたはまだ若い。

Spor yapıyor ve arkadaşlarınızla dışarı çıkmaktan hoşlanıyorsunuz. أنت تمارس الرياضة وتستمتع بالخروج مع أصدقائك. Du treibst Sport und gehst gerne mit deinen Freunden aus. You do sports and enjoy going out with friends. Vous faites du sport et aimez sortir avec vos amis. あなたはスポーツをし、友人と出かけることを楽しんでいる。

Bununla birlikte, işinizden memnun değilseniz bir değişiklik yapmak zorunda olabilirsiniz. ومع ذلك ، إذا لم تكن راضيًا عن وظيفتك ، فقد تضطر إلى إجراء تغيير. Wenn Sie jedoch mit Ihrem Job nicht zufrieden sind, müssen Sie möglicherweise eine Änderung vornehmen. However, if you are not satisfied with your job, you may have to make a change. Cependant, vous devrez peut-être changer si vous n'êtes pas satisfait de votre emploi. しかし、今の仕事に満足していないのであれば、転職を余儀なくされるかもしれない。 Однако, возможно, вам придется что-то менять, если вы не удовлетворены своей работой. 然而,如果你对自己的工作不满意,你可能需要做出改变。

Sanırım, bir seçim yapmak zorundayım. أعتقد أن علي الاختيار. Ich muss wohl eine Wahl treffen. I guess I have to make a choice. Je suppose que je dois faire un choix. 私は選択を迫られている。 Наверное, я должен сделать выбор.

Her ikisine sahip olamam. لا يمكنني الحصول على كليهما. Ich kann nicht beides haben. I can't have both. Je ne peux pas avoir le beurre et l'argent du beurre. 両立はできない。

Ne istediğimi bilmiyor gibiyim. يبدو الأمر وكأنني لا أعرف ما أريد. Es ist, als wüsste ich nicht, was ich will. I don't seem to know what I want. Je ne sais pas ce que je veux. 何がしたいのかわからない。 Я не знаю, чего я хочу.

Evet. Ja. Yeah.

Bazen, hayattan ne istediğinize karar vermeniz gerekir, sonra da kararınıza uymanız. Manchmal muss man sich entscheiden, was man vom Leben will, und dann daran festhalten. Sometimes you have to decide what you want from life, and then you have to follow your decision. Parfois, il faut décider ce que l'on veut dans la vie et s'y tenir. 人生から何を望むかを決め、それを貫かなければならないこともある。

- Yemek çok iyiydi. - كان الطعام جيدًا جدًا. - Das Essen war sehr gut. - Food was good. - La nourriture était très bonne. - 食事はとても美味しかった。

Kahve alacak mısınız? هل سيكون لديك قهوة؟ Willst du Kaffee? Will you get coffee? Prendrez-vous un café ? コーヒーはお飲みになりますか?

Evet. Ja. Yes.

Sanırım, kahve alacağım. أعتقد أنني سأتناول القهوة. Ich denke, ich werde einen Kaffee trinken. I think I'll buy coffee. Je pense que je vais prendre un café.

Yemekten ve küçük tartışmamızdan keyif aldım. لقد استمتعت بالوجبة ومناقشتنا الصغيرة. Ich habe das Essen und unsere kleine Diskussion genossen. I enjoyed our meal and our little discussion. J'ai apprécié le repas et notre petite discussion. 私は食事とちょっとした話し合いを楽しんだ。

Sanırım, benim için faydalı oldu. أعتقد أنه كان مفيدًا بالنسبة لي. Ich denke, es war nützlich für mich. I think it was useful to me. Je pense que cela m'a été utile. 僕にとっては役に立ったと思う。

Hayatta, ne yaptığınız önemli değil Ne yaparsanız yapın, bundan zevk almayı denemelisiniz. Im Leben, egal was du tust, was immer du tust, solltest du versuchen, es zu genießen. No matter what you do in life, no matter what you do, you should try to enjoy it. Dans la vie, peu importe ce que l'on fait, il faut essayer de l'apprécier. 人生において、何をするかは関係ない。 何をするにしても、それを楽しむようにすべきだ。 В жизни неважно, что ты делаешь. Что бы ты ни делал, ты должен стараться получать от этого удовольствие.

Söylemek, yapmaktan daha kolay. القول أسهل من الفعل. Es ist leichter gesagt als getan. It's easier to say than to do it. Plus facile à dire qu'à faire. 言うは易く行うは難し。

Garson, bize faturayı getirir misiniz? أيها النادل ، هل يمكنك أن تحضر لنا الفاتورة؟ Kellner, können Sie uns die Rechnung bringen? Waiter, would you bring us the bill? Garçon, pouvez-vous nous apporter l'addition ? ウェイター、勘定書を持ってきてくれる?