×

We use cookies to help make LingQ better. By visiting the site, you agree to our cookie policy.


image

Baha's Stories, YEMEK USTALARI

YEMEK USTALARI

Usta kelimesinin birçok anlamı vardır. Usta, bir işi öğrenip o işi kendi başına yapabilen kişiye denir. Örneğin bir marangoz, tesisatçı veya aşçı usta olarak adlandırılır. Bir yemeği tek başına hazırlayabilen kimseye de yemek ustası denir. Bu yazıda aşçılardan yani yemek ustalarından bahsedeceğim.

Aşçılık okulları son yıllarda açıldı. Bu yüzden Türkiye'deki yemek ustalarının büyük çoğunluğu bu işi okullarda öğrenmediler. Onlar kendi ustalarının yanında çıraklık yaparak bu işi öğrendiler. Yemek ustaları Türkiye'de genellikle genç yaşta bu işi öğrenmeye başlarlar. Usta olmak kolay değildir. Disiplinli çalışmak gerekir.

Ustalık Osmanlı döneminde daha sert kurallara sahipti. Mesela bir çırak, ustası öldükten sonra usta olabilirdi. Bu çok garip. Yani çırak 70 yaşına gelse bile ustası ölmemişse hâlâ çırak olarak kalırdı. Usta, baba gibidir. Usta çırağı eğitmek için onu dövebilir. O dönemlerde lonca denilen bir organizayon vardı. Ustalar oralarda eğitilirdi.

Baklava ustası olmak çok zordur. Aralıksız en az 10 yıl çalışmak gerekir. Çok katı kuralları vardır. Gençler genellikle 14 yaşından itibaren ustaların yanında bu işi öğrenmeye başlarlar. Baklava deyince herkesin aklına tabii ki Gaziantep gelir. Orada yüzlerce baklava ustası vardır. Onlar baklavayı tüm dünyaya ihraç ediyorlar.

Kebap ustaları her yerde var. En meşhurları Adana'da bulunur. Çiğ köfte ustaları Urfa'da yetişir. Çiğ köfte yapmak epey zaman alır. Birkaç yıl önce etli çiğ köfte satmak yasaklandı. Çünkü çiğ köftenin eti pişirilmez. Et yoğurulur. Bu yüzden hemen bozulabilir. Ancak evde çiğ köfte yapan Türkler çiğ köfteye et koyarlar.

Bolu ilinin Mengen ilçesi ustalarıyla meşhurdur. Ünlü ustalar orada yetişir. Herhalde onların hepsi doğuştan yetenekli. Veya iyi eğitiliyorlar. Mengenli olmak iş başvurularında büyük bir avantaj sağlar. Oradan gelen herkesin iyi yemek yapacağına inanılır. Büyük otellerin mutfaklarındaki şefler genellikle oralı olurlar.

Nusret [salt bae] adlı kasabı duymuşsundur. O, çok popüler oldu. Onun Instagram'da 27 milyon takipçisi var. Dünyanın dört bir tarafında lokanta açtı. O adam çok iyi şov yapıyor. Etleri değişik bir biçimde kesiyor. Sonra üzerine garip bir yöntemle tuz ekliyor. Yıllar önce Arjantin'e gitti. Oradaki kasapları inceledi. Sonra Türkiye'ye döndü ve zengin bir iş adamıyla ortak bir lokanta açtı. Onun İstanbul, Ankara ve Bodrum'da şubeleri var. Onun lokantasına çok zenginler gidebilir. Çünkü çok fahiş fiyatları var.

Türk dondurma ustalarının videoları internette sürekli paylaşılıyor. Onlar dondurma satarken oyun yapıyorlar. Komiklik yapıyorlar. Bu da -sanırım- turistlerin hoşuna gidiyor. O şovu yapmak kolay değildir. Önceden birçok alıştırma yapmak zorundalar.

Geleneksel Türk ailesinde yemeği kadınlar yapar. Anneler kızlarına küçük yaşlardan itibaren yemek yapmayı öğretirler. Ancak ilginçtir ki ustaların çoğu erkektir. Bu durum son yıllarda değişmeye başladı. Artık ünlü olan kadın ustalar da var.

Balık ustaları Karadeniz'de yetişir. Çünkü oranın halkı balıkçılıkla uğraşır. Hamsi adlı balık onların hayatının önemli bir parçasıdır. Hamsi için şiir, şarkı yazarlar. Hamsiden tatlı bile yaparlar. Ayrıca Karadenizli ustalar çok lezzetli pide yaparlar.


YEMEK USTALARI سادة الغذاء MEISTERKÖCHE ΔΆΣΚΑΛΟΙ ΜΑΓΕΙΡΙΚΉΣ FOOD MASTERS MAESTROS DE COCINA ПИЩЕВЫЕ МАСТЕРЫ KOCKMÄSTARE

Usta kelimesinin birçok anlamı vardır. Usta, bir işi öğrenip o işi kendi başına yapabilen kişiye denir. Örneğin bir marangoz, tesisatçı veya aşçı usta olarak adlandırılır. كلمة سيد لها معاني كثيرة. المعلم هو الشخص الذي يمكنه تعلم عمل ما والقيام به بمفرده. على سبيل المثال، يسمى النجار أو السباك أو الطباخ بالسيد. Das Wort Meister hat viele Bedeutungen. Ein Meister ist eine Person, die einen Beruf erlernen und ihn selbständig ausüben kann. Zum Beispiel wird ein Tischler, Klempner oder Koch als Meister bezeichnet. The word master has many meanings. The master is called the person who can learn a job and do it on his own. For example, a carpenter, plumber or cook is called a master. Слово мастер имеет много значений. Мастер – это человек, который может научиться работе и делать ее самостоятельно. Например, плотника, сантехника или повара называют мастером. Bir yemeği tek başına hazırlayabilen kimseye de yemek ustası denir. Bu yazıda aşçılardan yani yemek ustalarından bahsedeceğim. يُطلق على الشخص الذي يمكنه تحضير وجبة بمفرده لقب سيد الطعام. في هذا المقال سأتحدث عن الطهاة، أي سادة الطعام. Eine Person, die eine Mahlzeit alleine zubereiten kann, wird als Koch bezeichnet. In diesem Artikel spreche ich über Köchinnen und Köche, also über Meister der Küche. Anyone who can prepare a meal alone is called a master of food. In this article, I will talk about chefs, namely cooking masters. Человека, который может приготовить еду в одиночку, называют кулинаром. В этой статье я расскажу о поварах, то есть фуд-мастерах.

Aşçılık okulları son yıllarda açıldı. Bu yüzden Türkiye'deki yemek ustalarının büyük çoğunluğu bu işi okullarda öğrenmediler. Onlar kendi ustalarının yanında çıraklık yaparak bu işi öğrendiler. تم افتتاح مدارس الطهي في السنوات الأخيرة. ولهذا السبب فإن غالبية أساتذة الطعام في تركيا لم يتعلموا هذه الحرفة في المدارس. لقد تعلموا هذه التجارة من خلال تدريبهم على أسيادهم. In den letzten Jahren sind Kochschulen eröffnet worden. Daher hat die Mehrheit der Köche in der Türkei diesen Beruf nicht in Schulen gelernt. Sie haben diesen Beruf bei ihren eigenen Lehrmeistern erlernt. Cookery schools have been opened in recent years. That's why the vast majority of food masters in Turkey were learning in this business schools. They learned this job by apprenticeship with their masters. В последние годы открылись кулинарные школы. Вот почему большинство мастеров кулинарии в Турции не изучали эту работу в школах. Они научились этому ремеслу, обучаясь у своих мастеров. Yemek ustaları Türkiye'de genellikle genç yaşta bu işi öğrenmeye başlarlar. Usta olmak kolay değildir. Disiplinli çalışmak gerekir. يبدأ أساتذة الطعام في تركيا عمومًا في تعلم هذه الحرفة في سن مبكرة. أن تصبح سيدًا ليس بالأمر السهل. من الضروري العمل بالانضباط. Dining masters often begin learning at a young age in this business in Turkey. Being a master is not easy. It is necessary to work disciplined. Мастера кулинарии обычно начинают изучать это ремесло в молодом возрасте в Турции. Быть мастером непросто. Нужно работать с дисциплиной.

Ustalık Osmanlı döneminde daha sert kurallara sahipti. Mesela bir çırak, ustası öldükten sonra usta olabilirdi. كان للإتقان قواعد أكثر صرامة خلال الفترة العثمانية. على سبيل المثال، يمكن للمتدرب أن يصبح سيدًا بعد وفاة سيده. In der osmanischen Zeit galten strengere Regeln für den Meistertitel. So konnte ein Lehrling erst nach dem Tod seines Meisters Meister werden. Mastery had stricter rules during the Ottoman period. For example, an apprentice could become a master after his master died. В османский период правила мастерства были более строгими. Например, ученик мог стать мастером после смерти своего учителя. Bu çok garip. Yani çırak 70 yaşına gelse bile ustası ölmemişse hâlâ çırak olarak kalırdı. Usta, baba gibidir. Usta çırağı eğitmek için onu dövebilir. O dönemlerde lonca denilen bir organizayon vardı. Ustalar oralarda eğitilirdi. هذا أمر غريب جدا. وبعبارة أخرى، حتى لو بلغ المتدرب سن السبعين، فإنه سيظل تلميذا إذا لم يمت سيده. السيد مثل الأب. يجوز للسيد أن يضرب المتدرب لتدريبه. في ذلك الوقت، كان هناك منظمة تسمى النقابة. تم تدريب الماجستير هناك. Das ist sehr seltsam. Ich meine, selbst wenn der Lehrling 70 Jahre alt werden würde, wäre er immer noch ein Lehrling, wenn sein Meister nicht gestorben wäre. Der Meister ist wie ein Vater. Der Meister könnte den Lehrling schlagen, um ihn auszubilden. Damals gab es eine Organisation namens Gilde. Dort wurden die Meister ausgebildet. This is so weird. So even if the apprentice was 70 years old, his master would still be an apprentice if he did not die. The master is like a father. The master can beat him to train the apprentice. At that time, there was an organization called guild. The masters were trained there. Это так странно. То есть, даже если бы подмастерью исполнилось 70 лет, он все равно остался бы подмастерьем, если бы его мастер не умер. Мастер подобен отцу. Мастер может побить ученика, чтобы обучить его. В то время существовала организация под названием гильдия. Там обучались мастера.

Baklava ustası olmak çok zordur. Aralıksız en az 10 yıl çalışmak gerekir. Çok katı kuralları vardır. Gençler genellikle 14 yaşından itibaren ustaların yanında bu işi öğrenmeye başlarlar. من الصعب جدًا أن تصبح سيد البقلاوة. من الضروري العمل بشكل مستمر لمدة 10 سنوات على الأقل. لديها قواعد صارمة للغاية. عادة ما يبدأ الشباب في تعلم هذه التجارة مع أساتذة من سن 14 عامًا. Es ist sehr schwierig, ein Baklava-Meister zu werden. Man muss mindestens 10 Jahre lang ohne Unterbrechung arbeiten. Es gibt sehr strenge Regeln. Junge Menschen beginnen in der Regel im Alter von 14 Jahren, diesen Beruf bei den Meistern zu erlernen. It is very difficult to be a baklava master. It is necessary to work at least 10 years without interruption. It has very strict rules. Young people usually start learning this work alongside the masters from the age of 14. Быть мастером пахлавы очень сложно. Необходимо работать непрерывно не менее 10 лет. Там очень строгие правила. Обучаться этому ремеслу молодые люди обычно начинают с 14 лет под руководством мастеров. Baklava deyince herkesin aklına tabii ki Gaziantep gelir. Orada yüzlerce baklava ustası vardır. Onlar baklavayı tüm dünyaya ihraç ediyorlar. عندما يتعلق الأمر بالبقلاوة، بالطبع يفكر الجميع في غازي عنتاب. هناك المئات من أساتذة البقلاوة هناك. يقومون بتصدير البقلاوة إلى جميع أنحاء العالم. Wenn es um Baklava geht, kommt jedem natürlich Gaziantep in den Sinn. Dort gibt es Hunderte von Baklava-Meistern. Sie exportieren Baklava in die ganze Welt. Of course, everyone comes to mind when it comes to Baklava, Gaziantep. There are hundreds of baklava masters there. They export baklava to the whole world. Когда люди думают о пахлаве, на ум, конечно же, приходит Газиантеп. Там сотни мастеров пахлавы. Они экспортируют пахлаву по всему миру.

Kebap ustaları her yerde var. En meşhurları Adana'da bulunur. Çiğ köfte ustaları Urfa'da yetişir. Çiğ köfte yapmak epey zaman alır. Birkaç yıl önce etli çiğ köfte satmak yasaklandı. سادة الكباب في كل مكان. أشهرها تقع في أضنة. يتم تدريب أساتذة كرات اللحم النيئة في أورفا. يستغرق صنع كرات اللحم النيئة الكثير من الوقت. قبل بضع سنوات، تم حظر بيع كرات اللحم النيئة مع اللحوم. Dönerbuden gibt es überall. Die berühmtesten sind in Adana zu finden. Die Çiğ köfte-Meister werden in Urfa ausgebildet. Es dauert lange, rohe Frikadellen herzustellen. Vor ein paar Jahren wurde der Verkauf von rohen Fleischbällchen mit Fleisch verboten. Kebab masters are everywhere. The most famous ones are located in Adana. Raw meatball masters grow in Urfa. It takes quite a while to make raw meatballs. A few years ago it was forbidden to sell raw meatballs with meat. Мастера шашлыка есть везде. Самые известные из них находятся в Адане. Мастера сырых тефтелей растут в Урфе. Приготовление сырых тефтелей занимает много времени. Несколько лет назад было запрещено продавать сырые тефтели с мясом. Çünkü çiğ köftenin eti pişirilmez. Et yoğurulur. Bu yüzden hemen bozulabilir. Ancak evde çiğ köfte yapan Türkler çiğ köfteye et koyarlar. لأن لحم كرات اللحم النيئة غير مطبوخ. يعجن اللحم. ولهذا السبب قد ينهار بسرعة. ومع ذلك، فإن الأتراك الذين يصنعون كرات اللحم النيئة في المنزل يضيفون اللحم إلى كرات اللحم النيئة. Denn bei rohen Frikadellen wird das Fleisch nicht gekocht. Das Fleisch wird geknetet. Deshalb kann es sofort verderben. Türken, die zu Hause rohe Fleischbällchen machen, geben jedoch Fleisch in rohe Fleischbällchen. Because the meat of raw meatballs is not cooked. The meat is kneaded. So it can deteriorate immediately. However, Turks who make raw meatballs at home put meat in raw meatballs.

Bolu ilinin Mengen ilçesi ustalarıyla meşhurdur. Ünlü ustalar orada yetişir. Herhalde onların hepsi doğuştan yetenekli. Veya iyi eğitiliyorlar. تشتهر منطقة منجن في مقاطعة بولو بأسيادها. يتم تدريب أساتذة مشهورين هناك. أعتقد أنهم جميعا موهوبون بشكل طبيعي. أو أنهم مدربون تدريبا جيدا. Der Bezirk Mengen in der Provinz Bolu ist berühmt für seine Handwerker. Berühmte Handwerker wachsen dort auf. Ich vermute, dass sie alle von Natur aus talentiert sind. Oder sie sind gut ausgebildet. Molu district of Bolu province is famous for its masters. Famous masters grow there. I suppose they are all gifted. Or they are well trained. Район Менген провинции Болу славится своими мастерами. Здесь растут известные мастера. Думаю, они все одарены от природы. Или они хорошо обучены. Mengenli olmak iş başvurularında büyük bir avantaj sağlar. Oradan gelen herkesin iyi yemek yapacağına inanılır. Büyük otellerin mutfaklarındaki şefler genellikle oralı olurlar. كونك خريجًا من Mengen يوفر ميزة كبيرة في طلبات العمل. ويعتقد أن كل من يأتي من هناك سوف يطبخ طعامًا جيدًا. عادة ما يكون الطهاة في مطابخ الفنادق الكبيرة من هناك. Wer aus Mengenli kommt, hat bei Bewerbungen einen großen Vorteil. Es wird angenommen, dass jeder, der von dort kommt, gut kochen kann. Die Köche in den Küchen der großen Hotels kommen meist von dort. Being vigorous provides a great advantage in job applications. It is believed that everyone who comes from there will cook well. Chefs in the kitchens of big hotels are usually there. Тиски дают большое преимущество при приеме на работу. Считается, что любой, кто родом оттуда, будет хорошо готовить. Повара на кухнях больших отелей обычно есть.

Nusret [salt bae] adlı kasabı duymuşsundur. O, çok popüler oldu. Onun Instagram'da 27 milyon takipçisi var. Dünyanın dört bir tarafında lokanta açtı. O adam çok iyi şov yapıyor. Etleri değişik bir biçimde kesiyor. ربما سمعت عن الجزار المسمى نصرت [ملح باي]. أصبح يتمتع بشعبية كبيرة. لديه 27 مليون متابع على Instagram. افتتح المطاعم في جميع أنحاء العالم. هذا الرجل يقدم عرضا رائعا. يقطع اللحم بطريقة مختلفة. Sie haben schon von einem Metzger namens Nusret [salt bae] gehört. Er ist sehr populär geworden. Er hat 27 Millionen Follower auf Instagram. Er hat auf der ganzen Welt Restaurants eröffnet. Der Typ macht eine tolle Show. Er schneidet Fleisch auf eine andere Art und Weise. You heard the butcher Nusret [salt bae]. He became very popular. He has 27 million followers on Instagram. He opened restaurants all over the world. That guy is doing a very good show. He cuts the meat in a different way. Возможно, вы слышали о мяснике Нусрете [солт бае]. Он стал очень популярным. У него 27 миллионов подписчиков в Instagram. Он открывал рестораны по всему миру. Этот парень устраивает отличное шоу. Он режет мясо по-другому. Sonra üzerine garip bir yöntemle tuz ekliyor. Yıllar önce Arjantin'e gitti. Oradaki kasapları inceledi. Sonra Türkiye'ye döndü ve zengin bir iş adamıyla ortak bir lokanta açtı. Onun İstanbul, Ankara ve Bodrum'da şubeleri var. Onun lokantasına çok zenginler gidebilir. Çünkü çok fahiş fiyatları var. ثم يضيف إليها الملح بطريقة عجيبة. لقد ذهب إلى الأرجنتين منذ سنوات. قام بفحص الجزارين هناك. ثم عاد إلى تركيا وافتتح مطعماً مشتركاً مع رجل أعمال ثري. ولها فروع في اسطنبول وأنقرة وبودروم. يمكن للأشخاص الأثرياء جدًا الذهاب إلى مطعمه. لان اسعارهم مبالغ فيها جدا Dann streut er auf seltsame Weise Salz darüber. Vor Jahren reiste er nach Argentinien. Er analysierte die dortigen Metzger. Dann kehrte er in die Türkei zurück und eröffnete in Partnerschaft mit einem reichen Geschäftsmann ein Restaurant. Er hat Filialen in Istanbul, Ankara und Bodrum. Sehr reiche Leute können in sein Restaurant gehen. Denn seine Preise sind exorbitant hoch. Then he adds salt with a strange method. He went to Argentina years ago. He studied the butchers there. Then he returned to Turkey and opened a fast food joint with a rich business man. It has branches in Istanbul, Ankara and Bodrum. Very rich people can go to his restaurant. Because they have very exorbitant prices.

Türk dondurma ustalarının videoları internette sürekli paylaşılıyor. Onlar dondurma satarken oyun yapıyorlar. Komiklik yapıyorlar. تتم مشاركة مقاطع فيديو لأساتذة الآيس كريم الأتراك باستمرار على الإنترنت. إنهم يصنعون الألعاب أثناء بيع الآيس كريم. إنهم مضحكون. Videos von türkischen Eismachern werden ständig im Internet geteilt. Sie machen Tricks, während sie Eiscreme verkaufen. Sie sind lustig. The videos of Turkish ice cream masters are constantly shared on the Internet. They play while they sell ice cream. They make funny. Bu da -sanırım- turistlerin hoşuna gidiyor. O şovu yapmak kolay değildir. Önceden birçok alıştırma yapmak zorundalar. أعتقد أن السياح يحبون هذا أيضًا. ليس من السهل تقديم هذا العرض. عليهم القيام بالكثير من التدريب مسبقًا. Und ich glaube, das ist es, was die Touristen mögen. Es ist nicht einfach, diese Show zu machen. Sie müssen vorher viel üben. This is - I think - the tourists like it. It is not easy to do that show. They have to do a lot of exercises in advance.

Geleneksel Türk ailesinde yemeği kadınlar yapar. Anneler kızlarına küçük yaşlardan itibaren yemek yapmayı öğretirler. في الأسرة التركية التقليدية، تقوم النساء بطهي الطعام. تقوم الأمهات بتعليم بناتهن الطبخ منذ سن مبكرة. In the traditional Turkish family, women cook. Mothers teach their daughters how to cook from an early age. Ancak ilginçtir ki ustaların çoğu erkektir. Bu durum son yıllarda değişmeye başladı. Artık ünlü olan kadın ustalar da var. ومع ذلك، فمن المثير للاهتمام أن معظم الأساتذة هم من الرجال. وقد بدأ هذا الوضع يتغير في السنوات الأخيرة. هناك أيضًا أساتذة مشهورون الآن. Interessant ist jedoch, dass die meisten Meister Männer sind. Diese Situation hat sich in den letzten Jahren geändert. Jetzt gibt es auch Meisterinnen, die berühmt sind. Interestingly, however, most of the masters are men. This situation has started to change in recent years. There are now famous female masters.

Balık ustaları Karadeniz'de yetişir. Çünkü oranın halkı balıkçılıkla uğraşır. Hamsi adlı balık onların hayatının önemli bir parçasıdır. ينمو سادة الأسماك في البحر الأسود. لأن الناس هناك يعملون في صيد الأسماك. تعتبر الأسماك التي تسمى الأنشوجة جزءًا مهمًا من حياتهم. Fischmeister werden am Schwarzen Meer groß. Denn die Menschen dort sind Fischer. Der Fisch namens Sardelle ist ein wichtiger Teil ihres Lebens. Fish masters grow in the Black Sea. Because the people of the ratio are engaged in fishing. Fish named anchovy is an important part of their life. Рыба-хозяева растут в Черном море. Потому что жители того места занимаются рыболовством. Анчоусная рыба является важной частью их жизни. Hamsi için şiir, şarkı yazarlar. Hamsiden tatlı bile yaparlar. Ayrıca Karadenizli ustalar çok lezzetli pide yaparlar. يكتبون قصائد وأغاني للأنشوجة. حتى أنهم يصنعون الحلوى من الأنشوجة. بالإضافة إلى ذلك، يقوم طهاة البحر الأسود بإعداد خبز البيتا اللذيذ. Sie schreiben Gedichte und Lieder über Anchovis. Sie machen sogar Desserts aus Anchovis. Außerdem machen die Schwarzmeer-Meister sehr leckeres Fladenbrot. They write poems and songs for anchovy. They even make dessert from anchovy. In addition, the Black Sea masters make delicious pita bread. На хамсу пишут стихи и песни. Из анчоусов даже делают сладости. Кроме того, мастера Черного моря делают вкуснейший лаваш.